HAFTAYA BAKIŞ 11 EYLÜL 2013 ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2015 LANSMANI 24 HAZİRAN 2015 İSTANBUL

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2014 MART İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

Dış Ticaret Verileri Bülteni

* EL KAZANDI BİZ ÖVÜNÜYORUZ *BORSA 2012 DE DE YABANCIYA ÇALIŞTI *İstanbul da kazanıp, New York ta, Londra da şampanya patlattılar

Ekonomi Bülteni. 15 Haziran 2015, Sayı: 15. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

SEKTÖREL GELİŞMELER İÇİNDEKİLER Otomotiv. Beyaz Eşya. İnşaat. Turizm. Enerji. Diğer Göstergeler. Sektörel Gelişmeler /Ağustos

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer. Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü

Sayı: 2009/18 Tarih: Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ekim 2011, No:7

MECLİS TOPLANTISI. Ender YORGANCILAR Yönetim Kurulu Başkanı

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ocak 2012, No: 20

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 74

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI

plastik sanayi Plastik Sanayicileri Derneği Barbaros aros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri

Temmuz Ayı Tekstil Gündemi

Doğu Akdeniz de Enerji Savaşları

GÜNLÜK BÜLTEN 23 Mayıs 2014

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2011, No:5

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 AĞUSTOS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi

AB Krizi ve TCMB Para Politikası

GÜNLÜK BÜLTEN 24 Haziran 2014

Ekim. Günlük Araştırma Bülteni Gün Sonu RAPORU

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2018 KASIM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU ARALIK 2018 İTKİB GENEL SEKRETERLİĞİ HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON AR-GE ŞUBESİ

Küresel Krizden Sonrası Reel ve Mali. Sumru Altuğ Koç Üniversitesi, CEPR ve EAF 14 Mayıs 2010

Ekonomi Bülteni. 17 Ekim 2016, Sayı: 40. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekim. Günlük Araştırma Bülteni Gün Sonu RAPORU


Ekonomi Bülteni. 17 Ağustos 2015, Sayı: 23. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 14 Aralık 2015, Sayı: 39. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Devrim Öncesinde Yemen

TEKSTİL SEKTÖRÜNÜN 2014 YILI MART AYI İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER

109 MİLYAR DOLARLIK YABANCI PORTFÖYÜ VAR

AKP hükümeti zamanında ekonomik büyüme ve istikrar sağlanmıştır

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

Ekim. Günlük Araştırma Bülteni Gün Sonu RAPORU

11-16 ŞUBAT DEMİR CEVHERİ PİYASA FİYATLARI

2010 YILI OCAK-MART DÖNEMİ TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

Araştırma Notu 12/126

Döneminde Türk Bankacılık Sektörü

Dünyada silahlanma artıyor, Türkiye 20'nci sırada

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Aralık 2011, No:16

Ekonomide Değişim. 15. ÇözümOrtaklığı Platformu. 15 Aralık

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2013, No: 56

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ocak 2014, No: 83

2014 YILI EKİM AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

Teknik Bülten 13 Aralık 2016 Salı

2010 OCAK AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mayıs 2012, No: 33

2014 YILI EYLÜL AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI

BAKANLAR KURULU SUNUMU

Dış Ticaret Verileri Bülteni

PİYASALARDA FOMC BEKLENTİSİ

Enerji Ülkeleri.Rusya En Zengin..! 26 Ocak 2015

Günlük Bülten. Gedik Forex Günlük Bülten. Piyasa Gündemi. 5 Temmuz 2017 Çarşamba. BİST-100 rekor tazelediği günü yüzde 0.

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 71

MALİYE BAKANI SAYIN MEHMET ŞİMŞEK İN MAKROEKONOMİK GELİŞMELER İLE 2013 YILI İLK YARI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİNİ

2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

TÜRKon/HED/13-39 DEĞERLENDİRME NOTU. Faks: +90 (212) TÜRKİYE EKONOMİSİ. Sanayi üretiminde kritik gerileme.

24 HAZİRAN 2014 İSTANBUL

Dış Ticaret Verileri Bülteni

Faik ÖZTRAK Tekirdağ Milletvekili

2010 OCAK NİSAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Aralık 2013

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Ağustos 2013

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Nisan 2015

Türkiye nin dış ticaret ve yatırım bağlantıları: Güçlü yönler

GÖSTERGELER YABANCI HAREKETİ:

TÜRKİYE EKONOMİSİNDE YAŞANAN GELİŞMELER VE 2011 YILI EKONOMİK BEKLENTİLERİ. Dr.Süleyman Yaşar. 17 Nisan 2011

Ekonomi Bülteni. 15 Ağustos 2016, Sayı: 32. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Beyaz Saray'daki Trump-Erdoğan Zirvesinden Ne Çıktı?

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

FİNANS KILAVUZ COINKILAVUZ GÜNLÜK BÜLTEN FOREXKILAVUZ HİSSEKILAVUZ. /finanskilavuz. /forexkilavuz. /hissekilavuz.

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Temmuz 2013, No: 65


İHRACATTA VE İTHALATTA TL KULLANIMI

Araştırma Notu 15/179

T.C. EKONOMİ BAKANLIĞI İhracat Genel Müdürlüğü PAZARA GİRİŞ KOORDİNASYON YAPISI VE HEDEF ÜLKELER

Ekonomik Araştırmalar ÖDEME DAVRANIŞLARI. Mayıs Şirketlerin işletme sermayesi ihtiyaçları için iyi stok yönetimi çok önemli

2015 HAZİRAN ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ağustos 2012, No: 38

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2014 EYLÜL İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

Son gelişmeler ardından piyasa ve ekonomi görünümü. Temmuz 2016

İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI

Teknik Bülten. 29 Şubat 2016 Pazartesi

GÜNLÜK BÜLTEN 20 Haziran 2014

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Araştırma Notu 13/156

TEKSTİL SEKTÖRÜNÜN 2014 YILI EKİM AYI İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

İç Savaş Suriye Ekonomisini Nasıl Etkiledi?

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Transkript:

HAFTAYA BAKIŞ 11 EYLÜL 2013 TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ

HAFTAYA BAKIŞ 11 EYLÜL 2013 TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ ANA BAŞLIKLAR TÜRKİYE İLK KEZ FİNALE KADAR YÜKSELDİĞİ YAZ OLİMPİYATLARI VE PARALİMPİK OYUNLARI NIN FİNAL OYLAMASINDA JAPONYA YA KARŞI KAYBETTİ. HÜKÜMET BAŞKALARINI ELEŞTİRMEK, İNANÇ TEMELİNDE TÜRKİYE YE AYRIMCILIK YAPILDIĞINI SAVUNMAK YERİNE, KENDİ KENDİSİNİ VE HATALARINI, İCRAATLARINI SORGULAMALI. AVRUPA FUTBOL ŞAMPİYONASI NA 13 AVRUPA ÜLKESİ VE 13 ŞEHRİN BİRDEN DAHİL EDİLMESİ KARARLAŞTIRILDI. ŞİMDİ FUTBOL FEDERASYONU İSTANBUL UN BU 13 ŞEHİRDEN BİRİSİ OLMASI İÇİN, YARI FİNAL YA DA FİNAL KARŞILAŞMASININ TÜRKİYE DE OYNANMASI İÇİN YENİDEN UEFA YA BAŞVURMAYI PLANLIYOR. GEÇEN HAFTA YAPTIĞIM DEĞERLENDİRMELERDE YER VERDİĞİM ŞEKİLDE, ÇÖZÜM SÜRECİNİN NOKTALANDIĞI, MÜZAKERELERİN DONDURULDUĞU KANDİL TARAFINDAN RESMİ OLARAK AÇIKLANDI. ANCAK BURADA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUS YAPILAN AÇIKLAMADA BU DEFA ÇATIŞMASIZLIK KAVRAMI YERİNE ATEŞKES İFADESİNİN KULLANILMASI VE ATEŞKES İN DEVAM ETTİĞİ VURGUSUNUN YAPILMASIDIR. DAHA ÖNCE 15 EYLÜL DE YAPILMASI KARARLAŞTIRILAN ERBİL DEKİ KÜRT ULUSAL KONGRESİ NİN KÜRT GRUPLARI İÇİNDEKİ ANLAŞMAZLIKLAR NEDENİYLE ERTELENEBİLECEĞİNİ BELİRTMİŞTİM. ŞİMDİ GELEN HABERLER KONGRENİN KASIM AYINA ERTELENDİĞİ YÖNÜNDE. 11 EYLÜL 2013 1

