2007 YILI GENEL DEĞERLENDİRME ve 2008 E İLİŞKİN BEKLENTİLER



Benzer belgeler
ULUSLAR ARASI KARBON PİYASASI

SERA GAZLARININ İZLENMESİ ve EMİSYON TİCARETİ

Kyoto Protokolü nün Onanması (Taraf Olunması) ve Uluslararası İklim Rejiminin Geleceği ile İlgili Bazı Politik ve Diplomatik Noktalar

AFD Sürdürülebilir bir gelecek için

TÜRKİYE KALKINMA BANKASI A.Ş. KOBİ LERE VE GİRİŞİMCİLERE SAĞLANAN DESTEK VE KREDİLER


FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

TÜRKİYE KALKINMA BANKASI A.Ş. ENERJİ VE ENERJİ ETKİNLİĞİ YATIRIMLARINA SAĞLANAN KREDİLER

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Türkiye de Dünya Bankası: Öncelikler ve Programlar

FİNANSAL KURUMLAR PARA PİYASASI KURUMLARI

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI. Sürdürülebilirlik vizyonumuz

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

TÜRKİYE SINAİ KALKINMA BANKASI A.Ş. TÜRKİYE KALKINMA BANKASI A.Ş.

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

TÜRKİYE KALKINMA BANKASI A.Ş. YENİLENEBİLİR ENERJİ VE ENERJİ VERİMLİLİĞİ YATIRIMLARINA SAĞLANAN DESTEK VE KREDİLER

Sürdürülebilir Kalkınma - Yeşil Büyüme. 30 Mayıs 2012

Dünya Bankası KOBİ & İhracat Finansmanı Aracılık Kredileri. Alper Oguz Finansal Sektor Uzmani Dunya Bankasi Ankara Ofisi

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, AB SÜRECİ VE ÇEVRE

KALKINMA HABERLERİ 1 EKİM 2010 REFERANS

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

BMİDÇS -COP16 SONRASI DEĞERLENDİRMELER

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

TÜRK-ARAP SERMAYE PİYASALARI FORUMU 2013 TÜRKİYE

BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü. ENOFİS 05 Şubat 2009

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

TÜRKİYE AÇISINDAN EURO NUN ROLÜ

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

Dünya ve Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler ve Orta Vadeli Program. 22 Kasım 2013

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN KAMU ALTYAPI YATIRIMLARININ SERMAYE PİYASALARI ARACILIĞIYLA FİNANSMANI KONULU

Cari işlemler açığında neler oluyor? Bu defa farklı mı, yoksa aynı mı? Sarp Kalkan Ekonomi Politikaları Analisti

tepav Mart2011 N POLİTİKANOTU Cari Açığın Sebebini Merak Eden Bütçeye Baksın Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

QNB FİNANS PORTFÖY BİRİNCİ SERBEST (DÖVİZ) FON'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU. Fon'un Yatırım Amacı

ÜLKELERİN 2015 YILI BÜYÜME ORANLARI (%)

Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Doç. Dr. Turan EROL un

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

Karar -/CP.15. Taraflar Konferansı, 18 Aralık 2009 tarihli Kopenhag Mutabakatını not alır.

HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI - KOSGEB KOBİ TEŞVİKLERİ PROJESİ. Mehmet Atilla Söğüt Başkan Danışmanı

MESLEK KOMİTELERİ ORTAK TOPLANTISI 17 Haziran 2014

Makro Veri. Cari açık yeni rekorda. Tablo 1: Cari Denge (milyon $) -month,

CARİ AÇIK NEREYE KADAR?

Cari açık ve finansmanı

EGELİ & CO.: REEL YATIRIMLAR İÇİN YERLİ ve YABANCI FİNANSAL YATIRIMCIYI TARIM SEKTÖRÜNE ÇEKECEĞİZ

TEB KOBİ BANKACILIĞI

İSLAMİ BANKALAR VE FİNANS KURUMLARI GENEL KONSEYİ (CIBAFI) GLOBAL FORUM 2018

PAZAR BÜYÜKLÜĞÜ YATIRIM MALĐYETLERĐ AÇIKLIK EKO OMĐK VE POLĐTĐK ĐSTĐKRAR FĐ A SAL ĐSTĐKRAR

ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ ENERJİ TÜKETİMİ

2015 MAYIS ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

Özet Tanıtım Dokümanı

Özet Tanıtım Dokümanı

ISLAMIC FINANCE NEWS ROADSHOW 2013-TURKEY

TÜRKİYE KALKINMA BANKASI A.Ş.

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

2012 SINAVLARI İÇİN GÜNCEL EKONOMİ ÇALIŞMA SORULARI. (40 Test Sorusu)

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2016/165 Ref: 4/165

Enerji Verimliliğinde Finans ve İnşaat Sektörü İşbirliği

TÜRKİYE RÜZGAR ENERJİSİ KONFERANSI

TÜRKİYE KALKINMA BANKASI A.Ş. KREDİ PAZARLAMA DAİRE BAŞKANLIĞI SUNUMU

Original Sin olgusu ve BRIC-T ülkelerinin Dış finansmana Dayalı Kalkınması. Tahsin BAKIRTAŞ

YURTDIŞI MÜTEAHHİTLİK HİZMETLERİ

MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI Toplantısı

vizyon escarus hakkında misyon hakkında Escarus un misyonu, müşterilerine sürdürülebilirlik çözümleri sunan öncü bir şirket olmaktır.

Makro Veri. TÜİK tarafından açıklanan verilere göre -5,6 puan olan dış ticaretin büyümeye katkısını daha yüksek olarak hesaplamamızdan kaynaklandı.

Yenilenebilir olmayan enerji kaynakları (Birincil yahut Fosil) :

Özet Tanıtım Dokümanı

VE BİLGİ DENEYİMİ TÜRKİYE DE SANAYİLEŞME SORUNLARI VE KOBİ LERE YÖNELİK ÇÖZÜMLER. Hüseyin TÜYSÜZ KOSGEB Başkan Yardımcısı.

QNB FİNANS PORTFÖY BİRİNCİ HİSSE SENEDİ FONU FON (HİSSE SENEDİ YOĞUN FON)'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU. Fon'un Yatırım Amacı

GÜZ DANIŞMANLIK'ı sizlerle tanıştırmak ve faaliyetlerini sizlerle paylaşmaktan onur duyuyorum.

UDY Akışları Önündeki Risk Faktörleri

Düşük karbonlu Türkiye ye doğru giden yoldaki politikaların bir parçası olarak emisyon ticareti

plastik sanayi Plastik Sanayicileri Derneği Barbaros aros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

YATIRIM TEŞVİK SİSTEMİ

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( )

Avrupa dan ithalatınız için düşük maliyetli ve uzun vadeli finansman

II. KKTC KOBİ ZİRVESİ GİRİŞİMCİLİK EKOSİSTEMİ GELECEK STRATEJİLERİ KONFERANSI

SERMAYE PİYASASI KURULU BAŞKANI SN. DOÇ. DR. TURAN EROL UN

Şirket Finansmanı ve Halka Açılmada Yeni Yol Haritası: Girişim Sermayesi ve Özel Sermaye Şirketleri Konferansı 21 Mart 2008-İstanbul

Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı. Dr. Vahdettin Ertaş. Finansal Erişim Konferansı. Açılış Konuşması. 3 Haziran 2014

YENİ HÜKÜMET PROGRAMI EKONOMİ VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ İÇİN DEĞERLENDİRME EKONOMİ VE STRATEJİ DANIŞMANLIK HİZMETLERİ 30 KASIM 2015

Avrupa Birliği Emisyon Ticareti Sistemi (AB ETS) ve 2012 sonrası için AB yaklaşımları

TEB KOBİ AKADEMİ Tarım Buluşmaları. 13 Aralık 2012 İZMİR

Liberalleşmenin Türkiye Enerji. 22 Şubat 2012

T.C. Kalkınma Bakanlığı

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

Ekonomi Bülteni. 20 Şubat 2017, Sayı: 8. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

Aselsan l Halka Arz Profili

TÜRKİYE NİN DIŞ TİCARET YAPISI. Doç. Dr. İsmet GÖÇER Aydın İktisat Fakültesi Ekonometri Bölümü


SANAYİ SEKTÖRÜ. Mevcut Durum Değerlendirme

Transkript:

Türkiye Kalkınma Bankası Yayını OCAK-MART 2008 Sayı : 47

www.tkb.com.tr

OCAK YIL : 2008. SAYI : 47 TÜRKİYE KALKINMA BANKASI A.Ş. Adına Sahibi Abdullah ÇELİK Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür s. 1 YENİDEN KALKINMA DERGİSİ NE BAŞLARKEN s. 2 2007 YILI GENEL DEĞERLENDİRME ve 2008 E İLİŞKİN BEKLENTİLER Yazı İşleri Sorumlusu Yusuf ERDEM Eğitim ve Halkla İlişkiler Müdürü s. 3 s. 4 HABER. PLASMANLARIMIZIN YÜZDE 30 UNU ENERJİ VE ÇEVREYE AYIRACAĞIZ DOĞU-BATI AYRIMI YAPMIYORUZ KREDİ MUSLUĞU HERKESE AÇIK Yayın Kurulu Necdet ŞAHİNKÜÇÜK Dr.Mehmet TAMİRCİ İbrahim Sevin Burhanettin Tosun Mehmet Ali TOPRAKOĞLU Yazışma Adresi Necatibey Cad. No:98 06100 Bakanlıklar ANKARA Tel :0312 417 92 00 Fax :0312 418 71 04 e mail :tkbdergi@tkb.com.tr Dergide yayınlanan bütün yazılar Kaynak gösterilerek iktibas edilebilir. Bu dergi ücretsizdir. Dergimizde yayınlanan yazılardaki bilgi ve görüşlerin sorumluluğu yazarlara aittir. s. 5 HABER. s. 6 MAKALE. s.8 MAKALE. TKB-GARANTİ BANKASI ARASINDAKI APEKS ANLAŞMASI CARİ İŞLEMLER AÇIKLARI ÖNEMLİMİR? *A.HAKAN ATİK DOĞADAN GELEN DOĞAL GÜZELLİK VİTRAY CAM SÜSLEME SANATI *DR.MEHMET TAMİRCİ s.10 2008 YILI HİZMETİÇİ EĞİTİM PROGRAMI. s.11 MAKALE. s.15 MAKALE. s.18 MAKALE. s.21 MAKALE. s.24 MAKALE. KYOTO PROTOKOLÜ MEKANİZMALARI *ZEHRA BİROL İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ VE İŞ DÜNYASI *ÖZMEN DEMİR KİTAP: DÜNYAYA AÇILAN KAPI *B.SITKI GÜRLER KALKINMA BANKACILIĞI VE TÜRKİYE KALKINMA BANKASI *GÜLHAN BİLEN ULUSLARARASI PİYASALARDAKİ GELİŞMELER VE TÜRKİYE ÜZERİNE ETKİLERİ *OKTAY KÜÇÜKKİREMİTÇİ s.28 BEYİN JİMNASTİĞİ

