Bu makale, Tıbbi Jeoloji Sempozyumu Kitabı (Editör: Dr. Eşref Atabey), JMO yayını: 95. Sayfa: yayımlanmıştır.

Benzer belgeler
SEDİMANTER KAYAÇLAR (1) Prof.Dr. Atike NAZİK, Çukurova Üniversitesi J 103 Genel Jeoloji I

BOR ELEMENTI VE BOR ELEMENTININ TARIHSEL GELIŞIMI

BOR ELEMENTİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ VE TERMİNOLOJİSİ

BALÇOVA JEOTERMAL SAHASINDA BOR VE ARSENİK KİRLİLİĞİ

BÖLÜM BEŞ LEVHA SINIRLARI

JEM 419 / JEM 459 MAGMATİK PETROGRAFİ DERSİ

KARBONATLI KAYAÇLAR İÇERİSİNDEKİ Pb-Zn YATAKLARI

BBP JEOLOJİ. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü

Temel Kayaçları ESKİŞEHİR-ALPU KÖMÜR HAVZASININ JEOLOJİSİ VE STRATİGRAFİSİ GİRİŞ ÇALIŞMA ALANININ JEOLOJİSİ VE STRATİGRAFİSİ

TÜRKİYE BORAT YATAKLARI: Jeolojik Konum, Mineraloji ve Depolanma Ortamları. Cahit HELVACI

DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ GÜZ YARIYILI

MENDERES GRABENİNDE JEOFİZİK REZİSTİVİTE YÖNTEMİYLE JEOTERMAL ENERJİ ARAMALARI

Potansiyel. Alan Verileri İle. Hammadde Arama. Endüstriyel. Makale

YAPRAKLANMALI METAMORFİK KAYAÇALAR. YAPRAKLANMASIZ Metamorfik Kayaçlar

TÜRKİYE BORAT YATAKLARI Jeolojik Konumu, Ekonomik Önemi ve Bor Politikası. Cahit HELVACI

BOR SEKTÖR RAPORU. Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü

2010 YILI BOR SEKTÖR RAPORU

DENİZLİ İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

MADEN YATAKLARI 1 METALİK MADEN YATAKLARI 1

TÜRKÎYE BOR MADENCILIĞ1NÎN İŞLETME, STOKLAMA VE PAZARLAMA SORUNLARINA MİNERALOJİK BİR YAKLAŞIM

MÜHENDİSLİK JEOLOJİSİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ İÇİN

Magnezyum Sülfat. Magnezyum Sülfat nedir?

Bu makale, Tıbbi Jeoloji Sempozyumu Kitabı (Editör: Dr. Eşref Atabey), JMO yayını: 95. Sayfa: yayımlanmıştır.

KAYAÇLARDA GÖRÜLEN YAPILAR

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRETİM PLANI (NORMAL ÖĞRETİM)

KONYA ĐLĐ JEOTERMAL ENERJĐ POTANSĐYELĐ

KOLEMANİTLERDEKİ ARSENİĞİN BORİK ASİT VE BORAKS ÜRETİMİNE ETKİSİ. Ali Osman AYDIN, Hüseyin GÜLENSOY, Asiye AKICIOĞLU, Ahmet SAKARYA

Akdeniz in Pleyistosen Deniz Düzeyi Değişimlerini Karakterize Eden, Çok Dönemli-Çok Kökenli Bir Mağara: Gilindire Mağarası (Aydıncık-İçel)

Solem Organik / Ürün Kullanımı

SEDİMANTER MADEN YATAKLARI

KÜTAHYA İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

BAŞLICA TOPRAK TİPLERİ

GENEL JEOLOJİ I. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü

Eşref Atabey Türkiye de illere göre su kaynakları-potansiyeli ve su kalitesi eserinden alınmıştır.

TOPRAK ANA MADDESİ Top T rak Bilgisi Ders Bilgisi i Peyzaj Mimarlığı aj Prof. Dr Prof.. Dr Günay Erpul kar.edu.

Bor Yataklarının Genel Değerlendirilmesi ve Gelecek Öngörüsü

SICAK SU İLE SIĞ SOĞUK SUYUN KARIŞMASINDAN MEYDANA GELEN SUDA KARIŞMADAN ÖNCE BUHAR VE ISI KAYBININ OLUP OLMADIĞININ SAPTANMASI

FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ EĞİTİM KURUMLARI ANADOLU LİSESİ 10. SINIFLAR COĞRAFYA İZLEME SINAVI

Jeoloji Dr. Eşref ATABEY Jeoloji Yüksek Mühendisi

TİCARİ BOR MİNERALLERİ

SEDİMANTER KAYAÇLAR (1) Prof.Dr. Atike NAZİK, Çukurova Üniversitesi J 103 Genel Jeoloji I

KÜKÜRT DİOKSİT GAZI İLE ÜLEKSİT TEN BORİK ASİT ÜRETİMİ

ELAZIĞ İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

1.Bölüm: Kayaçlar vetopoğrafya

TOPRAK OLUŞUMUNDA AŞINMA, AYRIŞMA VE BİRLEŞME OLAYLARI

Eşref Atabey Türkiye de illere göre su kaynakları-potansiyeli ve su kalitesi eserinden alınmıştır.

MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ / Faculty of Engineering JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ / Department of Geological Engineering I. YIL

JEOLOJĠ TOPOĞRAFYA VE KAYAÇLAR

BOR SEKTÖR RAPORU. Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü

MÜHENDİSLİK JEOLOJİSİ. Of Teknoloji Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Şubat.2015

YEŞİM YÜCEL ÖZTÜRK 1 *, SELİN AY 2, CAHİT HELVACI 1. Dokuz Eylül Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Buca-İZMİR

BİTLİS İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

Electron Microscopic Interpretation of the Borate-Bearing Claystone in the Bigadiç Tertiary Basin

Bor, atom numarası 5 ve kimyasal sembolü B olan bir elementtir. Yarı metal olan bor doğada tek başına element haliyle bulunmaz

SİVAS İLİNİN JEOTERMAL. Fikret KAÇAROĞLU, Tülay EKEMEN Cumhuriyet Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, SİVAS

Eşref Atabey Türkiye de illere göre su kaynakları-potansiyeli ve su kalitesi eserinden alınmıştır.

VAN YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ VAN GÖLÜ HAVZASI DOĞAL KAYNAKLARI ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ 2017 YILI FALİYET VE KURUM İÇİ DEĞERLENDİRME RAPORU

KIRKLARELİ İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

Batı Anadolu da bor içeren Neojen havzalarının bir kesimi,

ONLİNE OLARAK KURUMUMUZ İŞLETMELERİNDE ÜRETİLEN ÜRÜNLERİN PROSES SIRASINDA ÇEŞİTLİ PARAMETRELERDE ANALİZİNİN YAPILABİLMESİ PROJESİ TEKNİK ŞARTNAMESİ

YERKABUĞUNUN BİLEŞİMİ VE ÖZELLİKLERİ LEVHA TEKTONİĞİ İZOSTASİ

NEVŞEHİR İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

FİZİKSEL JEOLOJİ-I DERS NOTLARI

KAYAÇLARIN DİLİ. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü

KONU 11: TAŞIN HAMMADDE OLARAK KULLANIMI: MİNERALLER. Taşın Hammadde Olarak Kullanımı

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI COĞRAFYA

COĞRAFYANIN PUSULASI HARİTALARLA COĞRAFYA 2018 KPSS BAYRAM MERAL

ÇANKIRI İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

en.wikipedia.org Prof.Dr. Atike NAZİK, Çukurova Üniversitesi

JEO156 JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ

EVREN VE DÜNYAMIZIN OLUŞUMU Evrenin ve Dünyanın oluşumu ile ilgili birçok teori ortaya atılmıştır. Biz bunların sadece ikisinden bahsedeceğiz.

(Bin ha) Ekilen Alan , , , , , ,

BİTKİ BESİN MADDELERİ (BBM)

Bu çalışmada, Su tutucu özelliği olmayan polistirene boraks ilavesi ile su tutma kapasitesinin kazanıp-kazanmadığının araştırılması amaçlanmıştır.

