UWE TIMM KUŞ ÇAYIRI 3

Benzer belgeler
küçük İskender THE GOD JR

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

DESTANLAR VE MASALLAR. Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK. Masal. Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez

ALESSANDRO BARICCO SMITH & WESSON

WOLFGANG BORCHERT Fener, Gece ve Yıldızlar. ve Ölümünden Sonra Yayımlananlar

ECE TEMELKURAN İÇ KİTABI

Bilgin Adalı HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Mustafa Delioğlu SÜMBÜLLÜ KÖŞK

BÖCEK ORKESTRASININ MUHTEŞEM SINIFI

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Bilmece ŞİPŞAK BİLMECELER DEYİM VE ATASÖZLERİ. 2. basım. Resimleyen: Ferit Avcı

KIRMIZI KANATLI KARTAL

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut GÜNAYDIN! GÜNAYDIN! Resimleyen: Burcu Yılmaz

ŞİMDİKİ ÇOCUKLAR HÂLÂ HARİKA

Bernd Brunner UZANMA SANATI. Yatay Yaşamın Elkitabı

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Koray Avcı Çakman. Öykü FLAMİNGO GÜNLÜĞÜ. 1. basım. Resimleyen: Reha Barış

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz

SÜLEYMAN BULUT SEVİYORDUM HÂKİM BEY

MİRKET NİNELER. Parti Veriyor

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Öykü ASLAN KRAL KORK. Resimleyen: Sedat Girgin

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Tanşıl Kılıç. Roman ŞEKERLİ SİNEK. 12. basım. Resimleyen: Vaqar Aqaei

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

Cem Akaş BUMBA İLE BİBU. Resimleyen: Reha Barış

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Çetin Öner. Roman GÜLİBİK. Çeviren: Aslı Özer. 26. basım. Resimleyen: Orhan Peker

Tanşıl Kılıç ŞEKERLİ SİNEK. Resimleyen: Vaghar Aghaei

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Öykü ORMANDAKİ DEV. 4. basım. Resimleyen: Reha Barış

İletişim Yayınları 2462 Çağdaş Türkçe Edebiyat 423 ISBN-13: İletişim Yayıncılık A. Ş. 1. BASKI 2017, İstanbul

Delal Arya HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Mert Tugen YEDİ DENİZLERDE 2. 2 Basım İSKELET SAHİLİ NDEKİ SIR

SİNE ERGÜN BAŞTANKARA

KEREM ASLAN Her Şey Dahil

Yapı Kredi Yayınları Canlar Ölesi Değil / Demet Taner. Kitap editörü: Murat Yalçın. Düzelti: Filiz Özkan. Tasarım: Nahide Dikel

CEM AKAŞ SİNCAPLI GECE EKSİLTMELİ ROMAN

ZİYA OSMAN SABA CÜMLEMİZ BÜTÜN ŞİİRLERİ

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Cihan Demirci. Şiir ŞİİR KÜÇÜĞÜN. 2. basım. Resimleyen: Cihan Demirci

İletişim Yayınları 2472 Çağdaş Türkçe Edebiyat 426 ISBN-13: İletişim Yayıncılık A. Ş. 1. BASKI 2017, İstanbul

Deneyler ve Hayaletler

BARBAROS ALTUĞ. biz burada iyiyiz

Arda Alyanak Daniela Palumbo Filiz Özdem Carla Manea

ENGİN TÜRKGELDİ ORADA BİR YERDE

Delal Arya HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Sedat Girgin PERA GÜNLÜKLERİ. 5 Basım SIRLAR OTELİ. 2. Kitap

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS

UĞURBÖCEĞİ NİN MUTLULUK HAPLARI

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

YÜZÜMÜZÜ GÜLDÜRENLER DİZİSİ NÜKTEDAN NAMIK ŞAİR NEYZEN KEMAL EŞREF TEVFİK

ÇAĞDAŞ DÜNYA EDEBİYATI. Goscinny / Sempé. Öykü PITIRCIK KÜÇÜK PITIRCIK. Çeviren: Vivet Kanetti. 29. basım

KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ

"Yaşayan Bahar", ilkbahar mevsiminin gelişini kutlamak üzere tüm Avrupa ülkelerinde gerçekleştirilen bir etkinlik.