PYD NİN TÜRKİYE DE OFİS AÇMA VE ÖCALAN İLE GÖRÜŞME GİRİŞİMLERİ GÖZ ÖNÜNDE TUTULDUĞUNDA, İLGİNÇ BİR SÜRECE DOĞRU GİDİYORUZ. SALİH MÜSLİM İN ABD YE DAVET EDİLMESİ! TÜRKİYE NİN TERÖR ÖRGÜTÜ DEDİĞİ PYD İLE DİPLOMATİK TEMASI YOĞUNLAŞTIRMASI. PKK YLA DOĞRUDAN MASAYA OTURMA, PKK YI LEGALİZE ETMENİN ZEMİNİNİ OLUŞTURMA ÇABASI OLABİLİR Mİ? ODTÜ OLAYLARININ ZAMANLAMASI, ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ NİN İNŞAAT ÇALIŞMALARIYLA İLGİLİ TAKVİMİ DİKKAT ÇEKİCİDİR. BAŞBAKANIN İKİ AY ÖNCE EYLÜL DE YAYGIN OLAYLARIN BAŞLAYACAĞI İSTİHBARATI ALDIKLARINI MEDYAYLA PAYLAŞTIĞINI DA HATIRLAYIN. BU KOŞULLARDA, İSTER İSTEMEZ, HÜKÜMETİN SEÇİMLER ÖNCESİ BAZI TAHRİKLERLE BİLHASSA İNSANLARI SOKAĞA ÇEKME STRATEJİSİNE YÖNELDİĞİ, BUNDAN OY HESABI ÇIKARTMAYI UMDUĞU AKLA GELİYOR. OLAYLARDAKİ ÖLÜMLER UMURLARINDA DEĞİL. TÜİK İN AÇIKLADIĞI, İKİNCİ ÜÇ AYLIK BÜYÜME HIZI VERİLERİNE, HÜKÜMETİN KENDİSİ BİLE SEVİNEMEDİ. EKONOMİDEKİ ASIL YOĞUN KÖTÜLEŞMENİN BAŞLADIĞI, PARA KAÇIŞININ HIZLANDIĞI VE ARTIK TL NİN DEĞER KAYBININ DİZGİNLEMEDİĞİ MAYIS SONUNDAN BU YANA ORTAYA ÇIKAN GELİŞMELER, ÜÇÜNCÜ VE DÖRDÜNCÜ ÇEYREK BÜYÜME HIZINDA KENDİSİNİ GÖSTERECEKTİR. TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (TÜİK), DÜN BU YILIN NİSAN-HAZİRAN DÖNEMİ İKİNCİ ÜÇ AYLIK DÖNEMİNE İLİŞKİN BÜYÜME HIZI VERİLERİNİ AÇIKLADI. İKİNCİ ÇEYREKTEKİ BÜYÜME HIZI, 2012 NİN AYNI DÖNEMİNE GÖRE YÜZDE 4,4 OLDU. BEKLENTİLER YÜZDE 3,5 CİVARINDAYDI. TÜRKİYE YE YÖNELİK EKONOMİK-SİYASİ-DİPLOMATİK RİSKLERİN YÜKSELMESİ, PARA GELİŞİNİ DURMA NOKTASINA GETİRDİ. SIKINTI GİDEREK BÜYÜYOR. 11 EYLÜL 2013 2

PEŞ PEŞE ÇILGIN PROJELERİ İHALE EDEN HÜKÜMET VE BU İHALELERİ PAYLAŞAN ÜSTLENİCİLER ŞİMDİ KAYNAK DERDİNE DÜŞMÜŞ DURUMDA. ASIL KOMİK VE ACI OLAN DURUM, TÜRKİYE NİN İSYANCILARA DESTEK VERDİĞİ, KADDAFİ NİN DEVRİLMESİ İÇİN NATO OPERASYONUNDA GÖREV ÜSTLENDİĞİ LİBYA NIN TAVRIDIR. LİBYA DAN, 147 MİLYAR DOLARLIK REZERVİNİN BİR BÖLÜMÜNÜ, TÜRKİYE DE TUTMASINI İSTEMEK ZORUNDA KALAN HÜKÜMET, ALDIĞI RET YANITINI İZAH ETMEK ZORUNDADIR. THE ECONOMİST İN EN KIRILGAN EKONOMİLER ENDEKSİNDE TÜRKİYE, İLK SIRAYA YÜKSELDİ. YÜKSELEN PİYASA EKONOMİLERİ (YPE) OLARAK ADLANDIRILAN 26 ÜLKEYİ KAPSAYAN ENDEKSTE, TÜRKİYE KIRMIZI BÖLGEDE BİRİNCİ DURUMDA. TAVAN RİSK PUANI ENDEKSE GÖRE 20. TÜRKİYE NİN RİSK PUANI İSE 18! HÜKÜMET BU TABLONUN GEREKÇELERİNİ SAYARKEN, TÜRKİYE İLE İLGİLİ RİSK ALGISININ BÜYÜMESİNİ VE BÖLGEMİZDEKİ JEOPOLİTİK RİSKİN, YANİ SAVAŞ TİKSİNİN ARTMASINI ÖNE ÇIKARTIYOR. BÖLGEDE SAVAŞ İSTEYEN KİM? SAVAŞ İSTEYENLERİN EN ÖNÜNDE GİDEN, SAVAŞ İÇİN HER İTTİFAKIN İÇİNE GİRERİM DİYEN KİM? SURİYE DE İÇ SAVAŞIN KÖRÜKLENMESİ, DIŞARIDAN TAŞIMA TERÖRİSTLERLE İÇ SAVAŞ ÇIKARTILMASI, İSRAİL İN BULDUĞU ZENGİN PETROL VE DOĞALGAZ REZERVLERİ İÇİN OLABİLİR Mİ? BU KONUDA BAZI SORULARIN YANITLANMASI, BAZI TAKVİMSEL GELİŞMELERİN İYİ SORGULANMASI GEREKİYOR KANIMCA. CEYLANPINAR DA HALK, BURADA DEVLET YOK DİYOR. CEYLANPINAR ÖLDÜ, BAŞBAKAN BİR GELSİN CEYLANPINAR I GÖRSÜN. BAŞBAKANIN BURAYA GELMEYE YÜREĞİ YETER Mİ? DİYOR. BÜTÜN EVLER SATILIK. CEYLANPINAR HALKI GÖÇ EDİYOR. 11 EYLÜL 2013 3

HAFTAYA BAKIŞ 11 EYLÜL 2013 TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ DETAYLAR TÜRKİYE İLK KEZ FİNALE KADAR YÜKSELDİĞİ YAZ OLİMPİYATLARI VE PARALİMPİK OYUNLARI NIN FİNAL OYLAMASINDA JAPONYA YA KARŞI KAYBETTİ. HÜKÜMET OLİMPİYATLARA ADAYLIK SÜRECİNDEKİ İCRAATLARI KONUSUNDA KENDİSİNİ SORGULAMALI 2024 OLİMPİYATLARINA ADAYLIK KONUSUNU ONDAN SONRA GÜNDEMİNE ALMALIDIR. İlk turda Tokyo finale kaldı. Madrid le başa baş çıkan İstanbul içinse ikinci oylama yapıldı ve Madrid kaybetti, İstanbul Tokyo ile finale kaldı. Finalde ise İstanbul Tokyo ya karşı 24 oy farkla, yani açık ara kaybetti. Türkiye nin, ucuna kadar geldiği böylesine önemli bir Uluslararası Spor Organizasyonu na ev sahipliği yapma şansını kaçırmasının ardında siyasi, diplomatik ve ekonomik alanda son dönemde hükümetin art arda yaptığı yanlışlar ve Uluslararası kamuoyu algısı büyük etken oldu. Türkiye; 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası na aday oldu, Avusturya ve İsviçre seçildi. 2012 Avrupa Futbol Şampiyonasına aday oldu, Polonya ve Ukrayna ya kaptırdı. 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası na aday oldu, Fransa seçildi. 2020 Olimpiyatları ile birlikte 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası na talip oldu; Olimpiyatları kaybetti Avrupa Futbol Şampiyonası na ise 13 Avrupa ülkesi ve 13 şehrin birden dahil edilmesi kararlaştırıldı. 11 EYLÜL 2013 4

Şimdi Futbol Federasyonu İstanbul un bu 13 şehirden birisi olması için, yarı final ya da final karşılaşmasının Türkiye de oynanması için yeniden UEFA ya başvurmayı planlıyor. TÜRKİYE VE İSTANBUL FİNALDE NEDEN KAYBETTİ? Bunun nedenleri farklı alanlarda hükümetin ısrarla direndiği yanlışlardan kaynaklandı. Yani hükümet Olimpiyatları kendi eliyle kaybetti, kendi eliyle Tokyo ya teslim etti. İç politikada; Hükümetin muhalefete, medyaya, üniversitelere, toplumsal muhalefete yönelik sert tavrı, Emniyet güçlerinin aşırı şiddete başvurması, yoğun ve kitlesel gözaltı ve tutuklamalar, Sosyal yaşama, yaşam biçimi ve tarzına getirilen yasak ve kısıtlamalar, Medyaya uygulanan ağır baskı ve sansür, düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik sınırlamalar, İnanç ve etnik kimlik konusunda giderek yaygınlaşan, ayrıştırma, karşıtlaştırma ve çatıştırma siyaseti, Dış Politika da; Komşu ülkelerle yaşanan gerginlik ve sertleşen ilişkilerin giderek çatışma boyutuna ulaşması ve savaş riskinin yükselerek gündeme gelmesi, Bölgesel savaş olasılığının artması ve Türkiye nin de buna dahil olması koşullarının oluşmaya başlaması, 11 EYLÜL 2013 5

