NÂZİ ÂT SÛRESİ Nuzul 48 / Mushaf 79

Benzer belgeler
İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu.

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

TARIK SÛRESİ Nuzul 38 / Mushaf 86

KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

HÜMEZE SÛRESİ Nuzul 34 / Mushaf 104

KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ)

KADR SÛRESİ Nuzul 12 / Mushaf 97

Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz?

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5)

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

KURAN DA TEKRARLANAN AYETLER

118. SOHBET Kadir Suresi SÛRE VE MEÂLİ:

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi

BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV)

NASR SÛRESİ Nuzul 111 / Mushaf 110

(Dersini sabah namazından sonra yapmanı tavsiye etmekle birlikte, sana uygun olan en münasip bir vakitte de yapmanda bir sakınca yoktur.

bartin.diyanet.gov.tr/kurucasile

األصل الجامع لعبادة هللا وحده

Bayram hutbesi nasıl okunur? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. (Nesâî, Cihâd, 24)

55. Sizi ondan (arzdan) yarattık, ve ona iâde ederiz ve bir kere daha ondan çıkarırız.

(40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS

KALEM SURESİ. Nuzul Ortamı: Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MEKKE. Nüzul Sırası 7 NÜZUL YERİ KALEM SURESİ. Nuzul Sıra 7.

Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz. (İbn Hanbel, II, 349)

yoksa ziyana uğrayanlardan olursun." 7

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER

ŞEMS SÛRESİ Nuzul 28 / Mushaf 91

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

Cihad Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat :23:10. Cihad İNDİR

EV SOHBETLERİ SOHBET Merhamet

Onlardan bazıları. İhtilaf ettiler. Diri-yaşayan. Yüce. Sen görüyorsun ت ر dostlar. ..e uğradı

ICERIK. Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

Yarışıyorlarkoşuyorlar

KEVSER SÛRESİ Nuzul 15 / Mushaf 108

EV SOHBETLERİ AT. Ders : 6 Konu : Kitaplara İman. a) Kitaplara Topyekün İman

Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos :14:51

BURÛC SÛRESİ Nuzul 29 / Mushaf 85

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

Kur an şöyle buyurmaktadır: Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise oradaki,

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

CENAB-I HAKK IN O NA İTAATİ KENDİNE İTAAT KABUL ETTİĞİ ZAT A SALÂT VE SELAM

TÎN SÛRESİ Nuzul 30 / Mushaf 95

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

ON EMİR الوصايا لعرش

Kur'an'da Kadının Örtüsü Meselesi - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

Kur an-ı Kerim de Geçen Ticaret, Alım-Satım, Satın Alma Ayetleri ve Mealleri

Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

124. SOHBET Sözü Güzel Söylemek

Bazı Âyetlerin Anlamları ile İlgili Mülahazalar

DUA KAVRAMININ ANLAMI*

Kabir azabı kıyâmet kopuncaya kadar devam eder mi?

MÜZZEMMİL SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MEKKE GİRİŞ SURENİN KONUSU. MÜZZEMMİL SURESİ Mushaf Yeri 73. Ayet Sayısı 20.

ALLAH HER ZAMAN DOĞRU OLMAMIZI İSTER 1. Ey iman edenler! Allah a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun. 2

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuk Usulü II

113. SOHBET Peygamberlerin Ortak Özellikleri

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

Rahmân ve Rahîm olan Allâh ın ismiyle Hamd, - Allâh a mahsustur. O na hamd eder, O ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve

150. Sohbet TEVHÎDİN TARÎFİ VE MAHİYETİ (2/2)

ALLAH IN RAZI OLDUĞU KULLAR

İNSAN ALLAHIN HALİFESİ Mİ? (HALEF- SELEF OLAYI) Allah Teâlâ şöyle buyurur:

TEKVİR SÛRESİ Nuzul 8 / Mushaf 81

Damla Yayın Nu: Editör Mehmet DO RU. Dil Uzman lyas DİRİN. Görsel Tasar m Uzman Cem ÇERİ. Program Gelifltirme Uzman Yusuf SARIGÜNEY

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ

İNSAN SORUMSUZ BİR VARLIK DEĞİLDİR 1. İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder. 2

İBN SİNA NIN RUH İLE İLGİLİ KASİDESİ İbn Sînâ, el Kasidetü l Ayniyye isimli kasidede insanî nefsin bedenle birleşmesi ve ondan ayrılışını konu

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ

İSİMLER VE EL TAKISI

144. SOHBET ÖNEMLİ İMTİHAN: DİL

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

Ders : 57 Konu: Şeytanla Mücadele

هل الا نبياء متساوون. şeyh Muhammed Salih el-muneccid

İsmi Tafdil. Alimde olan hilimden (yumuşaklıktan) daha güzel bir hilm hiçbir kimsede olmamıştır. Bu misalde ل الك ح lafzı, ismi tafdil olan

Ders : 185. Konu : MEKKE DE GİZLİ DAVET. MEKKE DÖNEMİ ve DAVET BYK&ŞYK DERSLERİ

و ال ت ق ول وا ل م ن ي ق ت ل ف ي س بيل الل ه أ م و ات ب ل أ ح ي اء و ل ك ن ال ت ش ع ر ون

Kur an-ı Kerim den Seçme Metinler

Konulu Tefsir Metodu Bir Usûl Sayılabilir mi ve Bunun Kur an ı Anlamaya Katkısı

EV SOHBETLERİ DERS: 7 KONU: PEYGAMBERLERE İMAN. A) Peygamber (Resȗl-Nebî) Ne Demektir?