Bölüm 7 HİDROTERMAL EVRE MADEN YATAKLARI

YRD. DOÇ. DR. ATİLLA EVCİN. BOR MADENCİLİĞİNDE ÖNEMLİ TARİHLER ve TÜRKİYE'de BOR MADENCİLİĞİNİN TARİHÇESİ

TOKAT İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

TMMOB JEOTERMAL KONGRE PROGRAMI

Bioredworm- S(Solid)-Katı ve Bioredworm-L(Liquid)-Sıvı Uygulama tablosu Bitki Türü Gübre Türü Uygulama dönemi Dozlar / saf gübre olarak /

2. MİKRO İNCELEME ( PETROGRAFİK-POLARİZAN MİKROSKOP İNCELEMESİ)

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

Bor Minerallerinin Önemi, Potansiyeli, Üretimi ve Ekonomisi

MADEN YATAKLARI 1. HAFTA İÇERİĞİ GİRİŞ: Terimler. Genel Terimler Kökensel Terimler Mineralojik Terimler

DERS 6. Yerkabuğunu Oluşturan Maddeler: Mineraller ve Kayaçlar

Dolu Teminatı için Sigortaya Son Kabul Tarihleri

Türkiye de Bor Madenciliği ve Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Faaliyetleri. M.S.Uğur BİLİCİ (Maden Yük. Müh.)

HAZIRLAYANLAR. Doç. Dr. M. Serkan AKKİRAZ ve Arş. Gör. S. Duygu ÜÇBAŞ

Kömür ve Doğalgaz. Öğr. Gör. Onur BATTAL

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

Türkiye nin üretim profiline ve kişi başına tüketimini ise şöyle değerlendirmek mümkündür:

Geciktirilmiş mega proje

BANTLI KURUTMA SİSTEMİ

Eşref Atabey Türkiye de illere göre su kaynakları-potansiyeli ve su kalitesi eserinden alınmıştır.

DERS 10. Levha Tektoniği

ROMA DÖNEMİNE AİT YÜZLERCE TAŞ GÜLLE BULUNDU

EKİM AYI ARA ÖĞÜN ÖNERİLERİ EKİM AYI BESLENME İÇİN MEYVE VE SEBZE ÖNERİLERİ

Jeomorfolojinin Metodu: 1- Gözlem Metodu: 2-Deney Metodu : 3-Karşılaştırma Metodu : 4. Haritalama, GIS ve uzaktan algılama metotları

DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ GÜZ YARIYILI

YOZGAT İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

JEOTERMAL KAYNAKLAR İÇİN İŞLETME/REVİZE İŞLETME PROJESİ FORMATI İLÇE (İL). NUMARALI ARAMA RUHSATINA İLİŞKİN İŞLETME PROJESİ

Transkript:

Bu makale, 2005. 1. Tıbbi Jeoloji Sempozyumu Kitabı (Editör: Dr. Eşref Atabey), JMO yayını: 95. Sayfa: 74-92 yayımlanmıştır. BATI ANADOLU DA ARSENĠK ĠLE BOR MĠNERALLERĠ ĠLĠġKĠSĠ VE SAĞLIĞA ETKĠLERĠ (Resim ilaveli bant çözümü) Cahit HELVACI Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü, 35100 Bornova/İZMİR cahit.helvaci@deu.edu.tr ÖZ Doğada az bulunan ve duraysız elementlerden birisi olan bor, yerkabuğunda ortalama 10 ppm den az olarak bulunmaktadır. Bor elementinin yerkabuğundaki genel dağılımı çok az olmasına karşın, belli ortamlardaki bor konsantrasyonlarının çok fazla orandaki artışı, ekonomik bor yataklarının oluşmunu sonuçlar. Atom ağırlığı çok küçük (10.811) olan bor elementi, metalik ve metalik olmayan özellikler gösterir. Buna karşın bor, her türlü jeolojik ortamda oluşan minerallerde bulunur. Borun çift yönlü özelliği, olağan dışı ender bileşiklerin oluşmasına neden olur. Üç değerli bor (B 3+ ) yüksek iyonik potansiyelinden (i=13.0) dolayı doğada serbest olarak bulunmaz. Bor elementinin, yerkabuğunda ender bulunan ve düzensiz bir şekilde dağılmış olan elementlerden biri olmasına karşın, bazı sınırlı alanlarda ekonomik ölçülerde oluşabilen birikimleri mevcuttur. Borat mineralleri, çeşitli ortamlarda ve farklı koşullarda oluşmaktadır. Ekonomik olarak en önemli yataklar, orojenik kuşaklardaki Tersiyer volkanik aktiviteleriyle çok yakından ilgilidir. Belirtilen bu bölgeler andezitik-riyolitik volkanizma, kurak veya yarı kurak iklimler ve denizel olmayan evaporit ortamları ile karakterize edilmektedirler. Türkiye, ABD; Güney Amerika ve diğer birçok ülkedeki ekonomik borat yataklarının tümü volkanik aktivite ile birlikte bulunan denizel olmayan evaporitlerdir. Türkiye nin bilinen borat yatakları, Tersiyer döneminde volkanik aktivitelerin yer aldığı bölgelerdeki Miyosen gölsel ortamlarda depolanmıştır. Türkiye borat yataklarının tümü, volkanik aktivite ile ilgili yataklar olarak sınıflandırılır. Bigadiç ve Sultançayır (Balıkesir), Kestelek (Bursa), Emet (Kütahya) ve Kırka (Eskişehir) borat yatakları, Miyosen volkanizması sırasında playa-göl tortulları içinde birikmiştir. Bor mineralleri, çakıltaşı, kumtaşı, kiltaşı, şeyl, marn, kireçtaşı ve tüf ardalanmalı istifte; çamurtaşı, kiltaşı, şeyl ve tüfler içinde oluşmuştur. Endüstride kullanılan en önemli bor ürünleri boraks pentahidrat veya borit asittir. Çok sayıda mineral borik asit içerir, fakat tüm dünyada ekonomik olarak bilinen üç önemli mineral vardır: boraks, üleksit ve kolemanit. Bu üç mineral, dünya borat ihtiyacının yaklaşık % 90 ını karşılayan başta Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere çok sınırlı sayıdaki ülkelerde üretilmektedir. Günümüzde çok değişik sanayi dalında kullanım alanı bulan bor ürünleri, teknolojinin gelişimine paralel olarak artış göstermektedir. Borat yataklarında ekonomik değeri yüksek olan kolemanit, üleksit ve boraks gibi bor mineralleri baskın olmasına karşın, bu minerallere eşlik eden diğer bor ve bor olmayan mineraller de mevcuttur. Türkiye'deki yataklarda gözlenen borat mineralleri, başlıca Ca, Na-Ca, Na ve Mgboratlardır. Kırka, Emet ve Bigadiç'te ender olarak Sr-borat (tünellit) bulunmaktadır. Bunun yanısıra Emet yöresinde Ca-As-boratların varlığı bilinmektedir. Emet yataklarında ender olarak gözlenen viçit- A minerali, kolemanit ile katmanlararası borca ve stronsiyumca zengin çözeltilerin reaksiyonları sonucu oluşmuştur. Yine Emet yataklarında ender olarak gözlenen ve As elementince zengin kahnit mineralinin, terujitten veya kolemanitten diyajenez sırasında oluştuğu gözlenir. Emet ve Bigadiç yataklarında gözlenen tünellit minerali için de benzer oluşumlar sözkonusudur. Daha düşük oranda bulunan bu mineraller, yatakların tenörlerini olumlu ve olumsuz yönde etkileyebilirler. Ayrıca bor minerallerinin, ortamın ph, sıcaklık ve kimyasal şartlara bağlı olarak birbirlerine kısa bir zaman içinde dönüşümleri, belirli bir mineral için yapılan işletmelerde, daha sonra sırasıyla çevre, stoklama ve pazarlamada özgün sorunlar ortaya koyabilirler. Yatakların borat zonlarında, boratlarla birlikte bulunan borat olmayan mineraller gözlenmektedir. Genellikle, borat mineralleri kalsit, dolomit, anhidrit, jips, sölestin, realgar orpiment 1

