Tüm Yönleriyle. EDİTÖRLER Prof. Dr. Sabri EYİGÜN Yrd. Doç. Dr. Ramazan GÜNAY Yrd. Doç. Dr. Ömer ERGÜN Yrd. Doç. Dr. Hatip YILDIZ



Benzer belgeler
Psikolog Psikoterapist Aile Danışmanı Sibel CESUR AKYUNAK

T.C. ANTALYA MÜFTÜLÜĞÜ Aile İrşad ve Rehberlik Bürosu HUZUR AİLEDE BAŞLAR AİLE HUZURU, KADINA ŞİDDET

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim :05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim :08

Nasıl? Fark etmez! Ne kadar? Sonsuza kadar! Niçin? Çünkü böyle mutlu olabilirsin!

Örnek Araştırma Tek Ebeveynli Aileler

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

YILDIRIM SEÇİM BEYANNAMESİ

Evlilik ve Aile Okulu Projesi AMAÇLARIMIZ :

AİLE ve EVLİLİK EĞİTİM PROGRAMI PROJE DOSYASI

15 Ekim 2014 Genel Merkez

T.C. İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DEKANLIĞI DİN VE TRAFİK SEMPOZYUM

Page 1 of 6. Öncelikle, Edirne de yaşanan sel felaketi için çok üzgünüz. Tüm Edirne halkına, şahsım ve üniversitem adına geçmiş olsun demek istiyorum.

AİLE YAPILARI. Psikolog Psikoterapist Aile Danışmanı Sibel CESUR AKYUNAK

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

- SOSYAL GÜVENLİK KURUMU NUN SAĞLIK ALANINDA ÜSTLENDİĞİ ÇOK ÖNEMLİ GÖREVLER BULUNMAKTADIR

IŞIK LI ANNE BABA REHBERİ

(09-11 Mayıs 2016, Ankara) Kıymetli İslam İşbirliği Teşkilatı Üye Ülkeleri Temsilcileri, Değerli Katılımcılar,

IUA. Ortak yönetim kültürünü paylaşan ülkelerdeki devlet taşra temsilcileri arasında bilgi birikimi ve. Uluslararası. İdareciler Birliği IUA

BANDIRMA AB YOLUNDA PROJESİ ANKET SONUÇLARI DEĞERLENDİRMESİ

Evliliğin Yazısız Kuralları!..

Günümüzdeki ilke ve kuralları belirlenmiş evlilik temeline dayanan aile kurumu yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir. (Özgüven, 2009, s.25).

Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel İlkokulu/Ortaokulu AİLE İÇİ İLETİŞİM

Kadınlar kimsenin namusu değildir


PROF.DR.FAHİR DEMİRKAN PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ REKTÖR ADAYI. Düşünen, çalışan,üreten ÜNİVERSİTE GİBİ ÜNİVERSİTE

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım..

Yönetici tarafından yazıldı Cumartesi, 06 Kasım :14 - Son Güncelleme Cumartesi, 06 Kasım :36

Pazartesi İzmir Basın Gündemi

İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI

Kahramanmaraş mutlaka devler liginde olacak

Kadına Yönelik Şiddet mi? Aile İçi Şiddet mi? Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet

KADIN DAYANIŞMA VAKFI 2014 YILI KADIN DANIŞMA MERKEZİ FAALİYET RAPORU 1 OCAK 31 ARALIK 2014

Kadınlar Ne İster? Erkekler Ne Verir?

Batı Toplumuna İlk Kez Rakip Çıkardık

MKÜ de İftar Coşkusu. Akademik ve İdari Personel İçin Düzenlenen İft ara Büyük Kat ılım Oldu

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

TOPLUMSAL KURUMLAR VE AİLE ÇIKMIŞ SINAV SORULARI MURAT YILMAZ EGE ANADOLU LİSESİ

TEKNOLOJİ VE TASARIM Dersine giriş

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

İnsanlar, tarihin her döneminde olduğu gibi bundan sonra da varlıklarını sürdürmek, haberleşmek, paylaşmak, etkilemek, yönlendirmek, mutlu olmak gibi

ANA YASADA ÇOCUK DA OLSUN!

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1

D İ N H İ Z M E T L E R İ G E N E L M Ü D Ü R L Ü Ğ Ü AİLE VE


SEVGİ USTA VELAYET HUKUKU

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE İÇİN KADIN KONUKEVLERİ PROJESİ 7 MAYIS 2014-ANKARA. Saygıdeğer Misafirler, Değerli Basın Mensupları

OSMANCIK KAYMAKMLIĞI NENAHTUN ORTAOKULU MÜDÜRLÜĞÜ AİLEM OKULDA PROJESİ

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM

Bu nedenle ebeveynlerin duygu, ifade ve davranış olarak tutarlı, kararlı ve pozitif bir tavır sergilemeye çalışmaları gerekmektedir.

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

Erken Yaşlardaki Evlilikler ve Gebelikler

Türkiye-Yunanistan İş Forumu. İzmir, 8 Mart Ömer Cihad Vardan DEİK Başkanı

ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT ORTAOKULU MART 2016

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

Aile Bülteni. ANKA Çocuk Destek Programı nın Tanıtımı Yapıldı. aile.gov.tr

DUYGUSAL ZEKA. Birbirinden tamamen farklı bu iki kavrama tarzı, zihinsel yaşantımızı oluşturmak için etkileşim halindedirler.

T.C. AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI Trabzon Koza Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi PINAR ÖŞME PSİKOLOG

Bu yaklaşımlar anne babaların kafasını oldukça meşgul eden şu soruyu akla getiriyor:

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

çocukeğitiminde pozitif iletişim

Sn. M. Cüneyd DÜZYOL, Kalkınma Bakanlığı Müsteşarı Açılış Konuşması, 13 Mayıs 2015

Türkiye Sosyoekonomik Statü Endeksi Geliştirme Projesi. Proje Yürütücüsü Yrd. Doç. Dr. Lütfi Sunar İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü

2. ISRAIL VE YAHUDILIK KONFERANSI BANDIRMA DA GERÇEKLESTI

AİLE PİRAMİDİ = EVLİLİK 2

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3

Yukarıdaki soru, bu yazının meselesini tüm boyutlarıyla içermese de konuyla ilgili karşılaştığım soruların özünü teşkil etmektedir.

EKSTRA ANLATILAN DERSLER

Ailelerle bağlantılar kurmak. İlk Yıllar Öğrenim Çerçevesi ni toplumunuzda yaşama geçirmek

PDR ÇALIŞMALARIMIZ. 3. Sayı / Şubat - Mart 2016 ŞUBAT AYI ANA SINIFI ETKİNLİKLERİMİZ ŞUBAT AYI. sayfa 2. SINIF ETKİNLİKLERİMİZ. 2 de. sayfa.

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I: GERONTOLOJİ: YAŞLILIK BİLİMİ...1

BÖLÜM I GELİŞİM İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE 2. ÜNİTE. ÖNSÖZ... v YAZARLAR HAKKINDA... vii

Yrd. Doç. Dr. Ayda ÇELEBİOĞLU Proje Araştırmacısı

Hayırların babası olarak anılan,

ARKADAŞ SEÇİMİNİN ÖNEMİ

Amasya da Kadın İstihdamının Artırılmasına Destek Projesi. Ülker Şener 1 Temmuz 2011, Amasya

V. LOJİSTİKTE BİLİŞİM SEMPOZYUMU Yeni Trendler Yeni Teknolojiler SPONSORLUK DOSYASI

ÇOCUĞUNUZUN İŞİTMESİ NORMAL Mİ?

ÖMER GÜNEY CHP MENEMEN BELEDİYE BAŞKAN A.ADAYI

AİLE EĞİTİM PROGRAMLARI (AÇEV)

GİZEMLİ KUTULAR PROGRAMI ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ

Örnek Tarot Okuması

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Duygusal Zekaya Önem Verin!

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

EDİTÖRDEN. Çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olan ergenlik, insan hayatının en

DEĞİŞEN ANNE BABA ROLLERİ

Sosyal Bilgiler Öğretiminde Eğitim Teknolojileri ve Materyal Tasarımı

Sayın Komiser, Saygıdeğer Bakanlar, Hanımefendiler, Beyefendiler,

Yay n No : 2404 flletme-ekonomi Dizisi : Bask Mart 2011 STANBUL ISBN

VIII. BÖLÜM- DOĞUM. 8. Doğum

MÜSİAD Başarılı Öğrenciler Ödül Töreni KARADENİZ EREĞLİ 7 HAZİRAN 2018 Sayın Kaymakamım, Sayın Milletvekilim, Sn Rektörüm, Belediye Başkanlarım,

Transkript:

Tüm Yönleriyle Boşanma EDİTÖRLER Prof. Dr. Sabri EYİGÜN Yrd. Doç. Dr. Ramazan GÜNAY Yrd. Doç. Dr. Ömer ERGÜN Yrd. Doç. Dr. Hatip YILDIZ 1974 DİCLE ÜNİVERSİTESİ