YUSUF ATILGAN BÜTÜN ÖYKÜLERİ

HERAKLEİTOS KIRIK TAŞLAR

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

DELİ KIZIN TÜRKÜSÜ Seçme Şiirler. Gülten Akın

ALBERT CAMUS CALIGULA DÖRT PERDELİK OYUN BÜTÜN OYUNLARI 2

HİKÂYELERİMİZ FEN VE MATEMATİK ETKİNLİĞİ

MUZAFFER KALE GÜNEŞ SEPETİ

Gültekin Emre nin YKY deki kitapları:

küçük İskender ÖLEN SEVGİLİMİN ŞİİR DEFTERİ

TÜRKÇE PAMUK DEDE soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız. 1) Aşağıdakilerden hangisi Pamuk dede nin yaptığı işlerden birisi değildir?

ECE TEMELKURAN KIYI KİTABI

Yukarıdaki resimleri inceleyelim. Birbirleriyle ilgili olanları eşleştirelim.

Yeryüzünün en sıcak yeri Afrika da El-Ezize bölgesidir. (Gölgede 58 derece)

Hans Christian Andersen Tahsin Yücel ( Ayşın Delibaş Eroğlu (

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Kemal Özer. Öykü ÇOCUKLUK ANAYURDUM. Çeviren: Aslı Özer. 2. basım. Resimleyen: Mustafa Delioğlu

Küçük Hasır Sapka. Korkut Erdur 1980 İstanbul doğumlu. İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı mezunu.

BU AY ÖĞRENDİKLERİMİZ ATATÜRK Atatürk kim olduğunu hatırladık. Atatürk ün hayatını inceledik. Atatürk ün kişisel özelliklerini ifade ettik. Atatürk ün

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak)

HAYAT BENİM BİLDİĞİM KADAR MI?

BİZİM SOKAKTA ŞENLİK VAR

.com. Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır.

Derleyen: Halide Karaarslan / Uzman Pedagog Görsel Tasarım: Semra Bolat / Sanat Dersleri Zümre Başkanı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süreyya Berfe. Şiir ÇOCUKÇA. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

ÖZEL EFDAL ANAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM DÖNEMİ DENIZYILDIZI GRUBU KASIM AYI BÜLTENİ

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

Kelaynakların Hazin Öyküsü

BAY JAROMIR VE ÇALINAN ELMASLAR

MATBAACILIK OYUNCAĞI

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Can Göknil. Öykü ORMANDAKİ ARKADAŞ

1) Eğer tartı eksik gelmişse, bu benim hatam değil, onun hatasıdır.

BİL BENİ BİLEYİM SENİ

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

AĞAÇLARIMIZA NE OLDU?

Delal Arya. Resimleyen: Sedat Girgin PERA GÜNLÜKLERİ SIRLAR OTELİ. 2. Kitap

1. basım: Aralık 2015, İstanbul Bu kitabın 1. baskısı adet yapılmıştır.

PINAR KÜR SONUNCU SONBAHAR

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

CEMİL KAVUKÇU O VAKIT SON MİMOZA

Yukarıdaki cümlede boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

Doğada Keşif Yapıyoruz

İletişim Yayınları SERTİFİKA NO

Çeviren: Şilan Evirgen

TOMBALAK ı HIÇKIRIK TUTTU!

