Haşhaşin tarikatının kurucusu ve ölümüne kadar lideridir. Tarihin en zeki insanlarından biri kabul edilir.

Benzer belgeler
Dersin Adı İSLAM TARİHİ Sınıf 12 İSLAM TARİHİ

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

Devrim Öncesinde Yemen

Hz. Ali nin şehit edilmesinin ardından Hz. Hasan halife olur. Ancak babası zamanından kalma ihtilaf yüzünden Muaviye ile iç savaş başlamak üzereyken

Onur Kutlu ŞENTÜRK. Tarih Okulu Sonbahar 2009 Sayı V,

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

İSLAM TARİHİ VE MEDENİYETİ II TAR104U

İÇİNDEKİLER. Sayfa.

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

1979 Kabe Baskını'nın yeni görüntüleri ortaya çıktı

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed.

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

İslam ın Serüveni. İslam ın Klasik Çağı BİRİNCİ CİLT MARSHALL G. S. HODGSON

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ 3 FATIMİLER-GAZNELİLER

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ

MATE 417 MATEMATİK TARİHİ DÖNEM SONU SINAVI

TARİH DERSİ PERFORMANS GÖREVİ

Türk İslam Tarihi Konu Anlatımı. Talas Savaşı (751)

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

Rabia (Dört Parmak) İşaretini İlk Muaviye Kullanmış!

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...1

1-MERKEZ TEŞKİLATI. A- Hükümdar B- Saray

Tarihi ve bugünü ile. Her an Harran

ANTAKYA SAMANDAĞ GEZİSİ I 25 HAZİRAN 2012 MUSA DAĞI SİMON DAĞI

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

KARDEŞ ÜLKE PAKİSTAN PAKİSTAN TEFRİŞAT PROJELERİ İPEKYOLU ASYA LAHOR KUR AN KURSU YENİ BİNAMIZ

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ 2 SASANİLER-İSPANYA EMEVİLERİ-TULUNOĞULLARI

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI

Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi

İran Cumhurbaşkanı Ruhani, Fransa Cumhurbaşkanı Macron

Nizamülmülk. Yaşında. İranlıydı. Selçuklu da ilk görev. Kültür Dünyası. Büyük Selçuklu nun Başbakanı

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 9.Ders. Dr. İsmail BAYTAK III. HAÇLI SEFERİ

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

Hac ve Umre İle İlgili Mekânlar

Bacıyân-ı Rum. (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları)

KURTALAN İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

KARAMAN ERMENEK BALKUSAN KÖYÜ

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

İSTANBUL-MEKKE DEMİRYOLU PROJESİ

Mezhepler, bir dinin mensupları için alt kimlik ifadeleridir. Mezhepler beşeri nitelikli oluşumlardır; din ile özdeştirilemezler.

PRT 403 Geç Asur-Geç Babil Arkeolojisi

Balım Sultan. Kendisinden önceki ve sonraki Postnişin'ler sırası ile ; YUSUF BALA BABA EFENDİ MAHMUT BABA EFENDİ İSKENDER BABA EFENDİ

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

Hz Âmine, kocası Abdullah ın kabrini ziyaret etmiş, Hz Peygamber de Neccaroğulları ndan.

Afganistan'da Afyon Üretimi Dosyası (İnfografik)

Size iki şey bırakıyorum; onlara sımsıkı sarılırsanız kurtuluşa erersiniz: Biri Allah ın kitabı Kur an, diğeri de Ehl-i beytimdir.

Kars Fethiye Camii önünde

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya

İMAM ALİ RIZA

SOSYOLOJİSİ (İLH2008)

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Perşembe, 12 Kasım :53 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :14


Ankara da SELÇUKLU MİRASI. Arslanhane Camii. (Ahi Şerafeddin) 58 YEDİKITA

Tarihte İbrahim'e, Muhammed'e, Dört Büyük Halife'ye ve Abbasiler'in 34. halifesi olan Nasır'a Mehdi denilmiştir.

İRAN GEZİ PROGRAMI 10 GECE 11 GÜNLÜK BİR TARİH VE KÜLTÜR GEZİSİ

Cumhuriyet Halk Partisi

ORTA ÇAĞ TARİHİ. Editör Doç. Dr. Selim Hilmi ÖZKAN

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Dinlerin Buluşma Noktası. Antakya

Es-Seyyid Eş-Şeyh Abdülkadir El Abri Hazretleri

AYA THEKLA YERALTI KİLİSESİ

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

Kafiristan nasıl Nuristan oldu?

