çalışma raporu ek 1 44. dönem basın açıklamaları

Benzer belgeler
İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARIMIZ VE ELEKTRİK ÜRETİMİ. Prof. Dr. Zafer DEMİR --

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

Türkiye de. İş Kazalarıİstatistikleri, Maden erlendirilmesi. H. Can Doğan

Makale. AKP İktidarı, Yeni Bir Torba Yasa Tasarısı ile Kamusal Alanlara El Koyma ve Rant Süreçlerinin Önündeki Son Engelleri Kaldırma Hazırlığında.

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

İŞ GÜVENLİĞİ UYGULAMALARINDAKİ PROBLEMLER ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

BÖLÜM 13. BASIN BİRİMİ ÇALIŞMALARI

SON EKONOMİK GELİŞMELERDEN SONRA ESNAF VE SANATKARLARIN DURUMU

Gayri Safi Katma Değer

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

mmo bülteni þubat 2005/sayý 81 doðalgaz temin ve tüketim politikalarý raporu da basýn mensuplarýna daðýtýlmýþtýr.

YENİ TEŞVİK SİSTEMİ VE DİYARBAKIR

2014 Yılı SGK İş Kazası İstatistiklerinin Analizi

5 Mayıs 2010 Mersin Üniversitesi. KORAY TUNCER MMO Enerji Birimi / Teknik Görevli Makina Yüksek Mühendisi

EMEK ARAŞTIRMA RAPORU-2

Enerji Sektörüne İlişkin Yatırım Teşvikleri

T.C. B A Ş B A K A N L I K STEMİ YATIRIMLARDA DEVLET YARDIMLARI

tmmob makina mühendisleri odası

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

Bahaettin SARI. İMO Yapı Denetim Komisyon Başkanı

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ Oda Raporu

TÜRKİYE DE ENERJİ SEKTÖRÜ SORUNLAR ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ. 25 Kasım 2015

ENERJĠDE DIġA BAĞIMLILIK 2 Nisan 2010 MMO Adana ġube. Koray TUNCER MMO Enerji Birimi Teknik Görevli Mak. Yük. Müh.

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Eylül 2016

İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

KONUT PİYASASINDAKİ GELİŞMELERİN SATIŞ İSTATİSTİKLERİNE YANSIMALARI

YATIRIM TEŞVİK SİSTEMİ

KRİZ İŞSİZ BIRAKIYOR

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Ağustos 2016

Sayın Arsuz Belediye Başkanım,/ Saygıdeğer Konuşmacılar,/

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

b a s ı n d a o d a m ı z

İŞSİZLİKTE PATLAMA!: AKP İşsizlikle Mücadelede Başarısız!

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

İKİ AYDA 500 BİN YENİ İŞSİZ Krizin Tahribatı

YENİ TEŞVİK SİSTEMİ VE DİYARBAKIR

TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI

12 EYLÜL FAŞİZMİ AKP İKTİDARI İLE SÜRÜYOR

İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU- EYLÜL 2018 İŞSİZLİK TIRMANIYOR. Gerçek İşsiz Sayısı 6 Milyon. İşsiz Sayısı Bir Yılda 192 Bin Arttı

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

YATIRIM TEŞVİK SİSTEMİ

TÜRKIYE NİN MEVCUT ENERJİ DURUMU

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. Mayıs Düzce 1

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği. Yeni Teşvik Sistemi. 4. Bölge Teşvikleri

GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK 6 MİLYONA YAKLAŞTI!

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

KAYIT DIŞI İSTİHDAM İLE MÜCADELE Ağustos 2017

KRİZ ÜÇ KOLDAN SARSIYOR ENFLASYON-KÜÇÜLME-İŞSİZLİK

TMMOB METALURJİ VE MALZEME MÜHENDİSLERİ ODASI

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

İŞSİZLİK HIZLA ARTARKEN İSTİHDAM ARTIŞI YETERSİZ KALDI

İş Sağlığı ve Güvenliği Alanında Ulusal ve Uluslararası Kuruluşlar / Uluslararası Sözleşmeler

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

2016 Ocak İşkolu İstatistiklerinin İllere Göre Dağılımı 1

ENERJİ. KÜTAHYA

Tablo Yılında İnternet Erişimi Olan Girişimlerin, İnterneti Kullanım Amaçları

BÖLÜM 13. BASIN BİRİMİ ÇALIŞMALARI

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

ENERJİ YATIRIMLARI VE TEŞVİK TEDBİRLERİ

YENİ TEŞVİK SİSTEMİ. Stratejik Yatırımların Teşviki KDV İstisnası ü ü ü ü. Bölgesel Teşvik Uygulamaları

ALAN ARAŞTIRMASI II. Oda Raporu

BAKANLIKLAR ÜZERİNDEN TMMOB VE BAĞLI ODALARIN İDARİ VE MALİ DENETLENMESİNE YÖNELİK BİLGİLENDİRME

BİYOKÜTLE ENERJİ SANTRALİ BİOKAREN ENERJİ

2013 SEKTÖR RAPORU TEMSAN TÜRKİYE ELEKTROMEKANİK SANAYİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Mars Enerji Hakkında

Sendikalaşma ve Toplu İş Sözleşmesi Raporu Ağustos 2016

Sera Gazlarının İzlenmesi ve Emisyon Ticareti. Politika ve Strateji Geliştirme. Ozon Tabakasının Korunması. İklim Değişikliği Uyum

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

KENTLI, YOĞUN, HIZLA YAŞLANAN BIR NÜFUS

YENİ HÜKÜMET PROGRAMI EKONOMİ VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ İÇİN DEĞERLENDİRME EKONOMİ VE STRATEJİ DANIŞMANLIK HİZMETLERİ 30 KASIM 2015

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Aralık 2017 İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU- AĞUSTOS 2018 MEVSİM ETKİLERİNDEN ARINDIRILMIŞ İŞSİZLİK ARTTI, İSTİHDAM DÜŞTÜ

İŞSİZLİKTE VAHİM TABLO SÜRÜYOR! KAYITDIŞI ve GÜVENCESİZ İSTİHDAM ARTIŞI KAYGI VERİCİ BOYUTTA

CEYHAN SOSYO- EKONOMİK RAPORU

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

2012 SEKTÖR RAPORU TEMSAN TÜRKİYE ELEKTROMEKANİK SANAYİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

basında odamız Eylül 2007 Eylül 2007 Eylül 2007 Eylül 2007 Eylül 2007 Eylül 2007 Eylül 2007 Eylül 2007 Eylül 2007

Ulusal Gelişmeler. Büyüme Hızı (%) a r k a. o r g. t r * II III IV YILLIK I II III IV YILLIK I II III IV YILLIK I II III

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

Doğal Afetler ve Kent Planlama

TÜRKİYE'DE YENİLENEBİLİR ENERJİ

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

BAYINDIRLIK VE ĠSKAN BAKANLIĞI VE ENERJĠ VERĠMLĠLĠĞĠ. Sefer AKKAYA. Genel Müdür Yapı ĠĢleri Genel Müdürlüğü

İşsizlik Dikiş Tutmuyor İşsizlikte Kriz Günlerine Dönüş

EKONOMİK GÖSTERGELER BÜLTENİ

Ulusal Gelişmeler. Büyüme Hızı (%) Türkiye ekonomisi 2017 itibariyle dünyanın 17. Avrupa nın 6. büyük ekonomisidir. a r k a. o r g.

Transkript:

