IV. Uluslararası Kalpten Tıbba, Tıptan Kalbe; Geleceğe Hazırlık Semineri

Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Grubu Rejeneratif Tıp ve Spiritualite 13 14 Aralık 2007, Saat: 10.00-18.00 Türk Standartları Enstitüsü, Necatibey Caddesi (DPT Yanı) No: 112, Bakanlıklar - Ankara. IV. Uluslararası Kalpten Tıbba, Tıptan Kalbe; Geleceğe Hazırlık Semineri Geçtiğimiz yıllarda Antalya ve Yalova Termal de gerçekleştirilen Kalpten Tıbba, Tıptan Kalbe; Geleceğe Hazırlık Seminerleri (sempozyum) içerik bakımından daha da gelişerek, Rejeneratif Tıp ve Spiritualite adı altında 13-14 Aralık 2007, Saat 10.00-18.00 de Ankara Türk Standartları Enstitüsü nde uygulanacaktır. Tıp ve manevi konularda ilgisi olan ve kendisini geliştirmek isteyenlere özellikle tavsiye edilen bu çalışma, modern tıbbın eksik bıraktığı ruh-beden birliği gereğinin oluşmasına yardımcı olan alternatif, komplementer, komperatif ve yeni şekliyle rejeneratif tıbbın maneviyatla buluşmasının bir görünüşü olacaktır. 6-7-8. yüzyıllarda Horasan tıbbı, ruh-beden dengesini esas alarak dünya tıbbının temel prensiplerini ortaya koymuştur. Horasan dan sonra ihmal edilen ruh-beden birliği, sadece bedeni ele alan bir tıp anlayışına dönüşmüştür. Bu hatadan dönüş ise, geçen yüzyılda yavaş yavaş alternatif tıpla gelişen bir dizi yeni akımın tıbba katılmasıyla gerçekleşmeye başlamıştır (alternatif, koplementer, komperatif, rejeneratif). Bu anlayışla, özellikle Avusturya ve Almanya da beş seneden beri yoğun bir şekilde, modern tıp ve spiritualite konulu sempozyumlar, kongreler düzenlenmektedir ve Tümata, sık sık, sahip olduğu bilgi ve sanat değerleriyle bu kongre ve sempozyumlarda Türk mirasını sunmaktadır. 2-5 Kasım 2007 tarihlerinde, Hamburg da bu anlayıştan hareketle, ikincisi gerçekleşecek olan uluslararası dua kongresine Dr. Rahmi Oruç Güvenç ve ergoterapist Azize Andrea Güvenç Türkiye temsilcileri olarak katılacaktır. Yard. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç

2007 yılı, Türkiye, Mısır ve Afganistan ın girişimiyle, UNESCO tarafından, Mevlânâ yılı olarak ilan edilmiştir. 13. Yüzyılda, Orta Anadolu da bulunan Konya şehrinde yaşamış ve felsefesi bu merkezden tüm dünyaya yayılmış bulunan Hz. Mevlânâ Celaledin-i Rumi, tüm 2007 yılı boyunca cesitli etkinliklerle yoğun şekilde bir kez daha gündeme getirilmiştir. Rumi, Batı takvimine gore 2007 yılında 800 yaşına gelmiştir. 2007 yılı boyunca dünya çapında yapılan etkınliklerle, kendisinin tüm insanlık için eşsiz bir örnek olan, herkese ve herşeye karşı çok büyük bir sevgi ve tolerans üzerine kurulmuş olan felsefesi bu nesillere de aktarılmıştır. Rumi nin 17 Aralık 1273 tarihinde yapılan son yolculuğuna, onun yolunu kendilerine de yol seçmiş olanların yanında, bir çok milletin ileri gelenleri ve başta Hristiyanlar ve Yahudiler de olmak üzere, çesitli farklı dinlerin mensupları da katılmışlardır. İslam kaidelerine göre yapılan bu defin töreninde, ağlayarak yeni ve eski İncil den pasajlar okumuşlar ve Hz. Mevlânâ nın karakterini Hz. Musa ve Hz. İsa nın karakteri ile aynı yere koyduklarını ifade etmişlerdir. Hz. Mevlânâ nın felsefesinin merkezi teması, kendisinin tüm alemlerin esas gücü olarak gördüğü sevgidir. Alemler, sadece tanrı sevgisi ile var olduklarından, insanın da yaratanı