TÜRK EĞİTİM TARİHİ 3. Dr. Öğr. Ü. M. İsmail Bağdatlı.

MUHAMMED BAKIR EL-MECLİSÎ NİN VE BAZI ŞİÎ ÂLİMLERİN HZ. AİŞE HAKKINDAKİ BAZI SÖZLERİ

3- Hareketimizin; Ankara'da Musab bin Umeyr Derneği dışında hiçbir grup, dernek, cemaat ya da örgütle bir bağlantısı bulunmamaktadır.

MEDYA'DA YER ALAN HABERLERLE ALAKALI KURTUBA GENÇLİK HAREKETİ AÇIKLAMASI

Has hâs îler: Mit ve Gerçek

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Avrupa da Yerelleşen İslam

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

Yahudilerde, Hristiyanlarda, Müslümanlarda Mesih ve Mehdi Öğretisi

MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ

Şİİ İSLAM TARİHİ Farhad Daftary Alfa Yayınları, İstanbul 2016, 296 sayfa. Feyza DOĞRUYOL *

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ KLASİK ALEVİLİK NEDİR? Halk Mezhebi... 18

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman

Abbasiler Devleti Ders Anlatım Videosu. Abbasiler Devleti Ders Anlatım Notu ABBASİLER ( )

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

Sunum ve Sistematik 1. BÖLÜM: MUSTAFA KEMAL İN HAYATI

KAY 361 Türk İdare Tarihi. Ders 3: 16 Ekim 2006 Konular: İslam Devleti Okuma: Ortaylı, 2000: 47-88

e-makâlât Mezhep Araştırmaları Dergisi Cilt: 6 Sayı: 2 GÜZ 2013 ORTADOĞU NUN GELECEĞİ AÇISINDAN Şİ Î-SÜNNÎ İLİŞKİLERİ SEMPOZYUMU ÖZEL SAYISI

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti) Orta Asya da bilinen ilk teşkilatlı Türk devleti Hunlar tarafından kurulmuştur. Hunların ilk oturdukları yer

Transkript:

Hasan Sabbah Haşhaşin tarikatının kurucusu ve ölümüne kadar lideridir. Tarihin en zeki insanlarından biri kabul edilir. İran'ın Kum kentinde dünyaya gelmiştir. Tam ismi, Hasan bin Ali bin Muhammed bin Ca fer bin Hüseyin bin el-sabbah el-himyeri dir. Kendi iddiasına göre, Yemen emirlerinden Yusuf Himyeri nin soyundandır. Zamanın önde gelen okullarında okuma şansı bulmuştur. Bazı iddialara göre Nizamülmülk, Ömer Hayyam (Tam adı Ömer Bin İbrahim olup Künyesi Ebü'l- Feth, Lakabı Gıyasüddin dir, Şiirlerinde Hayyam <Çadırcı Mahlasını> kullandığı görülür) ve Hasan Sabbah birlikte aynı dönemlerde öğrencidirler ve yakın dost olduklarına ilişkin söylenceler de vardır. Fakat bu efsanenin doğruluğuna dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Hasan Sabbah (1035-1124) Ömer Hayyam (1048-1131) Nizamülmülk (1018-1092) Öte yandan Nizamülmülk ile Hasan Sabbah arasında yaklaşık 30 yıllık yaş farkı vardır. Hasan bin Sabbah, çocukluğundan itibaren düzenli bir eğitim ve öğretim görmüştür. Zamanla, Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan ın en yakın adamlarından olmuştur. Bu sırada ünlü Selçuklu veziri Nizamülmülk ile arası açılmış ve Mısır a kaçmıştır. Bundan sonra kesin olarak bilenen ise Hasan Sabbah'ın yoğun dini