çalışma raporu ek 1 44. dönem basın açıklamaları

basın açıklamaları TEMEL BİR HAK OLAN ENERJİDEN YARARLANMA OLANAĞI YOKSUL VE DÜŞÜK GELİRLİ HALK KESİMLERİ İÇİN ORTADAN KALKMAKTADIR TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekber Çakar, doğal gaz ve elektrik fiyat artışlarına yönelik olarak 17 Nisan 2012 tarihinde bir basın açıklaması yaptı. Bu iktidar döneminde konutlarda doğalgaz fiyatı yüzde 187 oranında artmıştır. Son altı aydaki artış oranı yüzde 38`dir. Elektrik ve doğalgaza yapılan zamları önümüzdeki aylarda yenileri izleyecektir. Temel bir hak olan enerjiden yararlanma olanağı yoksul ve düşük gelirli halk kesimleri için ortadan kalkmaktadır. Doğal Gaza Zam Oranlarında Rekor "Enerji fiyatlarının artmadığı" gibi gerçek dışı ifadeleri sıkça kullanan bu iktidar döneminde doğal gaz fiyatları yüzde 187 oranında artmıştır. 2008 yılı içinde yapılan zamlarla doğal gaz fiyatlarını yüzde 82,15 oranında artıran iktidar, 2009 içinde yaptığı indirimlerle zam oranını azaltmış ve 2011 Ekim ayına kadar zam yapmamıştı. Ancak iktidar bu tutumundan ilk geri adımı 2011 yılı Ekim ayı başında atmış ve yüzde 15 zam yapmış; 1 Nisan 2012 tarihinde yürürlüğe konulan ve konutlara yansıması yüzde 20 oranında olan zam ile son altı ayda yapılan zamlar toplamda yüzde 38`e varmıştır. 2007 Aralık ayından bu yana yapılan zamların toplamı ise yüzde 52`yi aşmıştır. Doğal Gaz ve Elektrik Fiyat Artışları Doğal gaz 2002 Ocak 2012 Nisan % 187 Doğal gaz 2007 Aralık 2012 Nisan % 52 Doğal gaz 2011 Eylül 2012 Nisan % 38 Elektrik 2007 Aralık 2012 Nisan % 75 128 Doğal Gaz, Elektrik ve Bu Iki Enerjiyi Kullanan Sektör Ürünlerine Yeni Zamlar Kapıda Konutlarda doğal gaz metreküp fiyatı Ankara`da 97, İstanbul`da 98 kuruş düzeyine gelmiştir. Önümüzdeki aylarda yapılması beklenen yüzde 15 20 aralığında zam ile gaz fiyatı 1,20 TL/m³e ulaşabilecektir. Doğal gaz fiyatları, bazı illerde dağıtım şirketlerinin birim hizmet ve amortisman bedellerinde uygulayacakları artışlar nedeniyle de artacaktır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı önümüzdeki aylarda yapılması beklenen yüzde 20 30`luk doğal gaz zammının sinyallerini konuşmalarında vermektedir. Elektrik fiyatlarına son yapılan yüzde 9,26 oranındaki zamla 2008 başından bu yana değişik elektrik tüketici grupları için fiyatlar yüzde 75 128 aralığında artmış, konutlarda artış yüzde 108,68 oranında olmuştur. Elektrik üretiminin yüzde 45`i doğal gaza dayalı olması nedeniyle 1 Nisan`da yapılan doğal gaz zamları elektrik

basın açıklamaları fiyatlarına da yansıyacaktır. Önümüzdeki aylarda elektrik fiyatlarına yüzde 10 15 düzeyinde yeni bir zam gelmesi söz konusudur. Elektrik ve doğal gaza yapılan zamlar, bu iki enerji girdisini kullanan tüm sektörlerde yeni fiyat artışlarına da neden olacak ve enflasyonu arttıracaktır. Bir ailenin aylık toplam enerji faturası asgari ücretin üçte birine yakın Yükselen fiyatlar sabit ve düşük gelirli halk kesimlerinin yaşamını daha da güçleştirecektir. Son zamlar sonrasında ayda 250 kw elektrik tüketen bir ailenin elektrik faturası 82,5 TL, ferdi ısınmayla yıllık 1500 m³ doğal gaz tüketileceği kabulüyle aylık ortalama doğal gaz faturası da 121 TL olmuştur. Bu durumdaki bir ailenin aylık enerji faturası 203 TL olacaktır. Bu rakam asgari ücretin yüzde 29`udur. Önümüzdeki aylarda yapılacak yeni zamlarla enerji faturaları asgari ücretin üçte birine ulaşabilecektir. Elektrik Üretimi Doğal Gaz ve İthal Kömüre Bağımlı Olduğu Sürece Fiyatlar Artacak 228.4 milyar kilovat saate (kwh) ulaşan 2011 elektrik üretimi içinde kaynaklar yönünden 102.1 milyar kwh ve yüzde 44.7`lik payla doğal gaz ilk sırada yer almaktadır. Kurulu güç açısından ise 2011 sonu itibarıyla doğal gaz santralleri 16 bin 820.5 megavat (MW) kapasiteyle hidrolik santrallerden sonra ikinci sırada gelmektedir. Doğal Gaz Santralleri Yatırımın Durumu Kurulu Güç (MW) Faal Durumda 16.820,50 Yatırım Aşamasında 13.283,80 Lisans Alma Aşamasında 36.582,23 TOPLAM 66.686,53 EPDK`dan lisans alıp yatırımları süren doğal gaz santrallerinin kurulu gücü 13.283,80 MW`dir. Başvuru, inceleme-değerlendirme ve uygun bulma aşamasındaki santrallerin kurulu gücü ise 36.582,23 MW`dir. Bu santrallerin de lisans alması durumunda, lisans alıp yatırımı sürenlerle birlikte toplam 49.866,03 MW kapasiteyle bugünkü toplam kurulu gücün yüzde 95,5`i kadar ilave doğal gaz santrali kurulacaktır. Bu santrallerin gereksineceği ilave yıllık gaz ihtiyacı ise yaklaşık 70 milyar m 3 e ulaşmaktadır. Elektrik üretiminde doğal gaz ve ithal kömüre bağımlılık azaltılmadığı ve yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık verilmediği müddetçe fiyatlar artmaya devam edecektir. 2011 yılında 54 milyar dolar olan enerji girdileri ithalatının 2012`de 65 70 milyar dolar aralığında gerçekleşmesi beklenmektedir. Lisans alma aşamasındaki doğal gaz santrallerinin devreye girmesi ile doğal gaz ithalatı katlanacak, enerji girdileri ithalatı 100 milyar doları geçecektir. Bu nedenle enerjide dışa bağımlılığı daha da arttıracak olan yeni doğal gaz santral projelerine lisans verilmemeli; lisans alan projelerden yükümlülüklerini yerine getirmeyenlerin lisansları iptal edilmelidir. Son açıklanan teşvik paketinde yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının değerlendirilmesi ve enerji ekipmanlarının yurt içinde üretilmesi konusunda somut bir düzenleme olmaması da sorunların yoğunlaşarak süreceğini göstermektedir. Düşük Gelirli Ailelere Enerji Yardımı Yapılmalıdır Hızla yükselen enerji fiyatları nedeniyle düşük gelirli grupların temel ve çağdaş bir insan hakkı olan enerjiden yararlanma olanaklarının yok olduğu göz önüne alınarak, hane halkı geliri belirli bir düzeyin altında kalan ailelere ayda 250 KW, yılda 3000 KW elektrik ve yılda 1500 m³ doğal gaz kamu tarafından bedelsiz olarak sağlanmalıdır. KDV, ÖTV ve Elektrik Tarifeleri Yeniden Düzenlemelidir Doğal gaz ve elektrikte KDV yüzde 18`den 1`e düşürülmeli, doğal gazdaki ÖTV kaldırılmalı, elektrik faturalarını artıran tarife düzenlemeleri iptal edilmelidir. Ali Ekber ÇAKAR TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı

basın açıklamaları 28 NİSAN DÜNYA İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ GÜNÜ`NDE DİKKATLER, SON YILLARDA ARTAN İŞ CİNAYETLERİ NİN NEDENLERİNE ODAKLANMALIDIR TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekber Çakar, Dünya İşçi Sağlığı ve Güvenliği Günü'ne yönelik olarak 27 Nisan 2012 tarihinde bir basın açıklaması yaptı. İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusu, ne yazık ki iş kazaları ve ölümlerle birlikte, özellikle 2007 2008 yıllarından itibaren ülke kamuoyunda bir yer edinebilmiştir. Son yıllar ve son aylarda işçilerin ve mühendislerin yaşamlarına neden kaza, ölüm ve meslek hastalıkları artmaktadır. Balıkesir, Bursa, Giresun, Ankara, Zonguldak, Maraş, Adana, İstanbul Tuzla, Davutpaşa, Esenyurt, Erzurum ve Eskişehir`deki ölümler, iş kazalarından çok iş cinayetleri olgusuna işaret etmekte, toplu ölümler de artmaktadır. Bu olaylar, dizginsiz kâr hırsı ile insan yaşamını hiçe saymanın acı sonuçlarının yalnızca bazı örnekleridir. Ülkemiz iş kazalarında Avrupa ve dünyada ilk sıralarda, ölümle sonuçlanan iş kazalarında ise Avrupa`da birinci, dünyada üçüncü sırada yer almaktadır. 2007 ve 2008 yıllarında 1.043 ve 865 ölüm olayı yaşanmış; 2009 2010 2011 yıllarındaki iş kazaları nedeniyle ölümler ise 1.171, 1.444 ve 1.563`e yükselmiştir. Dünyada iş kazaları oranı yüzde 44, meslek hastalıkları oranı yüzde 56 iken Türkiye`de iş kazaları oranının yüzde 99,16 meslek hastalıkları oranının binde 84 olarak görünmesi ise çok açık bir çelişki oluşturmakta ve meslek hastalıkları gerçeğinden ne denli uzak olduğumuzu yansıtmaktadır. Dünyada ve ülkemizde iş kazaları ve meslek hastalıklarının önemli bir sorun oluşturması, sermayenin azami kâr hırsı, sanayileşme ve çalışma yaşamının emek aleyhine biçimlenen yapısal sorunlarında kök bulmaktadır. İşçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin düzenleme ve yaptırımların yetersizliğinin kaynağı burasıdır. Küreselleşme ve neo liberal özelleştirme, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma politikaları iş güvencesinin azalması, esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaşması, çalışma koşullarının ağırlaşması, sosyal güvenceden yoksun kayıt dışı işçilik gibi sınıfsaltoplumsal sorun ve sonuçlar yaratmaktadır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği; tıp bilimleri, mühendislik bilim- leri ve sosyal bilimleri içeren çok-bilimli bir konu olmasına karşın mühendislik ve tıp bilimlerinin bu alana pozitif katkıları engellenmektedir. Mevzuat düzenlemeleri esasen bu yöndedir. Gerek doğrudan bir şekilde gerekse torba yasalar aracılığıyla yapılan dolaylı düzenlemeler, işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatını olumsuz yönde etkilemektedir. TBMM gündeminde bulunan Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı ile İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı da işçi sağlığı ve iş güvenliğini piyasaya açarak bu alandaki sorunları derinleştirecek içeriktedir. Çalışma yaşamı ve işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili tüm yasa/mevzuat düzenlemeleri, bu alanla ilgili emek ve meslek örgütlerinin önerileri dikkate alınarak yapılmalıdır. Aksi durumda mevcut sorun ve olaylar artacaktır. TMMOB Makina Mühendisleri Odası, Dünya İşçi Sağlığı ve Güvenliği Günü dolayısıyla iş cinayetlerinde yaşamını kaybeden meslektaş ve işçilerimizin yakınlarının acılarını paylaşmaktadır. Odamız bu alandaki bilimsel mesleki mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir. Ali Ekber ÇAKAR TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı

basın açıklamaları BİRLİK, MÜCADELE, DAYANIŞMA GÜNÜ 1 MAYIS TA ALANLARDA OLACAĞIZ Odamız Taksim de ve Türkiye deki bütün 1 Mayıs alanlarında yerini alacak ve bütün emekçilerin başka bir dünya ve Türkiye özlemini paylaşacaktır. Türkiye kapitalizmini yeni bir sermaye birikimi sürecine yönlendiren 24 Ocak 1980 ekonomi kararları sonrasında uygulanan serbestleştirme politikaları, bilindiği üzere bugünkü iktidarla doruğa ulaşmıştır. Sanayi ve çalışma yaşamında gerçekleşen dönüşümler 12 Eylül`ün ekonomi politikalarının devamı ve emek aleyhine düzenlemelerin yeni bir evresi niteliğindedir. Bu kapsamda sanayide küresel rekabet ile ucuz işgücüne dayalı fason üretimi ve taşeronlaşmayı ön plana çıkaran yöntem, strateji ve modeller; esnek üretim, yalın üretim, toplam kalite yönetimi ve benzeri yapılanmaları gündeme getirmiştir. Bu durum, sermaye kârlarının azamileşmesi, ücretlerin ve istihdamın düşürülmesi, mühendisliğin işlevsizleştirilmesi, sömürünün yoğunlaşmasını beraberinde getirmiştir. Yaratılan katma değerin dağılımında ücretlerin payı azalmakta, kârlar ve faiz ödemelerinin payı ise artmaktadır. Bu politikalar sonucunda sanayi istihdamı yüzde 19,2`ye gerilemiş, sanayi sektöründe işsizlik yüzde 15`in üstüne, sektörler toplamında ise yüzde 20`ye çıkmıştır. Önemli bir gösterge olan emek verimliliği 2002 2011 yıllarında yüzde 70`e ulaşmasına karşın reel ücretler yüzde 12,5 gerilemiştir. Bu oran bazı sektörlerde çok yükselmekte, örneğin makine ve ekipman kurulumu alt sektöründe yüzde 26`ya çıkmaktadır. AKP iktidarı ile yeniden şekillenen emek piyasasında güvencesiz ve esnek işgücü biçimleri yaygınlaşmakta, emeğin değeri düşürülmekte, çalışma koşulları daha da ağırlaşmaktadır. Çalışma yaşına gelmiş insanların yarısı bile istihdama dahil değildir. İstihdamın yüzde 42,1`i kayıt dışıdır. Özelleştirmeler sonrası işten çıkarmalar yüzde 68,2`ye sendikasızlaştırma oranı yüzde 89`a ulaşmıştır. Kamuda gerçek sendikaların içinde yer almadığı bir toplu sözleşme düzeni yaratılmaya çalışılmaktadır. Sendikalaşma oranı yüzde 11`e gerilemiştir. Eşitsiz koşullardaki toplu iş sözleşmeleri sendikalıların yüzde 20`sini ancak kapsamaktadır. Emek-gücü piyasasının yeniden yapılandırılmasını hedefleyen "Ulusal İstihdam Stratejisi" bu doğrultudaki düzenlemeleri çeşitli yasalara içerme yoluyla parça parça uygulanmaktadır. Esnek çalışma modelleri, mesai saatlerinin yeniden düzenlenmesi, özel istihdam büroları-geçici iş ilişkisi ve bölgesel asgari ücret, çalışanların aleyhine olarak yeniden düzenlenecektir. TBMM gündeminde bulunan Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı mevcut sorunları artıracak; İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı da işçi sağlığı ve iş güvenliğini piyasaya açarak bu alandaki sorunları derinleştirecek, yeni "iş cinayetleri"nin önünü açacak bir mahiyettedir. Bu koşullarda kutlayacağımız 1 Mayıs, vahşi sömürü düzeninin yarattığı yıkımlara karşı emeğin haklarının ve başkaldırısının kürsüsü olacaktır. TMMOB Makina Mühendisleri Odası işçilerin, tüm emeğiyle geçinenlerin uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma gününü kutlamaktadır. Odamız Taksim`de ve Türkiye`deki bütün 1 Mayıs alanlarında yerini alacak ve bütün emekçilerin başka bir dünya ve Türkiye özlemini paylaşacaktır. Ali Ekber ÇAKAR TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı 29 Nisan 2012

İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ SORUNLARI, KAZALAR VE ÖLÜMLER ARTIYOR İşçi sağlığı ve iş güvenliği (İSG) üzerine 11 yıldan beri kongreler düzenleyen, eğitim, periyodik kontrol, teknik ölçüm ve yayın faaliyetlerinde bulunan TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO), yasa ve uygulama sorunları ile resmi verileri, Nisan 2012 tarihi itibarıyla güncellediği İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Oda Raporunda değerlendirmektedir. Raporda dünyada durum, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramının gelişimi, iş kazalarına ilişkin veriler, meslek hastalıkları, iş kazalarının nedenleri, iş güvenliği, işyeri sağlık ve güvenlik birimleri ile ortak sağlık ve güvenlik birimleri, iş güvenliği mühendisliği, işyeri hekimliği yanı sıra MMO nun konu özgülündeki çalışmaları, İSG Kongrelerinin sonuç bildirileri, yayımlanan yönetmelikler ve Türkiye nin onayladığı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmelerine de yer veriliyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Oda Raporuna http://www. mmo.org.tr adresinden ulaşılabilmektedir. Dünyada durum ILO açıklamalarına göre dünyada her yıl 270 milyon iş kazası olmakta, her 15 saniyede bir işçi ve her gün yaklaşık 6 bin 300 kişi iş kazası veya meslek hastalıkları nedeniyle yaşamını kaybetmekte, 160 milyon kişi meslek hastalıklarına yakalanmaktadır. Bildirim ve kayıt sistemlerindeki eksiklikler nedeniyle gerçek rakamların daha yüksek olması da söz konusudur. İSG mevzuatını sermaye çıkarları ve neo liberal politikalar belirliyor İş kazaları ve meslek hastalıkları, esasen sermayenin azami kâr hırsı ve çalışma yaşamına yönelik politikaların emek aleyhine oluşmasından kaynaklanmaktadır. Küreselleşme ve neo liberal özelleştirme, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma, esnek istihdam politikaları birbiriyle bağlantılı olumsuz sonuçlar yaratmaktadır. 4857 sayılı İş Yasası, 5763, 5920, 5921, 6111 sayılı torba yasalarda yapılan değişiklikler ve ilgili Kanun Hükmünde Kararname (KHK) hükümleri emek aleyhine biçimlenmiştir. İSG nin olmazsa olmazı olan mühendislik ve tıp bilimlerine ilişkin yasal eksiklik ve sorunlar söz konusudur. Çalışma koşulları ağırdır, esnek/ güvencesiz çalışma biçimleri, kadın ve çocuk emeği sömürüsü ile kayıt dışı istihdam büyümektedir. Bu nedenlerin ve SGK verilerinin yalnızca aktif sigortaları kapsamasının bir bileşkesi olarak iş kazaları ve meslek hastalıkları, açıklanan resmi verilerin çok üstündedir. Ülkemiz iş kazalarında Avrupa ve dünyada ilk sıralardadır. İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri işyerlerinin yüzde 98,9 unu kapsamıyor İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği, devamlı olarak en az 50 işçi çalıştırılan işyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu oluşturulması veya işyeri dışında kurulu ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden hizmet alınmasını düzenlemektedir. Bu önlem toplam 1 milyon 325 bin 749 işletmenin 50 den fazla işçi çalıştıran 25 bin 346 sı yani yüzde 1,91 ini kapsamakta, yüzde 98,09 unu ise kapsam dışı bırakmaktadır. Ayrıca 50 nin üzerinde işçi çalıştıran ana işverenlerin işyerlerini küçük parçalara ayırarak yükümlülüklerinden kaçmalarına yönelik düzenleme de yapılmıştır. Aynı şekilde 50 den az işçi çalıştırılan işyerlerinin İşletme Belgesi alması zorunluluğu kaldırılarak ilgili Bakanlığın işyerlerine yönelik zaten çok yetersiz olan denetimi yok edilmektedir. İş Güvenliği Mühendisliği ve Hekimlik dışlanıyor İş güvenliği mühendisliği ve hekimliği dışlanmaktadır. İş güvenliği mühendisliği ile teknisyenlik bir tutulmuştur. İşyeri hekimi, mühendis, teknik eleman, hemşire ve diğer sağlık personeline verilecek eğitim hizmetlerini işletmelerin dışarıdan satın alması yoluyla bu hizmetler piyasaya açılarak danışmanlığa dönüştürülmüş, özel öğretim kurumları devreye sokularak mühendislik örgütleri unsuru zayıflatılmış, Bakanlık kadroları meslek odalarına karşı kayırılmıştır. Bir uzmanın birden çok işyerinde danışmanlık hizmeti vermesine olanak tanınmasıyla tam zamanlı iş güvenliği mühendisliği dışlanmış, uzman, işverene bağımlı kılınmıştır. Türkiye deki iş kazalarına ilişkin bazı veriler Aktif sigortalı çalışanları kapsayan resmi verilere göre 2010 yılında iş kazası ve meslek hastalıkları sayısı 2009 a oranla görece azalmış ancak iş kazası sonucu ölüm, meslek hasta-