Baskı Hazırlığı Kapak Tasarım: Öğr. Gör. Sefer Dündar Dizgi: Arş. Gör. Veysel Olkan Yeşil Baskı Dicle Üniversitesi Basımevi Müdürlüğü Diş Hekimliği Binası Altı 21280 Diyarbakır Baskı Tarihi 2013-Ocak Bu eser; Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezinin 30-31 Mart 2012 tarihinde ortaklaşa düzenlediği Tüm Yönleriyle Boşanma Çalıştayı nda sunulan tebliğlerden derlenmiştir. Burada yayınlanan tüm yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. İzin alınmadan kısmen veya tamamen herhangi bir şekilde basılamaz veya çoğaltılamaz. Dergide yayınlanan yazılar kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

DÜZENLEME KURULU Prof. Dr. Ayşegül Jale SARAÇ (Onursal Başkan) Prof. Dr. Sabri EYİGÜN (Başkan) Yrd.Doç. Dr. Ramazan GÜNAY (Üye) Yrd.Doç. Dr. Hatip YILDIZ (Üye) Yrd. Doç. Dr. Ömer ERGÜN (Üye) BİLİM KURULU Prof. Dr. Nevzat TARHAN Prof. Dr. Mahmut ATAY Prof. Dr. Sabri EYİGÜN Doç. Dr. Abdullah TAŞKESEN Doç. Dr. Zahir KIZMAZ Doç. Dr. Recep KOÇAK Doç. Dr. Behçet ORAL Yrd.Doç. Dr. Mehmet MURAT Yrd.Doç. Dr. Mikail SÖYLEMEZ

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII AÇILIŞ KONUŞMALARI 1. Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale SARAÇ ın Konuşması...IX 2. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma ŞAHİN in Konuşması...XI BİRİNCİ BÖLÜM SOSYOLOJİK BOYUT 1.1. Boşanmaların Önemli Nedenleri Doç. Dr. Mikail SÖYLEMEZ... 3 1.2. Türkiye de ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Boşanma Doç. Dr. Rüstem ERKAN...11 1.3. Parçalanmış Ailelere Destek Çalışması Semin Güler...21 İKİNCİ BÖLÜM AİLE İÇİ İLETİŞİM 2.1. Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun un Kapsamı Yrd. Doç. Dr. İlknur Uluğ CİCİM...27 2.2. Eşler Arası İletişimsizlik Uzm. Dr. Kenan TAŞTAN...35 2.3. Aile İçi İletişimsizliğin Sonucu: Şiddet Metin Murat ARSLAN...39 2.4 Boşanmayı Önlemede Çözüm Önerileri Necip GAZEL...57 2.5. Boşanmaya Kadarki Süreçte Ailede Karşılaşılan Problemler? Sebahattin YAŞAR...63 2.6 Eşler Arası İletişim Yasemin GÜLEÇYÜZ...85 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM DİNİ BOYUT 3.1. Dinde Boşanmayı Önleyici Tedbirler Ali FERŞADOĞLU...95

3.2. İslam da Kadının Statüsü Yrd. Doç. Dr. Mustafa YÜCE...127 3.3. Boşanmayı Önleyici Bir Tedbir Olarak İslam Aile Hukukunda Tahkîm Müessesesi İbrahim YILMAZ...135 3.4. Dinin Yanlış Anlaşılması veya Eksik Bilinmesi Sonucu Meydana Gelen Boşanma Nedenleri Mehmet Sırrı ŞIK...155 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM HUKUKÎ BOYUT 4.1. Anayasamızda Aile ve Korunması Prof. Dr. Servet ARMAĞAN...161 4.2. Sağlıklı Evlilik ve Sağlıklı Aile İçin Prensipler Prof. Dr. Ahmet BATTAL...177 4.3. İslam Hukukunda Boşanma Tazminatı (Mut a) Doç. Dr. Hasan TANRIVERDİ...183 4.4. Boşanmanın Hukuki Sonuçlarının Zayıfların Korunması İlkesi Çerçevesinde Değerlendirilmesi Yrd. Doç. Dr. Filiz YAVUZ İPEKYÜZ...205 4.5. Anayasa Ve Ailenin Korunması Kâzım GÜLEÇYÜZ...225 BEŞİNCİ BÖLÜM PSİKOLOJİK BOYUT 5.1. Boşanma Psikolojisi Prof. Dr. Remzi OTO...233 5.2. Boşanma ve Çocuk Doç. Dr. Seher AKBAŞ...239 5.3. Boşanma Ve Çocuk Yrd. Doç. Dr. Şeref ŞİMŞEK...247 5.4. Allah ın Hoşlanmadığı Helal Sait ÖZDEMİR...251

ÖNSÖZ Tüm dünyada yaşanan sosyal, kültürel ve ekonomik değişimler, diğer sosyal kurumlar gibi aile kurumunu da önemli ölçüde etkilemiştir. Eğitim düzeyinin yükselmesi, çalışan kadınların sayısının artması, büyükşehirlerin aile hayatını zorlaştıran stresli yaşamı, aile içindeki rollerin büyük oranda değişmesi veya karmaşıklaşması vb. gibi etkenler boşanmaları da aynı hızla artırmıştır. Ülkemizde sadece 2011 yılında 216.000 kişi boşanmıştır. Aynı sorun bölgemiz için de geçerlidir. Yerel mahkemenin ifadesine göre geçen yıl Diyarbakır da 700 boşanma davası açılmışken, bu yıl bu sayı 1400lere kadar çıkmıştır. Aslında artan rakamlar değil, artan mağduriyetlerin sayısıdır. Mutsuz çocukların sayısıdır. Travma geçiren insanların sayısıdır. Torun sevgisinden mahrum babaannelerin, anneannelerin sayısıdır. Dolayısıyla bu sorun hepimizin sorunudur. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın bu konudaki çalışmaları takdire şayandır. Bizler de bu sorumluluk bilinci içerisinde Dicle üniversitesinde bir çalıştay yapmaya karar verdik. Çalıştayın amacı; öncelikle boşanmanın nedenlerini ve çözüm önerilerini ortaya koymak, boşanma konusunda halkı bilinçlendirmek, boşanmanın sürecinde ve boşanmadan sonraki süreçte yaşanan mağduriyetlerin önüne geçmek için neler yapmamız gerektiği konusunda düşünmektir. Çalıştayımız birkaç açıdan Türkiye de ilk olma özelliği taşıyor. Birincisi; şuana kadar bu konuda yapılan çalışmalar genellikle sempozyum, kongre, panel şeklindeydi. Bunlar da ciddi bir sonuç almadan da sona eriyordu. Çünkü genellikle sempozyum ve kongreler de gereken tartışma ortamı oluşturulamıyor. Bundan dolayı, biz çalıştay şeklinde yaptık. Çalışma odalarında 50 bilim insanı, uzman, akademisyen iki gün boyunca tüm teferruatlarıyla konuşup, tartıştılar. Bildiğiniz gibi, sosyal olgular çok boyutlu olduğu için tek boyutla izah etmek mümkün değildir. Biz de bundan hareketle olayın sosyolojik boyutunu, psikolojik boyutunu, hukuksal boyutunu, iletişim boyutunu, dini boyutunu ele almak için çok farklı disiplinlerden uzmanları bir araya getirdik. Bu çok boyutlu bakış açısı sayesinde konuya yönelik öneriler ve elde edilen verile daha gerçekçi ve daha somut oldu. Boşanma çalıştayı ile ilk defa akademisyenler, sivil toplum kuruluşları, alan uzmanları bir araya geldi. Dolayısıyla bilgi, veri ve deneyim birleşerek, çok daha verimli sonuç ortaya çıktı. Konuya gösterdiği duyarlılıktan dolayı Üniversitemize teşrif eden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Sayın Fatma Şahin e ve çalışma arkadaşlarına, desteklerini esirgemeyen Diyarbakır Valiliğine şükranlarımı sunarım. Özellikle sosyal konuları araştırma ve inceleme sürecinde her zaman bizleri motive eden, yönlendiren Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç hocamıza ve tüm değerli katılımcılara, burada bir kez daha çok teşekkür ediyorum. Ayrıca Çalıştayın düzenlenmesinde emeği geçen herkese, özellikle Eğitim Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Behçet Oral ve yardımcıları Yrd. Doç. Dr. Rıfat Efe, Yrd. Doç. Dr. Süleyman Başaran ile Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdür Yardımcıları Yrd. Doç. Dr. Ramazan Günay ve Hatip Yıldız a, konuya gösterdikleri ilgiden dolayı değerli basın kuruluşlarına teşekkür ediyorum. Prof. Dr. Sabri EYİGÜN Çalıştay Düzenleme Kurulu Başkanı VII

