MEDENİ USÛL HUKUKUNDA SENET



Benzer belgeler
Resmi senetler için bu şekilde itiraz mümkün değildir. (menfi tespit davası m.72; HMK m. 208/IV).

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/115,120

Sorumluluğu sınırlı olmayan ortaklara komandite, sorumluluğu sınırlı olanlara komanditer denir.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ VE GEÇİCİ HUKUKİ KORUMA KARARLARI. DR. ADEM ASLAN Yargıtay 11.HD. Üyesi

KIYMETLİ EVRAKIN SINIFLANDIRILMASI

DAVA ARKADAŞLIĞI DAVAYA MÜDAHALE

Noktalama İşaretleri ve harf büyütme.

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/32 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2008/14944 Karar No. 2010/2311 Tarihi:

BORÇLAR HUKUKU KISA ÖZET HUK110U

Elektronik İmzalı Belgelerin Delil Niteliği

BURCU ERBAYRAKTAR Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA

Dr. TANER EMRE YARDIMCI HUKUK YARGILAMASINDA SOMUTLAŞTIRMA YÜKÜ

İstihkak prosedürü sonunda, üçüncü kişinin bu hakkı kabul edilir, lehine sonuçlanırsa, o mal üzerindeki haciz kalkar veya mal o hakla birlikte

TASARRUFUN İPTALİ DAVALARI

BANKA ALACAKLARININ İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA TAKİBİ

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire Esas No : 2010/8630 Karar No : 2013/4481 Anahtar Kelimeler : Haciz, Ödeme Emri, (BS) Formu Özeti : sayılı

Kollektif şirket sözleşmesi yazılı şekle tabidir, sözleşmedeki imzaların noterce tasdiki şarttır.

T Ü R M O B TÜRKİYE SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODALARI BİRLİĞİ SİRKÜLER RAPOR MEVZUAT

İlgili Kanun / Madde 2821 S. SK/45

KESİN SÜRE VERİLİRKEN GİDERLERİN KALEM KALEM AÇIKLANMASI GEREKTİĞİ

MEDENÎ USÛL HUKUKUNDA BELGELERİN İBRAZI MECBURİYETİ

Yeni İş Mahkemeleri Kanununun Getirdiği Değişiklikler

BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar ve Öncelikle Uygulanacak Hüküm

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet Meslek Yüksekokulu DAMGA VERGİSİ ve HARÇLAR BİLGİSİ DERSİ Açık Ders Malzemesi

SİRKÜLER NO: POZ-2009 / 52 İST, MALİYE; VADELİ ÇEKLERDE REEKONTU KABUL ETMİYOR

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA. : Şüpheli hakkında suç duyurusu dilekçemizin sunumudur.

Prof. Dr. Süha TANRIVER Doç. Dr. Emel HANAĞASI

2- Dâvanın, her biri hakkında aynı sebepten neşet etmesi. hükmü öngörülmüş. iken,

Y. Doç. Dr. Vural SEVEN. İzmir Gediz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku ABD Başkanı

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2013/ K. 2015/1159 T

İlgili Kanun / Madde 6100 S.HMK/120, 324

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... VII İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR... XIX

DELİLLER - 1. Prof. Dr. Süha TANRIVER Doç. Dr. Emel HANAĞASI

İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE. Stj. Av. Belce BARIŞ ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

BELİRSİZ ALACAK DAVASI

İlgili Kanun / Madde 1475 S.İşK/41,63 İTİRAZ DEFİİ TAKAS MAHSUP DEFİ

BANK OF TOKYO-MITSUBISHI UFJ TURKEY ANONİM ŞİRKETİ

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. HBYS Programı. Hukuk Başlangıcı Dersleri

İBRA SÖZLEŞMESİ VE SÖZLEMENİN GEÇERLİ OLMASI İÇİN ARANAN KOŞULLAR

SATIŞ SÖZLEŞMESİ MADDE 1- TARAFLAR: 1.2. Ltd. Şti. Ümraniye İstanbul

ÇEKLERDE REESKONT UYGULANIP UYGULANMAYACAĞINA İLİŞKİN OLARAK VUK SİRKÜLERİ YAYIMLANDI

Yrd. Doç. Dr. SENDİ YAKUPPUR TAPU KÜTÜĞÜNE GÜVEN İLKESİ

İCRA KEFALETİ VE ŞEKLİ UNSURLARI ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

Konu: ŞİRKET KURULUŞ SÖZLEŞMESİNİN TİCARET SİCİLİ MÜDÜRLÜKLERİNDE İMZALANMASI HAKKINDA TEBLİĞDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ YAYINLANMIŞTIR

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/22, S. STSK/36

Sirküler Tarihi : Sirküler No : 2017/098

Trabzon üçüncü noteri olan davalı ise, süresinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur.

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI BİRİNCİ BÖLÜM

FAZLA ÇALIŞMANIN KANITLANMASI YEMİN KESİN YEMİN TAMAMLAYICI YEMİN TÜZEL KİŞİYE YEMİN TEKLİFİ

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm

İBRANAME DÜZENLENİRKEN İŞVERENLERCE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

AFYON KOCATEPE HUKUK FAKÜLTESİ MEDENİ USUL HUKUKU DERSİ PRATİK ÇALIŞMASI-I

İŞLEM FORMÜLLERİ YAYIN NO : 75

SİLME TUŞUNU KULLANMADAN VE EKRANA BAKARAK YAZMA PDF

SİRKÜLER İstanbul,

Türk Hukukunda Faturanın hukuki mahiyeti, ispat gücü ve faturaya itiraz.

DAVACI : Nesrin Orhan Şahin vekilleri Av.Serap Yerlikaya ve Av.İlter Yılmaz

Yapılan bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olaya gelince;

Bağdat Cad. No:108/B D:26 Fenerbahçe Kadıköy İSTANBUL. : Bilirkişi 2. Ek Rapor ve Ayrık 2. Ek Rapora Karşı Beyanlarımızdan İbarettir.