Hepsinden öte, Başbakanın ve hükümetin savaş konusunda teşvik edici, destekleyici, hevesli tavrı. Ekonomide; Hızla kötüleşen, iç-dış borç, cari açık, dış ticaret açığı, faiz-kur tablosu, TL nin hızlanan aşırı değer kaybı ve çoğu kâğıt üzerinde, 19,2 milyar dolarlık Olimpiyat Yatırım projelerinin finanse edilemeyeceği kaygısı, Buna bağlı olarak, Türkiye ekonomisinin derin finansal-yapısal krize girdiği yönünde giderek güçlenen algı, Sportif olarak; Ülke sporunda giderek büyüyen doping skandallarının artması, şike iddiaları ve buna bağlı davaların, Avrupa dan MEN kararlarının gündeme gelmesi, Türkiye nin ev sahipliğinde bu yıl gerçekleşen Mersin Akdeniz Oyunları nda madalya rekoru kırılmasına karşın, madalya kazanan sporcuların büyük bölümünün dopingli çıkması, altın madalyalı pek çok sporcumuz ve atletimiz için Uluslararası müsabakalardan MEN kararı alınması, Ülkemizin en köklü iki futbol kulübü için açılan şike davalarının, uluslararası spor kamuoyunda, ülke sporuna yönelik olarak yarattığı endişe ve kaygılar, Sporda madalya teşvik sisteminin, Mersin Akdeniz Oyunları öncesinde adeta ticarileştirilerek, (Birinciler için ödül, oyunlar öncesi 500 altına çıkartıldı) ödülün, doping teşvikine dönüşmesi, Spora yönelik siyasi müdahalelerin arttığı algısının ve izleniminin, giderek ulusal ve uluslararası spor kamuoyunda kabul görmeye başlaması, Stadyumlarda slogan yasakları ve ağır parasal yaptırımlar, kadın ve erkek yüzücüler için Ayrı Olimpik yüzme havuzları yapılması projesinin bizzat 11 EYLÜL 2013 6

Başbakan tarafından açıklanması ve bunun sporda siyasi ayrım, cinsiyet ayrımcılığı tartışmalarını gündeme getirerek, yoğunlaştırması, ve daha birçok ilave edilebilecek unsur, ülkemizin 2020 Olimpiyatlarına ev sahipliği şansını yitirmesi üzerinde etken oldu. Oysa, aday adaylığı başvurusunun yapıldığı dönemde, yukarıda sıraladığımız bu sorunların büyük bölümü su yüzüne çıkmamıştı. Adaylık yarışının hızlandığı son 6 aylık dönemde bahsettiğimiz sorunlar büyüyerek karmaşık hale gelince Uluslararası Olimpiyat Komitesi (UOK) delegelerinin kaygısı ve endişesi de büyüdü. GEÇEN HAFTA YAPTIĞIM DEĞERLENDİRMELERDE YER VERDİĞİM ŞEKİLDE ÇÖZÜM SÜRECİNİN NOKTALANDIĞI, MÜZAKERELERİN DONDURULDUĞU KANDİL TARAFINDAN RESMİ OLARAK AÇIKLANDI. ANCAK BURADA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUS YAPILAN AÇIKLAMADA BU DEFA ÇATIŞMASIZLIK KAVRAMI YERİNE ATEŞ KES İFADESİNİN KULLANILMASI VE ATEŞ KES İN DEVAM ETTİĞİ VURGUSUNUN YAPILMASIDIR. PKK ya yakın Fırat Haber Ajansı aracılığıyla birkaç gün önce duyurulan KCK Yürütme Komitesi açıklamasında Geri çekilmenin tümüyle durdurulduğu belirtilmektedir. Hükümeti, demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümünde, adım atmamakla suçlayan Kürdistan Topluluklar Birliği-KCK, PKK nın Türkiye topraklarından çekilmeyi durdurduğunu resmen açıklamıştır. KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı dan yapılan açıklamada, Çatışmasızlığı sağlamamızı, gerillayı geri çekme irademizi ve gerillanın önemli düzeyde Türkiye sınırları dışına çekilmesini önemsemeyen, buna doğru karşılık vermeyen, bu süreci bir oyalama ve bu temelde yerel seçimlere çatışmasızlık ortamında girerek, bir seçim kazanma biçiminde ele alan AKP hükümeti, bu durumun sorumlusudur. 11 EYLÜL 2013 7

Çatışmasızlık ortamında, askeri amaçlı karakol, baraj ve tesisler yapılmasının da sürece iyi niyetli yaklaşılmadığını gösteriyor. Ateşkes ise sürdürülecektir. Bu, AKP hükümetine, PKK lideri Abdullah Öcalan ın projesi doğrultusunda adım atmasına fırsat vermek içindir ifadeleri yer almaktadır. Cemil Bayık da geçen hafta bu yönde bir açıklama yapmış ve 1 Eylül e kadar Türk hükümetine süre vermiştik. Şimdiye kadar bir şey görmedik. Bu şu anlama geliyor: sorunu çözmek istemiyor, ezmeyi esas alıyor. Savaşmak istiyor. Buna karşı kendimizi savunacağız. Gerillayı durduruyoruz. Eğer operasyon yaptıklarını görürsek, bu operasyonlara karşı meşru savunma yapacağız. Savaşı daha da şiddetlendirmek isterlerse, Güney e (Kuzey Irak) gelen grupları yeniden göndereceğiz demişti. Şimdi doğrudan örgüt adına açıklama yapılmış olmaktadır. Başbakan her ne kadar BDP ve PKK nın iyi polis-kötü polis oyunu oynadığını söylese de ortada fiili bir durum mevcuttur. Bu durum terör ve çatışmaların her an başlaması olasılığıdır. Kandil in açıklamasında Çatışmasızlık ifadesi yanında Ateşkes ifadesine yer verilmesi dikkat çekicidir. Ateşkes, uluslararası savaş ve diplomasi literatüründe devletlerarası savaş ve çatışmalarda kullanılan bir kavramdır. Mart ayından bu yana başlatılan çatışmasızlık dönemi ve Nisan da başlatıldığı açıklanan geri çekilme sürecinin sona erdiğinin açıklanmasına karşın ateşkesin devam ettiğine özellikle vurgu yapılması, bu sürede Güneydoğu da PKK nın paralel devlet yapılanması konusunda belli bir aşamaya geldiğinin ifadesidir. Hatırlanacağı gibi yaz aylarında Diyarbakır, Cizre, Şırnak gibi kentlerimizde PKK-Asayiş adlı örgütlenmeler ortaya çıkmış, bunlar resmi geçitler, kimlik ve yol kontrolleri yapmaya başlamıştı. Aynı şekilde KCK tarafından Kaymakamlıklara, Belediyelere, işyerlerine bildirimler yapılıp vergileme konusundaki faaliyetlere engel olunmaması duyurulmuştu. 11 EYLÜL 2013 8

Son olarak Diyarbakır da düzenlenen Demokratik Toplum Kongresi (DTK) toplantısından sonra yayınlanan sonuç bildirisinde de Demokratik Özerklik ilan edilmesi yönünde karar alındığı belirtilmişti. Kısaca gelinen noktada süreçteki tıkanmanın yanı sıra, geçen süre içerisinde de o bölgede kamusal alanda, yönetim alanında, güvenlik alanında bazı paralel yapılanmaların hayata geçirildiği anlaşılmaktadır. Hükümetin suskunluğu bir anlamda bu olup bitenlerin ikrarı, doğrulanması anlamına gelmektedir. BDP yöneticileri acilen İmralı ile görüşme yapılmasını gündeme getirmektedir. Kandil bir yandan hükümete karşı tavrını sertleştirip, tehditler savururken, diğer yandan da sürekli yeni tarihler ve süreler vererek Başbakanı köşeye sıkıştırmaktadır. Önce Eylül ayına kadar adım atılmasını isteyen Kandil, bu gerçekleşmeyince geri çekilmeyi durdurdu. Şimdi ikinci tarih ise 15 Ekim dir. TBMM açıldıktan sonra 15 Ekim e kadar hükümet demokratikleşme paketini TBMM ye sunmazsa daha farklı tavırlara geçileceği iletilmektedir. Bu farklı tavırlardan bir seçenek terör eylemlerinin yeniden başlatılması olarak görünmektedir. Diğer ise 81 ilde birden aş zamanlı olarak protesto eylemlerine başlanacağı, sokak ayaklanmalarına gidileceği ifade edilmektedir. Her iki durumda da, sınırlarımızdaki sıcak gelişmelerle birlikte ülkemizin yeni bir kaos ortamına girmesinden endişe etmekteyim. 11 EYLÜL 2013 9

