AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI TÜRKĠYE GÜNDEMĠ... 3 ORTADOĞU GÜNDEMĠ... 10

Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Bush, Suudi Kralıyla petrol fiyatı konuştu

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

İdris KARDAŞ Küresel Sorunlar Platformu Genel Koordinatörü

NATO Zirvesi'nde Gündem Suriye ve Rusya

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

Amerikan Stratejik Yazımından...

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

İran Cumhurbaşkanı Ruhani, Fransa Cumhurbaşkanı Macron

Devrim Öncesinde Yemen

İç Savaş Suriye Ekonomisini Nasıl Etkiledi?

BAŞBAKAN ERDOĞAN İRAN DA BAŞBAKAN ERDOĞAN, CUMHURBAŞKANI AHMEDİNEJAD, DİNİ LİDER HAMANE

Hackerlar ortaya çıkardı: Birleşik Arap Emirlikleri İsrail yanlısı kurumları fonluyor!

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

Kerkük, Telafer, Kerkük...

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

ABD'nin iki seçeneği kaldı: Ya gücünü artır ya da Taliban'a göz yum

Türk Elitlerinin Türk Dış Politikası ve Türk-Yunan İlişkileri Algıları Anketi

15 Ekim 2014 Genel Merkez

Beyaz Saray'daki Trump-Erdoğan Zirvesinden Ne Çıktı?

"Obama'nın Suriye politikası utanç verici"

KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 1

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

TÜRKİYE SİYASİ GÜNDEM ARAŞTIRMASI

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

JENS STOLTENBERG İLE SÖYLEŞİ: NATO-RUSYA İLİŞKİLERİ VE BÖLGESEL İSTİKRARSIZLIK

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Biz yeni anayasa diyoruz

Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi

Türkiye'de ilan edilen olağanüstü hal uygulaması dünya basınında geniş yer buldu / 11:14

Cumhuriyet Halk Partisi

Baki olan Rabbimiz ve davamızdır

ACR Group. NEDEN? neden?

Vatandaşlar koalisyonun kurulmamasından MHP yi sorumlu tutuyor. Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, Ağustos ayı gündem araştırma sonuçlarını açıkladı.

Pazartesi Basın Gündemi

Yak ndo u Medyas nda Türkiye ve AB Müktesebatlar - srail örne inde

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

MEDYANIN EYLÜL AYI GÜNDEMİ - DÖRDÜNCÜ KUVVET MEDYA - Özgür Gazeteciler Platformu Salı, 04 Ekim :31

Kenyada otele saldırı: 12 ölü

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

SARACAĞIZ YARALARIMIZI

GÜNLÜK BÜLTEN 24 Haziran 2014

Taliban Sözcüsü: Her ülke ile meşru yoldan diplomasi geliştiriyoruz

Kürtler gerçekten de ABD'nin umrunda mı?

TURAN: KERKÜK Ü IŞİD TEHDİDİNDEN KORUMAk VE ELİMİZDE KALMASI EN ÖNEMLİ HUSUSLARDIR.

Kuzey Irak'a harekat

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

TİCARİ İLİŞKİLER DURUM İKÖ ÜLKELERİ ARASINDA AVRUPA BİRLİĞİ >>

ABD Suriye Rejimi'nin hava üssünü vurdu

Körfez'in petrol zengini ülkesi: Kuveyt

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

NATO'yu nasıl bir gelecek bekliyor?

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

YÜKSEK ÖĞRETIM ALANINI GELIŞTIRMEK IÇIN IRAK VE TÜRKIYE ARASINDA DAHA ÇOK IŞBIRLIĞI YAPILMASINI UMUYORUZ.

Saadet Partisi Yerel Basınla Buluştu Saadet Partisi Beykoz İlçe Teşkilatı Yerel Basınla biraraya geldi.

SURİYE SORUNU VE TÜRK DIŞ POLİTİKASINA TOPLUMSAL BAKIŞ *

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

ABD'nin Fransa'ya Reaper İnsansız Uçak Satışı ve Türkiye'nin Durumu 1

'Bende dağa çıkmadım'

AĞUSTOS 2015 GÜNDEM ARAŞTIRMASI NA DAİR

Yermük Kampı'nda IŞİD-El Kaide Çatışmaları

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

MUSUL OPERASYONU VE SONRASI: RISKLER, BEKLENTILER, ÖNGÖRÜLER TOPLANTISI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.9, EKİM 2016

İkrime Sabri: Mescidi Aksa nın. Bir Karışından Bile Taviz Vermeyiz

Araştırma Notu 15/179

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY

İ Ç İ N D E K İ L E R

Koalisyon Pazarlıkları ve Olası Hükümet Formülleri. Maliki'nin Türkiye Ziyareti ve Irak'ta Yeni Hükümet Kurma Senaryoları

ABD'den NATO ülkelerine ültimatom: Savunma harcamalarını arttırın

Sayın Büyükelçiler, Değerli Kongre üyeleri, Çok değerli dostum Sayın Zügayir ve Brosh, Kıymetli basın mensupları,

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ KAMUOYU ARAŞTIRMASI. Ağustos, 2014

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

Irak taki Gelişmeler ve Türkiye (II) Irak ta Bugünkü Durum

Lozan Barış Antlaşması

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bayram namazı sonrası açıklama yaptı

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

Türkiye küçük Millet Meclisleri Nisan 2011 Raporu Libya ya Uluslararası Müdahale ve Türkiye

Transkript:

Ġçindekiler TÜRKĠYE GÜNDEMĠ... 3 NATO Genel Sekreteri Ankara'da... 3 İşsizlik verileri açıklandı... 3 Beyinlerdeki matruşkalar ve tilkiler Mehmet Barlas Sabah Gazetesi... 3 Yeni Türkiye niçin saldırıların odağında? Sevil Nuriyeva Star Gazetesi... 4 Dış politikada sorun çok ama... Eser Karakaş Star Gazetesi... 6 CHP milletvekillerinin IŞİD iddiaları Ceren Kenar Türkiye Gazetesi... 8 ORTADOĞU GÜNDEMĠ... 10 IŞİD Telafer'e girdi... 10 Arap Birliği Irak için toplandı... 10 İsrail ordusu Halil kentini güvenlik kordonu altına aldı... 11 Refah Kapısı Filistinli umre yolcuları için açıldı... 12 Irak'taki kriz, Kürtler için bağımsızlık fırsatı - Michael Binyon, Times... 12 Ortak düşman - Ian Black, Guardian... 13 Blair'e tepki- Robert Fisk, Independent... 13 Irak'ta ABD-İran işbirliği - BBC... 14 Ortadoğu daki gelişmeler ve Türkiye Soli Özel Haberturk Gazetesi... 15 Arap Baharı nın çöküşü, El Kaide nin yükselişi İhsan Bal Haberturk Gazetesi... 16 Türkiye sağlam ülkedir! Yavuz Semerci Haberturk Gazetesi... 17 ABD Irak ta, Türkiye Suriye de İbrahim Kiras Star Gazetesi... 19 Irak ve Suriye de harita değişirken bekleyip görmek Mustafa Karaalioğlu Star Gazetesi... 20 Silah kullanmadan Kerkük'ü aldılar Fehim Taştekin Radikal Gazetesi... 21 Irak a dair bildiklerimiz Ufuk Ulutaş Akşam Gazetesi... 24 AVRUPA GÜNDEMĠ... 25 Bosna-Hersek seçiminde aday bolluğu... 25 Merkel: Dehşet içindeyim... 26 1

Ukrayna ya borçlarını ödemeden gaz yok... 26 AMERĠKA GÜNDEMĠ... 26 ABD Basra Körfezi'ne Uçak Gemisi Gönderdi... 26 Bağdat taki Amerikan elçiliğinde acil durum alarmı... 27 Kolombiya da çözüm süreci kazandı... 27 AFRĠKA GÜNDEMĠ... 27 Libya'da çatışmalar sürüyor... 27 Kenya'da Eş-Şebab saldırısı: 34 ölü... 28 Nahda: Tunus'un yapıcı gücü - Raşid El Gannuşi Al Jazeera... 28 ASYA PASĠFĠK GÜNDEMĠ... 31 Afganistan da Taliban ın seçim sandığına saldırıları devam ediyor... 31 Sri Lanka'da Budistler Müslümanlara saldırdı: Üç ölü... 32 Pakistan'da Taliban'a 'kapsamlı' operasyon... 32 Çin-ABD çekişmesi ve Asya-Pasifik gündemi Mehmet Özay Dünya Bülteni... 33 2