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /88

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ S. BK/100

Avukatlık Kanunu Yönetmeliği nin Uzlaşma Sağlamaya İlişkin Maddeleri - Arabulucu.com

Hamit TİRYAKİ İş Hukuku Uzmanı, Avukat

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/18-21

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. / S.TBK/420

İlgili Kanun / Madde 6356 S. TSK/41-43

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/ S.TebK/12

ÜÇÜNCÜ KISIM Olağanüstü Kanun Yolları. BİRİNCİ BÖLÜM Karar Düzeltme ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi

İÇİNDEKİLER GİRİŞ KONUYLA İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR.1) KONUNUN TAKDİMİ, ÖNEMİ

Konu: Şirket Kuruluş Sözleşmesinin Ticaret Sicili Müdürlüklerinde İmzalanması

T.C. YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/6 İŞYERİ DEVRİ İŞYERİ DEVRİNİN İŞÇİ ALACAKLARINA ETKİSİ

Borçlunun İcr a Takibinde İstenen İşlemiş Faiz Miktarı ile İşleyecek Faiz Oranına Süresi İçinde İtiraz Etmemesinin Sonuçları

İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU 3-B K. Burak ÖZTÜRK İDARİ YARGIDA KANUN YOLLARI

EMLAK VERGİSİNDEN MUAF OLAN TAŞINMAZLA İLGİLİ DÜZENLENEN ÖDEME EMRİNE İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZMA KARARI

FAZLA ÇALIŞMA İDDİASININ TANIKLA İSPATINDA SINIRLAR

KAMU HİZMET STANDARTLARI TESPİT TABLOSU TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ- Tapu Sicil Müdürlükleri İşlemleri

İlgili Kanun / Madde 5510 S.SGK/21 RÜCÜ HAKKI HALEFİYET

CANSU YENER KESKİN MİLLETLERARASI TAHKİM ANLAŞMASININ KURULMASI VE ETKİSİ

MAKALE 6098 SAYILI BORÇLAR KANUNU VE YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA İŞ HUKUKUNDA İBRA SÖZLEŞMESİ

KİRA SÖZLEŞMELERİNDE DAMGA VERGİSİNİN HESAPLANMASI VE BEYANI

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ 2 ALT İŞVEREN MUVAZAA

MODÜL 1 TEKRARLAYARAK YAZMA 2 SATIR 3 SATIR

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU MÜRACAAT SÜRECİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTALAR:

ÜCRET GERÇEK ÜCRETİN TESPİTİ FAZLA ÇALIŞMA

ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/46 HAFTA TATİLİ

EŞYA HUKUKU ZİLYETLİK VE TAPU SİCİLİ

SİRKÜLER 2009 / 21. T.C. Merkez Bankası tarafından 1990 yılından bu güne kadar yayımlanan iskonto ve faiz oranları ise aşağıdaki gibidir.

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/27

Dr. Cengiz Serhat KONURALP İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi. İcra ve İflas Hukukunda İhtiyati Tedbirler

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/62

EŞYA HUKUKU ZİLYETLİK VE TAPU SİCİLİ

ALACAKLILARA ZARAR VERME KASTIYLA YAPILAN TASARRUFLARIN İPTALİ

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

Defterlerin Açılış Tasdiki, Ara Tasdik ve Kapanış tasdikleri söz konusudur.

C5 ELECTRONICS B2B SİTESİ ÜZERİNDEN SANAL POS KULLANIM SÖZLEŞMESİ

3. DAVAYA KONU ÖZEL USULSÜZLÜK CEZALARININ: Türü DönemiTutarı(TL) Kat Tutarı Özel Usulsüzlük Cezası 01/ /

MALVARLIĞI DEVRİ İLE TİCARİ İŞLETME DEVRİ

Transkript:

MEDENİ USÛL HUKUKUNDA SENET Ferhat BÜYÜKADA Avukat ANKARA, 2010

A. SENET KAVRAMI, SENEDİN TANIMI, UNSURLARI, ÇEŞİTLERİ VE DÜZENLENMESİ 1. Senet Kavramı Olayların ya da ilişkilerin varlığını ve ne şekilde olduğunu kaydetmeye belgeleme ; kaydedildikleri cisimlere de geniş anlamıyla belge denmektedir. Belge, senet i de içine alan geniş bir kavramdır. Bu kapsamda senet; hakları, değişebilen insan sözlerinden ve tanıkların zayıf hafızalarının kötü etkilerinden korumak için düşünülmüş hukuki nitelikte bir dayanaktır. 2. Senedin Tanımı Kanunlarımızda senedin tanımı yapılmamıştır. Hatta Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) nun senet başlığını taşıyan maddelerinde de senedin tanımlanmasından çok kanuni delil ilkesi ifade edilmiştir. Yazara göre, senet; hukuki bir işlemin kurulmasını sağlamak ya da kurulmuş bir işlemin ilerideki delilini oluşturmak üzere yazılarak (veya yazdırılarak), resmi bir makam tarafından onaylanmış veya kendine delil oluşturulan kimse tarafından bu irade altında imzalanmış belgedir. 3. Senedin Unsurları Senedin maddi ve manevi olmak üzere temelde iki unsuru bulunmaktadır. I- Manevi unsur Manevi unsur; senetle taahhüt altına girecek kişinin iradesini açığa vurmasıdır. Bir belgenin senet niteliğine kavuşabilmesi için, o belge ile taahhüt altına giren kişilerde bir ilişkiyi vücuda getirmek ya da kurulmuş bir hukuki ilişkiyi ispat etmek yönünde bir irade bulunmalıdır. Bir diğer ifade ile senet düzenleyen kişiler ya maddi hukuk bakımından işlemin geçerliliğini ya da usul hukukuna uyarak ispatı sağlamak kaygısı içindedirler. Sayfa 1

Bir olayın ilerideki delilini oluşturmak yönünde bir irade bulunmaksızın yazılmış olan belgeler, senet değildir. Bu bakımdan; belirli fikirleri, kanaatleri şekille ya da adi biçimde tespit eden yazılar (örneğin altında imzasını taşısa bile bir mimar tarafında çizilmiş olan plan, şüpheli bir hukuki meseleyi aydınlatmak üzere bilirkişilerce verilen hukuki mütalaalar) senet niteliğinde değildir. Ancak bu belgelerin, ait oldukları olaylar hakkında birer delil oldukları söylenebilir. a) Bir hukuki ilişkiyi vücuda getirmek Türk hukukunda egemen olan irade muhtariyeti ilkesi, hukuki işlemler bakımından kendisini şekil serbestîsi biçiminde gösterir. Kural olarak bir iradenin, bunu açığa vuracak herhangi bir araç ile beyan edilmesi mümkündür. Beyanın açıklanmasında kullanılan araca da şekil denir. Hukuki açıdan şekil ise; iradelerin açıklanması için kanun veya taraflarca öngörülmüş dış kalıplardır. Bir irade beyanının, bir hukuki işlemin ya da ilişkinin şekle bağlı olmaması, o işlemlerin hiçbir şekli olmadığı biçiminde değil; irade beyanının, o hukuki işlemin ya da ilişkinin geçerliliğinin belirli bir şekle tâbi olmaması; kanunun, tarafları şekil seçimi konusunda serbest bırakması biçiminde anlaşılmalıdır. Borçlar Kanunu (BK) nun 11. maddesinde, şekil serbestîsi ilkesi düzenlenmiştir. Buna göre, hukukumuzda bir işlemin geçerli olarak yapılabilmesi için kural olarak tarafların sadece anlaşması yeterli olup, başkaca bir işleme gerek yoktur. Ancak modern hukuk düzeni, irade serbestîsinin bir başıboşluk havasına bürünmemesi için bazı sınırlar koymuş ve irade serbestîsini fertlere devredilen bir yetki haline dönüştürmüştür. Bu halde irade serbestîsi esas, kısıtlanması ise istisnadır. Şekil serbestîsi ilkesinin karşıtını şekil mecburiyeti ilkesi oluşturur. Bu ilke gereğince, hukuki işlem yapma iradesi ancak kanunların öngördüğü özel ve belirli bir şekil içinde beyan edildiği takdirde işlem veya ilişki geçerli olarak kurulur. Burada da geçerlilik (sıhhat) şekli söz konusu olur. Yani şekil, ispata değil bizatihi hakkın esasına ilişkinidir. Bu halde hukuki işlemin kurucu unsuru, onun kanunda öngörülen biçimde yapılmasıdır. Örneğin, taşınmazlar üzerindeki ayni haklara ilişkin taahhütler, alacağın temliki, bağışlama taahhüdü, ölünceye kadar bakma sözleşmesi, kefalet sözleşmesi BK da yazılı şekle tabi kılınmıştır. Sayfa 2

