SÜLEYMANİYE VAKFI UZAKTAN SEMİNER MERKEZİ (SUSEM) Ders: İslam Hukukuna Giriş Hafta-11 KİTAP-SÜNNET İLİŞKİSİ (Nebi ve Resul Kavramları) Hazırlayan: Doç. Dr. Servet Bayındır İ.Ü. İlahiyat Fak. Öğr. Üyesi & Süleymaniye Vakfı Araştırmacı
KİTAB IN SÜNNET E GÖRE KONUMU Fıkıhta Sahih Sünnet hüküm kaynağı olarak kabul edilir. Sünnet in dell olduğuna dair genelde aşağıdaki ayetler örnek gösterilir. ق م أ ط يع ىا للا و انز س ىل فئ ن ت ى ن ى ا ف ئ ن للا ال ي ح ب ان ك اف ز يه { سىرة آل عمزان )32( Deki Allah a ve Rasulüne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kafirleri sevmez. )80( م ن ي ط ع الر س ول ف ق د أ ط اع للا و م ن ت و ل ى ف م ا أ ر س ل ن اك ع ل ي ه م ح ف يظ ا } سورة النساء Kim Rasüle itaat ederse Allah a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince seni, onlara bekçi göndermedik. ي ا أ ي ه ا ان ذ يه آم ى ىا أ ط يع ىا للا و أ ط يع ىا انز س ىل و أ و ن ي األ م ز م ىك م } )59( سىرة انىساء Ey iman edenler! Allah a itaat edin, Rasüle ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin.
KİTAB IN SÜNNET E GÖRE KONUMU و أ ط يع ىا للا و أ ط يع ىا انز س ىل و اح ذ ر وا ف ئ ن ت ى ن ي ت م ف اع ه م ىا أ و م ا ع ه ى ر س ىن ى ا ان ب ال غ ان م ب ي ه} سىرة انمائدة )92( "Allah'a itaat edin, Rasûl'e de itaat edin ve kötülüklerden) sakının. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki Rasulümüzün görevi apaçık duyurmaktır. و أ ط يع ىا للا و ر س ىن ه إ ن ك ىت م م ؤ م ى يه { سىرة األوفال )1( Eğer gerçekten müminseniz Allah a ve Rasulüne itaat edin ي ا أ ي ه ا ان ذ يه آم ى ىا أ ط يع ىا للا و ر س ىن ه و ال ت ى ن ى ا ع ى ه و أ وت م ت س م ع ىن { سىرة األوفال )20( Ey iman edenler! Allah a ve Rasulüne itaat edin, işittiğiniz halde ondan yüz çevirmeyin. و أ ق يم ىا انص ال ة و آت ىا انز ك اة و أ ط يع ىا انز س ىل ن ع ه ك م ت ز ح م ىن { سىرة انىىر )56( Namazı kılın; zekatı verin; Rasüle itaat edin ki merhamete nail olasınız
KİTAB IN SÜNNET E GÖRE KONUMU Görüldüğü üzere usulde Sünnet in kaynak olduğuna ilişkin Kur andan delil getirilen ayetlerin hemen tümünde Rasül kavramı geçer. Ancak şurası kesindir ki Kur an da Peygamberleri ifade etmek üzere Resul dışında bir de Nebi kavramı kullanılır. Hz. Muhammed hem Nebi hem de Resuldür. Dolaysıyla Hz. Muhammed in Sünnetinin fıkıhtaki kaynaklık derecesini anlayabilmek için Kur an ın bu kavramları hangi anlamlarda kullandığını tespit gerekir. Bu tespit yapılmadığında önce peygamber in, ondan yola çıkılarak başka beşerlerin ilahlaştırılması söz konusu olmaktadır. Bu da İslam ın diğer dinlerin uğradığı duruma düşme tehlikesini gündeme getirir.
1.Geleneksel Kabule Göre Nebi ve Resul Kavramları: Geleneksel kabule göre Resul kendine kitap indirilen ve ayrı bir şeriatı olan peygambere denir. Nebi ise kendisine ayrı bir kitap verilmediği halde, başka bir resulün kitabı ve şeriatı ile amel eden peygambere denir (Bilmen, İlmihal, s.17) 2. Kur an a Göre Nebi ve Resul Kavramları: Nebî lügatte değeri Allah tarafından yükseltilmiş kişi veya haber veren kişi anlamına gelir. En âm 83 ve devamı ayetlerde Nuh tan İsa ya kadar 18 peygamber in adı sıralanır ve sonra şöyle denir: Bunların babalarını, soylarını ve kardeşlerini de seçtik; onlara doğru yolu gösterdik.