SEVECEN İLE TOMURCUK ETKİNLİK KİTABI KELEBEK KIZLAR

Erich Kästner KÜÇÜK ADAM VE KÜÇÜK HANIM

Transkript:

1

2

UWE TIMM KUŞ ÇAYIRI 3

Vogelweide, Uwe Timm 2013 Verlag Kiepenheuer & Witsch GmbH & Co. KG, Köln / Almanya 2016, Can Sanat Yayınları A.Ş. Bu eserin Türkçe yayın hakları Onk Ajans Ltd. Şti. aracılığıyla alınmıştır. Tüm hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz. 1. basım: Şubat 2016, İstanbul Bu kitabın 1. baskısı 1 000 adet yapılmıştır. Yayına hazırlayan: Şebnem Sunar Düzelti: Aylin Samancı Mizanpaj: Bahar Kuru Yerek Ka pak ta sarımı: Utku Lomlu / Lom Tasarım (www.lom.com.tr) Ka pak baskı: Azra Matbaası Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi D Blok 3. Kat No: 3-2 Topkapı-Zeytinburnu, İstanbul Sertifika No: 27857 İç baskı ve cilt: Ayhan Matbaası Mahmutbey Mah. Devekaldırımı Cad. Gelincik Sokak No: 6 Kat: 3 Güven İş Merkezi, Bağcılar, İstanbul Sertifika No: 22749 ISBN 978-975-07-3164-8 CAN SANAT YAYINLARI YA PIM VE DA ĞI TIM TİCA RET VE SA NAYİ A.Ş. Hay ri ye Cad de si No: 2, 34430 Ga la ta sa ray, İstan bul Te le fon: (0212) 252 56 75 / 252 59 88 / 252 59 89 Faks: (0212) 252 72 33 canyayinlari.com/9789750731648 y a y i n e v i @ c a n y a y i n l a r i. c o m Sertifika No: 31730 4

UWE TIMM KUŞ ÇAYIRI ROMAN Almanca aslından çeviren Ayça Sabuncuoğlu 5

Uwe Timm in Can Yayınları ndaki diğer kitapları: Kırmızı, 2008 Sıcak Yaz, 2008 Morenga, 2010 Kardeşimin Gölgesinde, 2011 Yarıgölge, 2012 6

UWE TIMM, 1940 ta Hamburg da doğdu. Münih ve Paris te felsefe ve Alman dili ve edebiyatı öğrenimi gördü. 1967-1968 arası Alman Sosyalist Öğrenci Birliği nde yer aldı. 1971 de Wortgruppe Mün c hen ı kurdu ve edebiyat dergisi Literarische Hefte nin editörlerine katıldı. 68 kuşağının önemli temsilcilerinden olan Uwe Timm in, kendisinin de yer aldığı Alman öğrenci hareketini anlattığı ilk romanı Sıcak Yaz, 68 olaylarının en önemli tanıklığı olarak değerlendirildi. Timm, çağdaş Al man edebiyatında sömürgecilik sonrası akımın da temsilcisi oldu. 1978 de yayımladığı ve Namibya da Alman sömürge savaşlarını anlattığı Morenga büyük ilgiyle karşılandı. 1981 de Warwick Üniver sitesi nde, 1991-1992 de Paderborn Üniversitesi nde ders verdi. Ödül lü çocuk kitapları olan Timm, Darmstadt Alman Dili ve Edebiyatı Akademi si, Al manya PEN Yazarlar Birliği, Bavyera Güzel Sanatlar Akademisi ve Ber lin Sanatlar Akademisi üyesidir. 2001 Bavyera Güzel Sanatlar Akademisi Büyük Edebiyat Ödülü, 2001 Tukan Ödülü, 2003 Schubart Edebiyat Ödülü ile 2006 Premio Napoli ve Premio Mondello ödülleri sahibidir. AYÇA SABUNCUOĞLU, 1972 de İstanbul da doğdu. Avusturya Lise si ni ve Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü nü bitirdi. Almanca ve İngilizceden çeviriler yapıyor. Kitaplarını çevirdiği yazarlar arasında Raymond Carver, Stefan Zweig, Heinrich Böll, Franz Kafka, Joseph Conrad, Uwe Timm, Martin Walser ve Daniel Kehlmann var. 7