Bir hukuki işlemin tarafları da, kanunda şekle bağlanmamış bir işlemi şekle bağlayabiliriler. Bu şekil geçerlilik ya da ispat gayesiyle kararlaştırılabilir. Geçerliliği şarta bağlanmış bir işlemin, şekle uyulmaksızın yapılmamasının yaptırımı doktrinde tartışılsa da, Yargıtay; böyle bir sözleşmenin gönüllü ve bilinçle ifa edilmesinin şekil eksikliğini gidereceğini, bu durumda şekil eksikliğini ileri sürmenin objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu kabul etmektedir. b) Bir hukuki ilişkiyi ispat etmek Bir hukuki işlemin geçerliliği için kanunda herhangi bir şekil öngörülmemiş dahi olsa taraflar, ileride doğabilecek ihtilafların çözümü için, aralarındaki ilişkiyi belli şekilde yapmak yönünde anlaşabilirler. Hukuk düzeni şekli, hukuki işlemin geçerliliğini sağlamak için değil de, ispatını kolaylaştırmak ve mümkün kılmak için öngörmüşse bu şekil ispat şekli adını alır. İspat şekli maddi hukuka ilişkin bir kuraldan çok, bir usul hukuku müessesesidir. Şekle uymamak işlemin geçerliliğini etkilemez, sadece ispatını zorlaştırır. İspat şartı olarak şekil, kanundan ya da taraf iradelerinden doğabilir. İspat şekli konusundaki en önemli hüküm HUMK md. 288 de yer almaktadır. Maddeye göre: Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri öngörülen meblağı geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bunun gibi, HUMK md. 290 a göre: Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler öngörülen meblağdan az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz. Yazara göre, günümüzde birçok hukuk işlemin konusu hükümde öngörülen meblağın üzerinde olup, bu işlemlerin geçerliliği maddi hukuk tarafında şekle bağlanmazken, ispatı usul hukuku tarafında şekle bağlanmakta ve özel hukuktaki şekil serbestîsi ilkesi önemli ölçüde işlemez hale gelmektedir. Sayfa 3

II- Maddi unsur Senette nelerin bulunacağı ve senedin şeklinin nasıl olması gerektiği HUMK ta tam olarak belirtilmiş değildir. Ancak senet, üzerindeki hakkın maddileştiği bir belge olmakla, iki temel unsurdan oluşmalıdır. Her şeyden önce, senette belirtilen hakkın neden ibaret olduğunu ifade eden bir metin bulunmalı ve bu metnin altı, senetle borç altına giren kişi tarafından imzalanmalıdır. a) Metin Senetlerde asıl önemli olan husus irade açıklamasıdır. Bu haliyle yazı, senedin ayrılmaz bir şartı, irade açıklamasının gerçek bir aracıdır. Metin, senette somutlaşan hakkın neden ibaret olduğunu ve bu hakka ilişkin sözleşmenin diğer unsurlarını (objektif ve sübjektif yönden esaslı unsurlarını) yani tarafların işlem iradesinin içeriğini ifadeye yarayan cümleler grubudur. Bu anlamda metin, tarafların hangi hususlarda mutabık kaldığını gösterecek biçimde tam ve açık olmalıdır. Metnin kim tarafından ve ne suretle yazıldığı önemli değildir. Senedin düzenlendiği yer ve tarihin senette belirtilmesi de geçerlilik şartı değildir. Metnin yazıldığı dil de önem taşımamaktadır. Ancak bu halde, senedin onaylı bir tercümesinin senetle birlikte mahkemeye ibrazı gereklidir. b) İmza BK md. 13 ve 14 uyarınca, hiçbir belge onunla borç altına giren kimse tarafından kendi el yazısı ile imzalanmakça senet olarak kabul olunamaz. Doktrinde, imzanın senet metninden daha önemli olduğu görüşü yaygındır. Zira imza, kişinin o senette somutlaşmış hakkın borçlusu olduğu yönündeki iradesini gösteren bir işaret durumundadır. Borçlunun senedi kendi arzusu ve iradesi ile bir kere imzalamasından sonra, artık bu sorumluluktan kurtulması mümkün değildir. İmza sahibinin senedi hiç okumamış olması hatta senedin yazılı olduğu dili dahi bilmiyor olması bu sonucu değiştirmez. Öte yandan, senet içeriği imza sahibinin gerçek gayesine uygun olduktan sonra, imzanın zaman itibariyle metinden önce veya sonra yazılmasının da herhangi bir önemi yoktur. Orijinali imzalı olan bir senedin fotokopisi, senet niteliğinde değildir; zira bu halde, alacaklının dayandığı belgede borçlunun imzasının bulunduğundan bahsedilemez. Yargıtay ın görüşü de bu yöndedir. Sayfa 4