ve doğal kükürt ile birlikte bulunmaktadır. Bu mineraller bütün Emet yataklarında bol olarak bulunmaktadır. Kalsit, kuvars ve çört bütün yataklarda yaygındır. Borlarla ardalanan tüf ve tüfce zengin kayalar, boratlar ile jenetik ilişkisi olan zeolit, K-feldispat ve opal-ct gibi otijenik silikat minerallerince de zengindirler. Batı Anadolu daki Miyosen yaşlı borat yatakları, geniş yayılım sunan potasyumlu kalk-alkalin ignimbiritik volkanizmayla birlikte bulunur. İgnimbiritik döküntü ve yeniden işlenmiş pümisli kırıntılı malzemeler, bor yataklarını barındıran göl sedimentleri ile yakından ilişkili ve ardalanmalıdır. Bu volkanik ürünler, genel olarak yüksek silika içerikli ve yüksek oranda B, As, F, Li ve Pb kapsarlar. Bu kayalardaki ilksel borun kaynağı ise, dalma-batma zonundaki altere olmuş okyanusal kabuk ve pelajik sedimentlerin dehidrasyonu sonucu ortaya çıkan litofil elementlerce zengin ergiyiklerdir. Bor yataklarını oluşturan playa-gölleri, hidrotermal ergiyikler, sıcak su kaynakları ve yüzey suları ile beslenmişlerdir. Bu yatakların oluşumunda B 2 O 3, CaO ve Na 2 O ana bileşen olurken; SrO, MgO, As 2 O 3 ve SiO 2 ikinci derecede önemli bileşenler olmuşlardır. Bor çökelimini izleyen dönemlerde, playalardaki su seviyeleri aşamalı olarak artarak kalın kil, marn ve kireçtaşı oluşmasına neden olmuştur. Batı Anadolu da yer alan zengin bor yatakları ve ilgili Neojen hazvalarının yanısıra As, S, Li, Sr, Sb, Pb, Mn gibi elementlerde yaygın olarak değişik miktarlarda mevcuttur. Neojen havzalarındaki bu elementlerin ortak kaynağı, bu havzaların oluşumu sırasında etkili olan volkanik faaliyetler ile bunlarla ilişkili olan hidrotermal veya termal kaynaklardır. Tüm bu havzalar genel olarak yüzey veya yüzeye yakın oldukları için doğal olarak yüzey ve yeraltı sularının etkisi altındadır. Yeraltı ve yerüstü sularında As ve B gibi birçok elementin hızlı oksitlenme, yüksek çözünürlük ve mobilitelerine bağlı olarak normal standartların üstündeki değerlere eriştikleri sıkça gözlenmektedir. Örneğin, Emet havzasındaki yüzey sularında B 65-210 ppb, As 21-655 ppb arasında değişirken, yeraltı sularında ise B 280-3025 ppb, As ise 35-1660 ppb arasında değişmektedir. Bigadiç havzasında ise yeraltısuyu ve kaynaklarında AS 30-910 ppb arasında değişirken yüzey sularında ise 10-250 ppb arasında değişmektedir. Diğer taraftan yeraltı ve yerüstü suları gibi bu yörelerdeki topraklarda normal standartlar üzerinde B (> 1 mg/kg) As (> 8 mg/kg) içerebilirler. USEPA ve WHO standartlarına göre içme ve kullanma sularında arseniğin 0,05 mg/l den büyük değerleri insan sağlığı için tehlikeli olmaktadır. USEPA ve WHO standartlarına göre borun içme ve kullanma sularındaki sınır değeri 0,3 mg/l olmasına karşın, bor ve bor bileşikleri toksik olmayıp, özellikle borik asid ve sodyum boratlar, antiseptik özelliklere sahiptirler. Arsenik ile Bor Mineralleri ĠliĢkisi ve Sağlığa Etkileri Sayın Başkan, sayın izleyiciler; hepiniz hoş geldiniz. Aslında, benden önce konferans veren Sayın Eşref Atabey ve Sayın Nurdan Düzgören Aydın ı dinledikten sonra, benim pek fazla konuşmama gerek yok; şimdiden teşekkür edip gidebilirim. Ama ben bu konuşmaya başlamadan önce, Ankara Üniversitesi nden Prof. Dr. Bekir Sıtkı Salye hocamızı özellikle anmak istiyorum. Kendisini bir süre önce kaybettik. Kendisi, Balıkesirli olup, özellikle bugün konuşacağım bor madeniyle ilgili konulara da çok yakın bir ilgisi vardı. Kendisi tıp doktoruydu. Ama hep, Bor, arsenik vd. insan sağlığına ne gibi zararlar veriyor? sorusuyla ilgilenirdi. Daha sonra, onun öğrencileri bunu sürdürdü. Tahmin ediyorum şu anda hâlâ Ankara Üniversitesi nde çalışmalarına devam ediyorlar. Onların birkaç makalesini okudum; bu da çok güzel bir şey. Bir gün Eşref Atabey, bana Bor ile arseniği bir araya getiren bir konuşma hazırlarmısın? dedi. Ben de istenilen şeyi yerine getirdim. Bor ve arseniğin birlikteliğini gösteren bir şekil ile konuşmama başlayabilirim. (Şekil 1). 2

Şekil-1 Arsenik minerali (kırmızı renkli) ve bor minerali (beyaz). Eşref Atabey bor-arsenik ilişkisini söylediği zaman, düşündüm, geriye döndüm, doktora yaptığım dönemlere kadar gittim, Emet havzasında yaptığım çalışmalara baktım. Arsenik ve bor oldukça ilginç elementlerdir, çünkü yerkabuğuna baktığınız zaman çok az bulunurlar. Bu iki element, belli ppm değerlerinin (10 ppm) üzerine hiçbir zaman geçmemiştir. Ama ikisi de çok hareketli, hemen çözülebilen özelliktedir ve yapısına katıldıkları mineralleri de çabuk çözülebilme özelliğine sahiptir. Dolayısıyla bu minerallerin işletilmesinde veya yeraltı suyu, yerüstü suyu vb. kullanımında daima dikkatli olunması gerekmektedir. Amerika ya da uluslararası standartlara baktığımız zaman, bor mineralinde pek fazla bir sorun göremiyoruz, ancak arsenikte gerçekten ciddi sorunlar var. Yani bu elementin konsantrasyonu 0.05 miligram/litreyi geçtiği zaman insan sağlığını etkilemeye başlıyor. Burada bor elementinin özelliklerini ortaya koymaya çalıştım; ancak biliyoruz ki bor, yerkabuğunda çok az, ama belli yerlerde çok fazla konsantre olmakta ve zenginleşmektedir. Fakat bu element hem metalik, hem de metalik olmayan özellikler göstermekte ve de jeokimyasal ilişkisine baktığımız zaman, çoğu zaman arsenikle aynı ortamlarda bulunur. Sanırım burada jeolojinin dışında da arkadaşlarımız var; o yüzden bu ortamlar hakkında da ilerleyen bölümlerde bilgi vereceğim. Arsenikle borun çok birliktelikleri var. Bu elementler, birlikte de mineral oluşturmaktadır. Jeoloji bilimi dışında, diğer disiplinlerden arkadaşlar, tıpcılar için söylüyorum; yerküreyi bir elma gibi düşünebiliriz; üstte bir kabuk, altta da elmanın iç kısmı ve merkezi kısımda çekirdek bulunmaktadır. Kabuk çok fakirdir; ancak her şeyi üreten, bütün bu metalleri, elementleri getiren ise kabuğun altındaki iç kısımdır. Bu kısma manto denilmektedir. Dünyanın ince bir kabuğu, bunun altında manto ve en iç kesimde de çekirdeği bulunur. Mantodaki hareketli elementler kabukta yoğunlaşabilir. Yerkabuğuna baktığımız zaman, hep bir denge içinde olduğunu ve aradaki levha hareketleri dediğimiz, depremlere yol açan olaylar sırasında, başka magmatik aktivitelerin de geliştiğini görmekteyiz. Örneğin, kıta kenarlarında, okyanusların ortasındaki açılmalarda veya kıtaların kendi içindeki açılmalarında, bunlara bağlı olarak gelişen volkanizma, jeotermal sistemler vb. hep bu şekilde devamlı bir döngü içinde olmakta ve bu döngü içinde elementler yerkabuğuna ulaşmaktadır. İşte bu arada da bazı elementler, bu döngü içinde belli noktalarda bir araya gelmektedir. Arseniğin dağılımına baktığımız zaman; arsenik nerede bulunmaktadır? Yerbilimci olarak baktığımız zaman arseniği yaygın olarak sülfürce zengin mineral kuşaklarındaki minerallerin içinde eser miktarda veya fosil ve güncel jeotermal alanlarda doğrudan sistemin içinde, yani akışkanın içinde görmekteyiz. Arsenik, genellikle epitermal altın yataklarının içinde, kurak ve yarı kurak bölgelerdeki akiferlerde, kıtasal rift zonları, skarn zonları dediğimiz alanlarda bulunmaktadır. Skarn, aslında bir metamorfik zondur; yani bir sıcak kütlenin soğuk kütleyle temas ettiği alanlardır. Son olarak arsenik, kıtasal borat yataklarında bulunmaktadır ki bugün özellikle kıtasal bölgelerdeki bor ve arsenik birlikteliği üzerinde duracağım. Masif sülfürik nodüller dediğimiz denizaltındaki şeyllerde arsenik görüyoruz. Zaten Eşref Atabey, Karadeniz Bölgesi ndeki maden cevherleri, porfiri yataklarında arsenik olduğunu belirtmişti. Epitermal yataklar, son dönemde Türkiye'de oldukça gündemde olan altın yataklarıdır. Bu yatakların belli bir kısmında bir miktara kadar arsenik vardır. Bergama Ovacık epitermal yatağındaki altın damarları ve bu damarlardaki ppm cinsinden arsenik oranları: 51-198 değerleri arasındadır. Şüphesiz, arseniğin altın yatağında durduğu zaman insan sağlına etkisi yoktur; ancak kontrolü oldukça önemlidir. Burada bir cümlenin altını çizmek gerekir: Bu rakamlar değişebilir ancak, kullandığımız her şeyi denetlememiz bir zorunluluktur. Ne var? nasıl denetleyeceğiz? nasıl üreteceğiz? bunları iyi belirlemek gerekir. Rakamlara bakarak şöyle bir mantık yürütmek yanlış olur: buradaki altın madeni burada dursun. Bu mantık doğru değildir. Ama bunu bilip, ona göre bir çözüm yöntemi getirirsek, konu çözümlenir. Türkiye, jeotermal kaynakların ve sıcak suların cennetidir. Tabii bu da, Türkiye'nin jeolojik yapısıyla ilgilidir. Hangi yapısal hattına bakarsanız bakın, hep jeotermal sistem vardır. Jeotermal 3

