17. TEBLİĞ KAYNAKLARI AÇISINDAN HZ. PEYGAMBER İN TEBLİĞ METODU

Benzer belgeler
Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

Altın takmanın erkeklere haram kılınmasındaki hikmet nedir?

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Hz Âmine, kocası Abdullah ın kabrini ziyaret etmiş, Hz Peygamber de Neccaroğulları ndan.

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

Asr-ı Saadette İçtihat

5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr

Ck MTP61 AYRINTILAR. 5. Sınıf Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi. Konu Tarama No. 01 Allah İnancı - I. Allah inancı. 03 Allah İnancı - III

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

İÇİNDEKİLER İTİKAD ÜNİTESİ. Sorular

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Gençlik Eğitim Programları 7. SINIF SİYER-İ NEBİ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil

SİYER DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

ORUCA BAŞLAMADA ASTRONOMİK HESABA MI GÜVENİLMELİ YOKSA HİLALİ GÖRMEK Mİ GEREKİR? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

8. KÂFİRÛN SÛRESİ ÖĞRENELİM

Muhammed Salih el-muneccid

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

Gençlik Eğitim Programları DAVET

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti)

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- nurdan mı yaratılmıştır? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

Spor (Asr-ı Saadette) Prof.Dr. Vecdi AKYÜZ

İSLÂM DA CEZA SİSTEMİ HATA İLE ÖLDÜRME

İNSANLARA İLİM ÖĞRETMENİN VE ONLARI İYİLİĞE DÂVET ETMENİN FAZÎLETİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

5. Peygamberimizin Medine'ye hicret ettikten sonra yaptırdığı caminin adı nedir? 1. Aşağıdakilerden hangisi dinin faydalarından biri değildir?

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Tefsir II ILH

6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI

PEYGAMBERLERE ÎMÂNIN HAKİKATİ. Hâfız el-hakemî

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Hafta Konu Ön Hazırlık Öğretme Metodu

MUSKA VE NAZARLIK TAKMANIN HÜKMÜ

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

İLAHİ KİTAPLARA İNANÇ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH

Terceme : Muhammed Şahin

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...1


Haydin Câmiye Pazartesi, 31 Ekim :26

22:40 AYETİNİN KURAN DAKİ KOORDİNATLARI

Kur'an ve Anlam. Yazarlar Mürsel Ethem Yusuf Topyay Mehmet Akın. Editörler İsmet Eşmeli Mehmet Akın ISBN:

Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri


22. TEBLİĞ. HZ. PEYGAMBER (s.a.v.) İN SÎRETİNİ ÖĞRETMENİN YENİ NESİLLER VE TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

4. DERS Siyer Kur an İlişkisi

PEYGAMBERLİKTEN SONRA EN YÜCE MAKAM ŞEHÂDET Cumartesi, 28 Şubat :06

- 1 - Hz. Bahaullah-ın hicri yılı olarak mübarek doğumu 1233 suudu ise 1309 mübarek yaşı 76 yıldır.

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

tarafından yazıldı. Pazartesi, 13 Ağustos :33 - Son Güncelleme Pazartesi, 13 Ağustos :52

İÇİNDEKİLER. Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ. I. BÖLÜM Din Din Ne Demektir? Dinin Çeşitleri İslâm Dini nin Bazı Özellikleri...

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURAN IKUMA VE TECVİD II İLH

Editörler Prof.Dr. Nurettin Gemici - Doç.Dr. Adil Şen SİYER

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi

"Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde" diyen Ziya Paşa nın sözleri ne kadar da manidardır.

MÜSLÜMANLAR İÇİN. Muhammed Salih el-muneccid. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ümmü Nebil

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

BAYRAM DALKILIÇ, HÜSAMETTİN ERDEM,

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

Kabirleri ziyaret etmenin, Fatiha sûresi okumanın ve kadınların kabirleri ziyaret etmelerinin hükmü

Şüphesiz ki Allah a, ahiret gününe iman edenlerle Allah ı çok anan kimseler için Allah ın elçisinde güzel bir örnek vardır.

Eşhedü en lâ iâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh.

Hulle'nin dayanağı âyet ve hadistir.

