TÜRKİYE DE BİLİME YAKLAŞIM*



Benzer belgeler
Uluslararası Sıralamalarda Sağlık Üniversitelerinin Yeri ve Önemi

ÜNİVERSİTELERİMİZİN DÖNEMİNDEKİ 5 YILLIK PERFORMANS RAPORU 9 MAYIS 2014

2014 YILINDA ÜNİVERSİTELERİMİZİN DÜNYA SIRALAMALARINDA GENEL VE ALAN BAZINDAKİ DURUMU 2 TEMMUZ 2014

URAP BİLİM VE TEKNOLOJİ RAPORU 12 ARALIK 2012

T.C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ HEDEF YÖNETİM TABLOSU

URAP ALAN SIRALAMASI 28 MAYIS 2015 URAP (University Ranking by Academic Performance)

KAUÇUK VE KAUÇUK ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜ

URAP ALAN SIRALAMASI 9 EYLÜL 2016 URAP (University Ranking by Academic Performance)

Beyin Gücünden Beyin Göçüne...

SCIMAGO VE ARWU 2012 DÜNYA SIRALAMALARINDA TÜRK ÜNİVERSİTELERİNİN DURUM RAPORU

ABSAM Sağlık Araştırmaları Merkezi. Danışmanlık Araştırma Eğitim Yazılım Yayın.

PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ.

Mühendislik Fakültelerinde Araştırma Süreçlerinin Teknoloji Transferi Ekosistemine Katkıları

ÜNİVERSİTE SIRALAMALARINDA TÜRK ÜNİVERSİTELERİNİN 2011 YILI DURUM RAPORU

DÜNYA ÜNİVERSİTE SIRALAMALARI

Öğrencilerimize bu ortamı hazırlamak bölüm olarak temel görevimizdir.

BİLİMSEL ETKİNLİKLERİ VE YAYINLARI ÖZENDİRME DESTEĞİ (BEYÖD) YÜRÜTME İLKELERİ

Değişen Dünyada Güçlü İşletmeler Olmak. GİRİŞİM EĞİTİM ve DANIŞMANLIK MERKEZİ

Stratejik Plan

ÇORLU MESLEK YÜKSEKOKULU GELENEKSEL EL SANATLARI PROGRAMI FAALİYET RAPORU

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

SCIMAGO VE ARWU 2012 DÜNYA SIRALAMALARINDA TÜRK ÜNİVERSİTELERİNİN DURUM RAPORU

EUROSTUDENT ULUSAL ARAŞTIRMASI: TÜRKİYE SONUÇLARI


Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü

TEKNOLOJİ GELİŞTİRME BÖLGELERİ*

BÖLGESEL YENİLİK ve KALKINMA AJANSI DESTEKLERİ

Tarımda inovasyon küresel ölçekte stratejik değer kazandı

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (16 Şubat-27 Mart 2015 )

HUKUK TABAN PUANLARI, KONTENJAN ve TERCİH EĞİLİMLERİ i HUKUK TABAN PUANLARI, KONTENJAN VE TERCİH EĞİLİMLERİ ÖZET

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

Economic Policy. Opening Lecture

ULUSLARARASI BİLİMSEL ETKİNLİK DESTEK (UBED)

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Tıp Eğitimi Anabilim Dalı Mezun Görüşleri Anketi

GAZİ ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ STRATEJİK PLANI

MARMARA ÜNİVERSİTESİ İNGİLİZCE İKTİSAT BÖLÜMÜ

IEEE MCBÜ Öğrenci Topluluğu

SANAYİ LOKOMOTİF SEKTÖR OLMAKTAN ÇIKTI

Teknoloji Geliştirme Alanında Üniversite Sanayi Ortak Çalışmalarında Deneyimler Dr.- Ing. Yalçın Tanes Ak-Kim Ar-Ge Direktörü

EGE ÜNİVERSİTESİ ÖDÜL YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam Dayanak ve Tanımlar

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ NE HOŞGELDİNİZ

Başkent Üniversitesi, 9. ÜSİMP Ulusal Kongresi 17 Mayıs Mart 2017, Ankara

MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ

MÜHENDİSLİK VE DOĞA BİLİMLERİ FAKÜLTESİ

Bize Bursa ya ve Türkiye ye yaptığı katkılar dolayısıyla; Teşekkürler GÖKÇELİK


Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Tanıtım Sunumu. Prof.Dr.Hüseyin KARA

SWOT Analizi. Umut Al BBY 401, 31 Aralık 2013

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ. 50/d Araştırma Görevlisi Kadrosundan 33/a Araştırma Görevlisi Kadrosuna Geçişlerde Uygulanacak Kriterler

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Amaçlar. Prof.Dr.GÜLDEN ZEHRA OMURTAG. Ara.. (/Kullan fpk=%23. Ara. ECF - Eczacılık Fakültesi. (/Mesajl fpk=% STRATEJİK PLAN

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI İLKOKUL BÜLTENİ

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir.

Gelin, Yarışın; Fikriniz Saklı Kalmasın...

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ KOORDİNATÖRLÜĞÜ YÖNERGESİ

AR-GE ANKETİ ANALİZ RAPORU

TEKNOVERSİTE YOLUNDA ÖNEMLİ BİR ADIM DAHA!