İmza; kişinin kimliğini gösteren, onu belgeleyen ve diğerlerinden ayıran bir işarettir. Kanunlarda şekli açıkça belirtilmemiş olsa da, mevzuattaki bazı hükümler bize imzanın şekli hakkında fikir vermektedir. Her şeyden önce imza, ad ve soyadı içermelidir. İsmin okunaklı olması şart olmayıp, kişiyi teşhis ettirmesi yeterlidir. Kişi belli bir lakapla tanınıyorsa, imzada bu lakap da kullanılabilir. Sahibinin kimliğini yansıtmayan paraflar ise imza olarak kabul edilmemektedir. İmza doğrudan doğruya senet üzerine ve senet metninin sonuna atılmalıdır. Senet metni birden çok sayfadan oluşmuşsa, imza son sayfaya atılabilir. Ancak bu halde; son sayfaya senet metninin kaç sayfa olduğu yazılmalı ya da her sayfanın altı imza yeri açılmaya gerek olmaksızın imzalanmalıdır. BK md. 14 e göre imza el ile atılmalıdır. Ancak bu ilkenin (kambiyo senetleri bakımından uygulanamayacak) bazı istisnaları mevcuttur. BK md. 14/2 ye göre; seri halde ve çok miktarda kıymetli evrak çıkarılıyorsa, örf ve âdetin izin verdiği hallerde mekanik bir alet ile imza atılması mümkündür. Öte yandan okuma yazma bilen âmâların da kendi yazıları ile imza atmaları mümkündür. BK md. 15 te, okuma yazma bilmeyenlerin ya da bedensel problemleri sebebiyle imza atamayanların resmi makamlarca tasdik olunmuş ve el ile yapılmış bir işaret koymak suretiyle senet düzenleyebilmelerine imkân sağlanmıştır. Yurdumuzda en çok kullanılan el işareti başparmak izidir. Parmak izinin hangi el ve parmağa ait olduğu senette belirtilmelidir. Öte yandan mühür kullanılması da HUMK ve Noterlik Kanunu nda kabul edilmiş bir yoldur. Noterlik Kanunu na göre mührün yanına sahibinin parmak izi de basılmalıdır. Mühür, sahibinin isminin sert bir cisim üzerine kazınması ile hazırlanır. Bu bakımdan, mühür basılması ile mekanik bir alet ile imza atmak birbirinden tamamen farklıdır. Alet vasıtasıyla imzası atılacak kişi aslında imza atmaya muktedirdir ve baskı aletinin üzerine kazınan bizatihi bu kişinin imzasıdır. Mühürde ise, sert cisim üzerine kazınan şey sadece isimdir ve kazınmış olan yazı üçüncü kişiye aittir. Elektronik imzaya ilişkin olarak BK md. 14 ve HUMK md. 295/A da çeşitli düzenlemeler getirilmiş ve 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kabul edilmiştir. HUMK md. 295/A ya göre, usulüne göre güvenli elektronik imza ile oluşturulan elektronik veriler senet hükmündedir. Bu veriler aksi ispat edilinceye kadar kesin delil sayılırlar. Kanunda tanımı yapılmamış olan gevenli elektronik imza, doktrinde; bir kimsenin kendi güvenli e-imzası ile Sayfa 5

meydana getirdiği ve aleyhine delil olarak kullanılma amacı taşıyan ve bilgisayar ortamında varlığını sürdürebilen elektronik veriler şeklinde tanımlanmaktadır. Elektronik İmza Kanunu, resmi yazılı geçerlilik koşuluna bağlanmış hukuki işlemler yönünden uygulanmaz. B. SENET ÇEŞİTLERİ VE DÜZENLENMESİ Hukukumuzda senetler: resmi senetler ve adi senetler olarak ikiye ayrılmaktadır. 1. Resmi Senetler Devlet tarafından bu işi yapmakla görevlendirilmiş resmi bir makam veya memurun katılması ile belli usul ve şartlara uyularak düzenlenen senetlere resmi senetler denmektedir. Resmi senet düzenleme yetkisi; noterlere, Türk konsolosluklarına, ihtiyar heyetlerine ve bazı resmi kurumlara verilmiştir. Noterlerce düzenlenen senetler noter senetleri olarak adlandırılmaktadır. Noter senetleri, düzenleme ya da onaylama biçiminde yapılmaktadır. Düzenleme biçimindeki noter senetleri, bizzat noter tarafından bir tutanak biçiminde yapılır. Bu tutanak; noterin adı, soyadı ve noterliğin ismi, işlemin yapıldığı yer ve tarih, ilgilinin ve varsa tercüman, şahit ve bilirkişinin kimlik ve adresi, ilgilinin beyanı, işleme katılanların imzalarıyla noterin mührü ve imzasını ihtiva eder. HUMK md. 295/1 e göre, yetkili memurlar tarafından yetkileri içinde ve usulüne uygun olarak düzenlenen ve onaylanan tüm senetler, aksi ispatlanmadığı sürece kesin delildir. Bu senetlerin usulüne uygun biçimde düzenlenmemesi ve onaylanmaması, onu kesin delil olma gücünü ortadan kaldırır ve onu adi senet haline dahi getirmez. Ancak bu husus re sen göz önüne alınamaz; karşı tarafın bu usulsüzlüğü sahtelik iddiası ya da davası yollarından biriyle tespit ettirmesi gerekir. Noterlere verilen diğer yetki onaylama yetkisidir. Onaylama biçimindeki noter senetleri, aslında dışarıda düzenlenir ve yalnız imzasının onaylanması için notere götürülür. Sayfa 6

Böyle bir senet dışarıda imzalanmışsa, imza sahibi noter önünde imzanın kendisine ait olduğunu bildirir; noter, kimlik tespiti ile birlikte bu hususu da onay şerhine yazar. Onaylama; imzadan başka, senet üzerindeki tarih, parmak izi, mühür ve el işareti için de aynı hükümlere tabidir. Onay şerhi, işlemin yapıldığı yer ve tarih, ilgilinin kimliği ve adresi, noter ilgiliyi tanımıyorsa kimliği hakkında gösterilen ispat belgesini, imza noterin önünde alınmışsa bu hususu, dışarıda atılmış ve ilgili kişi bu imzayı kabullenmişse bu husustaki beyanı, işleme katılan diğer kimselerin imzaları ve noterin imza ve mührünü ihtiva eder. Noterin onayı bu gibi senetlerin sadece imza ve tarihine ilişkindir; senedin içeriğini kapsamaz. Bu imza ve tarih, aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir. Yabancı ülkedeki Türklerin noterlik işleri, oradaki Türk Konsolosları tarafından görülür. Bunların düzenlediği ya da onayladığı senetler için Türk noter senetlerine ilişkin hükümler uygulanır. Yazı bilmeyen veya imza atmaya muktedir olmayan kişilerin imza yerine parmak izi ya da mühür basması veya el ile yapılmış bir işaret kullanması mümkündür. Ancak bu hallerde imza yerine geçen işaretin muhtar, ihtiyar heyeti ve çevresinde tanınmış iki şahit tarafından onaylanması gerekir. Şehir ve kasabalarda mahalle muhtar ve ihtiyar heyeti, köylerde ise köy muhtarı ve ihtiyar heyeti onamaya yetkilidir. Senetteki mührü ya da parmak izini onaylamaya yetkili ihtiyar heyeti, bu senetle borç altına girenin ikamet ettiği mahallenin veya köyün ihtiyar heyetidir. Ayrıca yukarıda sayılanlar dışında, bazı resmi kurumlar da özel hukuktan doğan hakları ispatlayacak nitelikte bazı belgeler verebilirler. Sicil tasdiknameleri, tapu senetleri bunlara örnek olarak gösterilebilir. Bu belgeler de aksi ispatlanıncaya kadar ilişkin olduğu konularda kesin delil teşkil ederler. 2. Adi Senetler Resmi bir makam veya memurun katılması olmaksızın, sadece o hukuki işlemin tarafları arasında düzenlenen senetlere adi senet denir. Yargılamada ikrar edilen adi senetler kesin delil olarak işlem görürler. Bu senetler borçlar hukukuna ilişkin olabileceği gibi ticaret hukuku alanına da ait olabilirler. Ticaret hukukuna ilişkin adi senetler diğerlerine göre Sayfa 7