TÜRKĠYE GÜNDEMĠ NATO Genel Sekreteri Ankara'da Dünya Bülteni NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, Irak'taki gelişmeler üzerine Ankara'ya geldi. Rasmussen, dün akşam Esenboğa Havalimanı'nda Dışişleri Bakanlığı yetkilileri karşıladı. Galler de eylül ayında düzenlenecek NATO zirvesinin hazırlıklarını ele almak üzere Türkiye'ye gelen Rasmussen'in, yarın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ile görüşmesi bekleniyor. ĠĢsizlik verileri açıklandı AA Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı, mart döneminde 2 milyon 747 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise aynı ayda yüzde 9,7 seviyesinde gerçekleşti. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) mart ayına ilişkin "Hane halkı İşgücü İstatistiklerini" açıkladı. Buna göre, Mart 2014 döneminde Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2 milyon 747 bin kişi, işsizlik oranı ise yüzde 9,7 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 9,1, kadınlarda ise yüzde 11 olarak gerçekleşti. Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı yüzde 11,6 olarak tahmin edilirken, 15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı yüzde 16,7 iken, 15-64 yaş grubunda bu oran yüzde 9,9 oldu. Beyinlerdeki matruģkalar ve tilkiler Mehmet Barlas Sabah Gazetesi İşimiz kolay değil... Hem iç siyasetin hem de dünya politikasının iç içe geçmiş olgularını, aynı anda anlamaya çalışıyoruz... Beyinlerimizdeki sanal "MatruĢka"ları açtıkça, içlerinden birbirlerine benzemeyen ama hepsi de birbirleri ile bağlantılı portreler çıkıyor... Kavramlar da aynı şekilde iç içe geçmiş durumda... Bir yanda "Osmanlılık" bir yanda da "ÇağdaĢ uygarlık" var. Sözlüklerimize bakıp Osmanlı'dan kalan özdeyişleri sıralamayı hiç denediniz mi? Örneğin Osmanlı da yargıya "Davacısı kadı olanın, yardımcısı Allah olsun" diyerek bakmamış mı? Osmanlı geleneğinin bugüne aktarılan alışkanlıklarının şifrelerini bu özdeyişlere bakarak çözebilir miyiz acaba? - Osmanlı'da oyun bitmez. - Osmanlı'nın yanında gözünü, kâtip yanında sözünü sakın. - Osmanlı tavģanı araba ile avlar. - Osmanlı ekmeği yiyip, Moskof'a dua olmaz. 3

Tilkilerin durumu İsmet İnönü için "Beyninde 40 tilki koģar, kuyrukları birbirine değmez" denilirdi. Ama şu anda siyasete hevesli amatörlerin beyinlerinde koşuşan tilkilerin ayakları birbirlerine dolaşıyor, kavramlar birbirleri ile tepişiyor. Acaba şu "ÇağdaĢ uygarlık" kavramını yerli yerine oturtabildik mi? Örneğin aynı anda hem ABD, hem Sovyetler Birliği gelişmişlik açısından çağdaş uygarlığı temsil ediyorlardı. Ama birbirlerinden çok farklıydılar. 1930'larda da Hitler Almanya'sı ve Mussolini İtalya'sı, çağdaş uygarlık simgeleri değil miydiler? Şimdi de Çin, ekonomik açıdan çağdaş uygarlık için bir somut örnek olmuyor mu? Türkiye Çinlilerden çok önce çağdaş uygarlığın temel öğesi olan demokrasiyi benimsediği halde, Çin nasıl oldu da bizden önce dünya ekonomisine entegre olabildi? Menderes ve Özal Örneğin Turgut Özal'ın 1980'li yıllarda gerçekleştirdiği yeniden yapılanmayı 1950'lerde Adnan Menderes yapabilseydi, belki bugün Güney Koreliler ve Çinliler "Biz uyurken Türkiye geliģti" diye yakınacaklardı. Ama olmadı işte. Kambiyo rejimi ve dış ticaret serbestleştirilecek yerde, Türk Parasını Koruma Kanunu ve Milli Korunma Kanunu ile girişimciler hapse atıldılar. Demokrat Parti özelleştirme vaadi ile iktidar oldu. Ama bunun yerine yeni KİT'lerle verimsiz yatırımlar yapıldı ve ekonomi kronik krizlere mahkûm edildi. Türkiye'de yasaklar kaldırıldığı zaman halkın her şeyi başarabileceği "Özal reformları" ile görülmemiş midir? İhracatta hamle, turizmde atılım, sanayide dünya ile rekabet, devlet geri çekildiği oranda gerçekleşmemiş midir? Yarım yüzyılda devletin tam başaramadığı iletişim atılımını, birkaç yıl içinde özel GSM şirketleri gerçekleştirmemiş midir? Rejim tehlikede mi? Buna karşı devletten beklenen hukukun üstünlüğü, adalet, eğitimde çağdaşlık ve güvenlik gibi olgularda, olması gereken düzeye ulaşılamamıştır. Bunun yerine sürekli bir "Rejim tehdit altında" endişesi seslendirilmiştir. "Ġdeolojik eğitim" kitleleri çağdaş uygarlığın sonuçları olan çok sesliliğe, özgürlüklere, evrensel dolaşımdaki sermayeye, özelleştirmelere, globalleşmeye karşı hep ürküntü içinde tutmuştur. Halkın cumhurbaşkanı seçecek olması dolayısıyla, birilerinin yine "Rejim tartıģması" başlattığına tanık olursak şaşırmayalım. Sadece bunların beyinlerinde koşuşan tilkilerin nasıl bir kargaşa yarattığını hatırlayalım. Yeni Türkiye niçin saldırıların odağında? Sevil Nuriyeva Star Gazetesi Bulunduğumuz coğrafyanın tamamında art arda sıra dışı olaylar gelişiyor... Bir yandan Ukrayna nın bölünmesi ve Kırım meselesi, diğer yanda Irak ta ortaya çıkan IŞİD sorunu, ayrıca tam da burnumuzun dibinde Mısır daki sözde cumhurbaşkanlığı seçimi... Tüm bu olup bitenler karşısında Türkiye nin izlediği hassas dış politika, içeride birileri tarafından kasıtlı biçimde farklı yorumlanıyor, hatta iç politika malzemesi bile yapılabiliyor. Nitekim Türkiye deki siyasetçilerin birçoğu maalesef bizzat böyle bir tutum izliyor. Oysa 4

Türkiye nin son yıllarda belirlediği dış politikaya, dış güçlerin odaklandığını görmemek mümkün değil. Sürekli olarak bir zamanlar farklı Türkiye profili vardı gerçeğini yazıyorum. Hatta bu sebeple tepki gösterenler de oluyor. Aslında gerçeğin özü tam da budur. Bir zamanlar farklı Türkiye vardı. ABD nin dikte ettiklerini yerine getiren Türkiye algısıyla, bağımlı siyaset yürütmek zorunda kalan bir Türkiye vardı. Elbette ki bunun aksini arzu eden ve çaba harcayan mefkure sahipleri daima oldu. Lakin bunun aksi politika izlemeye kalkışanlar ya idam edildi ya da darbeye maruz kaldı. Bu Türkiye profili ve dışarıdaki algıda, kendi kaderini kendisi dizayn eden bir tarz yoktu. Fakat Başbakan Erdoğan la birlikte başlayan bir hikaye ile farklı noktalara gelen ecdad mefkuresinin yeniden doğmasına hizmet eden bir Türkiye yeniden küllerinden doğmaya başladı. Bu serüvende herkes kendi rolünü olağanüstü biçimde oynamaya gayret etti ve muazzam şekilde yeni Türkiye kitabı yazılmaya başlandı. *** Son birkaç gündür Irak ta ortaya çıkan IŞİD baskını ve konsolosluktaki Türk vatandaşlarının rehine alınmasını ısrarla dış politika zaafı olarak görmek isteyenler, bu olayları, özellikle Gül- Erdoğan-Davutoğlu başarısızlığı olarak lanse ediyor, durumu kontrol edemiyorlar şeklinde hikayeler uyduruyorlar. Bu kesimin, gelişmelere kendi iç politika menfaatleri yönünden değil de dışarıdan objektif olarak bakabilmelerini çok arzu ederdim. Ne hikmetse Türkiye dışından ve içinden yapılan yorumlarla, dışarıdaki durum arasında ciddi anlamda farklar bulunmaktadır. Zira Türkiye nin bulunduğu coğrafyada boy göstermeye kalkan devletlerin analistleri, basını, araştırmacıları ve sivil toplum temsilcileri daima Lider Erdoğan, stratejist Bakan Davutoğlu, tam bir devlet adamı Gül ve cesur istihbarat baģkanı Fidan gibi ifadeler kullanıyorlar. Oysa yıllar önce Türkiye nin dıģiģleri bakanları, sadece bu ülkeyle yakinen ilgilenen kurum ve devletlerin bürokrat kesimi veya basında dıģ haber servisleri tarafından bilinirdi. Bugün Davutoğlu, mesela Rusya da ortalama her insan tarafından tanınan, Stratejist Bakan olarak nitelenen ve özellikle medeniyet coğrafyası olarak tanımladığımız coğrafyanın tamamında sevilen isimdir. Kitapları en çok satan ve fikirleri üniversitelerde tartışma konusu olarak gündeme taşınan bir devlet adamının, dışarıdakiler tarafından hasetle, içeridekiler tarafındansa düşmanca itibarsızlaştırma çabası bir hüsrandır bence. Sonuna kadar Musul dan çıkmayan, tehditlere rağmen konumunu ve kalesini SAVUNMA anlayışı güden bir dış politika neden bilmiyorum ama ülke içinde daha ziyade iç politika malzemesi olarak yorumlanıyor. Oysa bu duruşu sergileyen ABD ve Rusya olsaydı, Almanya ya da İngiltere olsaydı, bunun adı büyük devlet yaklaşımı olacaktı. Kimse oralarda ne iģimiz vardır diyerek zeka yoksunluğu ortaya koymayacaktı. Oradan hemen çıkılsaydı eminim ki bu sefer, neden Misak-ı Milli sınırlarımızı savunamadık deyip 5