sevmeyi öğrenmesi gerekmektedir; ki böylece O nun tarafından yaratılan diğer herşeyi, tüm insanları, doğayı ve nesneleri sevmeyi öğrenebilecektir: Yaradanı sevenler icin tüm üzüntü ve sevincin kaynağı sadece yine yaratandır. O, kendilerinin çalışmalarının karşılığı ve gerçek zenginlikleridir (Hz. Mevlânâ). Mevlânâ nın vefatından sonra kurulan Mevlevi dervişleri yolu, Selçuklular ve Osmanlılar zamanında giderek büyüdü. Günümüzde Avrupa nın ve dünyanın çeşitli ülkelerinde, mesela Türkiye ile birlikte Amerika ve Almanya da da, küçük gruplar halinde Mevlânâ nın felsefesini takip etmekte ve kısmen de zikir ve sema töreni gibi mistik pratiklerini uygulamaktadırlar. Son olarak 2007 yılı Ağustos ayında Türkiye de, Yalova Termal de gerçekleştirilen kırk gün 40 gece sema çalışması çerçevesinde, Hz. Mevlânâ nın kişiliğini şad etmek ve UNESCO Hz. Mevlânâ yılı kapsamında bir aktivite gercekleştirme fikri doğmuş ve başkent Ankara da, daha önce Antalya ve Termal de üç defa gerçekleştrilen, Kalpten Tıbba, Tıptan Kalbe konulu çalışmanın devamı olarak Rejeneratif Tıp ve Spiritualite başlığı altında bir Sempozyum yapılmasına karar verilmiştir: Rejeneratif Tıp (Latincesi regeneratio: yeniden oluşma, kendi kendini yenileme) halen geçerli biyolojik tıbbın yeni bir sahasıdır. Bu yeni bilim sahası, fonksiyonları bozulmuş hücrelerin, dokuların ve organların rejenerasyon ( kendi kendilerini yenilemeleri) suretiyle çeşitli rahatsızlıklar / hastalıkların iyileştiği prensibini kabul etmekte olup, ağırlık noktalarından biri canlı vücudunun kendine özgü rejenerasyon - ve tamirat süreçlerini aktive etmektir. Bu temel bilginin ışığında, tıp dünyasında, hastanın kendi vücudunun rejenerasyon potansiyelinin tedavi açısından şuurlu olarak kullanılması hususu, büyük bir aktualite kazanmaktadır. Bu bağlamda hasta ile yapılan ilk teşhis konusmasından (anamnez) başlayarak, düzenleyici zaman sürecleri olan ritmik hücre süreclerinin de göz önünde bulundurulması, tedavi önerilerinde giderek daha büyük bir rol oynamaktadır. Yeni psikoterapiden ve modern hücre biyolojisinden tutun da, Dr. Oruç Güvenç in en değerli temsilcisi olduğu Orta Asya pentatonik müziği, eski oryantal müzik ile sufi müziklerinin de tedavide kullanılmasını da kapsayan çok bir genis açı söz konusu olmaktadır. Dr. Oruç Güvenç İstanbul Üniversitesi nde edebiyat, felsefe ve psikoloji bölümlerinde tahsil görmüş olup, Cerrahpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi nde yapmış olduğu doktora çalışmasının konusu da müzikle tedaviyle ilgilidir. Kendisinin uygulamaları, Hazreti Mevlânâ nın Felsefesi ısıgında Sufi Muzigi ve pentatonik müzigi, böylece bilim ve spiritualiteyi büyük bir basarıyla bir araya getirmektedir. Dr. Ulrich Randoll Matrix Center München, Vice Präsident Thomas Wildey Institut, München 2 3

