İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelam Anabilim Dalının düzenlemiş olduğu XVII. Kelam Anabilim Dalları Koordinasyon Toplantısı & Gnostik Akımlar ve Okültizm Sempozyumu Sempozyum Onursal Başkanı Prof. Dr. Cemil ÇELİK Sempozyum Başkanı Prof. Dr. Saffet SANCAKLI Editörler Doç. Dr. Hulusi ARSLAN Sempozyum Düzenleme Kurulu Prof. Dr. Saffet SANCAKLI Doç. Dr. Hulusi ARSLAN Yrd. Doç. Dr. İbrahim KAPLAN Doç. Dr. A.Faruk SİNANOĞLU Yrd. Doç. Dr. Ramazan YILDIRIM Doç. Dr. Abdullah ÇOLAK Öğr. Gör. Mustafa BULUT Doç. Dr. Mehmet KUBAT Arş.Grv. İrem CEYHAN Bilim Kurulu Prof. Dr. M. Saim YEPREM Prof. Dr. Hüseyin AYDIN Prof. Dr. İlyas ÇELEBİ Doç. Dr. Hulusi ARSLAN Prof. Dr. Ş. Ali DÜZGÜN Doç. Dr. Mehmet KUBAT Prof. Dr. İlhami GÜLER Prof. Dr. Cafer KARADAŞ Yrd. Doç. Dr. İbrahim KAPLAN Prof. Dr. Temel YEŞİLYURT Cd den Metne Aktarma ve Son Okuma Arş. Grv. İrem CEYHAN Dizgi -Mizanpaj Kapak-Tasarım Lütfü Karaağaç Kasım 2012 ISBN:978-975-8573-11-0 Baskı: İnönü Üniversitesi Matbaası İ.Ü. İlahiyat Fakültesi Kelam Anabilim Dalının düzenlemiş olduğu bu sempozyumun bildirilerinin, müzakerelerinin ve sempozyum esnasında yapılan genel müzakereler kapsamında ileri sürülen görüşlerin sorumluluğu tebliğ ve müzakerecilere aittir. Sempozyum kitapçığında yayınlanan görüşler İnönü Üniversitesi ni ve İ.Ü. İlahiyat Fakültesi ni temsil etmez. Tebliğ ve müzakereler, kaynak gösterilmek şartıyla sadece iktibas ve atıf şeklinde kullanılabilir. 2012- MALATYA
Gnostik Akımlar ve Okültizm Sempozyumu 25-27 Mayıs 2012- Malatya Sihir ve Din İlişkisi Adlı Tebliğin Müzakeresi Prof. Dr. Hüseyin AYDIN Teşekkür ediyorum Sayın hocam, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Müzakereme geçmeden önce daha önce Eskişehir den önce görev yaptığım Malatya İlahiyat ta böyle bir sempozyumun düzenlenmesi beni muhteşem mutlu etmiştir. Başta arkadaşım Dekan Saffet Bey olmak üzere, Hulusi bey ve Mustafa beye teşekkür ediyorum. Müzakereye başlayacağım ama burada söylenmeden geçilmeyecek birkaç şey var. Burada dört yıl önce on dört tane bilim adamının görevine son verilmişti. Bir müddet görevlerini ifa edemediler. Altı kadar arkadaşında Arapça yurt dışı eğitimleri nedeniyle görevlerine son verilmişti. Tabi şu anda öyle karışık duygular içindeyim ki hem bir taraftan yirmi altı gün önce on yedi yaşındaki kızımı kaybetmenin acısı hem de burada işte bunca zulüm gören arkadaşlarımızın böyle bir organizasyona ev sahipliği yapabiliyor olmaları beni mutlu ediyor ama tabi o zamanları hatırlamamak mümkün değil. Tabi bu zulmü yapanlara daha dünyada mazlumun ahı tuttu bırakmadı tabi ahrette de durumları farklı olacak. Söyleyecek çok şey var ama uzatmak istemiyorum. Başta şunu ifade etmek istiyorum ki Hüseyin bey in burada sunduğu tebliğ ile benim elime geçen tebliğ arasında büyük bir fark var. Tabi ki ben elime geçen metin üzerinde daha çok duracağım. Bir kere tebliğin kurgulanmasında belli bir hata var. Yani tebliğin kurgusunda işte din ile sihir karşılıklı müzakere edilmiş. Şöyle olmasını tercih ederdim sihirle din yerine kelami din in mukayese edilmesi daha