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

148. Sohbet ÖNDEN GİDENLER

فضل صالة الرتاويح اسم املؤلف حممد صالح املنجد

BİRKAÇ AYETİN TEFSİRİ

1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI

ALLAH YOLUNDA CİHAD1

IGMG EV SOHBETLERİ DERSLERİ

تلقني أصول العقيدة العامة

Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN

Kur an-ı Kerim den Seçme Metinler

Îman, Küfür ve Tekfir 2

Transkript:

NÂZİ ÂT SÛRESİ Nuzul 48 / Mushaf 79 Surenin Adı: Sûre, söküp çıkaranlar veya sıyırıp alanlar mânasına gelen Nâzi ât adını ilk âyetinden alır. Sûrenin, ilk dönemlerden beri bilinen ve kullanılan tek adı budur. Surenin Nuzul Yeri ve Zamanı: Mekke de inmiştir.

MEKKE Mina Müzdelife Arafat KABE Âdiyât, Zâriyât, Sâffât ve Murselât gibi mevsufsuz sıfatlarla başlayan beş sûreden biridir. Mehdi Bazergan, matematiksel yöntemiyle sûreyi iki bölüm halinde vahyin 2. ve 3. yıllarına yerleştirir. Benzer bir tercihi Blachère de yapar. Fakat Nazi at sûresi, ilk nüzul tertiplerinin tümünde Nebe -İnfitâr arasında yer alır. Bu sıralamaya itiraz etmek için elde makul bir gerekçe bulunmamaktadır. Bu durumda sûreyi boykot döneminin ilk yılı olan peygamberliğin 7. yılına yerleştirmek daha isabetli olacaktır. Surenin Konusu: Konusu âhirettir. Bir çok sûre gibi bu sûrenin de ana temasının âhiret olması sebepsiz değildir. Zira; her şeyin bir ruhu vardır, dünyanın ruhu da âhirettir. Vahiy, açıkça muhatabını ahirete imana çağırmaktadır. Bu şekilde iyi olmayı bir sisteme bağlamaktadır. Ahirete iman, İnsana, Allah a güvenmeyi telkin eder. Ortada güven yoksa iman ahlakı da yok demektir. Allah a güvenmeyenin Allah a imanı yok hükmündedir. Allah a güvenin olmassa olmazı Ahirete imandır.

Kişi fıtratına sadık kalarak da iyi kalabilir. Fakat bu iyiliğin sürekliliği de sürdürülebilirliği de garanti edilemez. İman olmadan iyilik hayat tarzı haline gelmez. İyiliği hayat tarzı haline getirebilmek için iman şarttır. İmanın üç umdesi vardır. Tevhid Nübüvvet Ahiret Ahiret e iman edenin, bir iyiliği, haz ve çıkar elde etmeden de sürdürme garantisi vardır. Ahiret e iman olmadan yapılan iyilik ya haz için ya da çıkar için yapılır. Ahiret e iman eden ise iyiliği hayır için yapar. Ahiret e iman etmeden iyilik yapan birine Ahiret ten pay yoktur. Zira kimse açtırmadığı bir hesaptan gelir talep edemez. Sûre, diğer mevsufsuz sıfatla başlayan sûreler gibi vahye üstü kapalı atıflarla başlar. Hz. Musa ve onun davetine sırtını dönen Firavun kıssası bu bağlamda dile gelir: Sonunda Allah, onu âhiret ve dünyaya ibret olsun diye enseledi. (25) Sözlü âyetlere inanmayanlara tabiat ve kâinat âyetleri gösterilir. Sûre en sonunda sözü kıyamete getirir. Şu çarpıcı âyetler, insanoğluna Allah tan başka hiç kimsenin haber sunamayacağı öteki hayata dairdir: (Ey peygamber!) Sana Kıyamet ne zaman kopacak? diye soruyorlar. Sen nerde onun vaktini bilmek nerde! Onun nihai sınırı Rabbine malum. Sen sadece onun azametinden korkanlara hatırlatıcısın. (Kâfirler) bu hakikati bizzat gördükleri gün, onlara sanki (bu dünyada) bir gece veya bir gündüzden fazla kalmamışlar gibi gelecek. (42-46)

ب س م للا ح ن م ا ر ح ن م م RAHMÂN RAHÎM ALLAH IN ADIYLA و ح نناز ع ات غ م ق ا ١ 1 ŞAHİT olsun (1) (muhatabın yüreğine) dalıp (küfrü oradan) şiddetle söküp atan (2) (uyarı âyetleri)! (1) Krş. Mûrselât: 1 İlk beş âyetteki sıfatların mevsufları zikredilmemiştir. Bunlar; Melekler, Yıldızlar, Ok atan mücahitler veya Kabzedilen ruhlar olarak yorumlanmıştır. Oysa ki Kur an melekleri dişi olarak tasavvur edenleri reddeder (Zuhruf: 19). Yıldızlara ve ruhlara öznelik (müdebbir) yakıştırmak da Kur an ın genel kabullerine aykırıdır. Bizce bu sıfatların mevsufu benzerleri gibi; vahiy veya vahye burada olduğu gibi olumlu veya Âdiyât ta olduğu gibi olumsuz tepki veren insanlardır. Sıfatlar hem geçişli hem geçişsiz okunabilir. (2) Veya geçişsiz anlamıyla:..söküp alan.. (Nuzul 35/ Mushaf 77 : Mürselat 1 Aşağıdadır.) و ح ا م س ل ت ع م ف ا ١ 1 ŞAHİT olsun (1) birbiri ardınca gönderilen (bu vahiyler)! (1) Yüksek bir belagatın ifadesi olan ilâhi yeminler, varlığı oluşturan her unsurun şahitlik vasfını ifade eder. Tek sahip O dur; gerisi hep şahittir. İnsan da şahitler kervanına bilinçli olarak katılmalıdır... و ح نناش ط ات ن ش ط ا ٢ 2 Ve (mü min gönüllere) müjde dolu bir umudu usulca getirip bırakan (rahmet âyetleri)! و ح نساب ات س ب ا ٣ 3 Ve (o umutla hayat denizine) açılıp yüzdükçe yüzen (mü min)ler! ف ا نساب ق ات س ب ق ا ٤ 4 Ve (hayır yolunda) birbirleriyle yarışan öncüler! ف ا ا د ب م حت ح ا م ح ٥ 5 Derken, onların peşinden işleri yoluna koyan artçılar!