Katılımcılar Dr. Ulrich Randoll, Almanya İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılın tıp ilmi olan Rejeneratif Biyolojik tıp da, ritimlerin iyileştirici/tedavi edici etkisi. Matrix Center München, Vice Präsident Thomas Wildey Institut, München Yard. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç, Türkiye Türk müzikterapi geleneği ve insanlığın yüksek değerleri Etnomüzikolog ve müzik terapist, İstanbul Azize Andrea Güvenç, Türkiye Hayvanlarla terapi - Avusturya ve Almanya da gerçekleşen tıp ve spiritualite kongrelerinin özetleri Ergoterapist, İstanbul Marco Bischof, Almanya Bütünleyici - Holistik tıp düşüncesinin kaçınılmaz sonucu ve en üst noktası: Mâneviyat - spiritualtite Direktör, Institute for Future Science & Medicine, Berlin, Almanya Genel Sekreter ve Yönetim Kurulu üyesi,international Institute of Biophysics, Neuss, Almanya Prof. Dr. Avni Babacan, Türkiye Müzikterapinin ağrıyla etkileşimi ve bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar Gazi Ünv. Algaloji Bölüm Başkanı, anestezi profesörü, Ankara Prof. Dr. Nuran Kömürcü, Türkiye Müzik terapinin doğumdaki olumlu etkisi Marmara Ünv. Hemşirelik Yüksek Okulu Mehmet Rasim Mutlu, Türkiye Tasavvuf, sanat ve dünya görüşü Şair, Bestekar, mutasavvıf, İstanbul Gernot Galib Stanfel, Avusturya Eski Türk müzik terapisi ile yapılan bütüncül tedavinin bir özelligi olarak spiritualite Sosyal enstitülerde ve serbest olarak çalışan müzik terapist, ilkokul müzik öğretmeni, müzisyen, besteci, SIRP ta (Avusturya da ilk ve orta dereceli okullardaki islam dini öğretmenleri için, üniversite düzeyinde eğitim veren resmi kuruluş) doçent, Viyana Tuğba Sarı, Prof. Dr. Nossrat Pesseschkian adına, Türkiye Globalizasyon Çağında Psikoterapide ve Psikolojik Danışmanlıkta Mevlana nın Çalışmalarının Transkültürel Önemi Tuğba Sarı - Uzman Psikolojik Danışman, Ankara Pesseschkian Vakfı Dr. Gülşat Akmemet, Türkiye Doğu tıbbı ve akupunktur Akupunktur uzmanı, Ankara Doç. Dr. Nilhan Sezgin, Türkiye Bütünleşme yolundaki insan: Ruh ve Bilim evliliğindeki son gelişmeler Psikolog, Ankara Alban Lunardo, Avusturya Sağlıklı yaşam için temiz su kaynakları ve balıkların bu konudaki önemi Yazar, editör 4 5

Seminer Programı 1. Gün Cevdet Erdöl ün açılış konuşması (T.B.M.M. Sağlık komisyonu Başkanı) Dr. Ulrich Randoll Azize Andrea Güvenç Ara (1 saat ) Dr. Oruç Güvenç Mehmet Rasim Mutlu Galib Gernot Stanfel Tuğba Sarı 2. Gün Prof. Dr. Avni Babacan Azize Andrea Güvenç Marco Bischof Prof. Dr. Nuran Kömürcü Ara (1 saat) Dr. Gülşat Akmemet Doç. Dr. Nilhan Sezgin Alban Lunardo Tebliğ Konuları İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılın tıp ilmi olan Rejeneratif Biyolojik tıp da, ritimlerin iyileştirici/tedavi edici etkisi. Dr. Ulrich Randoll, Almanya Matrix Center München, Vice Präsident Thomas Wildey Institut, München Rejeneratif Tıp (latincesi regeneratio = yeniden oluşma, kendi kendini yenileme) halen geçerli biyolojik tıbbın yeni bir sahasıdır. Bu yeni bilim sahası, hücre fonksiyonlarının bozulması sonucunda dokularda ve organlarda ortaya çıkan rahatsızlıkların, vücudun kendisine özgü rejenerasyon - ve tamirat süreçlerini çeşitli yöntemlerle aktive etmek suretiyle iyileştirilmesi konusunu ele almaktadır. Artık bilimsel olarak da kabul edilmiş bulunan bu gerçekten hareketle, Erlangen-Nürnberg Üniversitesi nde yapılan bilimsel sistematik araştırmalar sonucunda, Matrix-Ritim-Tedavisi geliştirilmiştir. Bu tedavi yöntemi, kasların kendilerine özgü ritimlerini esas almaktadır. Bu tedavide, sağlıklı/normal diye adlandırdığımız hallerinden kayma gösteren vücudun kendine özgü süreçleri, belirlenmiş mekanik frekans pencerelerin-den yararanılarak, tekrar normal hallerine geri adapte