saldırılacaktı. Ne kadar acı aslında... Milli meselelerde bile iç hesaplaģma söz konusuysa, bu vahim bir durumun iģaretidir. Dikkat edilirse hep yeni Türkiye dir aslında saldırının hedefi. Bu Türkiye nin dıģarıdaki yüzlerini gözden düģürme, baģarısız gösterme gayreti sadece bu isimlere yönelik değil, aslında Türkiye nin baģarısına yöneliktir. Her fırsatta tüm sorunların üstesinden gelen, coğrafyada her zeminde sözü duyulan saygıdeğer bir Türkiye profilini dizayn eden isimlere acaba neden fazlasıyla yükleniliyor? Neden bu imajın zedelenmesine gayret ediliyor? Herkesin saygı duyduğu, her platformda mesajları dikkata alınan bir dış politika ustası neden hedef gösteriliyor? Bence asıl mesele, bu soruların cevabında gizli... Zamanında Osmanlı gibi muazzam adil bir devletin çöktürülmek istenmesinin sebepleri ne idiyse, bugün yeni Türkiye ye saldırı nedenleridir odur. Zamanında İslam bayraktarı büyük bir devletin temel taşlarını oluşturan mefkure taşıyıcısı bilgelere ve devlet adamlarına yönelik operasyon ne idiyse, aynı tefekkürden bakanlara saldırı nedenleri odur. Bunu gören milli ferasetin sahibi olan büyük milletin hikayesini bitirmeye gayret edenlere inat, tavrını doğru belirlemesi sadece Türkiye nin değil tarihin seyrini değiştirecektir. DıĢ politikada sorun çok ama... Eser KarakaĢ Star Gazetesi Bugün Pazartesi, normal olarak ekonomi yazmam gerekiyor ama bütün Türkiye Ortadoğu yu, Musul u, rehin tutulan vatandaşlarımızı konuşurken (yazıyı Pazar sabahı yazıyorum) yetersiz ama olumlu büyümeden, artan ihracattan bahsetmek de biraz yersiz kaçabilir galiba, bu nedenden de uzmanlık alanım olmayan dış politika konusunda bir-iki şey söylemek istiyorum, beni bağıģlayın. 2014 Haziran ında Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin dış politikada çok başarılı olduğunu söylemek çok kolay değil ama kendi çapımda gözlemlediğim sorunlara parmak basarken yazımın sonunda da bir ama kısmı açmam Ģart. AB ile işler iyi gitmiyor, müzakerelere bizimle aşağı yukarı aynı zamanda hatta biraz daha sonra başlayan Hırvatistan tam üye oldu, biz hala ancak bir dosyayı geçici olarak kapatabildik, bu durumdan Merkel i, Kıbrıs ı, Fransa yı sorumlu tutabiliriz ama bu bakış bize çok katkı yapmaz, önemli olan bizim nerede hatalar yaptığımızı görmektir, bu tavır daha yapıcıdır. ABD ile de işler galiba çok iyi değil, etrafta çok sayıda karine mevcut. Son dönemin en atak, en çarpıcı hamleleri Ortadoğu da yapıldı ama hem Suriye ile, hem Irak ile, hem İsrail ile, hem Mısır ile sorunlar ortada, bu manzaraya bakıp kısa vadede Ortadoğu politikaları için de başarılı demek çok kolay değil. Tüm bunları alt alta yazdığınızda da ortaya çıkan global dış politika manzarası çok sevimli gözükmüyor, sadece AB ve ABD ile araya konan mesafe yeter, unutmayalım, bu iki siyasi 6

coğrafya, AB artı ABD, tüm dünya üretiminin yarısından fazlasını temsil ediyorlar; artan ihracatın, dolayısıyla da son çeyrekte yaşanan büyümenin altında da AB nin bir parça dahi olsa toparlanmış olması ve bu coğrafyaya artan ihracatımız yatıyor. AB ve ABD nin temsil ettiği, kimse mükemmel değildir ama dünyanın en ileri hukuk devleti ve demokrasi ilkeleri de iģin cabası. Buraya kadar işin olumsuz yanını gördük. Ancak meselenin bir de, yukarıda belirttiğim gibi ama sı var. Öğretim üyeliğinden gelen bir DıĢiĢleri Bakanı nın, sonuçları şöyle ya da böyle, doğru ya da yanlış, hükümetin de genel desteğiyle bir dış politika yönü belirlemiş olması yani DıĢiĢleri politikaları devlet politikalarıdır, hükümetler yani demokrasi yönlendiremez saçmalığından vazgeçilmiş olması baģlı baģına bir terakkidir, bunu unutmayalım, bir kenara yazalım. Ġkinci önemli nokta benim de eleştirdiğim Davutoğlu politikalarına alternatif olarak ileri sürülen dış politika görüşlerinin küflenmiş soğuk savaş dönemi politikalarından, 30 lu yıllarda dünya büyük bir savaģa giderken belki anlamlı olan Yurtta sulh, dünyada sulh politikasından hiç farklı olmayışı. Daha 1926 da yani seksen sekiz sene önce bir nedenden çekildiğimiz Musul da, 1917 de büyük bir imar hamlesi sonrası (bakınız Falih Rıfkı Atay, AteĢ ve GüneĢ, 1918) çıktığımız Gazze de Türkiye nin dıģ politika olarak söyleyecek mutlaka sözü olmalı, buralara karıģmayalım saçmalığı artık geride kalmalı, kalıyor zaten, bu da çok olumlu bir geliģme, bu bölgelerde aktif olmak illaki de emperyal bir özlem olarak görülmemeli. Ancak, dış politika da, muhtemelen, pek anlamıyorum, biraz matematiğe benziyor, bir amaç fonksiyonunuz ve beraberinde bu maksimizasyon işlemi için kullanacağınız enstrümanlarınız olacak galiba. Türkiye nin de nihai amaç fonksiyonu yani hedefi refah, özgürlük ve güvenlik olacağına göre bu üçlünün, bu trilojinin kurumsal şekli AB dir, yani dış politikanın amaç fonksiyonu, benim kişisel görüşümdür, AB ye tam üyelik iken, diğer hedefler enstrüman olarak kullanılmalı galiba. Temel hedef, amaç fonksiyonu AB ise iç hukuksal yapılanmamızın bu hedefe uygun, Avrupa başkentlerinden bağımsız olarak çoktan düzenlenmiş olması gerekiyor. DıĢ politikada tökezlenmeler var ise muhtemelen bunun kökeni iç politikada hukuk devleti hedefindeki, mesela yeni anayasada gecikmeler olmalı; aslında, zaten, dıģ-iç politika ayırımı da eski bir ayırım herhalde, iç politikada hukuk devleti ideallerinde aksamalar olan, darbe anayasaları ile yönetilen ülkelerin dıģ politikada kalıcı baģarılara imza atması da kolay değil. İç (!) politikada kürt meselesini, alevi meselesini kurumsal ve kalıcı bir biçimde çözmüş olsa idik bugün Ortadoğu denklemlerinde çok daha güçlü olabilirdik muhtemelen. 7

