BURÛC SÛRESİ Nuzul 29 / Mushaf 85

Benzer belgeler
İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu.

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

HÜMEZE SÛRESİ Nuzul 34 / Mushaf 104

KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ)

KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106

TARIK SÛRESİ Nuzul 38 / Mushaf 86

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5)

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

(Dersini sabah namazından sonra yapmanı tavsiye etmekle birlikte, sana uygun olan en münasip bir vakitte de yapmanda bir sakınca yoktur.

ON EMİR الوصايا لعرش

Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz?

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

yoksa ziyana uğrayanlardan olursun." 7

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV)

Cihad Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat :23:10. Cihad İNDİR

118. SOHBET Kadir Suresi SÛRE VE MEÂLİ:

Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos :14:51

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

bartin.diyanet.gov.tr/kurucasile

ALLAH IN RAZI OLDUĞU KULLAR

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.

55. Sizi ondan (arzdan) yarattık, ve ona iâde ederiz ve bir kere daha ondan çıkarırız.

NASR SÛRESİ Nuzul 111 / Mushaf 110

Bayram hutbesi nasıl okunur? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

KURAN DA TEKRARLANAN AYETLER

Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır.

Kur'an'da Kadının Örtüsü Meselesi - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

Kabir azabı kıyâmet kopuncaya kadar devam eder mi?

Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz. (İbn Hanbel, II, 349)

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

EV SOHBETLERİ SOHBET Merhamet

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. (Nesâî, Cihâd, 24)

(40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS

HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER

NÂZİ ÂT SÛRESİ Nuzul 48 / Mushaf 79

DUA KAVRAMININ ANLAMI*

ICERIK. Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din

ALLAH YOLUNDA CİHAD1

Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Rahmân ve Rahîm olan Allâh ın ismiyle Hamd, - Allâh a mahsustur. O na hamd eder, O ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve

KALEM SURESİ. Nuzul Ortamı: Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MEKKE. Nüzul Sırası 7 NÜZUL YERİ KALEM SURESİ. Nuzul Sıra 7.

Onlardan bazıları. İhtilaf ettiler. Diri-yaşayan. Yüce. Sen görüyorsun ت ر dostlar. ..e uğradı

REFERANS AYET: HİCR 87

Ders : 57 Konu: Şeytanla Mücadele

1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI

KADR SÛRESİ Nuzul 12 / Mushaf 97

CENAB-I HAKK IN O NA İTAATİ KENDİNE İTAAT KABUL ETTİĞİ ZAT A SALÂT VE SELAM

tyayin.com fb.com/tkitap

İNSAN ALLAHIN HALİFESİ Mİ? (HALEF- SELEF OLAYI) Allah Teâlâ şöyle buyurur:

األصل الجامع لعبادة هللا وحده

Tatil kavramını araştırdığımız da tatil için şu anlamların verildiğini görürüz:

113. SOHBET Peygamberlerin Ortak Özellikleri

EĞER NEBİ MUHAMMED, BENDEN YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEMİ İSTESE; YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEM, MUHAMMED'İ İNKAR EDERİM

İSLAM HUKUKUNDA CEZA CEZALAR

Îman, Küfür ve Tekfir 2

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

NEVÂKIDU L-İSLÂM METNİ VE TERCÜMESİ

ALLAH HER ZAMAN DOĞRU OLMAMIZI İSTER 1. Ey iman edenler! Allah a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun. 2

FİL SÛRESİ Nuzul 20 / Mushaf 105

Yarışıyorlarkoşuyorlar

Hesap Verme Bilinci Gönderen Kadir Hatipoglu - Ocak :00:00

Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü

IGMG EV SOHBETLERİ DERSLERİ

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

Kur an-ı Kerim de Geçen Ticaret, Alım-Satım, Satın Alma Ayetleri ve Mealleri

EV SOHBETLERİ AT. Ders : 6 Konu : Kitaplara İman. a) Kitaplara Topyekün İman

MÜNAFIKLARIN VASIFLARI MÜNAFIKLARIN VASIFLARI. Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab (rh.a)

İBN SİNA NIN RUH İLE İLGİLİ KASİDESİ İbn Sînâ, el Kasidetü l Ayniyye isimli kasidede insanî nefsin bedenle birleşmesi ve ondan ayrılışını konu

MÜZZEMMİL SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MEKKE GİRİŞ SURENİN KONUSU. MÜZZEMMİL SURESİ Mushaf Yeri 73. Ayet Sayısı 20.