Yeniden KALKINMA Dergisi ne başlarken Türkiye Kalkınma Bankası, kurulduğu tarihten bu yana, başta sanayi ve turizm sektörleri olmak üzere ülke kalkınmasına yönelik yatırımların finansmanında, alanında deneyimli ve uzman kadrosuyla etkin olmuş; bu anlamda ülke kalkınması ve sürdürülebilir büyümenin sağlanmasını kendisine misyon edinmiştir. Bu misyon çerçevesinde kalkınmanın ve sürdürülebilir büyümenin öncüsü olarak, yatırımları bölgesel, sektörel ve teknolojik yönden destekleyen, etkin ve hızlı şekilde finanse eden, girişimcileri teknik yardım da dahil olmak üzere güç ve cesaret vererek destekleyen uluslararası boyutlarda bir kalkınma ve yatırım bankası olma yolunda hızla ilerlemekteyiz. Bankamız, bu misyon ve vizyonun; kurumsallaşmış, hedeflerinin farkında ve kurum içindeki bütün ögeleriyle uyumlu bir yapıyla gerçekleştirilebileceğinin de farkındadır. Toplumsal işlevi açısından bir kurum, kendi ortamında yaşayan bir gerçekliktir. Aslında, bireylerde olduğu gibi kurumlar da hatırlanabilen bilinçli kişilik geliştirirler. Bu bilinç, kurumun kendini yenileyerek çağın gerektirdiği bilgi ve donanıma sahip olmasını sağlar. Bir Kalkınma Bankası olarak sürekli yenilikçi olmalı ve bunu başarabilmek için de sürekli kendimizi yenilemeliyiz. Mesleki uzmanlık alanındaki başarılarımızın temelinde günün koşulları paralelinde sürekli değişen ve gelişime açık yapımızın yatmakta olduğunu da çok iyi biliyoruz. Her zaman ifade ettiğim üzere, kurumlar kimliklerini vizyonları ve misyonları sayesinde ifade ederler. Şu anda içinde yaşadığımız çağdaş bilgi toplumunda kurumsal iletişimin ve kültürün gelişmesi için öncelikle kurum içi iletişimin önünün açılmasının gerekliliğine inanıyorum. Bu inanç ve kurum içi bilgi paylaşımının geliştirilmesi doğrultusunda; bankamız Kalkınma Dergisini 10 yıllık bir aradan sonra tekrar yayın hayatına döndürüyor olmaktan kıvanç duyuyoruz. Çalışma arkadaşımlarımın değerli bilgi birikimleriyle gelişecek olan ve deneyimlerinin aktarılacağı bir iletişim aracı olarak gördüğüm Kalkınma Dergisinin, yayın hayatına döndürülmesinde emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarıma en içten teşekkürlerimi iletir ve dergimizin uzun ve başarılı bir döneme imza atmasını dilerim. Abdullah Çelik Genel Müdür 1

2007 YILI GENEL DEĞERLENDİRME ve 2008 E İLİŞKİN BEKLENTİLER 2007 yılında da faaliyetlerimizi artırdık. 2006 da 140 milyon YTL kredi kullandırmıştık; bu yıl sonuna kadar 200 milyonu aşması beklenmektedir. 2008 yılında ise plasmanlarımızı %50 artırıp 300 milyon YTL lik kredi kullandırarak kredi stokumuzu 640 milyon YTL ye ulaştırmayı hedefliyoruz. 2008, çok rahat bir yıl olmayacak ama çok da olumsuz bakmıyoruz. Türkiye için siyasi belirsizliklerin azaldığı bir yıl olacak. Tek risk yurtdışından gelebilecek hareketlilik olacak. Ama bunun da Türkiye yi çok olumsuz etkileyeceği karamsarlığında değiliz. Banka olarak hızlı ve nitelikli hizmet, uygun faiz oranları, vadeler ve kalkınma bankacılığı bilgi birikimiyle danışmanlık desteğinde bulunmak suretiyle yatırımcılarımıza destek olmaya devam edeceğiz Bankamız, kalkınmanın ve sürdürülebilir büyümenin öncüsü olarak, yatırımları bölgesel, sektörel ve teknolojik olarak destekleyen, etkin ve hızlı bir şekilde finanse eden; girişimcileri teknik yardım dahil olmak üzere güç ve cesaret vererek destekleyen uluslar arası boyutlarda bir kalkınma ve yatırım bankası olma yönünde hızla ilerlemektedir TKB, 2008 İÇİN NASIL BİR STRATEJİ İZLİYOR, HEDEF SEKTÖRLERİ? Türkiye Kalkınma Bankası, diğer bankalardan farklı olarak, kalkınma bankacılığı kulvarındadır. Bu anlamıyla diğer bankalarla rekabet etmekten ziyade, yol açıcı bir rol üstlenmektedir. Buna rağmen piyasanın takip edilmesinin gerekliliği açısından hızlı ve nitelikli hizmet, faiz oranları, vadeler ve yatırımcılara finansman yanında, kalkınma bankacılığı bilgi birikimiyle danışmanlık desteğinde bulunmak suretiyle farklılık sağlanmaya çalışılacaktır. İmalat sanayii, turizm, eğitim, sağlık, enerji sektörlerinde faaliyette bulunan ve yatırım ve işletme sermayesi ihtiyacı bulunan anonim şirketler hedef kitlemizi oluşturmaktadır. Bu tarz şirketlere orta ve uzun vadeli ve diğer bankalara göre daha düşük faiz oranlarıyla yatırım ve işletme kredisi kullandırmaktadır. Bankamız 2008 yılında da bu sektörlere olan desteğini sürdürmekle birlikte plasmanlarının %30 a yakın kısmını enerji ve çevreye yönelik yatırımlara kanalize etmeyi planlamaktadır. DOĞU VE GÜNEYDOĞU'NUN KALKINDIRILMASI İLE İLGİLİ GEÇMİŞ YILLARDAKİ ÇALIŞMALARI- NIZ NELERDİR? 2008 BÖLGESEL KALKINMAYA YÖNELİK PROGRAMINIZ OLACAK MI? Bankamızın stratejik amaçlarından biri de, Bölgesel gelişmişlik farklarının giderilmesine yönelik olarak, teknolojik, ekonomik, sosyal ve kültürel açılardan yatırım ve üretim bilincinin sağlanması için yapılacak araştırma sonuçlarına göre ortaya çıkacak projeleri uygulayarak, az gelişmiş bölgelerde ve göç nedeniyle de gelişmiş bölgelerde ortaya çıkan sosyal problemlerin çözümüne katkıda bulunmak tır. Kalkınma Bankacılığı na uygun olarak belirlenen bu amaç doğrultusunda, Bankamız bugüne kadar başarılı uygulamalara imza atmıştır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde Yarım Kalmış Yatırımların ve İşletme Sermayesi Yetersizliği Bulunan İşletmelerin Ekonomiye Kazandırılması Projesi kapsamında: 1994-1998 yıllarında 23 ilde 1999-2000 yıllarında 26 ilde 2001-2002 yıllarında 26 ilde toplam 525 firmaya yaklaşık 100 milyon USD kullandırılmış ve 9.000 civarında ek istihdam sağlanmıştır. Bu kredilerin geri dönüş rasyosu %94 olarak gerçekleşmiştir. Bankamız bu uygulama ile söz konusu illerin yatırım potansiyeli ve girişimcileri konusunda önemli bir bilgi birikimine sahip olmuştur. Bankamız bölgesel gelişmişlik farklılıklarının giderilmesinde her zaman önemli bir rol üstlenmiş, bu rolünü genişletme çabası içerisinde olmuştur. Bu çerçevede hâlihazırda Bankanın toplam kredilerinin içerisinde kalkınmada öncelikli yörelerimizin payı %20 ler civarında iken 2008 yılı hedeflerimizde; kredi kullandırımlarımızın %30 unu bu bölgelere plase etmeyi planlamaktayız. 2

2006'da 140 milyon YTL kredi kullandıran Kalkınma Bankası, bu yıl sonuna kadar 200 milyon YTL kredi vermeyi hedefliyor. 2008 yılında plasmanlarımızı yüzde 50 artırıp 300 milyon YTL'lik kredi kullandırarak kredi stokunu 640 milyon YTL' ye ulaştırmayı hedefliyoruz. Banka, hızlı ve nitelikli hizmet, uygun faiz oranları, vadeler ve kalkınma bankacılığı bilgi birikimiyle danışmanlık desteğinde bulunmak suretiyle yatımcılarımıza destek olmaya devam edecek. Türkiye Kalkınma Bankası, 2007 yılında uzun vadeli ve düşük faizli kredi olanaklarıyla işletmelerin yatırımlarını finanse etmeye devam etti. Hem kamu kaynaklanandan, hem de uluslararası kurumlardan uygun şartlarda fon temin ederek yatırımcıların kullanımına sunan banka sadece anonim şirketlere kredi verdi. Başta sanayi ve turizm olmak üzere, enerji, eğitim ve sağlık sektöründe faaliyet gösteren işletmelere uzun vadeli kredi sağlayan Kalkınma Bankası, özel bankaların riskli gördükleri bölgelerdeki yatırmacıya kredi imkanı sağladı. Kalkınma Bankası, KOBİ'leri konjonktürün getirdiği her türlü olumsuz şartta ayakta tutabilmek, yatırımları ve faaliyetle-rinin devamı için yoğun çaba sarf etmekte ve desteğini sürdürüyor. Kalkınma Bankası, Avrupa Yatırım Bankası'nın grup şirketi Avrupa Yatırım Fonu öncülüğünde kurulan ve hedef büyüklüğü 200 milyon Euro olan İstanbul Risk Sermayesi Girişimi'ne katılımına ilişkin anlaşma imzalandı. Banka bu girişimde 10 milyon Euro pay ile yer alıyor. Girişimin hedef yatırım alanı olan Türkiye, nihai olarak tüm sektörlerde yüksek büyüme potansiyeline ve güçlü rekabetçi yapıya sahip şirketlere yatırım amaçlıyor. Söz konusu girişim, güvenli ve sürdürülebilir bir ortam oluşturmayı ve kurumsal yönetim ilkelerine uyumu da hedeflemesi nedeniyle Türk özel sermaye sektörünün gelişimine olumlu katkıda bulunacak. Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde "Yarım Kalmış Yatırımların ve İşletme Sermayesi Yetersizliği Bulunan İşletmelerin Ekonomiye Kazandırılması Projesi" kapsamında toplam 525 firmaya yaklaşık 100 milyon dolar kullandırılmış ve 9 bin civarında ek istihdam sağlandı. Bu kredilerin geri dönüş rasyosu yüzde 94 olarak gerçekleşti. Türkiye Kalkınma Bankası 2oo8'de, piyasanın takip edilmesinin gerekliliği açısından hızlı ve nitelikli hizmet, faiz oranları, vadeler ve yatırımcılara finansman yanında, kalkınma bankacılığı bilgi birikimiyle danışmanlık desteğinde bulunmak suretiyle farklılık sağlamaya çalışılacak. İmalat sanayii, turizm, eğitim, sağlık, enerji sektörlerinde faaliyette bulunan ve yatırım ve işletme sermayesi ihtiyacı bulunan anonim şirketler hedef kitlemizi oluştururken, bu şirketle-re orta ve uzun vadeli ve diğer bankalara göre daha düşük faiz oranlarıyla yatırım ve işletme kredisi kullandırılacak. Banka, 2008 yılında da bu sektörlere olan desteğini sürdürecek ve plasmanlının yüzde 30'a yakın kısmını enerji ve çevreye yönelik yatırımlara kanalize etmeyi planlıyor. Banka, bölgesel gelişmişlik farklılıklarının giderilmesinde de önemli çalışmalar yaparak, bu çerçevede bankanın toplam kredilerinin içerisinde kalkınmada öncelikli yörelerin payı yüzde 20'ler civarında iken 2008 yılı hedeflerinde kredi kullandırımların yüzde 30'unu bu bölgelere plase etmeyi planlıyor. 3