daha detaylı düzenleniş olup; bono, poliçe, çek, makbuz senedi ve varant bunlara örnek olarak gösterilebilir. C. SENETLERİN ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE KARŞI İSPAT ŞEKLİ 1. İspat Kavramı ve İspat Yükü İspatın kelime anlamı, bir hususun doğruluğunu veya yanlışlığını kanıtlamadır. Hukuk dilinde ispat ; bir davada ileri sürülen iddia ve savunmanın doğruluğu konusunda hâkimde kanaat uyandırabilmek için girişilen bir inandırma eylemidir. İddia ve savunmalar birtakım vakıalara dayanacağından, bu vakıalardan çekişmeli olanların ispat edilmesi gerekir. İddia edilen bir vakıanın doğruluğu konusunda hâkimde geçici bir kanaat oluşmuşsa, diğer taraf bu kanaati sarsmak veya çürütmek için ispat faaliyetine girişebilir. Bu durumda diğer tarafın, hâkimde oluşturulan kanaati sarsmak ve iddianın doğruluğu hakkında şüphe uyandırmak için giriştiği ispat faaliyetine karşı ispat denilmektedir. İspat yükü; somut bir vakıanın gerçekleşip gerçekleşmediğinin anlaşılamaması yani ispatsız kalması halinde, hâkimin aleyhte bir kararı ile karşılaşma tehlikesi olarak tanımlanabilir. İspat yükünün hangi tarafta olduğu Medeni Kanun un 6. maddesinde hükme bağlanmıştır. Buna göre ispat yükü, -kural olarak- iddiayı ileri süren tarafa düşer. Ancak bu kuralın bazı istisnaları vardır: i. İspat yükü üzerine düşmeyen tarafın kendi iddiasını ispatlamak için ispat araçlarına başvurmuş olması ispat yükünü üstüne aldığı sonucunu doğurmaz. ii. Açık bir kanun hükmü ile bir konuda ispat yükünün bir tarafa ait olduğu hükme bağlanmışsa, ispat yükü kanunda öngörülen kişiye düşer. Örneğin BK. md. 96 ya göre; sözleşmeden doğan borçlarda borçlu, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe sözleşmeye aykırılık nedeniyle doğan zarardan sorumludur. iii. Bir davada olağan bir durumun tersi ileri sürülüyorsa ileri süren bunu kanıtlamalıdır. iv. İspat yüküne ilişkin önemli bir istisna da karinelerdir. Karine, varlığı bilinen bir vakıadan varlığı bilinmeyen bir vakıa için sonuç çıkarmaya olanak veren kuraldır. Karineler; fiili karineler ve yasal karineler olarak ikiye ayrılabilir. Fiili karineler kanunda Sayfa 8

düzenlenmeyen varlığı bilinen bir vakıadan varlığı bilinmeyen bir vakıa için hâkim tarafından yaşam tecrübelerinden çıkarılan sonuçlardır. Ancak hâkim, kesin delille ispatı gereken bir uyuşmazlığı fiili karinelere dayanarak çözemez. Yasal karine ise, varlığı bilinen bir vakıanın varlığı bilinmeyen bir vakıa üzerinde bazı sonuçlar doğurduğu hususunun bir kanun hükmü ile düzenlenmiş olmasıdır. Yasal karineler kesin veya adi karine şeklinde olabilir. Şayet yasal karinenin aksi ispatlanamazsa bu karine kesin yasal karinedir. Örneğin Medeni Kanun md. 1020 ye göre hiç kimse tapu sicilinde kayıtlı olan bir hususu bilmediğini ileri süremez. Öte yandan adi yasal karinenin aksinin kanıtlanması mümkündür. Örneğin kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda asıl olan iyiniyetin varlığıdır. Ancak bunun aksinin ispat mümkündür. v. Taraflar ispat yükünü belirlemek amacıyla sözleşme yapabilirler. Ancak bu sözleşmenin geçerli olabilmesi için tarafların üzerinde tasarruf edebilecekleri bir dava konusunun bulunması ve vakıaların belirlenmiş olması gerekir. 2. Senetle İspat Zorunluluğu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzda kanuni delil sistemi kabul edilmiştir. Buna göre deliler; kesin deliller ve takdiri deliller olmak üzere iki grupta incelenmektedir. Kesin deliller: ikrar, senet, yemin ve kesin hüküm; takdiri deliller ise: şahit, bilirkişi, keşif e özel hüküm sebepleridir. HUMK md. 288 de belirtilen parasal değeri aşan hukuki işlemler ancak senetle ispat edilebilir. Senetle ispat zorunluluğu hukuki işlemler için kabul edildiğinden, hukuki işlem niteliğinde olmayan maddi vakıaların (örneğin haksız fiillerin) senetle ispatı gerekmez. Ayrıca senet alınmasının imkânsız olduğu haller de senetle ispat zorunluluğunun istisnasıdır. Öte yandan yazılı delil başlangıcı ve senedin kaybolması halleri de senetle ispat zorunluluğunun istisnaları olarak kabul edilmiştir. HUMK md. 290 uyarınca, senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı savunma olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kıymetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ancak kesin delillerle (senetle) ispat olunabilir. Hükümde öngörülen hukuki işlemler HUMK un 288. Maddesinde öngörülen meblağdan az olsa bile tanıkla ispat olunamaz. Sayfa 9