DAHA ÖNCE 15 EYLÜL DE YAPILMASI KARARLAŞTIRILAN ERBİL DEKİ KÜRT ULUSAL KONGRESİ NİN KÜRT GRUPLARI İÇİNDEKİ ANLAŞMAZLIKLAR NEDENİYLE ERTELENEBİLECEĞİNİ BELİRTMİŞTİM. ŞİMDİ GELEN HABERLER KONGRENİN KASIM AYINA ERTELENDİĞİ YÖNÜNDE. Geçen hafta paylaştığım değerlendirmelerimde, 15 Eylül de, Kuzey Irak ın Erbil kentinde düzenlenecek Kürt Ulusal Kongresi nin, Türkiye de tıkanma noktasına gelen Çözüm Süreci konusunda yeni bazı açılımları gündeme getirebileceğini belirtmiştim. Ancak anlaşmazlıklar nedeniyle bir ertelemenin söz konusu olabileceğini de bir olasılık şeklinde dile getirmiştim. Son gelişmeler ve özellikle de Barzani nin Partisi Irak Kürdistan Demokratik Partisi (IKDP) ile PKK arasında bazı anlaşmazlıkların ortaya çıkması nedeniyle 15 Eylül deki Kongrenin Kasım ayına ertelendiği anlaşılıyor. Delege ve temsil konusundaki anlaşmazlıklardan ziyade benim değerlendirmem, Kürt coğrafyasında bir hegemonya, karşılıklı üstünlük mücadelesi söz konusu. PKK yöneticilerinin Mesud Barzani ye yönelik açıklamaları, kullandıkları ifadeler, Barzani nin Kuzey Suriye de Kürtleri, El Kaide ve El Nusra ya karşı yalnız bıraktığı, sınırları kapattığı yönündeki suçlamalar, Kongre öncesi taraflar arasında gerilimi tırmandırmış görünüyor. Diğer yandan Kuzey Irak Bölgesel Parlamento seçimleri de ertelemenin gerekçelerinden birisi olarak ifade ediliyor. Kişisel değerlendirmem bunların çok ötesinde bazı anlaşmazlık konularının olduğu yönünde. Kuzey Suriye de Rojava da PYD nin Demokratik Özerklik ilan ettiğini açıkladığını ve kendi yönetimlerini kurup, kendi kendilerini yönettiklerini duyurduklarını paylaşmıştım. Güneydoğu da da benzer bir durumun altyapısının hazırlandığı anlaşılıyor. Dolayısıyla Barzani ile PKK arasında bu yönde bir anlaşmazlık, Barzani nin AKP hükümeti ile ilişkileri bağlamında gündeme gelmiş olabilir. 11 EYLÜL 2013 10

SALİH MÜSLİM İN ABD YE DAVET EDİLMESİ. TÜRKİYE NİN TERÖR ÖRGÜTÜ DEDİĞİ PYD İLE DİPLOMATİK TEMASI YOĞUNLAŞTIRMASI. PKK YLA DOĞRUDAN MASAYA OTURMA, PKK YI LEGALİZE ETMENİN ZEMİNİNİ OLUŞTURMA ÇABASI OLABİLİR Mİ? Öte yandan dikkat çeken bir başka nokta, bir dönem Türkiye nin tıpkı PKK gibi terör örgütü olarak kabul ettiği, PKK nın Suriye kolu PYD ile olan ilişkiler. Türkiye, PYD Eşbaşkanı Salih Müslim i de terör örgütü elebaşısı olarak niteleyip, Türkiye için tehdit unsuru görüyordu. Ancak son birkaç aydan bu yana PYD (Demokratik Birlik Partisi) ile hükümet arasında giderek gelişen diyalog ve üst düzeye çıkan ilişkiler söz konusu. Salih Müslim, Dışişleri Bakanlığı ile çok iyi bir diyalog kurduklarını, yetkililerle sıkça görüştüklerini açıkladı. Bildiğiniz gibi hükümet Salih Müslim i iki kez Türkiye ye davet etti ve görüştü. Salih Müslim yakında Ankara da bir temsilcilik ofisi açacaklarını, Dışişleri Bakanlığı ile bunu müzakere ettiklerini söylüyor. PYD Eşbaşkanı Asya Abdullah da hatırlayacaksınız 1 Eylül Dünya Barış Günü kutlamaları çerçevesinde Diyarbakır a gelmişti ve demokratik özerklik ilan ettiklerini Diyarbakır da medyaya açıklamıştı. Bu hızla gelişen diyalog ve üst düzeye çıkan Türkiye-PYD ilişkileri çerçevesinde Salih Müslim, İmralı ya gitmek ve Abdullah Öcalan ile de görüşmek istediğini, bunu hükümete ilettiğini açıkladı. Bildiğiniz gibi Öcalan ın Şam da Suriye hükümetinin korumasında olduğu dönemden bu yana Salih Müslim ile başlayan ve süren bir yakın ilişki söz konusuydu. Salih Müslim bugüne kadar ABD nin kendileriyle görüşmediğini, Suriye deki olaylarda ve gelişmelerde muhatap almadığını ancak ortaya çıkan son durumlar çerçevesinde, Türkiye ile geliştirdikleri diyalog neticesinde, Washington a davet edildiğini, yakında Amerika ya gideceğini söylüyor. 11 EYLÜL 2013 11

Bu çok yeni bir gelişme. ABD nin PYD Eşbaşkanını Washington a davet etmesi için acaba bizim hükümet mi girişimde bulundu? Ya da ABD, Türkiye ye, PYD ile ilişkiye geçilmesi, diyalog kurulması, PYD ye maddi, insani, siyasi destek verilmesi tavsiyesinde mi bulundu? Sonuçta birkaç ay öncesine kadar terör örgütü dediğiniz bir örgütle, kendisine terörist dediğiniz bir kişiyle diplomatik ilişki kuruyorsanız, resmi kanaldan ülkenize davet edip, Dışişleriyle görüşmesine zemin hazırlıyorsanız, burada farklı bir tablo, başka bir şeylerin zeminin hazırlanması söz konusu demektir. AKP hükümeti, Dışişleri Bakanlığı Terör Örgütü dediği PYD ile görüşüyorsa o zaman yakında PKK-KCK ile de doğrudan masaya oturursa şaşırmamak gerekir. Çözüm Süreci nde gündeme gelen tıkanıklık, karşılıklı itham ve suçlamalar bu doğrudan müzakerelere zemin hazırlama amaçlı bir danışıklı dövüş mü yoksa? Hatırlayacaksınız, Çözüm Süreci ve geri çekilmenin başladığı günlerde Murat Karayılan Kandil de uluslararası medyayı da davet ettiği, Türkiye den de çok sayıda gazetecinin gittiği bir basın toplantısı düzenlemişti. O basın toplantısında, sürecin belirli bir aşamasında PKK nın partileşmesini ve legal siyasete girmesini, kendilerinin de siyaseti legal zeminde, parlamentoda yapmak istediklerini söylemişti. Şu anda PYD nin legal bir kurum gibi kabulü ve diplomatik temas kurulması, Ankara da temsilcilik açılmasının gündeme gelmesi, PKK için de Karayılan ın bahsettiği sürecin zeminini hazırlayacak bir kamuoyu oluşturma çalışması mıdır acaba? 11 EYLÜL 2013 12

ODTÜ OLAYLARININ ZAMANLAMASI, ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ NİN İNŞAAT ÇALIŞMALARIYLA İLGİLİ TAKVİMİ DİKKAT ÇEKİCİDİR. BAŞBAKANIN İKİ AY ÖNCE EYLÜL DE YAYGIN OLAYLARIN BAŞLAYACAĞI İSTİHBARATI ALDIKLARINI MEDYAYLA PAYLAŞTIĞINI DA HATIRLAYIN. Bu koşullarda, ister istemez, hükümetin seçimler öncesi bazı tahriklerle, bilhassa insanları sokağa çekme stratejisine yöneldiği, bundan oy hesabı çıkartmayı umduğu akla geliyor. Olaylardaki ölümler umurlarında değil! Hatırlarsanız, Başbakan iki ay önce, Eylül başından itibaren Üniversitelerde ve başka gerekçelerle gerginlik ve çatışmaların çıkacağı, bu yönde hazırlıklar olduğu bilgisini aldıklarını açıklamıştı. Böyle bir durumda da emniyet güçlerinin en sert şekilde müdahale edeceğini, üniversitelerde özel güvenlik yerine çevik kuvveti görevlendireceklerini söylemişti. Başbakanın bu sözlerine karşın İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü 81 ilin Emniyet Müdürlükleri ve valiliklerine genelge gönderdi. Genelgede, Üniversitelerde, yurtlarda olası protestolara en sert şekilde müdahale edilmesi, müsamaha edilmemesi talimatı yer aldı. Kredi Yurtlar Kurumu da olaylara karışan öğrencilerin yurtlardan kaydının silineceğini, öğrenci kredisi ve harçlarının kesileceğini açıkladı. Daha ortada bir şey yokken, yaz ortasında bu açıklamaların, kararların, talimat ve genelgelerin manası neydi? Ankara Büyükşehir Belediyesi nin ta 1982 yılında yapılmış bir planı temel alıp başlattığı yol yapımı ve viyadük inşaatının zamanlaması bu açıdan ilginç geliyor. Eskişehir ve Konya yollarının birbirine bağlanması amacıyla başlatılan projenin geçtiği güzergahın küçük bir bölümünün SİT alanı olduğu, Büyükşehir Belediyesi nin başlattığı inşaatının henüz ruhsatının bile olmadığı belirtiliyor. 11 EYLÜL 2013 13