sistemler veya hidrotermal sistemler çok fazla mineral getirmektedir. Bunlar sağlık için de çok gerekli minerallerdir. Jeotermal sistemlerin çok değişik şekilleri olabilir. Türkiye'de güncel olan bir şey var; aslında İzmir den başladı, şu anda Bigadiç te, Emet te, Simav da insanlar jeotermal sistemle ısınıyorlar. Bu çok güzel bir gelişme. Seracılık da çok yaygın. Bu da çok iyi. Fakat burada başka bir şey daha var; jeotermal sistemden alınan suların çoğu geriye basılmıyor, reenjeksiyon dediğimiz işlem yapılmıyor. Bu sular nereye gidiyor? Çevreye. Peki, bunların içindeki bor ve arsenik miktarı ne kadar? (Tablo-1). Bunları bilmeden çevreye veriyoruz ve ciddi oranda kirlenmeler meydana geliyor. Örneğin, Büyük Menderes Nehri nin kirlenmesinin en büyük nedeni bu jeotermal kaynaklardır. İnsanlar tatilini jeotermal kaynaklarda geçirmekte; ancak ne getirdiğini, ne götürdüğünü bilmemektedir ve üstelik çoğu da bu suları içmektedir. Tablo-1 İzmir Balçova daki arsenik ve bor oranları (Şimşek, 2005) Örnek No B mg/l As g/l Örnek No BC-1 1,5 5,7 BC-19 4,3 11,5 BC-2 0,4 0,7 BC-20 1,4 10,8 BC-3 4,4 1,1 BC-21 5,4 17,9 BC-4 5,2 1,2 B1 10,0 197,7 BC-5 2,9 4,3 B4 9,2 173,2 BC-6 4,1 2,6 B5 9,8 242,7 BC-7 0,6 3,3 B7 15,9 384,2 BC-8 2,1 1,9 B10 15,1 363,7 BC-9 3,2 16,3 BD1 13,8 298,4 BC-10 0,1 1,1 BD2 21,3 1419,8 BC-11 0,0 26,5 BD3 20,5 674,6 BC-12 0,5 5,1 BD4 20,8 776,8 BC-13 1,2 1,1 BD5 12,9 163,5 BC-14 0,6 1,8 BD7 18,3 357,2 Balçova jeotermal alanındaki suların bir kısmı soğuk, bir kısmı sıcak su, bir kısmı da BC-15 3,0 1,7 BD9 20,5 278,1 yüzeyden çıkan normal kaynaklardır (Tablo-1). Biliyoruz ki, arsenik 0.03 gram/litreyi geçtiği zaman BC-16 insan sağlığı 4,1 için tehlike oluşturmaktadır. 2,2 BD10 Bazı yerlerdeki 7,8 sularda arsenik 261,6 miktarı çok yüksek ve çoğu BC-17 yerde bu sular 4,5 içilmektedir. Üstelik 3,2 bu SW-1 sular reenjeksiyon 0,0 işlemiyle 1,5 geriye değil, açığa verilmektedir. Bu yüzden, hangi jeotermal sistemde olursa olsun, mutlaka reenjeksiyon ve kontrol yapılması BC-18 8,5 170,1 SW-2 9,5 182,4 gerekmektedir. Yine bir başka şey; kabuk ve manto dedik. Manto, aslında her şeyi üreten kısım. Onu getiren magma sayesinde, belli yerlerde, örneğin skarn zonlarında hem bor hem de arsenik minerali oluşabilir. Yine yukarı çıkan aynı volkanizmaya bağlı olarak, arsenik, jeotermal sistemler, gayzerler ve göllerde birikebilir. Nitekim, Türkiye'den göstereceğim örnekler hep bu bölgelere aittir. Bunun yanında arsenik denizde de birikebilir. Ancak bu ortamlarda arsenik ve bor hep birlikte bulunmaktadır. Bu ortamları özetlersek; skarn yatakları, denizler veya göl yatakları. Türkiye'de bu yatakların oluştuğu yerlere ilişkin modelimi farklı şekilde oluşturdum; ancak şöyle açıklayayım: Magma, bor ile arsenik minerallerini getirmektedir; ancak bu magma sadece bu mineralleri değil aynı zamanda antimuan, lityum, kükürt elementleri gibi başka elementleri de getirir. Ama insan sağlığı için dikkat edilmesi gereken konular başkadır. Tüm bu mineraller gölsel havzada birikirler. Tabii ki bu sisteme bağlı fay sistemleri, epitermal ve hidrotermal sistemler sürekli bu havzayı beslemektedir. Tabii, Türkiye için bu büyük bir kaynaktır. Ama böyle bir sistemi değerlendirirken, bilinçli bir üretim yapmak için, başka konulara da dikkat etmemiz gerekmektedir. Bu durum, sadece Türkiye'ye özgü değildir. Özellikle bor ve arsenik açısından bütün dünyada aynı durum sözkonusudur. Çünkü sistemler ve oluşum modelleri birbirine oldukça benzerdir. Kuzey Amerika, Latin Amerika ve Çin deki diğer yatakların tümünde de arsenik ile bor birlikte B mg/l As g/l 4