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ GÖNEN MESLEK YÜKSEKOKULU STRATEJİK PLAN ÇALIŞMASI İÇİNDEKİLER

ATILIM ÜNİVERSİTESİ. Prof. Dr. Hasan U. Akay Provost

MATFEN EĞİTİM KURUMLARI

ERZURUM TEKNİK ÜNİVERSİTESİ AKADEMİK TEŞVİK UYGULAMA ESASLARI

YILLARI YERLEŞTI RME I STATI STI KLERI

ÇORLU MESLEK YÜKSEKOKULU ELEKTRONİK VE OTOMASYON BÖLÜMÜ

GIDA İŞLEME BÖLÜMÜ ÖZDEĞERLENDİRME RAPORU

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI OFFSET (SİP) UYGULAMALARI

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ ONUR, HİZMET, BİLİM ve TEŞVİK ÖDÜLLERİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Lisans Programı

CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL YAYIN VE ÇALIŞMALARI TEŞVİK PROGRAMI YÖNERGESİ

BURSA TEKNİK ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYELİĞİ DEĞERLENDİRME ESASLARI ve BAŞVURU KOŞULLARI

Bütün icat ve buluşlar insanların ihtiyaçlarından doğmuştur. Tekerlek, ulaşım ve taşıma ihtiyacından, telefon iletişim ihtiyacından doğmuştur.

MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN ve ZAMAN

İŞLETME FAKÜLTESİ İŞLETME MÜHENDİSLİĞİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ EKONOMİ İŞLETME (UOLP) İSTANBULTEKNİKÜNİVERSİTESİ.

Çarşamba İzmir Gündemi

12. MĐSYON 13. VĐZYON

Neden TSEV eğitimlerini tercih etmeliyim?

İzmir Yerel Girişimcilik Ekosistemi Strateji Belgesi Projesi

Ülkemizdeki Güzel Sanatlar Fakültelerindeki Sanat Eğitimi ve

YÖNETMELİK ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ HAVACILIK VE UZAY TEKNOLOJİLERİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM

2. ISRAIL VE YAHUDILIK KONFERANSI BANDIRMA DA GERÇEKLESTI

Nasıl Bir Üniversite?*

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (18 Ocak-11 Mart 2016 )

12. Araştırmacılar Zirvesi nin açılış konuşmasını yapmak için beni davet etmenizden, bana bu fırsatı vermenizden dolayı sizlere teşekkür ederim.

Karabük Üniversitesi / İşletme Fakültesi. Merakınızın peşinden gidin: Benim özel bir yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım.

UŞAK ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ KİMYA MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ

2011-ÖSYS YERLEŞTİRME PUANI EN YÜKSEK 100 ADAYIN YERLEŞTİRİLDİKLERİ YÜKSEKÖĞRETİM ROGRAMLARI

Türkiye de ArGe. AHMET HAMDİ ATALAY İstanbul Mayıs Mayıs 2014, ISTANBUL Netaş İcra Kurulu Üyesi

Değişen Dünyada Güçlü İşletmeler Olmak. GİRİŞİM EĞİTİM ve DANIŞMANLIK MERKEZİ

UBC Derecenize Doğru İlk Adımınız BAŞLANGIÇ NOKTANIZ

Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü. Bilgisayar Mühendisliği

ANKARA ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ ÖĞRETİM YILI AKADEMİK FAALİYET RAPORU

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ Gıda Mühendisliği Bölümü

BİRİNCİ BÖLÜM. b) Merkez Müdürü: Dicle Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürünü,

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım..

Dünyada Bölge Planlama Egitimi Ela Babalık-Sutcliffe Tuna Taşan-Kok

MÜHENDİSLİK VE DOĞA BİLİMLERİ FAKÜLTESİ

Transkript:

Bengü Bitig. Dursun Yıldırım Armağanı. Ed. B. Gül, F. Ağca, F. Gökçe, Ankara, Türkbilig, 2013, s. 593-600. TÜRKİYE DE BİLİME YAKLAŞIM Prof. Dr. Bahaeddin YEDİ YILDIZ Hacettepe Üniversitesi [Türkiye] Türkiye de en yaygın kullanılan kelimelerden birisi bilimdir. Buna aralarında fark olup olmadığı tartışmasına girmeksizin ilim de diyebiliriz. Her fırsatta çağımızın bilim çağı olduğu, hurafelerin bir tarafa bırakılıp her işin bilimin ışığında yapılmasının zorunlu olduğu söylenir. Medyanın haberine göre, Atatürk ün başlattığı Çankaya Sofrası Geleneğini sürdüren Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül, Türkiye nin Bilimsel Geleceğim değerlendirmek üzere bilim dünyasından temsilcilerle bir araya gelmiştir1. Atatürk ten Gül e bir asra yakın bir süredir, en yüksek ilgiye rağmen acaba bu sihirli kelimenin Türkiye deki serüveni nedir? Nasıl bir yol kat etmiştir? Acaba bilim ile uğraşan kurum ve kuruluşlarımız, bilimin işlevinin, tabiat ve insanın -ilkçağdan günümüze kadar ortaya konulmuş- bilinen bilgisi dışında, bunları bilerek, bunların haricindeki bilinmeyenlerini bilinir hale getirmek olduğunun idrakinde midirler? Burada söz konusu olan kurum ve kuruluşlar elbette başta üniversiteler ve sayısı çok az olan birkaç araştırma kurumudur. Gelişmiş ülkelerde üniversiteler birbirleriyle yarış hâlindedirler. Bu yarış elbette öncelikle üniversitenin asıl işlevi olan Araştırma- Geliştirme ve özgün bilgi üretme konusundadır. Bu işlevi yerine getirebilmek için elbette üniversitenin sahip olması gereken şartlar vardır. Bu şartlara göre belirli zamanlarda üniversiteler arasında karşılaştırmalar ve sınıflamalar yapılır. Meselâ Çin de her yıl dünya üniversiteleri sıralamaya tabi tutularak ilk beş yüze girenler ilan edilir. Bu sıralama yapılırken öncelikle üniversitelerin Nobel Ödülü alan mezunlarının (%10) ve çalışmakta olan bilim adamlarının sayısına (% 20) bakılır. Ayrıca yirmi bir araştırma kategorisinde kendilerine en çok atıf yapılan bilim adamları sayısı (% 20), Science ve Nature dergilerinde çıkan makale sayısı (% 20), tanınmış indeksler tarafından taranan dergilerde yayınlanan makale sayısı (% 20) ve öğretim üyesi başma düşen makale sayısı (% 10) dikkate alınır. Bu kıstasların nesnel olup olmadıkları tartışılabilir2. Üniversiteleri değerlendirmede başka kıstaslar da vardır. İyi bir üniversiteden uluslararası tanınmış olması ve öğrencilerinin istihdamda tercih edilmesi beklenir. Üniversitenin tanınmışlığı açısından, eğitim seçeneğinin çokluğu ve kalitesi, okumak isteyen herkesin istediği bölümü bulabilmesi, en başarılı öğrencileri çekebilmesi ve ders dışı sosyal faaliyetlerin Bu yazı 6 Mart 2009 da Gazi Üniversitesi ve Türk Ocakları Genel M erkezi nin ortaklaşa düzenlediği Üniversite, Bilim ve Toplum Sempozyumu'nda yapmış olduğum konuşmanın gözden geçirilerek yeniden kaleme alman biçimidir. 1 10 Nisan 2013. 2 http://strateji.cukurova.edu.tr/egitim/ortas/22.htm

Bahaeddin YEDİYILDIZ çeşitliliği son derece önemlidir. Sıralamada iyi bir yer alabilmesi için üniversitenin zengin bir kütüphaneye, uygun ve yeterli laboratuvar, stüdyo ve çalışma mekânlarına ve teknolojik altyapıya sahip olması icap eder. Bütün bunlarm olabilmesi ve böylece genel imajının yükselebilmesi, bünyesindeki öğretim üyelerinin -daha doğrusu bilim insanlarının- sayısı ve niteliklerine, araştırmaya ayırdığı paraya, aldığı Patent sayısına ve nihayet topluma ve kültüre katkısma bağlıdır. Bütün bu kıstasların özü, gerçek bir üniversitenin, önce kendi toplumunun ve aynı zamanda bütün insanlığın refahını ve mutluluğunu artıracak yeni, doğru ve uygulanabilir bilgi üretmesi gerektiği anlamına gelir. Bu bilim yapmaktır. Bilim yapmak özgün bilgi üretmektir. Geçmişte ya da başka ülkelerde bilineni nakletmek değildir. Bilinenleri öncelikle bilmek zaten bilimin elifbasıdır. Bunları bilirken zaten binlerce yeni bilinmeyen ortaya çıkacaktır. İşte, ister tabiat ile ister insan ile ilgili olsun bu bilinmeyenlerden birini bilinir hale getirmek özgün bilgi üretmektir. Bilimden kasıt budur. Tekrarlayacak olur isek, yeni ya da özgün bilgiden dünyanın hiçbir yerinde mevcut olmayan, bir bilinmeyeni bilinir hale getirmek suretiyle yaratılmış bilgiyi anlamak gerekir. Yoksa başka bir ülkeden ya da eski ya da yeni başka bir kültürden alınmış bilgiyi değil. Özgün bilgi üretiminde Türkiye nerededir? Bu sorunun cevabını aramak üzere, on üç yıl önce Hacettepe de, Cumhuriyet Türkiye sinde Bilimsel Gelişmeler adıyla bir bilimsel toplantı düzenlemiştim. Bu toplantıda, tarihten felsefeye, sosyolojiden antropolojiye, dilbilimden eğitim bilimlerine, iktisattan kamu yönetimine, kimya ve fizikten biyolojiye, matematikten istatistiğe ve yer bilimlerinden tıbbın değişik dallarına kadar yirmi sekiz bilim dalında, bu alanların uzman bilim adamları tarafından Türkiye nin özgün bilgi üretiminde nerede olduğu sorgulanmıştık Yapılan tahliller durumun pek iç açıcı olmadığını gösteriyordu. Zaten, bildiri sunan bilim adamlarının bir kısmı, sunumunda özgün bilgi üretiminden çok, bu bilim dallarının üniversitelerde nasıl teşkilatlandığını, öğrenci ve öğretim üyeleri sayılarının nereden nereye ulaştığını ve benzeri konulan anlatmakla yetinmişlerdi. İşin özünü kavrayanlar ise olumlu sonuçlara ulaşamamışlardı. Sadece iki üç örnek verecek olursak, Tarihçimiz,...akademik bilimsel tarihçiliğin ülkemizde kökleştiğini, ancak hâlâ çağdaş tarih anlayışının tam anlamıyla gerçekleştirilemediğini, çeşitli sebeplerden dolayı içe dönük bir tarih anlayışının yerleştiğini belirtiyordu4. Kimyacımız, 1995 yılında, kimya alanında patent başvurusu İngiltere de 115 binden, ABD'de 235 binden ve Japonya da 385 binden daha fazla iken Türkiye de sadece 1698 olduğunu anlatıyordu5. Yunanistan da bile neredeyse bizim üç katımıza yakındı. Son örneğimiz daha da çarpıcıdır. Kamuoyunda genel anlamda tıbbın Türkiye de son derece gelişmiş olduğu söylenir ve böyle bilinir. Uluslararası indekslerde taranan dergilerde en fazla yayın yapan bilim adamları gurubundan biri de ftpç/lardır. Tıp fakültelerinin, öğrencilerinin ve öğretim üyelerinin sayılarında büyük artışlar olmuştur. Hastalıklarla 3 B. Yediyıldız (ed.), A tatü rk ün Ölümünün 62. Yılında Cumhuriyet Türkiye sinde Bilim sel G elişm eler Sempozyumu (8-10 Kasım 2000) - B ildiriler ve Tartışmalar-, H.Ü. Atatürk tikeleri ve inkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını, Ankara 2001, 369 s. (Bundan sonra B. Yediyıldız, Bilim sel A raştırm alar). 4 M. Öz, Cumhuriyet Döneminde tarih Araştırmaları, B. Yediyıldız, Bilim sel Araştırmalar, s. 26. 5 M. Doğan, Cumhuriyet Türkiye sinde Kimya Alanındaki Gelişmeler, B. Yediyıldız, Bilim sel Araştırmalar, s. 151. 594