lığı ve iş kazası sonucu malul sayıları artmıştır. SGK tarafından henüz açıklanmamış olan ancak Bakanın bir açıklamasında mevcut olduğu üzere, 2011 yılında iş kazaları, ölüm ve meslek hastalığı sayıları ile iş kazası ve meslek hastalığı sonucu malul sayıları artmıştır. Diğer yandan dünyada iş kazaları oranı yüzde 44, meslek hastalıkları oranı yüzde 56 iken Türkiye de iş kazaları oranının yüzde 99,3, meslek hastalıklarının binde 7 oranında olması çok açık bir çelişki oluşturmaktadır. 2010 yılında 62 bin 903 iş kazası ve 533 meslek hastalığı vakası saptanmış, 10 u meslek hastalığı sonucu, 1.444 ü iş kazası sonucu toplam 1.454 çalışan yaşamını yitirmiştir. 1.976 çalışan iş kazası sonucu, 109 çalışan meslek hastalığı sonucu, toplam 2 bin 85 çalışan sürekli iş göremez olmuştur. İş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu toplam 1 milyon 466 bin 146 gün (ayaktan) geçici iş görmezlik oluşmuş ve çalışanlar 49 bin 878 günü hastanede geçirmişlerdir. İş kazalarının yüzde 56 sı işyerlerinin yüzde 68 sini oluşturan ve 1 49 arası çalışanı olan İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimi ile işyeri hekimi, iş güvenliği mühendisi, işyeri hemşiresi veya sağlık memuru istihdam zorunluluğu bulunmayan işyerlerinde gerçekleşmektedir. İş kazalarının % 20 si işyerlerinin % 11 ini oluşturan ve 50 99 işçi çalıştıran işyerlerinde, yüzde 11 i işyerlerinin yüzde 11 ini oluşturan ve 100 499 arası işçi çalıştıran işyerlerinde, yüzde 13 ü de işyerlerinin yüzde 10 unu oluşturan ve 500+ işçi çalıştıran işletmelerde gerçekleşmektedir. Kısaca iş kazaları işyeri ölçeği küçüldükçe artmaktadır. İş kazalarının yüzde 76 sı 1 99 işçi çalıştıran işyerlerinde, yüzde 24 ü de 100 ve üzeri işçi çalıştıran işletmelerde gerçekleşmektedir. Esnek/fason üretim, esnek istihdamın yaygınlaşması ve çalışma saatlerinin artması, iş kazalarında önemli bir etkendir. Bedenin haddinden fazla yıpranması, uzun vadede kalıcı meslek hastalıklarına neden olmaktadır. 2008 yılında en çok kaza iş gününün ilk saatinde olurken 2009 yılında görece en çok kaza iş gününün 8. saatinde, 2010 yılında ise işgününün 2., 3. ve 8. saatlerinde yaşanmıştır. 2008 yılında iş kazalarının yüzde 39 u (28.412 kişi) 2010 yılında ise yüzde 41 i (26.101 kişi) bir ay ile bir yıl arası çalışanlarda olmuş, bir yıldan fazla çalışanların kaza verileri ise 2008 de yüzde 53 (38.567 kişi), 2010 yılında yüzde 58,6 (36.802 kişi) olmuştur. 2010 yılındaki iş kazalarının sektörel faaliyet gruplarına göre dağılımında kömür ve linyit çıkartılması 8 bin 150 iş kazası (yüzde 12,95) ile birinci, fabrik. metal ürünleri 6 bin 918 iş kazası (yüzde 10,9) ile ikinci, ana metal sanayi 4 bin 621 iş kazası (yüzde 7,34) ile üçüncü sırada yer almaktadır. Fabrik metal ürünler ile ana metal sanayinin birleşik yorumlanması durumunda ise metal sanayi birinci sıraya yerleşmektedir. Birbirine çok yakın faaliyet grupları birlikte alındığında, önceki yıllarda SGK istatistiklerine yansıdığı gibi inşaat, metalden eşya imalatı ve kömür madenciliğinin yine ön sıralarda yer aldığı, taşımacılık ve ticaret faaliyet guruplarındaki kazaların da önemli bir yer tuttuğu anlaşılmaktadır 2010 da en fazla ölüm yaşanan faaliyet grupları arasında toplam 475 kişi (yüzde 32) ile inşaat faaliyetleri birinci sırada, 133 kişi (yüzde 9,21) ile kara ve boru hattı taşımacılığı ikinci sırada ve 124 kişi (yüzde 8,58) ile madencilik faaliyetleri üçüncü sıradadır. Ölümlerle ilgili en ilginç veri Yaratıcı Sanatlar, Eğlence Faaliyetleri faaliyet grubunda bulunmakta ve 5 iş kazası sonucu 151 sürekli iş göremezlik ve 99 ölüm olayı görülmektedir. Bu durum, SGK istatistiklerinde sürekli olarak bir şekilde rastlanabilen sorunların yeni bir örneğidir. İstatistikler inşaat, nakliyat, madencilik ve metal sanayi başta olmak üzere bazı sektörlerde ölümlü iş kazası oranlarının diğer sektörlerden yüksek olduğunu ve özel önlemler alınması gerekliliğini ortaya koymaktadır. 62 bin 903 iş kazasının 49 bin 900 ü, oran olarak yüzde 79,32 si 1.000 in üzerinde en fazla iş kazası yaşanan 14 ilde olmuştur. Bu iller sırasıyla İstanbul, İzmir, Bursa, Manisa, Zonguldak, Kocaeli, Ankara, Denizli, Eskişehir, Antalya, Aydın, Karabük, Balıkesir ve Bilecik tir. Bu dağılım, en fazla iş kazasının sanayi yoğunluğu olan illerde yaşandığını göstermektedir. 10 un altında en az iş kazası yaşanan iller ise Muş (9) Ağrı (8) ve Hakkari (2) dir. İş kazası yok görünen iller ise Mardin, Yozgat, Bayburt, Ardahan ve Iğdır dır. SGK verilerinin aktif sigortalı olarak kayıtlı çalışanları kapsadığı, bütün SGK verilerini değerlendirirken özellikle gözetilmelidir. İş kazası sonucu ölümlerin en fazla olduğu 16 il ise sırasıyla İstanbul, Ankara, İzmir, Zonguldak, Kocaeli, Konya, Balıkesir, Bursa, Antalya, Manisa, Mersin, Hatay, Adana, Kayseri, Gaziantep ve Van dır. İş kazası sayılarının yüksek oluşu ile