bulunmaktadır. Üstelik, ülkemizde de bunların üretimi Dünya da olduğu gibi açık işletme olarak yapılmaktadır ve zenginleştirme modeli de sulu sistemdir. Ancak, örneğin Kuzey Amerika'da sulu sistem yoktur. Ülkemizde zenginleştirme modeli olarak kullanılan sulu sistemden dolayı iki hata yapılmaktadır. Birincisi atılan herşey çevreye, atık havuzlarına gitmektedir. Bunun çevresel etkileri var. İkincisi, bu atıklar tarım alanlarını, her şeyi kirletiyor. Çünkü oraya atık havuzu yapmak zorundasınız. Ama kuru sistemde başka bir şey yapılıyor. Üstelik arsenik, zehirli bir mineraldir, ancak zırnık dediğimiz çok da kıymetli bir endüstriyel hammaddedir. Bu durumda teknolojik olarak ne yapılması gerekiyor? Açılışta Enerji Bakanımız konuşmasında BOREN den bahsetti. Aslında bu Enstitü ilk aşamada, arsenik ile borun birlikte olduğu mineralleri ayırması ya da çözmesi gerekir. Çünkü ETİBANK ın başını en çok ağrıtan konulardan bir tanesi budur. Birkaç örnek vermek istiyorum; Kuzey Amerika'daki örneklerde çok az olmasına rağmen, yine de arsenik bulunmaktadır (Şekil 2). Amerika'daki örneklerde de arsenik mevcuttur. Güncel göller bulunmaktadır. Amerika'daki bir açık işletme (Şekil 3); yine burada da belli bir miktarda arsenik bulunmaktadır. Ama hemen yanındaki tesiste hiçbir sulu sistem yoktur; kuru sistemle zenginleştirme yapılmaktadır. Bu noktada şöyle bir şey söyleyeyim, Türkiye'de hiç olmayan bir şey: Maalesef, bu işi özel sektörün dışında hiç kimse yapmıyor. Türkiye'deki devlet kurumları bir sisteme sabit kalmaktadırlar. Yani bor diyorsa, hep bor der. Ama yan ürün kavramı vardır; Türkiye'de böyle bir şey yok. Bu yan ürünler kazanıldığı takdirde, Türkiye için söylersek, örneğin, ETİBANK ın kârı belki de ikiye, üçe katlanacaktır. Ama maalesef, yan ürünler hep atılmaktadır. Bor cevheri genellikle kırıntılı, sedimentler, kiltaşları, çamurtaşları ve tüfler içinden alınmış olduğu için, ki Amerika'daki örnekte de bunu gördük; tüf örneği analiz edildiğinde, içinde mutlaka arsenik ve bor birlikte çıkmaktadır. Çünkü bu elementlerin kökeni volkanizmadır. Şekil-2 Bigadiç-Avşar bor yatağı (Ölçek: Cahit Helvacı) 5

Şekil-3 Boron (Kramer) Boraks (USA) Latin Amerika daki bor yataklarında da bor ile arsenik birlikte bulunmaktadır. Tabii daha başka tuzlar, başka elementler de mevcuttur. Örneğin, bu yataklar dünyanın en fazla lityum içeren yatağıdır ve yakında da üretime başlayacaktır. And Dağları nda eski bir yataklar ve güncel salar bulunmaktadır. Yalnız bunları Arjantinliler değil, US Borax dediğimiz bir şirket işletiyor, onun için her şeyi üreterek alıyor. Peru ya yakın bir yerde suların hepsi tuzlu ve bu suyun içinde bor ve arsenik oranı son derece yüksek, bu oran aynı zamanda yatakların içinde de yüksektir. Yani şu mesajı vermek istiyorum: Ola ki, belki bizde, Türkiye'de bir yatakta bor ve arsenik oranı yüksek olabilir ki biraz sonra örneklerini göstereceğim, ama dünyanın her yerinde, bor yatağı denince, yanında arsenik de bulunur. Bunu özellikle kimseye yanlış bir mesaj gitmesin diye belirtmek istiyorum. Peru daki başka bir salarda hem bor var, hem arsenik var, hem lityum var, hem diğer tuzlar var. Onları tek tek alıp, 5 bin metreden aşağı indirip üretiyorlar. Bu alanda sönmüş bir gayzer mevcut ve bu gayzerden yüzeye çıkan malzeme içinde bor ve karbonat çökelmekte, ama içlerinde yine belli miktarda arsenik de var. İran dan bir örnekte, fay sisteminden sıcak sular gelmekte ve bor çökelmekte, bu bor minerallerine de arsenik eşlik etmektedir. Tibet te güncel gayzer çıkışları bulunmaktadır ve çıkan bu suların hepsi tuzludur. Su içinde sezyum, lityum, bor ve arsenik bulunmaktadır. Türkiye'ye geldiğimiz zaman; Türkiye'nin jeolojik yapısı itibarıyla, Kuzey Anadolu Fay hattı boyunca, Batı Anadolu daki grabenlerde, Doğu Anadolu Fayında hep sıcak sular, bir de Batı Anadolu nun iç bölgesinde bor yatakları bulunmaktadır. Kuzey Anadolu Fayı, Doğu Anadolu Fayı, batıdaki grabenler ve bunlara göre de sıcak suların dağılımlarına baktığımızda, birkaç tane birbiriyle ilişkili olaylar sözkonusudur. Burada hem fay sistemleri hem volkanizma mevcuttur. Bunlar birbirini bütünleyen sistemlerdir. Bunların hepsi sözkonusu volkanizmanın magmasıyla ilişkilidir. Zaten Prof. Dr. Nilgün Güleç in yaptığı araştırmada, bunların bir kısmının helyum içerdiği ve dolayısıyla magmatik kökenli olduğu belirtilmektedir. Batı Anadolu'da çok değişik jeotermal sistemler bulunmaktadır; Büyük Menderes, Küçük Menderes, Gediz. Bu bölgelerdeki bütün sularda analizler yaptık ve bunlardaki bor oranlarını belirledik. Şu andaki jeotermal sistemlerin tümünde bor bulunmaktadır. Arsenik analizi yok; ancak sistemde arsenik de mevcuttur. Bazılarında bor ve lityum var; fakat arsenik yoktur. Jeotermal sistemlerde özetlemeye çalıştığım olay şudur: Analiz ettiğimiz takdirde, bunların tümünde borun yanında mutlaka arsenik de bulunmaktadır. Fakat Türkiye'deki jeotermal kaplıcalar, ister normal sağlık için, banyo için kullanılsın, ister ısıtma için kullanılsın; şayet ondan sonra çevreye atılırsa, üstelik de ciddi analizler yapmadan bu yapılırsa, son derece sağlıksız olabilir. Türkiye'deki bor yatakları hep Batı Anadolu'da bulunmaktadır. Bunların ayrıntısına girmeden şunu söylemek istiyorum: Dünya da en fazla Türkiye'de bor yatağı var. Ama bu bor yataklarının yanında devamlı olarak hep volkanik kayaçları görüyoruz. Tüfleri, kumtaşlarını, çamurtaşlarını görüyoruz. Demek ki, volkaniklerle, tüflerle sedimentler karışmış ve de bir yerden, termal sularından veya hidrotermal sistemden beslenmiştir. Dolayısıyla, bu havzalarda sadece bor değil, arsenik, antimuan, lityum gibi başka elementler de bulunmaktadır. Değişik yataklarda, borların bulunduğu yerlerdeki tüflerden analizler yaptık ve bor, stronsiyum, lityum ve arsenik saptadık. Bu yatakların modellerini yaparken, aynı zamanda içinde borların nasıl dağıldığını, onlarla birlikte tüfler, diğer sedimentlerin nasıl bulunduğunu gösteren bir modelleme yaptık. Yani bunlar yan yana bulunmaktadır. Boru alıyorsunuz; ama onunla birlikte bir miktar çamurtaşı, kiltaşı, tüfü de alıyorsunuz. Daha sonra zenginleştirme işlemine gidiyor, ama onunla birlikte bu malzemeleri de bir miktar alıyorsunuz. Türkiye'deki yatakların içinde bulunan mineralleri veriyoruz. Genellikle bor mineralleri; kalsiyum boratlar, kalsiyum sodyum boratlar ve sodyum boratlardır. Magnezyum boratlar, stronsiyum boratlar ve arsenik boratlar. Terrujit dediğimiz mineral, bor mineralidir. Daha doğrusu arsenik ile bor bir araya gelmiş, yeni bir mineral oluşmuş. Türkiye'deki 6

yataklarda mineral dağılımında, diğerleri hep eser miktarda, az miktarda; ama bizde daha çok kolemanit ve boraks bulunmaktadır. Türkiye'deki yataklara baktığımızda, bu tortullar nelerdir? Bunların içinde çamurtaşları, kiltaşları ve tüfler ve bunların içinde, yüzeyde, onlarla birlikte borlar bulunmaktadır. Yatakların içindeki tüflerde, karbonatlar ve borlar hep birlikte bulunmaktadır. Kolemanit ve çamurtaşları ve ikinci mineraller var. Bazı yataklarda üleksit damarları ile birlikte olduğu ve onların içinde mercek şeklinde yerleşmiş olduğunu görüyoruz. Bigadiç, dünyanın en büyük üleksit ve kolemanit yatağıdır. Burada dikkatinizi çekmek istediğim şey şudur: Eğer arsenik yönünden konuşmak gerekirse, bu yatak, belki de en temiz yataklardan biridir. Bu yatakta arsenik oranları son derece düşüktür. Tabii bu işletmeler açık işletme olduğu için, daha çok çevre sorunları var. Bunlardan giden sular var; çeşme suları, yeraltı suları, bir de bu birimlerin içinden gelen sular var. Burada bir çeşme suyu görüyoruz; bu su bor yatağının içinden geliyor (Şakil 4). Şekil-4 Bor cevheri çıkartılan yerde içme suyu temin edilen çeşme (Bigadiç) Şekil-5 Kestelek bor cevheri işletmesi 7