TÜRKİYE DE BİLİME YAKLAŞIM mücadelede de durumumuz oldukça iyidir. Ne var ki, Türkiye de son yüz yılda tıp biliminin gelişmesini tahlil eden tıp uzmanımız, söz konusu başarıları ve benzerlerini anlattıktan sonra, Türkiye deki tıp bilimini özgün bilgi üretimi açısından şöyle değerlendiriyordu: Batı ülkeleri ile aramızdaki fark zaman zaman onlu, hatta yirmili yıllara çıkmaktadır (Tablo III ve IV). Ancak üzülerek itiraf etmeliyiz ki esasında bütün bunlar tıptaki gelişimler değil, gelişmelerin taklit edilme yıllandır. Yoksa adını hastalıklara vermiş (Hulusi Behçet gibi) veya adı ile anılan yeni aletler ve yöntemler geliştirmiş (Gazi Yaşargil gibi) hekimlerimizin sayısı çok azdır 6. Uzmanımız değerlendirmesine şöyle devam ediyor: Ülkemizin sağlık düzeyinin tek sorumlusunun hekimler olmadığı herkes tarafından bilinmektedir. Bununla birlikte hekimler olarak bizler yeterince görevlerimizi yapıyor muyuz sorusuna da cevap vermek zorundayız. Hekim tıp bilgisini ve tıbbi teknolojiyi uygulayan kimsedir. İyi bir hekim olabilmek için öncelikle iyi bir tıp bilgisine sahip olunması gerekir. Bunun tek yolu da iyi bir okuldan mezun olmaktır (doğal olarak istisnalar kaideyi bozmaz). İkincisi tıbbi teknolojinin kullanılmasıdır. Esasında tıbbi teknoloji önce üretilir, sonra kullanılır (vurgu bana ait BY). Gelişmiş ülkelerdeki durum böyledir. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde (geri kalmış demeye dilim varmıyor) ise gelişmiş ülkelerin geliştirdikleri teknoloji uygulanır. Bu durum hekimlerin taklitçi bir konuma gelmelerine yol açmakta; toplumda ve hekim çevrelerinde teknolojik ürünlerle oynaşmanın en yüksek düzeyde bilimsel tavır olduğu şeklinde bir anlayışın ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Kişi bu taklitçilik batağına saplanırsa, bir yandan teknoloji emperyalizminin oyuncağı veya uşağı olmakta, öte yandan taklitçiliğin doğasından dolayı öncelikle hep taklit edilmesi gereken şeyin yaratılmasını beklemekte, yani daha baştan kendini geri kalmaya mahkûm etmektedir. Artık bilimsel araştırmalar yapan, ülkemizin sorunlarına ve koşullarına yönelik teknolojik gelişmeler peşinde koşan hekimler değil, başkalarının yaptıklarını taklit eden, onlann geliştirdikleri cihazları kullanmakla yetinen hekimler rağbet görmektedir. Özel hastaneler de menfaatleri gereği bu ortamı desteklemektedir. Bu taklitçilikten kurtulmanın tek yolu içimizdeki 4yaratıcı düşünce'yi harekete geçirebilmemizdir. Son derece düşündürücü bir sonuca ulaşan başka bir bilimsel toplantıyı da TOBB ETU de Kasım 2006 da, rahmetli Süleyman Santaş ile birlikte gerçekleştirmiştik8. Konu, kültürün en önemli unsurlanndan birisi olan Türk Teknolojisi nin, Cumhuriy e t in kuruluşundan günümüze kadar geçirdiği merhalelerin ve dünya teknolojisi içindeki yerinin sorgulanması ve evrensel bir muhasebesinin yapılması idi. Sorgulama ve muhasebe özgün bilgi üretimi ve bunun uygulanması açısından yapılacaktı. 6 M. Yurdakök, "Cumhuriyet Dönemi Türkiye sinde Tıp Alanındaki Gelişmeler, B. Yediyıldız, Bilim sel Araştırmalar, s. 360. M. Yurdakök, agm, s. 364-365. 8 Atatürk'ün Doğumunun 125. Yıldönümü M ünasebetiyle Türk Teknolojisinin Dünya Teknolojisi içindeki Yeri Sempozyumu (09-10 Kasım 2006 TOBB ETÜ Mavi Amfi. İki buçuk günlük bu bilimsel toplantının bütün kayıtlan arşivimde mevcuttur, ancak henüz yayımlanamamıştır. Mutlaka kitaplaştırtması gereken bir çalışmadır. 595