CHP milletvekillerinin IġĠD iddiaları Ceren Kenar Türkiye Gazetesi Uluslararası meseleler de, Türkiye'de son zamanlarda iyice derinleşen ve hırçınlaşan kutuplaşmadan payını alıyor. Dış politikanın iç kamuoyunda serbestçe tartışılması bir demokrasi göstergesidir. On yıllar boyunca Türkiye'de, Kıbrıs meselesinde, Ermeni sorununda, Yunanistan ile ilişkilerinde, Kürt politikasında askerî vesayetten farklılaşan görüşlerin nasıl susturulduğu, bu görüşlerin sahiplerinin ciddi baskılarla karşılaştığı göz önüne alınırsa, bugün içinde bulunduğumuz durumun farklılığı anlaşılır. Fakat dış politikaya iç politika lensi ile bakmak farklı bir durum. Dış politika meselelerini iç siyasetteki pozisyona göre eğip bükmek, sadece etrafımızda olan bitenle ilgili algımızı çarpıtmakla kalmıyor, aynı zamanda etkin bir dış politika geliştirmenin önünde engel teşkil ediyor. Irak Şam İslam Devleti'nin Musul'daki konsolosluğumuzu rehin alması sonucu doğal olarak tüm gözler bu örgüte çevrildi. Birçok fantastik teori birbiri ardına sıralandı. IŞİD'in Geziciler ile ortak bir amacı olduğu veya Gülen cemaati tarafından desteklendiği gibi iddialar dile getirildi. Bu iddiaların gerçek dışılığı ayan beyan ortada olduğu için, üzerinde konuşma ihtiyacı duymuyorum. Ancak en az bu iddialar kadar saçma bir görüş daha var. Ve ne yazık ki bu görüşün Türkiye'de alıcısı çok. AK Parti'nin IŞİD'e destek verdiği, hatta ve hatta IŞİD'le organik ilişkisi olduğuna dair tezler birçok anaakım gazeteci tarafından mutlak gerçekmiş gibi yazıldı. AK Parti'ye muhalif kesimlerin de bu iddiaya gerçekten inandığını gözlemlemek mümkün. Gelin görün ki, destekçileri arasında mutlak doğru ve kesin olarak savunulan bu argümanı desteklemek için ortaya konulan delillerin hepsi sahte. Güya eski İçişleri Bakanı Muammer Güler imzalı, mücahidleri destekleme talimatı içeren sahte bir belge dolaşıyor ve bu desteğe kanıt olarak sunuluyor. Bilal Erdoğan'ın Türkiye'de bir kebapçıda, lokantanın sahipleri ile çektirdiği bir fotoğraf Erdoğan'ın IŞİD üyeleri ile buluşması olarak takdim ediliyor. Özellikle sosyal medya bu tür manipülasyonların sık gerçekleştiği bir mecra deyip, geçebiliriz. Lakin geçemeyeceğimiz ve üzerinde ciddi bir şekilde düşünmemiz gereken başka bir manipülasyon kaynağı var. Bu ülkenin ana muhalefet partisinin üyeleri, sorumsuz bir tavırla bu manipülasyonları dile getirerek bu saçma iddialara ciddiyet atfediyor ve bir propagandanın parçası oluyor. CHP İstanbul Milletvekili İhsan Özkes'in, Diyanet İşleri Başkanlığının ve Türkiye Diyanet Vakfının Suriye ye toplanan insani yardımları bölgedeki terör örgütlerine gönderdiği, bu sayede IŞİD ve El Nusra gibi terör örgütlerinin gelişmesine neden olduğu, IŞİD militanlarının Diyanet yurtlarında kaldığı yönündeki iddiaları Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından sert bir şekilde yalanlandı. CHP Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu ise Türkiye ile IŞİD arasında bir petrol anlaşması olduğunu iddia etti. Ediboğlu'nun iddiasına göre 800 milyon dolarlık bir petrol ticareti var. IŞİD Hatay, Kilis, Urfa ve Gaziantep'te boru hattı çekmiş, Ediboğlu'nun iddiasına göre. Ediboğlu'nun bu iddialarına dayanak olarak gösterdiği bir tane fotoğraf, belge, tanıklık yok. Sadece iddia var ortada. Böylesi büyük bir petrol ticareti olacak ve o bölgede aktif olarak çalışan Türk veya yabancı bir tane gazeteci bunu haber yapmayacak. Bölge sakinleri böylesi büyük bir operasyonu belgelemeyecek. Ve bunu sadece Ediboğlu keşfedecek. Epey ilginç. 8

Daha da ilginç olan Türkiye'nin anaakım medyasının bu iddiadan başka bir şey ifade etmeyen ve bir iddia olarak bile epey saçma ve sürreal olan beyanı sorgusuz sualsiz gerçekmiş gibi yansıtması. Taraf gazetesinin flaş iddia olarak Ediboğlu'na yer verdiği haberde, Ediboğlu'nun beyanı dışında bu iddiayı güçlendirecek bir tane veri yok. Taraf gazetesinden haberi alan diğer medya kurumları da bu olayı soruşturmak yerine, Ediboğlu'nun ifadelerine doğru muamelesi yapmayı tercih ediyor. Oysaki basit bir Google araması bu fantastik iddianın Ediboğlu'nun ilk incisi olmadığını gösteriyor. Ediboğlu bundan önce Türkiye'de tedavi edilen 62,000 Suriyeli yaralıdan, 15.600'nün organlarının alındığını ve vücutlarının gömülmek üzere Suriye'ye geri yollandığını iddia etmiş. Ediboğlu bir soru önergesi verip Hatay ın toplam yüzölçümünün yarısından fazlasının yabancılara satılmış olduğunu iddia etmiş ve bu satışlar sonucunda Hatay'ın ikinci bir Filistin olmaya aday olup olmadığını sormuş. Reyhanlı'da okulların cephaneliğe dönüştürüldüğü ve Hatay'ın her tarafının bombalarla çevrildiği iddiası yine Ediboğlu'ndan geliyor. Suriye rejimi tarafından düşürülen Türk uçağı konusunda bütün dünya kamuoyunun bihaber olduğu bir iddiayı yine sadece Ediboğlu biliyor Ediboğlu, düşürülen Türk uçağının yazılım ve kodlarının Suriye den kaçırılan MIG 21 ile değiştirildiğini öne sürmüş: 10 gün önce Lübnan a kaçırılan bir Suriye uçağı vardı. O uçağın Tel Aviv e götürüldüğü, şifrelerinin orada çözüldüğü, bilgisayar şifreleri çözülen bu uçağın İncirlik e getirildiği ve kodlarının, şifrelerinin bizim uçağa aktarıldığı, onun Suriye de bir Suriye uçağı gibi algılanacağı varsayılmış ve o şekilde gönderilmiş. Burada F-4 uçağına aktarılmış. Bu iddia da Suriye de konuşuluyor demiş bu konuda. "Yeni NATO ve özelleştirilmiş savaş: Suriye örneği" sempozyumunda konuşan Ediboğlu'nun bölge siyasetine dair epey renkli görüşleri var, bu sempozyumda şunları söylemiş: NATO'nun Gladiyo gibi illegal örgütler kurarak Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin oluşturulmasına zemin hazırladığını ve PKK'ya silah yardımları yaparak bölgenin siyasi, sosyal ve ekonomik yapısını kendi planları doğrultusunda şekillendirmeye çalışıyor. Ediboğlu'nun bu 'çığır açan' görüşleri sadece bölge politikası üzerine değil. Kendisi ekonomi alanında dönen komplolara da epey hakim. Ediboğlu, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ın cevaplaması istemiyle TBMM Başkanlığına sunduğu soru önergesinde, Türkiye nin ekonomik gücü kimin kontrolünde ve elindedir? Merkez Bankası nın yüzde 19.12'lik sermayesini oluşturan ve bazı gerçek ve tüzel kişilere ait olduğu belirtilen D sınıfı hisselerinin kime ait olduğu halktan neden gizlenmektedir? Şimdi bu ortaklık yapısından hareket edildiğinde Merkez Bankası na milli denmesi doğru mudur? diye soruyor. Ediboğlu'nun bu fantastik teorilerini örneklerle arttırmak mümkün. Bu görüşlerin Ediboğlu'nun bireysel kanaati mi yoksa parti görüşü mü olduğunu CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu'na sordum. İster parti görüşü olsun, ister sadece milletvekillerinin bireysel görüşleri olsun, bunlar medyada çıkan iddialar ve biz bunları parti olarak da gündeme getirdik şeklinde cevap verdi Loğoğlu. Kendisine bu iddiaları dile getiren medya kaynaklarının Lübnan Hizbullah'ı, Suriye rejim medyası ve İran ajansları gibi propaganda amaçlı yayın yapan organlar olduğunu, bunun parti açısından sorun oluşturup oluşturmadığını sordum. Hayır sorun olarak görmüyoruz, bu organları siz propaganda olarak görüyorsunuz. Sizi tenzih ederim ama yandaş medya da propaganda faaliyeti yapıyor diye cevap verdi. 9