Bu çevrede termal sularda var. Hisaralan Kaplıcası dediğimiz sular. Bu, şu anda kullanılmaktadır. Emet Havzası nda dikkat ederseniz, bor ve arsenik oranları fazladır. Emet yatağında bor, kireçtaşı, çamurtaşı, kiltaşı, tüf ile birlikte bulunmaktadır (Şekil-6). Burada sülfür minerali arsenikle birlikte bulunuyor. Cevherleri alırken, işletirken bir yerbilimciye Hangisi nedir? diye sormak gerekir. Ama maalesef, ETİBANK, bunu pek sormaz. Şekil-6 Bor mineralleri ile arsenik (orpiment; sarı)(hisarcık-emet) Şimdi, Emet Havzası gibi çok modern; ama yine de ciddi bir sağlık sorunun yaşandığı bir yeri mevcut. Bunda ETİBANK ın hiçbir kabahati yok. Buradaki ayrıntılı jeoloji bilinmeden, köyleri bor yataklarının üzerine yerleştirmişlerdir. Bununlada kalmamış, sondajlar da burada yapılmıştır. Vatandaşlar da buradan su almaya çalışırlar. Sağda, solda sondaj yapmışlardır ve sondajları bor zonunda bırakmışlardır ve içme sularını şu anda oradan almaktadırlar. Bu yöredeki İğde Köyü ve Doğanlar Küyü ndeki sağlık sorunu ciddi boyuttadır. Türkiye'de içme sularının sondajlarını kim yapıyor bilmiyorum; ama bu köylerin içme suyu sondajlarını yapan kuruluş büyük olasılıkla İller Bankasıdır. Emet teki bor zonunu yakından görüyoruz. Bakın, sadece bu yatakta, bor mineralinin dışında, bir de arseniğin başka mineralleri var; realgar dediğimiz mineral, orpiment dediğimiz mineral ve doğal kükürt de var. İşte onların birlikteliğini görüyorsunuz; kolemanit ve realgarlar (Şekil 7). Şekil-7 Kolemanit ve arsenik birlikteliği(hisarcık-emet) Yine kolemanitten sonra dönüşümleri görüyoruz; realgar orpimente dönüşüyor. Bunlar alterasyonla birbirine dönüşebiliyor ve kolemanitin bir kısmı kalsit olurken, bir kısmı da kahnit dediğimiz içinde arsenik içeren minerale dönüşüyor (Şekil 8a ve 8b). 8

a b Şekil-8 Arsenik (kırmızı) ile bor minerali ilişkisi (a; kolemanit ve b; hidroborasit) (Hisarcık-Emet) Bazı kısımlarda kolemanitin üzerinde sıvanmış bir şekilde realgar ve orpiment bulunmaktadır (Şekil 9). Bembeyaz mineralleri gören, özellikle bu şekildeki mineralleri gören hiçbir kimse, bu minerallerde arsenik var diyemez. Ama gerçekte, bunlarda arsenik mevcuttur. Viçit-A dediğimiz bir mineral bu, stronsiyumlu; ama özellikle terrujit dediğimiz mineral budur, bembeyaz durur, diğerlerinden hiç ayırt edemezsiniz. Kahnit dediğimiz mineral de budur; ikisi de arsenik içerir, arsenikli minerallerdir ve yatağın içinde, özellikle Emet bölgesinde çok dağınık olarak bulunur ve onların analizleri de buradadır. Terrujit dediğimiz mineral, bu çizelgede görülüyor. İçindeki arsenik miktarı da % 18 lerde görünüyor. Kahnit deki arsenik oranı da % 31 lerde ve o yatağın içinde özellikle alt düzeylerinde bulunur. Şekil-9 Kolemanit minerali üzerine sıvalı kırmızı renkli arsenik minerali Kırka yatağı analizlerine baktığımız zaman, bor mineralleri son derece temizdir ve içinde neredeyse hiç arsenik yoktur. Sultlançayırı ndan örneklerde yine tüfler, tortullar, borlar ve sülfatlar birlikte bulunuyor. Aynı bölgede sıcak su kaynakları var. Bor miktarları ve arsenik miktarları miligram/litre olarak burada çizelgede görünüyor. Tabii bir de bor, tıp dışında, çok değişik endüstri alanlarında kullanıldığı için, hangi tarafa hangi tür cevheri satacağımız da çok önemlidir. Bor ürünlerini pazarlarken bunlara dikkat edilmesi gerekiyor. Daha doğrusu bor ürünlerini hangi sanayiye sattığımız da önemli; çünkü bazı yerlerde hiçbir sorun teşkil etmezken, bazı yerlerde sorun teşkil edebilir. Bu iki element de son derece hareketli olduğuna göre, yerüstü suları bunları devamlı harekete geçirecek ve bunların bir kısmı yeraltı suyuna, yerüstü suyuna ve toprağa karışacaktır. Bor ve arsenik son derece hareketli olduğu için durmadan karışacak ve toprağın belli bir kesiminde birikecektir. Arseniği nereden alabiliriz? Arseniği yiyecekten alabiliriz, sudan gelebilir, havadan da gelebilir. Tabii tıp doktoru olmadığımız için ayrıntısını bilmiyoruz; ama arseniğin özellikle insanlar üzerinde ciddi etkileri var, deri üzerinde birtakım hasarlara yol açabiliyor, mide ağrılarına neden olabiliyor. Yine ishal ve buna benzer rahatsızlıklara, hatta körlüğe varan sorunlar yaratabiliyor. Dolayısıyla, bor değil; ama arsenik konusunda son derece tedbirli olmak zorundayız. Bu eser elementlerin dağılımına bakarsak, zaten Eşref Atabey de sunumunda bunu açıkladılar; havadan, sudan, kayaçlardan ve topraktan rahatlıkla alabiliyoruz ve doğal olarak bunlardaki oranları 9

son derece azdır. Örneğin, normal kayaçlarda, kumtaşında, karbonatlarda bor ve arsenik limit değerlerde olmasına rağmen, bazı yerlerde çok yoğun bir şekilde konsantre olmuş şekilde bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, arseniğin miligram/litre olarak maksimum miktarını vermiştir; buna göre, Kullanılan sulardaki en fazla limitimiz 0.05 miligram/litredir. Bunun üstündeki oran devamlı sorun yaratır. Bitkilere baktığımız zaman, bitkilerin bir kısmı yüksek değerlere toleranslı, bir kısmı yarı toleranslıdır. Ama bitkilerin bir kısmı, özellikle narenciye grubu hem bora hem de arseniğe oldukça hassastır. Tablo-2 de bitkiler içindeki bor elementleriyle ilgili dağılım gösterilmektedir. Tablo-2 Bitkilerin, sulama suyundaki bora dayanıklılık sınırları ve sulama sularının bor derişimine göre sınıflandırılması:üstteki rakamlar bitkilerin bora dayanıklılık sınırlarıyla, alttaki rakamlar ise sulama sularının bor derişimine göre sınıflandırılması ile ilgilidir (Richards, 1954). Duyarlı Yarı Dayanıklı Dayanıklı Sulama Suyunda Sulama Suyunda Sulama Suyunda 1 ppm 2 ppm 4 ppm Ceviz Ayçiçeği Ilgın Enginar Patates Kuşkonmaz Kuru Fasulye Pamuk Palmiye Erik Domates Hurma Armut Bezelye Şeker Pancarı Elma Turp Yem Pancarı Üzüm Zeytin Yonca İncir Arpa Bakla Kiraz Buğday Soğan Şeftali Mısır Şalgam Kayısı Yulaf Lahana Portakal Kabak Marul Greyfurt Lima Fasulyesi Havuç Limon Biber Sulama Suyunda 0,3 ppm Sulama Suyunda 1 ppm Sulama Suyunda 2 ppm 10