Kadının abdestte başörtüsünün üzerini mesh etmesinin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn

Başörtüsünün üzerini mesh etmede aranan şartlar. Muhammed Salih el-muneccid

Yasin sûresini okuduktan sonra duâ etmek için toplanmanın hükmü. Abdulaziz b. Baz

GIDA DEPOSUNDA ÇALIŞAN VE DOMUZ ETİNİ TIRLARA TAŞIMASI İSTENEBİLEN KİMSENİN HÜKMÜ

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

118. SOHBET Kadir Suresi SÛRE VE MEÂLİ:

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

Selamın Veriliş Şekli: Selam verildiği zaman daha güzeliyle veya aynısıyla karşılık vermek gerekmektedir. Allah

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma

Tahta kılıcın sırrı. İSLÂM TARİHİNDE CEMEL VE SIFFÎN savaşlarına yol açmış hadisatın

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Transkript:

17. TEBLİĞ KAYNAKLARI AÇISINDAN HZ. PEYGAMBER İN TEBLİĞ METODU Ahmet ÖNKAL İSAV (İslâmî İlimler Araştırma Vakfı) tarafından düzenlenen Vahyin Nüzûlünün 1400. Yılında Hz. Muhammed (s.a.v.) konulu Milletlerarası İlmî Toplantının program broşüründe Hz. Peygamber in Tebliğ Metodu başlığı ile bana tahsis edilen tebliği, müsaadelerinizle Kaynakları Açısından Hz. Peygamber in Tebliğ Metodu boyutuyla arzetmek istiyorum. Böylece hem bir bildirinin sınırları içerisinde Peygamber Efendimizin tebliğ metodu gibi fevkalâde önemli, çok yönlü ve tabîatıyla son derece hacimli bir konuya ait çok genel ilkelerden, zorunlu olarak yüzeysel bir şekilde bahsetmek mecburiyetinde kalmamış olacağım; hem de vahyin nüzûlünün 1400. yılı münasebetiyle ülkemizde bu sene Kur ân Yılı ilân edildiğinden Hz. Peygamber in uyguladığı tebliğ metotlarını belirlemede Kur ân ı Kerîm in rolü ve tebliğin kaynakları konusunda düşüncelerimi arzetme imkânı bulacağım. Bilindiği gibi metot, bir gayeye ulaşmak için önceden belirlenen en kısa, en çabuk, en emin, doğruluğu ve başarılı olduğu denenmiş mantıklı hareket tarzı şeklinde tarif edilebilir. 1 Hakka, hakikate, iyilik ve güzelliğe çağrı ve hakkın ikâmesi gibi önemli bir misyonu ifade eden İslâmî tebliğ ameliyesinde uygun metot ve esasların Prof. Dr., Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi; aonkal@hotmail.com 1 Orhan Hançerlioğlu, Felsefe Ansiklopedisi (Kavramlar ve Akımlar), 1.baskı, İstanbul, 1979, IV, 151

542 VAHYİN NÜZÛLÜNÜN 1400. YILINDA HZ. MUHAMMED (S.A.V.) belirlenip uygulanmasının gerekli olduğu ise uzun izah gerektirmeyen gayet açık bir husustur. Hatta davet ve tebliğde metot, bizâtihî tebliğin bir parçası, tebliğden bir bölüm sayılabilir. Şayet metot hatalı ve uzaklaştırıcı ise sadece davanın yüceliğinin kifayet etmeyeceği aşikârdır. Elçisini âlemlere rahmet olarak gönderen Yüce Rabbimiz, Sevgili Peygamberimize tebliğ faaliyetinde metodik davranmasını emrederek şöyle = ادع ا لي سبيل ربك بالحكمة والموعظة الحسنة وجادلهم بالتي هي احسن buyurmuştur: Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et ve onlarla en güzel şekilde mücadele ver. 2 O nun izlediği yol basiret yolu dur. Yûsuf sûresi nin 108. âyeti bu gerçeğe işaret eder: قل هذه سبيلي ادعوا الي االله علي بصيرة انا ومن اتبعني =De ki: İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana tâbi olanlar bir basiret üzere Allah a çağırıyoruz. Ehl i Kitap ile mücadelede de aynı yol ve yöntem takip ولا تجادلوا اهل الكتاب الا بالتي هي Rabbimiz: edilecektir. Çünkü şöyle buyurur, ediniz. 3 =Ehl i Kitap ile ancak en güzel yolla mücadele ا حسن Tebliğde uygulanacak en güzel metotların başında kuşkusuz güzel muamele ve kötülüğün en güzel yolla bertaraf edilmesi gelmektedir. Böylesi bir metodun ulaşacağı noktaları ortaya koyması açısından Fussılet sûresi nin 34. ولا تستوى الحسنة ولا السيي ة ادفع بالتي هي احسن فاذا الذى بينك mânidardır: âyeti = İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel yolla وبينه عداوة كانه ولي حميم bertaraf et! O zaman görürsün ki seninle arasında düşmanlık olan kişi sanki sıcak bir dost oluvermiş Bu ve benzeri emirler doğrultusunda Peygamber Efendimiz, tebliğ faaliyeti boyunca en geçerli, en gerçekçi, en kısa, en çabuk, en emin, en mantıklı, doğruluğu ve başarılı olduğu dost/düşman herkes tarafından müsellem 2 Nahl 16/125 3 Ankebût 29/46