iş kazaları sonucu ölüm sayısı arasında İstanbul ve Ankara gibi birkaç il dışında özel bir paralellik bulunmamaktadır. İş kazası sayılarının İstanbul, Ankara, İzmir gibi kentlere göre daha düşük olduğu Konya, Mersin, Hatay, Adana, Kayseri, Gaziantep ve Van illerindeki ölüm oranlarının yüksekliğini, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri-nin Türkiye genelindeki sorunlu yapısının bu illerdeki sanayi ve çalışma yaşamına daha ağır biçim-lerde yansımasının bir sonucu olarak değerlendirmek olanaklıdır. En çarpıcı veri Van ile ilgilidir. Van 30 iş kazası sonucu 21 ölüm (yüzde 70) ile en yüksek ölüm oranı olan il olarak görünmektedir. İş kazası sonucu sürekli iş göremez durumdaki toplam 1.976 kişi içinde 411 kişi ile İstanbul birinci, İzmir 169 kişi ile ikinci, Ankara 131 kişi ile üçüncü, Bursa 121 kişi ile dördüncü, Zonguldak 74 kişi ile beşinci sırada yer almaktadır. Meslek hastalıkları sonucu sürekli iş göremez durumda olan 109 kişinin 77 si üç ilde ve 40 ı Zonguldak, 22 si Ankara, 15 i İstanbul da görünmektedir. Meslek hastalıkları verileri SGK istatistiklerinin en gayri ciddi yanını oluşturmakta ve 81 il içinde yalnızca 18 ilde, toplam 533 vakadan ibaret görünmektedir. 533 vakanın 509 u 6 ile (Ankara 192, İzmir 158, Zonguldak 89, İstanbul 27, Kocaeli 23, Manisa 20), diğer 24 vaka ise 12 ile dağılmaktadır. 2010 yılındaki meslek hastalıklarının 107 si nitroz gazlarından kaynaklanmış, 99 işçide silikozis hastalığı tespit edilmiştir. Meslek hastalığı sonucu ölümler yalnızca 4 ilde görünmektedir. 10 ölüm olayının 6 sı Zonguldak ta, 2 si Ankara da, 1 er kişi de İstanbul ve Sivas tadır. 10 ölümden 6 sı kömür ve linyit çıkartılması, diğer 4 ölüm ise kauçuk ve plastik ürünler imalatı, metalik olmayan ürünler imalatı, yaratıcı sanatlar-eğlence ve üye olunan kuruluş faaliyet gruplarında gerçekleşmiştir. Kadınların en fazla iş kazası yaşadıkları faaliyet gruplarında 718 kadının iş kazası geçirdiği tekstil ürünleri imalatı yine birinci (giyim eşyaları imalatında da 340 iş kazası olmuştur), 468 iş kazası ile gıda ürünleri imalatı yine ikinci, 257 iş kazası ile taşıma için depolama ve destek faaliyeti üçüncü, perakende ticaret 246 iş kazası ile dördüncü, konaklama faaliyetleri 170 kaza ile beşinci sırada yer almaktadır. Bu faaliyet gruplarındaki 2 bin 199 kaza, kadınların yaşadığı toplam 3 bin 892 iş kazasının yüzde 56,5 ine denk gelmektedir. Kadınların yaşadığı iş kazası sayısı erkeklere dair sayıların çok altında görünmekle birlikte kadın istihdamının yaygın olduğu tekstil, dokuma ve gıda ürünleri imalatı gibi sektörlerde kadınların uğradığı iş kazası sayılarında artış göze çarpmaktadır. İllere göre dağılımda ise 752 iş kazası ile Bursa başı çekmekte, onu 597 iş kazasıyla İstanbul, 504 iş kazasıyla İzmir, 302 iş kazasıyla Manisa, 257 iş kazasıyla Antalya, 227 iş kazasıyla Denizli, 105 iş kazasıyla Eskişehir izlemektedir. Bu 7 ilde iş kazası geçiren kadın çalışan sayısı (2.744), kadın çalışanların toplam iş kazası sayısının (3 bin 892) yüzde 70,5 ini oluşturmaktadır. Diğer yandan ILO ya göre gelişmekte olan ülkelerin iş kazaları ve meslek hastalıkları maliyetleri, GSYİH nin yüzde 4 ü tutarındadır. Türkiye nin 2011 yılı GSYİH si içinde iş kazaları ve meslek hastalıklarının maliyetinin 51,24 milyar TL olduğu tahmin edilmektedir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği, tıp bilimleri, mühendislik bilimleri ve sosyal bilimleri içeren çok-bilimli bir konu olmasına karşın mühendislik ve tıp bilimlerinin bu alana pozitif katkıları engellenmektedir. TBMM gündeminde bulunan Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı ile İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı işçi sağlığı ve iş güvenliğini piyasaya açarak bu alandaki sorunları derinleştirecek içeriktedir. Çalışma yaşamı ve işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili tüm yasa/mevzuat düzenlemeleri, bu alanla ilgili emek ve meslek örgütlerinin önerileri dikkate alınarak yapılmalıdır. Aksi durumda mevcut sorun ve olaylar artacaktır. Ali Ekber ÇAKAR TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı

TOPLUMSAL YAŞAMIN BİLİMSEL-TEKNİK ÖLÇÜTLERE GÖRE DÜZENLENMESİNİ SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ 1954 yılında 6235 Sayılı Yasa ile kurulan ve 23 Odanın üst birliği olan TMMOB, kökleri 1900 lü yılların başına dayanan bir örgütlenme ve mücadele geleneğinin ürünüdür. TMMOB ve bağlı Odaları, bir yandan meslek-meslektaş haklarını koruyup geliştirirken, diğer yandan bilimsel-teknik mesleki bilgi birikimini ve örgütsel gücünü kamu ve toplum yararına sunmak için faaliyet yürüten ve yasal dayanağını Anayasa nın 123, 124, 135. maddelerinden alan kamu kurumu niteliğinde, kamu tüzel kişiliğine sahip meslek kuruluşlarıdır ve yerinden yönetim esasına dayanırlar. Bilinen bu gerçeklere rağmen, 7, 8 ve 9 Mayıs 2012 tarihli Bugün Gazetesinde yayınlanan Odalara da Reform Şart, Reform Talebine Destek Yağdı ve Meslek Odalarına Reform Yolda manşetleri altında kamuoyunu yanlış bilgilendirmeye yönelik sözde haber ve yorumlar yer almıştır. Odalarımıza ve Birliğimize saldırı niteliğinde olan bu haberlerle, kamuoyu nezdindeki saygın konumumuza gölge düşürülmeye, mesleki faaliyetlerimiz hakkında kuşku uyandırılmaya ve karalamaya çalışılmaktadır. Meslek camiamızdan dahi olmayan bir takım kişilere ve adı belirtilmeyen bir-iki mühendise dayandırılan haberler ve yorumlar sübjektif bir kurgu ile oluşturulmuştur. Bu haberlerin neden yapıldığını değerlendirirken Bugün gazetesinin sahibinin kim olduğunun bilinmesinde fayda vardır. Gazetenin sahibi, Koza davetiye işi ile başlayıp, Eti-Gümüş ihalesine giren, ardından Bergama Altın Madenlerini Normandy Madencilik ten devralan kişidir. TMMOB nin Bergama daki altın arama ve çıkarma faaliyetleri nedeniyle davalık olduğu Koza Grubunun sahibidir. Bu nedenle Bugün gazetesinde bu tür haberlerin yayınlanması çok da şaşırtıcı olmamıştır. Söz konusu gazetenin haberlerinde Odalarımızın Bakanlıkların verdiği yetkiyle ya da yerel yönetimlerle yaptıkları protokoller kapsamında yürüttüğü LPG sızdırmazlık kontrolleri, asansör periyodik kontrolleri gibi çalışmaları sorun oluşturuyormuşçasına sunulmuştur. Bu durum en hafif tabirle vermekte olduğumuz kamusal hizmete saygısızlıktır. Zira Odalarımız bu kontrolleri, hizmetin niteliğini artırma amacıyla yapmaktadır. Haber içeriğinde Meslek odaları; üye olma zorunluluğu, aidatları, keyfi uygulamaları, denetim yetersizliği gibi nedenlerle tartışma konusu olmaya devam ediyor ifadelerine yer verilerek sanki kamuoyunda Odalar hakkında bir tartışma varmış gibi gerçek dışı bir izlenim yaratılmaktadır. Oysa, kamu kurumları dışında özel sektörde çalışan mühendislerin Odalara üye olma zorunluluğu; kamu düzeni ve toplumun can ve mal güvenliği açısından uzmanlık gerektiren işlerdeki proje onayı, belge alma zorunluluğu ve tüm bu işlemler için alınan bedeller, Yasa ve Yönetmeliklerle belirlenmiştir. Dünya genelindeki uluslararası meslek örgütlerinde de, meslek mensupları meslek odalarına üye olmak zorundadırlar. Gelişmiş demokrasilerde mühendislik, mimarlık veya şehir plancılığı gibi her biri ayrı bir bilim dalı olan, belirli ilkelere göre uygulanması gereken mesleklerin, denetim, mesleki yeterlilik gibi kamu sağlığını ve güvenliğini güvence altına alan süreçlerle birlikte işletilmesi gerektiği bilinmekte, mesleklere ve meslek örgütlerine böyle bir anlayışla yaklaşılmaktadır. Söz konusu haberler de TMMOB ve bağlı odaların gelirlerine yönelik kurumlarımızı karalamayı amaçlayan mesnetsiz ve yanlış görüşlere yer verilerek, varlığı anayasa ile güvence altına alınmış kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının aynı zamanda meslektaşlarına ve topluma hizmet veren kuruluşlar olduğu gerçeği örtbas edilmektedir. TMMOB ve bağlı Odaları birer ticarethane ya da şirket değildir. Binlerce mühendise, mimara ve şehir plancısına hizmet veren Odalarımızın hizmetleri karşılığında gelir elde etmesi olağandır. Odalarımızın dönemsel çalışma raporları gelirlerimizin ve giderlerimizin tüm açıklığıyla ortaya ko-