şeyh Abdulaziz b. Abdullah b. Baz

هل الا نبياء متساوون. şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Bazı Âyetlerin Anlamları ile İlgili Mülahazalar

Peygamberlerin Kur an da Geçen Duaları

ی س ر و لا ت ع س ر ر ب ت م م ب ال خ ی ر

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

ŞEMS SÛRESİ Nuzul 28 / Mushaf 91

NÛH SÛRESİ Nuzul 64 / Mushaf 71

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ

تلقني أصول العقيدة العامة

فضل صالة الرتاويح اسم املؤلف حممد صالح املنجد

Erdemli Bir Toplum için Müslüman Sıfatlarına Sahip Olabilmek

IGMG EV SOHBETLERİ DERSLERİ

ARAPÇADA İSİMLER. Sonu ref ile biten sözcüğe ref edilmiş anlamında merfû adı verilir. Ref alametleri:

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ

Kur an şöyle buyurmaktadır: Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise oradaki,

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

Damla Yayın Nu: Editör Mehmet DO RU. Dil Uzman lyas DİRİN. Görsel Tasar m Uzman Cem ÇERİ. Program Gelifltirme Uzman Yusuf SARIGÜNEY

Kur ân da Fert Aile ve Toplum Ahlâkı Gönderen Kadir Hatipoglu - Temmuz :39:53

KAZA VE KADERE İMAN *

Transkript:

BURÛC SÛRESİ Nuzul 29 / Mushaf 85 Surenin Adı: Burçlar anlamındaki adını ilk âyetinden alır. Burçlarla dolu gökyüzü şahit olsun (1) Sahabeden gelen rivayetlerde ilk âyetinin tamamıyla anılır. Mushaflarda, hadis ve tefsir kitaplarında Burûc adıyla yer alır. Tıval-i Mufassal diye adlandırılan sûreler gurubunun sonudur. Surenin Nuzul Yeri ve Zamanı: Sûre Mekkî dir.

MEKKE Mina Müzdelife Arafat KABE Muhtevasından da anlaşılacağı gibi, mü minlere yönelik işkencenin başladığı bir zaman diliminde inmiştir. Bu, Necm den sonra ve Hâkka dan önceki bir zaman dilimi olmak durumundadır. Muhtemelen 4 veya 5. yıla tekabül eder. İlk tertiplerde şems ve Tîn sûreleri arasına yerleştirilir. Surenin Konusu: Sûrenin ana konusu; inanca yönelik örgütlü baskıdır. Ne kadar saldırgan olursa olsun, gücün sözünün sözün gücünü bastıramayacağı ana fikri üzerinde yükselir. Hiçbir zalimin ateşi imanı yakamaz. İmanın izzeti işkenceye galip gelir. İmana ateş çukuru kazanlar, bunun cezasını âhiretteki ateş çukurunda çekeceklerdir. Müfessirlerimiz sûrenin ilk pasajını tarihsel rivayetler bağlamında yorumlamışlardır. Bizce tarihsel bir olaya bire bir atıf yapan âyetler 7-8. âyetlerdir. Zira mü minlere yaptıkları kendi başlarına gelmiştir. O (zalimler) başka bir sebeple değil, sadece yücelikte eşsiz ve hamdin tümüne layık olan Allah a imanda ısrar ettikleri için onlardan intikam almışlardır. (7-8) Öncesindeki 1-6. âyetler, mü minlere işkence edip onlardan Allah a iman ediyorlar diye intikam almaya kalkanların ahiretteki durumuyla ilgili olsa gerektir. Zira bu dönemde inen benzeri bir çok sûre gibi yemin ve cevaptan oluşan bu altı âyetlik bölümün konusu da âhirettir. Sûre imanı yakmaya çalışan tüm zamanın zalimlerini, tevbe edip pişman olmadıkları takdirde cehennemle uyarmaktadır. Bakın, mü min erkekler ve mü min kadınlara işkence yapıp da sonra pişman olmayanlar var ya; elbet onlar da derin bir mahrumiyet gayyasına boylayacaklar ve onları harlı ateşin azabı bekleyecektir. (10)

Fakat inanca baskıyı terk edip iyiliğe yönelenleri cennetle müjdeler (11). Bu âyetler Allah ın merhametinin büyüklüğüne delalet eder. Bu merhametin arkasındaki esas unsursa, Allah ın hem seven ve hem de sevilmeyi isteyen mânasına gelen el-vedûd ismidir: O en çok seven ve en çok sevilmeyi hak eden bir bağışlayıcıdır (14). Sûrenin sonunda sözün Kur an vahyine getirilmesi, sûrenin maksadının tarihi bir olay üzerinden her muhatabın şimdi ve buradasını konuşmak olduğu anlaşılır (21-22).