KAYNAKLARI AÇISINDAN HZ. PEYGAMBER İN TEBLİĞ METODU 543 metotları uygulamıştır. Çünkü O, Câhiliye den Asr ı Saadet i oluşturmuştur, 23 sene gibi kısa bir sürede Köklü bir dönüşüm, kalıcı ve temelli bir değişim gerçekleştirmiştir. O nun uyguladığı metotlar, tarihin derinliklerinde kalacak, unutulup gidecek, sonraki asır ve nesillerde tatbik imkânı olmayan, tarihsel uygulamalar değildir. Bu metotlar, kıyamete kadar tüm Müslümanlara ve bütün bir beşeriyete rehber olacak özelliğe sahiptir. Bu noktada üzerinde durulması gerekli önemli bir husus olmak üzere karşımıza Peygamber Efendimizin tebliğ metodunun kaynak ve dayanağı problemi çıkmaktadır. Bu bağlamda, genelde Peygamber Efendimizin Sünneti, özelde ise Sünnet in en bâriz tezahür ettiği bir alan olarak tebliğin kaynağı konusunda eski yeni bir çok İslâm âlimi, ilâhîlik faktörüne dikkat çekmiştir; yani onlara göre Sünnet, vahyin bir ürünü ve gayr i metlüvv, yani Kur ân âyeti olarak namazda okunmak üzere indirilmeyen şeklidir. Tam da bu noktada İmam Evzâî nin, Hassân b. Atiyye den naklettiği Cibrîl, Hz. Peygamber e Kur ân ı indirdiği gibi Sünnet i de indirmiştir. şeklindeki hadis rivâyet i, 4 konuya tartışmaya mahal bırakmayacak bir açıklık getirmektedir. Kadîm ulema arasında İmam eş Şâfiî, İbn Hıbbân, İbn Hazm, İbn Abdi l Berr, İmam el Ğazzâlî, Külliyât sahibi Ebü l Bekâ, İmam es Serahsî, Beyhakî, müfessirlerden Râzî ve Âlûsî nin de bu görüşe sahip oldukları bilinmektedir. Vahiy Sünnet ilişkisi konusunda fikir beyan eden çağdaş araştırıcılar içinde M. Hamidullah ve Mevdûdî nin de aynı düşüncede oldukları görülmektedir. 5 Ama şüphesiz Peygamber Efendimizin tebliğ faaliyetini merhaleler hâlinde hareket esasına dayandırarak bu metodun ilâhîliğine en güçlü ان هذا الدين دين demektedir: vurguyu Seyid Kutub yapmıştır. O aynen şöyle = Bu din nasıl ilâhî kaynaklı Rabbânî bir رباني فان منهجه في العمل منهج رباني كذلك din ise, onun hareket metodu da Rabbânîdir. 6 Çünkü S.Kutub a göre bizzat Kur ân ı Kerim, bir metot kitabıdır. Günümüzde Kur ân a bakış noktasında 4 Dârimî, Mukaddime, 49 5 Geniş bilgi için bkz. Ahmet Önkal, Vahiy Sünnet İlişkisi ve Vahy i Gayr i Metluvv, Kur ân ve Sünnet Sempozyumu, İrfan Vakfı, 1 2 Kasım 1997, İstanbul, 1999, s.55 69 6 Seyid Kutub, Yoldaki İşaretler, çev. Salih Uçan, İstanbul 1980, s.27