AÇILIŞ KONUŞMALARI I. KONUŞMA Üniversiteler; ülkelerin gelişimi, geleceğinin biçimlenmesi, ekonomik, sosyal ve kültürel değişiminde önemli rol oynayan kurumlardır. Bu çerçevede üniversitelerin görevi eğitim-öğretim yanında, bilimsel araştırma ve incelemeler yapmak, bilgi ve teknoloji üretmek, içinde bulunduğu toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik sorunlarına teşhisler koymak ve çözüm yolları üretmektir. Dicle Üniversitesi olarak bizler de bu misyonun gereğini yerine getirme adına büyük bir gayret içerisinde olduk. Bu süre içerisinde başta valilik olmak üzere pek çok kurum ve Sivil Toplum Kuruluşuyla işbirliği içerisinde eğitim-öğretim, sosyal, kültürel, ekonomik ve pek çok alanda sorunların ele alındığı uluslararası, ulusal ve yerel bazda yüzlerce kongre, sempozyum, konferans, çalışma ve etkinlik gerçekleştirdik. Birkaç örnek verecek olursak; bu yıl 4. sünü gerçekleştirdiğimiz uluslararası Sosyal Bi-limler Kongreleri ile eğitim, dil, ekonomi, sağlık ve diğer sosyal-siyasal sorunlar ele alındı. Yine töre cinayetleri, kadına yönelik şiddet, erken evlilik ve başlık parası sorunundan, sokak çocukları ve kap-kaç sorununa; Diyarbakır la ilgili güvenlik algısından, tanıtım sorununa; kültürel değerlerinin korunması, kentleşme sürecindeki sosyal sorunlardan, işsizlik ve istihdam sorununa kadar pek çok alanda bilimsel araştırma ve toplantılar yapıldı. Bunların yanında; bir kültür ve medeniyet şehri olan Diyarbakır ın tanıtımı adına Valiliğimizle ortaklı uluslararası bilimsel ve sosyal çeşitli etkinlikler düzenlendi. 1. ve 2. Uluslararası Nebiler, Sahabiler, Azizler, Krallar Kenti Diyarbakır sempozyumları ile Diyarbakır ın manevi potansiyeli ortaya çıkarılarak, inanç turizminin gelişmesine katkıda bulunuldu. Diyarbakır ın yetiştirdiği şair-yazar ve fikir adamları çeşitli sempozyum ve etkinliklerle anıldı. Başta sokak çocukları olmak üzere, köy okulları, fakir öğrenciler, ceza evinde bulunan mahkumlara yönelik çok sayıda gerçekleştirilen toplumsal sorumluluk projelerimiz tüm hızıyla devam ediyor. Bölgemizde yaşayan kadınlara yönelik, sosyal hizmetler yanında geçtiğimiz yıl kurulan Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi ve Araştırma hastanemizin işbirliği ile sağlık taramaları yapılmaktadır. Ayrıca Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi ve il valiliğimiz işbirliği ile ÇA- TOM larda kadın sorunlarına yönelik çeşitli seminerler düzenlenmektedir. Toplumları ayakta tutan manevi ve kültürel değerlerimizdir. Maalesef son yıllarda yeni değerler üretemediğimiz gibi, var olan değerlerimizi de hızla yitirmeye IX

başladık. Bu kaybı en fazla yaşayan kurumlardan biri de ne yazık ki ailedir. Bunun sonucu olarak aile yapısında ciddi boyutlara varan sorunlar oluşmakta, giderek artan bu sorunlar boşanmalara kadar gidebilmektedir. Ülkemizde durum, batı ülkelerine göre daha iyi olsa da, boşanmanın son yıllarda düzenli bir artış göstermesi, toplumun temel taşı olan aile yapısının güçlendirilmesinin önemini ortaya koymaktadır. Sorunu çözme adına Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız başta olmak üzere, devletimizin ilgili birimleri tarafından çok ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Yine üniversiteler başta olmak üzere sorunun çözümüne katkı sunabilecek tüm kurum, kuruluş ve STK ların yapacakları çok şeyler vardır. Tüm toplumları yakından ilgilendiren böyle önemli bir soruna çözüm bulma adına gerçekleştirilen bu çalıştayı katılımlarıyla şereflendiren tüm konuklara; çalıştay ın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Prof. Dr. Ayşegül Jale SARAÇ Dicle Üniversitesi Rektörü X

II. KONUŞMA Diyarbakır ın bu güzel Dicle Üniversitesi konservatuar öğrencilerin izlediğim zaman ül-kemin renginin, ülkemin sesinin, ülkemin nefesinin ne kadar zengin olduğunu hissettim ve şunu dedim; Biz birlikte Diyarbakır ız, biz birlikte Türkiye yiz Diyarbakır tarih şehri, Diyarbakır medeniyet şehri, Diyarbakır Evliya Çelebi nin Örneği az bulunan erdemli insanların şehri diye tabir ettiği mübarek bir şehirdir. Biz Diyarbakır ın daha huzurlu, daha mutlu, daha kalkınmış bir ticaret şehri, tarihinden aldığı derinlikle bir bilim şehri olmasını çok önemsiyoruz. Çünkü burası Sezai Karakoçların, Ahmedi Hanilerin, Ali Emirilerin şehri. Bu şehrin getirdiği tarihe sahip çıkmak ve geleceğe taşımak bu salondaki herkesin en önemli görevi olduğunu düşünüyorum. Üniversiteler bilim yuvaları; hocalarımız, değerli öğrencilerimiz, geleceğimizdir. Çünkü biz beşeri sermayeyi, sosyal sermaye olan insanı merkeze almadığımız zaman hiçbir hedefimize ulaşamayız. Bizim yeterince altınımız yok. Bizim yeterince petrolümüz yok. Bizim yeterince doğalgazımız yok. Ama bizim bunlardan çok daha önemli beşeri ve kıymetli sermayemiz var. Yani sizler varsınız değerli kardeşlerim. Bilim yuvası olan üniversitelerimizin hayata dokunması, hayatla birleşmesi, bilimin insanın yanında olması, onun onurluca yaşam mücadelesine ona yol göstermesi, yaptığı aydınlanma projeleri ile yeni ufuklar açılması en önemli görevimiz olsa gerek. O yüzden bugün sizlerle olmayı, sizlerle beraber bu heyecanı paylaşmayı çok önemsedim. Ülkemizin önemli sorun alanı olarak gördüğümüz, belki de dünyanın çok daha sorun alanı olarak gördüğümüz Boşanma nın nedenlerini, sonuçlarını takip etmek Aile ve Sosyal politikalar Bakanlığı olarak bizim en büyük görevimiz. Hele bu bölgede böyle bir çalışma yapılıyorsa o kadar kıymetli ve önemli ki; bunu düşünen buna katkı veren değerli akademisyenlere ve bu konuda heyecanımızı paylaşan siz değerli öğrencilere bütün gönlümle tek tek teşekkür ediyorum ve ben sizi alkışlıyorum. Biz Aile ve Sosyal politikalar Bakanlığı olarak yeniden yapılandırıldık. Ustalık döneminin getirdiği kaynakları birleştirme, verimli kullanma, sosyal yardımlaşma ve sosyal birleştirme, tek çatı altına koyma bizim şu anda en önemli hedefimiz. O yüzden yoksullukla mücadelede bizim için çok önemli. Kadının statüsünü yükseltmek de bizim için çok önemli. Bir engellinin, bir yaşlının, bir kimsesiz çocuğun yanında olmak da bizim için çok önemli. XI

İşte bugün Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğümüz o yüzden yeniden yapılandırıldı. Bu yapının şu anda en önemli görevlerinden bir tanesi aile gurubunun güçlü bir şekilde yoluna devam etmesini sağlamak. Çünkü biz güçlü birey, güçlü aile ve güçlü aile güçlü toplum diyoruz. Aile değerini korumak ve kollamak, ailenin yaşadığı sorunlara alanlara girmek ve onlara hizmet vermek bizim en büyük görevimiz. İnsanoğlu doğup, büyüyor, ölüyor. Hepimiz faniyiz ama hepimizin hayatında en önemli kademelerden bir tanesi belki de en önemlisi evlilik. Çünkü evliliğe baktığınız zaman evlilik sabır istiyor, güven istiyor, sorumluluk istiyor, paylaşmak istiyor, bunaldığınız zaman sığınacak bir liman istiyor. Dolayısı ile sevgiyle, sabırla örülmeyen, acıları paylaşmadığınız zaman çoğalmadığınız bir evliliği yaşatmanız mümkün değil. O yüzden biz insanoğlunun ihtiyaçları yalnızca fiziki değil, bizim manevi olarak paylaşmaya, canlara, cananlara ihtiyacımız var. Ama modern olan bu dünya her geçen günü karmaşık yapıyla bizi yeni sorun alanlarıyla karşı karşıya bırakıyor. Bugün kentleşme, bugün kitle iletişim alanları, bugün birçok teknolojik alt yapı işi kolaylaştıracağına bazen işte böyle sosyal hayatta işi zorlaştırabiliyor. O yüzden biz Bakanlık olarak nasıl bir evlilik olmalı, evliliğin öncesinde ne yapılmalı, gençler bu kararı verirken evliliğin yalnızca bir duygu olmadığını, duygunun önemli olduğunu ama ayrıca evliliğin bir akıl işi olduğunu, evleneceğiniz insanlarla olan karşılıklı aklınızı kullanarak neleri üretmeniz gerektiğini, neleri analiz etmeniz gerektiğini, sosyal hayatı, ekonomik hayatı, kültürel hayatı ilgilendiren bir alanda onunla bir ömür boyu hayat arkadaşı olacağınız kişinin kim olmasını, nasıl olmasını istediğinizi çok önemsiyoruz. En önemli şey doğru kararı verebilmek. Doğru insanla bir araya gelebilmek. Onu başarınca işler kolay bir şekilde gidebiliyor. O yüzden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak bunun bir aydınlanma projesine, gençlerimizin ne olacak, ne yapacağız, acaba hiç mi evlenmesek dediği anda yanında olmak istiyoruz. Çünkü en kötüsü o. Sağlıklı nesil evlilik kurumunun devamıyla mümkündür. Sağlıklı nesil bizim gelecek hedefimizdir. 2023 vizyonunu koyduğumuz ithalat, ihracatı, ticareti, dünyanın en büyük 10 ekonomisi içinde olacağız dediğimizde, neyle yapacağız, insanla yapacağız. Sağlıklı nesillerin oluşmadığı, evliliğin güçlü bir şekilde devam etmediği sistemlerle hiçbir hedefe ulaşamazsınız. O yüzden evlilik öncesinde, biz şu anda buna karar verme noktasında, karar verdikten sonra evlilikle ilgili süreçte neler yaşanılabileceğini, evliliğin yalnızca pembe gözlüklerle bakılacak bir alan olmadığını, evlilikle ilgili yaşadığınız sorunlarda sorun çözme kapasitenizi nasıl algılayacağımızı, her şeyin siyah ve beyaz olmadığını siyah ve beyaz arasında milyonlarca grilerin olduğunu bilmemiz gerekiyor. Biz şimdi Genel Müdürlük olarak önemli bir çalışmayı başlattık. Dedik ki; pilot çalışma yapalım evlilikle ilgili belediyelere müracaat eden çiftlere hukuk alanında, sağlık alanında, ileti-şim alanında bunlara nasıl destek vereceğimizi çalışalım onlara XII