nulduğu yazılı kaynaklardır. Sanıldığı gibi kozmik odalarda saklanmayıp tüm üyelerimizin bilgi edinme hakkı saklıdır. Odalarımızın gelir giderlerinin Genel Kurullarda bir sayfa olarak çıkarıldığı gibi ahlaksız bir yorumun kabul edilmesi mümkün değildir. Gerçek haberciler için, kendi denetim mekanizmalarının yanı sıra ilgili Bakanlıkların mali ve idari denetimine de açık olan, bütçesi bakımından şeffaflığı ve açıklığı ilke edinmiş olan Odalarımızın mali raporlarına erişim son derece basit ve kolaydır. Ancak doğru bilgi vermek için öncelikle Haberler e imza atanların doğru habercilik anlayışına ve mesleki etik değerlere sahip olmaları gerekir. Yine aynı haber lerde TMMOB ve bağlı Odalarımızın işleyişine müdahale edilmekte, siyasi iktidar eliyle birliğin daha sembolik ve işlevsiz hale getirilmesi, yeniden yapılanma gibi önerilere de yer verilmektedir. TMMOB ve bağlı Odaları olarak, bu tür art niyetli tutumlarda asıl olarak neyin hedeflendiğini çok iyi bilmekteyiz. Plansız ve denetimsiz hareket eden özel sektöre karşılık, insan hayatını merkeze alan, meslek etiğini ve mesleğin bilimsel esaslara uygun olarak hayata geçirilmesini savunan kurumlarımız, önünde hiçbir engel görmek istemeyen bir anlayış tarafından engel olarak görülmektedir. Oysa bizler yine bilmekteyiz ki, katliam gibi iş cinayetlerinin sorumlusu bu anlayıştan başka bir şey değildir. Mesleklerimiz insan hayatıyla ilgilidir, insan hayatını ve kamu yararını savunan kurumlarımızın ideolojik bulunması, ancak ve ancak ideolojik bir yaklaşımı benimseyenler tarafından yapılabilecek bir yorumdur. Bu anlamda Liberal Düşünce Topluluğunun liberalizm gibi bir ideolojinin penceresinden mesleklerimize ve meslek odalarımıza yönelik yorumlarını ve çalışmalarını nesnel bulmamız mümkün değildir. Aynı ideolojinin mensuplarının meslek odalarının birer sivil toplum kuruluşu haline getirilmesini savunması da şaşırtıcı değildir. Zira sivil toplumdan anlaşılan kendilerinin de ifade ettiği üzere apolitik olmak, eleştirmemek ve koşulsuz bir şekilde itaat etmektir. Meslek odalarının kamu kuruluşu niteliğinin ortadan kaldırılmasını savunmak, mesleklerin kimi bilimsel esaslara uygun bir şekilde, insan hayatının değeri üzerine kurulan bir etik anlayışla icra edilmesinin bir kamu görevi olduğunu inkâr etmektir. Bu anlamda mesleğimizin icrası, kamu sağlığını, hayatını ve yararını ilgilendirdiğinden kamu niteliği taşımaktadır. Aksini savunmak ilkesizliğin ilke edinilmesi anlamına gelmektedir ve bırakınız yapsınlar anlayışıyla kamu sağlığını ve güvenliğini hiçe saymaktır. Mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı hizmetleri; çevre ve kentleşme politikalarının dinamik güçlerinin başında yer alırlar. Ciddi bilim-teknik politikaları, olağan koşullar ve toplumsal bir kalkınma perspektifi içinde mühendislik, mimarlık, şehir plancılığının yeri, konumu v.b. böyledir, böyle olmalıdır. Ancak Türkiye nin kalkınma dönemlerinde belirli bir yeri olan meslek disiplinlerimiz bugün bilimsel gereklerden hızla uzaklaşan bir tarzda ve çok yönlü olarak etkisizleştirilmeye, itibarsızlaştırılmaya çalışılmakta, mesleki deformasyon, işsizlik ve yoksullukla yüz yüze getirilmektedir. Öyle ki meslek disiplinlerimiz yakın dönemin ekonomi politikalarına bağlı olarak siyasi iktidarlar tarafından ikinci plana itilmiş, bazı alanlardaki yetkiler uluslararası sermaye kuruluşlarına devredilmiş, bazı alanlar neredeyse ortadan kaldırılmış; mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı hizmetlerinin ana sektörleri kamusal fayda anlayışından çıkarılıp serbestleştirme, özelleştirme, ticarileştirmenin arpalıkları haline getirilmiştir. Kentler rantlara göre şekillendirilmekte, plansızlık egemen kılınmaktadır. Çalışma yaşamı, mühendislik bilimlerinin uygulanması gereken işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin dışında tutulmaktadır. İnsanca barınma hakkının ve deprem gerçeğinin gerektirdiği, yapı denetimi, enerji, tarım, orman, su kaynakları ve kentlerin yönetimi gibi alanlarda mühendislik, mimarlık, şehir plancılığının mesleki denetim, periyodik kontrol, ölçüm v.b. bilimsel-teknik kriterleri devre dışı bırakılmaktadır. Son yıllarda yapılan mevzuat değişiklikleri ile meslek disiplinlerimizin uygulama alanları daraltılmıştır. Bunlara, son bir yıl içinde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile yeni halkalar eklenmiş ve kamu yönetiminin tekelci/ otoriter nitelikte yeniden düzenlenmesinin yanı sıra, gerek mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı gerekse TMMOB mevzuatının Anayasa ve yasalara açıkça aykırılık oluşturacak bir şekilde iktidar bürokrasisi tarafından düzenlenmesi öngörülmüş ve bu yönde adımlar da atılmıştır. Bu düzenlemeler, Anayasa ve İdare Hukuku çerçevesinde merkezi idare ile özerk yerinden yönetim kuruluşları

arasında olması gereken vesayet denetimini aşan, tekelci, otoriter bir yönetim anlayışının ürünü olarak bazı özerk kamu tüzelkişiliklerinin özerkliğini ortadan kaldırmakta, bazılarını da doğrudan bakanlık bünyesine almaktadır. Ana amaç, mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı meslek örgütlerinin yürüttüğü kamusal hizmetleri, kamu otoritesi yoluyla serbestleştirip, piyasaya sunmak ve rant alanlarına dönüştürmektir. Demokrasiden yürütme erkinin tahakkümünü anlayanların, meslek örgütlerini ve sivil toplumun apolitik olmasını, bu örgütlenmelerin siyasal iktidarın güdümünde çalışmalar yürütmesini savunanların, kamu yararını, halk sağlığını ve can güvenliğini sermayenin önünde bürokratik engeller olarak görenlerin TMMOB ve bağlı odalarını hedef tahtasına oturtması bizler için olsa olsa bir onurdur. TMMOB ve Odalarımızı karalama, yasa ve yönetmeliklerle belirlenmiş iç işleyişimiz hakkında yanlış kanılara sebebiyet verme ve kuşku uyandırma içerikli bu haberler e yönelik örgütlü üyemiz ile birlikte gereken mücadeleyi vereceğimizi ve yargı işlemlerini başlattığımızı kamuoyuna duyuruyoruz. TMMOB ve bağlı Odaları, ülkeye, topluma, mesleğe ve meslektaşlarına ilişkin sorumluluklarını aynı anlayışla yürütme kararlığındadır. Yaşasın TMMOB örgütlülüğü ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI FİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI GEMİ MAKİNALARI İŞLETME MÜHENDİSLERİ ODASI GIDA MÜHENDİSLERİ ODASI HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI İÇ MİMARLAR ODASI İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI KİMYA MÜHENDİSLERİ ODASI MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI METALURJİ MÜHENDİSLERİ ODASI METEOROLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI MİMARLAR ODASI ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI PETROL MÜHENDİSLERİ ODASI PEYZAJ MİMARLARI ODASI ŞEHİR PLANCILARI ODASI TEKSTİL MÜHENDİSLERİ ODASI ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