Hz. Peygamber in hadislerinde sayılarının 124 bin olarak bildirildiği nebîlerden her biri, yukarıdaki âyette adı geçen 18 nebînin ya babaları, ya kardeşleri ya da soyları grubuna girer. Allah Teâlâ o ayetlerin devamında şöyle buyurmuştur: أ ن ئ ان ن ت ا ى ان ك ت اب ان ح ك ى ان ب ة : Onlar, kendilerine kitap, hüküm ve nebîlik verdiğimiz kimselerdir. (En âm 6/89)
Kaynaklarda dört ilahi kitabın indirildiği bildirilir. Bunlar; Tevrat, İncil, Zebur ve Kur an-ı Kerimdir. Peygamberimize atfedilen bir rivayette Âdem e 10 suhuf, Şît e 50 suhuf, İdris e 30 suhuf ve İbrahim e (a.s) 10 suhuf olmak üzere toplam 100 suhufun indiği de ileri sürülür. Dolayısıyla geleneğe göre toplam sekiz peygambere kitap verilmiştir; yani yalnızca bu sekiz kişi Resuldür. Oysa Kur an da, az önce görüldüğü üzere bütün Peygamberlere/nebîlere kitap verildiği bildirilmektedir. (Al-i İmran, 3/81; En âm 6/89).
Kur an da nebîler resul veya mürsel olarak adlandırılır. Resul (elçi) birinin sözünü - kendinden bir şey katmadan - başkasına ulaştırmakla görevli kişi ye denir. Kur an dan anlaşıldığına göre Nebîlik makamına ulaştırılan her kişiye aynı zamanda resullük görevi de verilmiştir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: يا عهي انرسم إالانبالغ "Resullere apaçık tebliğden başka ne düşer?" (Nahl 16/35) نا أن ا انرس ل بهػ يا أ زل إن, فإ نى فعم ف ا بهؽت رسانت "Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et, bunu yapmazsan onun resullüğünü yapmamış olursun" (Maide 5/67)
Kur an da Peygamberler dışında başka hiç kimse nebî olarak nitelendirilmez. Fakat Resul veya Mursel şeklinde isimlendirilen kişiler vardır.,(الر س ول) Mısır Melikinin Yusuf a (as) gönderdiği elçi resul (ال م ر س ل ون ( mürsel Belkıs ın Süleyman a (as) gönderdiği elçiler ise (Neml, 27/35) olarak nitelendirilmiştir. Mısır Melikinin elçisi ile ilgili âyet şöyledir: و ق ال ال م ل ك ائ ت ون ي ب ه ف ل م ا ج اءه الر س ول ق ال ار ج ع إ ل ى ر ب ك ف اس أ ل ه م ا ب ال الن س و ة الال ت ي ق ط ع ن أ ي د ي ه ن Kralın resulü geldiğinde Yusuf dedi ki: Efendine dön de sor bakalım, ellerini kesen kadınların derdi neymiş? (Yusuf 12/50)
Bu âyetlerden şu sonuca ulaşılır: Kur an a göre her Nebi Resul fakat her Resul Nebî değildir. Geleneksel anlayışa göre İsmail (a.s) nebidir ve fakat resul değildir. Çünkü ona verilmiş kitap ve şeriat yoktur. Oysa şu âyet onun hem nebi hem de resul olduğunu bildirir: و اذ ك ر ف ي ال ك ت اب إ س م اع يل إ ن ه ك ان ص اد ق ال و ع د و ك ان ر س و ا ل ن ب ي اا Bu kitapta İsmail i de an, o verdiği sözde durmuştu; nebî olan resul idi. (Meryem 19/54)
Nebi ve Rasul ayırımının dersimiz açısından önemi: Kur an da nebîye itaati emreden hiçbir âyet yer almaz. Fakat Resüle itaati emreden çok sayıda ayet vardır. Dolayısıyla emredilen itaat peygamber in (nebînin) şahsına değil, onun Resul sıfatıyla tebliğ edip uyguladığı kitabadır. Konuya ilişkin olarak Allah Teâlâ şöyle buyurur: من يطع الرسول فقد أطاع هللا Kim resule itaat ederse Allah a itaat etmiş olur. (Nisa 4/80).
Allah ın resulü, Allah ın kelamına müdahale edemez. Allah Teâlâ şöyle buyurur: و ل و ت ق و ل ع ل ي ن ا ب ع ض ا ل ق او يل. ل خ ذ ن ا م ن ه ب ال ي م ين. ث م ل ق ط ع ن ا م ن ه ال و ت ين. ف م ا م نك م م ن أ ح د ع ن ه ح اج ز ين Eğer o (Muhammed), bize karşı, bazı sözler uydursaydı, onu kuvvetle yakalardık, sonra onun şah damarını koparırdık. Hiçbiriniz de onu koruyamazdınız. (Hakka 69/44 47) Dolaysıyla: Allah, kendi ahkamını bize sadece resulleri aracılığıyla bildirdiği yani resulün, rasüllük esnasındaki sözü Allah ın sözü olduğu için, resulün helal kıldığı Allah ın helal kıldığı, haram kıldığı da Allah ın haram kıldığı şey olur.
