SERBEST KÜRSÜ: GÖRÜŞLER ve YORUMLAR TÜKETİCİLERİN KORUNMAsı VE BELEDİYELER Enis YETER Belediye ve tüketicilerin korunması kavramları birbirinin pek uzağında değillerdir. Aldığı malın bozuk olduğunu gören veya fiyatta aldatıldığını dü ünen tüketicinin aklına gelen ilk kurum belediye olmaktadır. Belediyenin belki de o konuda yetkisi yoktur, ama gene de, örneğin bir sahil kasabasında, turistik İ letme belgeli otel veya lokantada tarife üzerinde ücret ödemek durumunda kalan mü terinin aklına, Turizm Bakanlığı'na değil belediyeye ba vurmak gelmektedir. Gelmese bile, kendine en yakın kamu yönetim birimi olarak gelmesi gerekir. Bu serbest kürsü kö esinde, gün geçtikçe tırpanlanan yetkilerine rağmen, belediyelerin, genel bağlam içinde tüketicilerin korunmasındaki konumuna değineceğiz. Belediyelerin, tüketicilerin korunmasında öncelikli görevi, mal, hizmet, fiyat ve kalite standardı hakkında bilgilendirilmesinde ortaya çıkmaktadır. Merkezi hükümet kurulu ları, üniversiteler, üretici firmalar, tüketici örgütleri, basın ve televizyon yanında mahalli idarelere de bu konuda önemli görevler dü mektedir. Şüphesiz ki tüketicilerin, malların kalite ve kantite güvenilirliği hakkında mukayeseli test sonuçları ile bilgilendirilmeye ihtiyacı vardır. Bazı ülkelerde test sonuçlarının daha geni bir kitleye ula ması için radyo, TV ve basın kanalları kullanılmaktadır. Hatta Almanya'da test finansmanı hazineden kaf ılanmaktadır. Almanya'daki uygulamaya biraz değinmek istiyorum. Federal Hükümet, 1964 yılında merkezi Berlin'de bulunan IIStiftung Warantest ll isimli Emtia Testi Vakfını kurmu tur. Bu vakıf, tükenmez kalemden bilgisayara kadar her türlü emtiayı kalite, fiyat ile verimi arasındaki orantı ve çevreye uygunluğu bakımından incelemekte ve değerlendirmektcdir. İlgili üretici firmalar bu kuruma zoraki değil, kendi istekleriyle gitmektedirler. İçi leri Bakanlııı Mahalli İdareler Genel Müdür Yardımcısı. çağdaf Yerel Yönnimkr, Ci/J 3, Sayı 3, Mayıs ]994, 8.49-54.
50 ÇAGDAŞ YEREL YÖNETIMLER Emtia Testi Vakfı prensip olarak bağımsız uzmanlar ve kontrol kurulu ları ile i birliği yapmaktadır. Ayrıca bu kurulu un mal testleri sonucundaki "iyi" ya da "çok iyi" gibi yargıları, ilgili firmalar tarafından reklam olarak kullanılmakta ve tüketiciler tarafından büyük güven duyulmaktadır. Test sonuçları, bir yandan bir milyon tirajlı aylık "Test" isimli dergide yayınlanırken, diğer yandan düzenli olarak, yakl3 ık 160 gazete ve dergi ile birçok radyo ve televizyon kanalında tanıtılmaktadır. Almanya'da tüketiciyi koruma açısından en büyük i levi tüketici kurulu ları görmektedir. Tüketici Birlikler İ bir1iği (Arbeitsgemeinschaft der Verbraucheıverbande- AGV) isimli üst kurulu, 38 adet alt tüketici örgütünü bünyesinde toplamı tır. Ayrıca ülke genelinde toplam 2S0'den fazla danı ma bürosu bulunan tüketici merkezleri, mal kalitesi, fiyat ve hizmetler hakkında sorulan soruları, kar ılığında hiçbir ücret almadan cevaplandırmaktadır1ar. Bu çalı malar, devlet ve yerel yönetimler tarafından maddi yönden desteklenmektedir. Ülkemize dönersek, belediyelerin, tüketicileri bilgilendirme yanında onların bilinçli tüketici olmaları yönünde eğitilmelerinde de görevalmaları zorunlu görülmektedir. Bu eğitim faaliyetlerinde, tüketicinin hak ve sorumluluklarının tanıtılması, ürün ve hizmetlerinin seçimi, satın alımı, kullanımı, tamir ve bakımı, elden çıkarma yolları gibi konularda bilgiler; tüketiciyi korumaya yönelik çalı malar yapan ve tüketici ikayetlerini izleyen örgütlerin ve ilgili yasaların tanıtılması gibi hususlar yer alabilir. Belediyelerin bir diğer görevi de, tüketicinin sağlık ve güvenliğinin korunmasıdır. Tüketim mallarının ta ıdığı risklere kar ı tüketici sağlığına bir zarar gelmemesini sağlayıcı önlemleri almaya yönelik faaliyetler, tüketici güvenliğini olu turmaktadıf. Ba