Büyük şirketlere kredi vermek için yarışan özel bankaların Güneydoğu ve Doğu Anadolu'ya sırt çevirmesi, bölge halkının tepkisini çekerken, kamu bankaları ise bölgeye adeta çıkarma yapıyor. Halk Bankası'nın "bölge dışı teminatı" yasaklamasının ardından Türkiye Kalkınma Bankası da (TKB) kredi musluğunu sonuna kadar açtı. Genel Müdür Abdullah Çelik, doğu-batı ayrımı yapmadıklarının altını çizerek, kredi talep eden herkese kapılarının açık olduğunu söylüyor. Bu yıl toplam kredilerin yüzde 30'unu Güneydoğu başta olmak üzere kalkınmakta olan yörelere kullandırmayı hedeflediklerini kaydeden Çelik, "Bizim gelenlere karşı herhangi bir önyargımız yok. Yeter ki nitelikli iş yapmak için gelsinler. Planladıkları işte başarılı olabileceklerse kredi Bankanın stratejik hedeflerinden birisinin de bölgesel gelişmişlik farklarının giderilmesi olduğunu belirten Genel Müdür Çelik, "Buna yönelik teknolojik, ekonomik, sosyal ve kültürel açılardan yatırım ve üretim bilincinin sağlanması için yapılacak araştırma sonuçlarına göre ortaya çıkacak projeleri uygulayarak, az gelişmiş bölgelerde ortaya çıkan sosyal problemlerin çözümüne katkıda bulunmayı istiyoruz." diye konuştu. Kalkınma Bankası, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde "Yarım kalmış yatırımların ve işletme sermayesi yetersizliği bulunan işletmelerin ekonomiye kazandırılması projesi" kapsamında toplam 525 firmaya yaklaşık 100 milyon dolarlık kredi kullandırdı. Bunun sonucunda 9 bin kişilik ilave istihdam sağlandı. Bu bölgelerde yatırım ortamının iyi olduğunu belirten Çelik, "Bankanın hedef kitlesini imalat sanayii, turizm, eğitim, sağlık, enerji sektörlerinde faaliyette bulunan ve yatırım ve işletme sermayesi ihtiyacı bulunan şirketler oluşturuyor. Yıl sonunda kredi hacmini 415 milyon YTL'ye ulaştırması beklenen bankanın 2008 yılı hedefi ise toplamda 640 milyon YTL'lik kredi büyüklüğüne ulaşmak. Son yıllarda yakalanan istikrar ortamı bankaların performansını da artırdı. Ödenmeyen kredileri için müşteriyi takip altına alan ve ikna etmeyi başaran Türkiye Kalkınma Bankası, son 5 yılda 50 milyon YTL'lik batık kredi tahsilatı gerçekleştirdi. Geçmiş dönemlerdeki sorunlu kredileri çözdüklerini aktaran Genel Müdür Çelik, "Müşterileri ikna ederek ve ısrarlı takiplerimiz sonucunda bu sorunu çözmeyi başardık. Telkinlerimiz sonucunda firma sahibi kredisini ödememenin sonu olmadığını gördü." dedi. Türkiye Kalkınma Bankası (TKB) Genel Müdürü Çelik, Oyakbank'ın Hollandalı ING'ye satışıyla yüzde 40'ın üzerine çıkan bankacılıktaki yabancı payı oranını tehlikeli bulmuyor. "Yüzde 50 sorun değil, ancak Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi yüzde 90-95'lik oran da tercih edilen bir durum değil." diyen Çelik, Borsa'daki yabancı payını satın alanların içerisinde yerlilerin de olabileceği görüşünde. Türkiye'nin geleceğinden umutlu olduğunu aktaran Çelik, şu değerlendirmede bulundu: "Büyük şirketler bir yere yatırım yaparken birçok şeye önem veriyorlar. Batılı şirketler, Türkiye'yi çok dinamik bir pazar olduğu için tercih ediyor. Uzun vadede bu ülkeye yatırım yaparak kazançlı çıkacaklarını tahmin ediyorlar." 4

Türkiye Kalkınma Bankası ile Garanti Bankası nın Ostim ve İvedik Organize Sanayi Bölgesi KOBİ lerine yönelik uzun vadeli ve uygun maliyetli kaynaklar sağlanmasına yönelik kredi programı, OSİAD- OSTİM Sanayici ve İşadamları Derneği Salonu nda, TKB Genel Müdürü Abdullah Çelik ile Garanti Bankası Finansal Kurumlar Birim Müdürü Kudret Akgün ün katıldığı 06.02.2008 tarihli basın toplantısı ile tanıtıldı. Her iki Banka yöneticileri ve işadamlarının da katıldığı toplantıya Ostim İdare Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın ve OSİAD Başkanı Nihat Güçlü de iştirak etmişlerdir. Kanun gereği anonim şirketler dışındaki şirketlere kredi kullandıramayan Türkiye Kalkınma Bankası (TKB), Garanti Bankası aracılığı ile TKB Kaynaklarından sağlanan 4 yıl vadeli 20 milyon YTL'lik kaynağı, OSTİM- İvedik Organize sanayi bölgelerinde yer alan esnek üretim yapısına sahip imalatçı KOBİ lere kredi olarak kullandıracak. Toplantıda bir konuşma yapan TKB Genel Müdürü Abdullah Çelik, Kuruluş kanunu gereği sadece Anonim Şirket şeklinde organize olmuş kuruluşların imalat sanayii, turizm, eğitim, sağlık, enerji ve madencilik yatırımlarına uygun faiz ve vade koşullarında finansal destek hizmeti verebilen, bölgesel kalkınma adına özel görevler de üstlenen Kalkınma Bankası, Kobilere ilişkin finansman imkanlarını artırma çabaları çerçevesinde; Avrupa Yatırım Bankası, Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası, Dünya Bankası, KfW, İslam Kalkınma Bankası, Fransız Kalkınma Ajansı gibi uluslararası finansman kuruluşları ile ilişkilerini geliştirerek son yıllarda yaklaşık 100 milyon EURO kaynağı bu kuruluşlardan temin ederek KOBİ lere aktarmıştır dedi. TKB Genel Müdürü Çelik, aynı misyon ve vizyon çerçevesinde Avrupa Yatırım Fonu önderliğinde kurulan İstanbul Girişim Sermayesi Fonu'na da iştirak ettiklerini kaydederek, dünyadaki birçok kalkınma bankası tarafından yaygın olarak kullanılan apeks sistemini yeni bir finansman aracı olarak geliştirmeyi planladıklarını, proje ortağı Garanti Bankası ile bu modelin ilk uygulama alanı olarak, Ostim ve İvedik Organize Sanayi Bölgelerini pilot bölge olarak seçtiklerini belirtti. Çelik, Bilindiği üzere apeks yönteminde, nihai kredi kullanıcısı KOBİ lere kalkınma bankaları yaygın şube ağına sahip ticari bankalar aracılığı ile ulaşmaktadırlar. Dünyadaki birçok kalkınma bankası tarafından yaygın olarak kullanılan apeks sistemini yeni bir finansman aracı olarak geliştirmeyi planlayan T. Kalkınma Bankası, proje ortağı Garanti Bankası ile bu modelin ilk uygulama alanı olarak, onbinin üzerinde işyerinin önemli miktarda istihdam sağladığı, faaliyet alanlarının çok değişik sektörlere yayıldığı bir bölge olan, mevcut teknoparkı ile de diğer Organize Sanayi Bölgelerine örnek teşkil eden Ostim ve İvedik Organize Sanayi Bölgelerini pilot bölge olarak seçildiğini söyledi. Kredi programı hakkında da bilgi veren TKB Genel Müdürü Abdullah Çelik, OSTİM-İvedik Organize Sanayi Bölgelerinde yer alan esnek üretim yapısına sahip imalatçı KOBİ lerin yatırım ve işletme sermayesi ihtiyaçlarının karşılanmasını hedefleyen bu programda kredi limitinin; her bir KOBİ için işletme kredisinde 150.000 YTL, yatırım kredisinde 500.000 YTL olarak belirlendiğini her iki kredinin kullandırılması durumunda ise kredi limitinin 500 bin YTL yi geçemeyeceğini ifade etti. 5