Mimarlar Odası nın itirazlarına rağmen Viyadüğün ODTÜ arazisi içinden ve 100. Yıl mahallesinden geçecek olması, Taksim Gezi Parkı olaylarının benzerini, Ankara ya taşıdı. Mahalle sakinleri ve ODTÜ öğrencileri, ODTÜ ormanından, fundalık da olsa ağaç kesilmesine itiraz ederek eyleme başlarken, emniyet güçlerinin sert müdahalesiyle karşılaştılar. Melih Gökçek, planın 1982 yılında hazırlandığını, projenin de daha sonra SHP li Belediye Başkanı Murat Karayalçın tarafından onaylandığını, tüm onay ve izinlerinin alındığını savunuyor. Farz edelim ki öyle olsun. 1982-2013, yani plan yapıldıktan sonra aradan 31 yıl geçmiş. 31 yılda Ankara, Eskişehir Yolu, Konya Yolu, Çevre Yolları, güzergah üzerinde onlarca AVM, Rezidanslar vb. inşa edilmiş. Şehrin çehresi değişmiş. Yerleşimler yoğunlaşmış. Şimdi, 31 yıl önceki bir planı mazeret gösterip, mahalleliyi, üniversiteliyi sokağa dökmenin, yeşili katletmenin halkı, toplumu tahrik etmekten başka bir amacı ve anlamı var mı? Halkla, toplumla, üniversitelerle, gençlerle, böylesine tavizsiz inatlaşmanın, restleşmenin amacı, acaba; Toplumu tahrik edip sokağa dökmek, sonrasında da bu olanları, toplumsal muhalefeti, siyasi muhalefeti, kurumsal muhalefeti, baskı altına almak amacıyla, bahane olarak kullanıp, seçimler öncesi bundan oy hesabı ve siyasi rant sağlamak olabilir mi? İster istemez akla bu geliyor. İki ay önce yapılan açıklamalarla, bugün olanlar bir araya getirildiğinde, bunun başka bir izahı yok. Başbakan ve AKP, toplumsal gerilimden, ayrışma ve çatışmalardan beslenir hale geldi. ODTÜ Ormanı eylemlerine, Ankara nın diğer semtlerinde, İstanbul ve İzmir de, Adana da, Hatay da, Eskişehir de destek eylemleri başladı. Olayların yayılması, güvenlik güçlerinin müdahalesinin sertliğini de beraberinde getirdi. 11 EYLÜL 2013 14

Şu ana kadar pek çok gözaltı ve yaralının yanı sıra Hatay da Ahmet Atakan isimli gencimiz, yine polisin gaz bombası kapsülünün başına isabet etmesiyle yaşamını yitirdi. Ölümler ve cenazeler olayların daha da büyümesini, toplulukların acıyla tahrik edilmesini beraberinde getiriyor. Başbakan Kahire sokaklarında polisin tutumunu kınıyor, ölenlere gözyaşı döküyor, kendi ülkesinin sokaklarında polisin yaptıklarına övgü düzüyor. Ölenlere rahmet bile dilemiyor. Adlarını ağzına bile almıyor. İnsanına karşı bu kadar kin, nefret ve intikam hırsıyla dolu bir Başbakan olabilir mi? Olimpiyatları kaybetmenin suçunu kendi başarısızlıklarında, beceriksizliklerinde, dünyada yarattıkları kötü imajda değil de, doğaya, yeşile, şehrine sahip çıkanlarda aramaları bu basiretsizliğin göstergesidir. Bir yanda PKK nın yeniden terör tehditleri, bir yanda sınırlarımız yangın yeri ve savaş tehditleri, bir yanda da şimdi içeride yurttaşların demokratik taleplerine yönelik, bastırma, baskı, şiddetle iç çatışmaları yaygınlaştırma politikaları. Başbakan, ülkenin her metrekaresini yangın yerine çevirerek, sallanan iktidarını, tabanındaki kaymaları, oylarındaki çözülmeyi durdurmaya, ekonominin dibe vurmasını gizlemeye çalışıyor. TÜİK İN AÇIKLADIĞI İKİNCİ ÜÇ AYLIK BÜYÜME HIZI VERİLERİNE HÜKÜMETİN KENDİSİ BİLE SEVİNEMEDİ. EKONOMİDEKİ ASIL YOĞUN KÖTÜLEŞMENİN BAŞLADIĞI, PARA KAÇIŞININ HIZLANDIĞI VE ARTIK TL NİN DEĞER KAYBININ DİZGİNLEMEDİĞİ MAYIS SONUNDAN BU YANA ORTAYA ÇIKAN GELİŞMELER, 3. VE 4. ÇEYREK BÜYÜME HIZINDA KENDİSİNİ GÖSTERECEKTİR. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), dün bu yılın Nisan-Haziran dönemi ikinci üç aylık dönemine ilişkin büyüme hızı verilerini açıkladı. İkinci çeyrekteki büyüme hızı, 2012 nin aynı dönemine göre yüzde 4,4 oldu. Beklentiler yüzde 3,5 civarındaydı. 11 EYLÜL 2013 15

Ancak bu gelişme bile, hükümeti mutlu etmedi. Çünkü kendileri de asıl durumun bundan kötü olduğunu, ekonomide çöküşün hızlandığı 31 Mayıs tan bu yana ortaya çıkan gelişmelerin, Nisan-Haziran dönemi verilerine fazla yansımadığını biliyorlar. Ekonomideki asıl kötüleşme, Temmuz-Ekim ve Ekim-Aralık dönemlerini içeren üçüncü ve dördüncü üç aylık dönemlerde kendisini bariz biçimde gösterecektir. Maliye Bakanı da bugünden bunun bahanesini hazırlıyor ve yılsonu büyüme hızı hedefini bir puan aşağı çekeceklerini, 2013 yılında yüzde 3 düzeyinde bir büyüme beklediklerini söylüyor. Gerçekte Orta Vadeli Plan da (OVP), sadece bu yılın değil, gelecek yılın da büyüme hızı hedefi bir puan aşağı çekilecek. Yüzde 5 ten dörde indirilecek. Bunun nedeni, hem bu yılın büyüme hedefinin düşük kalmasının yansıması hem de ekonomideki, para-döviz-faizdeki, dış ticaret, cari açık, borçlardaki kötüleşmenin asıl gelecek yıl daha da büyüyerek devam edeceğine ilişkin belirtiler ve gidişat. TÜİK in açıkladığı verilere baktığımızda, büyümenin yine iç talep destekli olduğu görülüyor. Ancak döviz ve faizdeki gelişmeler, Mayıs sonundan bu yana iç talebi, hane halkı harcamalarını aşağı çekmiş durumda. Bu durumun yansımaları da gelecek üç aylık dönemlerde görülecektir. Çünkü bireysel kredi ve kredi kartı borçlularındaki hızlı yükseliş, harcamaların kısılmasını da beraberinde getirecektir. Kısaca, mevcut durumunu sürdürebilmek için bile, borca ihtiyaç duyan bir ekonomiden, bırakın borç bulmayı, kaynak çıkışı hızlanıyorsa, bunun tek anlamı vardır; yürütülen ekonomik politika ve dayandığı temeller güven vermemektedir, riskli görülmektedir. 11 EYLÜL 2013 16

Buradan çıkışın tek yolu ise, ya Merkez Bankası nın kasasındaki tüm dövizi satıp istikrar sağlamaya çalışmak, ya da en yüksek faiz ödeyip, kaçan parayı Türkiye de kalmaya, dışarıdaki sermayeyi de Türkiye ye gelmeye ikna etmek! Hükümet ikisini birden yaptığı halde, para piyasalarında, döviz ve faizde istikrar sağlanamıyor. Faiz yüzde 7 ye çıkmasına karşın, piyasa faizi yüzde 10 a dayandı. Yine de küresel para piyasaları, bu yükselen faiz karşısında Türkiye ye kaynak getirmekte nazlanıyor. Üstlenilecek risk pirimi için, bu düzeyde bir faizi bile yeterli bulmuyor. Merkez Bankası rezervlerinden satılan döviz, 10 milyar dolara yaklaştı. Hâlâ kaçış sürüyor, gelen para ise yok. Bu riskli tablonun üzerine, bir de reyting kuruluşlarından not indirimi gelirse, Türkiye ekonomisi, krizden de öte bir kaos ve kargaşa dönemine girer. Merkez Bankası nın faizleri artırmasına paralel olarak, tüketici kredisi, kredi kartı, konut kredisi, araç kredisi almış olan milyonlarca kişinin krediborç faizi yükü de arttı. Borçları büyüdü. Nitekim, Maliye Bakanı da büyümenin iç talebe dayalı olduğunu belirterek, yılsonunda büyümenin hedefin gerisinde kalacağını söylemektedir. Buna gerekçe olarak dile getirdiği hususları ise; Küresel ekonomideki büyümenin zayıflaması, Finansal piyasalarda, Türkiye ile ilgili risk algısının yükselmesi, Artan jeopolitik gerginlik. olarak sıralamaktadır. 11 EYLÜL 2013 17

Bakanın gündeme getirdiği gerekçelerden son ikisinin sorumlusu, zaten bizzat hükümetin kendisi ve uyguladığı, ekonomi diplomasi politikaları, içerideki gerilim-ayrıştırma-çatıştırma siyasetidir. TÜRKİYE İLE İLGİLİ RİSK ALGISININ YÜKSELDİĞİNİ, HÜKÜMETİN KENDİSİ KABUL EDİYORSA, EKONOMİK KÖTÜLEŞMENİN SÜRECEĞİ DE KESİNDİR. RİSK ALGISI NEDENİYLE, KAYNAK GİRİŞİ DURMA NOKTASINDADIR. 3. KÖPRÜ İÇİN DIŞARIDAN BİR DOLAR DAHİ BULUNAMAYINCA, KAMU BANKALARINI VE ÖZEL BANKALARI DEVREYE SOKMAK ZORUNDA KALDILAR. Türkiye ye yönelik ekonomik-siyasi-diplomatik risklerin yükselmesi, para gelişini durma noktasına getirdi. Sıkıntı giderek büyüyor. Peş peşe çılgın projeleri ihale eden hükümet ve bu ihaleleri paylaşan üstleniciler şimdi kaynak derdine düşmüş durumda. 3. Köprü için üstlenicilerin bulması gereken 2,5 milyar dolarlık kaynak için yurt dışından kimse bir dolar bile vermeye yanaşmayınca, üstelik de Hazine Garantili bu yatırımı, hükümetin talimatıyla, kamu bankalarının da tümünün içinde yer aldığı 7 Türk Bankası finanse etti. Hükümet zaten 3. Köprü ve bağlantı yolları için, üstlenicilere köprüden hiç araç geçmese bile, araç başına geçiş ücreti 3 dolardan, günlük 135 bin aracın parasını ödemeyi garanti ediyor. Yani 3. Köprü üstlenicilerinin günlük 405 bin, yıllık 148 milyon dolar geliri garanti! Aynı şekilde, 3. Köprü ye bağlantı ve otoyolları için de, günlük 135 bin araç için kilometre başına 0,80 cent üzerinden ödeme garantisi veriliyor. 92 kilometre olması planlanan 3. Köprü bağlantı ve çevre yolları için, yolları hiçbir araç kullanmasa bile, yıllık 362 milyon dolarlık ödeme, hazine-devlet garantisinde. 11 EYLÜL 2013 18