Bahaeddin YEDİYILDIZ Toplantıya üniversitelerden, Koç, Zorlu gibi büyük firmalardan, TÜBİTAK, DPT, Sanayi Bakanlığı gibi devlet kuruluşlarından, büyük ve küçük Kobilerden ve Otomotiv Sanayicileri Demeği gibi ilgili sivil toplum kuruluşlarından otuz temsilci katıldı. Öncelikle kuramsal çerçevede bütün boyutlarıyla bilim ve teknoloji ilişkileri sorgulandı. Özgün üretim ve yenilikçilik yani inovasyon kavramları tartışıldı. Cumhuriyet dönemi Türk teknolojisinin genel tablosu çizildi. Teknoloji transferinden teknoloji üretimine geçiş sürecinde, Türk sanayisinde AR-GE çalışmaları, bilişim ve kalkınma ilişkileri ile tasarım ve üretim teknolojileri ele alındı. Daha sonra, beyaz eşya, elektronik, cam, inşaat, otomotiv, savunma, tekstil, eneıji, yazılım, malzeme ve makine teknolojilerinin son yüzyılda Türkiye de nereden nereye ulaştıkları ve bugün dünya teknolojileri içinde hangi seviyede bulundukları sorularına, bizzat bu alanlarda başan göstermiş bazı büyük firmaların ve Kobilerin temsilcileri tarafından cevaplar arandı ve değerlendirmeler yapıldı. AR-GE, özgün tasarım ve özgün üretim kavramları esas alınarak gerçekleştirilen iki buçuk günlük bu tahlillerden maalesef ortaya çok mutlu bir tablo çıktığını söylememiz mümkün değildir. Manzara aynen, yukarıda tıp bilimi hakkında çizilen tabloya benzemektedir. Bununla birlikte, kendi AR-GE çalışmalarıyla alanında özgün bilgi üreten ve bunu teknolojiye dönüştürerek yurt içinde pazarlayan ve yurt dışına ihraç eden üç kuruluşumuzun mevcut olduğunu da bu toplantıda müşahede etmiş bulunmaktayız. Bunlardan birisi, 1934 yılında kurulan AR-GE çalışmalarıyla kendine özgü bilgi üretimini ve bunun sanayiye dönüşümünü gerçekleştirerek, cam sanayisinde önemli başanlara imza atmış ve dünyaya açılmış bulunan Şişecam dır. Kimyasallarda, özellikle boyada, Kimetsan bir kimyacının kurduğu aile şirketiyle işe başlayan, önce özgün bilgi icat edip sonra üretime geçen ve yurt dışma teknoloji ihraç eden bir kuruluştur. Yaptığı icada önce Türkiye de yüz veren olmamıştır. Ne zaman ki ABD de NASA ilgi göstermeye başlamış, ondan sonra Türkiye deki ilgililerin dikkatini çekmiştir. Bugün Kimetsan'ın ürünleri Türkiye de ve dünyada askerî ve sivil birçok kuruluş tarafından kullanılmaktadır10. Hidromek, 1978 yılında Ankara da sitelerde 100 m2 bir atölyede iş makineleri hidrolik komponentlerinin tamiri ve imalatıyla iş hayatına başlamıştır. Başlangıçta o da teknoloji transfer etmiştir. Fakat oraya saplanıp kalmamıştır. AR-GE çalışmaları yaparak, transfer ettiği bilgiyi özümledikten sonra kendi özgün teknolojisini yaratmıştır. Bugün dünyaya iş makineleri ihraç etmektedir11. Bunlar özgün bilgi üretimi açısından önemli başarılardır. Demek ki, isteyince ve çalışınca başanlabilmekte, yaratılabilmekte, özgün bilgi üretilebilmekte ve teknolojiye dönüştürülerek ihraç edilebilmektedir. Evet, insanca yaşamanm en önemli amillerinden biri, özgün bilgi üretimi ve onun teknolojiye dönüştürülerek üretiminin yapılmasıdır. Ama açıkça görülmektedir ki, istisnalar hariç, Türkiye de, ne özgün bilgi üretme bilinci ne de isteği ve çabası var 9 Yıldırım Teoman, Şişecam da Araştırma ve Teknolojik Geliştirme, Türk Teknolojisinin Dünya Teknolojisi İçindeki Yeri Sempozyumu'na sunulan bildiri. 10 Erol Özensoy, Kimetsan Subazlı Endüstriyel ve askerî Kamuflaj Boyalan / Kaplamaları - Teknoloji İthalâtından Teknoloji İhracâtına-, Türk Teknolojisinin Dünya Teknolojisi İçindeki Yeri Sempozyumu'na sunulan bildiri. 11 Haşan Basri Bozkurt, Teknoloji Transferinden Teknoloji Üretimine", Türk Teknolojisinin Dünya Teknolojisi İçindeki Yeri Sempozyumu'na sunulan bildiri. 596