Çeviren: A. Hakan ATİK Kd. Uzman Ekonomik ve Sosyal Araştırma Müdürlüğü Cari işlemler dengesi, anlaşılması güç (abstruse) bir iktisadî kavram gibi görülebilir. Fakat, yurt dışından mal ve hizmet satın almaya, yurt içindekinden daha fazla harcayan ülkelerde, cari işlemler, uluslararası iktisadın politik gerçeklikle çatıştığı bir noktadır. Ülkeler, büyük boyutlarda cari açık verdiğinde, iş adamları, sendikalar ve parlamenterler, çoğu kez, hemen ticaret ortaklarını suçlamakta ve adil olmayan uygulamalar başlatmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasında var olan, iki ülke arasındaki ticaret dengesizliğinden hangisinin öncelikli olarak sorumlu olduğu hususunda yaşanan gerilim, bazı ülkeler büyük boyutlarda ve sürekli cari işlemler açığı verirken diğerleri büyük fazlalar elde ettiğinde, uluslararası finansal sistem açısından daha kapsamlı ve belirgin sonuçlara ulaşılmasına ışık tutmaktadır. Görevleri arasında, açık bir uluslararası ticaret ve ödemeler sistemini teşvik etmek ve korumak da yer alan IMF, son zamanlarda, Çin, euro alanı, Japonya, Suudi Arabistan ve A.B.D. gibi büyük oyuncularla küresel dengesizlikler üzerinde çok taraflı fikir alış verişine başlamıştır. İşin özü, IMF, konu üzerindeki hissî yaklaşımı ortadan kaldırmaya ve cari işlemler fazlalarının ve açıklarının hala önemli olup olmadığını dikkatle gözden geçirmeye gayret etmektedir. Cari işlemlerin ölçülmesi İyi bir başlangıç noktası, cari işlemler açığı veya fazlasının gerçekten ne anlama geldiği sorusunu sormak ve bir cari işlemler dengesinin çok sayıdaki ölçülme yönteminden içgörü (insights) elde etmektir. Birincisi, cari işlemler, mal ve hizmetler ihracatının değeri ile mal ve hizmetler ithalatının değeri arasındaki fark olarak ifade edilebilir. Öyle ise, açık, (cari işlemlerin, genellikle toplamın küçük bir bölümünü oluşturan faiz ve temettüler gibi net geliri ve dış yardımlar gibi yabancı ülkelerden transferleri de içermesine rağmen) ülkenin ihraç ettiğinden daha fazla mal ve hizmet ithal ettiği anlamına gelmektedir. Bu şekilde ifade edildiğinde, cari işlemler açığı, ihracatın iyi ve ithalatın kötü olduğunu düşünen ihracatın asıl nedeninin ithalat yapabilmek olduğunu galiba unutan korumacıların tüylerini çoğu kez diken diken etmektedir. İkincisi, cari işlemler, ulusal (hem kamu hem de özel) tasarruflar ve yatırımlar arasındaki fark şeklinde tanımlanabilir. Bir cari işlemler açığı, bu nedenle, yatırımlara göre düşük bir ulusal tasarruf düzeyini veya yüksek bir yatırım oranını ya da her ikisini birden yansıtabilir. Düşük yurtiçi tasarruf düzeyleriyle gerçekleştirebileceklerinden daha fazla yatırım fırsatına sahip sermaye-fakiri ülkeler açısından cari işlemler açığı doğal olabilir. Her ne kadar, yakın geçmişte yapılan araştırmalar, cari işlemler açığı veren gelişmekte olan ülkelerin daha hızlı büyüdüğüne işaret etmese de (belki bunların daha az gelişmiş yurtiçi finansal sistemleri yabancı sermayeyi etkili bir şekilde tahsis edemediği için), bir [cari] açık, potansiyel olarak, daha hızlı üretim artışını ve iktisadî kalkınmayı teşvik edebilir. Dahası, uygulamada, özel sermaye çoğu kez gelişmekte olan ekonomilerden gelişmiş ekonomilere doğru akmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler ve yükselen piyasa ekonomileri sık sık fazla verirken, A.B.D. gibi gelişmiş ekonomiler cari işlemler açığı vermektedir.* Tipik olarak, çok fakir ülkeler, GSYİH larına nispetle, resmî hibe ve kredilerle finanse edilen büyük cari açıklar verirler. Tasarruf-yatırım dengesi yaklaşımının altını çizdiği bir husus, korumacı politikaların, korumacılık ve tasarruflar veya yatırımlar arasında açık bir bağlantı olmadığından, cari işlemler dengesinin iyileştirilmesinde muhtemelen fazla kullanılmayacak olmasıdır. Üçüncü olarak, cari işlemler, ticaretin zamanlaması itibariyle de ele alınabilir. Dönem-içi ticaret (intratemporal trade) hepimiz alışıktır: Kumaşın, şarap karşılığında bugün değiştirilmesi. Fakat, aynı zamanda, dönemler-arası ticareti de (intertemporal trade) düşünebiliriz: Cari işlemler açığı vererek malların bugün ithal edilmesi, ve bunun karşılığında, cari işlemler fazlası vermek suretiyle malların gelecekte ihraç edilmesi. Dönem-içi ticaret altında, bir ülke aynı anda bir malı ithal ederken diğerini ihraç edebilir; dolayısıyla bir ülkenin, mal ithalatını bugünden yapmamasının ve mal ihracatını da yarın gerçekleştirmemesinin niçin gerekli olduğuna dair bir neden bulunmamaktadır. Dönemler-arası cari işlemler teorileri, aynı zamanda, cari işlemler açıklarının ve fazlalarının oynayabileceği tüketimi-zamana yayma (consumption-smoothing) rolünü de vurgulamaktadır. Örneğin, eğer bir ülke, verimli kapasiteye erişim becerisini geçici olarak zayıflatan bir şokla sarsılmışsa bu bir doğal afet olabilir, o takdirde, şokun tüm yükünü hemen üstlenmek yerine, cari işlemler açığı vermek suretiyle sıkıntıyı veya sorunu zamana yayabilir. Tam tersine, araştırmalar, büyük şoklara maruz kalan ülkelerin, ortalama, bir ihtiyati tasarruf şekli olarak cari işlemler fazlası verdiğini de ileri sürmektedir. *A.B.D. sürekli olarak dış ticaret açığı ve cari işlemler açığı vermekte; yurtiçi yatırımlar ile yurtiçi tasarruflar arasındaki farkı finanse etmek için de yabancı sermaye kullanmaktadır. 6

Süreklilik, gereğinden fazla olduğunda Bir ülkenin ne kadar uzun süreyle cari işlemler açığı vereceğinin önemi var mıdır? Bir ülke cari işlemler açığı verdiği zaman, borçlarını veya yükümlülüklerini, diğer ülkelerce finans hesaplarındaki akış (flow) vasıtasıyla finanse edilmek üzere, artırmaktadır. Er ya da geç, bu borçların geri ödenmesi gerekmektedir. Sağduyu, eğer bir ülke, dış ülkelerden borçlandığı fonları uzun-vadeli üretken kazanç elde edemeyeceği harcamalarla ziyan ederse, o takdirde, söz konusu ülkenin borcunu geri ödeyebilme gücünün (basic solvency) şüpheli hale gelebileceğini söylemektedir. Zira, borç ödeyebilme gücü, ülkenin, ne kadar borçlandıysa onu (en sonunda) geri ödeyebilecek yeterlilikte cari işlemler fazlası yaratabilecek isteklilik ve kabiliyette olmasını gerektirmektedir. Bu nedenle, bir ülkenin cari işlemler açığı (daha fazla borçlanma) verip vermemesinin gerekliliği, o ülkenin dış yükümlülüklerinin (dış borçlarının) büyüklüğüne ve borçlanmanın, ülkenin dış borçları için ödemek zorunda olduğu faiz oranından (ya da getiri oranından) daha yüksek marjinal ürün verecek [bir] yatırımı finanse edip etmeyeceğine bağlıdır. Fakat, ülke, dönemler-arası itibariyle dış borçlarını ödeyebilmeye muktedir olsa bile (yani cari yükümlülükler gelecekte elde edilecek gelirle karşılanacaksa), o ülkenin cari işlemler açığı, eğer ülke gerekli finansmanı temin edebilme kabiliyetine sahip değilse, sürdürülemez hale gelebilir. Bazı ülkeler (Avustralya ve Yeni Zelanda gibi) on yıllardır, ortalama olarak, GSYİH nın %4.5-5 i civarında bir cari işlemler açığı sürdürebiliyorken, diğerleri (1995 te Meksika ve 1997 de Tayland) finansal krizlerin ortasında özel finansmanın çekilmesinin ardından, cari işlemler açıklarında keskin bir tersine dönüş (reversal) yaşamıştır. Bu tür tersine dönüşler, dış finansman artık elde edilemediğinde, daha doğrusu bir ülke geçmiş borçlanmalarını kısa sürede geri ödemek için büyük miktarlarda fazla vermeye zorlandığında, özel tüketim, yatırım ve hükümet harcamaları birdenbire azaltılmak zorunda kalınacağından, bir hayli yıkıcı olabilir. Bu, ülkenin niçin cari işlemler açığı verdiğinden bağımsız bir şekilde (ve açık arzu edilebilir nitelikte belli başlı eğilimleri yansıtıyor olsa bile) ülkenin ani ve zahmetli bir finansal tersine dönüş yaşayacağı ihtimaline karşı, büyük ve sürekli hale gelen açıklar için bir uyarı mekanizmasına ihtiyaç duyulduğunu ima etmektedir. Herhangi bir ülkenin bu türden bir [finansal] tersine dönüş yaşayıp yaşamayacağını ne belirlemektedir? Ampirik araştırmalar, aşırı değerlenmiş bir reel döviz kurunun, yetersiz döviz rezervlerinin, yurtiçi kredi artış hızının fazla olmasının, elverişsiz veya zararlı dış ticaret haddi şoklarının, ticaret ortağı ülkelerdeki düşük büyüme oranının ve sanayileşmiş ülkelerdeki yüksek faiz oranlarının tersine dönüşlerin ortaya çıkışını etkilediğini ileri sürmektedir. Daha yakın geçmişteki literatür de, krize yol açan borç artışında, borç dolarizasyonunun derecesi ve vade uyumsuzluğu gibi ödemeler dengesi kırılganlıklarının önemi üzerinde odaklanmıştır. Bu literatür, sermaye girişinin kompozisyonu üzerinde de önemle durmuştur (örneğin, doğrudan yabancı yatırımın nispî istikrarına karşı portföy ve kısa-vadeli yatırım akışının diğer türleri). Dahası, zayıf finansal sektörler, genellikle, bankalar yurtdışından borçlanıp yurtiçine riskli bir şekilde kredi verdiğinde, finansal tersine dönüşlere karşı daha fazla kırılganlık yaratmaktadır. Aksine, esnek bir döviz kuru rejimi, daha fazla [dışa] açıklık, ihracatın çeşitliliği, finansal sektör gelişimi ve uyumlu mali ve parasal politikalar, sürekli açık veren bir ülkeyi, tersine dönüşlere karşı daha az kırılgan veya hassas yapan faktörler arasında yer almaktadır. O halde, açıklar kötü müdür? İktisat bilimine yöneltilen ortak bir eleştiri, herhangi bir sorunun cevabının şartıyla olmasıdır. İktisat teorisinin, bir açığın iyi ya da kötü olup olmadığının, söz konusu açığı artıracak faktörlere bağlı olduğunu söylemesi elbette ki doğrudur, fakat iktisat teorisi, aynı zamanda, bir açığın cazibesinin değerlendirilmesinde ne gibi hususlara bakılması gerektiğini de söylemektedir. Eğer açık, ihracatın üzerinde bir ithalat fazlalığını yansıtıyorsa, o takdirde rekabetçilik problemlerinin göstergesi olabilir, fakat cari işlemler açığının, tasarrufların üzerinde bir yatırım fazlasını da zımnî olarak işaret etmesi nedeniyle açığın hayli verimli, büyüyen bir ekonomiye işaret etmesi de aynı derecede mümkün olabilir. Eğer açık, yüksek yatırım yerine düşük tasarrufları yansıtıyorsa, dikkatsizce uygulanan maliye politikası veya bir tüketim artışı cari açığa neden olabilir. Ya da, cari açık, belki geçici bir şok veya değişen nüfus bilgileri (demographics) nedeniyle tamamen akla yatkın dönemler-arası ticareti yansıtabilir. Bu aktörlerden hangisinin devrede olduğu bilinmeden, açığın iyi veya kötü olduğundan bahsetmek fazla anlamlı değildir: Açıklar, zaman içinde belirli bir noktada, bir ülke için belki arzu edilebilir belki arzu edilmez nitelikteki temel iktisadî eğilimleri yansıtmaktadır. 7