3. Senede Karşı Senetle İspat Zorunluluğu Senede karşı senetle ispat zorunluluğu senedin tarafları yönünden geçerlidir. Senedin tarafları kavramına külli halefler de dâhildir. Senedin tarafları dışında kalan üçüncü kişilerin senede karşı ileri sürdükleri iddialarını senetle ispat etmek zorunluluğu bulunmamaktadır. Senetlerin üçüncü kişilere karşı ispat şekli ise HUMK un 299. ve 300. maddelerinde farklı bir düzenlemeye tabi tutulmuştur. 4. Senetlerin Üçüncü Kişilere Karşı İspat Şekli I- Genel olarak Senet, belgelediği bir hukuki işlemin tarafları arasında kesin delil teşkil etse de, bu senetle kural olarak o hukuki işleme yabancı olan kimselere karşı o hukuki işlemden doğan bazı hakların ileri sürülebilmesi mümkün değildir. Ancak öyle haller vardır ki, senetlerin üçüncü kişileri etkilemesi de söz konusu olabilmektedir. Gerçekten de bir hukuki işlemin tarafları bazen daha sonradan yazdıkları senetlere daha önce yapılmış gibi tarih atmak suretiyle gerçek hak sahiplerinin beklentilerini boşa çıkarmaya çalışmaktadırlar. II- Resmi senetlerin üçüncü kişilere karşı ispat şekli Resmi senetler sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil teşkil ederler. Bu nedenle üçüncü kişilere karşı etkilerini de düzenlendikleri andan itibaren doğururlar. Resmi senetteki tarih, resmi bir makam tarafından konulur ya da onaylanır. Bu sebeple resmi senet tarihleri daima kesindir. Tarafların üçüncü kişilere zarar vermek amacıyla resmi senetteki bir tarihi değiştirmeleri mümkün değildir. Resmi senedin üzerinde bulunan tarihin gerçek olmadığını iddia eden kimsenin yapacağı şey resmi senedin sahteliğini ispatlamaktır. III- Adi senetlerin üçüncü kişilere karşı ispat şekli Adi nitelikte bir senet, altında imzası bulunan bir kimseyi dahi ilk anda bağlamaz. Başka bir deyişle; adi senedin kesin delil olarak hâkimin değerlendirmesine girebilmesi için, bu senedin kendisine izafe edilen kişini elinden çıkmış olduğunun tespit edilmesi gerekir. Bu tespit, imzanın ikrarıyla ya da imzanın inkârı üzerine yapılacak araştırma ile gerçekleşecektir. Adi senedin bu yolla alacaklısı lehine kesin delil olması, resmi senetlerde olduğu gibi üçüncü kişilere karşı delil olmasını da sağlamayacaktır. Bir hukuki işlemin adi senette gösterilen tarihte yapıldığı ilk anda üçüncü kişilere karşı ilk anda ileri Sayfa 10

sürülemeyecektir. Adi senedin özellikle tarihi bakımından üçüncü kişilere karşı delil olabilmesi için gereken şatlar HUMK md. 299 da açıklanmıştır: İmzası ikrar veya mahkemece onun olduğuna hükmolunan gayri resmi senet tarihi imza eden ile mirasçıları hakkında muteber olup üçüncü kimseler haklarında hüküm ifade etmez. Bir senedin kendisine ibraz olunduğu, katibiadil veya salahiyettar memur tarafından alelüsul tasdik edilmiş ise ibraz tarihi veyahut imza edenlerden birinin vefatı tarihi veya imza etmesine imkanı maddiyi selbeden bir hadisenin vukuu tarihi veyahut ol senedin bir muamelei resmiyeye esas ittihaz kılındığı tarih üçüncü şahıslar hakkında da muteber addolunur. Bu nevi senetlerde bahsolunan sair senetlerin tarihleri üçüncü şahıslar hakkında ancak son senet tarihinin musaddak addolunduğu tarihten itibar olunur. Bütün bu hallerde, senedin daha sonraki bir tarihte düzenlenmiş olması mümkün değildir; ancak senet, bu hallerin ortaya çıkmasından çok daha önce düzenlenmiş olabilir. Fakat üçüncü kişilere karşı sadece bu hallerin ortaya çıktığı andan itibaren hüküm ifade eder. Yargıtay, her zaman düzenlenmesi mümkün olan; adi nitelikteki kira sözleşmesinin, taksim sözleşmesinin, ariyet sözleşmesinin, mehir senedinin, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu nu 20/d maddesi hükmüne uygun düzenlenmeyen adi satış senedinin tarihinin üçüncü kişileri etkilemeyeceğini kabul etmektedir. Senetlerin üçüncü kişilere karşı hüküm ifade ermesi birçok alanda karşımıza çıkabilmektedir. Örneğin, hacze takipli katılmanın kabul edilebilmesi için senet tarihinin kesinleşmesi gereklidir. Aynı şekilde, cebri icra yolu ile satılan bir taşınmazda buluna üçüncü kişi, hacizden önceki bir tarihte yapıldığı belgelendirilmiş bir sözleşmeye dayanarak taşınmazda bulunmakta ise, taşınmazdan çıkarılamayacaktır. Bu sözleşmenin hacizden önceki bir tarihte yapılmış olduğu da, ancak tarihi üçüncü kişiler bakımından kesinleşmiş bir senetle ispatlanabilir. a) İmzanın aidiyeti Bir adi senedin kesin delil olabilmesi, kendisine izafe edildiği kişi tarafında imzalanmış olması şartına bağlanmıştır. Bu şart, senedin üçüncü kişilere karşı delil olabilmesi için de geçerlidir. İmzanın aidiyeti mahkemece re sen araştırılır. İmzanın açıkça inkar Sayfa 11

edilmesi beklenmeden, bu husus imzanı kendisine ait olduğu ileri sürülen kimseye hâkim tarafından sorulur. Senet altındaki imzanın gerçekten borçluya ait olduğu iki yolla anlaşılır. i. İmzanın ikrarı Bir adi senedin kesin delil haline getirilebilmesi için en kısa yol, o senedi imzalayan kişinin veya vekilinin, imzayı ikrar etmesidir. İkrar, bunu yapan tarafın tek taraflı açık irade beyanıyla olur. Bu, duruşma sırasında yapılan sözlü beyanın tutanağa geçirilmesi ya da bir dilekçe ile mümkündür. İkrar karşı tarafın kabulüne bağlı değildir. İkrarla adi senet, ispat hukuku bakından resmi senet haline dönüşür. (HUMK md. 296/son) Ancak bu resmiyet, sadece usul hukukuna ilişkin olup, senet adi senet olarak kalmakta devam eder. ii. İmzanın inkârı Senedin kendisine ait olduğu iddia edilen kimse, senet altındaki imzayı kabul etmeyebilir yani imzayı inkâr edebilir. Böyle bir inkârla borçlu, senedin sahteliğini ileri sürmüş olmaktadır. Bu durumda hâkimin, incelemeye girişerek senet altındaki imzanın gerçekten kendisine izafe edilen kişiye ait olup olmadığını tespit etmesi gerekir. Hâkim ilk olarak inkâr edilen imza hakkında tarafları dinler ve tarafların bu aşamada gösterdikleri delillerle bir kanıya ulaşmaya çalışır. Eğer bu aşamada bir kanaat sahibi olamazsa yeni bir duruşma tarihi belirler ve iki tarafın isticvabına karar verir. Taraflar bu duruşmaya gelirlerse, hâkim de kendilerinden imzayla ilgili olarak bilgi alır ve uygulamaya elverişli belgeleri göstermelerini ister. Eğer imzanın kendisine ait olduğu iddia olunan taraf isticvap hususundaki hükümlere -kendisine meşruhatlı davetiye tebliğine- rağmen bir özrü olmadan duruşmaya gelmezse imzayı ikrar etmiş sayılır. Hâkim gerek tarafların dinlenmesi ve gerek isticvabı sonucunda bir kanaat sahibi olamazsa, imzayı inkâr eden kişiyi istiktab eder. Yani ona yazı yazdırır ve imza attırır. Sonra da bu imza ile senetteki imzayı karşılaştırır. Aradaki farkları kendisi rahatça görebiliyorsa kararını verir, ancak bu yolla da imzalar arasında sonuca ulaşamıyorsa bilirkişi incelemesine gidilir. Bu inceleme, imzayı inkâr eden kişi tarafından atıldığı muhakkak olan bir imza ile senet altındaki imzanın karşılaştırılması suretiyle yapılmalıdır. Yukarıda açıklanan sıralamaya uyulmamasının Yargıtay tarafından bozma sebebi olduğu belirtilmektedir. Sayfa 12