uygun olurdu çünkü her ne kadar zaman zaman sihir dinmiş gibi görünmüşse de dine alternatif olduğunu sanmıyorum. Din içersinde yer almış olabilir muteber bir tutum olmuş olabilir ama böyle bir şeyin yaşandığını sanmıyorum. Şimdi Hüseyin Bey, sihrin üzerinde durmuş ama o sihirle şu andaki sihirbazların yapmış oldukları sihirle arasında ne gibi farklar var bunun üzerine pek durulmuyor. Yani bugünkü ile o günkü arasında büyük farklar var. Osman Gazi Üniversitesi İlahiyat Fak. Öğretim Üyesi
538 Altıncı Oturum Bugünkü el çabukluğuyla yapılan sihir ile o günkü sihir denilen yapılanlar arasında çok büyük farklar olduğu kanaatindeyim. Bu tebliğ çok toplayıcı geldi bana tafsilini burada anlatacak değilim ama bunu takip eden kimseler var. İşte birtakım tekniklerle işte marifet sergilediğini düşünen insanlar var. Bunları tekfir etmenin tabi onları takip eden insanlar var. Onları takip edenleri de ilgilendirdiğini düşündüğüm için burada bu kadar katı davranmayalı kanaatindeyim. Zira İmam Şafi sihirbazların tekfir edilmemesi kanaatindedir. Bunda tam bir ittifak söz konusu değil. İmam Şafi nin anlayışına göre eğer sihirbaz sihri ile bir adamın ölmesine sebep olursa işte o takdirde tekfir edilebilir ya da cezası verilebilir şeklinde düşünüyor. Bunu da bilmek lazımdır. Tabi Cenab-ı Hak ın iradesi ve kudreti üzerinde bir şeyler yaptığını iddia eden, işte Allah ın sıfatlarını Mehmet bey in de dediği gibi yani Allah tasavvurunu bozan bir şeye inanca yaslanıyorsa bunu kabul etmek mümkün değildir. Ancak burada hiç dile gelmeyen bazı şeyler var mesela Bakıllani sihir ile mucize arası nasıl ayırt edilecek bunun üzerinde durmuş. Bakıllani çözümü diyor ki sihirbaz şayet nübüvvet iddiasında bulunursa Cenab-ı Hak onun istediği şeyi onun elinde yaratmaz. Böyle bir çözümü var Bakıllani nin. Tabi bugün mutezile nin de üzerinde durduğu endişelerin bir tanesi budur. Yani sihirbazla başkasını nasıl ayırt edeceğiz? Peki diyeceksiniz ki hocam zaten bugün böyle bir sorun yok yani ama şunu düşünenler var bana bizzat soranlar oldu. Hani Hz. İsa nın dönüşü ile ilgili birtakım şeyler söyleniyor. Pek çok insan bundan bahsediyor. Dediler ki Hz. İsa dönerse nasıl ayırt edeceğiz? Yani peygamber olduğunu nereden bileceğiz? O zaman üzerimizde çok büyük bir hükümlülük var yani bunu söyleyen insanlar sıradan halktan insanlar. İşte tabi bir taraftan da şu aklıma geliyor. Eğer bir sihirbaz nübüvvet iddiasında bulunursa aslında en önce meslektaşları tarafından keşfedilir diye düşünüyorum yani para kazanılıyor bu işten ama bu onun ötesinde bir şey talep ediyor. Hâlbuki bu bizim bildiğimiz bir şey böyle bir şey yapmaya hakkı yok. Nitekim hani Kuran-ı Kerim de Hz. Musa ile sihirbazlar kıssası var biliyoruz. Orada herhangi bir sihirbaz olsaydı sihirbazlar onun sahtekârlığını ortaya çıkaracaklardı. Ancak ortadaki sihir değildi başka bir şeydi. Tabi diğer bir sorunda şudur mesela tasavvuf literatüründe velilere suda yürüme, havada uçma gibi şeyler atfediliyor bunlar şimdi yapana göre değişiyor. İllüzyonist yapınca küfür oluyor, tasavvuf elemanı yapınca keramet oluyor.