544 VAHYİN NÜZÛLÜNÜN 1400. YILINDA HZ. MUHAMMED (S.A.V.) Müslümanların karşı karşıya olduğu za fı dile getirirken S. Kutub şöyle der: Bu Kitabı bir bereket ve dua kitabı olarak okuyanlar, ilmî ve edebî özelliklerini incelemek, san at ve belağat tarafını araştırmak için tetkik edenler, hiçbir şeyi anlamazlar, bu Kur ân dan Çünkü bu kitap, bir bereket ve dua kitabı, bir san at ve edebiyat eseri, bir belağat ve üslup örneği olsun diye inmemiştir, sadece Bunun yanı sıra bir hareket ve taktik, bir idare ve metot kitabı olarak inmiştir. 7 Bütün bir beşeriyetin hidayetini hedeflemiş bir din, insanları dünyada ve uhrâda saadete götürecek bir din, onları hareket tarzları konusunda tamamen başıboş bırakmamıştır. Cenâb ı Hak bu dini gönderdiği gibi aynı zamanda bu dinin insanlar arasında nasıl ikâme olunacağının yollarını da göstermiştir. düşüncesini savunan S. Kutub, Fî Zılâl in bir çok yerinde, Yoldaki İşaretler ve İslâm Davasının Stratejisi adlarıyla Türkçeye çevirilen kitaplarında sık sık Rabbânî metot, ilâhî metot ve bu ikisine muâdil olarak Nebevî metot tabirlerini kullanmaktadır. Türkçeye Nebevî Hareket Metodu ismiyle iki cilt hâlinde çevirilen kitabıyla tanınan Münir Muhammed Ğadbân da S. Kutub la aynı fikirleri paylaşmakta ve şöyle demektedir: Nebevî hareket metodunun Rabbânî bir yönlendirme olduğu inancındayız. Allah Teâlâ, Peygamberlerini bütün adımlarında doğruya yöneltiyordu. O nun hareketleri, karşı karşıya kalınan olaylara gösterilen doğal tepkiler değildi. 8 Aynı ekolün takipçisi konumunda bulunan Abdurrahman el Muhâcir ise : Kur ân ı Kerîm nasıl Allah katından indirilmişse O nun hakim kılınmasında kullanılacak metot da Allah katından indirilmiştir. İnsanların yaşamında en ufak bir ayrıntıyı dahî ihmal etmeyip her konuda hükümler beyan eden İslâm Dini nin, İslâm ın hakim kılınması gibi çok önemli bir konuda hüküm bildirmemesi düşünülemez. Rasûlallah bizzat pratik yaşantısıyla bu konuda öyle güzel bir metot bildirmiştir ki bu metodu takip edenler mutlaka başarıya ulaşır. 9 dedikten sonra bir ileri adım daha atmakta ve kesin bir iddiada bulunmaktadır: Bu 7 Seyid Kutub, İslâm Davasının Stratejisi, çev. Akif Nuri, İstanbul, 1977, s.90 8 Münir Muhammed Ğadbân, Nebevî Hareket Metodu, çev. Tarık Akarsu, İstanbul, 1992, I, 16 9 Abdurrahman el Muhacir, Rasulullah ın Hayatı İle İslâm ın Hareket Metodu, çev. Eyüp Aslan, Hak Yayınları, İstanbul, tzs., s.337

KAYNAKLARI AÇISINDAN HZ. PEYGAMBER İN TEBLİĞ METODU 545 nun dışındaki metotlarla İslâm ı hakim kılmaya kalkışanlar ise boş yere vakit kaybetmekten ileri gidemez. 10 Hz. Peygamber in tebliğinde uyguladığı metotların kaynağını her hâlükârda vahye dayandıran bu zevât, kendilerine yöneltilecek: Abese örneğinde olduğu gibi bizzat Kur ân âyetleriyle Cenâb ı Hak tarafından îkaz ve itaba mâruz kılınmasından hareketle Hz. Peygamber in şahsî görüş ve tavırlarıyla metodunu belirlediğine açıkca işaret bulunduğu ve bu gerçeği inkârın mümkün olmadığı tarzındaki itiraz ve tenkitlere cevap olmak üzere yeni bir kavram üretmişler ve takrîrî vahiy den söz etmişlerdir. Buna göre her hareketi ve bütün faaliyetleri Cenâb ı Hakk ın kontrolünde olan Peygamber Efendimiz, varsayalım ki hata etmiş veya uygun olmayan bir davranış sergilemiş, yanlış bir metot seçmiş ise hemen ve mutlaka Allah tarafından îkaz edilmiş, O da derhal hatasını tashih etmiştir. Bu tür îkazların olmadığı durumlarda Cenâb ı Hakk ın onay ve takriri var demektir; nasıl Hz. Peygamber in ashabının tavır ve davranışlarına karşı sükût edip müdahelede bulunmaması, takrîrî Sünneti oluşturuyorsa Yüce Rabbimizin müdahele etmemesi de takrîrî vahyi oluşturur. 11 Bu görüş ilk bakışta mantıklı ve tutarlı görünmektedir. Ancak buna karşı her sözü, her kararı, hüküm ve davranışı vahiy ile belirlenen bir kimsenin beşer olarak hiçbir inisiyatifinden söz edilemeyeceği, bu tür bir anlayışın Hz. Peygamber i kendi iradesiyle hareket edemeyen bir robot durumuna indirgemek ya da her adımını vahiyle atan beşerüstü bir varlık konumuna yükseltmek anlamına geleceği yönündeki itirazları 12 da dikkate almak gerekmektedir. Fakat bu düşünce Hind Pakistan bölgesinde Emîr Ali, Ahmed Pervîz, Mısır da özellikle Dr. Tevfik Sıdkî, Ebû Reyye ve Abdülcelil İsâ gibi şahsiyetler tarafından, Sünnet in vahiyle hiçbir ilgisi olmadığı, Kur ân vahyi dışında Hz. Peygamber in diğer insanlar gibi bir beşer olduğu dolayısıyla da 10 A.g.e., s. 337. S. Kutub, Ğadbân ve Muhâcir tarafından Nebevî Hareket Metodu çerçevesinde ele alınan düşüncelerin değerlendirilmesi ve özellikle son iki zâtın eserlerinin tenkidi için bkz. Mehmet Ali Büyükkara, Hz. Peygamber in Sîretinden Dava Adamına Yol Kılavuzu: Nebevî Hareket Metodu, Sîret Sempozyumu I, Türkiye de Sîret Yazıcılığı, İstanbul, 16 17 Ekim 2010, basılmamış tebliğ metni 11 Bkz. Abdülğanî Abdülhâlık, Huccıyyetü s Sünne, 1. baskı, Beyrut, 1986, s. 222 12 M. Hayri Kırbaşoğlu, İslâm Düşüncesinde Sünnet I, 2. baskı, Ankara, 1996, s.299