TÜRKİYE DE BİLİME YAKLAŞIM dır. Bu bilinç, istek ve çaba, siyasette de, bürokraside de, iş dünyasında da ve ne yazık ki üniversitede de yoktur. Bu bir vizyon, ufuk meselesidir. Eğer kasıt yoksa öylesine bir bilinçsizlik hâkimdir ki, meselâ bir üniversitemiz, senatosunda kararlaştırdığı ve web sayfasına koyduğu özgün bilgi üretimini hedefleyen vizyonunu, çağdaş bilgiyi elde edip onu yeniden ü r e t m e şekline dönüştürebilmiştir12. Çünkü dünya sisteminin Türkiye de özgün bilgi üretilmesine ihtiyacı yoktur. Bu sistem için Türkiye nin kol gücünü devreye sokması ve tüketim ekonomisi uygulayarak Pazar işlevini görmesi yeterlidir. Daha önce yayımladığım Türkiye de Üniversiteler ve Özgün Bilim Üretimi adlı bir incelememde maalesef, bir kaçı hariç, diğer üniversitelerimizin de vizyon açısından yukarıda bahsettiğim üniversiteden daha iyi olmadığı ortaya çıkmıştır1-'. Bundan dokuz yıl önce yeni kurulan bir üniversitemizin açılışı münasebetiyle, Nasıl Bir Üniversite konulu bir panel düzenlenmişti. Panele yurt dışında tanınmış üniversitelerde çalışan ve alanlarında başarılı olmuş bulunan sekiz Türk bilim insanı davet edilmişti14. Türk üniversiteleri hakkında, bu bilim insanlarının çizdiği tablo da yukarıdaki manzaraya benziyordu. Bazısı yurt dışında doktora yaptıktan sonra Türkiye ye döndüklerinde kendilerine üniversite kapılarının nasıl kapandığını ve geri dönmek zorunda kaldıklarını, böylece dışa beyin göçü yaşandığını anlatmıştır. Diğerleri, zaman zaman Türkiye ye geldiklerinde, TÜBİTAK ya da başka kuramlarda, yeni bilgi üretimine yönelik başlattıkları çalışmalann, ikinci gelişlerinde nasıl terk edilmiş olduğunun hikâyesini nakletmişlerdir. Bütün mesele, toplumun kendini hor görmemesi, kendine güvenmesi, ezber ve taklitten kurtulması ve özgün bilgi üretimine geçmesiydi. Tabii bu arada yabancı dilde eğitim de tartışılmıştı. Özgün bilgi üretimi için eğitimin mutlaka Türkçe olmasını savunanlar olduğu gibi pek fark etmez görüşünde olanlar da vardı. Bu konuyu daha önce pek düşünmediğini ama İngilizce de yapılmasının yararlı olacağını savunan Prof. Dr. Ümran İnan, Amerika ya döndüğü gün bize bir mektup yazmıştı. Bu mektupta, bizden ayrıldıktan sonra konuyu ODTÜ ve Bılkent teki arkadaşlarıyla da tartıştığını; onlann da yabancı dille eğitimde başarılı olunamadığım, Türkçe yapılsa daha iyi olacağını söylediklerini; kendisinin de yolculuk esnasında bu konuyu düşünüp değerlendirdiğini, sonuçta eğitimöğretimin Türkçe ile yapılmasının daha doğra olacağı kanaatine vardığmı bildirmiş 12 Başkalarının ürettiği bilgiyle yetinmeyi teklif eden bu vizyon söz konusu üniversitenin web sayfasında hala durmaktadır. 13 Bahaeddin Yediyıldız, Türkiye de Üniversitelerin Vizyonu ve Özgün Bilim Üretimi, Türk Kültürü - Türk Kültürü Araştırm aları D ergisi-, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü yayını, Ankara <Bahar> 2008, s. 135-151. 14 Panele davet edilenler, yurt dışında önemli başarılara imza atmış olan aşağıdaki Türk bilim insanları idi: Prof. Dr. İlhan Aksay (Princeton), Prof. Dr. Nihat Berker (MIT), Prof. Dr. A li Erdemir (Argone National Laboratory), Prof. Dr. Osman İnal (New M exico Institude o f M ining and Technology), Prof. Dr. Ümran İnan (Stanford University), Prof. Dr. Gülnur Muratoğlu (City University), Prof. Dr. Tuncer Ören (School o f Information Technology and Engineering) ve Prof. Dr. Ömer Savaş (University o f Califom ia and Berkeley). Tartışmalara bir zemin hazırlamak üzere, Prof. Dr. Bahaeddin Yediyıldız, aynı konuda uzun bir açış konuşması yapmış ve paneli kendisi yönetmişti. İkinci gün de konu üniversitenin öğrencileri ile tartışılmıştı. Henüz basılmayan bu konuşmalar arşivimde mevcuttur. Basılmasının çok yararlı olacağını düşünüyorum. 597

