ELMALI ŞEHİR ve DEĞER Ed. Bilal KEMİKLİ
Elmalı : Şehir ve Değer Ed. Bilal KEMİKLİ ELMALI KÜLTÜR ve SANAT DERNEĞİNİN HEDİYESİDİR Tashih & İç Düzen Ahmet ÖGKE Kapak DEHA ORGANİZASYON Baskı & Cilt SEZER DESIGN PRINTING İletişim Akdeniz Kültür ve İletişim Kulübü Derneği Tarım Mah. Perge Cad. Gündoğdu Sitesi Perge Apt. Kat:3 Dâire: 10 / ANTALYA 0242 312 10 03 info@akik.org.tr www.akik.org.tr Antalya, 2010 Kitapta yayınlanan yazıların her türlü hukukî ve ilmî sorumluluğu yazarlarına âittir.
Tasavvuf ve Değerlerimiz Süleyman ULUDAĞ Bi smillâhi r-rahmâni r-rahîm. Sayın kaymakamım, çok kıymetli meslektaşlarım, saygı değer hanımefendiler, bey efendiler; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle böyle bir programda aranızda olmayı bir nimet sayıyorum bunun için Cenabı Hakka şükrediyorum. Böyle bir faaliyeti organize eden dernek başkanlarını ve üyelerini tebrik ediyorum. Böyle toplantılara çok ihtiyaç var. Gecikmiş olmakla birlikte bu faaliyetlerin başlamış olması büyük bir şanstır. Bana göre Elmalı içinde önemli bir milattır. Dünya milletleri küçülen dünyada herkes kendini bir şekilde tanıtmaya çalışıyor varlığını başka milletlere, başka şehirlere tanıtmaya aktarmaya çalışıyor. Bunu yaparken bazı şehirler çok şanslı oluyor; çünkü onların tarihi oluyor, yetiştirmiş olduğu önemli kişileri ve bu kişilerin önemli eserli bulunuyor. Elmalı da şükretmeli ki, hem coğrafi hem sanat hem de ilim yönünden çok öneli bir yerde bulunuyor. Geçmişi yaşatmak, gelecek nesiller aktarmak, önemli bir çalışma; inşallah bu çalışmalar başarıya ulaşacak. Bu yolda olduğu görünüyor. Birazdan tebliğ verecek arkadaşların konuları tasavvuf. Zaten sempozyumun ismi, irfan ve sevgi sempozyumu. Bir de araya canlar kelimesi konulmuş; bu üç kelime, tasavvuf açısından çok önemlidir. Prof. Dr., Uludağ Üniversitesi, Bursa.
10 Elmalı : Şehir ve Değer Birincisi; irfan. İrfan, sadece ilim demek değildir; ilmi de bilgiyi de kapsayan çok geniş bir kavramdır. İrfan tasavvufta öneli bir tabirdir. İrfan, insanın kendisini bilmesidir. İlim ilim bilmektir İlim kendin bilmektir Önce kendini bileceksin; sonra buradan hareketle Cenabı hakkı bilmektir. Kendini bilen nefsini bilir, nefsini bilen, rabbini bilir. Tasavvufta ki mana budur. İnsanlar daha çok kendini tasavvufla bilir. Tasavvuf, bu hususları öğretir. Tasavvuf üstatları bu işin ustalarıdır. Tasavvufta irfan dediğimiz şey, Allah tan gelen ilhamdır, feyizdir yani kaynağı Allah olan bilgidir. Ve bu insanın kendisini bilmesiyle başlar. Sinân-ı Ümmî başta olmak üzere, burada bulunan velîler, şeyhler çevrelerinde toplanan insanlara bunu telkin etmişler, tekkeler tesis ederek insanları aydınlatmışlar. Bundan maksat irfana ulaştırmak. İrfandan sonra üzerinde durmak istediğim kavram sevgi, muhabbettir. Çok öneli bir kavramdır. İslâm ın en önemli kavramlarından biridir; Allah ın isimlerinden biridir. Cenab-ı Hak, hem sever, hem sevilmek ister. Bir ayette mealen cenabı hak buyurur ki: Eğer gerektiği gibi hareket etmez iseniz Allah sizin yerinize öyle bir kavim yaratır ki, Allah onları sever, onlar da Allah ı. Sevgi, muhabbet