8

Ada yavaş yavaş doğuya kayıyor. Kış fırtınalarının ve bunların yol açtığı sellerin şiddetine bağlı olarak yılda üç-dört metre. Şimdi onun durduğu yerde kırk yıl önce su vardı sadece, bir de gelgit arazisi. Rüzgâr son saatlerde şiddetlenmişti. Batıda ufkun üzerinde siyaha çalan mavi bir bulut kümesi vardı. Boralar kumullardan söktüğü kumları havaya savuruyordu. Sönen dalgaların köpüğü geniş, gri-beyaz şeritler halinde sahile sürükleniyordu. Martılar dalgaların üzerine doğru süzülüyor, aniden bir tanesi suya atılıyor, gagasında gümüşi bir şey şöyle bir parlıyordu. Sabah sahil boyunca yürümüştü, yüz metre, her üç günde bir bu mesafeyi arşınlayıp sahile vuran eşya arardı. Bugünküler: bir sprey kutusu, içinde haplar olan küçük bir cam tüp, Adidas marka mavi bir lastik ayakkabı, bir kutu mavi yat cilası içinde kalanı ölçtü, 0,5 litre, bir kutu çikolatalı mus, mavi bir çöp torbası. Çöpleri plastik bir torbaya topladı, kulübeye taşıdı, ayda bir kez sular alçaldığında at arabasıyla torbayı anakaraya götürürdü. Dalgaların sahile attığı nesneleri kulübede tutanağa 9

kaydetti, ocağa su koydu, ekmek kesti, masaya tereyağı ve marmelat koydu, çay yaptı. Çay demlenirken, dürbünle komşu ada Nigehörn deki kuş sürüsünü gözlemledi; kıyı kuşları, deniz saksağanları, aşağı yukarı iki-üç bin tane olduklarını tahmin etti ve sayıyı bir kenara yazdı. Telefon çaldığı sırada, az önce kendine çay koymuştu. Kadının sesini hemen alamadı. Elektrik darbeleriyle kesintiye uğrayan cızırtılar arasında, onun Hamburg da olduğunu ve yeniden görüşme zamanının geldiğini söylediğini duydu, sonra da kadın biraz resmî bir sesle, buluşmak isteyip istemediğini, zamanı olup olmadığını sordu. Zamanım var, dedi, isterim de. Ama buraya gelmek biraz zahmetli olacaktır. Selma ona, erkeğin aylardır bir adada yaşadığını anlatmıştı. Robinson gibi, ama cep telefonuyla. Kadın bunu heyecan verici, ama biraz da tuhaf buldu, merakla bekliyorum, dedi. Erkek, sular alçaldığında at arabasıyla ziyaretçileri anakaradan getiren çiftçinin telefon numarasını verdi. Gelgit saatleri hakkında bilgi almalıyım. Ve ziyaretinin onaylanması gerek. Kulağa hapishane gibi geliyor. Evet. Doğal koruma, dedi, ada doğal koruma alanı. Bu kadar bürokrasi yalnızlığı garantiliyor. Kadın güldü, güzel, dedi, ben şimdi Hamburg da bir arkadaştayım. İzni alırsan, iki gün içinde yanındayım. Onun sesini en son altı yıl önce duymuştu: Lütfen. Artık beni arama. Artık istemiyorum ve yapamıyorum. Anlıyor musun? Kararım kesin. Telesekretere bıraktığı mesaj buydu. Kararım kesin, diye biten bu cümleleri dinlemişti. Ve onu kararından caydırma umudu olmadığını anlamıştı. Mesele konuşma tarzıydı, ama her şeyden önce, 10