anlatalım dedik. Bunun pilot çalışmalarını şu anda Ankara da ilçelerimizde başlatıyoruz. Bütün Türkiye de de yaygınlaştırmak istiyoruz. Amacımız ve muradımız bu. Benim her zaman söylediğim bir şey var evlilik araba kullanmaktan daha az önemli bir şey değildir. Bunun için bile belirli bir kursa gitmeniz bu işin, araba kullanmanın her dengesini bilmeniz gerekiyor. Bir problem yaşadığınız zaman Eyvah! Ben mahvoldum. dediğiniz anda hayır bu herkesin yaşayabileceği bir şey ben bunu çözebilirim deyip özgüvene sahip olmanız gerekiyor. 2011 aile araştırmasında yaptığımız çalışmanın sonunda, yaklaşık 25.000 kişi üzerinde yapılan bir çalışma, 2002-2011 analizine baktığınız zaman yılda 1000.1/4 olan boşanma oranı yılda 1000. 1/6 ya yükselmiştir. Yani 10 yılda binde ikilik bir artış vardır. Peki dünyada bu oran nedir diye soracak olursanız Avrupa Birliği ortalamalarında 1000 de 2.5. En güçlü kurumumuz çok şükür ki evlilik. Evlilik kurumu güçlü bir şekilde devam ediyor. Burada bu evlenme oranlarına baktığınızda sevindirici olan bir şey var 2000ler de binde 7, 7.5 olan oran bugün binde 8.5 lara çıkmış durumda. Bu rakamlarda evlilikle ilgili süreçte boşanmanın nedenlerine baktığınız zaman en büyük sorunun şiddetli geçimsizlik diye bir maddenin yer aldığını gördüm. Yani İletişimsizlik. Yani birbirini anlayamamak. Yani empati kuramamak. Yani sorun çözememek, Şimdi her bir değişken üzerinde kendi içinde analizlerini yapıyoruz. Aldatmanın, şiddetin, özellikle alkol ve uyuşturucu kullanmanın evlilikleri bozmada en önemli sorun alanları olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Biz her bir değişken üzerinde ne yapmamız gerektiği üzerinde çalışıyoruz. Eğer boşanma gerçekleşmek zorundaysa o zaman bunu da yönetmek, daha az zararla yönetmek, çocukların daha az psikolojisini bozarak, çevrenin daha az psikolojisini bozarak, toplumun daha az psikolojisini bozarak yönetmek de bizim görevimiz. Boşanma sonrasındaki rehabilitasyon işleri de bizim görevimiz. Her bir evreyi kendi içinde yönetmek ve sağlıklı bir toplumu desteklemek bizim en büyük görev alanlarımızdan bir tanesi olarak karşımızda duruyor. Bugün ki çalıştay o yüzden çok önemli. Öncelik sorunlara yerel çözümlerle bakabilmek, damdan düşenlerle bir araya gelebilmek ve buradan, buraya ait çözümleri Ankara dan masa başından değil, buradaki sesi duyarak buradaki sorunu dinleyerek çözebilme kabiliyetine ulaşmamız gerekiyor. Çıkan sonuçların bizim Bakanlığımız tarafından çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bu bölge ne kadar mutluysa Türkiye o kadar mutludur. Bu bölge ne kadar kalkınmışsa Türkiye o kadar kalkınmıştır. Ben bu bölgenin bir evladı olarak bu bölgeyi çok seviyorum. Bu bölgenin bir huzur şehri olmasını çok önemsiyorum. O yüzden son on yılda yasakları kaldıracağız, yolsuzluğu önleyeceğiz, yoksulluğu önleyeceğiz diye çıktığımız millet hizmeti yolculuğunda önce insan dedik. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın dedik. Önce insana da bir düşünürün tarif ettiği şekilde baktık; dili, dini, cinsiyeti, XIII

mezhebi, inancı ne olursa olsun. Bir düşünür diyor ki; Eğer alacakaranlıkta bir insan silueti gördüğünde bu insanın dinine, diline, cinsiyetine, kılığına, kıyafetine görüntüsüne bakmadan bu insandır, eşrefi mahlukattır ve gönlümde çok önemli bir yeri vardır dediği zaman şafak sökecektir diyor. Son on yıldır bu ülkede şafağı söktürmeye çalışıyoruz. Size ihtiyacımız var. Sizler bizim geleceğimizsiniz. Şafağı hızlı söktürmek sizin elinizde. El ele vereceğiz, gönül gönüle vereceğiz, bütün sorunları arkamızda bırakacağız. Güçlü toplumu, güçlü Diyarbakır ı, güçlü Güneydoğuyu, güçlü kadınları ve güçlü aileleri beraber oluşturacağız diyorum ve hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Fatma ŞAHİN Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı XIV

BİRİNCİ BÖLÜM SOSYOLOJİK BOYUT

1.1. BOŞANMALARIN ÖNEMLİ NEDENLERİ Mikail SÖYLEMEZ* ÖZET Bu bildirimde, boşanmaların nedenlerinden aile içi sosyal iletişimin kalitesi, değer yargılarımızın aileyi bir arada tutmada önemi üzerinde duruyorum. Anahtar Sözcükler: Boşanma, Aile içi sosyal iletişim ABSTRACT In this study, I emphasize the importance of quality of social communication within family and the importance of values on holding family together which plays important roles on causes of divorce. Keywords: Divorce, Social Communication within family GİRİŞ Milleti ayakta tutan aile denilen en sağlam kalemiz düşüyor. Mutluluk ve huzur limanımız olan saadet yuvamız sarsılıyor. Boşanma grafiğimiz her gün biraz daha yükseliyor. Dün evlendik, mutluyuz diyenler bugün anlaşamıyoruz, ayrılalım diyorlar. Hiç ummadığımız eşler boşanıyor. Birçok kişiler evliliklerinden dertli. Yukarıda anlatılan girdaptan kurtulmak için neden kimse hayatından ödün vermiyor? Bazı fedakârlıklarda bulunmuyor? Ailemin huzur ve mutluluğu için neler yapabilirim diye çırpınmıyor? Evlendikten sonra yuvam yıkılmasın diye, evlilik öncesi verilen kararlar ince elenip sık dokunuluyor mu? Yaşlıların tecrübelerine başvuruluyor mu? Evlilikte temel teşkil edecek değerlere yer veriliyor mu? Bir ailenin mutlu bir hayat sürmesi veya mutsuzluk girdabında bocalaması kadar önemli bir işleve sahip olan aile içi iletişim becerisi neden yeterince anlaşılmamakta, ailenin dağılmasıyla meydana gelen vahim neticeleri neden yeterince ciddiye alınmıyor? Gerek yazılı gerekse görsel yayınlar, millet için hayatî önem taşıyan bu konuya neden gereği kadar önem vermiyorlar? Bu problemlerin temeline inildiğinde karşımıza; psikolojik, pedagojik, sosyolojik ve inanç zafiyetiyle ortaya çıkan değer yargılarının yozlaşması çıkıyor. (Söylemez.2011) * Doç. Dr., Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Eğitim Programları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi soylemezmikail@hotmail.com. 3