çalışmalarından sonra örgütlenmeye başladığı ve Alamut kalesini ele geçirip burada üslenmesidir. Alamut kalesinde 2 bin müridinin olduğu varsayılır. Etrafında birçok insan toplayan Hasan Sabbah, Selçuklu Sultanı Melikşah tarafından teslim olması yolunda uyarılmıştır. Ancak Sabbah bu teklife aldırış etmemiştir. Hasan Sabbah felsefesi ve Alamut un Zaptı Hasan Sabbah dünyanın zulümle ve baskıyla dolu olduğuna inanır ve dünyayı adalet ile doldurmak için çabaladığını söylerdi. Civardaki işi gücü olmayan toplumdan tecrit edilmiş halkı mevcut düzene dine ve sosyal hayata karşı bir başkaldırıya davet ediyordu. Dönemin ileri gelenlerine yönelik suikastları işletmek için fedailerine haşhaş vererek onların zihinlerini kontrol ettiği bilinmektedir. Bu yüzden örgütün adı Haşhaşin olarak tarihe geçmiştir. Hasan Sabbah a ait bir söz olan La shai wak'ion motlaq bal kollon moumkine yani Hiçbir şey kesin değildir, her şey mümkündür ( Bazı kaynaklarda Hiçbir şey doğru değildir, her şeye izin vardır olarak da geçer.) onun felsefesini, düşüncelerini gayet güzel özetler.

Üs arayışı Rudbar bölgesinde 1088 yılında Alamut Kalesini görmesiyle sona ermiştir. Burası sarp dağların tepesinde yer alan bir kaledir. Sabbah, burayı "Aluh Amut" yani Kartal Yuvası olarak adlandırmıştır. Hasan Sabbah önce Alamut'ta İsmailiyeliği yayar. Köylere "Da iyyīn" ve "Rafīkleri" gönderir ve bu köyleri öncelikle kendi safına çekmeyi başarır. Ardından kale içerisindeki kilit isimlere bolca rüşvet verir. Sonra da kaleye gelir ve komutana kaleyi teslim etmesini, kaledeki askerlerin kendi safına geçtiğini söyler. Komutan kalenin kendisine sultan adına verildiğini ve bunun karşılığında üç bin altın dinar ödediğini söyler. Hasan Sabbah bir kâğıda bir şeyler yazar ve söylediği şehre gitmesini söyler. Komutan söylenilen şehre gider ve üç bin altın dinarı noksansız alır. Halkın desteğini de yanına alarak kaleyi 2 senede ele geçirir. Hasan Sabbah burada haşhaşin tarikatının temelini atar. Hasan Sabbah, Alamut kalesini aldıktan sonra kalede bazı düzenlemeler yaptı. Kalenin asma bahçelerini yeniledi, surlarını güçlendirdi. Hasan ın gençlik yıllarında bir şeyhin ona haşhaş içirmesiyle haşhaşın büyük etkisinde kalmıştı. Haşhaşla birçok kişiyi kandırabileceğini o zaman anlamıştı. Alamut Kalesi ni aldıktan sonra Hindistan'dan haşhaş meyvesini getirdi. Dünyanın dört bir yanından köle pazarlarında satılan güzel kadınları aldı. Başlarına bir hanım ağası koyarak onların yetişmesini sağladı. Hasan Sabbah çok geçmeden Alamut'a yakın küçük kaleleri de ele geçirdi. Hasan Sabbah ın bu başarılarına duyan diğer İsmaili tarikatına mensup erkekler, Alamut kalesine akın etmeye başladı.

Hasan Sabbah ın hedefleri ve Haşhaşin tarikatının eylemleri Hasan Sabbah ve adamlarının sözlerle yola gelmeyeceğini anlayan Sultan Melikşah, 1092 de üzerlerine kuvvet gönderir. Fakat sultanın ölümü üzerine istenilen sonuç alınamaz. Bundan sonraki yıllar Hasan Sabbah öğretilerini yaydı ve faaliyetlerini hızlandırdı. Bu örgüt, bölgeyi hâkimiyetlerinde bulunduran ve İsmailileri baskı altına almaya çalışan Selçuklulara karşı mücadele etmek amacıyla suikastı sistemli bir saldırı aracı olarak kullanmaya başladı. Önemli devlet adamlarını, kumandanları ve âlimleri öldürdüler. Büyük Selçuklu Veziri Nizamülmülk e zehirli bir bıçak ile suikast düzenlediler ve ölümüne sebep oldular. Ajanlarını devlet teşkilatları içine, hatta saraylara ve evlere kadar sızdırıp her tarafa şüphe ve korku yaydılar. Horasan ve Huzistan bölgesindeki bazı kaleleri de ele geçirip, ticaret ve hac kafilelerini soydular. Fedailer ve Meşhur Cennet Bahçeleri Hasan Sabbah ın fedaileri korkusuzdu. Çünkü Hasan Sabbah a gönülden inanıyorlar, onu yüceltiyorlardı. Onun isteklerini yerine getirip öldüklerinde cennete gideceklerine inanıyorlardı. Bunun sebebi ise Cennet Bahçeleriydi.