b) Halefiyet HUMK md. 299/1 e göre; adi senet altındaki imzanın borçluya ait olduğu tespit edilse bile, bu senet ancak onu imzalayan kişiler ile mirasçıları aleyhine delil teşkil eder. Maddede düzenlenen en önemli noktalardan biri, adi senetlerin haleflere karşı etkisidir. Maddenin ilk fıkrası, külli halef olan mirasçılar bakımından senedin bağlayıcılığını hüküm altına almıştır. Miras hukukunun temel kurallarından biri, mirasbırakanın ölümü ile terekenin bir bütün olarak borç ve alacaklarıyla birlikte mirasçılara geçmesidir. Senetten doğan borç da bu mamelek içinde mirasçılara geçecek ve senet mirasçılara karşı kesin delil olarak ileri sürülebilecektir. Senetten doğan hakların cüzi haleflere karşı ileri sürülebilmesi ise bazı şartlara bağlanmıştır. Belirli ve somut bir hakkı bir diğerinden iktisap eden kişi, bu hakkın kendisine devreden kişinin hukuki halefidir. Ayni haklar bakımından yalnızca bir hukuki halefle karşılaşılabilinirse de, alacak hakları bakımından bazı sorunlara rastlanmaktadır. Bir alacak hakkı kimin lehine fiilen ilk olarak doğarsa, hakkın gerçek sahibi o kişi olacaktır. HUMK md. 299 bu konunun ispatı yolunda çok önemli usul hükümleri getirmiştir. Bu madde hükmüyle, hakkı daha sonra iktisap etmekle beraber, öncelik sahibi olmak ve hakkı daha önce iktisap eden kimsenin önüne geçmek mümkün olabilmekte; aksi yönden de, hakkı daha önce iktisap eden kimse, borçlusunu hileli olarak veya hata sonucunda aynı hakkı başkasına daha sonra ve fakat daha önceki bir tarihle devretmesi karşısında korumasız kalabilmektedir. Bir senedin hangi tarihte düzenlendiğinin kesin olarak tespit edilmesiyle artık o senet üçüncü kişilere karşı da hüküm doğuracaktır. c) Adi senet tarihinin kesinleşmesi halleri HUMK md. 299 da düzenlenen bu üç halde, senedin çok önceden düzenlenmiş olması mümkünse de senedin daha sonra düzenlenmiş olması mümkün değildir ve bu şartlar sağlanamamışsa senedin üzerindeki tarih ne kadar eski olursa olsun, üçüncü kişilere karşı henüz o anda yapılmış gibi hüküm doğuracaktır. i. Noter ya da yetkili memurca onaylama Bir adi senet üzerindeki imzanın ya da tarihin notere onaylatılması halinde, bu senedin, onay şerhinde belirtilen tarihten daha sonra düzenlenmesinin imkânsız olduğu Sayfa 13

hususunu ispatlamaktadır. Bu halde, senet üzerindeki tarih HUMK md. 299 hükmü gereğince kesinleşmiş olmaktadır. Noterler gibi bazı senetler için farklı ortamlarda farklı memurların yetkisi söz konusu olup, yetkili memur tarafından onaylanan senet üzerindeki tarih de HUMK md. 299 gereğince kesinleşecektir. ii. İmza atmaya maddi imkânın kalmaması Senetlerin kural olarak el ile imzalanmasının şart olup, bir şahsın imza atabilmesi için bazı fiziksel şartların varlığı gerekmektedir. HUMK md. 299 da, imza edenlerden birini vefatı ve imza etmeye imkan-ı maddiyi selbeden bir hadisenin vukuu tarihi olarak sayılan iki halde, imza atmayı maddi olarak engelleyen bu olaylarla birlikte senet tarihinin kesinleşeceği hüküm altına alınmıştır. Gerçekte imza bu olayların ortaya çıkmasından çok daha önce atılmış olsa bile, Kanun nazarında senedin üçüncü kişilere karşı ileri sürülebileceği tarih, bu şekilde belirlenmiş olmaktadır. iii. Senedin resmi bir işleme konulması Senet resmi bir işleme konulmuşsa, bu tarih kesin sayılır ve bundan sonra üçüncü kişiler hakkında da hüküm ifade eder. Örneğin; bir senedin icra takibine konulması veya bir çekin bankaya ibraz edilmesi onun tarihini kesinleştirir ve senet bu tarihten sonra üçüncü kişilere karşı da hüküm ifade eder. iv. Birden çok senetle ilgili özel durum HUMK md. 299 da, tarihleri yukarıdaki yollardan biriyle kesin hale gelmiş senetlerde, başka senetlerden bahsedilmiş olabileceği hali düzenlenmiştir. Bu senetlerin tarihleri ise ancak son senedin tarihinin kesinleşmesi ile üçüncü kişilere karşı hüküm ifade edecektir. Bir senette başka senetlerden bahsedilmesi iki şekilde söz konusu olabilir. İlk olarak, daha önceden var olan birkaç senet, herhangi bir sebeple yeni bir senedin konusunu oluşturabilir. İkinci olarak ise, hakkın esasına ilişkin olarak hazırlanan bir senede, ileride başka senetlerin düzenleneceği konusunda kayıtların konulduğu düşünülebilir. İşte bu durumda hakkın esasına ilişkin olarak düzenlenmiş bulunan ilk senedin tarihi kesinleşse bile, Sayfa 14