و م ت م ج ف ح ن محج ف ة ٦ 6 (Bunların her biri şahit olsun ki) (3) o gün şiddetli bir sarsıcı her şeyi sarsacak; (4) (3) Bu âyetler yeminin cevabı olarak okunmalıdır, açıklamamızın gerekçesi budur. (4) Râcife-râdife nin muhtemel vurguları arasında şunlar sayılabilir: sura ilk üfürülüş-kıyametin kopması, yeryüzü-dağlar, gökyüzü-yıldızlar, yerkürenin hareketi, bunun ikinci safhası, yani kıyametle birlikte yeryüzünün yok olması ت ت ب ع ه ا ح ن محد ف ة ٧ 7 Daha büyük sarsıntılar birbirini kovalayacak; ق ل وب و ا ئ ذ و حج ف ة ٨ 8 (Ve) kalpler çarpılmış (gibi) titreyecek; ح ب ص ا م ه ا خ اش ع ة ٩ 9 Onların gözleri yıkılmışlığı, bitmişliği temsil edecek. (5) (5) Dünyada huşu un izzet ve şeref, ahirette ise zillet ve meskenet oluşuyla ilgilidir (bkz. Gaşiye: 2) (Nuzul 61 / Mushaf 88 : Gaşiye 2 Aşağıdadır.) و ج وه و ا ئ ذ خ اش ع ة ٢ 2 Bazıları (2) vardır o gün; zillet içinde yıkılmıştır; (3) (2) Lafzen: Bazı yüzler. Yüz, sahibinden kinayedir (krş. Rahmân: 27). Delili 6. âyetteki onlar için ibaresidir. (3) Huşû kalp fiillerindendir. Yalnız insan için kullanılır. Zira huşû bilgi ve bilinçten kaynaklanır. Mesela Allah ın büyüklüğü hakkında insanın bilgisi arttıkça huşû u da artar. Mü minlere dünyada nisbet edilir, kâfirlere ve münafıklara âhirette. Burada olduğu gibi, Allah tan dünyada huşû duymadılarsa âhirette mecburen duyacaklar (krş. Nâzi ât: 9). Fakat; dünyada duyulan huşû sahibi için izzet ve şeref, âhirette duyulan huşû sahibi için zillet ve meskenet olacaktır. ق و ور ء ح ننا ا م د ود ور ف ى ح اف م ة ١١ 10 (Hâlâ) diyorlar ki: Ne yani, şimdi biz yeniden eski halimize mi döneceğiz?

ء ح ذ ح ك ننا ع ظ اا ا ن خ م ة ١١ 11 Tamamen çürüyüp bir külçe kemik haline gelsek de mi? ق ا وح ت ل ك ح ذ ح ك ن مة خ اس م ة ١٢ 12 (Ve) ekliyorlar: O zaman desene bu ikinci bir hüsran olacak! (6) (6) Alaycı bir küstahlıkla. ف ا ننا ا ه ى ز ج م ة و ح د ة ١٣ 13 Ne var ki o, öldüren bir çığlık gibi tek vuruşta işi bitirecek. ف ا ذ ح ه م ب ا نساه م ة ١٤ 14 İşte o zaman (gözleri) faltaşı gibi açılacak. (7) (7) Veya sâhirah ın kök anlamına istinaden: bir ıssızlığa atılacak. ه ل ح ت ك د ث ا وس ى ١٥ 15 MUSA NIN olayından (8) haberin var mı? (9) (8) Hadîs in hâdise ile lafzî alâkası için bkz. Tahrîm: 3 (1) Hel ile sorulduğu için muhataptan elbette gelmişti cevabı ister.