ta Belediye Yasası olmak üzere birçok mevzuat hükmü bu konuda belediyelere görev yüklemi tir. Tüketicinin ekonomik çıkarlarının korunması açısından belediyelerin narh koyma yoluyla bazı gıda maddelerinin fiyatlarına ve ücret tarifelerine müdahale yetkileri, S07 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkarlar Kanunu'nda deği iklik yapan 3741 sayılı Kanunla sınırlandırılmıştır. Belediyelerin ücret, tarife ve fiyatlar ile kar hadlerini tespit yetkisi, bu yasal düzenleme ile ilgili esnaf kurulu larına devredilmi tir. Bunun iyi veya kötü olup olmadığını enine boyuna tartı mak istemiyorum. Sadece unu belirtmek gerekir dü üncesindeyim. Kamu erkinin fiyatı belirlemesinin, doğrudan tüketicinin korunması sonucunu doğuracağını savunmak pek rasyonel görülmemektedir. Hepimiz biliyoruz ki fiyat, piyasa ekonomisinde arz talep dengesi içinde belirlenecektir. Aksi takdirde karaborsa ve fahi fiyat illeti, tüketiciyi daha da vuracaktır. O halde üretimi arttırmak ve kentsel tedarik-dağıtım sisteminin
SERBEST KÜRSÜ: GÖRÜŞLER ve YORUMLAR 51 organizasyonunu iyi olu turmak, fiyatı belirlemekten daha etkin bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. İ bölümüne dayalı olarak i leye~ piyasa ekonomilerinde üretim, yani arz; dağıtım ile tüketim, yani talep kesimleri hep birlikte canlı bir organizmanın parçaları gibidirler. Bağımsız olarak dü ünülüp değerlendirilemezler. Birisindeki olumlu veya olumsuz geli me diğerine yansımaktadır. Üretimin' kontrol edilemediği yerde, tüketirnin kontrol edilmesi sonuç vermemektedir. Nisan ayında ülkemizi ziyaret eden İsrail Dl i leri Bakanı Şimon Peres'in bir gözlemi çok ilginçti. Peres diyordu ki; İsrail, Türkiye'nin belli bir toprak parçasının sulanması için harcadığı suyun ancak %30'unu harcıyor, buna rağmen 12 kat fazla ürün alıyor. Ülkemiz maalesef sahip olduğu kaynakları gerektiği gibi kul1anamamakta ve üretimde prodüktiviteyi yakalayarnamaktadır. Bu da, en az üretici kadar tüketici aleyhine olan bir realitedir. Ayrıca mevcut sistem içinde, kentsel tüketicininbir birim mal için ödediği fiyatın üçte biri veya daha da azı üreticiye yansımaktadır. Piyasa kanalları ağında, alternatiflere sahip, örgütlü ve rekabetçi bir ortam yaratılabilmi değildir. Dolayısıyla ortaya konulan hizmet üretimi, verimsiz ve pahalı olmaktadır. Piyasa ekonomisi en derin yaraları, örgütsüz ve rekabetsiz ortamlarda almaktadır. Alternatifsiz ve örgütsüz ortamlarda, güçlü olan haklıdır. Bu ortamlarda pazar mekanizmasından, faaliyet ve dağıtım etkinliği sağlamasını, piyasalarda rasyonel fiyat-maliyet ili kilerinin kurulmasını, üretici çıkarları ile tüketici çıkarlarının dengejenmesini beklemek gerçekçi olmayacaktır. Bu arada, belediyelerin kentsel tedarik-dağıtım sisteminin son halkasında, süpermarket zincirleri ile tüketicinin kar ısına çıkmalarına da değinmek istiyorum. Belediyelerin ekonomik ya ama, tanzim satı mağazaları ile girmelerinin, düzenleme değerinin olmadığını dü ünenlerin sayısı gittikçe çoğalmaktadır. Her semtte yüzlerce market ve bakkal varken, birkaç adet tanzim satı mağazası açmanın bir faydası yoktur. Kaldı ki bakkallıkta meydana gelen fiyat artı ları, fiyatı olu turan etkenler içinde dü ük düzeyde olanıdır. Ayrıca tanzim satı mağazaları sadece dar gelirlilere değil, tüm belde halkına açıktır. Dolayısıyla böyle bir uygulamayla beldenin belki de daha gerekli hizmetlerine harcanması gereken kaynaklar, sosyallik ilkesiriden sapılarak kullanılmı olmaktadır. Bunun yerine alt gelir grubu insanlarına yönelik projeler geli tirijebilir. Tabii ki tanzim satı mağazalarındaki ucuzluk görüntüseldir. Çünkü ça1ı an personelin, kullanılan binanın, elektrik ve suyun maliyetleri satı fiyatlan üzerine yansıtllmadığından, halkın genelinden alınan kaynaklar alı veri yapan az sayıdaki ki ilere aktarılmı olmaktadır.