Bazı bitkiler son derece uzun dayanımlı olmasına rağmen, özellikle narenciye grubu bor elementine karşı son derece duyarlı ve çok kısa sürede kuruyabiliyor. Bor sahalarında yaşıyan insanlar üzerinde, şeker glikozu üzerinde yapılan testlerde, normal ve kritik oranları tespit edilmiş; ama ben, rahmetli Bekir hocadan aldığım bilgi ve anladığım kadarıyla, üreme konusunda ve şeker yönünden pek etkili olmadığı ortaya çıkmaktadır. Nitekim, bu konuda yapmış olduğu yayınların hepsi de uluslararası dergilerde yayınlanmıştır. Emet Havzası nı ve Bigadiç i ppb olarak arsenik ve bor açısından karşılaştırdığımızda, bazı kesimlerde çok yüksek ppb oranı görülmektedir, bazı yörelerde bu değer azdır. Ama değerleri kıyasladığımız zaman, bazı kesimlerde, Emet te, özellikle yataklara yakın yerde bu değerlerin daha yüksek olduğu görülmektedir (Tablo 3). Dolayısıyla, özellikle Emet bölgesinde yüzey sularında, dere sularında çok daha dikkatli olmak zorunda olduğumuzu biliyoruz. Çünkü Emet Çayı bütün bir havzayı olduğu gibi keserek kat etmektedir. Tablo-3 Emet ve Bigadiç Havzalarında Yüzey Sularında ve Yeraltı Sularında As ve B elementlerinin değerleri Havza Yüzey Suları (ppb) Yeraltı Suları (ppb) Element Emet 21-655 65-210 35-1660 280-3025 As B Bigadiç 10-280 130-226000 39-910 > 160000 As B Bor, arsenik ve kükürt elementlerinin kaynağı büyük bir olasılıkla; a) Akarsular tarafından borat havzasından taşınan Tersiyer volkanik kayaçlarının ayrışma ürünleri, b) Volkanik küllerin doğrudan doğruya borat havzasına depolanması ve c) Termal kaynaklar ile ilgili bulunmaktadır. Tablo-4 Tüf ve kil örnekleri arsenik düzeyleri Tüf ve Kil Örneklerindeki Arsenik Değerleri (ppm) Örnek Minimum Maksimum Ortalama Değişim Standart Sapma Tüf (n=8) 436 4572 1507 4136 1495 Kil (n=7) 237 19487 2791 19250 6281 Tablo-5 Emet içmesuyu kaynaklarında arsenik düzeyleri Emet İçme Suyu Kaynaklarında Arsenik Düzeyi (mikrogram/l) Kaynak Minimum Maksimum Ortanca Sınır Değeri Yıl M 150 634 448 50 1984 Malı 2.(n=9) 48 633 384 10 1977 11

Arsenik, yataklardan, kayaçlardan veya tüf ve içindeki bor cevherinden gelmektedir. Uluslararası standartlar, arsenik için 0.05 miligram/litreyi limit olarak görmektedir. Bor için bu değer biraz daha yüksektir. Bazı yerlerde değerler bu limitlerin üzerindedir. Dolayısıyla, özellikle Emet bölgesinde arsenik çok tehlikeli bir boyuttadır. Ancak Bigadiç için aynı şeyi söyleyemeyiz. Tıpçıların yaptığı araştırmaya ve ortaya koydukları sonuçlara göre söylüyorum; bor, toksik olmayıp, özellikle borik asit ve sodyum boratların antiseptik özelliklere sahiptir. Tabii ki belli oranı geçince hem bitki için, hem insan sağlığı için zararlı olabilir. Ama borlar ile birlikte bulunan arseniğin sıkıntıları vardır. Dolayısıyla, bu yataklar çalıştırılırken, bu yöredeki yeraltı ve yerüstü sularının işletilmesi veya kullanılması konusunda son derece hassas olmak zorundayız. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim. Kaynaklar Alanso, R.N., Helvacı, C., Sureda, R.J., and Viramonte, J.G., 1988, A new Tertiary borax deposit in the Andes. Mineral. Deposita., vol.23, 299-305. Çolak,M., Gemici, Ü. and Tarcan, G., 2003, The effects of colemanite deposits on the arsenic concentrations of soil and ground water in İğdeköy - Emet, Kütahya, Turkey. Water, Air, p. 127-143. Çöl, M. and Çöl, Ç., 2003, Environmental boron contamination in waters of Hisarcık area in the Kütahya Province of Turkey. Food and Chemical Toxicology, v.41, p. 1417-1420. Gemici, Ü., Tarcan, G., Çolak, M. and Helvacı, C., 2004, Hydrogeochemical and hydrogeological investigations of thermal waters in the Emet area (Kütahya, Turkey). Applied Geochemistry, vol.19, p.105-117. Güleç, N. Hilton, D.R. and Mutlu, H., 2001, 4th Int. Turkish Geol. Symp., 24-28 Sept., Adana. Güleç, N. Hilton, D.R. and Mutlu, H., 2002, Chem. Geol., v. 187, p. 129-142. Gündoğan, İ. ve Helvacı, C., 1992, Sultançayırı (Susurluk-Balıkesir) boratlı jips havzasının jeolojisi, mineralojisi ve ekonomik potansiyeli. Türkiye Jeoloji Bülteni, Cilt 36, 159-172. Floyd, P.A, Helvacı.C. and Mittwede, S.K. 1998, Geochemical discrimination of volcanic rocks associated with borate deposits: an exploration tool? Journal of Geochemical Exploration, vol.60, p.185-20. Helvacı, C., 1977, Geology, mineralogy and geochemistry of the borate deposits and associated rocks at the Emet Valley, Turkey. Ph.D. Thesis, University of Nottingham, Nottingham, U.K.,338p. Helvacı, C., 1978, A review of the mineralogy of the Turkish borate deposits. Mercian Geol. Vol.6, No. 4, 257-270. Helvacı, C. and Firman, R.J., 1976, Geological setting and mineralogy of Emet Borate deposits, Turkey. Trans. Inst. Min. Metall. (Section B. Appl. Earth Sci.) 85, B. 142-152. Helvacı, C., 1984, Occurrence of rare borate minerals: Veatchite-A, tunellite, teruggite and cahnite in the Emet borate deposit, Turkey. Mineral Deposita, Vol.19, 217-226. Helvacı, C., 1986, Stratigraphic and structural evolution of the Emet borate deposits, Western Anatolia. Dokuz Eylül Üniversity, Faculty of Engineering and Architecture, Research Papers, No: MM/JEO-86 AR 008. 28 p. Helvacı, C., 1986, Geochemistry and origin of the Emet borate deposits, Western Turkey. Cumhuriyet Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi Dergisi, Cilt 3, Sayı 1, 49-73. Helvacı, C., 1989, Türkiye Bor Madenciliğinin işletme, stoklama ve pazarlama sorunlarına minerolojik bir yaklaşım. Jeoloji Mühendisliği Dergisi, Sayı 34-35, 5-17. 12