Dr. Mehmet TAMİRCİ Kredi Değerlendirme I. Md İnsanoğlu volkanik cam veya obsidien olarak adlandırılan doğal camı çok eski zamanlarda keşfetmiş ve bu doğal madeni işleyerek, bıçak, ok ucu, silah süsleme aracı ve mücevher olarak kullanmıştır. Cam işleme sanatındaki en önemli ilerleme üfleme yönteminin bulunmasıyla sağlanmıştır. Bu tekniğin M.Ö. 1. yüzyıl ortalarına doğru Finikeliler tarafından bulunduğu tahmin edilmektedir. Üfleme tekniğinden faydalanılarak camın işlenmesi, pipo adı verilen ortası boş metal bir üfleme çubuğunun kullanılmaya başlamasıyla gerçekleşmiştir. Üfleme çubuğu kullanılarak havayla şişirme yönteminin geliştirilmesi, cam yapımı konusundaki en önemli dönüm noktalarından biridir. Selçuklu ve Osmanlı cam süsleme sanatının ortak özelliği hepsinin üfleme tekniğiyle yapılmış olmasıdır. İnsanlık tarihi boyunca, her kültürde ve dinsel inançta, göz figürü kötülükleri önleyen güçlü bir tılsım olarak kabul edilmiştir. İnsanı kötü gözlerden koruduğuna inanılan nazar boncukları, İslamiyet öncesi Türk geleneklerinden kalma bir inanıştır. Genel olarak mavi renk ağırlıklı göz şeklinde renkli boncuklardan oluşan nazar boncukları, gerek inanış, gerek gelenek, gerekse de süs eşyası olarak pek çok kişinin günlük yaşantısında çok sık kullandığı takılardandır. Cam süsleme sanatlarından biri olan vitray, renkli cam parçalarından yapılan yarı saydam bir pencere süslemesi olarak özetlenebilir. Günümüzde çok yaygın olarak, evlerde, otellerde, yemek ve oyun salonlarında, camilerde ve bunun gibi birçok mekânda çok amaçlı kullanılan bir sanat tekniği olan vitray, kısaca cam resmi olarak da adlandırılabilir. Türklerin Orta Asya'da yerleştikleri bölgelerde yapılan kazılarda ele geçen cam parçaları, bu sanat hakkındaki ileri bilgilerini ve ince kullanım biçimlerini kanıtlayıcı niteliktedir. İran üzerinden Anadolu'ya gelirken Türkler bu sanatı getirdiler ve geliştirdiler. Selçuklu mimarları, Artukoğullarında da görülen ve şemsiye denilen cam süslemeleri kullandılar. Osmanlı mimarları ise önce Selçuklu etkisinde çalıştılar, ama sonra kendilerine özgü vitray üslûbunu buldular. Evlerde, cami, medrese, şifahane, saray gibi anıtsal binalarda vitraylar normal pencere dizisinin üstünde yer alıyordu. Kafa penceresi denilen bu nakışlı camlar, bitkisel ve geometrik şekillerle nefis bir bezeme biçimi oluşturuyordu. Bu camlardan süzülen ışıklar yapı içinde değişik yansımalar yapıyordu. Osmanlı vitrayının en güzel örnekleri Süleymaniye, Rüstempaşa, Yeni Cami gibi büyük camilerde, Topkapı Sarayı, Hünkâr Kasrı v.b. saray, kasır ve yalılardadır. Vitray, doğrudan doğruya renkli yapılmış veya sonradan boyanmış yarı saydam camların, kurşun çubuklar, alçı ya da çimento yardımıyla birleştirilmesiyle meydana gelir. Bu işte kullanılan camlar silis (kum), potas (odun külü) ya da soda (deniz tuzu) yardımıyla elde edilir. Silis erirken maden oksitleri karıştırılarak renklendirilir, sonra üflenir, soğutulur, daha sonra yapılacak desene göre kesilir. Henüz sıcak olan cam çift kat yapılabilir, ayrı renkte iki cam levha üst üste yapıştırılır, ortaya çıkan cam gravür izlenimi verir. Daha önce pişmiş olan cam, camlaşabilen renklerle boyanabilir ve bu takdirde yeniden fırınlanır. Daha sonra cam parçaları birbirine kaynak yapılmış kurşun çubuklarla birleştirilir, ondan sonra hepsi bir arada metal çerçevelere yerleştirilir. Küçük cam parçalarından oluşan bu birleşik bütün, esnek olduğundan vitray hem kımıldatılabilir, hem de çok dayanıklı olur. * STANDARD Ekonomik ve Teknik Dergi, Kasım 2007 sayısında yayınlanmıştır. 8

Renk ve ışığı kullanarak resim yapmak olarak da tarif edilebilen vitray sanatında en önemli unsur, arkadan doğal ya da suni ışık gelmesidir. Işığın olmadığı bir ortama renkli vitray yapılamaz. Kurşunlu, tiffany ve alçılı vitray tekniklerinde camlar motifin kalıbına göre tek tek kesilir, desenin birleştirilmesi aşamasında kurşunla, bakır folyo ve lehimle ya da alçıyla uygulama yapılır. Mozaik tekniğinde camlar çok küçük parçalar halinde (0,5 cm - 1 cm) kesilir yada kırılır ve desen düz camın üstüne yapıştırılarak uygulanır, en sonra derz dökülür. Asit, kumlama, boyama tekniklerinde desenin şablonu çıkarılır ve isteğe göre düz cam, mat cam veya ayna üzerine birkaç aşamalı işlem uygulanır. Yararlanılan Kaynaklar: http://renktenrenge.com/vitray teknik.html http://www.camocagi.org http://www.vitray-a.com http://www.nazarboncugu.com/nazar Boncugu Tarihce.htm http://www.angelfire.com/art/vitart *Standard Ekonomik ve Teknik Dergi Kasım 2007 sayısında yayınlanmıştır. 9

TÜRKİYE KALKINMA BANKASI A.Ş. EĞİTİM VE HALKLA İLİŞKİLER MÜDÜRLÜĞÜ 2008 YILI HİZMETİÇİ EĞİTİM PROGRAMI PROGRAMIN ADI TÜRÜ YERİ 1 Mali Tabloların Analizi Semineri Seminer Ankara 2 6183 Sayılı Kanuna Göre Taşınmazların Satışı, Paraların Paylaştırılması ve Teferruğ İşlemi Seminer Ankara 3 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu ve Kamu Bankaları Bakımından Uygulanabilirliği Seminer Ankara 4 Bütçeleme ve Kontrol Teknikleri / Finansal Planlama Seminer Ankara 5 Makro Ekonomik Politikalar Seminer Ankara 6 Türkiye Muhasebe Standartları (TMS:1.10.12.16.19.21.23.26.36.37.39 Konular) Esas ve Uygulamaları Seminer Ankara 7 Raporlama ve Sunum Teknikleri Seminer Ankara 8 Türkiye Ekonomisi ve Finansal Piyasalar Seminer Ankara 9 Pazarlama Teknikleri ve Rekabet Analizi Seminer Ankara 10 Yönetim Becerileri Seminer Ankara 11 Dünya Para Sermaye Piyasasının Lider Disiplini "FOREX" Seminer Ankara 12 Kalkınma; Kavram,Politika,Kurum ve Uygulamaların Gelişimi. Seminer Ankara 13 Teminat Mektupları Üzerine Hukuki Mevzuat Seminer Ankara 14 Kıymetli Evrak Hukuku Seminer Ankara 15 Sanayileşme; Dünü, Bugünü ve Geleceği. Konferans Ankara 16 Mikro Finansman ve Türkiye için Uygulanabilirliği. Seminer Ankara 17 Tazminat Hukuku Seminer Ankara 18 Dosyalama ve Arşivleme Sistemleri Seminer Ankara 19 Reel ve Mali Piyasalardaki Son Gelişmeler Konferans Ankara 20 Tapu Kadastro Kanun ve İpoteğe İlişkin Mevzuat Seminer Ankara 21 Enerji Kaynaklarının Tanımı ve Çevre Üzerindeki Etkileri Seminer Ankara 22 Uluslararası Finansal Krizler ve Risk Yönetimi Konferans Ankara 23 Stratejik Planlama Seminer Ankara 24 Resmi Yazışma Kuralları Seminer Ankara 25 Sermaye Hareketleri Seminer Ankara 26 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu Seminer Ankara 27 Sektörel Toplantı Dizileri Konferans Ankara 28 Yönetici Asistanlığı ve Sekreterliği Eğitimi Seminer Ankara 29 Mali Suçlara İlişkin Mevzuat "MASAK 4 Nolu Tebliği" (RG.10 Kasım 2002/24932 V.Mad.) Seminer Ankara 30 Alternatif Turizm Yatırım Alanları ve TKB'nin Rolü Konferans Ankara 31 Dış Ticaret Bankacılığının Rolü ve İşlevleri Seminer Ankara 32 Stres Altında Kalite Yönetimi Seminer Ankara 33 Opersayonel Risk Yönetiminde Gelişmiş Ölçüm Yaklaşımları ve Modellemeler Seminer Ankara 34 Sorunlu Kredilerde Erken Uyarı Modelleri ve Çözüm Teknikleri Seminer Ankara 35 Yatırımların Ekonomik Olarak Değerlendirilmesi Seminer Ankara 36 Kobilerin Finansman İmkanları ve Aldıkları Danışman Hizmetleri Konferans Ankara 37 Şirket Değerlemesi Seminer Ankara 38 Atom Enerjisi ve Alternatif Enerji Kaynakları Seminer Ankara 39 Şirket Kredi Derecelendirmesi (Rating) Seminer Ankara 40 Bilgisayar Uygulamalı Teknik Analiz Semineri Seminer Ankara 41 Oryantasyon (Proje Hazırlama ve Değerlendirme Semineri) (*) Seminer Ankara 42 SPK Lisanslama Eğitimi Seminer Ankara 43 Bölge Toplantısı (**) Toplantı 44 ANKÜSEM-Gayrimenkul Değerleme Uzmanlığı Sertifikalı Temel Eğitim Programı (**) Kurs Ankara 45 Bilgisayar Eğitimleri Kurs Ankara 46 Mesleki İngilizce Kurs Ankara * Oryantasyon (Proje Hazırlama ve Değerlendirme Semineri) ** Bölge Toplantı yeri Genel Müdürlük Makamın Onayı ile belirlenecektir. *** ANKÜSEM-Ankara Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi Tarafından uygulanan paket program 10