ب س م للا ح ن م ا ر ح ن م م RAHMÂN RAHÎM ALLAH IN ADIYLA و ح نسا اء ذ حت ح ب م وج ١ 1 BURÇLARLA dolu gökyüzü şahit olsun, (1) (1) Nisâ 77 ışığında: Ölüm gelip o zalim burjuvaziyi sağlam kale ve burçlarında buldu ve huzuru ilâhiye çıkardı. و ح و م ح ا و ع ود ٢ 2 Vaad edilen gün şahit olsun, و ش اه د و ا ش ه ود ٣ 3 Her bir tanık ve sanık şahit olsun (2) (da şu gerçeği ünlesin): (3) (2) Veya: şahit olan ve şahit olunan. Bir üstteki âyet tartışmasız âhiretten söz ettiğine göre, bu âyet de aynı bağlama ait olsa gerektir. Zira Hesap Günü, şahit olunan bir gün (yevmun meşhûd) olarak geçer (Hûd: 103 ve ayrıca Meryem: 37). (3) Zımnen: Ey muhataplar: siz de şahit olun! Zira siz bu âleme sahip olmak için değil şahit olmak için geldiniz (krş. Âl-i İmran: 53). (Nuzul 70 / Mushaf 11 : Hud 103 Aşağıdadır.) ح نر فى ذ ك ل ة ا ر خ اف ع ذ حب ح ل خ م ة ذ ك و م ا ج ا وع ه ح نناس و ذ ك و م ا ش ه ود ١٠٣ 103 Kuşkusuz bunda, âhiret azabından korkanların alacağı derin ibretler vardır: ki o gün tüm insanlığın toplandığı bir gündür; dahası her şeyin ortaya serildiği bir gündür. (Nuzul 43 / Mushaf 19 : Meryem 37 Aşağıdadır.) ف اخ ت ل ف ح ل ز حب ا ر ب ن ه م ف و ل لنذ ر ك ف م وح ا ر م ش ه د ي و م ع ظ م ٣٣ 37 Buna rağmen mezhepler kendi aralarında ayrılığa düştüler. (43) O halde, büyük bir günün sorgusunda (44) (yaşayacaklarından) dolayı, inkarda direnen o kimselerin vay hallerine! (44) Veya: sorgu anı ya da sorgu mekânı yahut tanıklığından dolayı (Râzî). Meşhed kalıbının üç anlama da gelebilen yapısına istinaden. (Nuzul 98 / Mushaf 3 : Al-i İmran 53 Aşağıdadır.) م نبن ا ح ا ننا ب ا ا ح ن ز ت و ح نتب ع ن ا ح ن مس ول ف اك ت ب ن ا م ع الشاه د ي ن ٣٣ 53 Rabbimiz! İndirdiklerine iman ettik, elçiye de tabi olduk: Bu nedenle bizi (hakikate) şahit olanlarla birlikte yaz!

ق ت ل ح ص اب ح ل خ د ود ٤ 4 Kahrolsun hendek ehli! (4) (4) Rivayetlerden bağımsız anlaşıldığında, ashâbu l-uhdûd ile ashabu n-nâr (ateş ehli) kastedilmiş olması bağlama daha uygundur. Esasen Cehennem in lügat anlamının dipsiz çukur, uçurum olduğu, ona verilen haviye adının da yine aynı mânaya geldiği unutulmamalıdır (bkz. Fecr: 23). Hendek e Atılanlar Ashab-ı Uhdud Hendek e Atılanlar Ashab-ı Uhdud

(Nuzul 11 / Mushaf 89 : Fecr 23 Aşağıdadır.) و جیء و ا ئ ذ ب ج ه ننم و ا ئ ذ ت ذ نك م ح ل ن س ار و ح ن ى ه ح ذ ك م ى ٢٣ 23 O gün Cehennem (19) de ortaya getirilmiş olacak; o gün (sınavı kaybetmiş) insan (gerçeği) itiraf edecek; ama bu itirafın hiçbir yararı olmayacak. (19) Cehennem: Nüzul sürecinde ilk geçtiği yer. İbranice derin kuyu anlamına gelen go-hinnom dan gelir. Kelimenin etimolojisinde ateş çağrışımı bulunmamaktadır Cehennem azabı ve yakıcı azab ın Buruc 10 da yan yana gelmesi, bu ikisinin mahrumiyetin iki ayrı türünü ifade etmesi olarak anlaşılabilir. Cehennem âhiretteki ilâhî ceza mekanının cins ismidir. Kur an da ateş anlamındaki nâr cehenneme izafe edilir. Cahîm, Hutame, Sa ir ve Lezâ ise sanıldığı gibi cehennem in değil, ateş in sıfatlarıdır. Bize göre sıfatların farklılığı insanı ateşe mahkûm eden günah kaynaklarının farklı oluşuna delalet eder. Kaynağında duyuların olduğu ve göz önünde işlenen günahlar göze dair bir kelime olan cahîm sıfatlı bir ateş ile cezalandırılır (bkz. Müzzemmil: 12). Kaynağında insan duygularının ve iç dünyasının yer aldığı günahlar, Kur an da insanın bütün bir iç dünyasını yakıp kavuracağı ifade edilen hutame ile cezalandırılır (Hümeze: 5-7). Haddini ve Allah ın sınırlarını tecavüz eden bir akıl yüzünden cehennemi boylayanlar, çıldırmış bir ateş anlamındaki sa ir ile cezalandırılır (İnsan: 4). Tensel hazlar ve dünyalıklar yüzünden ateşi boylayanlar ise, deriyi yakıp kavuracağı buyurulan lezâ ile cezalandırılır (Me aric: 15-18). Hâviye ise ateşin değil cehennemin vasfı olarak geçer (Kâri a: 9).