önemlidir. Tasavvuf, sevgi yoludur. Türk tasavvuf tarihinde kullanılan kavramlardan biri olan canlar kavramı, Arap ve Acem tasavvufunda pek rastlanmaz. Daha çok Anadolu ve Balkanlarda kullanılır. Bilhassa Mevlevilerde, Halvetilerde ve Bektaşilerde Canlar, aynı canı taşıyan insanların, aynı düşünceyi, aynı inançları paylaşması, tek yürek olması. Her şeyi paylaşan insanların oluşturduğu topluluk. Bir toplumun yaşayabilmesi için mukaddesatının olması gerekir, ona inanıyor olması gerekir. Onu her şeyin üstünde tutuyor olması gerekir. Gerektiğinde malını canını o uğurda feda ediyor olması gerekir. Kur an-ı Kerim de, O müminler Allah yolunda canlarıyla mallarıyla cihat ederler. Müminler bu değerleri korumak için daima mallarını ve canlarını harcamaya hazır olmalıdırlar. Dünyada şerefli ve haysiyetli yaşamak istiyorlarsa Dünyada en büyük saadet budur. Bu gün dünyada baktığımız zaman, müslümanların böyle olduğunu söylemek
Tasavvuf ve Değerlerimiz / S. Uludağ 11 pek mümkün değil. Cenabı Hakkın isimlerinden biri, Aziz dir. İzzet, şan, şeref ve haysiyet Allah ın, Allah ın resulünün ve müminlerindir. Böyle olması gerekirken, bugün müslümanların gayr-i müslimlerin zulmü altında sıkıntı çektiklerini esefle müşahede ediyoruz. Bunu böyle olmaması lazım. Bunu sebeplerini kendimizde aramamız gerekiyor. Mukaddesatın olması lazım, kutsalın olması lazım. Allah a şükür bizim mukaddesatımız var yeteri kadar sahip çıkabiliyor muyuz? Malımızı canımızı verebiliyor muyuz bu ayrı bir konu olmakla birlikte Allah a ve kitabına inanıyoruz. Bakın sempozyumu, Kuran ile açtık. Hz Peygamberimiz bu kutsalın başı, büyüklüğüne inanıyoruz, seviyoruz, bize örnek bir peygamber; yolundan yürüdüğümüz sürece müslümanlar aziz izzet ve şerefiyle yaşayacaklardır bundan şek ve şüphemiz yoktur. Fetholunan pek çok memlekette pek çok eserlerimiz mevcuttur. Bu beldelerde pek çok alim yetişmiş ve her biri bugün bir gökdelen gibidir hatta piramit desek daha uygun olur daha sağlam yapı daha uzun ömürlü bu sayede toplum varlığını muhafaza etmektedir. Değer dediğimiz şey çok önemlidir. Her toplumun maddi ve manevi değerleri vardır. Bu değerler, kendi toplumlarına göre önemlidir. Kutsallık derecelerine değerlendirilir. İslâm dininde bütün insanlığa yetecek kadar çok sağlam değerleri vardır. Bu değerlerin başında, din gelir. Din 1400 senedir Cenabı Haktan geldiği şekliyle varlığını koruyan Kuran ve Hz Peygamberin sünneti elimizde mevcuttur. Peygamberimizin ifadesiyle bu iki hususa sarılırsak dalalete düşmeyiz. Başka bir değer kavramı, ahlaktır. Dinimizin çok önemli bir değer alanıdır ahlak. Hz Peygamber e, Sen muhakkak yüce bir ahlak üzeresin buyruluyor. Bir toplumun ne kadar iyi bir yolda olduğunun ölçüsü, o toplumun ahlak anlayışıdır. İş ahlakı, ticaret ahlakı, siyaset ahlakı iyi ise, insanlar birbirine güveniyorlar ise, o toplum iyi yolda parlak bir geleceği var demektir. Tam tersine iş ahlakı, ticaret ahlakı, siyaset ahlakı yok olmuş ise, insanlar arasında husumet, dedi kodu, gıybet yaygın ise, bunlar o toplumun çökeceğine delalet eder. Bu çok önemli bir husustur.