Hz Musa ve Harun un Mısır dan Çıkışı (Nuzul 113 / Mushaf 66 : Tahrim 3 Aşağıdadır.) و ح ذ ح س ن م ح ننب ى ح ى ب ع ض ح ز و حج ه د ث ا ف ل ناا ن نبا ت ب ه و ح ظ ه م ه للا ع ل ه ع ن مف ب ع ض ه و ح ع م ض ع ر ب ع ض ف ل ناا ن نبا ه ا ب ه ق ا ت ا ر ح ن ب ا ك ه ذ ح ق ال ن نبا ن ى ح ع ل م ح خ ب م ٣ 3 Hani, bir gün Peygamber eşlerinden birini bir hadiseden(5) (dolayı) sırrına ortak etmişti; (6) fakat eşi bu sırrı ifşa edip Allah da onu (Peygamber e) bildirince, (Peygamber) o hadisenin bir kısmını (diğer eşine) de anlatmış, ama bir kısmından hiç söz etmemişti.(7) Nihayet (Peygamber sır tutmayan) eşine yaptığı (yanlışı) bildirince, Bunu sana kim haber verdi? demişti.(8) (Peygamber de), Her şeyi bilen, her şeyden haberdar olan haber verdi diye cevap vermişti.(9) (5) Hadîs, bir eylemi bildiren hadsân dan türetildiği için söze nisbeti mecazidir. Asıl mânası fiilidir ve Bir olayı haber veren söz demektir. (6) Bu âyetin iniş nedenine dair haberler muhteliftir. Bir rivayete göre bu âyet, Hz. Peygamber in kendisinden sonra İslâm toplumunun liderliğini Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer in üstleneceği sırrının ifşası üzerine nâzil olmuştur (Âlûsî). Bizce bu, âyetin ana konusu olan Hz. Peygamber in haram kılmasını açıklamaz. Tefsirlerde ayrıntısı anlatılan bal şerbeti rivayeti ise, aslında aşağıdaki ana olayın bir devamı gibi görünmektedir. Zira aşağıdaki olay olmadan, sırf bir bardak bal şerbetinden dolayı, hadise, hakkında âyet inecek kadar ciddi sonuçlar üretemezdi. Geriye bağlamla örtüşen şu olay kalıyor: Hz. Peygamber, oğlu İbrahim in annesi Mısırlı Mariye ile, onun kaldığı hane uzakta olduğu için Hz. Hafsa nın yokluğunda onun odasında birlikte olmuştur. Hz. Hafsa durumu fark eder ve tepki gösterir. Hz. Peygamber Hafsa nın bu aşırı tepkisine karşı tepki olarak bir daha Mariye ile beraber olmayacağına dair yemin eder. Bu sırrını Hafsa ya söyler ve durumu Aişe ye söylememesini tembih eder. Hz. Peygamberin eşleri arasındaki saflaşmada Hafsa ile Aişe aynı safta yer almaktadır. Hafsa Hz. Peygamber in kendine verdiği sırrı aynı safta yer aldığı Aişe ye ifşa eder. Olayın devamı âyette aktarıldığı gibi cereyan eder (Taberî ve İbn Kesir; ayrıca haberi Nesâî ve Taberânî rivayet etmişlerdir). Buhârî şarihi İbn Hacer de Fethu l-bârî de âyetin sebebi olarak bu şıkkı tercih etmiştir (VIII, 657). (7) Azharahullahu aleyh, duruma el koyup oyunu bozunca zımni anlamını içerir. Muhtemelen Hz. Peygamber, yeminini bildirip o yemine neden olan olayı anlatmamıştı. (8) İki ihtimal vardı: Ya Hz. Aişe, ya da vahiy meleği.

Burada ele alınan, eşlerin birbirlerinin sırrını ifşa etmesinin büyük bir hata olduğudur. Onun için isimler arkaya atılmış, olayın kendisi oradan çıkarılacak ahlâkî ders öne çıkarılmıştır. Amaç tarih yazmak değil ahlâk inşa etmektir. (9) Alîm ve Habîr, verilen örnek söz ve olay unsurunu ayrı ayrı içerdiği için birlikte gelmiştir. Açılımı: Sözlerin arkasında yatan maksadı bilendir, olayların arka planından haber alma işinde uzman olandır. Habîr ismi, hibre (uzmanlık) sahibine verilir. ح ذ ن اد ه م به ب ا و حد ال م ق د س ط و ى ١٦ 16 Hani Rabbi, iki kat kutsal kılınmış bir vadide (10) ona şöyle seslenmişti: (10) Tuvâ nın kök anlamına dayanarak: iki kat, kat kat, kıvrım kıvrım, dürüm dürüm. Tercihimiz, bu vadinin birden fazla kutsal kılınışına dayanmaktadır. Kur an da mukaddes sıfatı; Aynı olaya dair iki kez Tuva vadisi için (diğeri Tâhâ: 12), Bir kez de Filistin toprakları için kullanılır (Mâide: 21). Tuva vadisi için Kasas 30 da mubarek sıfatı kullanıldığına göre Kur an bunları birbirinin yerine kullanmaktadır. Aynı sıfat Mekke için de kullanılır (Âl-i İmran: 96). Buraların kutsallığı kendiliğinden bir kutsallık değil - ki öyle bir kutsallık yoktur- el-kuddûs olan Allah ın kelamının inişi dolayısıyla verilen bir kutsallıktır. el-mukaddes in anlamı da zaten budur.

(Nuzul 44 / Mushaf 20 : Taha 12 Aşağıdadır.) ح ن ى ح ن ا م بك ف اخ ل ع ن ع ل ك ح ننك ب ا و حد ال م ق د س ط و ى ١٢ 12 Benim, Ben! Senin Rabbin! Şimdi ayakkabılarını çıkar! Çünkü sen iki kez kutsal kılınmış vadidesin! (13) (13) Veya tuven i vadinin ismi sayarak: Mukaddes Tuva Vadisindesin. İki kez in mânası, hem Hz. İbrahim hem Hz. Musa aynı bölgede vahiy aldığı içindir. (Nuzul 108 / Mushaf 5 : Maide 21 Aşağıdadır.) ا ق و م حد خ ل وح ح ل م ض ال م ق د س ة ح نتى ك ت ب للا ك م و ل ت م ت دوح ع لى ح د ب ا م ك م ف ت ن ق ل ب وح خ اس م ر ٢١ 21 Ey Halkım! Allah ın size vaad ettiği kutsal topraklara girin, fakat sakın geri adım atmayın, yoksa kaybedenlerden olursunuz! (Nuzul 67 / Mushaf 28 : Kasas 30 Aşağıdadır.) ف ل ناا ح ت ه ا ن ود ى ا ر ش اط ئ ح و حد ح ل ا ر ف ى ح ب ق ع ة ال م ب ار ك ة ا ر ح نشج م ة ح ر ا ا وس ى ح ن ى ح ن ا للا م ب ح ع ا ا ر ٣١ 30 Fakat oraya varınca, o bereketli mevkide, vadinin sağ yamacındaki ağaç (yönün)den kendisine Ey Musa! Benim Ben, Âlemlerin Rabbi olan Allah! diye seslenildi. (Nuzul 98 / Mushaf 3 : Al-i İmran 96 Aşağıdadır.) ح نر ح نول ب ت و ض ع ل نناس لنذى ب ب نكة م ب ار ك ا و ه د ى ل ع ا ا ر ٩٦ 96 Zira insanlık için inşa edilen ilk mabet, Bekke deki bereketli ve bütün toplumlar için hidayet merkezi olan mabet idi. MEKKE Mina Müzdelife Arafat KABE ح ذ ه ب ح ى ف م ع و ر ح ننه ط غ ى ١٧ 17 Firavuna git, çünkü o haddini aştı; ف ق ل ه ل ك ح ى ح ر ت ز ك ى ١٨ 18 Ve ona de ki: Arınmaya var mısın?