Zehra BİROL Kd. Uzman Teknoloji İzleme ve Araştırma Müdürlüğü Özünde bir Avrupa projesi olarak sürdürülen ve 1992 Aralık ayında imzalanarak Mart 2005 tarihinde 55 ülkenin onayı ile yürürlüğe giren Kyoto Protokolü, her ülke ve endüstriyi somut karbon emisyon kotaları ile sınırlamaktadır. Kyoto ya giden yol aslında Birleşmiş Milletlerin 1992 yılında toplamış olduğu Rio Konferansı nda belirlenmiştir. Rio Konferansı nda BM in İklim Değişikliği Çerçeve anlaşması (UNFCCC) imzaya açılmış ve bu anlaşmayı imzalayan ülkeler gönüllülük esasına dayalı olarak çevre kirliliğine yol açan sera gazlarının etkilerini hafifletebilecek tedbirleri almayı kabul etmişlerdir. Kyoto Protokolü bu anlaşmayı bir adım ileri götürerek belgeyi imzalayan ülkeler için 2008-2012 yılları arasında, başta karbon olmak üzere sera gazı salımlarını 1990 düzeylerinin %5 daha altına çekme yükümlülüğünü getirmiştir. Kyoto Protokolü ile ortaya yepyeni bir Pazar çıkmıştır ve uluslararası finans kurumları bu piyasalara çekilmektedir. Bu protokolün mekanizmaları olarak ortaya çıkan esneklik mekanizmaları diğer ülkelerle ortak hareketi gerektirmektedir. Bu mekanizmalar: 1 Ortak Yürütme Mekanizması (Joint Implementation) : Protokolün 6. maddesi ile düzenlenen esneklik mekanizmalarından biridir. Buna göre emisyon hedefi belirlenmiş bir ülke, emisyon hedefi belirlenmiş diğer bir ülkede emisyon azaltıcı projelere yatırım yaparsa, emisyon azaltma kredisi (Emission Reduction Unit) kazanır ve kazanılan bu krediler toplam hedeften düşülür. Ortak bir uygulama projesi örneği olarak; Kömürle çalışan bir termik santralin daha verimli kombine bir santrale dönüştürülmesini temin eden bir yatırım buna örnek olarak gösterilebilir. Yandaki 2006 yılında Ortak Yürütme Mekanizması (JI) kapsamında gerçekleştirilen projelerin türleri/konuları (sağda) ile JI alıcılarının dağılımı (solda) gösterilmiştir. Ortak Yürütme mekanizması ile gerçekleştirilen projelerden elde edilen emisyon kazanımının en büyük alıcısı hükümetlerdir. 2006 yılında uygulanan projelerde ortalama ERU fiyatı 4,5 ile 12,5 arasında gerçekleşmiştir. Yandaki 2006 yılında gerçekleştirilen Ortak Yürütme Mekanizması kapsamında yapılan projelerde elde edilen emisyon kazanımının alıcıları (sağda) ile satıcılarının (solda) dağılımı gösterilmiştir. 2 Temiz Kalkınma Mekanizması (Clean Development Mechanism): Kyoto Protokolünün 12. maddesi ile düzenlenmiştir. Bu mekanizmaya göre emisyon hedefi belirlenmiş bir ülke, emisyon hedefi belirlenmemiş az gelişmiş bir ülke ile işbirliğine giderek o ülkede sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik projeler yaparsa Sertifikalandırılmış Emisyon Azaltma Kredisi Certified Emission Reductions- kazanır ve bu kredi tutarı toplam hedeften düşülür. Yani bu sertifikalar Ek I grubundaki ülkelerin kendi emisyon hedeflerini tutturmasında kullanılmaktadır. 2007 itibariyle, yıllık tutarı yaklaşık 4.4 milyar $ olan Temiz Kalkınma Mekanizması kredilerinin ulaştığı hacim dünya sera gazı salımlarının yaklaşık üçte birini oluşturmaktadır.1 Yandaki 2006 yılında Temiz kalkınma Mekanizması kapsamında yapılmış projelerin türleri (sağda) ve bu projelerle elde edilen emisyon kazanımının müşterilerinin (solda) dağılımı gösterilmektedir. Bu projelerdeki en büyük alıcı özel sektördür. Yandaki2006 yılında Temiz Kalkınma Mekanizması kapsamında gerçekleştirilen projelerden elde edilen emisyon hakkı kazanımının alıcıları (sağda) ile satıcılarının (solda) dağılımı gösterilmiştir. Bu projelerdeki en büyük satıcı Çin dir. 2006 yılında gerçekleşen fiyatlar 7 /t ile 9 /t arasındadır. Scientific American Aralık 2007, sayfa 46 11

Aşağıdaki şemalarda Temiz Kalkınma Mekanizması (CDM) ile sertifikalandırılan (sertifika ile kredisi oluşan projeler henüz alıcıya ulaşmamış- piyasada alıma hazır) 1,534 projenin türleri ve projelerin gerçekleştirildiği ülkeler gösterilmiştir. Ortak Yürütme ve Temiz Kalkınma Mekanizmalarının her ikisinde de belirli özelliklerin yerine getirilmesi gereklidir. Bu özelliklerin en başta geleni emisyon azaltımının gerçekleştiğinin kanıtlanmasıdır. 3 Uluslar arası Emisyon Ticareti (Emission Trading): Kyoto Protokolünün 17. maddesi ile düzenlenmiştir. Buna göre emisyon hedefi belirlenmiş ülkelerin taahhüt ettikleri indirimi tutturmak için, ilâve olarak kendi aralarında emisyon ticareti yapabilmelerine imkân tanımaktadır. Söz konusu madde uyarınca sera gazı emisyonunu belirlenen hedeften daha da fazla miktarda indiren bir EK 1 ülkesi, gerçekleştirmiş olduğu bu ekstra indirimi başka bir taraf ülkeye satabilmektedir. Son yıllarda ülkelerin CO2 salımlarına bakıldığında, emisyon ticareti bağlamında, en büyük alıcılar ABD (Kyotoyu imzalaması durumunda), Japonya ve bazı AB ülkeleri, en önemli satıcılar ise Rusya, Ukrayna, Bazı Doğu Avrupa ülkeleri ve Kazakistan (Kyotoyu imzalarsa) olabilecektir. 4 AB Emisyon Ticareti: Dünyada ilk defa CO2 emisyonu için oluşturulan ticaret sistemidir. AB Kyoto Protokolünden tek bir emisyon azaltım hedefi alarak bu hedefin birlik içinde dağıtılmasını kendi organları ile sağlamıştır. Bunun yanı sıra Kyoto protokolünün I. Uygulama Dönemine de hazır girmeyi plânlayan birlik 2005-2007 dönemini kapsayan Emisyon Ticaretini (EU ETS) 2005 yılının ocak ayında başlatmıştır. Üye devletlerdeki 12,000 kuruluşu kapsayan Avrupa Birliği Emisyon Ticaretine göre, şirketler aldıkları hedef miktarına bağlı CO2 salma hakkı kadar salım yapabileceklerdir. Uygulama dönemi sonunda şirketlere hedeflerinin üzerindeki fazladan saldıkları her bir ton CO2 için 40 EURO ceza verilecektir. Kyoto uygulama döneminde ise bu ceza 100 EURO/Ton olacaktır.2 Karbon emisyon kredilerinin fiyatlarındaki kararsızlık, 2006 yılında aşırı miktarda tahsis yapıldığının kamuoyuna açıklanmasına kadar, Avrupa ülkelerinin yerli kirletici firmalarına gereğinden çok kredi tahsisi yapması ve bu tahsislerdeki değerleri firmaların şişirmesi ile daha da artmıştır.bu tip piyasalar oluştuğunda, çıkarılmış karbon kredilerinin miktarı, değerlendirmesi/tespiti gerçekten zor olan gerçek karbon emisyon çıktısına uygun olmalıdır. Çıkarılan tahsisler emisyon miktarından fazla ise sonuçta permi fiyatları düşmektedir. Nitekim 2006 Nisanında AB kredi tahsis fiyatlarında yaşanan düşüş de bunun sonucudur. Kaynak: Scientific American Aralık 2007 sayfa 49 EMİSYON TİCARETİ VE GÖNÜLLÜ KARBON PİYASASININ İŞLEYİŞİ Emisyon ticareti Kyoto Mekanizmaları olarak bilinen ve yukarıdaki 3. ve 4. maddede açıklanan son derece basit bir mekanizmadır. Bir firma için belirlenen emisyon azaltımı hedeflerine, hedeflenen zamanda ulaşmak için, firmalara düşük maliyetli Pazar imkânı sağlayan bir sistemdir. Buna göre, sera gazı emisyonunu belirtilen hedeften daha fazla azaltan bir şirket/ülke, gerçekleştirdiği bu indirimi başka bir taraf şirkete/ülkeye satabilmektedir. Emisyon permisi olarak da adlandırılan bu sistem, emisyon miktarını belirlenmiş kota ile sınırlamakta ve permiler için oluşacak arz ve talep koşullarına göre fiyatın oluşmasını piyasaya bırakmaktadır. Kısacası emisyon ticareti, zararlı gazlara ölçülebilir bir değer biçilmesi ile, sera gazı emisyonlarının azaltılmasını gerçek anlamda teşvik eden, piyasa odaklı bir mekanizmadır. Bu ticaretin, zararlı gaz emisyonunun azaltılmasına ve bu amaçla şirketlerin inovativ süreç ve teknolojileri devreye almasının teşvik edilmesine yönelik son derece etkili bir yöntem olduğu açıktır. Nitekim uluslar arası plâtformlarda emisyon ticareti bu güne dek görülen en büyük yasal düzenleme girişimi olarak kabul görmektedir. Emisyon ticaretinin oluştuğu ve sera gazı emisyon azaltımını teşvik eden bu piyasa da Gönüllü Karbon Piyasası olarak adlandırılmaktadır. Karbon Piyasasının tek işlevi karbon emisyonu salımına bir maliyet, emisyon azaltımına bir fiyat koymaktır ve bu piyasa emisyon salım hakkı için tahsisat ayrılmasına veya emisyon azaltımına kredi tahsisine imkân verir. Kyoto Protokolüne taraf olan bütün ülkeler uluslararası emisyon ticaretinde kullanılabilen Sınırlanmış Miktarlar (Assigned Amount Unit) konusunda ihtilafa düşeceklerdir. 3 Sınırlı emisyon kotası olan bu ülkeler sınırlanmış miktar hedeflerini tutturmak için, 2008-2012 Kyoto periyodunda ekstra tahsisat almak veya salım hedeflerinde aştıkları miktarın muadili olan miktarda emisyon kredisi kullanmak zorundadırlar. Bu ülkeler önümüzdeki dört yıllık dönemde diğer ülkelerden sınırlandırılmış salım haklarını satın alma yada Temiz Kalkınma/ Ortak Yürütme Mekanizmaları kapsamındaki projelerle kredi alma yoluna gideceklerdir. Teorik olarak ana emisyon salım hakkı satıcısı ülkeler Doğu Avrupa ülkeleri, Rusya ve Ukrayna dır. Bu ülkelerin reel emisyon salım miktarları Kyoto protokolünde kendileri için belirlenen kotalarının altındadır. 2 Türk Yapısal Çelik Derneği, İklim Değişikliği, Kyoto Protokolü ve Demir Çelik konulu makaleden 22.09.2005 www.tucsa.org/tuc30 3 Carbon 2007-13 Mart 2007 tarihli Point Carbon Dergisi s 3 12