Bahaeddin YEDİYILDIZ ti'3. İşte Türk üniversitelerinde de olması gereken gerçek ve örnek bilim adamı davranışı budur. Bu panelde, Prof. Dr. İlhan Aksay ın üniversite, sanayi ve devlet üçlüsünün özgün bilgi üretecek uzun dönemli projeler yapmaları gerektiği konusundaki görüşleri de son derece ilgi çekiciydi. Aksay a göre de, üniversitenin temel işlevi, bilim yapmak, yani yeni ve doğru bilgi üretmektir. Bilim adamı merak saikıyla araştırma yapar. Başarılı da olur. Araştırmalarının sonucunun uygulamaya dönüştürülmesi endişesi taşımaz. Merakını tatmin dışında Devlet ten ya da başka bir yerden beklentisi de olmaz. Türkiye de bu anlamda yeni ve doğru bilgi üreten bilim adamlarımız 15 Prof. Dr. Ümran İnan ın Süleyman Santaş. Rasih Demirci ve Bahaeddin Yediyıldız a yazdığı ve e.posta ile gönderdiği mektup (28 Şubat 2005). İnan, daha sonra Koç Üniversitesi Rektörü olmuştur. Çok önemli olduğuna inandığım söz konusu mektubun ilgili kısmını olduğu gibi buraya alıyorum: Gerek TED/Ankara Kolejinde ve gerekse de ODTU'de İngilizce tedrisattan yetişm iş birisi olarak, ve özellikle de İngilizcesi oldukça iyi olan bir öğrenci olarak öğrenme güçlüğünü kendim çekmediğim için, TOBB ETU'de derslerin Türkçe olması doğrusu ilk bakışta bana bir dezavantaj olarak göründü. Bunun yanında gerek ODTÜ, gerek BILKENT ve gerekse diğer okullarda (örneğin Gazi U.) birçok hocamızın İngilizce anlatmakta güçlük çektiği ve (dolayısı ile) öğrencilerimizin de anlamakta güçlük çektiği bir gerçek. Bunu Cuma günü öğleden sonra ODTÜ ve BILKENT deki arkadaşları ziyaret ettiğimde de tekrar ve yerinde gözledim. Senelerdir İngilizce ders anlatan ve benimle mezun olmuş olan arkadaşlar bile, zorlanınca Türkçe izah ettiklerini söylediler. Bu durumda öğrencinin anlamakta devamlı güçlük çektiği ve resmen bir eli arkasında bağlı olarak boks yapmaya zorlandığı açık bir gerçek olsa gerek. Dönüş yolculuğum sırasında bu konuyu (yani eğitim Türkçe mi İngilizce mi) tekrar etraflıca düşünme fırsatım oldu. Sonuç olarak her ülkenin olduğu gib i Turkiyemizin de en önemli kaynağının "insanlarımız" olduğu ve eğitim ciler olarak bizim görevim izin de bu insanlarımızın her birinin içinde doğuştan var olan yaratıcı güçlerini en iyi şekilde geliştirmemiz ve kullanmamız olduğu kanaatine vardım (Vurgu bana ait BY). Bu bağlamda, öğrencinin anlatılan konuyu en iyi şekilde anlayabilmesi için ne gerekiyor ise onu yapmamız ön plana çıkmış oluyor. Yani öğrencinin İngilizce bilmesinden, İngilizce anlatım yapabilmesinden veya İngilizce yaym yapabilmesinden daha önemlisi okuduğu konuların teknik içeriğini anlaması onun yeni buluşlar ve yöntemler yaratabilmesi için esas olmuş oluyor. Toplumumuzun gelişm esinde sıçramalar, yani dışarıda yapılan ve icat edilenlerin Türkiye de taklidi veya uygulaması ile yetinmeyip, gerçek sıçramalar ancak böyle olacaktır diye düşünüyorum. En azından öğrencilerimizin çoğunluğu için böyle olması gerektiğini düşünüyorum; istisnalar tabii ki olacaktır ve bazı (hatta birçok) öğrencimiz İngilizce de öğrenip yaratıcı olabilirler. Başbakanımızın da konuşmasında "insan" kaynağımızın en önemli kaynak olduğunu vurgulaması benim de düşünerek vardığım sonuca paralel olmuş oluyor. Özet olarak teknik konularda bile Türkçe eğitimin ülkemizin geleceği için, ve insanlarımızın içlerinde var olan sınırsız potansiyellerini toplumumuz için en iyi şekilde kullanabilmemiz için daha sıhhatli olduğu kararına ulaştım. Yani bir sene hazırlık okutup, İngilizce eğitimine de Üniversite sırasında devam etmek ve öğrencilerin icabında İngilizce ders dinleyebilecek olmalarını sağlamak (örneğin yabancı öğretim üyeleri TOBB ETU ya geldiği zaman), ama Türk öğretim üyelerinin derslerini Türkçe vermelerinde ısrar etmek. Yani tedrisatın Türkçe olmasını sağlamak... Türk kültürü ve sosyal ve ekonomi gibi konularda bunun böyle olması gerektiği oldukça açık zaten, ama dediğim gibi derinlemesine düşününce teknik konularda da ayni yöntemi uygulamanın doğru olduğu kanaatine vardım (Ümran İnan). Yabancı dille eğitim ve özgün bilgi üretimi arasındaki ilişki konusunda önemli bir çalışma için bkz. B. Yediyıldız (ed.), Dil, Kültür ve Çağdaşlaşma, H.Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü yayını, Ankara 2003, 365 s. 598