Hazine, köprü ve çevre otoyolları birlikte, toplamı yıllık 500 milyon doları aşan bir garanti ödemeyi, üstlenici şirketlere 10 yıl boyunca yapmayı taahhüt ediyor. Üstlenicilerin elde edecekleri yıllık gelir, bu tutardan düşüldükten sonra, kalan kısım garanti kapsamında ödenecek. Böylesine garantili kıyak desteklere rağmen, 3. Köprüye dışarıdan kredi bulunamıyor. Tabii yerli bankalar açısından da, kredi alacaklarının geri ödemesi hazine garantisindeyse, yani devlet bankaların verdiği krediyi alan üstlenicilere, yıllık 510 milyon dolar ödemeyi garanti ediyorsa, bankalar açısından da bir risk yok demektir. Üstelik üstleniciler, 3. Köprü için 2,5 milyar dolarlık kredi alırken, 10 yılda, devletten kredinin 2 katı tutarında, 5 milyar dolar garanti ödeme alacaklar. O zaman devlet madem 5 milyar dolar ödemeyi garanti ediyor, köprüyü niye kendisi yapıp işletmiyor? sorusunu da sormak gerekmez mi? Burada da hükümetin rant paylaştırma politikalarının çok çarpıcı bir örneğini daha görüyoruz. 3. Havaalanı için de benzer durum söz konusu. Üstleniciler, geçen günlerde yaptıkları açıklamada bütün bankaların peşlerinde olduğunu söylediler. Kredi vermek için adeta bankalar arasında bir yarış olduğunu ifade ettiler. Ancak henüz ortada bir finansman yok. 3. Havaalanı için, üstleniciler 7 milyar euroyu aşkın bir finansman bulmak zorunda. Ancak burada da bildiğiniz gibi, 6,5 milyar euroluk bir Hazine garantisi söz konusu. Yani Havaalanı işletmeye alındıktan sonra, yolcu ve uçak trafiği sıfır bile olsa, hazine yıllık 1 milyar euroya yakın bir tutarı, ödemeyi garanti ve taahhüt ediyor. 11 EYLÜL 2013 19

Böylesine devlet garantisindeki bir proje ve ödeme planı için bile, yurt dışındaki finans kuruluşları kredilendirmede tereddüt yaşıyorsa, Türkiye ekonomisinin risklerinin ne düzeyde algılandığını hesap edin. ASIL KOMİK VE ACI OLAN DURUM, TÜRKİYE NİN İSYANCILARA DESTEK VERDİĞİ, KADDAFİ NİN DEVRİLMESİ İÇİN, NATO OPERASYONUNDA GÖREV ÜSTLENDİĞİ LİBYA NIN TAVRIDIR. LİBYA DAN, 147 MİLYAR DOLARLIK REZERVİNİN BİR BÖLÜMÜNÜ, TÜRKİYE DE TUTMASINI İSTEMEK ZORUNDA KALAN HÜKÜMET, ALDIĞI RET YANITINI İZAH ETMEK ZORUNDADIR. Türkiye, tıpkı Suriye de yaptığı gibi, Libya da da muhaliflere kucak açtı. Muhaliflerin lideri Abdülcelil i himayesine aldı. İstanbul da muhaliflere yer verdi. Ofis açtı, ağırladı. Başbakan kendi uçağını tahsis etti. Toplantılarına ev sahipliği yaptı. Libya nın Dostları Grubu nun ve Kaddafi yi devirme planlarının hepsi Türkiye de gerçekleştirildi. Gemiler dolusu yaralı Libya dan getirilip, Türkiye deki hastanelerde tedavi edildi. Tedavilerine milyonlarca lira para harcandı. Muhaliflere silah, mühimmat desteği, parasal destek verildi. Kaddafi devrildikten sonra, Ulusal Geçiş Hükümetine, yeni yönetime, özel uçakla 300 milyon dolar nakit para gönderildi. Hatırlayın, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, o zaman Libya nın banka sistemi çalışmadığı için özel uçakla ve bavullarla para gönderildiğini açıklamıştı. Türkiye, geçtiğimiz günlerde, Kaddafi den kalan ve Avrupa Bankaları nda (Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya bankaları) tutulan 147 milyar dolarlık rezervlerin, bir bölümünün Türkiye ye getirilmesi, Türk Bankaları nda tutulması ya da Türk Hazine kâğıtlarına yatırılması için, Libya nın yeni yönetimine başvurdu. 11 EYLÜL 2013 20

Libya yönetimi, uzun süre hükümete yanıt vermedi. Hükümet ısrarla Avrupa Bankalarında tuttuğunuz paraların birazını da bize getirin deyince, Yeni Libya Yönetimi nin yanıtı ne oldu biliyor musunuz? Kusura Bakmayın. Libya yasaları uyarınca, ulusal rezervlerimizi kredi notu A olan ülkelerin bankalarında tutmak zorundayız. Türkiye ekonomisinin kredi notu düşük olduğu için, rezervlerimizi sizin bankalarınızda tutamayız Yani, bırakın kredi vermeyi, paralarını Türk Bankalarında bile tutmak istemiyorlar! Hükümet ve ekonomi yönetimi, buna yanıt veremedi. Sesini de çıkartamadı. Halktan gizlemeye çalıştılar. Ancak bir yanıyla bu bilgilerin bir kısmı medyaya da sızdı. Oysa Arap Baharı adı altında isyanlar başladığında en büyük destekçileri, Hükümet ve Başbakan idi. Tunus a, Libya ya, Mısır a akıtılan para, uçaklarla, bavullarla elden gönderilen nakit paralar 5 milyar dolara yaklaşıyor. Hükümet sadece Mısır da Mursi yönetime gelince, 1 milyar doları hibe, 2,5 milyar dolar Mursi ye verdi. Şimdi bu ülkeler, Türkiye ye hükümete dirsek çeviriyorlar. Tayyip Erdoğan a güvenmiyorlar. Libya, Avrupa Bankalarında yatan ve petrol satışlarının başlamasıyla her gün katlanan 147 milyar doların, 1 milyar dolarını bile, getirmiyor. Türk Müteahhitlerinin Libya daki alacakları bekliyor. Ülkeyi yeniden imar etmek için açılan, milyar dolarlık ihaleler, başta Almanlar olmak üzere, İtalyan, Fransız, İngiliz, Amerikan şirketlerine veriliyor. Libya nın yeni anayasasını bile Alman Hukukçular yazıyor! 11 EYLÜL 2013 21

THE ECONOMİST İN EN KIRILGAN EKONOMİLER ENDEKSİNDE TÜRKİYE, İLK SIRAYA YÜKSELDİ. YÜKSELEN PİYASA EKONOMİLERİ (YPE) OLARAK ADLANDIRILAN 26 ÜLKEYİ KAPSAYAN ENDEKSTE, TÜRKİYE KIRMIZI BÖLGEDE BİRİNCİ DURUMDA. TAVAN RİSK PUANI ENDEKSE GÖRE 20. TÜRKİYE NİN RİSK PUANI İSE 18! Bizim medyamızda, gazetelerimizin ekonomi sayfalarında göremiyoruz ama, dünyanın saygın ekonomi yayınlarında, gazete ve televizyonlarında, son dönemde ülkemizin ekonomisi ile ilgili yapılan yayınlar iç açıcı değil. Hep vurguladığım gibi, hükümet ekonominin gerçeklerini gizlemeye, konuşulmamasını-yazılmamasını sağlamaya çabalıyor. Ekonomiyle ilgili kurumların verilerinde, manipülasyon kaygımı daha önceki değerlendirmelerimde paylaşmıştım. Son olarak geçen hafta dünyanın ciddi yayın organlarından The Economist her yıl düzenli olarak yayınladığı Capital-freeze index te (sermaye girişlerinin aniden durması durumunda hangi yükselen piyasaların daha büyük riskte olacağını ölçen bir endeks) Türkiye, 26 YPE ülkenin yer aldığı bu endekste; *Büyük tutarlı cari işlemler açığı, *Kısa vadeli brüt dış borcun ve dış borç ödemelerinin rezervlere oranı, (Bir yıl içinde ödenmesi gereken borç 200 milyar dolara yaklaşırken, döviz varlıkları ile döviz yükümlülükleri arasındaki açık 400 milyar doları aşıyor.), *Hızlı kredi büyümesi, *Finansal açıklık gibi dört kriter üzerinden yapılan ölçüm ve değerlendirmede, en kırılgan ülkelerin yer aldığı kırmızı bölgede birinci sırada yer aldı. 11 EYLÜL 2013 22