Hasan Sabbah fedailerine ölümden sonra cenneti vaat eder. Bu gençlere haşhaş verdikten sonra Alamut Kalesi'nin arkasındaki yasak bölge olan Cennet Bahçelerinde uyanmalarını sağlardı. Bu bahçe öylesine güzel hazırlanmıştı ki gerçekten cennet gibi güzeldi, türlü türlü meyveler, yemekler ve fedailerin huri olduklarına inandıkları güzel kızlar vardı. Bir zamandan sonra fedai tekrar haşhaşla uyutulup kalede uyandırılırdı. Böylelikle ölünce cennete gideceğine tamamen inanan fedailer Hasan Sabbah için ölmekten korkmuyorlardı. Bu rivayete sebep olan olay ise misafirlerini etkilemek için Hasan Sabbah ın kalenin yukarısında duran müritlerinden üçüne işaret ederek aşağıya atlamalarını istemesi ve onların da hiç tereddüt göstermeden atlayınca misafirlerin bu olaydan oldukça etkilenmesidir. Bu tavır o insanların uyuşturucu almadan bunu yapmalarının mümkün olmadığı fikrine götürmüştür. Fedailer hedef aldıkları kişiyi öldürme konusunda çok titiz ve başarılıydılar. Bir fedai hedefini asla kaçırmazdı. Eylemlerinin başka kayıplara yol açmama, masum olarak gördükleri diğer bireylere zarar vermemesi konusunda çok dikkatli davranırken etrafa saldıkları korkuyla elde ettikleri etkin nüfuzu koruyabilmek, ibret verebilmek için cinayetleri genelde halka açık mekânlarda, bilhassa camilerde işlemeyi tercih ediyorlardı. Hedeflerine kılık değiştirerek yaklaşan haşhaşiler, kurbanlarına kurtulma olasılığı tanımamak için ok ve yay gibi araçlardan kaçınıp, hançer kullanmayı tercih ediyorlardı. Hiçbir koşul altında intihara girişmeyip hep yakalandıkları kişiler tarafından soğukkanlılıkla öldürülmeyi yeğliyorlardı.

Haşhaşin tarikatı bölgede hâkimiyet kuruyor Melikşah'ın ölümünden sonra Selçuklularda taht kavgalarının çıkması, haçlı seferlerinin başlamasıyla birlikte Müslümanların yaşadığı bazı bölgelerin işgale uğraması, Hasan Sabbah'ın işine yaradı. Fırsatı değerlendirerek faaliyetlerine hız verdi. Önemli bazı kaleleri ele geçirmek suretiyle konumunu güçlendirdi. Bu arada propaganda faaliyetlerine de hız verdi. Ayrıca Selçuklu ordusuna sızmak suretiyle taht kavgalarına direk olarak dâhil oldu. Hasan Sabbah'ın fedailerinin korkusundan, din ve devlet adamlarını herkesin gözü önünde öldürmelerinden dolayı, devlet ileri gelenleri elbiselerinin altına zırh giymeden sokağa çıkamaz oldular. Selçuklular ve Hasan Sabbah arasındaki mücadele uzun süre devam etti. Birkaç kez Alamut Kalesi kuşatıldığı halde alınamadı. Hasan Sabbah ın Ölümü ve Moğol kuşatması Hasan Sabah, 1124 yılına kadar Alamut Kalesini elinde tutmaya ve faaliyetlerini sürdürmeye devam etti. Birçok bilim dalında önemli birikime sahip olması, teşkilâtçılığı, kurduğu düzenli örgütü ile dehşet saçan bir duruma geldi.1124'de Alamut Kalesinde öldü.