A. EVLİLİKLER HATALAR ÜZERİNE KURULUYOR Evlilik insan hayatında en önemli aşamalardan biri şüphesiz.evlilik bir büyük yolculuktur. Bu yolculukta beraber olunan eşler ya o yolculuğu çok zevkli hale ya da o yolculuğu çekilmez bir çile haline getirirler. İnsan elbette mutlu olmak için evlenir. O yuvada insanlar hayallerindeki mutluluğu yakalamaya çalışırlar. Günümüzde yaşanılan evlilikler acaba bu beklentiye ne kadar cevap veriyor? Gerçekten bu beklenti ailede veya evlilikte karşılığını bulabiliyor mu? Evlilikler neden yıkılıyor? Aileler neden dağılıyor? Aslında bu soruların cevabı evlilik öncesine dayanıyor. Evlilikler hatalar üzerine kuruluyor. Sonuçta ilk sarsıntı yıkımla sonuçlanıyor. Evlilik öncesinde hatalar yapılıyor. Acemice ve bilinçsizce eş seçimi yapılıyor. Adeta Hele bir evlenelim de o zaman doğruyu ve yanlışı anlarız. mantığı hâkim pek çok evlilikte. Daha birlikte yaşamanın anlamını ve sorumluluğunu bilemeden bir ömrü birlikte yaşayacağı insanı seçiyor. Sonra da deneme yanılma süreci başlıyor. Olmadı hadi bitirelim bu evliliği deniliyor ve mutluluklar başka bahara kalıyor. B. ORTAK FİKİR VE DÜŞÜNCEYE DİKKAT EDİLMİYOR Evlilikler sadece çiftlerin haz duygularını tatmin alanı değildir. Bizim inanç ve kültürümüze göre evlilik ve aile hem bu dünya hem de ahret hayatının kazanımları için yapılır. Yani insanlar yaşadığı birliktelikle ve yetiştirdiği yeni nesillerle bu dünyada ve ahrette mutlu olur. O nedenle seçilen eşin ahlaklı ve inançlı olması da önemlidir. Bir zamanlar (eli yüzü düzgün biri, helal süt emmiş biri) ile bu kastedilirdi. Şimdilerde bu kaçıncı sıralarda acaba? Bizim için ailelerde olması gereken; saygı, sevgi, vefa, edep, hoşgörü, samimiyet, itaat duygusu ve namus anlayışı acaba ne kadar anlamlı bir şekilde bilinip yaşanıyor? İnsanları başlangıçta bir araya getiren şüphesiz benzerliklerdir. Ancak uzun yıllar sonra bir arada kalmalarını sağlayan, farklılıklardır. Farklılıklarımızı ayrılık veya savaş sebebi olarak görmek yerine, öğrenim fırsatı olarak görüp onları kullanmalıyız. Akıllı bir çift, birbirlerinin farklılıklarını en kısa sürede öğrenmeye çalışır. Onlar, bu farklılıkların kendilerine karşı çalışmasını değil, kendileri için çalışmasının yollarını araştırırlar. 1 Değerler, motivasyonu sağlayan en güçlü araçlardır. Kötü bir alışkanlığı değiştirmenin en iyi yolu, temel değerlere dayandırılmış bir açıklama yapmaktır. Gurura ve saygıya büyük önem veren bir aile üyesini kazanmanın yolu, duygularına hitap etmektir. İki insan birbirlerine ortak değerlerle bağlıysa ilişkileri sonsuza kadar sürer. Ama değerleri büyük oranda farklıysa, ilişkileri kısa süreli ve tatsız olur. O halde evlenecek kişiler arasında ortak değerler olmalı ki aralarında bir köprü kurulabilsin. Bir kimsenin değerlerini keşfetmek, basit olarak onun için neyin en önemli, neyin önemsiz olduğunu anlamaktır. 4

Değerler, kişiye kararlarında rehberlik eden ve onun için neyin önemli neyin önemsiz olduğunu gösteren inançlardır. Dünya modelimiz, değerlerimizin bir bileşmesidir. Değerlerimize göre dünyaya tepki veririz. Bir insanı veya bir aileyi anlamak için onların dünyaya vermiş oldukları tepkinin şeklini anlamamız gerekir. Ailenin kararları, değerler üzerine inşa edilir ve bu kararlar bilinçaltının derinliklerine yerleşir. Aile içi sosyal iletişimin kalitesi, aile içi şiddetle ters orantılıdır. Bu kalite sözel ve sözel olmayan iletişimden ziyade duyusal iletişim ile ilgilidir. Bilhassa medyanın bu konularda tek taraflı ve yangına körükle gidişlerini yadırgıyorum. Evvela hep parçalanmış ve şiddete maruz kalmış ailelerin dramını nazara veriyorlar. Çok yaptırım gücü olan yasaların çıkarılmasını nazara veriyorlar. Bu çok yanlıştır. Caydırıcı yasalar çıkarılsın. Kimse buna karşı değil. Yasalar iş olmuş bitmişlerin yakasına yapışıyor. Yapışmalarına da karşı değiliz. Fakat Şiddete başvurulmadan, koruyucu tedbirler üzerinde durmuyorlar. Bu tutum yanlıştır. Tıpta teşhis ve tedaviden önce koruyucu hekimlik daha önce önem kazanıyor. Hiçbir aile terapistinin, psikolog veya pedagogun itiraz edemeyeceği kadar ortak kabul; aile içi mutluluğun temel esaslarından en önemlisi, aile içi iletişimin kalitesidir. Bir ailenin mutlu bir yaşam sürmesi veya mutsuzluk girdabında bocalaması kadar önemli bir işleve sahip olan aile içi iletişim becerisi maalesef ya yeterince anlaşılmamakta veya sonuçları kadar ciddiye alınmamaktadır. Zira aile içi iletişimin insan yaşamında ne kadar önemli olduğunun bilinmemesi ve doğru bir biçimde uygulanması halinin bir süre sonraki doğal sonucunun ailenin yıkılmasına kadar gidebileceği eşler tarafından maalesef öngörülemiyor. İletişim noksanlığı, kartopu efektine benzer. Karlı dağdan bir avuç kartopu yuvarlandığında, bir süre sonra önü alınamayacak büyüklükte bir çığa dönüşebilir. Çığ altında kalmış birçok eşlerin ortak cümlesi de zaten bu yüzden eşim beni yeterince anlasaydı, biz boşanmayacaktık veya eşim beni hiç anlayamadı olmaktadır. Eşlerin birbirlerini anlayamıyor olması, sözel iletişim becerisi ile ilgili bir durum değildir aslında. Böylesi yakınmada bulunan bir eş, her ne kadar, eşi ile her ortamda rahatça konuşabiliyor, görüş alışverişinde bulunabiliyor ve entelektüel seviyede paylaşımlar yapabiliyor olsa da, eşim beni anlamıyor ifadesi ile aslında kast ettiği şey, eşi ile arasında duyusal iletişim kuramıyor olmasıdır. Bu konuda uzman pedagog Âdem Güneş Anadolu Pedagojisinde Aile İçi Sosyal İletişim kitap bölümünde şöyle nazarımıza sunuyor: (Bu kısım Güneş 2011 tarafından yazılan Anadolu Pedagojisinde Aile İçi İletişimin Temel Esasları kitap bölümünden alınmıştır. ): Hâlbuki böylesi bir tanımlama aile içi iletişimde yetersizlik oluşturur. Zira aile iletişiminin en belirgin özelliği duyusal oluşudur. Nedir duyusal iletişim? Duyusal iletişim; bireylerin birbirleri ile kurdukları iletişimin, duyu dünyası ile gerçekleştirmesidir. Bir başka deyişle, gerek sözel veya gerekse sözel olmayan bütün iletişim 5

unsurlarının duyularla kurulması haline duyusal veya duygusal iletişim diye adlandırabiliriz. Dolayısı ile birbirlerine hitap eden eşlerin, ağızlarından çıkan sözler duygularını ifade etmiyor ise, böylesi bir iletişim duyusal iletişim niteliği taşıyamaz. Veya bunun zıddı olarak da, kendisine hitap edilen bir eş, eşini duyu dünyası ile dinlemiyor ise, o takdirde böylesi bir dinleme de duyusal iletişim içerisinde yer alamaz. Eğer aile içinde bireyler birbirleri ile kurdukları iletişimi duyu dünyası ile yürütürler ise o takdirde sözel olmayan iletişim de zaten kendiliğinden şekillenmiş olur. Zira eğer insan duyu dünyası ile iletişim kuracak olursa, o insanın vücudunun kıvrımları, el kol hareketleri, duruşu, yüzünün kızarması gibi sözel olmayan iletişime ait unsurlar kendiliğinden şekillenecek, duyulardan dökülen sözleri destekler vaziyette doğal olarak şekillenecektir. Bu sayede sözel iletişimi destekleyen vücut yapısının şekillenmesi de en doğal hali kendiliğinden oluşacaktır, söz ile vücut dili birbirinden kopuk olmayacaktır. Eğer aile içi iletişime sadece sözel ve sözel olmayan bir beceri kazandırmak olarak bakılırsa, böylesi bir bakış açısı, aileleri iletişimde çok başarılı hale getirse de, eşlerin birbirlerini hissetmede yetersiz bırakacaktır. Çünkü çoğu defa eşlerin birbirlerinden beklediği şey, anlaşılıyor olmak değil, hissediliyor olmaktır. Sözlerle ortaya koyduğu gerçek değil, duygu dünyasının yansımasının algılanmasıdır. Örneğin, eşi ile tartışan bir bayan, öfke halinde eşine seni artık gözüm görmek istemiyor, çık dışarı diye seslenecek olsa. Kendisine böyle seslenilen koca da; tamam gidiyorum madem öyle bir daha gelmeyeceğim dese, muhtemel ki, bu kadın eşinin kendisine böyle karşılık vermesine daha da sinirlenecek ve artık karar verdim sen beni anlamıyorsun diyecektir. Zira olabilir ki, eşine bu şekilde hitap eden bir bayan seni görmek istemiyorum diye kast ettiği şey, eşinin gerçekten evden çıkması değil, eşinin kendisine ilgi göstermesi, kendisine yakınlık kurması olabilir. Belki kadın o sırada eşi ile problem sürecini iyi idare edememiş olabilir. Veya kadın, problem çözme yeteneğinin yoksunluğundan dolayı kavgayı daha da büyüterek bir çözüm elde etmeye çalışıyor olabilir. Böylesi bir bilinçaltı dürtüsü ile eşine seni bir daha görmek istemiyorum diye seslenen eşe, tama gidiyorum demek eşin o anki duygu dünyasını hiç anlamamak olabilir. İşte böylesi anlarda daha da belirgin olarak anlaşılacağı üzere eşler birbirleri ile duyusal değil, zihinsel iletişim içinde bulunurlar ise, muhtemelen kendilerinin anlaşılmadığından şikâyetçi olacaklardır. Aslında, günümüzde aile içi iletişimin temel esasları olarak eşlere sunulan tavsiye ve telkinler de eşin o sırada ne söylediğini anlamak değil de, ne söylemek istediğini anlamak üzerine dikkat çekilmektedir. Böyle bir yaklaşım da her ne kadar kulağa şık gelse bile, bu tavsiye, zihinsel olarak duyguları anlama gayreti olacaktır ki, bir eşin diğer bir eşi zihinsel olarak algılıyor olması, hiç de doyurucu bir iletişim 6