Sihir ve Din İlişkisi 539 Burada tabi şey sorunu gibi geliyor bana yani yapılan şey aynı yapan farklı olunca farklı hüküm alıyor. Böyle bir sorun var diye düşünüyorum. Tabi illüzyonistlerin diğer yaptığı şeyler var internetten bakıldıysa burada da videolarını yayınlamışlar. Tıklanma rekorları kıran mesela bir suda yürüme var ya da havada uçma var. Mesela Budist bir rahip herhalde dinini daha iyi yayabilmek için havada uçma deneyleri yapıyor görüntüleri var. Bu gibi şeyler çokça yapılıyor ve halk buna itibar ediyor. Tabi şöyle bir hususta var. Halk bu tür şeyleri yani günümüzden bahsetmesek bile, insanlar sihir ve mucizeyi nasıl ayırt edecek. Çünkü sihirin hani biz tarafından bilinemediğine açıklanamadığına göre o zaman bunu halkta ikisini ayırt edebilme gücü olmamış olacak. Yani halk sihirin sihir olduğunu açıklayamıyor ki zaten. Tabi âlimler sihirin mucize seviyesinde bir şey olmadığını da söylüyorlar bu da ayrı bir husus. Diğer yandan yine söylemek istediğim bir başka şey, yani külliyen bütün sihir küfür olsa peki bu harut ve marut un öğrettiği şeyler tabi bu harut ve marut hakkında bir sürü tartışma var, öğrettiği hakkında da tartışma var. Ancak kaynakta diyor ki orada kadın ile kocasını ayıracak sihirler öğreniyorlardı. Yani sihrin illüzyonistliğin belli bir amaçla yapılması belli şeklini burada hedef alıyor gibi görünüyor. Tabi son olarak şunu da söylemem gerekir ki Fahreddin Razi ve Alusi diyorlar ki muhsiyi tanımak ve anlamak için sihri biraz bilmekte fayda var diyorlar. Yani sihrin nasıl bir şey olduğunu biraz tanımak onu yapmak anlamında değil ana nasıl bir şey olduğunu tanımak muhsiyi ayırt etmeyi sağlayacağı için yararlıdır diyorlar. Bunları da belirtmek istedim teşekkür ederim. Prof. Dr. Süleyman TOPRAK: Efendim, ben Hüseyin beye de bu değerli katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Bir iki cümleyle konuyu toparlamak ve katkıda bulunmak istiyorum. İlk söylemek istediğim şu. Sihir ve büyünün dinle ilişkisi yok. İslamla Kuran la ilişkisi hiç yok. Tamamen bir ilim dalıdır ve belli formüllerle yapılır. Hatta halk arasında papaz büyüsü denilen büyünün en etkilisi olduğuna inanılır ki papazın İslamla hocalıkla ilgisi yok. Bu işlerle uğraşan kimselere de hoca veya cinci hoca denmesinin de hatalı ve yanlış olduğunu ifade etmek isterim. İkinci bir husus sihir ve büyünün birbirinden ayrılması ki arkadaşlarımız kısmen temas ettiler. İllüzyonistlerin yaptıklarıyla sihircilerin yaptıklarının birbirinden ayrılması kanaatindeyim. İllüzyonistlerin yaptıkları-
540 Altıncı Oturum nın sadece göz boyamaktan ibaret olduğunu var olanı farklı göstermekten ibaret olduğunu bir başkasına zarar vermeyi kapsamadığını dolayısıyla fıkıh kitaplarında geçen işte kebairden sayılan hatta imam şafi hariç diğer dört mezhep imamının tekfir ettiği ve irtidaden ölüm cezasına çarptırılır dedikleri büyücülerin illüzyonistler değil de bir başkasına zarar vermek için büyü yapanlar olduğu kanaatindeyim. Çünkü büyü yoluyla bir başkasına etki etmek bir başkasına bir şeyler yedirmek içirmek bu suretle de zarar vermek söz konusudur onu hastalandırmak vesaire ha sihrin varlığına inanmak farklıdır etkisine inanmak farklıdır veya sihrin etkisini kabul etmek farklıdır. Ha sihrin varlığı bir hakikat Ehli Sünnet âlimleri tarafından genelde kabul gördüğü varlığı ifade edildiği ifade edildi arkadaşlarımız tarafından doğrudur. Mutezile tarafından kabul edilmemesi mucize ile karıştırılması endişesinden dolayıdır ama şunu ifade etmek istiyorum. velev ki haramlığına inanarak dahi büyü öğrenmek ve öğretmek büyük günahtır kebiredir. Büyük günahla ilgili eserlerde buna vurgu yapılmaktadır. Sihir yapanın ya da yaptıranın cezası haramlığına inanarak dahi