546 VAHYİN NÜZÛLÜNÜN 1400. YILINDA HZ. MUHAMMED (S.A.V.) Sünnet in hiçbir bağlayıcılığı olmadığı şeklinde uç bir noktaya taşınmıştır. Meselâ, bunlardan Dr. Tevfik Sıdkî, bizde bazılarının malzeme olarak kullandığı bir makale kaleme almıştı. Makale هو القرا ن وحده =الا سلام İslâm Yalnızca Kur ân dan İbarettir. başlığını taşıyordu. 13 Ezher Üniversitesi Külliyetü ş Şeria eski dekanı Abdülcelil İsâ da, Türkçeye Peygamberimiz in İctihadları adıyla çevirilen اجتهاد الرسول adlı eserinde, bu kadar keskin olmamakla beraber benzeri fikirleri savunmakta ve özetle şunları söylemektedir: 1. İctihad etmek Peygamberimiz için caizdir. Zaten fiilen vukû bulmuştur. 2. İctihadın mevzuu çeşitlidir. Dünyevî, gözle görülen görülmeyen şeyler yanında dinî konularda da ictihad geçerlidir. 3. Hz. Peygamber in ictihad ile açıkladığı görüşün, daima doğru olması zorunlu değildir. 4. Meydana gelen bir hatanın Allah tarafından derhal tashih edilmesi şart değildir. 5. Hurma aşılama hadisesinde olduğu gibi hiç tashih edilmemesi de mümkündür. 14 Şimdiye kadar sözünü ettiğimiz bu iki uç görüşte Sünnet in ve Rabbânî metodun tamamen vahyin yönlendirmesi ile gerçekleştiğini söyleyen grup, Peygamber Efendimizin beşer olma özelliğini göz ardı eder veya en azından arka plana atarken; Kur ân dışında Hz. Peygamber in söz, fiil ve davranışlarının vahiyle hiçbir ilişkisinin olmadığını iddia eden ikinci grup ise O nun peygamberlik niteliğini hiçe saymışa benzemektedir. Bu konuda daha fazla teferruata girmeden Peygamber Efendimizin tebliğ metodunu belirlemede kaynaklarının neler olduğu hususunda görüşlerimi kısaca arzetmek istiyorum. Kanaatimce Hz. Peygamber in tebliğ metodunu belirlemede kaynaklarını iki kategoride toplamak mümkündür: 13 Mecelletü l Menâr, yıl: 9, sayı: 7, s.12 14 Abdülcelil İsa, Peygamberimizin İctihadları, çev. Hilmi Mert türkmen Abdülvehhab Öztürk, Ankara, 1976, s.156 157