Karbon Piyasasının İşleyişi ve Aktörleri Karbon ticaretinin işleyişinde ana aktörler alıcılar, satıcılar ve aracılardır. Projenin gerçekleştirildiği ev sahibi ülkeler genellikle emisyon kotasından daha az karbon kullandığı için emisyon hakkını satan ülke/firmalardır. Ev sahibi ülke, proje konusu yatırım yenilenebilir/yeşil enerji yatırımları yaparak, enerji verimliliğini artıran uygulamalar ile ağaçlandırma ya da metan tutumuna ilişkin projeler yaparak muhtemel karbon salımını düşürerek elde ettiği salım tasarrufunu alıcılara pazarlamaktadır. Emisyon hakkının alıcısı olan gruplar ise yapılan söz konusu yatırım sonucu elde edilen karbon tasarrufunu miktarı ve piyasada oluşan fiyat ölçeğinde satıcıdan satın almaktadır. Uluslar arası Karbon Fonu konusundaki raporlara göre 2005 yılında 10 ilâ 25 milyon ton (Mt) CO2e büyüklüğündeki karbon ticaret hacminin, 2010 yıllarında 400 Mt CO2e ye ulaşması beklenmektedir. 4 Karbon değişimi temel olarak iki şekilde gerçekleşmektedir. Birincisi; üst emisyon salım sınırını geçen kirleten firma üst limit ticareti (cap and trade) ile pazarlanabilir emisyon permisi veya kredisi satın alır.5 İkincisi emisyon salım sınırını geçen kirleten firma, fazladan saldığı emisyonu karşılamak veya dengelemek üzere, doğrudan yaptığı yenilenebilir enerji ve/veya diğer projeler ile emisyon kredisi elde eder. Önümüzdeki üç yıl içinde karbon emisyon talebinin ise 500 Mt ulaşacağı tahmin edilmektedir. 6 Aşağıdaki şemada proje tabanlı karbon ticaretini işleyişi gösterilmeye çalışılmıştır. Karbon piyasasında, kendi faaliyetleri ve müşterileri adına alıcı olan firmalar (örneğin: Havayolu firmaları, seyahat acenteleri, otomobil veya petrol şirketleri), belirli Proje Tabanlı Karbon Ticaretinin İşleyişi PROJE SAHİBİ Sera gazı emisyonlarını azaltma projesinin sahibi olan firma veya hükümetlerin kullandıkları araçlar: - Yenilenebilir enerji - Enerji verimliliği - Metan tutma - Ağaçlandırma vb. Emisyon azaltım projeleri Proje faaliyetlerinin finansmanını kolaylaştırmak üzere emisyon hakkını satan proje sahipleri $$ Emisyon hakkı Emisyon Hakkı Alıcısı Emisyon hakkını satın alan hükümetler, firmalar veya diğer gruplar Yasal zorunlulukları yerine getirmek için emisyon hakkını satın alan alıcılar Gönüllü taahhütlerini yerine getirmek için emisyon hakkı satın alanlar faaliyetlerdeki organizatörler (örneğin: 2005 G8 zirvesi, 2006 Dünya Futbol Kupası vb) ve tüzel kişiler alıcı olabilmektedir. Satıcılar ise toptancı ve perakendeciler olarak iki ana grupta toplanabilir. Bu toptancı ve perakendeciler; emisyon hakkını satın alıp tekrar satanlar sera gazı emisyonunu azaltmak üzere yapılan projeleri geliştirenler ile bu projelerin doğrudan satıcısı olan firmalardır. Karbon piyasasında alıcı ve satıcıyı karşılaştıran ve bu ticarette aracı durumunda olanlar ise proje geliştiricileri ile komisyonculardır (broker). Bunun yanında emisyon sağlayıcısı firmaları seçmekte müşterilerine yardımcı olan ve ofset proje evrakını hazırlayan danışman firmalar da mevcuttur. Gönüllü Karbon Piyasasının Oluşma Nedenleri Kyoto Protokolü ile ortaya konan mekanizmalar, sürecin bürokratik yanının yavaş ilerlemesi ve protokolün hava taşımacılığı gibi sektörleri ele alması nedeni ile, iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasına yönelik çabaların etkinliğini ve hızını azaltmıştır. Ayrıca çevre bilinci yüksek birey ve sivil toplum örgütlerinden gelen talepler, kurumsal sosyal sorumluluk projeleriyle çevreye verdikleri önemi müşterilerine kanıtlamak isteyen kurumlar da Kyoto Protokolü çerçevesinde yürüyen mekanizmalardan kendi başlarına doğrudan yararlanamayacakları için bu gönüllü piyasa oluşmuştur. Bu piyasa ile STK lar ve firmalar emisyon azaltımı konusundaki ticarette (hükümetleri Kyoto Protokolüne taraf olmasa da), aktif rol alabilmektedirler. 7 Aşağıdaki şemada potansiyel emisyon salım hakkı satıcısı olacak ülkeler ve bölgeler gösterilmiştir. Bütün politika ve tedarik plânları oluşturulduğunda ülke ve bölgelerin net açık pozisyonları görülmektedir. Doğu Avrupa ülkelerinin zengin sınırlanmış emisyon salım (AAU- Assigned Amount Unit) haklarını satmak konusunda tereddüt edecekleri beklenmektedir. Bunun bir nedeni, bu ülkelerin gelecekte bu fazla tahsisatlarına ihtiyaç duyacak olmalarıdır. Diğer bir neden de fazla tahsisatı olan bu Doğu Avrupa ülkelerinin çevre komşuları olan Batı Avrupa ülkelerinden gelecek daha cazip emisyon ticareti fırsatlarıdır. 4 Environmental Finance article by Marc Kenber, Climate Group, Marc 2007 5 Scientific American December 2007 p.47 6 Ecosystem Marketplace Article, April 2006 7 Dr.Aslı Sezer ÖZÇELİK tarafından Point Carbon firması adına yapılan sunumdan alınmıştır. Uluslararası Kocaeli Çevre Teknolojileri Fuarı- 07.06.2007 sunum 13

Bununla birlikte Rusya ve Ukrayna, emisyon ticareti için uygun koşullar oluştuğunda kendi fazla tahsisatlarının bir bölümünü satma kararı alabilirler. Aşağıda 2005 ve 2006 yıllarında gerçekleşen karbon ticaretinin hacmi (milyon ton ve milyon olarak) ve 2007 yılı için gerçekleşme tahminleri verilmiştir.8 2005 2006 2007 Nihaî Rakamlar Nihaî Rakamlar Tahmin (Mt) (milyon ) (Mt) (milyon ) (Mt) (milyon ) AB Emisyon Ticaret Sistemi Toplam 362 7,218 1,017 18,143 1,750 18,503 Diğer Emisyon Ticaret Sistemleri Temiz Kalkınma Mekanizmaları İkincil Temiz Kalkınma Mekanizmaları 7.8 52 31 300 50 500 397 1,985 523 3,349 456 3,260 4 50 40 571 96 1,061 Ortak Yürütme Mekanizmaları 28 96 21 95 45 277 TOPLAM 799 9,401 1,632 22,458 2,397 23,601 Aşağıda emisyon azaltım piyasasında kullanılan Kyoto mekanizmalarının 2006 yılında gerçekleşen fiziksel (milyon ton CO2) ve finansal dağılımı verilmiştir. EU ETS: AB emisyon ticaret sistemi kapsamında gerçekleşen - CDM: Temiz Kalkınma Mekanizmaları projeleri - JI: Ortak Yürütme Mekanizmaları projeleri - Other: Bölgesel emisyon ticaret sistemleri kapsamında gerçekleşen Gönüllü Karbon Piyasasının uygulamalarına dönük eleştirel yorumlar çevreci STK lar ve çevreci basından gelmektedir. Çünkü bu uygulamalar tamamen gönüllü çerçevede yürütüldüğü için, karbon emisyonu denkleştirmesi amacıyla uygulanacak projenin gerçek anlamda bu işlevi gerçekleştirip gerçekleştirmediğini kontrol edip sınayacak kurul, kanun veya kayıt sistemi mevcut değildir. Bu piyasa aynı zamanda, Kyoto Protokolü çerçevesinde oluşan mekanizmaların yaşanarak denendiği büyük bir öğrenme sürecidir. Bu nedenle Gönüllü Karbon Piyasasına şüphe ile yaklaşan gruplar; bu proje uygulamalarının prensiplere uygun, doğru ve şeffaf olması durumunda Gönüllü Karbon Piyasasının iklim değişikliği ile mücadeleye ciddi katkı sağlayacağını da kabul etmektedirler. Gönüllü Karbon Piyasası dâhilinde gerçekleştirilen proje uygulamalarının bireysel ve toplumsal düzeyde farkındalık yaratma ve ciddi önlemleri hayata geçirme konusunda da etkisi olduğu bilinmektedir. Gönüllü karbon finansından gelişmekte olan Kyoto Protokolüne taraf olmayan ülkelerin yanı sıra İngiltere, Amerika, Kanada gibi gelişmiş ülkeler de yararlanmaktadırlar. Ülkeye yabancı sermaye girişi sağlaması, sürdürülebilir kalkınmaya sağladığı katkılar, bu projelerle enerji maliyetlerinin düşmesi ve toplumsal farkındalık yaratması gibi nedenler ülkelerin Gönüllü Karbon Piyasasına kucak açmasına neden olmaktadır. 8 Carbon 2007-13 Mart 2007 tarihli Point Carbon Dergisi s 5 14

Özmen DEMİR Uzman Yard. İç Kontrol Müdürlüğü Yirminci yüzyılın ikinci yarısında sanayi ve ticarette girilen yeni dönemde en çok sözü edilen kavramlar "globalleşme" ve "imhacı rekabet"tir. Korumacılığın büyük ölçüde kaldırılması, gümrük oranlarının azaltılması, yabancı sermayeye geniş olanakların tanınması ve diğer birçok gelişme, güçlü ve dinamik kuruluşların ulusal sınırların çok daha ötesine erişmelerine fırsat vermiştir. Bu yönüyle bakıldığında globalleşme geniş bir ekonomik yayılma anlamına gelir. Globalleşmenin en belirgin sonucu rekabetin sertleşmesidir. İşte bu rekabette iş dünyasında boy gösteren firmaların ellerinde bulundurduğu pazar paylarını kaybetmemeleri, yeni pazarlar yaratmaları ya da yaşamlarını sürekli kılabilmeleri için belki de bugüne kadar hiç olmadığı ölçüde insan kaynaklarına önem vermeleri gerekliliğini de beraberinde getirmiştir. Günümüzde İnsan Kaynakları Yönetimine gereken önemi veren işletmelerin diğer işletmelere göre daha fazla başarılı olduğunu açıkça görülmektedir. 1.1. İnsan Kaynakları Yönetiminin Tanımı ve Tarihi Gelişimi Literatürde insan kaynakları yönetimi ile ilgili birçok tanım mevcuttur. Bunlardan bazıları; İnsan kaynakları yönetimi insan öğesini ön plana çıkaran, onu örgütün merkezinde gören personel yönetimine çağdaş bir bakış açısıdır. İnsan kaynakları yönetimi işletme içerisinde insanın stratejik öneminin farkına vararak, onu bir maliyet unsuru olarak görmekten çok, işletmeye değer katan, işletmenin etkinlik ve verimliliğe ulaşmasında önemli derecede katkısı olduğunu kabul eden bir yaklaşımdır. İnsan kaynakları yönetimini, herhangi bir örgütsel ve çevresel ortamda insan kaynaklarının örgüte, bireye ve çevreye yararlı olacak şekilde, yasalar çerçevesinde, etkin ve verimli bir şekilde yönetilmesini sağlayan işlev ve çalışmaların tümü olarak tanımlamak mümkündür. İnsan Kaynakları yönetimini herhangi bir örgütsel ve çevresel ortamda insan kaynaklarının örgüte, bireye ve çevreye yararlı olacak şekilde, yasalara da uyularak, etkin yönetilmesini sağlayan işlev ve çalışmaların tümü olarak tanımlayabiliriz. İnsan Kaynakları Yönetimi, insan ilişkileri, yönetim ve personel yönetimi konusundaki bilgi ve ilkeleri bir bütün içinde ve farklı bir bakış açısı ile ele alır. Dolayısıyla insan kaynakları yönetiminin tarihçesini insana ilişkin bilgilerin edinildiği ilk çağlara kadar götürmek mümkündür. İnsan Kaynakları Yönetimi 1950 li yıllarda hissedilmeye başlanmasına rağmen örgütsel ortamda insana yönelik yaklaşımlar oldukça eskidir. Böylece İnsan Kaynakları Yönetimi, insanı temel alan ve onun daha etkin, verimli, yararlı ve üretken olması, diğer yandan iş doyumuna sahip ve mutlu olabilmesi için gereken düzenlemelerin tamamını kapsar. Çalışma ortamında kişinin işe alınmasından, uyum eğitimine, ücret ayarlamasına, işyeri ile olan hukuki bağına, verimliliğine, performans değerlemesine, maddi ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasına ve nihayet işten ayrılmasına kadar ki tüm süreçler, insan kaynakları yönetimi uygulamaları çerçevesinde gerçekleştirilir. Günümüzde İnsan Kaynakları Yönetimi nin önemi şu sorunlar nedeniyle her zamankinden çok artmıştır. 1. İşgücüyle ilgili maliyetler 2. Verimlilik 3. Değişimler 4. İşgücündeki olumsuzluk belirtileri 15