و ح ه د ك ح ى م ب ك ف ت خ ش ى ١٩ 19 İmdi (cevabın evetse), ben seni Rabbine doğru yönelteceğim ve sen de kendine çekidüzen vereceksin! (11) (11) Bunları söyleyen Hz. Musa nın, bir prens olarak büyütülen eski bir saraylı olduğunu unutmayalım. ف ا م ه ح ل ة ح ك ب م ى ٢١ 20 Nihayet ona o büyük mucizevi belgeyi gösterdi; (12) (12) Mucize ile karşıladığımız âyet alamet, işaret, huccet, belge mânalarının da delalet ettiği gibi Peygamberin hak olduğuna şahitlik eden ilâhi belge anlamına gelir. ف ك نذب و ع ص ى ٢١ 21 Fakat o yalanladı ve sert çıktı; (13) (13) Veya: Dikleşti. Asâ nın değnek/kazık gibi oldu anlamına istinaden. ث نم ح د ب م س ع ى ٢٢ 22 Sonra hışımla orayı terk etti; ف ش م ف ن اد ى ٢٣ 23 Derken (adamlarını) topladı ve bağırıp çağırdı; ف ق ال ح ن ا م بك م ح ل ع لى ٢٤ 24 Üstelik (bir de) Ben sizin rabbinizim, en büyük (benim)! dedi. (14) (14) A lâ, sebeb-i na t/sebeb-i sıfat olarak anlaşılmalıdır. Zira gökleri ve yeri yaratmadığını Firavun un kendisi de bilmektedir. Hiksoslar Mısır dan çıkarıldıktan sonra, Mısır ın yönetimini ele alan Kamosa Hanedanı na mensup firavunlar kendilerini yaşayan tanrı ilan ettiler. ن ك ال ف ا خ ذ ه للا ح ل خ م ة و ح ل و ى ٢٥ 25 Sonunda Allah, onu âhiret ve dünya azabıyla (âleme) ibret olsun diye enseledi. ح نر فى ذ ك ع ب م ة ا ر خ ش ى ٢٦ 26 Şüphesiz bunda Allah a karşı içten bir saygı duyanlar için sayısız ibret vardır.

ء ح ن ت م ح ش د خ ل ق ا ح م ح نسا اء ب ن ه ا ٢٧ 27 YARATILIŞI açısından siz mi daha sağlamsınız, yoksa gök kubbe (15) mi? (16) Göğü O inşa etti; (15) 29. âyetin delaletiyle es-semâ daki belirlilik ahd içindir: bilinen ve görülen gök anlamına. (16) Yani: Bu kadar sağlam olanı inşa eden, sizi öldükten sonra yeniden diriltemez mi? İlk muhatapların 10-11. âyetteki inkârlarını red. Allah için zor yoktur, dolayısıyla göğü ve insanı yaratması arasında da fark yoktur. Bu yüzden eşedd in bu bağlamdaki doğru karşılığı sağlam dır. Bu âyet Mü min 56-57 ile birlikte okunmalıdır. Bencil ve küstahça bir böbürlenmeye dayalı insanı hakikatin tek ölçütü ilan eden hümanizmi red. Aynı zamanda insanın efdaliyyet ve eşrefiyyet düşüncesine Kur ani bir endaze. (Nuzul 78 / Mushaf 40 : Mü min 56-57 Aşağıdadır.) ح نر ح نذ ر ج اد ور فى ح ات للا ب غ م س ل ط ار ح ت ه م ح ر فى ص د و م ه م ح ن ل ك ب م ا ا ه م ب ب ا غ ه ف اس ت ع ذ ب ا ل ح ننه ه و ح نسا ع ح ب ص م ٥٦ 56 Allah ın âyetleri hakkında kendilerine ulaşmış hiçbir belge ve yetki olmadan tartışanlara gelince: onların içinde hiçbir zaman erişip (tatmin) olamayacakları bir büyüklenme tutkusu vardır, başkası değil.(41) Artık sen sadece Allah a sığın: çünkü O, evet O dur her şeyi işiten, her şeyi görüp gözeten. (41) Yani: Büyüklük tasladıkça küçülüyorlar ve aradaki fark hiçbir şeyle kapatılamayacak kadar çift taraflı açılıyor. Bu da tatminsizliği besleyip büyütüyor. خ ل ق ح نسا و حت و ح ل م ض ح ك ب م ا ر خ ل ق ح نناس و ك نر ح ك ث م ح نناس ل ع ل ا ور ٥٧ 57 Göklerin ve yerin yaratılması elbette insan cinsinin yaratılmasından daha kapsamlı bir hadisedir; lakin insanların çoğu bunun (anlamını) dâhi bilmez.(42) (42) Çeviride kapsamlı karşılığını verdiğimiz ekber nicelik ifade eder. Bu nedenle