Endekste, kırılgan ekonomi riski tavan puanı 20 ve Türkiye nin belirttiğim dört kriter üzerinden kırılganlık puanı 18! Trafik ışıklarından esinlenerek 26 YPE ülkesi, "kırmızı, sarı ve yeşil bölgeler" olarak ayrıldı. 18 puanla ilk sırada yer alan Türkiye yi, 13 puan ile Kolombiya ve Güney Afrika izliyor. Kırmızı Bölge de yer alan diğer ülkeler ise 12 puanla, Arjantin, Brezilya, Ukrayna ve Venezuella olarak sıralanıyor. Sarı Bölge de ise aralarında Hindistan, Meksika, Mısır, Pakistan, Peru, Endonezya, Şili, Filipinler, Vietnam, Malezya, Polonya, Romanya, Tayland, Bangladeş in bulunduğu 14 ülke sıralanırken Yeşil Bölge deki beş yükselen piyasa ekonomisi arasında, en az kırılgan olarak Çin ve Rusya yer aldı. Ancak Çin in cari işlemler fazlası ve rezervlerinin yüksekliği riski azaltıcı unsurlar olarak değerlendirilirken, Türkiye için şu analize yer veriliyor; Kırmızı bölgedeki tüm ülkeler kırılgan gibi gözüküyor ama Türkiye, listenin başında. GSYH nın yüzde 6 sını aşan bir cari işlemler açığı var. Kısa vadeli dış borcu ve borç ödemeleri ise, kullanılabilir rezerv varlıklarının yüzde 150 sinin üzerinde. Kredi büyümesi, 2009 yılından beri endekste yer alan diğer YPE lerinden daha hızlı büyüyor. Türk lirası, bu yılın başın bu yana dolara karşı yüzde 13 den fazla düştü, Mayıs tan bu yana yüzde 15 i aştı ve daha fazla batabilir. Böyle bir tabloda ve bütün bu veriler, göstergeler, dünya medyasında yayınlanıp, analiz edilirken, Türkiye ye yabancı kaynak gelmesini, kredi verilmesini, Türkiye piyasalarına yatırım yapılmasını bekleyebilir misiniz? 11 EYLÜL 2013 23

Merkez Bankası nın Ağustos sonu verileri bırakın yabancıları, Türk vatandaşlarının bile TL ye ve Türkiye ekonomisine güvenmediğini, parasını dolara çevirmeye başladığını gösteriyor. Doların TL karşısında hızla değer kazanması nedeniyle, mevduatta dolara kayma hızlandı. TL mevduatları, dolara dönüşüyor. Mayıs ayından bu yana hızlanan bu süreç Ağustos ayında zirve noktasına çıktı. Bu ay da, benzer eğilimin hızla devam ettiğini öngörmek mümkün. Merkez Bankası verilerine göre, Ağustos ayında TL mevduat hacmi 3,4 milyar TL küçülerek 553,4 milyar liraya gerilemiş. Yabancı para cinsinden mevduat ise 5,6 milyar dolarlık bir artışla, 127,8 milyar dolara yükselmiş. Döviz mevduatının Türk Lirası karşılığı ise, kurlardaki yükselişe ve TL nin değer kaybetmesine paralel olarak çok daha hızlı büyüyor. Yabancı para üzerinden açılmış mevduat hesaplarının TL karşılığı, Mayıs sonunda 225,9 milyar liraydı. Ağustos sonunda bu tutar, 262,7 milyar TL'ye ulaştı. Kısaca, TL hesapları dolara ya da başka cinsten dövize çevriliyor. Türk vatandaşları, parasının değerini koruyabilmek için yabancı paraya geçiyor. Kendi parasına güvenmiyor. Hani Merkez Bankası başkanı meydan okuyordu, Bana güvenin doların belini kıracağım! diyordu? Dışarıda ülke riski ve kırılganlık büyüyor. İçeride ekonomiye ve TL ye güven azalıyor. Bu, sürdürülemez bir ekonomik tablodur! 11 EYLÜL 2013 24

HÜKÜMET BU TABLONUN GEREKÇELERİNİ SAYARKEN, TÜRKİYE İLE İLGİLİ RİSK ALGISININ BÜYÜMESİNİ VE BÖLGEMİZDEKİ JEOPOLİTİK RİSKİN, YANİ SAVAŞ TİKSİNİN ARTMASINI ÖNE ÇIKARTIYOR. BÖLGEDE SAVAŞ İSTEYEN KİM? SAVAŞ İSTEYENLERİN EN ÖNÜNDE GİDEN, SAVAŞ İÇİN HER İTTİFAKIN İÇİNE GİRERİM DİYEN KİM? İngiltere Başbakanı Suriye ye müdahale için parlamentodan yetki alamadı. ABD Başkanı, doğrudan savaş ilanı yetkisi olduğu halde, ABD Kongresine başvurmayı tercih etti. Oradan yetki istedi. Fransa Cumhurbaşkanının yetkiye ihtiyacı olmadığı halde, parlamentoyu bilgilendirmeye iknaya çalışıyor. Önce BM kararı gerekmez, uluslararası meşruiyet yeter diyen Hollande, şimdi BM kararını, denetçilerin raporunu bekleme kararı aldı. Bütün bunlar neden? Çünkü söz konusu olan savaş. Liderler kendi ülke kamuoylarının nabzını da tutmak zorunda. ABD, İngiltere, Fransa, Almanya da anketler halkın Esad ın gitmesinden yana olduğunu ama savaşa, saldırıya karşı olduğunu gösteriyor. Şimdi ABD parlamentosu dünden beri Suriye ye operasyonu tartışıyor. Giderek de müdahale yanlılarının sayısı geriliyor, askeri operasyona destek azalıyor. ABD parlamentosundan da operasyona hayır yönünde bir karar çıkarsa sürpriz olmaz. ABD ve Rusya Dışişleri Bakanları görüşüyor. Rusya-Suriye Dışişleri Bakanları görüşüyor. Yoğun bir pazarlık var. Cenevre-2 müzakerelerinin başlaması için çabalar hızlandı. Almanya savaş ve silahlı çözümden değil, siyasi çözümden, yani tarafların masaya oturmasından yana olduğunu açıkladı. İran, Irak, Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesinde üye ülkeler savaş istemiyor. BM savaş istemiyor. NATO Biz karışmayız, savaş gündemimizde yok diyor. Obama bile yavaş yavaş geri adım atmanın yollarını arıyor. 11 EYLÜL 2013 25

Lavrov, Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim ile görüştükten sonra, Suriye ye bir saldırı olursa Rusya nın her biçimde Suriye nin arkasında olacağını açıkladı. Bunun üzerine ABD Başkanı Obama, Suriye nin Kimyasal silahlarını denetime açmayı kabul etmesi durumunda askeri operasyondan vazgeçebileceğini söyledi. Başkan Obama, Kimyasal silahların kullanımına ilişkin normları korunduğundan emin olmak istiyorum. Bu bizim ulusal güvenlik çıkarlarımız dâhilinde. Bunu askeri bir müdahale olmadan yapabilirsek, bu da benim ağırlıklı tercihim olur. diyor. Obama ayrıca, Suriye ye yönelik askeri müdahale seçeneğini görüşmeye başlayan Kongre nin müdahaleye onay verip vermeyeceği konusunda ise kötümser olduğunu açıkladı. Fransa çok istekliydi, şimdi Françoise Hollande, BM denetçilerinin raporunu ve BM Güvenlik Konseyi kararını bekleyeceğini açıkladı. Yani, dünyada Suriye konusunda bir ay öncekinden bambaşka bir tablo ve ciddi tutum değişiklikleri var. Çünkü dünya, bir şekilde Suriye ye saldırının nasıl bir felakete yol açabileceğini gördü. Bir anda savaşın nasıl kontrolden çıkabileceğini, nereye kadar yayılacağının bugünden kestirilemeyeceğini gördü. Seçenekler geliştirmeye, çözümler üretmeye çalışıyor. Ama bir yanda da ilk günden itibaren İlla ki savaş diyen bir Başbakan var. Suriye ye saldırıyı isteyenler kim? En başta Türkiye ve İsrail! Başbakan, Suriye konusunda İsrail ile kolkola. Müttefik. Bir de savaş isteyen Suudi Arabistan ve Katar! Hadi İsrail i anlamak mümkün! Yıllardır Suriye ile savaş halinde. Hatta bir ara Türkiye arabuluculuğunda barış müzakereleri bile yapıldı. Katar ve Suudi Arabistan ı da biliyoruz. 11 EYLÜL 2013 26