Muhalefet partisinin en temel işinin hükümeti eleştirmek olduğunu ancak bu eleştirilerde CHP'nin Esad tarafına düştüğü yönünde bir algı olduğunu söyledim Loğoğlu'na, buna son derece sert bir şekilde itiraz etti ve CHP hem Baykal zamanında, hem de Kılıçdaroğlu zamanında Esad'ın zalim bir diktatör olduğunu söyledi. Esad'ın kendi halkını katleden bir diktatör olduğunu düşünüyoruz şeklinde cevap verdi. "Peki Esad'ı ziyaret eden CHP heyetleri" diye sordum, Loğoğlu, Esad'ı ilk ziyaret eden heyetin amacının Suriye'de yaşananları tüm taraflardan öğrenmek ve gerçek yüzünü görmek amacı ile gittiğini, ikinci heyetin ise rehin tutulan gazetecileri kurtarma amacıyla gittiğini söyledi. Meclis konuşmalarında Esad'ı öven, Suriye ordusunun muhaliflere karşı mücadelesini Türkiye'deki Kurtuluş Savaşına benzeten CHP milletvekilleri olduğunu söylediğimde ise Loğoğlu, bu görüşlerin partiyi bağlamadığını ve bireysel kanaatler olduğunu söyledi. ORTADOĞU GÜNDEMĠ IġĠD Telafer'e girdi AA Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) terör örgütü üyelerinin, Musul'un Türkmenlerin yoğun yaşadığı Telafer ilçesine girdiği bildirildi. AA muhabirinin Türkmen kaynaklarından aldığı bilgiye göre, Telafer'e gün boyu havan toplarıyla saldıran IŞİD üyeleri, ilçenin Şii Türkmenlerin yaşadığı mahallelerine girdi. Telafer'in yerel polis gücü ve halkı ile örgüt üyeleri arasındaki çatışma sürüyor. Çatışmalarda çok sayıda sivil öldü ve birçok kişi yaralandı. Elektrik ve su verilemeyen ilçe, IŞİD üyelerince abluka altında tutuluyor. Bu arada dün Telafer'de kanaat önderleriyle görüşen peşmergenin yardım önerisinde bulunduğu, Türkmenlerin ise yaşadıkları yerleri kendi imkanlarıyla savunmaya kararlı olduklarını ifade ettiği ancak yoğun çatışmalar ve sivil kayıplar üzerine Türkmenlerin yardım çağrısında bulunduğu öğrenildi. Peşmerge ile Türkmenler arasında yardım konusundaki görüşmelerin sürdüğü belirtildi. Arap Birliği Irak için toplandı Dünya Bülteni Arap Birliği'nin Kahire'deki merkezinde, Arap ülkelerin daimi temsilciler olağanüstü toplantıda bir araya geldi. Toplantı da Irak taki son gelişmelerin ele alınacağı bildirildi. Ayrıca Kuveyt zirvesindeki Lübnan ordusuna destek verilmesi kararlarının uygulanması konusu da konuşulacak. Bu arada Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil El Arabi, toplantı başlamadan önce Irak Dışişleri 10

Bakanı ile ülkedeki son gelişmeler konusunda bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. El Arabi ayrıca önümüzdeki günlerde Arap ülkeleri dışişleri bakanlarının Suudi Arabistan ın Cidde şehrinde Irak taki son gelişmeleri konusunda toplanacağını açıkladı. Arap Birliği toplantısında ayrıca Lübnan ordusundan askeri bir heyet de katıldı. Ġsrail ordusu Halil kentini güvenlik kordonu altına aldı AA İsrail radyosunda geçen habere göre, İsrail güvenlik güçlerinin, kaçırıldığı iddia edilen 3 kayıp Yahudi yerleşimcinin bulunması amacıyla Batı Şeria'nın güneyindeki Halil kentini güvenlik kordonu altına aldığı belirtildi. Halil kentindeki kayıp İsraillilerin bulunması çalışmasına devam edilirken, arama esnasında çok sayıda Filistinli gözaltına alındı. Öte yandan, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Kurulu sekreteri Yasir Abdo Rabbo, "Filistin'in Sesi" radyosuna yaptığı açıklamada, "İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu'nun kaybolan vatandaşlar ile ilgili yaptığı açıklamalarla, yeni kurulan Filistin Uzlaşı hükümetini Uluslararası kamuoyunda sorumlu tutmaya çalışıyor" dedi. İsrailli yerleşimcilerin yaptıkları hukuksuz uygulamalar nedeniyle hükümetin yerleşimcilere koruma sağladığını ve onlardan dolayı kendisini sorumlu tutmadığını belirten Rabbo, Filistin Uzlaşı hükümetinin sorumlu tutulamaması gereken olaydan dolayı sorumlu tutulmaya çalışıldığını kaydetti. Ġsrail ordusu Golan'dan yüzlerce askeri El-Halil'e kaydırıyor Görgü tanıklarından alınan bilgiye göre, İsrail güvenlik güçleri, kaçırıldığı iddia edilen kayıp 3 Yahudi yerleşimci için sabah saatlerinde Batı Şeria'nın El-Halil kentini güvenlik kordonu altına almasından sonra evlere baskın yapmaya devam ediyor. Kentteki evlere operasyon düzenleyen İsrail askerlerinin, bütün evleri didik aradığı belirtildi. Filistin Meclis BaĢkanı Duveyk gözaltında İsrail askerleri, Filistin Meclis Başkanı Aziz Duveyk'i Batı Şeria'nın güneyinde bulunan el- Halil kentindeki evinde gözaltına aldı. Gece yarısından sonra evin çevresini sararak baskın düzenleyen ve ikamette arama yapan İsrailaskerleri, Duveyk'i gözaltına aldı. Onlarca İsrail askeri tarafından gözaltına alınan Duveyk, 2006 yılında Hamas'ın seçimleri kazanmasından beri Meclis Başkanlığı görevini yürütüyor. Duveyk, İsrail askerleri tarafından daha önce de birkaç kez gözaltına alınmıştı. 11

Refah Kapısı Filistinli umre yolcuları için açıldı Dünya Bülteni Mısır'ın Refah Sınır Kapısı'nı umre ziyaretçileri için açmasının ardından 443 Filistinli Gazze'den ayrıldı. Gazze'deki Sınır Kapıları İdaresi Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada, "443 Filistinli umre yolcusu, Refah Kapısı'ndan geçerek Gazze'den ayrıldı ancak Mısır yönetimi, herhangi bir sebep göstermeden 12 umre ziyaretçisinin geçişine izin vermedi" ifadesine yer verildi. Mısır yönetimi, 3 Temmuz 2013'teki askeri darbenin ardından, İsrail'in ablukası nedeniyle Gazze'nin dünyayla tek bağlantı noktası durumundaki Refah Sınır Kapısı'ndan geçişlere, istisnai durumlarda ve süre sınırlaması koyarak izin veriyor. Irak'taki kriz, Kürtler için bağımsızlık fırsatı - Michael Binyon, Times İngiltere'de yayımlanan Times gazetesi, 'Kuzey Irak'taki şiddet ve kargaşa ortamının Kürtlere bir anda, tam bağımsızlıklarına kavuşma ve asırlık rüyaları olan Kürdistan devletini kurma fırsatı sunduğunu' yazdı. Kürtlerin hızla, zengin petrol yataklarının bulunduğu ve gelecekteki başkentleri olarak gördüğü Kerkük'ün denetimini ele geçirdiği belirtilen yazıda, "Güçlü Kürt ordusu Peşmerge, güneye ilerleyen Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünden gelebilecek bir saldırıyı püskürtmeye hazır" deniyor. Michael Binyon imzalı analiz şöyle devam ediyor: "Şiilerin hâkimiyetindeki, bocalayan Nuri el Maliki hükümeti, artık hiçbir şekilde Kürtlere otoritesini dayatacak ve açık piyasada petrol satmasını engelleyebilecek durumda değil." 'Türkiye için istikrar unsuru' "Kürtlerin eski, güçlü düşmanı Türkiye, Kürdistan'ı şimdi yaşamsal önemde bir istikrar tamponu ve potansiyel bir ekonomik ve siyasi müttefik olarak görüyor." "Erbil'deki birçok kişi Başbakan Neçirvan Barzani'den IŞİD'in zaferi ve Bağdat'taki panik halinden yararlanarak, eski Osmanlı topraklarında İngilizler ve Fransızlar tarafından çizilen sınırları yeniden belirlemesini ve Irak devletinden ayrıldıklarını ilan etmesini istiyor." "Bu kişiler, Batı yatırımlarıyla güçlenen ekonomisi, siyasi istikrarıyla Kürdistan'ın kendisini rahatlıkla savunabileceğine ve Batı tarafından bir ılımlılık vahası olarak kabul göreceklerini savunuyor." "Bununla birlikte böyle bir adım riskli olur. Maliki Hükümeti ayakta. Binlerce Şii savaşçı Maliki'nin yardım çağrısına olumlu yanıt verdi. Bir İranlı generalin Irak ordusunu seferber etmek için Bağdat'a geldiği söyleniyor. Amerikalılar yardım önerdi ve bölgeye savaş gemileri gönderiyor. Kürtlerin, Irak hükümetinin doğrudan petrol ihraçlarını engelleme girişimlerini 12