Göklerde ve yerde ne varsa hepsini katından bir lütuf olarak sizin emrinize âmâde kıldı (Câsiye: 13), Biz insanoğlunu en güzel kıvamda yarattık (Tîn: 4) gibi âyetlerin bu âyetle çelişmesi söz konusu değildir. Nicelik olarak kâinata nisbetle bir nokta kadar bile cirmi olmayan insan, değer açısından kâinatın gözbebeği mesabesindedir (krş. Elmalılı, Câsiye: 13 ün tefsirinde). م ف ع س ا ك ه ا ف س و ه ا ٢٨ 28 Onu (içinde gök cisimleri) yüzecek şekilde O yükseltti (17) ve dengeli bir iç düzene kavuşturdu; (17) Semk in balık anlamındaki semek in mastarı oluşuna dayanarak.

و ح غ ط ش ل ه ا و ح خ م ج ض ه ا ٢٩ 29 Onun gecesini adım adım O kararttı, aydınlığını kıvamında O çıkardı. و ح ل م ض ب ع د ذ ك د ه ا ٣١ 30 Ve onun ardından yeryüzünü yuvarlatarak bir düzene koydu; (18) (18) Dahv, dolamak, döşemek, sarmak. Edhiye, devekuşunun yumurtasını kumda gömdüğü yuva. Yumurta o yuvaya kendi şeklini verdiği için tabiatıyla o yuva da yumurta gibi küreseldir. Midha (ç. medâhi) ceviz gibi yuvarlak taşlarla oynanan bir tür iptidai golf oyunu (Lisân). Buradaki dehâ ile şems 6 daki tahâ arasında hem mahreç yakınlığı hem mâna benzerliği vardır. Her ikisi de yeryüzünün yuvarlaklığına delalet ederler (bkz. şems: 6). Hiç kuşku yok ki bu o günün insanı için mucizevi bir ihbardır. (Nuzul 28 / Mushaf 91 : Şems 6 Aşağıdadır.) و ح ل م ض و ا ا ط ه ا ٦ 6 Yeryüzü ve onu çepeçevre kuşatan canlı örtü şahit olsun! (6) (6) Tahâhâ ile Nâzi ât 30 daki dehâhâ iştikak-ı ekber açısından birbirine yakındır (Ferrâ). İkisi de yeryüzünün yuvarlaklığına delalet eder. Burada mâ ile kullanılan tahâhâ, canlı hayatı temsil eden biyosfer tabakasının yeryüzünü çepeçevre kuşatmasını ifade etse gerektir.

ح خ م ج ا ن ه ا ا اء ه ا و ا م ع ه ا ٣١ 31 Oradan suyunu ve bitki örtüsünü O çıkarttı;

و ح ج ب ال ح م س ه ا ٣٢ 32 Ve dağları sağlamca O yerleştirdi; (19) (19) Dağların yeryüzünün kazıkları oluşu ile ilgili bkz. Enbiya: 31 (Nuzul 79 / Mushaf 21 : Enbiya 31 Aşağıdadır.) و ج ع ل ن ا ف ى ح ل م ض م و حس ى ح ر ت ا د ب ه م و ج ع ل ن ا ف ه ا ف ج اج ا س ب ل ع لنه م ه ت د ور ٣١ 31 Ve yeryüzünde kendilerini sarsar diye kalkmaz kımıldamaz dağlar var ettik;(42) ve onların aralarında, yollarını bulabilsinler diye vadiler açtık.(43) (42) Dağların kazık olması, adına izostasi denilen çivi etkisi meydana getirerek kıtaları dengelemektedir. (43) Dağlar ve vadiler, zirveler ve çukurlar, yaratılmışlar dünyasının çift kutuplu yapısına bir göndermedir (bkz. Nahl: 15, not 1). ا ت اع ا ك م و ل ن ع اا ك م ٣٣ 33 Siz ve hayvanlarınız için geçim aracı olsun diye. ف ا ذ ح ج اء ت ح نطا ناة ح ك ب م ى ٣٤ 34 O MUAZZAM olay gerçekleştiği zaman;

و م ت ذ نك م ح ل ن س ار ا ا س ع ى ٣٥ 35 (Evet) işte o gün, insan neyin peşinden koştuğunu hatırlayacak; و ب م ز ت ح ج م ا ر م ى ٣٦ 36 Zira gözleri faltaşı gibi açacak olan ateş, görme yeteneğine sahip herkesin gözüne sokulacak. ف ا ناا ا ر ط غ ى ٣٧ 37 Ne var ki, işin sonunda haddini bilmeyen و ح ث م ح وة ح دن ا ٣٨ 38 Ve dünya hayatını tercih edenler var ya: ف ا نر ح ج م ه ى ح ا ا و ى ٣٩ 39 İşte onların varacağı yer gözleri faltaşı gibi açacak olan o ateştir. و ح ناا ا ر خ اف ا ق ام م ب ه و ن ه ى ح ننف س ع ر ح ه و ى ٤١ 40 Ama Rabbinin yüce makamından korkan ve kendini nefsine (kulluktan) alıkoyan kimseler var ya:

