KATILIM BANKALARI Tespitler, Tenkitler, Teklifler Tespitler Modern dünyada ekonomi, hayatın neredeyse tamamını oluşturuyor ve bir araç değil asıl amaç olarak görülüyor. İslam da ise ekonominin, iyi bir kul olmanın aracı olduğu bilinmektedir. Bu yüzden Ekonomi, uygulamalı ahlaktır sözü çok anlamlıdır.
İmam Muhammed den züht ve takva, yani ahlak konularında bir kitap yazması istendiğinde, Kitabu l-buyu u/alışveriş ahkâmını yazdım ya diye cevap vermiştir.
İslam ekonomisinin en ayırıcı özelliğinin, Kuranı Kerim ifadesiyle batıl yollarla mal elde etmeme olduğu, bu yolların başında da faizin geldiği söylenebilir. Faiz çok farklı uygulamalarla oluşabileceği için, her türlüsü denerek haram kılınmıştır. Mübadelenin faiz olmamasını sağlayan en önemli ayraç, alışverişin gerçekleşmesi, faizin en önemli alternatifi ise zekâttır. Bu da yine İslam ın kendi ahlak anlayışını yerleştirmeden kendi ekonomisinin olamayacağını gösterir.
Bundan olacak ki, İslam ın tamamlanması sürecinde faiz yasağı dört ayrı aşamada ve ancak müslüman insan unsuru yetiştirildikten sonra nihaî olarak yerleştirilebilmiştir. Malı batıl yollarla elde etmenin diğer sebepleri arasında, faizli işlem sayılan fasit alışverişler vardır. Bunları oluşturan sebeplerin başında da sözleşmelerin ve karşılıklı işlemlerin garar, cehaleti fahişe ve niza götürebilir işlemler yer alır. Kumar da ayrı bir batıl kazanç yoludur.
Bu itibarla BORSA temel esprisi bakımından İslamî, ama bugünkü işleyiş biçimiyle bu olumsuzlukların hemen hepsini içeren bir kazanç aracı olarak görülebilir. Böyle olunca da cevazı tartışmalı hale gelir. Oysa borsaya dayalı Katılım Endeksi dedikleri şey şimdilerde bu bankaların önemli bir enstrümanıdır.
Eleştiriler Katılım Bankacılığı da borsa gibi faizin alternatiflerinden biri olduğu için çok önemli bir kurum sayılmalıdır. Mükemmele doğru ağır adımlarla da olsa yol almaktadır. Ancak zaman zaman faizle alışveriş arasındaki çizgi faiz yönüne doğru meyledebilmektedir. Bugün itibariyle katılım bankacılığının en olumsuz yönü kendi ahlak anlayışı üzerine oturmuş olmamasının yanında, şaz fikirlerle oluşturulup geliştirilmeye çalışılıyor olmasıdır. Bu özelliğiyle bazen bey ul-îne diye isimlendirilmeye müsait görünümler arz edebilmektedir. Oysa Katılım bankacılığı sürekli daha meşru olana doğru yol almalıdır.
Şaz ve telfik fikirlerin en çok görüldüğü alan, Katılım Bankalarının da en büyük çalışma alanı olan Murabahadır. Murabaha aslında faiz olanla olmayan alanlar arasında kesişen bir küme durumundadır ve uygulayanların iradesine bağlı olarak suiistimale müsaittir. Mesela murabahaya cevaz vermediği için Malikî mezhebi devre dışı bırakılırken, gıda maddeleri dışında satılan malı teslim alma şartı aramadıkları için bu konuda onların görüşü tercih edilir. Bu durum farklı markalardan toplanan yedek parçalarla yeni bir araba yapmaya benzer.
Bununla birlikte Katılım Bankalarının Murabaha dedikleri uygulama ile klasik İslam fıkhındaki murabahanın tamamen aynı şeyler olmadığına da dikkat çekmek gerekir. Bunlara bağlı olarak Katılım bankacılığı AR-GE çalışmalarını ekonomik kazançlarını daha da artırma ve diğer bankalarla rekabet edebilme konularında yoğunlaştırdıkları ve cevaz sınırını daha da genişletme imkânları aradıkları görünümündedirler. Bu özellikleriyle faizli bankacılığa doğru evriliyor oldukları söylenebilir. Bu makas kaymasını önlemek için:
Teklifler: Katılım bankalarının Fıkıh danışmanları kendi özel seçtikleri kişiler olmamalı, aksine bağımsız bir fıkıhçılar ve dindar bankacılar topluluğundan oluşmalıdır. Caiz olmayanı ayıklayabilmek sadece fıkıhçıların başarabilecekleri bir şey değildir. Malezya ve Körfez ülkeleri uygulamalarında var olan Meşruiyet Kurulu benzeri bir yapı oluşturulmalı, bu yapı İslamî standartların belirlenmesinde düzenleyici kurumlara ve İslamî bankalara bağımsız danışmanlık hizmeti vermelidir.
Katılım Bankalarının Bankacılık Kanununa tabi olmaları güven sağlayıcı olmakla birlikte birçok problemi de beraberinde getirdiği anlaşılıyor. İslami bankalar faizli bankalar için hazırlanan şablona uydurulmaya çalışılmamalıdır.
Kullanılan kavramlar hızla faizli bankacılık literatürüne kayıyor görünümü veriyor. Banka, kredi, mevduat vb. özü itibariyle faizi akla getiren kavramlar katılım bankacılığının da kavramları haline gelmiş durumdadır. Banka kavramı bile bizce başlı başına bir problemdir. Oysa bunlar tamamen İslam fıkhının kavramlarıyla anlatılmalı ve faizsiz bankacılık literatürü mümkün olduğunca ayrı oluşturulmalıdır. Kullanılan dilin ve kavramların, zamanla işin özüne etki etmemesi mümkün değildir. Mesela haram ile yasak farklı şeylerdir.
Mevzuat altyapısında Malezya modeli örnek alınabilir. Malezya modelinde ikili bir kanun ve düzenleme uygulaması vardır. Faizli bankaların kanunu ayrı, İslami bankalarının kanunu ayrıdır. Bu kanunlara bağlı tali düzenlemeler de tabiî olarak ayrı olunca bu kurumların kendi işlevlerini daha iyi görebilmesi ve özgün olmaları sağlanmış olur.
Teşekkür eder, toplantının hayırlara vesile olmasını dilerim.