yöntemi değildir. Algılamak, hissetmek boyutuna çıkmadıkça eşler bu algılamanın karşılığını çok defa kendi duygu dünyasında yetersiz bulacaktır. Örneğin, bir kadın, bir süre önce vefat eden babasının ölüm yıl dönümünde, babasından hatıra kalan bir eşyayı eline alsa ve gözünde çocukluk hatırları canlanırken kirpikleri ıslansa O sırada karşısında oturan kocası ile de bir an göz göze gelseler. Bu göz göze gelme esnasında erkek hanımına; Seni anlıyorum diye seslense Muhtemel ki bu kadın, eşinden duyduğu bu sözün ne kadarının eşinin duygu dünyasından çıktığını, bilinçsizce algılamaya çalışacaktır. Eğer kocanın seni anlıyorum sözü kalpte duyularak çıkmış ise ve kadın da eşinin duygu dünyasından çıkan bu iki kelimeyi öylece algıladı ise, bu kadın için bu iki kelime çok kıymetlidir. Veya bunun tam zıddı durumda, seni anlıyorum derken duygu dünyası işin içinde yoksa ve kadın da bunu hisseder ise, bu söz teselli edici kalitede bir söz olamayabilir. Muhtemel ki böylesi durumdaki bir kadın, eşinin duygu dünyasından uzak olarak saatlerce konuşmasındansa, duygu dünyası ile ifade ettiği iki kelimecik seni anlı yorum u daha doyurucu olduğunu ruhunda hissedecektir. C. GÜVEN DUYGUSU* Ailede mutluluğun en temel esaslarından biri de güven duygusudur. Yukarıda izah edilmeye çalışılan duyusal iletişimde fıtri olma gayreti, aile fertlerinin aynı zamanda birbirine karşı güven duygusu geliştirmesine de neden olur. Zira aile içindeki bireylerin birbirleri ile kurdukları iletişimde, yapmacıklığa ve sanki kendilerinden bir şey gizleniyormuş gibi iletişim kuruluyor olmasına tahammülleri yoktur. Güven ihtiyacı da bir fıtri zorunluluktur, lüks değildir. Zira yaradılışta Allah, insanı tek yönlü bir ihtiyaç içinde bırakmıştır. Bir kadın, duygusal, fiziksel ve sosyal alanlarda ihtiyaçlar içindedir ve bu ihtiyaçların büyük bir kısmının giderildiği adres erkektir. Aynı zamanda, bir erkek de ihtiyaçlar içindedir ve erkeğin de ihtiyaçlarının büyük bölümünün giderildiği adres kadındır. Bir başka deyişle, eşler birbirlerinin eksik yönlerini tamamlayan bir bütünün ayrı bedenlerdeki parçalarıdır. İşte bu nedenle, aile içi iletişimde dikkat edilecek en önemli unsur, güven duygusunun oluşturulması ve oluşmuş olan güven duygusunun zedelenmemesidir. Eşlerin birbirlerine güven içinde bağlanmasında ise, iletişimin oldukça önemli bir payı vardır. Zira eşler güven duygusunu birbirleri ile kurdukları iletişimle pekiştirir veya zedelerler. Örneğin, bir eş bir diğerinin bir yalanını yakalamış olsa, bir ömür boyu kurmaya çalıştığı güven duygusu tek bir yalan söz ile birdenbire yıkılabilir. Hatta geçmiş onlarca yıl da sorgu altına alınabilir ki; acaba bütün bir yaşam boyu mu bir yalancı ile birlikte yaşadım diye. 7

Bu nedenle söylenebilir ki, eşler arasındaki iletişimin en temel unsurlardan birisi, eşlerin hangi sebeple olursa olsun yalan söz söylememesi, yalan tavır ve davranışlar içinde bulunmamasıdır. Sadece aile içinde kurulan iletişimde değil, aile fertleri sosyal hayatın hiçbir bölümünde yalana itibar etmemelidir. Zira kişi, her ne kadar eşinin kendisine yalan söylemediğinden emin olsa bile, kendi eşinin başkalarına yalan söylüyor olmasından da eşine duyduğu güven duygusu yıkılır. Böylesi bir durumda kişinin bilinçaltı şu kaygıyı oluşturacaktır; Eğer eşim o kişiye karşı yalan söyleyebiliyorsa, zorda kaldığı bir zaman da bana yalan söyleyebilir Bu ise, eşlerin tedirgin olmasına, birbirlerine duydukları güvenleri gözden geçirmesine, aile içinde daha teyakkuzda durarak kendisinin de zarara uğratılmaması gayretine neden olur. Bir başka ifade ile aile içinde bir kaygılı yaşam süreci oluşur. Yalan ın aile yaşamında korkunç bir yıkıcı gücü olmasına rağmen, maalesef günümüz sosyal hayatı, yalanı hafife almakta, yalana farklı farklı sempatik sıfatlar takarak aile yaşamını bilinçsiz bir tahribata mahkûm etmektedirler. Doğru olmayan, gerçeği ifade etmeyen her bir söz yalan dır. Ne pembe yalanlar, ne de küçük yalanlar yalanın yalan olduğu gerçeğini değiştirmez. Eşine karşı pembe yalanlara başvuran bir eş de eşinin güven duygusunu kaybeder, küçük masum yalanlarla eşine yaklaşan bir eş de güven duygusunu kaybeder. Aile içinde güven duygusu oluşabilmesi sadece iletişimde yalansız olmaya bağlı değildir. Eşlerin birbiri ile kurduğu iletişimde kendi benliklerini tehdit altında hissetmemesi gerekir. Bir başka deyişle, aile içinde kurulan iletişimde eşlerin birbirinin benliğine saldırıda bulunmamalıdır. Aile içinde yalansız bir hayat sürebilmesi için, eş, eşine baskıda bulunmamalı, ya da eş kendini aile içinde baskı altında hissetmemelidir. Zira özellikle çocuklarda görülen yalanın en belirgin nedeni, baskı ve zoraki kişilik oluşturma gayretidir. D. SANAL İLİŞKİLER BOŞANMALARI TETİKLİYOR Birçok eşlerden gelen şikâyet şu: Eşim kötü sitelere giriyor, şüphe içindeyim, sanal ortamda aldatılıyorum, bize hiç zaman ayırmıyor, uzun zaman internette kalıyor, son zamanlarda bize (aile fertlerine) çok farklı davranıyor, adeta eşimi artık hiç tanıyamıyorum Bu şikâyetlere bakıldığında sanal ortamda erkeğin başka bir kadınla, kadının da başka bir erkekle şüpheli bir şekilde ilişkileri hiç de doğru değildir. Masumane gibi görülen bu sohbetler bir zaman sonra ilişkiler ilerliyor ve kadın erkek ilişkisine dönüşüyor, boşanmalara kadar gidebiliyor. Bu gibi durumlarda eşler metanetini bozmadan aile birlikteliğini korumak için olaya soğukkanlı yaklaşmaları önemlidir. Bu hataya düşen eşini akılcı bir aile içi iletişimle ve manevî değer yargılarımızı ona hisset yolunu tercih etmelidir. 8

KAYNAKÇA Durmuş, A. (2004). Eşiniz Sizden Ne İster. Nesil Yayınları. İstanbul. Ebu Zehra, M. (2004). Aile ve Toplum. Kayıhan Yayıncılık. İstanbul. Güneş, A. ( 2011). Anadolu Pedagojisinde Aile İçi İletişimin Temel Esasları (Ed. M. Söylemez). Aile İçi Sosyal İletişim (11-19). Altın Kalem Yayınları, İzmit Özkan, Z. (2004). Aile İçi İletişim. Hayat Yayıncılık İletişim Yayın Eğitim Hizmetleri ve Tic. Ltd. Şti. İstanbul. Solak, A. (2009). İnsan İlişkileri ve İletişim. Hegem Yayınları. Ankara. Söylemez, M. (2010). Ailede Çocuk Eğitimi. Altın Kalem Yayınları. İzmit. Söylemez, M. (2011). Aile İçi Sosyal İletişim. Altın Kalem Yayınları, İzmit. Yamakoğlu, C. (1989). İnsan İlişkileri ve İnsana Yakışmayan Davranışlar. Yarı-Açık Cezaevi Matbaası. Ankara. 9