12 Elmalı : Şehir ve Değer Çok çeşitli tasavvuf tarifleri yapılmıştır. Ahlakla ilgili olması hasebiyle şu tarifi vermek istiyorum. Ebû Muhammed Cerîrî, Tasavvuf ahlaktır. Ahlakça senden önde olan tasavvufta senden öndedir. diyor. O halde, önde olmanın malla, makamla, mevkiiyle alakası yok, ahlakı güzel olan öndedir. Ahlak iyi ise, Allah katında iyi insandır. Sûfîler bu konuda çok kıymetli eserler vermişlerdir. Başka bir değer alanı da hukuktur. Hukuktan bahsedilirken, kaynaklar kavramı iki alana ayırır. Birincisi, Allah hakkıdır. Bunlar ibadetlerimizdir; namazlarımız, oruçlarımızdır. İkincisi ise, kul hakkıdır; insan hakkıdır. Pek çok yerde Allah hakkından önde gelir. Allah a karşı işlediğimiz günahlarda tövbe ederek göz yaşı dökerek affolunabiliriz. Kullar hakkını zor helal eder ve kul hakkı helal edilmedikçe kurtulmanın yolu yoktur. Hak ve hukuk anlayışımızda, Kuran da Allah ın tüm insanlara hiç ayrım yapmaksızın tanımış oldu haklar vardır. Bu haklara bakıldığında, bugün müslümanların oldukları yerlerden çok daha ilerde olmalar gerekmekte idi. Bir hukuk toplumunda yaşamanın huzurunda olmaları gerekir, adil olmalar gerekir, istikamet üzere olmaları gerekir. Adalet ve hakta önde olmaları gerekir. Üzülecek durum ki; bu gün bize bunu Batı öğretmeye çalışıyor. Böyle bir durumda olmamamız gerekirdi. Fakat günlük hayatımızda iş hayatımızda hak ve hukuka fazla riayet etmediğimizi biz de gözlemleyebiliyoruz. Başka bir değer alanı da siyaset ve devlet dediğimiz şey. Bizde devlet topluma hizmet eden teşkilat anlaşılıyor. Oysa Hadis-i Şerifte, herkes mesuldür prensibi yer alıyor. Devlet başkanı yönettiği halktan mesuldür. Bu halifede olabilir, padişah da olabilir, cumhurbaşkanı da olabilir... Herkes sorumludur; en alttan, en üste kadar. Siyaset hak ve hukuk dairesinde faaliyet göstermelidir. Bu daire dışına çıkılırsa siyasetten şikayet başlar. Vatandaşların yöneticilerine güveni sarsılır. Demokrasi dediğimiz şey bu bakımdan önemlidir. Milletler ve toplumlar layık oldukları gibi yönetilir. Biz her zaman siyaseti şikayet eder sorumlulukları onlarda görürüz. Oysa kendimiz düzeltmedikçe idarecilerimizin başka türlü olmasını bekleyemeyiz.
Tasavvuf ve Değerlerimiz / S. Uludağ 13 Başka bir değer ise ilimdir. Bilgisiz bir toplumun yaşaması mümkün değildir. Hele bilgi çağı dediğimiz şu asırda gayemiz bu toplumu tekrar ilim ve mârifet toplumu haline getirmek olmalıdır. Bir başka değerimiz ise sanattır. Sanata önem verilmesi gerekir. Estetik sanatlar dediklerimizi başında musiki gelir, şiir gelir, resim gelir vs. Tasavvufun sanata katkısı nedir dediğimizde şunu görüyoruz; en büyük edebiyatçılar, en büyük şairler, en büyük bestekarlar tasavvuf sahasında yetişmiştir. Hoca Ahmed-i Yesevî, Yûnus Emre, Sinân-ı Ümmî, Niyâzî-i Mısrî gibi büyük sanatkarları tasavvuf geleneği yetiştirmiştir. Bu şiirler güzelce bestelenip günümüze kadar taşınmıştır. Onların yazdığı şiirler ve besteler bu topluma can veren, hayat veren, dini ayakta tutan kültür unsurları olarak varlığını muhafaza etmişlerdir. Tasavvufla ilgili çeşitli zamanlarda çeşitli sempozyumlara katılıyoruz, çeşitli mutehassısların tebliğlerinde tekkelerin güzel sanatlar galerisi gibi olduğunu görüyoruz. O sebeple tasavvuf hem dini hayatımızın önemeli bir kaynağı hem de dini kültürümüzün feyiz aldığı önemli bir kaynağı durumundadır. Bunun içindir ki, bunu yaşatmak mecburiyetindeyiz Tasavvuf hareketi, İslâm toplumunda neresi olursa olsun, muhalifleri olan bir harekettir. Tasavvuf ve sûfîliğe ters bakan tutumlar tarih boyunca olmuştur ve olmaya devam etmektedir. Zaman zaman bu eleştirilerde çok ileri gidildiği dönemlerde yaşamıştır. Niyâzî-i Mısrî de bu tutumlardan nasibini almış, baskı görmüş ve sürülmüştür. Fakat mutasavvıfların müsamahalı olmaları gerekir. Muhalifler onlar sert olabilir, yine de onları din kardeşi olarak görerek bağırmadan çağırmadan yaklaşım sergilemek gerekmektedir. Sevgiyle, ifranla ve değerlerle kalmanız dileğiyle hepinize saygı ve selâmlarımı arz ederim.