olsa dört mezhebin dördüne göre de ölümdür. Hüseyin bey, İmam Şafi'nin görüşüne işaret ettiler. İmam Şafi der ki yani büyü yaparak bir başkasına zarar verdiyse bir kişi ölüm cezasına çarptırılır ifsadından dolayı diğer dört mezhep imamı ise derler ki: irtidaden öldürülür. Yani böyle bir kişi mürted adledilir onun için öldürülür niye? Çünkü Allah'tan başka güçlerden yardım aldığına inanmaktadır. Allah yerine başka güçleri koymaktadır ondan dolayı. Büyü yapanlar daha çok cinlerden istifade ettiklerini ve cinlerle irtibatlı olduklarını söylerler. Adı ne olursa olsun medyum olsun başka bir şey olsun değişik isim altında olsun netice itibariyle cinlerle irtibatı olduğunu söyleyen ve onlardan yardım almak suretiyle başkalarına zarar veren insanların bu fetvaya veya verdiklerine inanan insanların bu fetvaya konu olduklarını bu fetvanın hedefi olduklarını ifade etmek istiyorum. Bunun dışında eklemek istediğim bir başka hususta şudur. Büyünün tesiri meselesi dinle ilişkisi yok dedik. Yani netice itibariyle İslamla Müslümanlıkla hocalıkla irtibatı yok. Birtakım formüller kimyadaki fizikte ki formüller gibi geçmiş kavimlerden beri gelen bir ilim dalı olarak birtakım formüllerle bazı şeyler yatıklarını ifade ediyorlar Bununla ilgilenenler. nitekim eskiden saklı satılan bugün açıktan satılan kitapları da var. Ha bununla bir müslümanın ilgilenmemesi buna iltifat etmemesi gerekir. Ama bu
Sihir ve Din İlişkisi 541 konulara girince en çok sorulan şu oluyor. Efendim bize birisi büyü yaparsa ne olur? Bende hemen Kuran-ı Kerim de ki ayetleri hatırlatıyorum. diyorum ki Cenab-ı Hak müsaade etmedikçe hiç kimsenin hiç bir varlığın zarar vermesi mümkün değildir. Yani biz Allah'a sığındığımız takdirde hiç kimsenin sihirle de büyüyle de herhangi bir şeyle de hatta elinde ki silahıyla kılıcıyla dahi bize zarar vermesi söz konusu olamaz. Onun için ben, Allah'a istiazeyi Allah'a sığınmayı tavsiye ediyorum diyorum. Sizin Allahla münasebetiniz iyi olsun gerisinden korkmayın. İkinci bir husus bu konuda etki altında kaldığını söyleyenlerin kendisine sihir büyü yapıldığını söyleyenlerin pek çoğunun kendi kendilerini psikolojik olarak tevarüzen diyorlar ya eskiler yani hasta olmadıkları halde hasta olduğunu zanneden kişiler olduğunu ben kaniim. Bu itibarla bu işlerle ilgili fazla kafa yormamak fazla bu işlerle meşgul olmamak insan ruhen etkileniyor. Yani acaba ben hasta mıyım diye başlayan bir insan biraz sonra herhalde hastayım diyor arkasından da ben hastayım diyor. Nitekim tabip arkadaşlarımızın ifadesi şu. Bize hasta olduğunu ifade ederek müracaat edenlerin dahi %70 i gerçek hasta değil. Ancak %30 kadarı bize gerçek hasta gelir. %70 hasta olduğunu zannederek gelir ve doktora gittim diye psikolojik tedavi görür. Yani doktora gittiğine iyileşeceğine inandığı içinde verilen ilaçtan değil de ilaç aldığı için kendi kendisini tedavi eder. Sihir ve büyünün tesiri noktasında bu oran daha da yüksektir kanaatimce. Onun için bir müslümanın bu işlere kafasını yormaması gerekir. Efendim Allah müsaade etmedikçe bana kimse zarar veremez inancı içerisinde Allah'a güvenin tam olması gerekir. Öyle olduğu taktirde sihir ve büyü bir müslümana tesir edemez. Vesselam... Son bir nokta Hüseyin Bey konuya girdiği için iki cümlede ben söylemek istiyorum. Bu fakültenin ikinci dekanı olarak 1996-98 yılları arasında görev yaptım. Dolayısıyla ev sahibi sıfatı ile fakültemize hoş geldiniz diyor katkılarınız ve katılımlarınız için teşekkür ediyorum. O günlerden bu günlere geldiğimiz için gerçekten Cenab-ı Hak'a ne kadar şükretsek azdır. Ama şunu ifade etmek istiyorum. Ben o günde hiç umudumu yitirmemiştim. Ve bu günleri umuyordum. Cenab-ı Hak gösterdi çok şükür... Saygılar sunuyorum...