52 ÇAGOAŞ YEREL YÖNEıiMLER Sonuç itibariyle, bu yolla belediyelerin piyasayı kontrol altına aldıklarını, bôylece tüketiciyi koruduklarını ileri sürmek savı gen~ekci görülmemektedir. Bunun yerine, belediyelerin semt pazarları açarak veya bunların sayılarını çoğaltarak belki de bunları sürekli hale getirerek ve soğuk hava depoları kurarak daha iyi hizmet verecekleri dü~ünülebilir. Bu arada toptancı halleri hakkında da birkaç cümle söylemek istiyorum. Kentsel tedarik-dağıtım sisteminin önemli bir unsurunu olu turan hallerde, Batı ülkelerinde görülen pazarlama faaliyetleri yapılmamakta, buralarda satı ların tekel altına alındığı gözlenmektedir. Aslında hallerin yapı ve i leyi İ ile, tüketicinin korunması arasında doğrudan bir ili~ki vardır. Kente giren ürünlerin ancak %20'lik bir bölümü hal turnikesinden geçiyorsa, orada buna bağlı olarak belli bir fiyat olu uyorsa ve bu fiyat kente giren ürünlerin geriye kalan %80'lik kısmının fiyatları için de etkili ve geçerli oluyorsa, bu bir çarpıklıktır. Eğer toptancı halleri nitelik ve nicelik itibariyle birer borsa kimliğine ve i~levine sahip olabilselerdi, hem üreticinin hem de tüketicinin lehine sonuçlar üretmi~ olurlardı. Kentlere giren ürünlerin tamamı haber üzerinden geçmediği, denetlenip belgelenmediği sürece hallerin bir borsa durumuna getirilmeleri ise mümkün değildir. Hemen belirtmek gerekir ki, hallerin böyle bir konuma getirilmeleri, yerel yönetimlerin boyutlarını da aşan yasal ve kurumsal çabaları gerektirmektedir. Özellikle ya~ meyve ve sebzenin üreticiden tüketiciye ula ıncaya kadar ki takip ve kontrolünü sağlamak için, maliye memuru ile belediye ve emniyet te kilatı mensubundan olu~acak ekiplerle, üretim merkezlerinin kent çıkışları ile tüketim merkezlerinin kent girişleri 24 saat kontrol altında tululabilirler. 28.6.1984 tarih ve 3033 sayılı Yasayla özel kurulu lara hal açma yetkisi verilmesine rağmen özel sektör tarafından açılmış tck toptancı hali yoktur. Bunun nedenlerini ara tırmak gerekir. Ayrıca belediyelerin, dağıtım kanallarının daha etkin işletilmesi açısından, bu alandaki destekleyici faaliyetlerini genişletmeleri önerilebilir. Halkrle ilgili bir öneri de u olabilir: Haldeki komisyoncu tarafından satış bedeli üzerinden alınan %8'lik komisyon miktarının %5'e, belediye tarafından tahsil edilen %3'lük rüsumun %1,5'a ve Vergi Usul Kanunu'na göre maliyece alınan %4'lük stopajın %2'ye düşürülmesi, fiyatları aşağıya çekecektir. Bu durumda, haıc giren malın miktarında artı olacağından gerek komisyontu, gerek belediye ve maliye açısımlan bir kayıp olmayacak, bilakis artış gözleneeekt i r. Toptancı hallerinde alım satımi yapılacak maııarın sağlıklı bir şekilde muhafazasının temini için normal sarartma ve soğuk hava depolarının kurulması gerekir. Kentsel piyasalarda fiyat istikrarı sağlamak açısından yalnız üretim merkezlcrinde değil, kentlerde de soğuk hava depoculuğuna geçilmesinde, bir "soğuk zincir"in oluşturulmasında yarar vardır. Paris kentinin onbeş günlük gıda