ح ننا م ذ حت ح و ق ود ٣ 5 O ateş (hendekleri), (5) ağzına kadar doldurulup tutuşturulmuştur. (5) en-nâr kavramı Kur an da kahir ekseriyetle cehennem için kulanılır. Davetin ilk yıllarında yeminle gelen tüm sûrelerde olduğu gibi bu âyetler de âhiretten söz ediyor olsa gerektir. ح ذ ه م ع ل ه ا ق ع ود ٦ 6 O zaman onlar ateşin üstüne (6) oturmuşlardır; (6) Aleyhâ ku ûd: ateşin üstüne. Tarihi rivayetler bağlamında ateşin başına. Kinayeli bir ifade. Zımnen: Yakarken yandıklarının farkında değildiler. Burada Necran veya bir başka mekânda mü minlere yönelik yakma işkencesinin faillerinin aslında imanı yakmaya çalışmakla ebedi hayatta kendilerini yaktıkları dile getirilmektedir.

و ه م ع لى ا ا ف ع ل ور ب ا ا ؤ ا ن ر ش ه ود ٣ 7 Zira mü minlere yaptıkları kendi başlarına gelmiştir. (7) (7) Yani: kendileri yaptıklarını yaşamış ve şahit olmuşlardır. Bizce, tarihi rivayetlerin bağlamına bu âyetle dönülmekte, bu ve müteakip âyetle muhtemelen Necran da Zunüvas ın mü minleri imanından döndürmek için yaptığı işkenceye atıfta bulunulmaktadır. ح ع ز ز ح ا د ٨ و ا ا ن ق ا وح ا ن ه م ح ن ل ح ر ؤ ا ن وح ب ا لل 8 O (zalimler) başka bir sebeple değil, sadece yücelikte eşsiz ve hamdin tümüne lâyık olan (8) Allah a imanda ısrar ettikleri için onlardan intikam (9) almışlardır. (10) (8) Aziz ve Hamid isimlerinin ihsas ettirdiği mâna şudur: Kâfir in, imanından dolayı mü mine saldırısı, özünde Allah a saldırıdır. Fakat Allah Aziz dir, hiçbir saldırıdan etkilenmeyecek kadar üstün ve yücedir. Mü min, imanından dolayı baskıya uğruyorsa, bu sızlanılacak değil hamdedilecek bir olaydır. Zira 1) İmanı Allah tarafından sınanmaya lâyık görülmüş ve ilâhi ilgiye mazhar olmuştur. 2) O mü min bu sınav sayesinde ecir sahibi olmuştur. Bu tüm hamdlerin kendine mahsus olduğu Allah a hamd etmeyi gerektirir. (9) Enkera reddetti, nekame reddedip cezalandırdı anlamına gelir. (10) Tefsirlerin çoğu bu pasajla tarihsel olaylar arasında bire bir bağ kurarlar. Fakat anlatılanlar çeşitli, birbirine zıt ve hatta çelişkilidir. İnanca baskı olayının yaşandığı yer konusunda farklı rivayetler vardır. Necran, Suriye, Sümer, Babil, Filistin, Habeşiştan, Anadolu bunlar arasındadır. İnanca yönelik zulmü, bu yerlere bağlı olarak; Necran ın Yahudi (veya putperest) kralı Zunüvas İsevi mü minlere, Nemrud Hz. İbrahim e, Babil kralı Nabukadnazar sürgündeki Yahudilere, Romalı Antonyus İsevilere karşı yapmıştır. Bunlar arasında en makul olanı miladi 523 yılında vuku bulduğu nakledilen Himyer kralı Zunüvas ın İsevi mü minlere karşı uyguladığı korkunç zulümdür. Rivayete göre Zunüvas, inancından vazgeçmeyen mü minleri kazdırdığı ateş dolu hendeklerde yakmıştır. Son zamanlarda bulunan tarihi bir belge, yukarıdaki bilgileri destekler mahiyettedir. Bu belge, Yahudilerin 2000 İsevi yi bir mabedde topladıktan sonra mabedin çevresine odun yığarak içindekilerle birlikte yaktıklarını anlatmaktadır. (İrfan şehid, The Martyrs of Nejran: New Documents, 1971, sh. 46 vd.) Hilafeti döneminde Hz. Ömer in şehidlerin hatırasına felaket mahalline bir cami inşa ettirmesi de bu bulguları teyit eder.