1.2. TÜRKİYE DE VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE BOŞANMA Rüstem ERKAN* ÖZET Tarihin her döneminde ve her toplumda var olan aile kurumunun tarihsel süreç içerisinde yapısı ve işlevlerinde büyük değişim görülmektedir. Türkiye de de ailedeki değişime baktığımızda aile yapsının dönüştüğü bununla birlikte aile içi ilişkilerde de değişim meydana gelmektedir. Aile içi ilişkilerdeki değişimi yaratan en büyük faktörlerden biri kadının hane dışında ücretli bir işte çalışması ve kadının eğitim düzeyinin artmasıdır. Bunun bir sonucu olarak da Türkiye de giderek boşanma oranları da artmaktadır. Türkiye de bölgeler ve kentler arasındaki boşanma oranlarına baktığımızda geleneksel ilişkilerin daha yoğun olduğu bölge ve illerde boşanma oranları daha düşüktür. Türkiye de modernleşme ve kentleşmeyle, boşanma arasında bir ilişki olduğu görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Aile, Boşanma, Kentleşme, Modernleşme. ABSTRACT Divorce in Turkey and Southeastern Anatolian Region It is to be seen that, in the historical process, there is a great change in the structure and functions of the institution of family, which exists in every period of time and in every society. When we look into the change in the family in Turkey, it is clear that the structure of family transforms, and there also occurs a change in family relations. One of the most important factors, which create a change in family relations, is the fact that woman works in a paid employment outdoor and that her level of education gradually increases. As a consequence, the rate of divorce also increases in Turkey. When we look into the rate of divorce among regions and cities in Turkey, it is lower in the regions and cities in which traditional relationships are more profound. Therefore, it can be seen that in Turkey divorce is related to modernization and urbanization. Keywords: Family, Divorce, Urbanization, Modernization. GİRİŞ Aile tarihsel süreç içerisinde bütün toplumlarda var olan bir kurum olmakla * Doç. Dr. Dicle Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi, rustemerkan@gmail.com 11

birlikte toplumdan topluma değişiklik göstermektedir. Tarihsel olarak bakıldığında üretim biçimi ve mülkiyett ilişkileri aile üzerinde en önemli etkiye sahiptir. Bir bakıma aile toplumların değişim sürecininde bir yansımasıdır. Türkiye de toplumsal değişmeyi aile üzerinde okumak mümkündür. Türkiye de toplumsal değişmenin ve kentleşmenin hızlanmaya başladığı 1950 lerden sorna aile yapsında da geleneksel aileden, çekirdek aileye doğru hızlı bir dönüşüm yaşanmıştır. Türkiye nin modernleşme ve kapitalistleşme süreci nasıl bölgeler arasında farklılık gösteriyorsa aile yapısı ve ilişkileri de bölgeler arasında farklılık göstermektedir. Örneğin, gelenekse ilişkilerin daha yoğun yaşandığı ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde geleneksel-ataerkil aile daha yaygın iken, Türkiye nin batı bölgelerinde çekirdek ailenin oranı daha yüksektir. Bölgeler arasındaki aile yapsındaki bu farklılığın boşanma oranlarına da yansımıştır. Boşanma toplum ve boşanan çiftlerin çocukları üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle ne kadar istenmeyen bir sonuç olsa da kadının eğitim düzeyi artması ve ekonomik özgürlüğünü kazanmasıyla kaçınılmaz olarak artmaktadır. A. AİLE KAVRAMI VE TÜRKIYE DE AİLENIN YAPISI Geniş anlamda aile; evlenme, kan ya da evlat edinme bağlarıyla birbirine bağlanmış, aynı evde yaşayan, aynı geliri paylaşan, birbirleri ile devamlı ilişki ve etkileşim altında olan, karı-koca, ana-baba, kız-oğul, kız kardeş-erkek kardeş gibi sosyal ilişkileri olan insanların oluşturduğu bir birliktir. Diğer bir tanımda ise aile, içinde insan türünün belli bir şekilde üretildiği, topluma hazırlama sürecinin belli bir ölçüde ilk ve etkili bir şekilde oluştuğu, cinsel ilişkilerin düzenlendiği, eşler ve anne babalarla çocuklar arasında sıcak, güven verici ilişkilerin kurulduğu, yine içinde bulunulan toplumsal düzene göre yer aldığı bir toplumsal kurumdur. Bir başka tanıma göre aile; evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler vb.lerinin arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük bütündür. (Türkarslan, 2012:210). Ailenin evrenselliği, devamlılığı ve sosyal yapıda çekirdek özellik taşımasının yanında, aile üyelerinin sorumlulukları, üyeler arası ilişkilerin duygusal bir temele dayanıyor olması, şekillendirme özelliği ve kuralarla çevrili olması gibi hususlar her aile tipinde görülen yaygın özelliklerdir. Aynı şekilde ailenin görevleri konusunda da üzerinde uzlaşılan bir görüş olduğu ifade edilebilir. Bu görevler beş başlık etrafında toplanabilir (Gökçe, 2007: 188): 1- Ailenin varlığını koruyan, neslin devamını sağlayan biyolojik görev. 2- Aile üyelerinin her türlü maddi gereksinimlerine cevap veren ekonomik görev. 3- Aile üyelerini her türlü maddi ve manevi zararlara karşı koruyan koruyuculuk görevi. 12

4- Ailedeki duygusal dengenin geliştirilmesine olanak veren psikolojik görev. 5- Aile üyelerinin yetiştirilmesi ve sosyalleştirilmesini sağlayan eğitim görevi. Kısaca, aileler yoluyla neslin devamı, toplumsal kuralların nesiller boyunca aktarımı, üyelerinin bakımı, korunması, sevgi, destek, önemsenme gibi duygusal ihtiyaçlarının karşılanması gerçekleşmektedir. Aile bu işlevleri aracılığı ile hem bireylerini korur, yetiştirir hem de toplumun devamını sağlar. Bunun gibi görevleri nedeniyledir ki toplumda ailenin yerini bir başka kurum alamaz. Nitekim ailenin yerine geliştirilmeye çalışılan sistemler başarısızlığa uğramıştır (Türkarslan, 2012: 211). Toplumlarda ailenin yerini bir başka kurum dolduramsa da, kentleşme ve modernleşme ile birlikte ailenin işlevlerinde ortaya çıkan değişimlerin varlığı da yadsınamaz. Bu açıdan ailenin işlevlerindeki değişim önemli bir inceleme alanı olagelmiştir. Sosyologlar, farklılaşmış, daha karmaşık toplumlarla uğraştıkları ölçüde, aile kurumunun üreme ve sürdürülme işlevi yanında üretim işlevine de ilgi göstermişlerdir. Yapısal-fonksiyonel yaklaşım, belirli aile biçimlerinin belirli işlevleri yerine getirdiğini ve bu işlevlerin ailenin içinde bulunduğu topum tipine uygun olduğunu göstermeye çalışmıştır. Yapısal-fonksiyonel görüş, endüstrileşme ve kentleşme ile geniş aileden çekirdek aileye geçiş arasında evrensel bir evrim çizgisi olduğunu varsaymaktadır. (Kandiyoti, 1984: 17). Az gelişmiş ülkelerde aile yapısı üzerinde yapılan ilk karşılaştırmalı çalışmalar, daha evvel de belirtildiği gibi, çekirdek aile tipinin yaygınlaşmasını geleneksel kırsal toplumdan modern endüstriyel topluma geçişle açıklamışlardır. Türkiye de yapılan bazı çalışmalar bu genellemeyi doğrular nitelikteydi. Ancak, gerek derinlemesine alan çalışmaları, gerekse daha geniş çapta anketler aile yapısının değişen mülkiyet biçimleriyle doğrudan doğruya ilişkili olduğunu göstermiştir (Kandiyoti, 1984: 24). Sanayi toplumlarında ailenin üretimdeki merkezi yerini kaybettiği ve ücret getiren, piyasaya yönelik işlerle, ücretsiz ev emeğinin birbirinden oldukça kesin çizgilerle ayrıldığı bilinmektedir (Kandiyoti, 1984: 28). Türkiye nin toplumsal yapsında da bu tür değişmeler görülmektedir. Hiç kuşkusuz günümüz Türkiye sinin aile yapsısı Osmanlı toplumunun aile yapısından farklılıklar göstermektedir. Ailenin temel üretim birimi olduğu bütün geleneksel toplumlardaki gibi, Osmanlı toplumunda da geniş aile tipi yaygındır. Bu geniş aile üç kuşağın bir arada yaşadığı ama yakın akraba ve kardeşlerin ailelerini de içeren daha geniş bir birleşik topluluğun üyesidir. Bu durum Osmanlı ülkelerindeki müslümanlar kadar, gayrimüslimler için de söz konusudur (Ortaylı, 1984: 79). 13