1.2. İnsan Kaynakları Yönetiminin Amaçları Genel olarak İKY nin (İnsan Kaynakları Yönetimi) amacı, ahlaki ve sosyal sorumluluk anlayışıyla çalışanların örgüte olan yaratıcı katkılarını arttırmaktır. İKY nin diğer amaçlarını aşağıdaki şekilde sırlamak mümkündür; 1.2.1.Toplumsal Amaç Toplumsal amaçtan ifade edilmek istenen; toplumdan gelen istek ve baskıların örgüt üzerindeki olumsuz etkileri en aza indirilmesi, toplumun ihtiyaçlarına karşı ahlaki ve sosyal sorumluluk bilincine sahip olunmadır. 1.2.2. Örgütsel Amaç İKY nin örgütsel etkinliğe katkıda bulunmak için var olduğunu kabul etmektir. Bu anlamda insan kaynakları biriminin örgütsel amacı gerçekleştirmeye yardımcı olduğunu söyleyebiliriz. 1.2.3. İşlevsel Amaç Örgütün ihtiyaçlarına uygun bir düzeyde insan kaynakları biriminin katkısını sürdürmek amacıdır. İKY, örgütün ihtiyaçlarından daha fazla veya daha az karmaşık olduğunda kaynakların israf edilmesi riski olduğundan işlevsel amaç büyük önem taşımaktadır. 1.2.4. Kişisel Amaç Kişisel amaçlarını gerçekleştirmede işgörenlere yardım etmek. İşgörenlerin istihdamları sürdürülmek, motive edilmek isteniyorsa onların kişisel ihtiyaçları karşılanmalıdır. Aksi takdirde işgören performansı ve tatmini azalabilir ya da işgörenler örgütü terk edebilirler. 1.3. İnsan Kaynakları Yönetiminin İşlevleri Organizasyonlarda hayata geçirilmeye çalışılan İKY uygulamaları genelde Toplam Kalite Yönetimi ortamında gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Yani daha çok Toplam Kalite Yönetiminin insan faktörünün vazgeçilmez bir uzantısı olarak İKY gündeme getirilmektedir. Teknik olarak İnsan Kaynakları Yönetiminin işlevlerine bakacak olursak; İnsan Kaynakları Politikasının Tespiti. Personel Organizasyonu. İnsan Kaynakları Plânlanması. Performans Yönetimi. Ücret Yönetimi. Eğitim Yönetimi. Motivasyon Yönetimi. Kalite Yönetimi. Bilgi Yönetimi. Vizyon Yönetimi. İnsan kaynakları yönetimi işlevlerinin ne kadar uygulandığının tespiti, firmalarda olup biten hakkında genel bir tablo çıkarmamıza yardımcı olacaktır. Bunun yanında İKY nin işlevlerinin uygulamada firmalar tarafından tamamen hayata geçirildiğini söylemek oldukça iddialı bir yaklaşım olacaktır. 1.4. Türkiye deki Firmaların İnsan Kaynakları Yönetimine Bakış Açıları Günümüzde insan kaynakları yöneticileri personel yöneticileri şeklinde algılanmaya başlamıştır. İyi bir insan kaynakları yöneticisinden iyi bir düzeyde iş bilgisi, fonksiyonel ve organizasyonel liderlik ve hedefleri iyi analiz yapabilen etkilemeye dayalı yönetici formasyonu beklenmektedir. Diğer bir deyişle insan kaynakları yöneticilerinin önceden harekete geçebilme kabiliyetine, sağlam ve kararlı bir kişiliğe, vizyon doğrultusunda çalışanları yönlendirebilme kapasitesine, grup yönetim becerisine, iyi bir iletişim yeteneğine ve son olarak objektif bir bakış açısına sahip olmaları gerektiği söylenebilir. Türkiye deki uygulamalara baktığımızda mühendislerin, üretim müdürleri veya imalat müdürlerinin İKY yöneticisi olduğu yapılan araştırma sonuçlarından açıkça görülmektedir. İşletme formasyonun ise daha çok dışardan alınan kurslar seminerler veya daha sonradan yapılan yüksek lisans gibi çalışmalarla kapatılmaya çalıştığı yine yapılan araştırmalarda dikkat çeken diğer bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. 16

Ülkemizde iş dünyasına bakacak olursak, pratikte işlerlilik kazandırılmaya çalışılan insan kaynakları yönetimi uygulamalarının başarısı firma başarısına endekslendiği görülmektedir. Sistemin başarısı ise iş sonuçları, müşteri tatmini, çalışanların memnuniyeti ve topluma katkı olarak adlandırılan dört temel faktörle açıklanmaya çalışılmaktadır. Genelde firmalar firma içerisinde yaptıkları değişiklerin hedeflerine ulaşma konusunda kendilerine ne kadar katkı sağladığını görmek için aynı faaliyet alanında faaliyet gösteren diğer firmalarla Bench-mark yapmaktadırlar. Bench-marking yaparak elde ettikleri sonuçlar neticesinde firmalar insan kaynakları yönetiminde ne ölçüde başarılı olduklarını tespit etmektedirler. Yine ülkemizdeki firmalarda çalışan insan kaynakları uzmanlarının çoğunluğu gerekli 'know-how' ve uygulamalara rehberlik edecek araştırma sonuçlarına sahip değillerdir. Uzmanlık eksikliğinden dolayı, birçok organizasyon yeterli düzeyde kaliteli olmayan danışmanlık şirketlerinden yardım almakta ve/veya yerel ve uluslararası platformda insan kaynakları kıyaslamalarına doğru kaymaktadırlar. Ortaya çıkan sonuç; firma dışındaki kaynaklardan ithal edilen nispeten etkili insan kaynakları sistemleridir. Birçok organizasyon bu sistemlerin ihtiyaçlarını karşılamadığını belirtmektedir. İnsan kaynakları departmanları bir yandan işe alma-yerleştirme, eğitim ve gelişim, ücret yönetimi, kariyer yönetimi ve performans değerlendirmesi gibi daha etkili ve objektif insan kaynakları fonksiyonları kurmakta zorlanırken, diğer taraftan artan globalleşmeden kaynaklanan organizasyonel ihtiyaçları karşılamak için sistemleri yenilemek durumundalardır. Örneğin, iyice yerleştirilmiş ve etkili bir işe alım sistemine sahip olmadan, insan kaynakları departmanlarından etkin bir işe alım sistemi oluşturmaları istenebilmektedir. Benzer olarak, iyice yerleşmiş objektif bir performans değerlendirmesine sahip olmadan, insan kaynakları uzmanlarından şirket satınalma ve birleşmelerinde performans yönetimi için mevcut sistemleri yenilemeleri istenebilmektedir. Dolayısıyla, asıl zorluğun öncelikler konusunda karar verememek olduğunu söyleyebiliriz. Organizasyonel açıdan baktığımızda, öncelikler organizasyonların yenilenmesi, şirket satınalma-birleşmeleri ve takım çalışması vb. ile ilgili olan insan kaynakları konularıdır. Akademik açıdan baktığımızda, öncelik insan kaynakları fonksiyonları içinde etkili sistemler kurarak gelecekteki zorlukları karşılayabilecek sağlam bir temel oluşturmaktır. Sonuç İnsan Kaynakları Yönetimi, son zamanlarda işletmeler tarafından bugüne kadar hiç olmadığı ölçüde önem verilmeye başlanan yeni bir yönetim disiplinidir. İnsan Kaynakları Yönetimi, personel yönetiminin yapısal ve işleyiş yönünden bölünmüşlüğünü ortadan kaldırmak, kapsamlılığını ve bütünlüğünü vurgulamak amacı ile yirminci yüzyılın son çeyreğinde benimsenen yönetsel bir yaklaşımdır. Bugün gerek ulusal pazara sahip gerekse de yerel bir kitleye hâkim büyük, orta hatta küçük boy işletmeler İnsan Kaynakları Yönetimi nin yükselen trendinin etkisi altında kalmışlar ve bünyelerinde bir insan kaynakları departmanının istihdamını lüksten çok mutlak bir ihtiyaç olarak algılamışlardır. Günümüzde işletmelerin belirledikleri amaçlara en etkin ve verimli bir şekilde ulaşabilmeleri, yoğun rekabet ortamında ayakta kalabilmeyi başarıp, büyümelerini ve gelişmelerini sağlayabilmeleri etkin bir insan kaynakları yönetimi uygulayıp uygulamamaları ile doğru orantılı olarak gelişeceği açıkça görülmektedir. İşte bu noktada günümüz işletmelerinin insan kaynakları yönetimine gereken önemi vermeleri ve bunun için gerekli özveriyi göstermeleri gerekmektedir. KAYNAKLAR BUMİN, Birol; İşletmecilikte Çağdaş Yönelimler, Ankara, Gazi Kitabevi, 2003. BÜYÜKUSLU, A. Rıza; Globalizasyon Boyutunda İnsan Kaynakları Yönetimi, İstanbul, Der Yayınları, 1998. CANMAN, A. Doğan; Çağdaş Personel Yönetimi, Ankara, Todaie Yayınları, 1994. Charles J. Fombrun, Noel, M. Tichy, Mary Anne Devanna; Strategic Human Resource Management, John Wiley&Sons, 1984. DURSUN, Bingöl; İnsan Kaynakları Yönetimi, İstanbul, Beta Yayınları, 4.Baskı,1998. FİLİZÖZ, Berrin; İnsan Kaynakları Yönetiminde Uluslararası Yaklaşım Gerekliliği, Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, cilt 4, sayı 1, 2003. TÜRKEL, U. Asuman; İnsan Kaynaklarının Etkin Yönetimi, İstanbul, Türkmen Kitabevi, 1998. 17