ف ا نر ح ج ننة ه ى ح ا ا و ى ٤١ 41 İşte onların varacağı yer de Cennet tir. س پ ل ون ك ع ر ح نساع ة ح نار ا م س ه ا ٤٢ 42 (EY PEYGAMBER!) Sana Kıyamet ne zaman (20) kopacak? diye soruyorlar. (20) Veya: nerede ; veya kopması nasıl olacak. Mursâhâ, geminin yolcuları boşaltmak için demir atması, boşaltma vakti ve yeri. Zımnen: Sadece insan değil, kâinat da yolcu. Hz. Peygamber kendisine kıyametin zamanını soran birine şöyle der: Onun için ne hazırladın? ف م ح ن ت ا ر ذ ك م ه ا ٤٣ 43 Sen nerde onun vaktini bilmek nerde! (21) (21) Veya yaklaşık çeviriyle: Sen onun vaktini nereden bileceksin ki? Tercihimiz metnin tam karşılığıdır. Krş. Onun bilgisi sadece Allah katındadır (Ahzab: 63; bkz. A râf: 187; Tâhâ: 15). Kur an kıyametin ansızın kopacağını söylüyor (En âm: 158; Nahl: 77; Ahzab: 63). Müşriklerin peygamber tasavvuruna göre gerçek peygamber gaybı bilir. Kur an bu tasavvuru reddediyor. (Nuzul 105 / Mushaf 33 : Ahzab 63 Aşağıdadır.) س پ ل ك ح نناس ع ر ح نساع ة ق ل ح ننا ا ع ل ا ه ا ع ن د للا و ا ا د م ك ع نل ح نساع ة ت ك ور ق م ب ا ٦٣ 63 İNSANLAR sana Son Saat hakkında soruyorlar. De ki: Onun bilgisi sadece Allah katındadır. Sana kim bildirebilir ki: Son Saat belki yakındır, (belki de uzak)? (Nuzul 56 / Mushaf 7 : A raf 187 Aşağıdadır.) س پ ل ون ك ع ر ح نساع ة ح نار ا م س ه ا ق ل ح ننا ا ع ل ا ه ا ع ن د م ب ى ل ج ل ه ا و ق ت ه ا ح ن ل ه و ث ق ل ت ف ى ح نسا و حت و ح ل م ض ل ت ا ت ك م ح ن ل ب غ ت ة س پ ل ون ك ك ا ننك ف ى ع ن ه ا ق ل ح ننا ا ع ل ا ه ا ع ن د للا و ك نر ح ك ث م ح نناس ل ع ل ا ور ١٨٧ 187 SANA soruyorlar: Son Saat ne zaman gelip çatacak? diye. Cevap ver: Onun bilgisi yalnızca Rabbimin katındadır; onun vaktini O ndan başka ortaya koyacak kimse yoktur: O bütün ağırlığıyla göklerde ve yerde kopacak, sizi haberiniz olmadan ansızın yakalayacaktır. Sanki senin ısrarla o bilginin peşine düşüp elde etmen mümkünmüş gibi, onu sana soruyorlar. (155) De ki: Onun gerçek bilgisi yalnızca Allah katındadır, ne ki insanların çoğu bunu bilmezden geliyor. (Nuzul 44 / Mushaf 20 : Taha 15 Aşağıdadır.) ح نر ح نساع ة ح ت ة ح ك اد ح خ ف ه ا ت ج ز ى ك ل ن ف س ب ا ا ت س ع ى ١٥ 15 Çünkü, her ne kadar son saati (herkesten) gizli tutmuşsam da, herkese çabasının karşılığı verilsin diye Son Saat kesinlikle gelecektir.