TÜRKİYE DE BİLİME YAKLAŞIM vardır. Ama bu tür araştırmalardan mevcut sistemleri değiştirip dönüştürebilecek özgün bilgi üretilmesi zordur. Onun için ihtiyaca ve hedeflere göre üniversite, Devlet, toplum ve sanayinin ikili ya da üçlü işbirliği yapmaları suretiyle yürütülmesi gereken uzun süreli projelere ihtiyaç vardır (vurgu bana ait BY). Bunlar arasında uyum sağlamak mümkündür ve zorunludur. Türkiye de Devlet gibi büyük şirketler de, araştırmalardan kısa dönemde sonuç bekliyor. ABD de 10-15 yıl süreli araştırmaları destekleyen şirketler var. Ayrıca, savunma bakanlığı (DOD), eneıji bakanlığı (DOE), uzay kuruluşu (NASA), sağlık kuruluşu (NIH) ve bizim TÜBİTAK benzeri ulusal bilim vakfı (NSF) gibi devlet kuruluşları da uzun süreli araştırmaları desteklemektedir. Mesela NASA mn desteklediği kuş gibi uçacak uçak projesi 30-50 yıllık bir projedir. Bu proje için üniversiteye aktardıkları para, yıllık 30 milyon doların üzerindedir. Araştırmalar bir kartalın uçuşunu taklit edip aynı şekilde uçabilecek ve şekil değiştirecek uçakların yapılmasını hedeflemektedir. Bu sayede uçakların kuşlar gibi yavaş kalkması ve yavaş inmesi sağlanmış olacaktır. Kendilerini onarabilen malzemeler geliştirilir ve bunların içine uyarıyı alan ve uyarıya cevap veren ölçekler yerleştirildiğinde, NASA nın düşündüğü uçak kuş gibi uçacaktır. Princeton Üniversitesi nde bu projede çalışan İlhan Aksay, bu hedefe elli yılda olmasa da yüz yılda ulaşılacağını söylüyor. Türkiye bugün için bu çapta projeler tasarlayamayabilir. Burada bakış ufku ve mekanizma önemlidir. Aksay, bu eşgüdüm kurulabilirse, Türkiye nin birçok problemini çözecek tasanmlar üzerinde örgütlenebileceğim belirtmektedir16. Özgün bilgi üretimi açısmdan yukarıda resmedilen manzara bazıları tarafından karamsar bir tablo olarak algılanabilir. Bu manzara, üç ayn İlmî toplantıda altmış yedi bilim adamı ve uzmanın olanı olduğu gibi yansıtan çalışmalarının ortaya koyduğu bir tablodur. Olanı olduğu gibi anlayabilmek ve açıklamak, karamsarlığın değil umudun işareti olabilir. Çünkü bu sayede toplum başkalarının çizdiği değil kendisinin tasarladığı ve yeniden inşa edeceği doğru yolu bulacak ve bütün enerjisini ve gücünü bu yöne teksif ederek yepyeni bir dünya yaratacaktır. Ben bunun kısa sürede başarılacağına inanıyorum. Yeter ki sadece üniversitelerimiz değil, devletin ve toplumun bütün kesimlerinde, yeni ve doğru bilgi üretimi bilinci ve isteğini uyandırabilelim; bu hedefe kilitlenerek örgütlenelim, lisans öğrencilerini de faal araştırmacılar olarak telakki edelim ve çalışalım. Böyle bir seferberliğin sonucu, Türkiye de bir bilgi ve refah toplumunun doğuşu olacaktır. Bu konuşmayı tam dört yıl önce yapmıştım. Bu konuşmadan beş ay sonra, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı görevine atandım. Orada üç yıl boyunca, yaş haddinden emekli oluncaya kadar, Türk bilim hayatmın sorumluluğunun yükü altında, bilinçli bir şekilde, özgün bilgi üretimi için bir araştırma ortamı ve bir altyapı oluşturma gayreti içinde oldum. Bünyesindeki araştırma birimleriyle, maddî ve manevî imkânlarıyla, millî ya da yabancı üniversite ve araştırma kurumlan ile iş yapabilme gücüyle bu kurum, böyle bir bilim merkezi olma kabiliyetini haiz bulunmaktadır. Bu dönemde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname, yönetmelikler ve yönergeler ile Bütünleşik Bilgi Sistemi, Çeviri Hareketi ve Burs Sistemi projeleri, nihayet Bilişim Uzmanlığı kadroları ve Yüksek Kurum Uzmanlığı kadroları, birbirleriyle ilişkileri çerçevesinde bütün olarak değerlendirildiğinde, nasıl olumlu bir artı 16 Prof. Dr. îlhan Akay ın yukarıda bahsedilen paneldeki sunumundan. 599

Bahaeddin YEDİYILDIZ gücün (sineıjinin) ortaya çıkabileceği tahayyül edilebilir. Bunların hepsini bütünü itibariyle tek bir proje olarak düşünmek gerekir. Bu da - Akay m yukarıda anlattığı elli ya da yüz yılda gerçekleştirilecek olan kuş misali sühuletle inip kalkabilen uçak projesi gibi-, Türk bilim ve medeniyetinin elli ya da yüz yılda yeniden kurularak yapılanması projesi olarak değerlendirilebilir. Bu bir merhaledir, devamı mutlaka gelecektir. 600