basın açıklamaları ÖĞRENİM HAKKI ENGELLENEMEZ! TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI ÖĞRENCİ GENÇLİK ÜZERİNDEKİ BASKILARI KINAMAKTADIR Oda Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Ercüment Ş. Çervatoğlu öğrenci gençlik üzerindeki antidemokratik uygulama ve baskıları kınamak üzere 28 Mayıs 2012 tarihinde bir basın açıklaması yaptı. Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) yönetimi, öğrencilerinin üniversite yemekhanesinden yararlanması için zorunlu tuttuğu bir "banka kartı" uygulamasına başlamıştır. Bu kartlar öğrencilere 10 TL karşılığında verilmekte ve banka her üç ayda bir "işletim ücreti" adı altında 11 TL ek para almaktadır. Bu uygulama öğrencilerin onayını almadan başlatılmıştır. Öğrencileri "soyulacak müşteri" durumuna sokan bu uygulamaya karşı içlerinde öğrenci üyelerimizin de bulunduğu MKÜ öğrencileri bir bildiri yayımlamış, üniversite yönetimi bunun üzerine 2 öğrenciye okuldan atılma, 2 öğrenciye de uzaklaştırma cezası vermiştir. Daha sonra 09.03.2012 tarihinde MMO İskenderun Öğrenci Üye Komisyonu Başkanı Derviş LAĞAP poşu taktığı gerekçesi ile sözlü saldırıya uğramış, silah gösterilerek tehdit edilmiştir. Ertesi gün MKÜ Mühendislik Fakültesi Kampusunda basın açıklaması yapan öğrencilere üniversite yönetimi tarafından soruşturma açılmış, aralarında 12 öğrenci üyemiz de bulunan 7 öğrenciye okuldan atılma, 63 öğrenciye 1 ay ile 2 yarı yıl arasında olmak üzere değişen cezalar verilmiştir. TMMOB Makina Mühendisleri Odası, Türkiye`nin aydınlık geleceği olan öğrenci gençlik ve gelecekte Oda yönetimlerinde yer alacak öğrenci üyeleri ile dayanışma içindedir. Oda Yönetim Kurulumuz, 12 Eylül ve onun ürünü olan YÖK`ün faşizan uygulamalarını bugün daha da kökleştiren, üniversiteleri ticarethaneye, öğrencileri soyulacak müşteri konumuna sokan, öğrenim hakkını engelleyen, akademik, demokratik özgürlükleri hiçe sayan, öğrenci gençlik üzerindeki bütün antidemokratik uygulama ve baskıları kınamaktadır. Ercüment. Ş. ÇERVATOĞLU TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Sekreteri KENTSEL VE KIRSAL ÇEVRE, SANAYİ, ULAŞIM, ENERJİ POLİTİKALARI RANT VE TALANDAN ARINDIRILMALIDIR Oda Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Ercüment Ş. Çervatoğlu 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla bir basın açıklaması yaptı. 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla Türkiye yi ve dünyayı kuşatan çevre ve onunla bağıntılı önemli sorunlara, aralarındaki ilişkileri kurarak eğilmek durumundayız. Zira kapitalizmin azami kâr güdüsü ve neo liberal dönemin sermaye birikimi politikaları, toplumsal üretim gerekliliklerini, insanı ve çevreyi bir bütün olarak tahrip ederek sürmektedir. Sanayi, tarım, çevre, enerji, ulaşım, teknoloji, sağlık, işçi sağlığıiş güvenliği, eğitim ve diğer alanlara yönelik politikalar birbirleriyle ilişkileri içinde; bağımsız, planlı bir sosyal kalkınma yaklaşımı temelinde belirlenmemektedir. Yeni sermaye birikimi ve emperyalizme bağımlılıkla belirlenen politikalar sonucu sanayi, tarım, kent, ulaşım, enerji, madenler, doğal kaynaklar, ormanlar, hazine arazileri, kıyılar, dereler birer rant alanı haline dönüşmüş, yeraltı ve yerüstü su kaynakları kirletilmiş, çevre sorunları artmış durumdadır. AKP iktidarı döneminde çıkarılan onlarca yeni yasa, yüzlerce yasa değişikliği ve son bir yıl içinde yayımlanan Kanun Hükmünde Kararnameler ile en son 31 Mayıs ta yayımlanan Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, söz konusu sermaye birikimi, sömürü politikaları ve rant alanlarının nasıl genişletildiğinin birer örneği olmuştur. Öyle ki bütün ülke, kentsel ve kırsal alanlar, toplu konut alanları, tabiat varlıkları, bütün koruma alanları, tüm çevre, milli parklar, doğal sit alanları, meralar, yaylalar, kışlaklar v.b. rant alanları haline getirilmiştir. Ülkemiz ve halkımıza çok yönlü zararlar veren bu politikaların içinde yanlış hidroelektrik santralleri (HES ler) ve yanlış termik santral projeleri de bulunmaktadır. Enerji üretim ve dağıtımının serbestleştirilmesi ve özelleştirilmesinin birer ürünü olan bu proje ve girişimler, halkın üretim ve yaşam alanlarını tahrip eden, işçi-köylü cinayetlerine yol açan; yöresini, tarımsal üretimini, doğal çevresini korumak isteyen halktan binlerce insan aleyhine davalar açılmasına dek varmıştır. Son yirmi ayda yalnızca 53 işçi HES lerde işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin yokluğundan dolayı yaşamlarını kaybetmiş, 65 işçi yaralanmış ve bir köylü yurttaşımız ile Metin Lokumcu HES leri protesto ederken katledilmişlerdir. Yargı kararlarına aykırı HES inşaatları sürmekte, halk zulme uğramaktadır. Yanlış HES girişimlerine karşı oluşan halk direniş platformları bugün toplumsal muhalefetin önemli bir unsuru durumundadır. TMMOB Makina Mühendisleri Odası, ülkenin, sanayi ve tarımın, kentsel-kırsal çevre talanının karşısında durmaya, bilim ve tekniği halkın yararına sunmaya, sanayileşme ve çevre uyumu sağlanmış planlı toplumsal kalkınma politikalarını savunmaya devam edecek, halk direnişlerinin yanında olacaktır. Ercüment Ş. ÇERVATOĞLU TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Sekreteri

basın açıklamaları 15-16 HAZİRAN BÜYÜK İŞÇİ DİRENİŞİNİN 42. YILDÖNÜMÜNDE EMEĞE YÖNELİK SALDIRILAR YAPISALLAŞTI Oda Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Ercüment Çervatoğlu 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 42. yıldönümü dolayısıyla emekçilere yönelik saldırılara dikkat çeken bir basın açıklaması yaptı. 1970 yılında, çalışma yaşamı ve sendikal mevzuatı düzenleyen 274 sayılı İş Yasası ve 275 sayılı Sendikalar Yasasında değişiklik öngören yasa tasarısı ile DİSK ve temel işçi hakları tasfiye edilmeye çalışılmış, buna karşı büyük bir işçi direnişi yaşanmıştı. 15 16 Haziran 1970 tarihlerinde 168 fabrikadan 150 bin işçinin gerçekleştirdiği direnişe şiddetle müdahale edilmesi sonucu 3 işçi ölmüş, 200`den fazla işçi yaralanmış, sıkıyönetim ilan edilmiş, yüzlerce sendikacı 12 Mart mahkemelerinde yargılanmış, olayların ardından 5 bini aşkın işçi işten atılmıştı. İki yıl sonra Anayasa Mahkemesi söz konusu değişiklikleri iptal etmişti. 12 Mart döneminde sermaye çıkarları doğrultusunda yeterince düzenlenemeyen çalışma yaşamı, 24 Ocak 1980 ekonomi kararlarının gerektirdiği sert 12 Eylül düzeni ile çalışanların aleyhine biçimlendirilmiştir. 12 Eylül`ün devamı niteliğindeki AKP iktidarı döneminde de, 2003 yılındaki İş Yasası değişikliği ile başlayan ve "torba yasa"larla süren birçok değişiklik yapılmıştır. Böylece taşeronlaştırma ve esnek, güvencesiz istihdam biçimleri yaygınlaşmış, işçi sağlığı, iş güvenliği hizmetleri piyasaya açılmış, serbestleştirme, kuralsızlaştırma doğrultusunda önemli düzenlemeler yapılmıştır. Son günlerde THY`deki HAVA-İŞ grevinin, anında yapılan bir yasa değişikliği ile yasaklanması iktidar uygulamalarının bir özeti niteliğindedir. Emeğe yönelik saldırılar TBMM`de bulunan "Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı" ve "İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı"nda yapısallaştırılmaktadır. "Ulusal İstihdam Stratejisi"nde benimsenen yaklaşımlar uyarınca da esnek, güvencesiz çalışma biçimleri çeşitli yasalara parça parça sızdırılarak daha fazla yaygınlaştırılacak, geçici-kiralık işçilik uygulamasına geçilecek, özel istihdam büroları yaygınlaştırılacak, kıdem tazminatları budanacak, "bölgesel asgari ücret" uygulamasıyla asgari ücret düşürülecek, 25 yaş altı yeni genç işçiler güvencesiz ve daha ucuz emek sömürüsüne tabi tutulacaktır. İstihdam yaratmayan dışa bağımlı sanayi politikaları, meslektaşlarımızı da kapsayan esnek üretim ve esnek istihdam politikaları ile birlikte tüm çalışanların üzerinde ciddi bir tehdit oluşturmakta, çalışanları en alt düzeylerdeki ücretlere ve işsizliğe mahkum etmektedir. TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO), 15 16 Haziran`dan bugünlere, sermayenin emek sömürüsü ve azami kâr hırsının yol açtığı sonuçlara karşı mücadelenin toplumsal meşruiyetine inanmaktadır. Çalışma yaşamının insanı ve emeği esas alır tarzda, iş güvenceli, örgütlü, toplu sözleşme ve grev haklarının tanındığı, tam istihdamın hedeflendiği ve iş cinayetlerine dönüşen iş kazalarını en aza indirecek şekilde örgütlenmesi pekâlâ olanaklıdır. Bunun için Türkiye`nin neo liberal politikaların tamamen dışında bağımsız, eşitlikçi, kalkınmacı, sanayileşmeci, üretim ve istihdamdan yana bir yönelime girmesi gerekmektedir. MMO, mesleki toplumsal sorumlulukları, ülke ve halk çıkarları gereği her zaman bu seçeneğin yanında olacaktır. Ercüment Ş. ÇERVATOĞLU TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Sekreteri