Hasan Sabbah öldüğünde arkasında güçlü bir silahlı örgüt ve sadece İran'da değil tüm Mezopotamya'da korkulur bir askeri ve siyasal güç bırakmıştır. Tarikat Moğol istilası yıllarına kadar ayakta kalmıştır. Alamut kalesi ise 1256 yılında civarına gelen Moğol komutanı Hülagû Han tarafından normal yollardan ele geçirilemeyince; o yıllarda yeni keşfedilen petrol, kalenin bulunduğu tepenin altına tüneller kazılarak ve bu tünellerin de içlerinde petrol havuzları oluşturularak ateşe verilerek patlatılmış dolayısıyla imha edilerek ele geçirilmiştir. Pratikte ele geçmesi imkânsız olan oldukça dik, sarp kayalıklar üzerinde kurulmuş olan bu kale; tarihte de pek çok güçlü orduya meydan okumuş konumu ve sert savunması nedeniyle asla ele geçirilememiştir. Hasan Sabbah 35 yıl kadar şeytani zekâsıyla, bilgeliğiyle ve korkusuz fedaileriyle bölgede büyük bir güç olmuştur. Alıntıdır. *** Alamut Yazıları Nizari-Haşhaşi lerin Doğuşu Bu araştırmanın amacı, tarihe Haşhaşin ler olarak geçen Hasan Sabbah ve fedailerinin Sünni lik tarafından nasıl gerçek dışı hikayerlerle çarpıtıldığına değinmektir. Haçlı Seferleri esnasında Sünniler ile birçok farklı alanda ilişkiler içerisinde olan Orta Doğu Haçlı Krallıkları yani Outremer mensubu Hıristiyan Avrupalıların Sünniler vasıtasıyla öğrendiği ve kısa süre sonra gerçekliğine inandığı bu çarpıtmalar batıda da hâkim olmuş, hatta günümüzde İngilizce de suikastçi olarak geçen assasin kelimesi, Nizari İsmailileri ni aşağılamak için çıkarılan ve

Hassan Sabbah ile takipçilerine tekabül eden Hashshashin kelimesinden üremiştir. Nihayetinde Nizari İsmaililerini, ya da çarpıtılmış ve mitleştirilmiş, fantezileştirilmiş haliyle Haşhaşyun tarikatını anlayabilmek için, İslam tarihinin geçmişine gitmek gerekir. İslam ın günümüze kadar çatışmalarını sürdüren iki temel mezhebi olan Şiilik ve Sünnilik arasındaki bölünmenin temelinde Hz. Muhammed in 8 Haziran 632 deki ölümünün ardından İslam toplumuna kimin önderlik edeceği konusunda çıkan anlaşmazlık yatar. Muhammed in ölümünün ardından dört halife dönemi başlamıştır. Bunlar Hz. Ebubekir, Hz. Ömer 633-44), Hz. Osman (644-56) ve Hz. Ali (656-61) dir. Bu dört halifenin hepsi Muhammed in de mensubu olduğu Kureyş kabilesine mevcuttu. Lakin bunların arasında sadece Ali, peygamberin kendi sülalesi olan Banu Haşim den geliyordu. Ayrıca peygamberin amcasının oğlu olması ve kızı Fatma ile evli olması dolayısıyla da yakın akrabasıydı. Muhammed in ölümünün hemen ardından Medine de, onun yerini alması gerekenin hukuki olarak yeğeni ve damadı olan Ali bin Ebu Talib e ait olduğuna inanan küçük bir grup ortaya çıkmıştı. Zaman içinde bu grup büyüyerek Ali Şiası (Ali yandaşları), sonra da kısaca Şia adını aldı. Şia temel olarak, İslam âleminin liderliğinin, peygamberin ailesine yani ehli beyt e dâhil olan Ali nin soyundan gelenlerin hakkı olduğunu savunmuştu. Ali nin halifelik dönemi birçok çekişme ve iç savaşla geçti. Mekke nin varlıklı ailelerinden Banu Emevi ye mensup olan Suriye nin güçlü valisi Muaviye, Ali nin halifeliğine baş kaldırdı.