ع لى ك ل ش ی ء ش ه د ٩ ح نذى ه ا ل ك ح نسا و حت و ح ل م ض و للا 9 O Allah ki, göklerin ve yerin hakimiyeti sadece O na aittir; üstelik Allah her şeye şahittir.

ح نر ح نذ ر ف ت ن وح ح ا ؤ ا ن ر و ح ا ؤ ا ن ات ث نم م ت وب وح ف ل ه م ع ذ حب ج ه ننم و ه م ع ذ حب ح م ق ١٠ 10 Bakın, mü min erkekler ve mü min kadınlara işkence yapıp da sonra pişman olmayanlar var ya: elbet onlar derin bir mahrumiyet gayyasını boylayacaklar ve onları harlı ateşin azabı bekleyecektir. (11) (11) Yan yana kullanılan cehennem azabı ve ateş azabı vav bağlacının mahiyetinden dolayı iki ayrı şey olmak durumundadır (bkz. Hucurât: 1). O halde bu ikisini birbirinden ayıran nedir? sorusunun doğru cevabı, cehennem ve azab kelimelerinin kök anlamlarında gizlidir (bkz. azab için ilk kullanıldığı Kalem: 33 ve cehennem için Fecr: 23). (Nuzul 112 / Mushaf 49 : Hucurat 1 Aşağıdadır.) س ا ع ل م ١ ح نر للا ا ح ه ا ح نذ ر ح ا ن وح ل ت ق د ا وح ب ر د للا و م س و ه و ح نتق وح للا 1 SİZ ey iman edenler! Asla Allah ın ve Elçisinin önüne geçmeyin(1) ve sorumlu davranın: çünkü Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir! (1) Veya ikinci bir tümleç takdiriyle: Allah ın ve Elçi sinin görüşlerinin önüne (kendi görüşlerinizi) geçirmeyin (krş. Ahzab: 36). Yani, konumunuzu bilin. Elçi ile birlikte Allah ın zikredilmesini Elçi ye itaatin Allah a itaat olduğunu söyleyen âyetin ışığında anlamak gerekir. Fakat Allah ile Elçi nin vav ile bağlanmasındaki incelik de unutulmamalıdır: İki isim vav ile bağlanırsa bu ikisi arasındaki mahiyet ve cevher farkına, Fâ ile bağlanırsa cevher birliğine rağmen nitelik ve araz farkına delalet eder. Katade ye göre âyet Keşke falanca konuda şöyle bir âyet inseydi diyenleri uyarmaktadır (Taberî).