durdurabileceği beklentisi de boşa çıkabilir. Dünya petrol pazarları davalardan çekiniyor ve iki tanker dolusu Kuzey Irak petrolüne alıcı bulunmadı." "Ne Bağdat ne de IŞİD ve diğer cihatçı gruplar dahil Iraklı Sünniler, Kürtlerin bağımsızlığını kabul etmeye hazır. Kürt liderlerin kaybedebileceği çok şey var. Cihatçılarla savaşmak ve Bağdat'a meydan okumak bölgenin istikrarını tehlikeye atabilir. İzlenecek olası politika iki tarafın da zayıflaması umuduyla cihatçılar ve Bağdat'la çatışmaya girmekten kaçınmak olabilir." Ortak düģman - Ian Black, Guardian Guardian yazarı Ian Black, "ortak düşmanın" cihatçı militanları durdurma arayışında İran ve Amerika Birleşik Devletleri'ni birleştirdiğini belirtiyor. Yazar şöyle diyor: "İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Cumartesi günü IŞİD'in zaferinden kaygı duyduklarını ve militanların ilerleyişini durdurmak için Amerika'ya işbirliği yapabileceklerini söyledi. Ancak ertesi gün daha İran Dışişleri Bakanlığı'ndan ihtiyatlı bir açıklama yapıldı, herhangi bir dış müdahalenin krizi daha da karmaşık bir hale getirebileceği belirtilerek "İran'ın terörizm ve aşırılıkla mücadele edecek gücü ve hazırlığı vardır" denildi. "Amerika Birleşik Devletleri'nin krize tepkisi daha şeffaf ancak kestirilmesi daha güç oldu. Başkan Barack Obama'nın bölgeye uçak gemisi gönderme kararı bunu askeri birliklerin izleyeceği anlamına gelmiyor. Irak'a Amerikan askerleri göndermek, Suriye'deki kimyasal saldırı örneğinde olduğu gibi, Orta Doğu'da yeni krizlere saplanıp kalmak istemeyen Obama'nın kendi "kırmızı çizgileri" ve ABD'nin itibarı tehlikedeyken bile, düşünülemeyecek bir şey gibi görünüyor." Blair'e tepki- Robert Fisk, Independent Independent yazarı Robert Fisk, "Irak'taki krizi biz yaratmadık. Krizin nedeni geçen yıl Suriye'ye müdahale edilmemesi" diyen eski İngiltere Başbakanı Tony Blair için "Ne şanslıyız ki Obama Tony Blair gibilerini dinlemiyor" diyor. Guardian'ın başyazısında da Blair'in sözleri eleştiriliyor: "İşgalin Irak'la, Irak'ın zor durumda olmasıyla ya da komşularına tehdit oluşturmasıyla çok fazla ilgisi yoktu. Mesele daha çok İran devrimiyle başlayan ve ikiz kulelerle zirveye çıkan yenilgilerle dolu yıllardan sonra Amerika'nın ezici bir güç gösterisine ihtiyacı olmasından ibaretti. Blair bundan hiç söz etmiyor. İşgalciler, oradayken ortaya çıkmasına katkıda bulundukları sorunların çözümü için daha fazlasını yapabilirlerdi. Aksi şekilde bu sorunları daha da büyüttüler. Bugün bu noktada olmamızın sebebi bu." 13

Irak'ta ABD-Ġran iģbirliği - BBC Amerikalı bir yetkili BBC'ye, Washington'ın Irak'taki krizle ilgili olarak İran'la doğrudan görüşmeler yapmayı düşündüğünü açıkladı. ABD Başkanı Barack Obama, El Kaide ile bağlantılı Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün Kuzey'de Musul dahil bir dizi kent ve kasabayı ele geçirmesinden sonra Irak konusunda atılabilecek adımları değerlendiriyor. Bu arada Amerikan Yönetimi, Sünni militanlar tarafından internette yayımlanan ve Iraklı askerler olduğu belirtilen kişilerin katlini gösteren "dehşet verici" fotoğrafları kınadı. Fotoğraflarda sivil kıyafetli askerlerin IŞİD militanlarınca silah zoru ile götürülüşleri ve kazılan hendeklere yüzükoyun yatırılıp infaz edilişleri yer alıyor. Irak ordusu fotoğrafların gerçek olduğunu açıkladı. Ancak fotoğrafların gerçekliği bağımsız kaynaklarca henüz doğrulanmış değil. Kuzey Irak'ta bulunan BBC muhabiri Jim Muir'e göre fotoğrafların gerçek olduğunun kesinleşmesi durumunda bu olay, ABD'nin Irak'ı işgal ettiği 2003'ten sonra, en fazla can kaybı olarak kayıtlara geçecek. Saldırı, Irak Hükümeti'nin "IŞİD'den inisiyatifi geri aldığı" yolundaki açıklamasından sonra ortaya çıktı. ABD ile İran arasındaki görüşmelerin bu hafta bile başlayabileceği belirtiliyor. İki ülkenin temsilcileri İran'ın nükleer faaliyetleriyle ilgili görüşmeler kapsamında Viyana'da bir araya gelecek. ABD donanmasına ait uçak gemisi USS George HW Bush, iki savaş gemisiyle birlikte Körfez'e sevk ediliyor. ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, onlarca savaş uçağı taşıyan USS George HW Bush savaş gemisinin Kuzey Arabistan Denizi nden bölgeye gitmesini istedi. Körfeze sevkedilen savaş gemisine güdümlü füze taşıyan USS Philippine Sea ile USS Truxtun un da eşlik ettiği bildirildi. Öte yandan, İran, Irak taki radikal İslamcı silahlı Sünni gruplara karşı Bağdat yönetimine yardımcı olabileceğini açıkladı. ABD Başkanı Obama, Irak konusunda askeri bir adım atıp atmayacağına ilişkin karar almasının birkaç gün sürebileceğini söylüyor, ancak asker sevkinin söz konusu olmadığını sıklıkla vurguluyor. Obama, "Iraklılar'ın birbirleri ile beraber çalışmak konusunda bizlere güvence veren siyasi bir planının yokluğunda ABD askeri bir adım atmayacaktır" dedi. Obama "Irak'a savaşmaya ABD birliklerini tekrar yollamayacağız, ancak ulusal güvenlik ekibime Irak güvenlik güçlerini destekleyebilecek bir dizi başka seçenekler hazırlamasını söyledim" diye konuştu. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ise aşırılık yanlısı Sünni militanlarla mücadelesinde Irak hükümetine yardıma hazır olduklarını söyledi. Ancak Ruhani İran'ın Irak hükümet güçlerinin savunmasını güçlendirmek için asker gönderdiği iddialarını reddetti. Ruhani ayrıca şu ana dek 14

Irak hükümetinin İran'dan yardım istemediğini vurguladı. Ruhani ayrıca IŞİD'le mücadelede ABD'yle işbirliği yapma ihtimalini de tamamen reddetmedi. Öte yandan Iraklı Şiilerin en etkin dini lideri Büyük Ayetullah Ali Sistani, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) militanlarına karşı silahlanma çağrısında bulundu. Ortadoğu daki geliģmeler ve Türkiye Soli Özel Haberturk Gazetesi SURIYE ve Irak ta olup bitenlerin ne anlama geldiği konusunda herkesin kendine göre bir bakış açısı ve değerlendirmesi olacaktır. Konuya bir nebze hâkim olanlar işin tarihsel boyutuna mutlaka değinmek gereği de duyuyorlar. Bundan sonrası ise uluslararası ilişkileri nasıl değerlendirdiğiniz, nesnel unsurlara mı kendi kafanızdaki çerçeveye göre mi hüküm verdiğinizle ilgilidir. Kendi hesabıma olayların tarihselliğini gayet tabii kabul ediyorum. 1916 da imzalanmış Sykes-Picot anlaşmasının bugünün şifrelerini taşıdığı kanısında değilim. 1920 de bugünkü siyasi coğrafyayı çizen San Remo Konferansı ndaki büyük güçlerin günümüz gelişmelerini öngördükleri ve ona göre tedbirler aldıkları yaklaşımınıysa tarih dışı bir fantezi olarak değerlendiriyorum. Benzer şekilde Soğuk Savaş ı kazanmış olsa bile dış politika tarihi fiyaskolarla dolu. ABD ye ilahi veya kadir-i mutlak kimlik veya güç atfetmiyorum. 10 yıl savaştığı Vietnam dan yenik ayrılan, Körfez güvenliğini emanet ettiği Iran da devrimin gelişini öngöremeyen, hareketlilik başladığında da bunu engelleyemeyen bir güçten bahsediyoruz. ABD, 11 Eylül saldırılarının ardından izlediği politikayla sadece prestijini ve hegemonik meşruiyetini yitirmekle kalmadı, gücünden de çok şey kaybetti. Bu son fiyaskonun sorumluları olan Yeni Muhafazakârlar çeşitli kuruluşlarda seslerini çıkarmaya devam etseler de siyaseten etkileri erimiş durumda. Dolayısıyla, tarihsel misyonu Amerikan gücünü ve prestijini restore etmek olan, bunun için de ABD nin dünyadaki gelişmelere daha az müdahale etmesini isteyen Obama yönetiminin bu grup tarafından kuşatıldığını da sanmıyorum. Buna karşılık Obama yönetiminin daha içe dönük bir Amerikan duruşuna en uygun dış politikayı tanımlamakta ve daha da önemlisi uygulamakta sıkıntı çektiğinin farkındayım. Bush yönetimi, küstahlık ve saldırganlığıyla ABD nin dünya ile ilişkilerine zarar vermişti. Bugünse Amerikan dış politikası Obama yönetiminin tutarsızlıklarından, acemice dış politika uygulamalarından darbe alıyor. Suriye deki felaketin sürmesinin yol açabileceği bölgesel yapısal sorunlar Obama yönetimi tarafından pek dikkate alınmadı. Olayın Suriye sınırları içinde denetlenebileceğine inanmayı yönetim tercih etti. IŞID in 1 yılı aşkın süredir Rakka yı, 6 aydır Felluce ve Ramadi yi kontrol ediyor olması da Obama yönetimini telaşlandırmadı. Maliki yönetiminin Sünnilere yönelik dışlayıcı politikalarının hatta diğer Şii gruplarla ilişkilerinin iyice bozulmasının sonuçlarıyla ilgilenmedi. Ulusaşırı terörizmi, hele de bunun en nihilist, şiddet müptelası çeşidini ulusal 15