basın açıklamaları GÜNEŞ ÜLKESİ TÜRKİYE`NİN POTANSİYELİ DEĞERLENDİRİLMEYİ BEKLİYOR Oda Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Ercüment Çervatoğlu 21 Haziran Dünya Güneş Günü dolayısıyla bir basın açıklaması yaptı. 21 Haziran Dünya Güneş Günü dolayısıyla Türkiye`nin Enerji Görünümü Oda Raporumuzda yer alan önerilerimizin özetini aşağıda kamuoyuna sunuyoruz. Güneş enerjisi potansiyelinin tam olarak değerlendirilebilmesi için kamu, üniversite, meslek odaları, uzmanlık dernekleri ve platformları vb. temsilcilerinin katılımıyla Güneş Enerjisi Stratejisi ve Planı hazırlanmalıdır. Güneş enerjisi kullanımının geliştirilmesi tartışmalarının sadece elektrik açısından ele alınması doğru değildir. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Yasasındaki yatırımların özendirilmesi için teşvik yönetmeliği, elektrik üretiminin dışındaki ısıl uygulama alanları kapsayacak şekilde düzenlenmelidir. Yeni yapılmakta olan binalarda, şehir ve imar planlarında binaların güneş mimarisine uygun şekilde tasarımı ve yapımı ile yalıtıma büyük önem verilmelidir. Güneş enerjisinin bina ısıtılması-soğutulması ve endüstriyel proseslerde kullanılması ithal enerjinin azaltılması için de önem taşımaktadır. Endüstriyel tesislerde, nüfusun ve enerji tüketiminin yoğun olduğu büyük kentlerde, çok katlı binalarda yerel yönetimlerle işbirliği içinde güneş kolektörlerinin yaygın kullanımı için çalışmalar yapılmalı, kolektörler ve aksesuarlarında KDV yüzde 1`e düşürülmelidir. Konutlarda doğal enerji üreten sistemlere geçilmeli, çatılarda güneş pili uygulamaları başlatılmalı, yeni binalarda güneş ısı sistemleri zorunlu hale getirilmeli, bu sistemlerin eski yapılarda uygulanabilmesi özendirilmeli, uygulamalar tüm toplu konutlar ve kooperatifler için zorunlu hale getirilmelidir. Güneş enerjisi sistemlerinin testlerinin yapıldığı akredite laboratuvarların ulusal düzeyde oluşturulması ve yaygınlaştırılması için gerekli girişimler yapılmalıdır. Pompalı güneş enerjisi sistemlerinin kurulmasının yaygınlaşmasına yönelik düşük KDV uygulanmalıdır. Türkiye`de güneş enerjisinden su ısıtma sistemleri Çin kaynaklı ithal ürünlerin baskısı altındadır. Yerli üretimi özendirecek, koruyacak, geliştirecek tedbirler alınmalı, güneş enerjisinin ısı olarak kullanımını teşvik eden özel mevzuat düzenlemeleri yapılmalıdır. Eğitim kurumlarında ısıtma, soğutma, sıcak su, elektrik gibi enerji tüketimini etkileyen faktörlerde yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına başlanmalıdır. "Güneşkent" uygulamaları başlatılmalı ve teşvikler sağlanmalıdır. ORKÖY projesinin benzeri ova köyleri, kasabalar, ilçeler ve şehirlerin kenar mahalleri için de uygu- Düşük gelir gruplarına güneş enerjisi sistemi yoluyla sıcak su ve ısıtmaya yönelik olarak kamu tarafından doğrudan maddi destek sağlanmalıdır. Güneşe, doğal enerjilere ve yerel ekolojik sistemlere uygun kent planları yapılmalı, mevcut planlar dönüştürülmeli ve kamu tarafından denetlenmelidir. Nisan 2010 tarihli "Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği," güneş ve yenilenebilir enerjilerden daha fazla faydalanılacak şekilde revize edilmeli; yönetmeliğin ilişkili olduğu kat mülkiyeti gibi yasalarla olan çelişkileri giderilmelidir.

basın açıklamaları meli, çeşitli üniversitelerdeki merkezlerin çalışmaları koordine edilmeli, kaynak israfının önüne geçilmelidir. Güneş santrallerinin kurulması için kullanılacak arazilerin özellikleri tanımlanmalı, arazilerin envanteri ETKB tarafından öncelikle belirlenmeli, bu sahalara iletim ve dağıtım sistemlerine bağlantı için imkânların önceden hazırlanması sağlanmalıdır. lanmalıdır. Kırsal alanlarda pişirme amaçlı kullanılan güneş ocaklarının yaygınlaştırılması için çalışmalar yapılmalıdır. Jeotermal ve rüzgar enerjisinin mevcut olduğu bölgelerde güneş enerjisiyle entegre sistemler oluşturulmalıdır. Kamusal kullanıma açık ve kamu idareleri tarafından düzenlenip, işletilen tüm açık alanlar, parklar caddeler ve sokaklar güneş enerjisiyle aydınlatılarak tanıtıma yer verilmeli, kamu binaları ve okullarda güneş sistemlerine geçilmelidir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım bilincinin gelişmesi amacıyla meslek odaları, üniversiteler, kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimlerin katkı ve destekleriyle tüm il ve ilçelerimizde örnek proje ve uygulamaların gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. Güneşten elektrik enerjisi elde edilmesi hususunda uzun vadede başarılı sonuçlar alınabilmesi için öncelikle ülkemizdeki teknolojinin geldiği seviye tespit edilmeli, aşamalı olarak Ar-Ge faaliyetlerinin kapsamı ve yöntemi belirlenmeli, pilot tesis, üretim tesisleri ve imalat montaj aşamaları planlanmalıdır. Fotovoltaik panellerin Ar-Ge faaliyetleri desteklen- Yasada 31.05.2015 tarihine kadar işletmeye girecek güneş santrallerinin yurtiçinde imalatına ödenecek yerli katkı ilavesi için öngörülen beş yıllık süre oldukça kısadır. Sanayinin gelişmesi ve belli bir olgunluğa ulaşabilmesi için yerli üretime yönelik desteğin hem bileşen üretimi hem de özgün tasarım yerli ürün gelişimi için belirlenmiş hedeflere yönelik ve uzun vadeli olarak planlanması gerekmektedir. Yerli güneş enerjisi endüstrisinin (pv/odaklayıcı sistem) gelişimini doğrudan destekleyecek ve imalat endüstrisi için uygun bir ortam yaratacak (yerli iş gücüne ödenen ücretlere vergi kredisi veya muafiyetleri, güneş teknolojisi alıcı ve satıcılarına uygulanacak KDV veya gelir vergisi indirimleri, Ar-Ge destekleri, yerli üretimi yapılan türbinlerin kalite ve güvenirliğini teşvik edecek test ve sertifikasyon programları vb.) ilave destekler sağlanmalıdır. Tarım arazileri ve güneş santrallerinin ortak özelliği, her ikisinin de büyük, eğimi az ve güneş alan arazilere ihtiyaç duyulmasıdır. Güneş enerjisi maliyetlerinde son yıllarda hızla düşen maliyetler nedeniyle bu tesisler hızla yaygınlaşmaktadır. Benzer bir büyüme ülkemizde de yaşanırsa tarım alanları hızla tehdit altında olabilecektir. Bu nedenle bu tesislerin planlanması konusunda azami dikkat gösterilmeli; tarım arazilerinin, ormanlık alanların, meraların, SİT ve ören alanlarının yok olmamasına dikkat edilmeli, bu alanların tehdit edilmemesine azami önem verilerek planlama yapılmalıdır. Ercüment Ş. ÇERVATOĞLU TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Sekreteri