Ali 661 yılında Hariciler tarafından öldürülünce Muaviye halifelik unvanına el koyarak ilk İslam hanedanlığı olan ve babadan oğula geçen Emeviler Devleti ni (661-750) kurdu. Lakin Ali den sonra Şia, Emeviler i kabul etmeyerek halifeliğin Hz.Ali nin soyundan devam etmesi gerektiğine inandılar. Onlara göre Abbasi ve Emeviler, Ali ve onun soyundan gelen imamların haklarını gasp etmişti. Dolayısıyla Sünniler de Şii karşıtı tedbirler almışlardır. Muaviye nin önderliğinde Cuma namazlarının ardından Ali yi cami minarelerinin lanetliyorlar ve Şii lere çeşitli zulümler ediyorlardı. Şii ler, Sünnilere nazaran sayısal olarak yetersizdi, lakin Ali ve ardından gelenlere olan bağlılık ve inançları sonraları nasıl ayakta kaldıklarını gösterecekti. Ali nin ölümünün ardından Şia, Ali nin en büyük oğlu olan Hasan ı yeni imamları olarak atadı. Hasan ın 669 daki ölümünün ardından Ali nin ikinci çocuğu olan imam Hüseyin yerine geçti. Lakin Muhammed in torunu olan Hüseyin, akrabaları ve arkadaşlarının Kerbela yakınlarında Emevi ordusu tarafından katledilmesi, Şia içinde radikal eğilimlerin başlamasına sebep oldu. Ali nin üçüncü oğlu Muhammed imam olarak kabul edilip, Mehdi yani gelecekten haber veren bir güç olarak kabul etti ve onu İslam ın karmaşasını sona erdirecek ve dünyaya adaleti getirecek kişi olarak kabul etti. Bu eskatolojik kavram daha sonra Şia El Mehdi yani Mehdi Yandaşları olarak adlandırıldı. Şii İmamları ise zaman içinde sadece Hz. Ali soyundan gelen üç ana kol olan Hanefiler, Hüseyniler ve Hasaniler den çıkmayı bırakmış, Hz. Muhammedin Banu Haşim aileisne ait diğer kollardan da çıkmaya başlamıştı. Bunların yanı sıra, daha sonra Kaysaniya isimli Haşimi ve Hanefi Ali soyundan gelen kişileri

imamları olarak kabul eden birbirleriyle bağlantılı çok sayılı değişik topluluktan oluşan bir kol daha ortaya çıktı. Kaysaniya etkinliğini Emevi idaresi altındaki bölgelerde ikinci sınıf Müslüman olarak görüen ve Arap olmayan halklardan alıyordu. Arap olmayan bu halkların desteğiyle Şiilik kısıtlı bir Arap nüfusundan ayrılarak geniş bir grup oluşturdu. Aynı dönemde, sonradan İmamiye adını alan, Şiiliğin ikinci büyük kolu ortaya çıktı. Ali nin ikinci oğlu olan Hüseyin in hayattaki tek oğlu Ali bin Hüseyin i imamları olarak kabul ederek, Hz. Ali, Hasan ve Hüseyin i izleyen tek bir imam çizgisini tanıdılar. Bu çizginin Şia içerisinde etkili olmaya başladığı zaman Zeyn-El Abidin in oğlu Muhammed el-bekir ile başladı. Bekir aynı zamanda çok önemli bir Şii ilkesi olan ve tehlikeli ya da elverişsiz bir ortamda önlem olarak gerçek inançlarını gizlemesini ifade eden takiyye kavramının da yaratıcısıydı. Bu ilke, On iki İmam ve İsmaili Şiileri tarafından uygulanmış ve özellikle İsmailileri yüzyıllar boyunca zuküm görmekten kurtarmıştı. Bilhassa Haşhaşinler ya da gerçek adlarıyla Nizari İsmailileri bu ilkenin en büyük içkenleştiricileri olacaktı. El Bekir in oğlu olan Cafer el-sadık yönetiminde imamiye giderek güçlendi. Bu arada Abbasiler de Emevilere karşı zafer kazanarak 750 yılında kendi düzenlerini kurmayı başardılar. Ancak bundan sonra Sünniliğin sadık taraftarları olmaları ve Şiilere karşı sert bir tutum almaları Şiiler arasında büyük öfke yarattı. İmami felsefesinin temelinin el-sadık döneminde şekillendiğinin altını çizmekte yarar vardır. İmami felsefesine göre Hz. Muhammed in ardından İslam âleminin önemli bir lider ya da imama ihtiyacı vardı. Bu imam İslam ve Kuran ın insanlara verdiği görünen ve görünmeyen bütün mesajları Tanrısal bir vergi sonucu