(Nuzul 7 / Mushaf 68 : Kalem 33 Aşağıdadır.) ك ذ ل ك ال ع ذ اب و ل ع ذ اب ا ل خ ر ة ا ك ب ر ل و ك ان وا ي ع ل م ون ٣٣ 33 İşte (dünyevî) mahrumiyet (29) böyle bir şeydir; ve ahret (30) mahrumiyeti, hiç kuşkusuz daha beterdir: keşke bilmiş olsalardı. (29) Azâb ın ilk kullanıldığı iki yerden biri (diğeri Müzzemmil: 13). Kur an da azâb kelimesinin, kök anlamına nisbetle mahrumiyet anlamında kullanılmasına tipik bir örnek. Kıssa kahramanları sonunda cennete kavuştuklarına göre, burada bilinen anlamda bir azap tan değil ancak mahrumiyet ten söz edilebilir. Azab Kur an da 41 yerde geçer. Hz. Süleyman ve Zülkarneyn e isnat edilen iki yer hariç (Neml: 21; Kehf: 86-87) diğerlerinin tümünde Allah a isnat edilir. Azab, terk ve mahrum etmek anlamına gelen azb kökünden türetilmiştir (Lisân; Tâc; Esâs). Kelime ta zîb formunda fiilî şiddet ile buluşmuş, buradan da dayak aleti olan kamçının vurunca yakan tarafı anlamını kazanmıştır (Râ-ğıb). Her halükarda azab, acının aracına değil sonucuna işaret etmekte ve nedenler değiştikçe azabın niteliği de ( azâbun elîm, azâbun muhîn, azâbun azîm, azâbun ğalîz) değişmektedir. Azab ın dünya hayatındaki Allah tarafından terk edilmişlik anlamına kullanıldığı bir yer için bkz. Sebe : 8. İnsana zor gelen ve onu hedefine ulaşmaktan alıkoyan her şey azabtır. Istılahta; Azab, insanı kendi haline terk eden, hedefe ulaşmasını engelleyen, yalnız ve yardımsız bırakan bütün bunların sonucunda da mutsuz, umutsuz ve kahredici bir iç yangını ve vicdan azabına mahkûm eden durum dur (krş. Külliyyat). Azab ı, Allah la birlikte başka bir ilâh edinme! Sonra kınanmış olarak bir köşeye atılıp orada bir başına kalakalırsın (İsra: 22) âyeti ışığında anlamak gerekir. Bu durumun verdiği acı öylesine dayanılmazdır ki, bu duruma düşen kişi yok olmak gibi ölümden öte bir şeyi (sübûr) isteyecektir. Onlara Yoo! Bugün yok olmak için bir tek ölümü çağırmayın, yok olmak için tüm ölümleri çağırın! denilecek (Furkan: 14; ayrıca krş. İnşikâk: 11). (30) Âhiret için muhtemelen ilk kullanıldığı Müddessir 53 ün notuna bkz. (Nuzul 11 / Mushaf 89 : Fecr 23 Aşağıdadır.) و جیء و ا ئ ذ ب ج ه ننم و ا ئ ذ ت ذ نك م ح ل ن س ار و ح ن ى ه ح ذ ك م ى ٢٣ 23 O gün Cehennem (19) de ortaya getirilmiş olacak; o gün (sınavı kaybetmiş) insan (gerçeği) itiraf edecek; ama bu itirafın hiçbir yararı olmayacak.

(19) Cehennem: Nüzul sürecinde ilk geçtiği yer. İbranice derin kuyu anlamına gelen go-hinnom dan gelir. Kelimenin etimolojisinde ateş çağrışımı bulunmamaktadır Cehennem azabı ve yakıcı azab ın Buruc 10 da yan yana gelmesi, bu ikisinin mahrumiyetin iki ayrı türünü ifade etmesi olarak anlaşılabilir. Cehennem âhiretteki ilâhî ceza mekanının cins ismidir. Kur an da ateş anlamındaki nâr cehenneme izafe edilir. Cahîm, Hutame, Sa ir ve Lezâ ise sanıldığı gibi cehennem in değil, ateş in sıfatlarıdır. Bize göre sıfatların farklılığı insanı ateşe mahkûm eden günah kaynaklarının farklı oluşuna delalet eder. Kaynağında duyuların olduğu ve göz önünde işlenen günahlar göze dair bir kelime olan cahîm sıfatlı bir ateş ile cezalandırılır (bkz. Müzzemmil: 12). Kaynağında insan duygularının ve iç dünyasının yer aldığı günahlar, Kur an da insanın bütün bir iç dünyasını yakıp kavuracağı ifade edilen hutame ile cezalandırılır (Hümeze: 5-7). Haddini ve Allah ın sınırlarını tecavüz eden bir akıl yüzünden cehennemi boylayanlar, çıldırmış bir ateş anlamındaki sa ir ile cezalandırılır (İnsan: 4). Tensel hazlar ve dünyalıklar yüzünden ateşi boylayanlar ise, deriyi yakıp kavuracağı buyurulan lezâ ile cezalandırılır (Me aric: 15-18). Hâviye ise ateşin değil cehennemin vasfı olarak geçer (Kâri a: 9). ح نر ح نذ ر ح ا ن وح و ع ا ل وح ح نصا ات ه م ج ننات ت ج مى ا ر ت ت ه ا ح ل ن ه ا م ذ ك ح ف و ز ح ك ب م ١١ 11 Şüphesiz iman eden ve Allah ın razı olacağı davranışlarda bulunanları da, zemininden ırmaklar çağıldayan cennetler bekleyecektir: işte büyük başarı budur. ح نر ب ط ش م ب ك ش د د ١٢ 12 ŞÜPHESİZ Rabbinin enselemesi pek çetindir; ح ننه ه و ب د ئ و ع د ١٣ 13 Çünkü O, evet O dur yoktan var eden ve o yaratmayı sürekli tekrar eden de yine O dur. (12) (12) Zımnen: Soluk alan bir canlı gibi, atom altı parçacık düzeyinde hayatın sürekli bir alış-verişle yenilenmesini sağlayan O dur. Veya: yoktan var ettiği gibi yeniden yaratacak olan O dur. و ه و ح غ ف و م ح و د ود ١٤ 14 Ve mutlak bağış sahibi, hep seven ve sınırsızca sevilmeye lâyık olan O dur; (13) (13) İbareyi bir sıfat tamlaması olarak görürsek, zımnen: Ğafur olduğu için Vedûd değil, Vedûd olduğu için Ğafur dur. Yani sonsuzca seven ve sevilen olduğu için çok bağışlayandır. Bağışlaması sevgisinin sonucudur. ذ و ح ع م ش ح ا ج د ١٣ 15 En şerefli makamın sahibidir;