Geniş ailenin bireyleri birlikte bir üretim birimi meydana getirirler. Toplumun büyük çoğunluğu olan köylülerin dışında kentlerdeki zenaatçılar için de aynı durum geçerlidir. Anonim sosyal kuruluşların gelişmediği toplumlarda aile üyeleri ve yakın akarabalar, bireyin doğumundan ölümüne kadarbütün toplumsal ilişkilerin çerçevesini meydana getirirler. Bireyin güvencesi kanbağıyla ait olduğu gruptur, ailesi için yaşar. Nepotizm her geleneksel toplumda olduğu gibi, Osmanlı toplumunda da her sınıf insanın kaçınılmaz olarak içinde doğup yaşadığı ilişkiler bütününü belirler (Ortaylı, 1984: 79-80). 19. yüzyılda Osmanlı ülkelerinde tarımda, eğitimde görülen bazı yapısal değişmeler ve bütün dünyanın yaşadığı haberleşme teknolojideki devrimin Osmanlı topraklarına da yansıması, klasik aile yapısını büyük şehir kadar, kırsal alanda da yavaş yavaş değişim geçirmeğe zorlayacaktır. Nihayet Ortadoğu ülkelerinde kadının özgürleşmesi sorunu bu dönemin modernleşme ideolojilerinde önemli yer tutar (Ortaylı, 1984: 85). Osmanlı İmparatorluğunun son dönemindeki aile yapsındaki değişme Cumhuriyet döneminde hızlanarak devam etmiştir. Aile yapısındaki bu değişim daha çok modernleşme ile ilşkilendirilmektedir. Türkiye de erken Cumhuriyet döneminde modernleşme daha çok aile merkezli gelişmiştir. Mecelli nin yerine 1926 yılında Türk Medeni Kanunun kabul edilmesi ailedeki değişimi hızlandırmıştır. Türkiye de aile yapısında ortaya çıkan değişmelere ilişkin teorik tartışmaların seyri, genelde modernleşme sürecini gelişmekte olan ülkeler için analiz eden teorilere benzerlik göstermektedir. Genel bir başlık altında, modernleşme ya da evrimleşme teorisi olarak adlandıracağımız bu teoriler; modernleşme ile birlikte geniş aileden nükleer aileye doğru bir değişimin olduğunu göstermektedir. Aile yapısında yaşanacak dönüşüm varsayımı iki nedenle bu teorinin merkezinde durmaktadır: Birinde, aile yapısında meydana gelecek dönüşüm modernleşmenin mihenk taşı olarak görülmektedir. Diğerinde ise bu dönüşüm kadınların kurtuluşu ya da diğer bir deyişle daha eşitlikçi bir toplumda yaşamalarınısağlayacak faktörlerden biri olarak görülmektedir (Dedeoğlu, 2000: 154). Kısaca, toplumsal düzeyde meydana gelen değişmeler aileyi iki ayrı yönde etkilemiştir. Birincisi aile dışında yeni bir takım sosyal kurumların meydana gelmesi ve ailenin görevlerini yüklenmesi nedeniyle görevlerin farklılaşması, ikincisi de toplumsal sorunların ailenin iç dinamiğini etkileyerek aile içi sorunlara yol açmasıdır (Gökçe, 2007: 189). Aile kurumunda meyadana gelen bu türden değişmeler boşanma oranlarının artmasında da önemli bir etken olmuştur. B. BOŞANMA Bütün evlilikler ömür boyu sürmek ve mutlu olmak amacıyla gerçekleştiği için boşanma evlilik birliğinin istenmeyen bir biçimde sonuçlanması olarak adlandırıl- 14

maktadır. Ailenin evlilik aracılığıyla kurulması ve ailenin temel toplumsal kurum olarak kabul edilmesi nedeniyle boşanma toplumsal bir sorun olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle boşanmayı önlemek için çeşitli tedbirler alınmakta, yapılan bilimsel çalışmalar da çoğunlukla boşanmanın önlenmesi ve boşanmanın yaratmış olduğu olumsuz sonuçlar, özellikle çocuklar üzerindeki etkileri üzerine yoğunlaşmaktadır. Boşanmayı önlemeye yönelik bütün tedbirlere rağmen dünyada çoğu ülkede olduğu gibi Türkiye de de boşanma oranları giderek artmaktadır. Ülkemizde 1990-2004 yılları arasında boşanma oranı %245 artış göstermiştir (Türkarslan, 2012:218). Boşanma oranlarındaki bu artışın boşanmaya sebep olan diğer faktörlerin yanında toplumsal değişmenin bir sonucu olduğu, başka bir deyişle geleneksel bir toplumdan modern topluma geçişle ilişkili olduğu söylenebilir. Modernleşmeyle birlikte toplumdaki genel refah düzeyinin artışı, kadının eğitim düzeyinin yükselmesi ve hane dışında ücretli bir işte çalışması, kısaca kadının ekonomik bağımsızlığını kazanmasının boşanma oranlarının artmasında önemli bir faktör olduğunu söyleyebiliriz. Günümüz ailesinin en önemli problemleri arasında yer alan boşanma, özellikle geleneksel ailelerde hoş karşılanmayan ve sonuçları açısından da problemli bir olaydır. Boşanmayı problem haline getiren sebeplerin başında ailenin çocuk sahibi olması ve boşanma sırasında çocuğun bu ayrılıktan direkt olarak etkilenecek olması gelmektedir. Çocukların boşanma sırasında ve sonrasında çok büyük desteğe ihtiyaçları bulunmaktadır. Çünkü sağlıklı bir birey olarak gelecekte kuracakları ailede önceden içinde bulunulan ailedeki yaşantılarının etkisi büyüktür (Türkarslan, 2012:218). Batıda pek çok yüzyıldır, evlilik hemen hemen bozulmaz diye görülmüştür. Boşanmaya, ancak çok sınırlı durumlarda, evliliğin sürmesi artık olanaksız olduğunda izin verilmekteydi... Pek çok ülke hızla boşanmanın çok daha kolaylaşması yönünde ilerlemiştir. Karşıtlar sistemi denen sistem, hemen hemen bütün sanayileşmiş ülkelerdeki ayrıcı sistemdi. Bu sistemde, boşanmaya izin verilmesi için, eşlerden birisi tarafından diğerine karşı suçlama yöneltilmeliydi. Herhangi bir hata yokluğu nu benimseyen boşanma yasaları, ilk kez 1960 ların ortalarında uygulanmaya konmuştur. O günden bu yana pek çok Batılı devlet, ayrıntılarda farklılık olsa da, bu uygulamayı sürdürmektedir (Giddens, 2000: 156). Boşanma neden giderek yaygınlaşmaktadır? Daha büyük toplumsal değişimlerle ilişkili olan birkaç etken sayılabilir. Çok büyük orandaki varlıklı insanların dışında, evlilik artık mülkiyetin ve statünün kuşaktan kuşağa aktarılması isteğiyle pek bağlantılı değildir. Kadınlar ekonomik bakımdan daha bağımsız hale geldikçe, evlilik giderek eskisine oranla daha az zorunlu bir ekonomik ortaklık olarak görülmektedir. Genel refahtaki artış, evlilikle ilgili bir sorun olduğunda ayrı bir ev açamanın 15

etkisine göre daha kolay olduğu anlamına gelir. Artık boşanmış kişilere vurulan kötü damganın daha az olması, kısmen bu gelişmelerin bir sonucuysa da, bunlara ivme de kazandırmaktadır. Bir diğer önemli etken de evliliğin, sunduğu kişisel doyum düzeylerine göre değerlendirilme eğiliminin artmasıdır. Artan boşanma oranları, evlilikten kaynaklanan derin bir doyumsuzluğun göstergesi olmaktan çok, evliliği ödüllendirici ve doyum sağlayıcı bir ilişki haline getirme kararlılığındaki artışın bir göstergesi olarak görülmektedir (Giddens, 2000: 157-158). Özet olarak bugün aile kendisini etkileyebilecek iki temel sorun ile karşı karşıyadır. Birincisi toplumsal değişmelere paralel olarak çıkan toplumsal dinamizmin aileye olan etkisidir. İkincisi ise doğrudan ailenin iç mekanizmasında ortaya çıkan aksaklıklardır. Toplumsal dinamizmin etkisi ailenin yapısına değil, görevlerine yöneliktir. Aile yapsını etkileyecek en önemli unsur da kendisini meydana getiren üyelerden herhangi birinin çeşitli nedenlerle aileden kopmasıdır. Bu durumda aile temel görevlerini gerçekleştiremez. Ana ya da babadan birini yokluğu ailenin biyolojik fonksiyonunu ortadan kaldırabileceği gibi aile birliğinin temelini oluşturan sevgi ve dayanışma duygusunun varlığından da söz edilmesini güçleştirir (Gökçe, 2007: 189-190). TR1 (İstanbul) 16 TR2 (Batı Marmara) TR3 (Ege) TR4 (Doğu Marmara) TRC (Güneydoğu Anadolu) 2001 18.625 3.860 17.639 7.516 3.358 2002 19.751 4.038 17.594 7.703 3.803 2003 18.163 4.280 17.124 7.841 3.977 2004 18.870 4.405 16.980 7.210 3.766 2005 21.124 4.508 17.929 8.377 3.929 2006 20.679 4.340 17.718 8.247 3.682 2007 20.323 4.507 17.518 8.512 3.700 2008 20.703 4.703 19.232 9.194 3.865 2009 24.492 5.467 21.320 10.354 4.554 2010 24.952 5.740 22.381 11.323 4.766 Türkiye de boşanma istatistiklerine bakıldığında yıllar içerisinde çok büyük olmamakla birlikte bir artışın olduğu görülmektedir. TÜİK in istatistikler bölge birim-