bütünüyle kavrayabilecekti. Cafel el-sadık 764 yılında ölünce, halefinin kim olacağı İmami Şiiliği için geri dönülemeyecek ayırımlara yol açtı. İmam Sadık, ölmeden önce halefi olarak en büyük oğlu İsmaili ilan etmişti. Ancak İsmail babasından önce ölünce el-sadık başka bir halef atayan bir açıklama bulunmadı. Dolayısıyla el-sadık ölünce çocukları ve hatta torunları arasında başlayan mücadele İsmaililiğin doğmasına sebep oldu. Bu gruplardan biri İsmailin babası hayattayken öldüğünü reddediyor, onun el- Sadık ın gerçek halefi olduğunu ve bir gün mehdi olarak geri döneceğine inanıyordu. İkinci bir grup ise İsmail in babası yaşarken öldüğünü kabul ediyor ve en büyük oğlu Muhammed i yeni imamları olarak tanıyordu. Muhammed bin İsmail in, 795 yılındaki ölümüyle birlikte Mübarekiye isimli bu kolda kendini ikiye ayrılmış vaziyette buldu. Bir kısmı Muhammed bin İsmail in ölümünü kabul etmeyerek, İsmail örneğinde olduğu gibi onun Mehdi olarak geri döneceğini beklemeye başladı. Daha sonra Yedi İmamcılar adını alacak bu grup için Muhammed bin İsmail son imamdı. İsmaililer dai isimli misyonerlerden oluşan ağları sayesinde İslam içerisinde giderek yayıldılar. Mesajlarında hareketin beklenen Mehdi, Muhammed bin İsmail adına yürütüldüğü söyleniyordu. 900 yılına gelindiğinde İsmaili hareketi gelecekteki Fatımi halifesi Abdullah ın bölgesel otoritesini kurmasından kısa bir süre sonra büyük bir bölünme yaşadı. Abdullah baş dailerden bundan böyle davalarını Mehdi Muhammed bin İsmail in adı ile değil kendi adı ile yaymalarını istiyordu.

Abdullah ın soyunu Muhammed in kızı Fatma ya dayandırması ise hanedanlığın adı El-Fatımiyun oldu. Bunu kabul etmeyenlere ise Karmatiler dendi. Fatımi dönemi İsmaili hareketinin altın çağı oldu. Fakat Fatımiler Mısır da kazandıkların zaferin arkasından hız kesmeden misyonerlik faaliyetlerine devam etti ve Fatımı halifesi İmam el-hâkim in döneminde giderek etkili olmaya başladı. Bu noktada Fatımi dailerinin çok eğitimli ve diksiyon sahibi kişiler olmasının önemi büyüktür. Sünni lerin Fatımilere ve dolayısıyla İsmaililere olan düşmanlığında Karmatilerin rolü önemlidir. Doğu Arabistan daki Karmatiler 10.yüzyılın ilk yarısında Kuzey Irak a akınlar düzenliyor, hac kafilelerini yağmalıyordu. En uç noktasında Karmatiler Kâbe taşını yerinden söküp Mekke yi yağmalayarak başkentleri el-aksaya götürmüşlerdi. Bu arada Karmatilerin lideri Ebu Tahir 931 yılında Bahreyn de kurduğu devletin idaresini Mehdi olarak tanıdığı İranlı bir gence devretti. Lakin bu adam Hz. Muhammed dâhil peygamberleri lanetleyip, garip törenler çıkararak Bahreyn in önde gelenlerini idam ettirmeye başlayınca Ebu Tahir onu öldürmek durumunda kaldı. Lakin İranlı Mehdi, Karmatilerin imajını büyük ölçüde zedelemişti. Karmatilerin hiçbir zaman Fatımi halifelerini imam olarak tanımamaları ve iki grup arasında büyük farklılıklar olmasına rağmen Sünni Müslümanlar, Bahreyn Karmatilerinin eylemlerini Fatımilerin çevirdikleri dolapların bir sonucu olarak göstermeye çalıştılar. İşte tam bu noktada Sünni yazarların bu ithamları, Ortaçağ dönemi İslam toplumundaki İsmaili karşıtı düşüncenin şekil almasında büyük önem teşkil etti.