ف نعال ا ا م د ١٦ 16 Dilediği her şeyi yapabilendir. ه ل ح ت ك د ث ح ج ن ود ١٣ 17 MALUM orduların olayından haberin var mı? (14) (14) Hadis i çevirimizin gerekçesi için bkz. Tahrîm: 3. Takriri istifhamın bir sonucu olarak haberin var mı? sorusu, aslında mutlaka haberin vardır vurgusunu taşır. (Nuzul 113 / Mushaf 66 : Tahrim 3 Aşağıdadır.) و ح ذ ح س ن م ح ننب ى ح ى ب ع ض ح ز و حج ه د ث ا ف ل ناا ن نبا ت ب ه و ح ظ ه م ه للا ع ل ه ع ن مف ب ع ض ه و ح ع م ض ع ر ب ع ض ف ل ناا ن نبا ه ا ب ه ق ا ت ا ر ح ن ب ا ك ه ذ ح ق ال ن نبا ن ى ح ع ل م ح خ ب م ٣ 3 Hani, bir gün Peygamber eşlerinden birini bir hadiseden(5) (dolayı) sırrına ortak etmişti; (6) fakat eşi bu sırrı ifşa edip Allah da onu (Peygamber e) bildirince, (Peygamber) o hadisenin bir kısmını (diğer eşine) de anlatmış, ama bir kısmından hiç söz etmemişti.(7) Nihayet (Peygamber sır tutmayan) eşine yaptığı (yanlışı) bildirince, Bunu sana kim haber verdi? demişti.(8) (Peygamber de), Her şeyi bilen, her şeyden haberdar olan haber verdi diye cevap vermişti.(9) (5) Hadîs, bir eylemi bildiren hadsân dan türetildiği için söze nisbeti mecazidir. Asıl mânası fiilidir ve Bir olayı haber veren söz demektir. (6) Bu âyetin iniş nedenine dair haberler muhteliftir. Bir rivayete göre bu âyet, Hz. Peygamber in kendisinden sonra İslâm toplumunun liderliğini Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer in üstleneceği sırrının ifşası üzerine nâzil olmuştur (Âlûsî). Bizce bu, âyetin ana konusu olan Hz. Peygamber in haram kılmasını açıklamaz. Tefsirlerde ayrıntısı anlatılan bal şerbeti rivayeti ise, aslında aşağıdaki ana olayın bir devamı gibi görünmektedir. Zira aşağıdaki olay olmadan, sırf bir bardak bal şerbetinden dolayı, hadise, hakkında âyet inecek kadar ciddi sonuçlar üretemezdi. Geriye bağlamla örtüşen şu olay kalıyor: Hz. Peygamber, oğlu İbrahim in annesi Mısırlı Mariye ile, onun kaldığı hane uzakta olduğu için Hz. Hafsa nın yokluğunda onun odasında birlikte olmuştur. Hz. Hafsa durumu fark eder ve tepki gösterir. Hz. Peygamber Hafsa nın bu aşırı tepkisine karşı tepki olarak bir daha Mariye ile beraber olmayacağına dair yemin eder. Bu sırrını Hafsa ya söyler ve durumu Aişe ye söylememesini tembih eder. Hz. Peygamberin eşleri arasındaki saflaşmada Hafsa ile Aişe aynı safta yer almaktadır. Hafsa Hz. Peygamber in kendine verdiği sırrı aynı safta yer aldığı Aişe ye ifşa eder. Olayın devamı âyette aktarıldığı gibi cereyan eder (Taberî ve İbn Kesir; ayrıca haberi Nesâî ve Taberânî rivayet etmişlerdir). Buhârî şarihi İbn Hacer de Fethu l-bârî de âyetin sebebi olarak bu şıkkı tercih etmiştir (VIII, 657). (7) Azharahullahu aleyh, duruma el koyup oyunu bozunca zımni anlamını içerir. Muhtemelen Hz. Peygamber, yeminini bildirip o yemine neden olan olayı anlatmamıştı. (8) İki ihtimal vardı: Ya Hz. Aişe, ya da vahiy meleği. Burada ele alınan, eşlerin birbirlerinin sırrını ifşa etmesinin büyük bir hata olduğudur. Onun için isimler arkaya atılmış, olayın kendisi oradan çıkarılacak ahlâkî ders öne çıkarılmıştır. Amaç tarih yazmak değil ahlâk inşa etmektir. (1) Alîm ve Habîr, verilen örnek söz ve olay unsurunu ayrı ayrı içerdiği için birlikte gelmiştir. Açılımı: Sözlerin arkasında yatan maksadı bilendir, olayların arka planından haber alma işinde uzman olandır. Habîr ismi, hibre (uzmanlık) sahibine verilir.