telesekretere konuşmuş olmasıydı. Mesajını birkaç kez dinlemiş, sonra da silmişti. Resmî daireyi aradı, bir arkadaşının, üstüne basa basa söylediği gibi çok yakın bir arkadaşının, iki günlüğüne ziyaretine geleceğini söyledi. Kabul edilmiştir, dedi daire başkanı ve her şeyin yolunda olup olmadığını sordu. Adaya ziyaretçilerin gelmesine sadece yaz aylarında izin verilir, grup olarak, ara sıra, sadece bir saatliğine, önceden isimlerini yazdırdılarsa. Sonbaharda ise, haftada bir kez posta ve erzak getiren çiftçi Jessen dışında kimse gelmezdi. Özenle kurulmuş sofraya oturdu, çatal, bıçak ve peçete tabağın yanındaydı. Yalnızlıkta insana destek veren küçük ritüellerdi bunlar. Yıllar önce Athos Dağı ndaki Dionysiou Manastırı nda, keşişlerden meyve sebze alan bir münzeviye rastlamıştı. Dindar adama günlük akışını sormuştu, adam anlatmaya dünden hazırdı, Alman kökenli bir keşiş adayı da onun anlattıklarını çevirmişti: günün ilk ışıklarıyla kalkmak, uzaktaki manastırda saat başı çalan gongun sesini duyunca dua etmek, çalı süpürgesiyle mağarayı süpürmek, peynir-ekmek-zeytin yemek, su içmek ve yeniden dua etmek. Bir memurun zaman planlamasıydı, böyle görülebilirdi: bu dünyada kutsal olanı yöneten bir adam. O da kuş bekçisi olarak yükümlülüklerinin belirlediği günlük akışına sıkı sıkıya uyuyor mekânı derli toplu tutmak, yatağı yapmak, ortalığı süpürmek, yemek ve yıkanma saatleri ve en ufak bir şeyden ödün vermiyordu. Şimdi, ekmeğin bulunduğu tabağın ve bu arada soğumuş olan çayın karşısında oturmuş, gelen telefonu, kadının sesini ve geleceğini haber vermesini düşünürken, şaşkınlık ve ilk sevinç yerini bir duraksamaya bırakmıştı. Bir an, zahmetli yolculuğun onu gelmekten alıko- 11

yacağına kendini inandırmaya çalıştı, ama sonra, gelmeyi bir kez kafasına koyduysa, üç aktarma yapmanın onun kararlılığı karşısında gelmeme nedeni olamayacağını kabul etmek zorunda kaldı. Onu hâlâ tanıdığını sanıyordu. Şu cümle: Görüşmemizin zamanı geldi. Bir an, gelmemesini söylemek için onu arasa mı, diye düşündü. Ama cep telefonuna bakınca, numarasının engellenmiş olduğunu gördü. Yalan olmayan bir bahane bulabilirdi. Önümüzdeki günlerde kötü hava, hatta fırtına beklendiğini söyleyebilirdi. Gerçekten de rüzgâr akşama doğru artmıştı. Şüpheleri vardı. Bir oturma odası ve üç küçük odadan oluşan kulübeyi kadınla bir gece paylaşmak zorunda olma düşüncesi onu huzursuz ediyordu. Tüm o şaşırtıcı hareketler, kokular, konuşmalar ve mecburi konuşmalarla dolu alışılmadık, bedensel bir yakınlık. Son yıllarda yalnız yaşamış, son ayları da bu kulübede geçirmişti. Başkalarıyla paylaşmak istemediği karakteristik özellikleri de gelişmemiş değildi hani. Açık havada işemek için gece en az bir kez kalkmak, hava bulutsuzsa bakışları yukarıda, çok yakın görünen yıldızlı gökyüzünde. Mürver suyundan içti, çiftçinin karısı bunu kocasıyla ona gönderirken şu açıklamayı yapmıştı: Hava yağışlı ve soğuksa, nezle de kapıdaysa, ancak mürver olur deva. Bir türlü yeniden uykuya dalamazsa, karanlıkta sık sık yüksek sesle konuşurdu, sadece kendi kendiyle değil, ruhlarla da, kendi deyimiyle dostları ve düşmanları, ölü ya da diri. Ne tuhaftır ki burada ona şehirdekinden çok 12