bu senette bahsedilen diğer senetlerin tarihleri, ancak son senedin tarihinin kesinleşmesiyle kesin sayılır ve üçüncü kişilere karşı hüküm ifade eder. IV- Elektronik imzalı belgenin üçüncü kişilere karşı ispat şekli Elektronik İmza Kanunu md. 3/4 te, zaman damgası kavaramı tanımlanmıştır. Buna göre; Bir elektronik verinin üretildiği, değiştirildiği, gönderildiği, alındığı ve/veya kaydedildiği zamanın tespiti amacıyla, elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı tarafından elektronik imzayla doğrulanan kayıt zaman damgasıdır. Güvenli elektronik imza ile oluşturulan belgedeki imza, zaman damgası ile birlikte atılmışsa, zaman damgası taşıyan bu belge üçüncü kişiler yönünden de hüküm ifade edecektir. Zira zaman damgası ile bu belgenin düzenlendiği tarih kesin olarak ispat edilmiş olacaktır. Bu halde üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecektir. Güvenli elektronik imza ile oluşturulan belgede sonradan değişiklik yapılırsa, değişiklik tarihi de belgede yer alacağından, değişiklik üçüncü kişiler yönünden yapıldığı tarihten itibaren hüküm ifade etmeye başlayacaktır. V- Senetlerdeki çıkıntı ve silintilerin hükmü Senet metninde bulunan yanlışlık ya da eksikliklerin, sonradan senette silinti ya da çıkıntı yapılarak giderilmesi mümkündür. Bu türden bir resmi ya da adi senet mahkemeye ibraz edilirse, ilk anda hâkim bu senet üzerinde bir takdir hakkı kullanamayacaktır. Ancak senet metnindeki silinti ve çıkıntıların inkârı halinde, bunlar yok hükmünde olacaktır. HUMK, bu tip çıkıntı ve silintiler için onay şartı getirmiştir. Senedi düzenleyen taraflar senet üzerinde yaptıkları çıkıntı ve silintileri imzalarıyla onaylayabilirler. Bu durumda bunlar, senet metnine dâhil edileceklerdir. Ancak bu halde dahi, adi senetteki çıkıntı ve silintiler inkâr edilebilir ve böylece senet, ispat kuvvetini kaybeder. Eğer bu silinti ve çıkıntılar ayrıca notere de onaylatılmışsa, sahtelik iddiası ortaya atılmadıkça mahkeme için bir ihtilafın varlığından söz edilemez. Adi bir senetteki çıkıntı ve silintiler ilgililerince onaylansalar dahi üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmezler. Böyle bir halde, sadece senedin değil çıkıntı ve silintilerin tarihlerinin de ayrıca kesinleşmesi gerekir. Sayfa 15

VI- Tarihleri kesinleşmeksizin üçüncü kişilere karşı hüküm ifade eden senetler HUMK md. 299 da getirilen kuralın istisnaları, HUMK md. 300 de gösterilmiştir. Buna göre; ibra ve kabzı içeren senetler ile tacirlerin ticari işlemleri nedeniyle düzenledikleri verdikleri belgelerdeki tarihler, 299. maddede öngörülen şartlardan herhangi birini taşımasa dahi üçüncü kişilere karşı hüküm ifade edecektir. Kanun, ibra ve kabzı içeren senetlerin kesin olduğunu adi bir karineye dayandırmıştır. Bu tarihin gerçekte kesin olmadığını ispat, bunu iddia eden ve senede taraf olmayan üçüncü kişiye aittir. Kanunen içerdikleri tarihler kesin sayılan ikinci tür senetler de, tacirlerin ticari işlerinden dolayı verdikleri senetlerdir. Örneğin; fatura, teyit mektubu, taşıma senedi, varant ve makbuz ancak bir tacir tarafından ve ticari işten dolayı düzenlendiğinden 300. maddenin kapsamına dâhildir. Ancak kambiyo senetlerinin, tacirler tarafından ve özellikle de ticari işletmelerinden dolayı verilip verilmedikleri senedin metninden anlaşılamadığı için bu senetlerin tarihlerinin de 299. maddeye göre kesinleştirilmesi gerekmektedir. VII- Üçüncü kişilere karşı hüküm ifade eden adi senetlerin hacze iştirak imkânı sağlayıp sağlamadığı Hacze iştirakten söz edilebilmesi için, öncelikle kesinleşmiş bir icra takibi ve bu takip sonucu konulmuş bir kesin haczin varlığı gerekmektedir. Öte yandan, hacze iştirak edebilecek alacaklılar, alacaklarını İİK md. 100 de sayılan belgelerden birine dayandırmış olmalıdırlar. Bunlar; borç ödemeden aciz belgesi, ilam, senet ve resmi dairelerin ve yetkili makamların yetkileri dâhilinde ve usulüne göre verdikleri makbuz veya belgeler dir. Bir adi senedin tarihinin HUMK md. 299 uyarınca kesinleşmesi halinde, bu senede dayanılarak hacze iştirakin mümkün olup olmadığı doktrinde tartışılmıştır. Yargıtay ise İİK md. 100 hükmünü dar yorumlamayı benimsemiştir. Yazar, HUMK md. 299 uyarınca üçüncü kişilere karşı tarihi kesinleşen senetlere dayanarak hacze iştirak imkânı sağlamanın uygun olacağı görüşündedir. Sayfa 16

VIII- İİK md. 89 uyarınca ödeme iddiasına dayanarak açılan menfi tespit davasında ödemeye ilişkin belgenin üçüncü kişilere karşı ispat şekli Borçlunun üçüncü kişilerdeki mal ve alacakları İİK md. 89 a göre haczedilebilir. Haciz icra memurunun haciz iradesini açıkladığı anda tamamlanmış olur. Bu bakımdan üçüncü kişiye haciz ihbarnamesinin gönderilmesi haczin konulması yönünden değil, sadece haczin diğer kişiler yönünden hüküm ifade ettiği tarihin saptanması bakımından önemlidir. Üçüncü kişinin 89/1 ve 89/2 haciz ihbarnamelerine itiraz etmediği ve üçüncü haciz bildirimi üzerine 89/1 haciz ihbarnamesi gelmeden önce takip borçlusuna veya temlik alacaklına ödeme yaptığına ilişkin belge sunarak menfi tespit davası açması halinde; HUMK md. 299 uyarınca böyle bu belge takip alacaklısı yönünden hüküm ifade etmeyecektir. Ancak belge, noter veya yetkili bir memurca onaylanmış veya imza atmaya maddi imkân kalmamışsa veya belge resmi bir işleme konulmuşsa bu tarih, takip alacaklısı yönünden de bağlayıcı olacaktır. Öte yandan menfi tespit davasında dayanılan ödeme belgesinin tarihi, HUMK md. 299/2 de öngörülen hallerden biri mevcutsa o tarihte yapılmış sayılacaktır. Sayfa 17