edilmektedirler. Buradaki prensip, entrainment prensibi olup, baskın bir doğru frekansın, normalden kaymış frekansı etkisi altına alıp, sağlıklı olan frekansa döndürmesi anlamına gelir. Vücut, kendine özgü esnekliğini ve hücre titreşimi faaliyetini tekrar kazanınca da hastalik semptomları kaybolup, iyileşme hali ortaya çıkar. Ritmik hücre süreçlerini aktive eden bu düzenleyici zaman süreçlerinin 21. Yüzyılda bilimsel tıpta bilinçli ve hedefe dönük olarak kullanılmaya başlanmaları gerçi oldukça yenidir; ancak bu bilginin ışığında, mesela eski oryantal Müzik tedavisinde yapılmış ve halen yapılmakta olan gözlemler ve tradisyonal bilgi birikimi yeni bir anlam kazanmakta ve spiritualite bilimin yanında hakettiği yeri almaktadır. Anladığımız ve kavradığımızdan daha fazlasını deneyimliyor ve hissediyoruz Azize Andrea Güvenç, Türkiye Ergoterapist, İstanbul Modern tıp doğal bilimi kullanıyor ve Tanrı olmadan yoluna devam ediyor. Ama hastalık ve sağlığın kültürel tarihi, modern zamanlara kadar, çok- 6 7

lukla aynı zamanda bir din tarihi konumunda. Bu günlerde modern tıp bilimi, eski geleneklerdeki şifa verme bilgisiyle bağlantılı olarak, sağlık ve hastalığın manevi boyutuyla ilgilenmeye başladı. Bu konuşma konuyla ilgili olarak Almanya ve Avusturya da son iki yıl içinde gerçekleştirilen bazı kongrelerin özetini vermeyi amaçlamaktadır. Evcil hayvan desteğiyle terapi Hayvanların yardımıyla özürlerin tedavisi ve kabullenilmesi Azize Andrea Güvenç, Türkiye Ergoterapist, İstanbul Evcil hayvan desteğiyle terapi altında, hayvanlarla yapılan ve hastaların duygu ve davranışları üzerinde olumlu etkileri olan tüm yönlendirilmiş faaliyetleri anlıyoruz. Bu hem fiziksel rahatsızlıklar, hem de duygusal problemlerle ilgili olabilir. İletişim ve etkileşimden, duyusal entegrasyon ve öğrenme psikolojisinden alınan teknikler de sürece eklenmektedir. Modern toplumlarda hastalıklar ve engellere karşı, çeşitli ilaçlar, teknikler, terapi yöntemleri kullanmaktayız. Ancak bazen bunlar yeterli olmamakta ve bizler de hastalara ulaşabilmek, onları daha hassas yapabilmek, yaşayışlarının daha kolay, daha basit, daha anlamlı ve neşeli olmasına yardımcı olmak ve böylece de topluma katılımda bulunarak kaliteli bir hayat sürmelerini sağlamak için başka imkanlar ve yardımlar aramaktayız. Bütünleyici - Holistik tıp düşüncesinin kaçınılmaz sonucu ve en üst noktası: Mâneviyat - spiritualtite Marco Bischof, Almanya Direktör, Institute for Future Science & Medicine, Berlin, Almanya Genel Sekreter ve Yönetim Kurulu üyesi,international Institute of Biophysics, Neuss, Almanya Bütünleyici Holistik tıp, eski dönemin Hipokrat geleneğini, temelini tabiattan alan sağlıuk bilgilerini ve içiçe olan fizyolojik mekanizmalar ile psikosomatik görüşleri de inceleyen tıbbi araştırma dallarını içine almaktadır. Yakın zamanda da sağlık bilimlerinin ve Batı ilminden kaynaklanmayan sağlık sistemlerinin bakış açıları ile biyofizik de bütünleyici tıp alanında ele alınmaya başlanmıştır. Eğer bütün bu gelişmeleri, organizmayı sadece madde olarak görmeyip, aynı zamanda biyofizik alanlarınn da işin içinde olduğunu belirten biyofizik bakış açısıyla ele alırsak, bu gelişmeler ile maneviyat arasındaki bağı kurmamız mümkün olur. O zaman organizmayı tıpkı bir nabız atışı gibi