KAYNAKLARI AÇISINDAN HZ. PEYGAMBER İN TEBLİĞ METODU 547 1. Kur ân ı Kerîm Hiç kuşkusuz يا ايها المدثر قم فا نذر = Ey örtüsüne bürünen, kalk ve uyar! 15 emriyle elçisini tebliğle görevlendiren Yüce Rabbimiz, tebliğde takip edilecek metodun kurucu temel ilkelerini, tebliğin tarihî süreç içerisinde seyri esnasında dönüm ve başlangıç noktaları ile dinamiklerini, muhatapta müessir olacak temel yöntem, tavır ve davranış şekillerini, gönderdiği Kur ân âyetleri ile Peygamber Efendimiz e bildirmiş, bu emirlere ve yasaklara uymasını, bu metotları uygulamasını emir buyurmuştur. Bu bağlamda = وا نذر عشيرتك الا قربين zarureten tebliğin gizli yapıldığı bir sürecin ardından Önce yakın akrabalarını uyar! 16 âyeti ile Hz. Peygamber in akrabalarını toplayarak onları İslâm a davet ettiği; بما تو مر فاصدع = Sana emrolunanı açık açık ilân et! 17 âyetinin nâzil olması ile tüm Mekke halkını Safâ tepesinde toplayarak onları îkaz etmek sûretiyle alenî davette yeni bir süreci başlattığı mâlumdur. Mekke döneminde Müslümanlara uygulanan olanca baskılara, akıl almaz vicdana sığmaz, insanlık dışı birçok işkenceye rağmen ve bazı sahabîlerin ısrarlı taleplerine karşın hep sabır ve sebat tavsiye edilerek, Mekke yi kan gölüne çevirebilecek, âkıbeti ise meçhul bir maceraya sürüklememek için çatışmaya izin verilmediği; ancak geçerli şartların oluştuğu Medine ye hicretin ardından inen ظلموا ا ذن للذين يقاتلون با م = Kendileriyle savaşılanlara, zulme uğramış olmaları sebebiyle savaşa izin verildi. 18 âyeti ile müşrik ve münkirlerle ilişkide yeni bir safhaya girildiği de bilinmektedir. Ayrıca Hz. Peygamber in çevresindeki gayr i müslimlerle ilişkilerinde uyması gerekli metot ve yöntemleri belirleyici nitelikte bir çok âyet i kerime vardır. Meselâ: ولا تسبوا الذين يدعون من دون االله فيسبوا االله عدو ا بغير علم = Onların Allah ı bir tarafa bırakarak taptıkları şeylere sövüp kötü sözler söylemeyin; sonra onlar da haddi aşarak cahilâne Allah a söver, kötü sözler söylerler. 19 âyeti mani 15 Müddessir 74/1 2 16 Şuarâ 26/214 17 Hıcr 15/94 18 Hac 22/39 19 En âm 6/108

548 VAHYİN NÜZÛLÜNÜN 1400. YILINDA HZ. MUHAMMED (S.A.V.) ولا تطرد الذين يدعون ر م şekilde: dardır ve temel bir ilke getirmektedir. Aynı yal = Rabbinin rızasını isteyerek sabah akşam O na بالغدوة والعشي يريدون وجهه varanları (sakın ola) kovma! 20 âyetinde, Hz. Peygamber den, fakir müminlerle yan yana gelmek istemeyen ve kendileri gelince onları huzurundan çıkarmasını talep eden Mekkeli müşrik aristokratların isteklerine iltifat etmemesi hususunda Rasûl ü Ekrem Efendimiz e peşin bir uyarı ve yönlendirme mevcuttur. Bu minval üzere Kur ân ı Kerim de Hz. Peygamber e farklı kesimlerle münasebetlerini belirlemede yön ve yöntem veren pekçok âyet i kerime vardır ve hiç şüphesiz Peygamber Efendimiz bu buyruklar doğrultusunda tebliğ faaliyetini şekillendirmiş, büyük bir hassasiyetle bu ilkelere riâyet etmiştir. 2. İkinci kategoride: Hz. Peygamber in tebliğ metodunu belirlemek ü zere bizatihî kendi birikim ve yeteneklerine müracaat ederek karar vermesini söz konusu etmemiz gerekir. Bu noktada Hz. Peygamber in risâlet öncesi 40 yıllık uzun bir dönemde, tebliğ faaliyetine girişince istifade edeceği bir bilgi, görgü ve tecrübe birikimine sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ama şüphesiz O, bu bilgi ve becerileri, bir muallim önüne oturarak ondan aldığı eğitim ile veya birtakım kitapları okuyarak elde etmemiştir. Çünkü O, وما كنت تتلوا من ve = ümmî bir peygamber idi النبي الامي Kur ân ın ifadesi ile okur, = Sen bundan önce ne bir yazı قبله من كتاب ولا تخطه بيمنك اذ ا لارتاب المبطلون ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı. 21 âyetinde ifade edildiği gibi Kur ân ın, kendine vahyinden önce ne bir kitap okumuş, ne de eline kalem alıp yazı yazmıştı. Ama küçük yaşlarından itibaren etrafında olup biten hâdiseler O nun dikkatini çekmiş, bilgi sahibi olmasında, yetişip olgunlaşmasında etkili olmuştur. Bu bağlamda dedesi Abdülmuttalib in yanındaki konumu, Ebû Tâlib ile birlikte gerçekleştirdiği Busrâ seferi, Mekkelilere ücret karşılığı çobanlık yapması, amcaları ile çıktığı ticarî seferler, katıldığı Ficâr Harbi ve Hılfü l Fudûl, Hz. Hatice nin kervanı ile Busrâ ya yeniden gidişi ve Hatice Validemizle evliliği, evlilik sonrasında 20 En âm 6/52 21 Ankebût 29/48