güvenliğin en önemli gündem maddesi ilan eden bir ülke açısından anlaşılır gibi değil. Bunun bilerek yapıldığını iddia edenler mutlaka vardır. Ama eldeki bilgiler asıl meselenin Obama nın kayıtsızlığı olduğu tezine destek veriyor. Sonuçta Amerikan politikası kokusu uzun vadede ortaya çıkacak daha derin bir istikrarsızlık ortamına çanak tutarak yanlış bir politika izledi. Irak ta Saddam ı devirmekle yetinmeyip Irak devletini de çökertenlerin bugün Iraklılara Kaosunuzu aranızda çözün demelerinde ciddi bir ahlaki sorun da görüyorum. ABD buralardan uzakta ve istihbaratı doğru çalıştığı takdirde Suriye ve Irak taki vahşetin kendisine yönelik bir eyleme dönüşmesini engelleyebilir. Bu bakımdan rahat. Yaptığı hataların maliyetinin önemli bir kısmını kendisi ödemek zorunda kalmayacak. Halbuki Arap isyanlarının yarattığı heyecanla ihtiyatı bir kenara atarak, anlamadığı daha doğrusu ehil şekilde değerlendirmekten aciz olduğu Ortadoğu siyasetine bodoslama dalan Türkiye nin böyle bir lüksü yok. Ülkeyi yönetenlerin ve onlara akıl verenlerin bu gerçeği nihayet anladıklarını varsaymak ise bugünkü halde kolay değil. Arap Baharı nın çöküģü, El Kaide nin yükseliģi Ġhsan Bal Haberturk Gazetesi USAME bin Ladin in Mayıs 2011 de öldürülmesinden sonra Analist Dergisi nin Haziran sayısı için Asıl ĠĢ Bin Ladin DüĢüncesini Öldürmek başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Gündemin terör üzerine yoğunlaştığı bugünlerde aynı konu üzerine kalem oynatmak istiyorum. Terör hangi başlık altında olursa olsun (etnik, dini, ideolojik) bir amaca ulaģmak için meģru olmayan Ģiddetin kuralsızca, acımasızca ve fütursuzca kullanılması olarak tanımlanır. Eylemi icra edenlerin zihin dünyalarında her zaman bir motivasyon ve çeģitli gerekçeler mutlaka vardır. Boko Haram, IġĠD, Anders Breivik, PKK ya da baģkaları... Kim olursa olsun bu durum hiç değişmez. Bugünlerde ise IġĠD gündemin üst sıralarını işgal ediyor. IġĠD, konsolosluk baskınından Suriye de ġii infazlarına kadar geniģ bir yelpazede pek çok ölümcül eylem gerçekleģtiren bir terör örgütü. Dini kavramları suiistimal ederek faaliyetlerini cihat olarak nitelendirmesi ise sonucu değiştirmiyor. KAVRAM KARMAġASI İçinde bulunduğumuz karmaşa ve çelişkiler dönemini doğru okuyabilmek için kavramları yerli yerinde kullanmak hayati öneme sahip. Zira Türkiye ye sığınan Tarık el-haģimi nin Irak taki gelişmeleri Arap Baharı ndan iktibasla Irak Baharı olarak nitelemesi, kavram karmaģasının boyutlarını gösteriyor. Oysa Arap Baharı, Tunuslu seyyar satıcı Muhammed Buazizi nin despot yönetime karşı kendini ateşe vermesiyle başlayan ve sonrasında Arap sokaklarına yayılan hak arayıģının 16

karģılığıydı. Bu kıvılcım onur, hak ve özgürlük gibi değerler etrafında farklı mezhep ve ideolojiye sahip milyonlarca insanı el ele sokaklara çıkarmıştı. Sokak olayları, mağdurun ve ezilenin otoriter yönetimlere karşı direnişini simgeliyordu ve Tunus tan başlamak üzere bölge rejimlerini bir bir etkisi altına almaktaydı. DireniĢin ana stratejisi, sistematik terör eylemlerine nazaran tam aksi istikamette geliģti. Öyle ki birçok siyaset bilimci ve güvenlik uzmanı, Ortadoğu halkları üzerine yapıģmıģ siyasal Ģiddet ve terör etiketinin dıģına çıkmak zorunda kaldı. Bu toplulukların sosyal mobilizasyon ile büyük siyasal dönüģümlere imza atabileceğini ifade etmeye başladılar. Bu, Arap dünyası açısından heyecan verici ve olağandışı bir gelişmeydi. ARAP BAHARI NA HAKSIZLIK Tarık el-haşimi nin IŞİD in eylemlerindeki terör tonunu göz ardı ederek yaptığı Irak Baharı nitelemesi hatalı olduğu kadar Arap Baharı na katkısı olan insanlara da büyük bir haksızlık. Terör gruplarının bölgede yükseliģe geçmesi aslında gerçek Arap Baharı nda meydana gelen çölleģmesinin bir sonucu. Öyle ki; Arap sokaklarındaki insanların daha iyi bir gelecek ve demokrasi ümidi kâbusa, Arap Baharı ise terör dalgasına dönüģmeye baģladı. Zira bölge insanının Arap demokratikleşmesinden ümidini kesmesi, şiddet dalgasını yeni çıkar yol olarak gösteriyor. Hangi mağduriyet ya da hayal kırıklığı ile olursa olsun terörizm, yükselen bir trend olarak tedavüle ve zihinlere girmemeli. Bugün insanların en temel değerlerine, onurlarına ve haklarına ulaşabilmeleri ve onları korumaları için alternatif kanallar bulmak gerekiyor.bu, terörizm metoduna karģı topyekûn bir mücadele anlamına geliyor. Aksi takdirde güçlü silahlarla, insansız hava araçlarıyla ve sofistike teknolojilerle hedefleri vurmak, terör eylemlerinin alıcısını da etkisini de ortadan kaldırmayacaktır. Türkiye sağlam ülkedir! Yavuz Semerci Haberturk Gazetesi IRAK ve Suriye coğrafyasında yaşayan farklı etnik ve dini yapılar, kendi kaderlerini tayin edecek. Kan ve gözyaşıyla bunu başaracaklar. Nüfusa orantılı yeni düzen oluşturacaklar. Irak parçalanıyor diyenler sanki yeni bir şeyden bahsediyormuş gibi konuşuyor. Uzmanları dinlediğinizde, bölünmüşlüğün Saddam dönemine kadar gittiğini, ABD müdahalesiyle derinleştiğini anlıyorsunuz. Mahalleler ayrı, şehirler ayrı, camiler bile ayrı... Şii Türkmenler ile Sünni Türkmenler bile birbirlerine mesafeli. Kimse kimseyle kaynaşmıyor. Herkes kendisini güvende hissedeceği şehre ve mahalleye taşınıyor. Bağdat ta bile kimi mahalle yüksek korunaklı duvarlarla çevrili ve giriş çıkışları orada yaşayanlardan oluşan milis güçlerince kontrol ediliyor. Bir ulus bilinci yok. Hepsini bir arada tutacak bir demokrasi kültürüne sahip değiller. 17