daha sık uğruyorlardı, yıllardır görmedikleri ve pek fazla düşünmedikleri bile. Burada ona geliyorlardı, belki de bunun nedeni hemen hemen her zaman esen rüzgârdı, uzaktan gelen dalga şırıltısıydı, kuşların çığlıkları evet, çığlık atıyorlardı ve insan seslerinin eksikliğiydi. Ruhlar ete kemiğe bürünüp çoğunlukla geceleri yanına sokuluyordu, ama ara sıra gündüzleri de öyle yaklaşıyorlardı ki, onları belirgin bir biçimde görüyordu. Şöyle bir anmakla kalmıyor, onlarla hayalinde konuşuyordu. Tıpkı, bir arkadaşlarını kaybeden kutup kâşiflerinin, onu birden, donmuş ve kara gömülmüş de olsa, yeniden çadırda otururken görmeleri gibi bir deneyim olsa gerek. İngiliz arkadaşıyla sık sık konuşuyordu, sadece düşüncelerinde değil, yüksek sesle de; ona gözlemlerinden, dört gün önce fırtınanın sürükleyip adaya getirdiği şahinden ya da uçarken yavru kuşlara ekmek kırıntıları atan kır baykuşlarından söz ediyordu. Özellikle de, ilkbaharda adada yuva yapan bir çift taşçevirenden. Bu anlamlı isimler hayvanları ne kadar da iyi tanımlıyor, diye düşünmüştü, yıllar önce bir arkadaşıyla birlikte kuşları incelerken. Hobisi bird-watching 1 olan İngiliz etnolog arkadaşıyla iki kez Kuzey Denizi kıyısında, Amrum da tatil yapmıştı. Arkadaşı kuşların uçuşu konusunda ona öğretmenlik etmişti. Sahil sohbetleri derlerdi buna, onları Amrum kıyısına iten mart rüzgârıyla mücadele ederek birbirleriyle konuşurlardı, bazen boralar sözlerini ağızlarından koparıp alırdı; Shakespeare, eskiden Asya ve Afrika nın bazı bölgelerinde para olarak kullanılan deniz kabukluları, tapınak fahişeliği, kalın bağırsaklar, serbest girişimciler, kauri deniz kabuklusu ta- 1. (İng.) Kuşları gözlemlemek. (Ç.N.) 13

kası ve Afrika da damasko taşınan kervan yolları hakkındaki sözlerini. Şimdi ona ne kadar da uzak görünüyordu, büyük güçlerin dünyaya yaklaşımı karşısında duyulan heyecan; özellikle arkadaşı harika bir azim ve enerjiyle, üniversitede ve idarede işinin düştüğü neoliberallere karşı çoğunlukla anal bölge kaynaklı, şaşılacak kadar çok sayıda aşağılama kelimesi kullanarak öfkesini kusuyordu. İngiliz arkadaşı bir kez daha onu kulübede ziyaret ettikten sonra kayıplara karıştığında, her seferinde bu kaybın hüznü kalırdı: Bir daha arayamamak, gece arkadaşı uykusuzluktan mustaripti, bundan da şikâyet etmezdi bir şey hakkında konuşmak için, önemsiz bir şey, sonra konuşma sırasında daima önemli hale gelen bir şey. Eschenbach, Yunus ile balina üzerine bitmek bilmez çalışmasından söz ederdi, arkadaşı okuması için kenarda köşede kalmış birçok kaynak tavsiye etmişti. Arkadaşı, hafızasıyla hayranlık uyandıran bir okurdu, yazar değildi ve arayışta olan biriydi. Hâlâ anketleri değerlendiriyorum, diyen kendi sesini duydu. Ses bandına okunmuş tüm o dilekler, özlemler, hayal kırıklıkları: tanışma. Arama. Bulma. Kaybetme. O zamanlar bu işe başladığında, çılgın bir proje, demişti arkadaşı. Şimdi de yine tekrarlıyordu. Ama parası iyiydi. İşin tuhaf tarafı, arkadaşı top sakallıydı. Hastalığı sırasında mı bırakmıştı? Eschenbach son aylarında onu görmemişti, arkadaşı ölüm döşeğinde yatarken Güney Fransa ya gitmemişti. Burası duyguların üst üste yığıldığı bir yer. Çalışman son bulmayacak, dedi arkadaşı usulca. Evet, ama bu bir arınma zamanı. 14

15

16