ف م ع و ر و ث ا ود ١٨ 18 Firavun un ve Semud kavminin (ordularından)? (15) (15) Firavun ve Semud kavmi. Biri sapık örgütlü güce, Diğeri sapık topluma örnektir. Birincisi inanca devlet baskısını, İkincisi inanca toplumsal baskıyı temsil eder. Firavun ve Kazıkları Firavun Cesedi

Hz Salih ve Semud Kavmi

Hz Salih ve Semud Kavmi Hz Salih ve Semud Kavmi

ب ل ح نذ ر ك ف م وح فى ت ك ذ ب ١٩ 19 Maalesef (16) inkârı önyargı haline getirenler yalanlamakta ısrar etmişler; (16) Bel edatının bu bağlamdaki en uygun karşılığı budur. Çevirimiz boyunca edatların farklı vurgularına atıf yaptık. Bu, edatların, Rummâni nin iddia ettiği gibi birbirinin eşanlamlısı olduğu anlamına asla gelmez, fakat çokanlamlı edatların varlığı da bir gerçektir. ا ر و م حئ ه م ا ط ٢٠ و للا 20 Allah da onları hiç hesaba katmadıkları yerden çepeçevre kuşatmıştır. ب ل ه و ق م ح ر ا ج د ٢١ 21 Hepsinden öte bu şanlı-şerefli bir hitaptır; (17) (17) Şerîf sıfatı, formu gereği, hem özünde şerefli olan ve hem de hayatını onunla inşa edene şeref ve onur katan anlamlarının her ikisini de içerir (krş. Kâf: 1) فى و ح ا ف وظ ٢٢ 22 Tarifsiz bir hafızada koruma altına alınmıştır. (18) (18) Yani: ne cin ne şeytan o kaynağı bulandıramaz. Kitâbun mubîn ve imâmun mubîn diye de anılan Levh-i Mahfuz ( akıl sır ermez bir korunmuş anakart veya sınırsız merkezi bellek ), vahiy de dahil bütün bir varlık âlemine dair ilâhi bilginin kayıtlı tabiatını ifade eder. Tıpkı insan hafızası gibi bu kayıt, kağıtla kalemle izah edilemez. Zaten levhin mahfûzin deki belirsizlik, onun akla hayale sığmayan bir merkezi hafıza olduğunu ifade eder ve bu yapısıyla, Hz. Peygamber in vahyi yazdırdığı sayfalardır türünden bir yorumun imkanını dilsel olarak daha baştan yok eder. (Kitâbin mubînin deki lugavi belirsizlik ve lafzî apaçıklığın oluşturduğu tezata dair bir açıklama için bkz. Hûd: 6.) (Nuzul 70 / Mushaf 11 : Hud 6 Aşağıdadır.) و ا ا ا ر د ح نبة ف ى ح ل م ض ح ن ل ع ل ى للا م ز ق ه ا و ع ل م ا س ت ق ن مه ا و ا س ت و د ع ه ا ك ل فى ك ت اب ا ب ر ٦ 6 Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki rızık açısından Allah a bağımlı olmasın. Zira O, her canlının konup eğleşeceği yeri de göçüp yerleşeceği yeri de iyi bilir Bütün bunlar kesin ve net bir yazılım ve yasayla(11) kayıt altına alınmıştır. (11) Kitabun mubîn, Levh-i Mahfuz dur (Burûc: 22, not 17). Bu tamlama ilk bakışta önümüze şu problemi çıkarır: Hem bilinmezlik mânasındaki belirsizlik, hem apaçıklık mânasındaki mubîn lik: nasıl oluyor? İki ihtimal var: Ya Allah için ayan açık, insan için akıl sır ermez bir yazılımla korunmuş.., Veya hem lazım hem müteaddi olan mubîn in özünde açık ve dâhi açıklayıcı olan çift yönlü tabiatına istinaden Göstergeleriyle insana açık, özüyle Allah a açık bir yazılımla korunmuş.. Her hâlükarda belirsiz olarak geldiği bu ve buna benzer bağlamlarda özellikle ilâhî yazılım a ve oluş-bozuluş yasalarının kayıtlı tabiatına delalet eder (msl. Neml: 75; Sebe : 3). Bu ilâhî yazılımın kaynağı Yâsîn: 12 de imâmin mubîn (ana bellek) olarak beyan edilir.