ان ن ن ت ب ع انر س ل ان ب ي األ ي ي ان ي ن ج د ي ك ت ب ا ع د ى ف ي انت ر ا ة اإل ج م ن ؤ ي ر ى ب ان ع ر ؾ ن ا ى ع ان ك ر ن ح م ن ى انط ب ا ت ن ح ر و ع ه ى ان خ ب آئ ث ن ض ع ع ى إ ص ر ى األ ؼ ال ل ان ت ي ك ا ت ع ه ى ف ان ن تي ا ب ع ز ر ص ر ا ب ع ا ان ر ان ي أ ز ل ي ع أ ن ئ ى ان ف ه ح Kendilerini koruyan (Yahudi ve Hıristiyan)lar, bu elçiye, bu ümmi nebiye uyanlardır. Onu yanlarındaki Tevrat ta ve İncil de yazılı bulurlar. O, onlara iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklar. Temiz ve lezzetli şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar. Ağır yükleri ve üzerlerindeki bağları kaldırıp atar. Kim ona inanır, onu destekler, ona yardım eder ve onunla birlikte indirilen nura uyarsa, işte onlar umduklarına kavuşurlar. (Araf 7/157) Peygamberler âyetleri tebliğ ederken resuldürler. Allah onlara ne indirmişse ancak onu tebliğ eder, bir hata veya ilave yapmazlar.
Peygamberler ayetleri hayata tatbik ederken, yani onlardan hikmetle hüküm çıkarırken ve uygularken hata etmeleri mümkündür. Çünkü aynen tebliğ ayrı, tebliğ edilmiş bir ayetten hüküm çıkarıp uygulama ayrı şeylerdir. Peygamberlerin hata yaptıklarından bahseden âyetlerde resul değil hep nebi kelimesi kullanılır. Mesela Bedir esirleri ile ilgili olarak şöyle buyrulur: م ا ك ان ل ن ب ي أ ن ي ك ون ل ه أ س ر ى ح ت ى ي ث خ ن ف ي ا ل ر ض ت ر يد ون ع ر ض الد ن ي ا و هللا ي ر يد اآلخ ر ة و هللا ع ز يز ح ك يم. ل و ل ك ت اب م ن هللا س ب ق ل م س ك م ف يم ا أ خ ذ ت م ع ذ اب ع ظ يم. Hiçbir nebî, savaş meydanında iyice ağırlığını koyuncaya kadar esir alma hakkına sahip değildir. Siz dünya malı istersiniz; Allah ise sizin için sonrasını ister. Allah güçlüdür, doğru karar verir. (Zafer sizin olacak diye) Allah tarafından yazılmış bir yazı olmasaydı aldığınız (o esirlerden) dolayı sizi ağır bir azap yakalayacaktı. (Enfâl 8/67 68)
Peygamber in nebî sıfatıyla yaptığı davranışlar, onun nihai anlamda kişisel davranışlarıdır, onun nebi sıfatıyla bir şeyi haram veya helal kılma yetkisi yoktur. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:.ي ا أ ي ه ا الن ب ي ل م ت ح ر م م ا أ ح ل هللا ل ك ت ب ت غ ي م ر ض ات أ ز و اج ك و هللا غ ف ور ر ح يم Ey Nebî! Eşlerini razı etmeye çabalayarak Allah'ın sana helâl kıldığını niçin haram kılarsın? Ama Allah suçları örter ve merhamet eder. (Tahrim 66/1) Sünnet, bazı usul kaynaklarında belirtildiği gibi Kitap tan bağımsız bir kaynak değildir; Sünnet Kitapta olmayan, Kitaba dayanmayan hüküm koymaz. Sünnet ancak (sahih olması şartıyla) kitabın açıklamasından, ondan Nebinin çıkardığı hükümlerden ibaret olabilir.
Fıkhi bilgiye ulaşılırken Kitap ve Sünnet arasındaki denge sağlıklı bir şekilde kurulmalıdır. Bunun için de Resul ve Nebi kavramlarının aralarındaki anlam farklılıklarına dikkat edilmelidir. Bu iki kavram arasındaki önemli fark göz ardı edildiğinde Sünnet in Kitab a göre tayin edilmiş konumu da gözden kaçar, Kitap-Sünnet ilişkisi isabetli bir şekilde kurulamaz. Böylece Kitap ve Sünnet birbirinden bağımsız iki ayrı bilgi kaynağı olarak algılanmaya başlanır. Sonuçta Allah ın yanında Muhammed (a.s.) (haşa) ikinci şari, hüküm koymaya yetkili ikinci bir merci konumuna yerleştirilir. Böylece Kitap ve Sünnet arasındaki mevcut hiyerarşi alt üst olmaktadır.
SON TEŞEKKÜRLER Doç. Dr. Servet Bayındır 17