SERBEST KÜRSÜ: GÖRÜŞLER ve YORUMLAR 53 ihtiyacı stoklanabilmektedir. Fiyatların dengelenmesi yönünden bunun önemi açıktır. Haller Yasası'nda kendilerine halde kontenjan ayrılması öngörülmesine rağmen, kooperatif ve kooperatif birlikleri hallerde faaliyet göstermek hususunda çekingen davranmaktadırlar. Halbuki kooperatifierin yaş meyve ve sebze alanında faaliyet göstermelerinde büyük faydalar 'vardır. Belediyeler, satış mağazaları. açma yerine tüketim kooperatiflerinin bu konudaki girişimlerine destek olsalar herhalde daha verimli olur. Son olarak belediyelerin denetim yetkilerine değinmek istiyorum. Denetim konusu, "Tüketicinin Korunmasıl! bağlamında belediyelerin önemli fonksiyonlarından hiri olarak ortaya çıkmaktadır. Gerek 1580 sayılı Belediye Yasası, gerekse sağlık, ticaret ve ekonomi ile ilgili birçok yasa belediyelere denetim konusunda yetki Uımmıştır. Yukarıda belirtildiği üzere, tarife ve kar hadlerini tespit yetkisinin 3741 sayılı Yasayla esnaf odalarına verilmesinden sonra helediyelerin fiyat denetimi büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. Denetimin esas ağırlığı sağlık yönüne kaymı tır. Belediyelerin teşkilatlarında da bu denetimieri yapacak değişik birimler oluşturulmuştur. Zabıta ~1üdürlüğü, İktisat Müdürlüğü, Sağlık ve Veteriner Müdürlüğü gibi. Bu birimler arasında, çalışanlar aynı belediyenin elemanları olmasına karşın çoğu kez uyum ve koordine noksanlığı görülmektedir. Ayrıca, büyükşehir ve ilçe belediyelerinin denetim elemanları arasındaki ihtilaflar ve görev uyuşmazlıkları da, denetimde aksayan bir husus olarak ortaya çıkmaktadır. Belediyelerde, Tüketiciyi Koruma Müdürlüklerinin kurulmasının yararı yadsınamaz. Tüketiciye mal ve hizmet sunan firma ve işletmelerin denetiminin kamu kuruluşlarından ziyade özel kuruluşlarca, bilhassa sektörün içinde yer alan meslekkuruluşlarınca yapılması belki en doğrusudur. Ama bu yönde bir denetimin, ülkemizue hemen bugünden gerçekleşeceğini kabul elmek doğru değildir. Bu bakımdan, bu öz denetim metodunun geliştirilmesine kadar belediyelerin denetimi, önemini korumaya devam edecektir. Tabii ki belediye denetimi, tüketici örgütleri ile işbirliği halinde olacaktır. Belediyelerimizin büyük bir bölümünde gıda kontrolü yapacak laboratuvarlar bulunmamaktadır. Bu büyük bir eksikliktir. Bu laboratuvarın tek bir belediyece oluşturulması maliyetli görülüyorsa, bunun belediye birlikleri tarafından kurulması sağlanmalıdır. Sonuç olarak, belediyelerin, tüketicilerin korunmasına yönelik çalışmalarına ağırlık vermesi, hemşehrisini, üreticiler ve pazarlayıcılar kar ısında yalnız bırakmaması gerekir. Tabii ki her üretici ve her üretim kademesi bir tüketicidir. Un, şeker, su ve diğer katkı maddeleri, gerekli kalite şartlarına sahip değilse yahut ucuz değilse, iyi ve ucuz bisküvi üretmek mümkün olmayacaktır. Tüketici deyimini dar manada anlamamak gerekir. Bu bakımdan belediyelerin görevi daha da önem kazanmaktadır.
54 ÇAOOAŞ YEREL YÖNETİMLER Ama esas koruma, tüketicinin bizzat kendisinden gelmelidir. Belediyeyi veya ba ka bir kurumu harekete geçirecek olan kendisidir. Aldığı malın ayıph çıkması kar lsında, susar ve hakkını aramazsa belediye ne yapsın? Fiyatta da bu böyle. Örneğin birkaç yıldan beri petrol bayileri, satım yerlerinin önlerine, yüksekçe bir yerde ve büyük harflerle petrol fiyatlarını koyuyorlar. Almanya'da bir araç sürücüsü bayilerdeki bu fiyatları arabasıyla giderken kar ıla tırmakta ve benzin hangisinde bir fenik dü ük ise ondan benzinini almaktadır. Acaba bizde kaç araç sürücüsü bunu aklına getirmektedir? Tüketicilerin bilinçlendirilmesi ve ekonomik çıkarın liralardan ba ladığl gerçeğinin tüketiciye kazandırılması, yine de belediyelerin en etkin görevi olarak ortaya çıkmaktadır.