pulsasyon halinde olan madde ile sürekli titreşim halinde olan biyofizik alanlar arasındaki aynı zamanda sürekli olarak da değişen senkronizasyonları (eşzamanlılık) ihtiva eden - son derece komplex bir rezonans sistemi olarak kavramamız mümkün olur. Nörobiyoloji bu bakış açısını doğrulamaktadır. Senkronizasyon ve koherenz (birliktelik) biyolojinin düzenleyen prensipleri olup, koherent algılama, motorik hareketler ve hatta insanlar arası ilişkilerin de temelini teşkil etmektedir. Bu prensibin iç dünyamıza ve çevremize uygulanması sonucunda da, mümkün olan en yüksek senkronizasyon ve koherenz haline, sadece sadece egoayrılığı düşüncesinden vazgeçip, gerçeğin temel birliğini kavramak suretiyle yaratana yönelerek ve kendi çıkarlarımızı düşünmeden hareket ederek ulaşılabileceği gerçeği ortaya çımaktadır. Müzik terapinin doğumdaki olumlu etkisi Prof. Dr. Nuran Kömürcü, Türkiye Marmara Ünv. Hemşirelik Yüksek Okulu Müziğin ritimsel öğesiyle olan ilişki anne karnında başlar. İnsan yavrusu doğmadan annesinin uterusunda Ses ve müzikle örtülü bir ortamda gelişirken, müzikten etkilenmektedir. Bu doğum öncesi başlayan müzik ilişkisi, doğumdan sonraki büyüme, gelişme, erginleşme, olgunlaşma ve kendini gerçekleştirme süreçlerinde gittikçe çeşitlenecek ve zenginleşecektir. Kısaca insanların ses ve müzikle olan tanışıklığı intrauterin hayatla başlayıp, tüm hayat sürecinde devam etmektedir. Bu oturumda da travayda anne adayına dinletilen tedavi müziğinin doğum sürecine etkisine yönelik çalışmalar sunulacaktır. Eski Doğu Müzik Terapi Geleneğinin Bütüncül Tedavi Bakış Açısından Spiritualite Gernot Galib Stanfel, Avusturya Sosyal enstitülerde ve serbest olarak çalışan müzik terapist, ilkokul müzik öğretmeni, müzisyen, besteci, SIRP ta (Avusturya da ilk ve orta dereceli okullardaki islam dini öğretmenleri için, üniversite düzeyinde eğitim veren resmi kuruluş) doçent, Viyana Eski Doğu müzik terapi geleneği, neredeyse bin yıl kadar önce, İslam yüksek kültürünün altın çağı adı verilen dönemde, dünyanın önde gelen kültürüne ait bütüncü tedavi ve tıbbi bakım sisteminin bir parçasıydı. Bu müzik terapi yöntemi Farabi, Al-kindi ya da İbn-I Sina gibi büyük bilim insanları tarafından 8 9

geliştirilmişti. Her ne kadar en çok kullanılan dil Arapça idiyse de, bu kültür bilinen tüm dünyanın bileşenlerini, mesela şamanik gelenekleri, bünyesinde bulunduran uluslararası bir kültürdü. Tıp ve tedavi farklı dallar olarak görülmüyordu, bilimin kendisi de düşünülebilen her şey hakkındaydı ve spiritualite ve din de bunun bir parçasıydı. Bu günkü Türkiye topraklarında gelişiminin en yüksek seviyesine ulaşan, sonra yavaş yavaş ve 150 yıl önce de tamamen unutulan müzik terapi geleneğine, bu gün, Türk bilim insanı Dr. Rahmi Oruç Güvenç tarafından yeniden işlerlik kazandırılmıştır. Ancak bu Türkiye de değil Orta Avrupa da, Avusturya da bu eski terapi geleneği modern tıbba ve sosyal tedavi sistemine geri dönmüştür. Bu tedavi yöntemiyle çalışşan terapistler için, işin felsefi temelinin, yani İslam tasavvufunun bu yöntemin önemli bir parçası olduğu çok açıktır. Özellikle Hz. Mevlânâ, sanat ve özellikle müziği dini spiritualite ile birleştirmekte önemli bir odak noktası olmuştur. Bu gün bile bu müzik ve onun alt yapısı bilimle din