Helvacı, C., 1992, Güney Amerika'daki And Dağlarının tektonik ve volkanik gelişimine bağlı borat ve diğer tuz yataklarının oluşumu. Jeoloji Mühendisliği, Sayı 41, 5-22. Helvacı, C., 1994, Mineral assemblages and formation of the Kestelek and Sultançayırı borate deposits, Western Turkey. in: Evaporites and Desert Environments. Proc. 29 th Int'l. Geol. Congr., Part A, 245-164. Helvacı, C., 1995, Stratigraphy, mineralogy, and genesis of the Bigadiç borate deposits, Western Turkey. Economic Geology, vol.90, 1237-1260. Helvacı, C., 2003, Türkiye borat yatakları: Jeolojik konumu, ekonomik önemi ve bor politikası. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası yayınları, Ankara, ISBN 975-395- 582-0, No. 71, 34 s. Helvacı, C., 2005, Borates. In : Selley R.C., Cocks, L.R.M and Plimer, I.R. (editors) Encyclopedia of Geology. Elsevier, December 2004, vol.3, p. 510-522. Helvacı, C. ve Alaca, O., 1991, Bigadiç borat yatakları ve çevresinin jeolojisi ve mineralojisi. MTA Dergisi, 113, 61-92. Helvacı, C. and Alonso, R.N., 2000, Borate deposits of Turkey and Argentina; a summary and geological comparison. Turkish Journal of Earth Sciences (Turkish J. Earth Sci.), Vol 24, pp.1-27. Helvacı, C. ve Firman, R.J., 1977, Emet borat yataklarının jeolojik konumu ve mineralojisi. Jeol. Müh. Sayı 2, 17-28. Helvacı, C., Mordoğan, H., Çolak, M. and Gündoğan, İ, 2004, Presence and distribution of lithium in borate deposits and some recent lake waters of west-central Turkey. International Geology Review, vol.46, p.177-190. Helvacı, C. and Orti, F., 1998, Sedimentology and diagenesis of Miocene colemanite-ulexite deposits (Western Anatolia, Turkey). Journal of Sedimentary Research, vol.68, no. 5, p. 1021-1033. Helvacı, C., Stamatakis, M., Zagouroğlou, C. and Kamaris, J.,1993, Borate minerals and related authigenic silicates in northeastern Meditarranean Late Miocene continental basins. Explor. Mining Geol., vol.2, No. 2, 171-178. Helvacı, C. and Yağmurlu, F., 1995, Geological setting and economic potential of the lignite and evaporite-bearing Neogene basins of Western Anatolia, Turkey. Isr. J. Earth Sci., vol.44, 91-105. Kistler, R.B. and Helvacı, C., 1994, Boron and Borates. in: Industrial Minerals and Rocks (Donald D. Carr editor) 6 th Edition. Society of Mining, Metalurgy and Exploration, Inc., 171-186. Mutlu, H. and Güleç, N., 1998, JVGR, v.85, p. 495-515. Orti, F., Helvacı, C., Rosell, L., and Gündoğan, İ., 1998, Sulphate-borate relations in an evaporitic lacustrine environment: the Sultançayır Gypsum (Miocene, western Anatolia). Sedimentology, vol.45, p.697-710. Palmer, M. R. and Helvacı, C., 1995, The boron isotope geochemistry of the Kırka borate deposit, Western Turkey. Geochimica et Cosmochimica Acta, vol.59, No. 17, 3599-3605. Palmer, M.R. and Helvacı, C., 1997, The boron isotope geochemistry of the Neogene borate deposits of Western Turkey. Geochemica et Cosmochemica Acta vol.61, No.15, 3161-3169. Palmer, M.R., Helvacı, C., and Fallick, A.E., 2004, Sulphur, sulphate oxygen and strontium isotope composition of Cenozoic Turkish evaporates. Chemical Geology, v. 209, p. 341-256. Richards, L.A., 1954, Diagnosis and improvement of saline and alkali soils. USA salinity Lab., USA. Şaylı, B.S., 2003, Low frequency of infertility among workers in a borate processing facility. Biological Trace Element Research, vol.93, p. 19-29. Şimşek, C., 2005, Balçova jeotermal sahasında bor ve arsenic kirliliği. Jeotermal Enerji Seminer Kitabı, TMMOB MMO Yayın No: E/2005/393-2, s. 361-368. 13

Vengosh, A., Helvacı, C. and Karamanderesi, İ.H., 2002, Geochemical constraints for the origin of thermal waters from western Turkey. Applied Geochemistry, vol.17, p.163-183. Yılmaz, H., 2002, Ovacık gold deposit: an example of quartz-adularia-type gold mineralization in Turkey. Economic Geology vol.97. p. 1829-1839. Watanebe, T (1984). Geochemical cycle and concentration of boron in the Earth s crust. Verdenskii Institute Geochemical chemistry and Analytical Chemistry USSR 2: 167-177. TartıĢma Nazmi ORUÇ-Sunumunuz için çok teşekkür ederim. Efendim, 1970 li yıllarda borumuzu maalesef dışarıya satamıyorduk ya da cevher olarak satarken, içerisindeki arsenik miktarı belli bir düzeyin üzerinde olduğu için fiyat kırıyorduk. Bunun üzerine, İller Bankası, TÜBİTAK ile ortak bir şekilde, Orta Doğu Teknik Üniversitesi nde çok değerli bir hocamıza, Borun içerisindeki arseniği nasıl çıkarabiliriz? diye bir proje yaptırıldı. Sonuçta buna ilişkin bir rapor çıkarıldı. Ama maalesef, üniversiteler ile ilgili kuruluşlar arasında ilgi, bilgi ve sevgi paylaşılmadığı için, şu anda bu pek bilinmiyor. O zamanlar belki de arsenik analizi zor yapılıyordu veya başka bazı kısıtlayıcı hususlar vardı. Halbuki, Cahit hocam, o dönem, 1977 yılında, Nottingham Üniversitesinde, Emet Havzası ndaki bor mineralini doktora tezi olarak incelemiş ve realgar ve orpimenti orada bulmuştur. Biraz da düzeltme şeklinde bir şey söylemek istiyorum. İğde Köyü ve Doğanlar da çeşitli nedenlerle nüfus azalmış durumda ve bugün kuyu suyu kullanıyorlar. Malumunuz, yasa gereği, İller Bankası belli bir nüfusun üstündeki yerleşim birimlerine su getirir. İller Bankası, 1990 lı yıllarda, zaman içerisinde kolemalitin borik asite dönüşmesi dolayısıyla orada kurulan büyük bir sanayi kuruluşunu dikkate alarak, Malı 1 ve Malı 2 su kuyularından, muhtemelen sizin de ifade ettiğiniz gibi, bor yataklarına yakın bir yerde kuyular açılıyor, oradan pompayla su alınıyor ve o su şehre getiriliyor. Şehirdeki yaklaşık 15-20 dolayındaki çeşmeye dağ suyu geliyor. Bu ise başka bir yataktan geliyor, ki orada bor yok. Arseniği de 1.2 mikrogram/litrenin altında. Ama Malı 1 ve Malı 2 su kuyularının arseniği 400-500 mikrogram/litre. Ama o günkü analiz şartları altında, Bu su içilebilir diye rapor veriliyor ve devletin parası yatırılıyor. Daha sonra 90 lı yıllarda, basına intikal eden çeşitli araştırmacıların yaptığı çalışmalarla kamuoyunda ve bilim dünyasında ses getiren dosyalar var. Gerek Emet Belediye Başkanının, gerek Hıfzısıhha Sağlık Müdürlüğünün ve Kütahya milletvekillerinin gönderdiği çeşitli raporlar var. Malı 1 ve Malı 2 kuyularından gelen su, sadece evlerde içme suyu dışında tüketiliyor. Malı 1 ve Malı 2 su kuyularını İller Bankası açtı. İğde Köy de Sayın İzzetin Barış hocamız ve arkadaşlarımız o bölgede araştırmalar yaptılar ve ilk defa arsenik bulunmuş vaziyette. Bu yörenin cilt mütehassısları tarafından kesinlikle incelenmesi gerekiyor. O konuda büyük bir eksiklik var. Osmangazi Üniversitesi nde ilgili Bölüm Başkanlığı na söyledim, ama maalesef eleman azlığı, hasta sayısının çokluğu nedeniyle imkan bulamadılar. Şu andaki Belediye Başkanı Maden Mühendisi Cemal Kaya bey, orada ETİBANK ta çalışıyordu. Köprübaşı mıntıkasında yaklaşık 80 metre statik seviyede bir kuyuda 10 mikrogram/litrenin altında su tespit edilmiştir. Şu anda hem Amerika'da, hem Türkiye'de müsaade edilebilir limit, şu veya bu nedenle herhalde -halkın sağlık şartlarını yükseltmek için olacak- 50 mikrogram/litreden 10 mikrogram/litreye çekildi. Orada 10 mikrogram/litrenin hemen yanında veya altında su var. Eğer birtakım finansman sorunları çözülebilirse, belki de ETİBANK, yeni ismiyle ETİBOR burayı işletmeye açacak. Teşekkür ederim. 14

15