Arap milliyetçiliğine dayalı baskı rejimiyle geçen yıllar, ortak bir kimlik yaratmayı başaramamış. Tam tersi ayrışmayı hızlandırmış. Böyle bir ülkeyi bir arada kim nasıl tutacak? Güç dengeleri açısından baktığınızda, hangi ülkeyi ve oluşumu hangi ülkeler destekliyor manzara şu: Suriye: İran ve Rusya... Kürdistan: Türkiye (İsrail sempatiyle yaklaşıyor. Çin ve ABD li enerji devlerinin ağzının suyu akıyor...) I rak Şii bölgesi: İran, ABD... (Suriye elinden ne gelirse yapmaya hazır...) Türkmenler: Türkiye. IŞİD veya Sünni hareket: Suudi Arabistan. (Açıktan olmasa bile Türkiye.) Irak 3 parçalı tek bir devlet mi olacak yoksa 3 ayrı devlet oluşturmaya çalışanların çatışmalarla yorulacağı yeni bir süreç mi başlayacak. Tahmin etmek güç. Ancak bütüncül bir Irak, tek bir bayrak altında olmaktan onur duyacakları tek bir devlet hayal artık. Artık her bir Iraklı için korunacak tek bir toprak parçası var: Aynı etnik kökene veya mezhebe sahip olanlarla birlikte yaşayacakları toprak parçası. O yüzden Şii askerler Musul da ölmek istemiyor. Yaşadıkları bölgelere kaçıyor. Oraları korumak için hazırlık yapıyor. Ve öyle görünüyor ki enerji kaynaklarını kontrol edebilen, petrol ve gazı satabilecek olanlar güçlenecek. Bu açıdan baktığınızda Kürtlerin ve Şiilerin oluşturduğu yapılar uzun vadede IŞİD e göre daha şanslı görünüyor. Kimi yorumcu, Irak ta Kürt bölgesinin varlığı ile PKK nın Türkiye de oluşturduğu halk desteğinin bir bölünmeyle sonuçlanacağını düşünüyor. Ben ise farklı düşünüyorum. Türkiye yi bölmek isteyenlerin en büyük engelleyicisi yakın gelecekte Irak ta kurulacak Kürt devleti olacaktır. O bölgenin zenginliği, Türkiye yle kurulacak ilişkiden geçiyor. Tehdit oluşturması, çıkarlarına uygun değil. O yüzden gelişmelerden korkmak yerine, Türkiye de demokrasi eksikliğini giderecek, insan haklarını genişletecek ve bu ülkede yaşayan herkesin arkasında duracağı yeni bir Anayasa nın yolunu açmak, birliği koruyacak tek yoldur. Türkiye nin, bölgenin en güçlü ülkesi olmasının nedenleri var: Laik, sosyal bir hukuk devleti olma fikrini benimsemesi ve bir arada yaşama kültürüne sahip olması. Demokrasiye inanması. Ortak bir bayrağı benimsemesi. Ve her şeyden önemlisi, Türk kimliğini bir üst kimlik olarak benimsetebilmiş olması. 18

Burnumuzun dibindeki bataklık Türkiye ye sıçramaz, tam tersi o bataklık bizim rol modelliğimiz sayesinde uzun vadede kurur. Yeter ki sistemi bir kişiye, bir partiye, bir siyasi görüşe göre dizayn etme cazibesine kapılmayalım. ABD Irak ta, Türkiye Suriye de Ġbrahim Kiras Star Gazetesi Gelinen bugünkü noktada Türkiye nin Suriye politikası konusunda özeleştiri sadedinde söylenebilecek söz denedik ama olmadı gibi bir şey olabilir herhalde. (Çünkü bir yandan dost bivefa, felek birahm, diğer yandan ise düģman kavi, talih zebun du!) Buna karşılık ABD nin -bugünlerde IŞİD münasebetiyle yeniden tartışma konusu olan- Irak politikası hakkında benzer bir şey söylemek mümkün mü veya bunu söylemek doğru olur mu diye düşünmek gerekebilir. Şunun için: ABD nin 2003 yılında gerçekleştirdiği Irak işgalinin gerçek sebebini, kim ne derse desin, hâlâ bilmiyoruz. Almanya ve Fransa nın o günkü müdahaleye neden canhıraş bir şekilde itiraz ettiklerini de bilmiyoruz. O sırada Almanya nın yönetimindeki Schröeder ile Fransa nın başındaki Chirac ın neden işgalden kısa bir süre sonra ülkelerinin yönetiminden uzaklaşmış olduklarını da doğru dürüst analiz edemiyoruz. Daha da önemlisi, ABD nin en azından o günlerde en büyük hasmı olarak görünen İran a yönelik en önemli iki tehdidi (Afganistan da Taliban, Irak ta Saddam rejimlerini) bertaraf etmekle sonuçlanan bir askeri harekâta girişmiş olmasının gerekçeleri de hâlâ belirsiz. Diğer yandan el-kaide yi tasfiye etmeyi amaçladığı söylenen Irak işgalinin neticesi olarak bugün bu ülkede el-kaide örgütünün devlet kuracak hale gelmiş olmasındaki ironi de dikkate değer bir ayrıntı durumunda. Bütün bunları biz Irak işgaline karar veren dönemin ABD Başkanı oğul Bush un entelektüel kapasitesinin düşük, buna mukabil dinî coşkusunun yüksek olması dolayısıyla etrafındaki neo-conların dolduruşuna gelmesine bağlıyoruz. Amerikan yönetici eliti içindeki Neo-conlar dediğimiz kesimin de sadece fanatik ve çılgın oldukları için böylesi akıl almaz bir politikayı uygulamaya soktuklarını düşünüyoruz. Ne var ki Irak ın işgalinin sonucu olarak esas itibarıyla bölgedeki mevcut ulus devletlerin çözülmesinin ve etnik kimliklerle mezhep aidiyetlerine dayalı yeni bir politik mimarinin oluşumunun yolunun açılmış olmasını tesadüfi bir gelişim olarak görmek doğru mu? Irak tan on yıl sonra Suriye nin de etnik birimlere ayrışma sürecine girmiş olmasına bakarak, her iki ülke sınırlarını da İngilizlerin -Fransızlarla birlikte- çizmiş olduğu gerçeğinden hareketle bugünkü gelişmelere Sykes-Picot düzeninin sonu demekte bir beis yok. Ancak yüz yıl öncesine odaklanıp bugünün muhtemel yeni Sykes-Picot larını hesaba katmamak bizi bir yere götüremez. Zira bu çerçevede, mesela şunu düşünmek gerekiyor olabilir: İngiltere her ne kadar Irak ın işgali konusunda sorgusuz sualsiz ABD nin yanında yer almış olsa da vaktiyle bu ülkenin 19

vaziyet ettiği bölge dengeleri ve yine bu ülkenin masa başında çizdiği sınırların yer aldığı harita artık ihtiyaçlara cevap veremez hale gelmiş görülüyor olabilir mi? Birinci dünya savaşının ardından bölgeyi egemenliği altına alan İngiltere nin harita üzerinde sınırlarını çizmeye varacak kadar ince planlamalarla şekillendirdiği bu coğrafyayı ikinci dünya savaşından sonra ABD nin denetimine terk ettiği hatırlanacak olursa bugünün yeni şartlarının doğurduğu yeni ihtiyaçlara cevap verecek birtakım girişimler neden düşünülmüş olmasın? İkinci soru: Buradan bakıldığında Amerikalıların kendi Irak politikaları hakkında denedik ama olmadı kabilinden bir özeleştiride bulunmaları gerekiyor mu? Irak ve Suriye de harita değiģirken bekleyip görmek Mustafa Karaalioğlu Star Gazetesi Tartışmalar ne kadar sert ve keskin olsa da Musul meselesi üzerinden aslında iki politika vizyonu çarpışmaktadır. Bir yanda, geleneksel dıģ politika yaklaģımı vardır. Daha az riskli, daha az maliyetli ve görece daha konforlu bir politikadır bu. ABD ve Avrupa eksenine sadık, bölgedeki Mısır ve İran gibi güçlü diplomatik geleneğe sahip ülkelerle rekabeti aklına getirmeyen; kriz zamanlarında da bekle gör alışkanlığına sahip diplomasi. Bu politik ve diplomatik geleneğin konforu, bütün beklemelerin sonunda adım atma ihtiyacı da hissetmemesidir. Zira, diplomasinin tabiatı gereği süreç işlerken beklemek demek, risk alınmaması ve fırsatların da kaybedilmesi demektir. Kontrollü değiģim süreci Türkiye, bir süredir bu politikayı kontrollü bir tempoyla terk etmektedir. Yerine daha aktif, daha çok risk alan ve en baģından süreçlere dahil olarak fırsat kollayan bir diplomasi anlayıģı ikame edilmektedir. ABD ve Avrupa ittifak çizgisi korunarak ama yeniden yorumlanarak, bilhassa yakın coğrafya Ortadoğu da ve Afrika da inisiyatif alanının genişletilmesi bu politikanın sonucudur. Gereğidir de... Bu politikanın temel mantığı ülke güvenliğinin ve ekonomik imkanların genişletilmesidir. Daha fazla güvenlik ve daha çok milli gelir yeni coğrafyalarda mesai harcamaktan geçmektedir. Örnek verecek olursak, Irak merkezi yönetimiyle Kuzey Irak Kürdistan Bölgesi arasındaki gerilimde taraf olmayıp beklemek eski usul bir yaklaşımdır. Beklemeden risk almak ve bölgenin petrolünü akıtmak ise yeni tarzı ifade etmektedir. Eğer, Irak ın içindeki bitmek tükenmek bilmeyen iktidar kavgası ve uluslararası hukuku bahane gösteren engeller dikkate alınsaydı bugün o petrol akmıyor olacaktı ve günü geldiğinde de Türkiye fırsatı kaçırmış olacaktı. Eğer iç siyasi kamplaşmalardan başımızı kaldırıp süreçlere böyle bakabilirsek her iki politikayı daha soğukkanlılıkla değerlendirebiliriz. 20