arasında, Doğu ve Batı kültürü arasında, islam, hristiyanlu-ık ve musevilik arasında bir köprü kurabilir. On yıldan uzun süredir Avusturya da bu metod ve onun felsefi temeli üzerinde çalışan birinin günlük tecrübelerinden kısa örnekler, bu konuyu açıklığa kavuşturabilecektir. o kanalın eşleniği olan kanalda enerji akışı fazla olabilir. Böylece kanallar arasında bir denge bozukluğu oluşur. Akupunktur bu anlamda bir denge tedavisidir. Akupunktur a göre hastalıklar enerji dengesi bozukluğundan ortaya çıkar ve bu denge tekrar korunduğunda kişiler iyileşirler. Son yıllarda dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de uygulamaları gelişmekte olan ve günümüz Tıp Biliminde bir tedavi aracı olarak kabul edilen Akupunktur Tedavi Uygulamalarını bilimsel bir disiplin altına almak ve vatandaşlarımızın bu tedavi yönteminden sağlıklı yararlanmalarını sağlamak için özel sağlık kuruluşlarında bu tedavi yönteminin uygulanabilmesi yönetmelik ile Bakanlığımız tarafından yürütülmektedir. Doğu tıbbı ve akupunktur Dr. Gülşat Akmemet, Türkiye Akupunktur uzmanı, Ankara Akupunktur- Latince bir kelime olup iğne anlamına gelen acus ile delmek, iğnelemek anlamına gelen punctura kelimelerinden türemiştir. Akupunktur 5000 yılık bir geçmişe sahip olan bir tedavi tarzıdır. İlk uygulayanları Uygur Türkleridir. Sonra Çinliler, Japonlar ve Avrupalılar kullanmaya başlamışlar. Bugünkü seviyesine Dünya Sağlık Örgütü nün Akupunktur un etkin bir tedavi metodu olduğunu kabullenmesinden sonra gelmiştir ve bu seviyeye ulaşılmasında Çinli doktorların katkısı oldukça büyüktür. Akupunktur, Türkçeye iğnelemek olarak çevrilebilir. Osmanlı döneminde kullanıldığını ve kuru iğne tedavisi olarak anıldığını biliyoruz. Akupunktur insanı beden ve ruh olarak ikiye ayırmaz. Biyolojik bedenimizi ruhumuz yönetir ve bu yönetim için ruhun biraz daha kesif şekli olan can ın bütün hücrelere nüfus etmesi, yayılması gerekir. Can ın bu yayılımı kanallar aracılığıyla olur. Eğer Can (veya özel bir enerji olan Çi nin) kanallarda serbest olarak dolaşamazsa dolaşımın olamadığı, bozulduğu yerde hastalıklar ortaya çıkar. Kanallarda Can ın dolaşımını engelleyen soğuk, sıcak, rüzgâr, nem gibi bazı patolojik faktörler vardır ki bunlar hastalıkları oluştururlar. Bu patolojik faktörler tarafından tutulan her organın yaptığı iş farklı olduğundan aynı patolojik faktörler farklı hastalıklara sebep olabilirler. Enerjinin(Can ın) tam gidemediği, az gittiği kanallarda enerji azlığı olurken 10 11

Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Grubu İstanbul Tümata Merkez Adres: Alemdar Cad. 18/2, Sultanahmet - İstanbul Tel: 0212 511 15 38 Faks: 0212 514 40 47 e-mail: tumata@tumata.com internet: www.tumata.com Azize ve R. Oruç GÜVENÇ Adres: Ahmet Çelebi Mah. Sümbülzade çıkmazı, Konak apt. 20/2, Üsküdar -İstanbul Tel: 0090 216 391 62 25 GSM: 0090 532 211 21 14-0043 0664 120 485 e-mail: azizeguvenc@yahoo.de Ankara Necla Aybar, Neva Sanat ve Gelişim Merkezi Adres: Eskişehir Yolu 7.Km Barış Sitesi 63. Sokak No:1 ANKARA Tel: 0312 285 84 24-0312 285 81 84 GSM: 0505 212 14 70-0532 559 74 14 e-mail: bilgi@nevagelisim.com internet: www.nevagelisim.com Şefika Balaban GSM: 0532 496 30 18 e-mail: sefika@tobb.org.tr Erşan Çırak GSM: 0532 470 63 18 e-mail: hecirak@gmail.com