(Nuzul 73 / Mushaf 6 : En am 158 Aşağıdadır.) ه ل ن ظ م ور ح ن ل ح ر ت ا ت ه م ح ا لئ ك ة ح و ا ت ى م بك ح و ا ت ى ب ع ض ح ات م ب ك و م ا تى ب ع ض ح ات م ب ك ل ن ف ع ن ف س ا ح ا ان ه ا م ت كر ح ا ن ت ا ر ق ب ل ح و ك س ب ت فى ح ا ان ه ا خ م ح ق ل حن ت ظ م وح ح ننا ا ن ت ظ م ور ١٥٨ 158 Onların, meleklerin kendilerine (ölüm) getirmesinden ya da Rabbinin (azabının) gelmesinden, veya Rabbinin (haber verdiği) kimi (helâk) işaretlerinin gelmesinden başka neyi beklemeye hakları var? Rabbinin kimi işaretlerinin geldiğini haber vereceği o gün, daha önce inanmamış, yahut inandığı hâlde imanının hayrını görmemiş olan kimseye imanı hiçbir yarar sağlamaz. De ki: Bekleyin (o kaçınılmaz günü)! Ama asla unutmayın: Biz de bekliyoruz! (Nuzul 74 / Mushaf 16 : Nahl 77 Aşağıdadır.) و ل غ ب ح نسا و حت و ح ل م ض و ا ا ح ا م ح نساع ة ح ن ل ك ل ا ح ح ب ص م ح و ه و ح ق م ب ح نر للا ع لى ك ل ش ی ء ق د م ٧٧ 77 İmdi, göklerin ve yerin gaybını (bilmek) yalnızca Allah a mahsustur: Nitekim Son Saat in gelip çatması, sadece bir göz açıp kapamak gibi veya daha da kısa bir zamanda vuku bulacak. Unutmayın ki her şeyi yapmaya kadir olan yalnızca Allah tır. ح ى م ب ك ا ن ت ه ه ا ٤٤ 44 Onun nihai sınırı Rabbine malum. ح ننا ا ح ن ت ا ن ذ م ا ر خ ش ه ا ٤٥ 45 Sen sadece onun azametinden korkanlara hatırlatıcısın. ك ا ننه م و م م و ن ه ا م ل ب ث وح ح ن ل ع ش نة ح و ض ه ا ٤٦ 46 (Kâfirler) (22) bu hakikati bizzat gördükleri gün, onlara sanki (bu dünyada) bir akşam veya bir kuşluktan fazla kalmamışlar gibi gelecek. (23) (22) Zira bu kimseler 42. âyette geçen sorunun sahipleridir. (23) Aşiyye geceyi, duhâ gündüzü temsil eder. Vahiyden mahrum geçen bir ömrün bir gece/gündüz kadar bereketsizliğini ifade eder (krş. Ahkâf: 35). Bunun mukabilinde vahiyle geçen bir gecenin bir ömre bedel oluşu için bkz. Kadr sûresi, 3. âyet ve ilgili not. (Nuzul 86 / Mushaf 46 : Ahkaf 35 Aşağıdadır.) ف اص ب م ك ا ا ص ب م ح و وح ح ع ز م ا ر ح مس ل و ل ت س ت ع ج ل ه م ك ا ننه م و م م و ر ا ا وع د ور م ل ب ث وح ح ن ل س اع ة ا ر ن ه ا م ب ل غ ف ه ل ه ل ك ح ن ل ح ق و م ح ف اس ق ور ٣٥ 35 BUNDAN böyle (ey muhatap), elçilerden kararlılık ve direnç sahibi olanların yaptığı gibi sen de dirençle göğüs ger! Acele ile onların işinin bitirilmesini isteme! (Nasıl olsa) onlar vaad edilen o günü görünce, kendilerini gündüzün tek bir saati dışında sanki dünyada hiç yaşamamış (sayacaklar). (41) Duyurumuz işte budur: şu halde, hiç sorumsuzca davranan bir toplumdan başkası helâk edilir mi? (41) Hayatı ulvi anlam ve amacından soyutlayanlar, ömürlerini kendi elleriyle kısalttıklarını ancak âhirette fark edecekler. Bu, işte böylesine kısa ve bereketi kaçmış bir ömürdür. Hayatı Allahlı ve anlamlı yaşamakla tersi arasındaki farktır bu! (krş. Kadr: 3, not 7, ayrıca bkz. Mü minûn: 113; Ahkâf: 35; Nâzi ât: 46).

(Nuzul 12 / Mushaf 97 : Kadr 3 Aşağıdadır.) ل ة ح ق د م خ م ا ر ح ف ش ه م ٣ 3 O kadir-kıymet gecesi, bin aydan (6) daha hayırlıdır. (7) (6) Veya elf in mastar anlamı olan telif ve şehr in mastar anlamı olan işhar mânasıyla: İç içe geçmiş bir dolu aydınlıktan. Bin rakamı çokluktan kinaye olmakla birlikte şehr e izafe edildiğinde daha derin, daha farklı bir mânaya delalet etse gerektir. Sadece kinaye olsaydı daha çok olan min elfi senetin (bin yıldan) veya min elfi asrin (bin asırdan), hatta min elfi dehrin (tüm zamanların bin katından) buyurulurdu. Bu da buradaki kinayenin çokluğa değil, insanın ömrüne delalet ettiğini gösterir. (1) Yani: O ömre bedel bir gecedir. Zımnen: Ey muhatab! Kur an indiği geceye otuz bin kat değer yüklemiştir! O gecenin değeri kendinden değil vahiydendir. Zira o gece ay yılına ait bir gecedir. Ay yılı ise sabit değil dönen bir zamandır. Demek ki o mübarek gece bereketini bizzat zamandan değil, o zamanda inmeye başlayandan almıştır. Şu halde aynı Kur an senin hayatına inerse, ömrüne nasıl bereket katacağını var sen hesap et! Düşünsene aynı vahiy, İlk muhatabını Alemlere rahmet, İndiği şehri kentlerin anası, İndiği toplumu insanlığın anası (ümmet) kılmıştır! Sözün özü: İçine vahyin indiği bir gece bir ömre bedeldir. Kur an bunun tersinin de geçerli olduğunu söyler: İçinde vahyin olmadığı bir ömür bir gece kadar bereketsizdir (krş. İsra: 50-52; Tâhâ: 102-104; Mü minûn: 112-113). İmam Bakır a göre Enfâl 41 deki Eğer siz, Allah a ve hakkın batıldan ayrıldığı o gün, yani iki ordunun karşı karşıya geldiği gün kulumuza indirdiklerimize inanıyorsanız ibaresi Kur an ın inmeye başlamasıyla Bedir savaşının yılın aynı gününe denk geldiğine delalet eder. Bu yoruma göre Kadir gecesi savaşın gerçekleştiği 17 Ramazan dır (nkl. İbn Aşur, Duhân 3 ün tefsirinde). İmam Bakır ın bu yorumunda zannımızca Hz. Ali nin Ramazan ın 17 sinde şehid edilişinin de payı vardır ve bizce bu oldukça duygusal ve kırılgan bir yaklaşımdır. Aynı şey, Ramazan ın 17 sinde gerçekleşen Bedir zaferiyle Kadir gecesi arasında bağlantı kuran yorumlar için de söylenebilir. Kur an la sabittir ki Kadir gecesi Ramazan ayındadır: (O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki, insanlığa rehber olan, bu rehberliğin apaçık belgelerini taşıyan ve hakkı batıldan ayıran Kur an işte bu ayda indirilmiştir (Bakara: 185).