KAYNAKLARI AÇISINDAN HZ. PEYGAMBER İN TEBLİĞ METODU 549 gerçekleştirdiği ticarî faaliyetler, Kâ be hakemliği ve nihayet Hırâ daki uzlet ve halvet günleri, hep O nu tebliğ faaliyetine yetiştiren ve hazırlayan olaylar zinciri olarak değerlendirilmeli; bu olaylara bu açıdan yeniden bakılmalıdır. Kuşkusuz O nun elde ettiği Peygamberlik öncesine ait bu birikim, tebliğ sürecinde kazandığı yeni bilgilerle takviye görmüş, özellikle de kişisel ilişkiler vesilesi ile elde edilen tecrübeler, O nun için son derece önemli kazanımlar olmuştur. Peygamberlerin temel sıfatlarından birisi olmak üzere fetanet (fevkalade zeka, Akıl ve deha) sahibi olduğuna inandığımız Peygamber Efendimiz kuşkusuz tebliğ faaliyeti esnasında içerisinde bulunduğu şartlara uygun olarak, kişi ya da grup ve topluluklarla ilişkilerinde ortaya çıkan veya çıkabilecek durum ve ahvâli dikkate almış, muhakemelerde bulunmuş, aklî değerlendirmeler yapmış, yerine göre istişare gerçekleştirmiş ve nasıl hareket edeceğine dair kararı kendisi vermiştir. Bu kararlarına bağlı olarak Peygamber Efendimizin uyguladığı metotlarını ve faaliyetlerini takdir ve teşvik eden Kur ân âyetleri vardır. Meselâ, tebliğin temel ilkelerinden ve etkili metotlardan birisi olarak zikredebileceğimiz yumuşak davranışı; katı kalpli ve kaba olmaması sebebiyle Hz. Peygamber Rabbinin takdirine mazhar olmuştur. فبما رحمة من االله لنت لهم ولو كنت فظ ا غليظ konuda: Şöyle buyurulur bu davrandın. Allah ın rahmeti sayesinde onlara yumuşak =القلب لانفضوا من حولك Şayet kaba ve katı yürekli olsaydın hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. 22 Bu gibi durumlarda Hidayet Elçisi nin tavır ve davranışı ve uyguladığı metotlar, bilâhare inen âyetlerle açıkça onaylanmıştır. Buna mukabil, yine inen âyetlerle Hz. Peygamber in karar ve davranışları dolayısıyla ikaz edilip uyarıldığı, hatta itâb edildiği durumlar da vardır. Bunun en basit ve hep bilinen örneği a mâ sahabî Abdullah b. Ümmü Mektûm a karşı tavrı dolayısıyla inen وتولي ان جاءه الاعمي = عبس A mânın kendisine gelmesi sebebiyle yüzünü ekşitti ve yönünü çevirdi 23 âyetleridir. 22 Âlü İmrân 3/159 23 Abese 80/1 2 vd.

550 VAHYİN NÜZÛLÜNÜN 1400. YILINDA HZ. MUHAMMED (S.A.V.) Tebûk Gazvesi ne katılmamak için mazeret ve bahaneler uyduran münafıklara Hz. Peygamber in onlardan zâten hayır gelmeyeceği mütaalasıyla olsa gerek izin vermesi üzerine esasen münafıklara karşı takip edilecek stratejiyi belirlemede önem yaşayan Tevbe sûresi nin 43. âyeti daha kesin bir itâb ifadesine sahiptir: االله عنك لم اذنت لهم عفا = Allah seni affetsin, onlara niçin izin verdin?! Bu grup âyetlerde Hz. Peygamber in uyguladığı metot uygun bulunmamakta ve gerekli ikaz yapılmaktadır. Ancak bu örneklerden hareketle Hz. Peygamber in her hareket ve uygulamasının ardından mutlaka âyetlerin indiğini ve bu âyetlerle, tatbik edilen metodun onaylandığını veya reddedildiğini söylememiz mümkün değildir. Hz. Peygamber in 23 yıl boyunca durup dinlenmeden tebliğ faaliyetinde bulunduğu dikkate alınırsa tasvip veya tashih niteliğindeki âyetlerin çok da fazla olduğu söylenemez. Bu noktada daha önce temas ettiğimiz takrîrî vahiy anlayışından hareketle Cenâb ı Hak, Rasûlü nün uygulamalarında uygun olmayan bir durum ortaya çıktığı zaman mutlaka ikazda bulunup tashih etmiştir; böyle bir ikazın olmadığı hususlarda zımnî bir onay var demektir. şeklindeki yaklaşıma tamamen katılmadığımızı belirtmeyelim. Kanaat ve tespitlerimize göre Cenâb ı Hakk ın, Rasûlünün davranış, karar ve metotlarında uygun olmayan hususlardaki ikaz ve tashihi ya İslâm davâsının seyrini olumsuz etkileyecek durumlarda, ya da takip edilecek temel stratejiye uygun düşmeyen olaylarda söz konusu olmakta ve ortaya çıkmaktadır. Bunun hâricinde öyle durumlar vardır ki Peygamber Efendimiz herhangi bir vahye bağlı olmaksızın kendi ictihadıyla karar vererek bir uygulama gerçekleştirmiş, ama bu konuda daha sonra da Cenâb ı Hak tarafından bir tasdik veya bir ikaz vukû bulmamıştır; hatta bazı olaylardan bildiğimiz gibi sonuçta Hz. Peygamber in de esasen arzu etmediği neticeler ortaya çıkmıştır. Meselâ, Uhud Harbi nden sonra Racî ve Bi ru Maûne olaylarında sırf İslâm ı tebliğ için görevlendirilen mâsum sahabîlerden birinci olayda 10, ikinci olayda 70 e yakın kişi hunharca şehid edilmişlerdir. Bu olayın ne öncesinde ne sonrasında bu hususla ilgili olarak inen bir âyet yoktur. Esasen gaybı bilmediği için hâlisane niyetlerle yapılan bu görevlendirme