Türkiye nin böylesine savaş heveslisi olmasının sebebi nedir peki? Savaşın ne Libya ya, ne Tunus a, ne Mısır a, demokrasi, insan hakları getirmediği görüldü. Bunun yalan olduğu ortaya çıktı. Biz baştan beri bunun böyle olduğunu biliyor ve söylüyorduk. Başbakanı, hükümeti sürekli uyardık. Suriye ye demokrasi mi gelecek böylesine kanlı bir savaşla? BM, şu anda Suriye nin çatışmaların başladığı 2011 Mayıs ayındaki durumuna gelebilmesi için, yıkımın, tahribatın yeniden inşası için, en az 25 yıl gerektiğini açıkladı. Bir de tabi yeniden imar ve inşa için 100 milyar doları bulan bir kaynağın bulunması ve harcanması gerekiyor. İki yılda savaş bir ülkeyi 25 yıl geriye götürüyor. Suriye halkının iç savaşa sürüklenmesiyle, o halkın, belki ancak iki-üç nesil sonra unutabileceği bir kin, düşmanlık, intikam tohumu ekildi o topraklara. Bundan kim ne kazanacak? İnsanlık ne kazanacak? Suriye ne kazanacak? Şimdiden, fiilen Şeriatçılar, Kürtler ve Şiiler olmak üzere bölünmüş bir halde. Barış olsa bile, bir daha bir araya gelemeyecekler. Hep birbirlerini düşman belleyecekler. İşte yukarıda aktardım. Libya NATO bombardımanı ile yerle bir edildi. Petrol üretimine bile doğru düzgün başlayamadı. 147 milyar doları Avrupa Bankalarında bloke edilmiş halde. Libya halkı sefalet, yokluk, açlık içinde. Libya yı kimler yeniden milyarlarca dolara imar ve inşa ediyor? Libya yı bombalayıp, yakıp, yıkanlar! Aynısı Irak için olmadı mı? Suriye de de durum bu ve bu durumun en heveskâr destekçisi, ölümlerin, kardeş kavgasının teşvikçisi Başbakan ve onun başında bulunduğu hükümet! 11 EYLÜL 2013 27

Bakın Türk medyasının yapamadığını BBC yapıyor. BBC iki gündür Ceylanpınar dan dizi röportajlar yayınlıyor. Ceylanpınar da halk, Burada devlet yok diyor. Ceylanpınar öldü, Başbakan bir gelsin Ceylanpınar ı görsün. Başbakanın buraya gelmeye yüreği yeter mi? diyor. Bütün evler satılık. Ceylanpınar halkı göç ediyor. El Nusra, Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliğini silahlı eğitim kampına çevirmiş. Devlet yok, El Nusra var, El Kaide var Ceylanpınar da. Sabah gidip savaşıp, akşam geliyorlar kamplarına. Anne-babalar çocuklarının elinden tutup parka götürememekten yakınıyor. Çocukların en büyük oyuncağı, sokaklara yağmur gibi yağan boş mermi kovanları olmuş! Suriye den gelip Ceylanpınar da akrabalarının yanına yerleşen Suriyeli kadınlar, genç kızlar anlatıyor; El Kaide, El Nusra saatlik nikah kıyıp, şeriata uygun diye kadınlara, kızlara tecavüz ediyor. Bir kadın diyor ki; Esad dönemini mumla arıyoruz. Canımız, ırzımız en azından güvendeydi. Otobüse, minibüse bindiğimizde önde, arkada oturan en az dört-beş kişinin El Muhaberattan olduğunu bilirdik. Ama aynı zamanda güvendeydik. Kimse sizi taciz edemez, rahatsız edemez, hırsızlık yapamaz, rahatsız edemezdi. Şimdi şeriat diye, Kur an diye her şeyi yapıyorlar. Aralarında Suriyeliler yok. Ya da tek tük başka başka ülkelerden gelmişler. Suriye den gelenlerin bir kısmı, aile fertlerinin bazılarının İstanbul a, İzmir e gidip yerleştiğini, kendilerinin de gideceğini söylüyor. Yani kontrol yok, denetim yok. Can güvenliği yok. Dileyen Suriyeli sınırdan geçiyor, İstanbul a, İzmir e, Adana, Mersin, Antakya ya gidiyor. Türkiye Başbakanı da hâlâ savaş, savaş diye ortalıkta geziyor, dünyaya savaş çağrıları yapıyor. 11 EYLÜL 2013 28

Suriye de iç savaşın körüklenmesi, dışarıdan taşıma teröristlerle iç savaş çıkartılması, İsrail in bulduğu zengin petrol ve doğalgaz rezervleri için olabilir mi? Bu konuda bazı soruların yanıtlanması, bazı takvimsel gelişmelerin iyi sorgulanması gerekiyor kanımca. Hatırlanacağı gibi, İsrail Doğu Akdeniz deki kendine ait karasularında 2010 yılının sonlarında, yaklaşık üç yıl önce olağanüstü büyük doğal gaz rezervleri bulunduğunu açıkladı. Yüzde 60 ı İsrailli şirketlere, kalanı Amerikan Noble Energy e ait olan Doğu Leviathan bölgesinde bulunan gaz, İsrail in Hayfa kentinin 130 kilometre açığında. Son 10 yılda dünyada keşfedilen en büyük rezerv olan Leviathan da 16 trilyon metreküp gaz bulunduğu tahmin ediliyor. Parasal karşılığı 95 milyar dolar. Bulunan yeni rezervler, İsrail in 100 yıllık doğal gaz ihtiyacını karşılayacak büyüklükte ve zenginlikte. Bu rezervlerle İsrail, bir anda dünyanın önde gelen doğalgaz ihracatçısı ülkelerinden birisi haline geldi. Buradaki, en kritik nokta, bu gazın, uluslararası pazara arzının nasıl ve hangi güzergâhtan yapılacağı? Daha önceki değerlendirmelerimde bu konuda Ürdün, Suriye ve Türkiye üzerinden bir boru hattının üzerinde durulduğunu, bununla ilgili projelendirme çalışmalarının yapıldığını aktarmıştım. ABD, Türkiye ile İsrail arasındaki gerginliğin sonlandırılmasında bunun için ısrarlı oldu. Obama, Erdoğan ile Netanyahu yu telefonda bunun için konuşturdu. İsrail gazının en büyük tüketim pazarı olan Avrupa ya taşınması gerekiyor. 11 EYLÜL 2013 29

Doğalgazın, karadan, yani Suriye üzerinden boru hatlarıyla Türkiye ye, oradan da Avrupa ülkelerine taşınması için Suriye de İsrail ile dost, batı ile dost bir yönetimin işbaşında olması gerekiyor. O zaman da, Suriye de dış destekli olarak başlatılan isyan ve çatışmalarla ilgili senaryonun neden uygulamaya konulduğu açıklık kazanıyor. Doğalgaz 2010 sonbaharında bulundu. Suriye de ilk çatışmalar, muhalif gösteriler, 2011 Mayıs ında başladı. 6-7 aylık bir hazırlık yapıldı. Hatırlarsanız, daha Şam da ufak tefek ilk ayaklanmalar başlar başlamaz, Hatay da mülteci kampları, konteyner kentler kuruldu. Angelina Jolie davet edildi. Dünya medyasına fotoğraflar verildi. Şimdi aynı Angelina Jolie, Suriye nin komşuları batacak, çökecek, mahvolacak diyor. Neden? BM açıklamasına göre mülteci sayısı 2 milyonu aştı! O zaman şu sorulara yanıt aramak zorundayız: -İsrail, kendisi için bu kadar önem taşıyan bir enerji kaynağını, yıllardır savaş halinde olduğu bir rejimin iktidarda bulunduğu topraklardan, Suriye üzerinden taşımak ister mi? -Suriye deki iç savaşın, İsrail de gazın bulunmasından sadece bir kaç ay sonra başlaması rastlantı olabilir mi? -Suriye nin de, doğu Akdeniz deki Suriye karasularında, çok zengin doğal gaz kaynakları bulduğu bilinmektedir. -Türkiye, İsrail doğalgazının, güvenle uluslararası pazarlara ulaştırılması planı doğrultusunda, Suriye politikasını bir gecede ABD-İsrail girişimiyle değiştirip, Başbakan, Netanyahu ile, bu plan doğrultusunda barışmış olabilir mi? 11 EYLÜL 2013 30

-Başta Almanya, Avrupa ülkelerin, gaz ihtiyacının yüzde 25 ini tek başına sağlayan Rusya, bu pazarı İsrail e kaptırmak ister mi? -Rusya nın, Beşşar Esad yönetimini kayıtsız-koşulsuz, sonuna kadar destekleme kararının ardında, İsrail gazının, Esad devrilerek, Suriye üzerinden dış pazarlara ulaşmasını engellemek, pazar payının azalmasını önlemek istemesi bir etken olabilir mi? -Suriye de iç çatışmaların başlamasından hemen önce, İran doğal gazını Akdeniz e ulaştıracak, İran-Irak-Suriye doğal gaz boru hattı inşası başlamıştı. Bunun Suriye deki iç savaş ve Esad ın devrilmek istenmesiyle ilgisi var mıdır? Bu sorular, bana göre, Suriye üzerinde gerçekleştirilmek istenen planların, ABD ve özellikle de Türkiye nin savaşa, Esad ı devirmeye bu kadar istekli olmasının gerekçelerini açıklıyor. Enerji tüketiminin büyük bölümünü, bu bölgeden karşılayan Çin in de belirttiğim enerji rezervleri, boru hattı projeleri ekseninde, neden kayıtsızşartsız Esad ın arkasında durduğunu bu soruların yanıtlarından çıkartmak olanaklı. Uzun süre önce, sizlerle paylaştığım değerlendirmelerimden birinde, Katar da aylar önce yapılan Suriye nin Dostları Toplantısı nda, Suriye Muhalefeti ile yapıldığı ortaya çıkan gizli anlaşmada; Esad ın devrilmesinden sonra, Suriye Ordusu nun lağvedilmesi, Suriye nin mevcut ve yeni bulunacak petrol ve doğal gaz kaynaklarının Katar tarafından işletilmesi, satışı ve pazarlanması koşulunun neden konulduğunu da açıklıyor. 11 EYLÜL 2013 31