KAYNAKLARI AÇISINDAN HZ. PEYGAMBER İN TEBLİĞ METODU 551 sebebiyle Hz. Peygamber in hatalı bir karar aldığını söylemek mümkün ve doğru değildir. Fakat Allah Râsulü nün bu olaya son derece üzüldüğü ve müsebbiblerine bir ay boyunca sabah namazı içinde kunût yaparak bedduada bulunduğu bilinmektedir. Hz. Peygamber in kendi re yi ile karar vererek tebliğ metodunu belirlerken etkili olan bir hususun altını çizmek gerekir. Peygamber Efendimiz, Risalet görevini aldığı ilk günden vahyin son bulmasına kadar 23 yıl devam eden süreçte aldığı vahiyler yoluyla önce bizzat kendisi Allah Teâlâ tarafından eğitilmiş, Cibrîl O na muallimlik yapmıştır. Böylece O, herkesten önce ve şüphesiz herkesten daha fazla vahyin ruhuna müttali olmuş, İslâm ın özünü, yüce hikmet ve hakikatlerini zihnine olduğu kadar benliğine de nakşetmiştir. İşte O, sahip olduğu bu ruha bağlı olarak olayları, güzel ahlâkı ve üstün yeteneklerinin himayesinde, basiret ve firasetle okumuş, Allah ın nuruyla hadiselere bakmış, o doğrultuda karar vermiştir. Bu kararların son derece yararlı, isabetli ve neticeye en çabuk ulaştıran kararlar olduğu esasen tarihen de sabittir. Bir beşer olması münasebetiyle tashihi icap eden karar ve tavırları ise 23 yıllık tebliğ faaliyeti kapsamında son derece nâdir olup, istisna kabul edilebilir. Netice itibariyle Peygamber Efendimiz, tebliğ faaliyeti boyunca gerek Cenab ı Hakk ın kontrol ve yönlendirmeleri doğrultusunda, gerekse kendine gelen vahiyden aldığı ruh ve nur ile, firaset ve basiretle olayları değerlendirerek durum ve şartlara uygun bir şekilde en geçerli, en gerçekçi, en kısa, en çabuk, en emin, en mantıklı, doğruluğu ve başarılı olduğu dost/düşman herkes tarafından müsellem metotları uygulamıştır. 24 Rasûlallah Efendimiz, لقد كان لكم في رسول االله اسوة حسنة = Andolsun ki Allah ın Elçisinde sizin için, Allah a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah ı çok zikredenler için en mükemmel bir örnek vardır. 25 âyeti fehvasınca hayatın bütün yön ve alanlarında olduğu gibi davet ve tebliğ faaliyetinde ve uyguladığı metotlarda da 24 Peygamber Efendimizin tebliğ faaliyetinde uyguladığı metotlar hakkında geniş bilgi için bkz. Ahmet Önkal, Rasûlallah ın İslâm a Davet Metodu, 19. baskı, Kitap Dünyası Yayınları, Konya, 2010. 25 Ahzâb 33/21

552 VAHYİN NÜZÛLÜNÜN 1400. YILINDA HZ. MUHAMMED (S.A.V.) bizim için üsve i hasene, en güzel örnek, nümûne i imtisaldir; bir Sirâc ı münîr, yolumuzu aydınlatan bir kandildir, O Özlemini duyduğumuz İslâm ümmetinin vahdeti, etnik ve mezhebî ayrılıkları bir tarafa bırakarak, fırka ve grup bağnazlığından sıyrılarak O nun Sünnet ve Sîretine yönelişle olacak; metot farklılıklarının Müslüman toplumlarda doğurduğu ayrışma ve münâferet, O nun metotlarının bilinip uygulanması ile ülfet, re fet ve rahmete dönüşecektir.