Abbasi halifeleri tarafından Fatımi tehdidine karşı başlatılan sistematik propaganda daha sonra İsmaililiğin amacı, inanışları ve faaliyetleri konusunda gerçek olarak kabul edilmeye başlandı. İsmaililer, Bâtıniler olarak adlandırılmaya başladı. Bunun sebebi ise İsmaililiğin doktrin bazında Kuran da yazılanları görülen emirler yani zahiri ve gizli emirler yani Bâtıni olarak ayırmasıydı. Abbasi halifesi el-kadir Bağdat ta On İki İmamcı ve Sünni âlimlerden, Fatımi halifesi el-hâkim in ve atalarının gerçek Fatımi Ali soyundan gelmediklerini açıklayan bir manifesto bile yazdırttı. Bu manifesto camilerde okundu ve bunun yanı sıra İsmaililer ve öğretilerine saldıran eserler yazmaları için birçok din bilgini desteklendi. Selçuklu veziri Nizam ül-mülk ün ünlü Siyasetname isimli eserinde bu söylemin izleri açıkça görülebilmektedir: Duvarların ardında yurdumuza zarar verecek planlar yapan ve dinimizi yok etmenin yollarını arayan bu insanlar kadar kötü, doğru yoldan sapmış ve günahkâr hiçbir toplum yoktur Ve ellerinden geldiği sürece, ahlaksızlık, başıbozukluk, öldürme ve inançsızlık adına her şeyi yapmaya devam edeceklerdir. Fakat bu saldırıların en ünlüsü Sünni din bilimci, filozof, hukukçu ve gizemci Ebu Hamid el-gazali ye aitti. Gazali Abbasi halifesi el-mustazhır tarafından İsmaililere karşı bir eser yazması istenmiş, Gazali de bunu el-mustazhiri isimli eserinde gerçekleşmişti. Bunun dışında İbn El-Kaddah gibi Sünni yazarların El- Sadık ın dostları olan El-Kaddah ve oğlu Abdullah hakkındaki propaganda eserlerinin arkasında yatan gerçeklerde Profesör W.Ivanow gibi modern çağ İsmaili uzmanları tarafından su yüzüne çıkarılmıştı. 1094 yılında İsmaili hareketi büyük bir bölünme yaşadı. Halife El-Mustansir in yerini kimin alacağı hususundaki anlaşmazlık, 1084 yılında İsmaili hareketini,

Naziriler ve Mustaliler olarak iki rakip kola böldü. El-Mustasnir, en büyük oğlu Ebu Mansur Nizar ı kendisinin halefi olarak atamıştı. Ancak Ermeni kökenli güçlü bir vezir olan El-Efdal Mustasnir in küçük oğlu Ebu-Kasım Ahmed i tahta geçirmek niyetindeydi. Ahmed i kız kardeşiyle de evlendiren El-Efdal onu Fatımi halifesi olarak ilan etti. Hakkı elinden alınan Nizar olayların arkasından İskenderiye ye kaçtı ve burada büyük bir destek sağlayarak isyan başlattı. Bir takım başarılar kazanmış olsa da isyan 1095 yılında bastırıldı ve Nizar yakalanarak Kahire de Mustali nin emriyle idam edildi. Bunun sonunda El-Mustasnir in hâkimiyetinde bütün olan İsmaili hareketi iki kola ayrıldı ve bu iki kol birbirinin zaman içinde büyük düşmanları haline geldi. Bu noktada bir İsmaili uzmanı olan Farhad Daftary durumu şöyle açıklıyor: El-Mustali nin imamlığı, Mısır ve Suriye deki İsmnaililerin çoğu, Yemen dekiler ve Gujarat daki Hintli topluluğun tamamı tarafından kabul edildi. Mustailiye olarak tanınan bu İsmaililer, Kahire deki merkezid ava teşkilatı ile aralarındaki bağı koparmadılar. Öbür yanda, Hassan Sabbah liderliğindeki İran İsmailileri tarafından idare edilen Doğu Müslümanları içindeki İsmaili toplulukları ile birlikte Suriye de yaşayan azımsanamayacak sayıdaki İsmaililer, Nizar ın haklarını savunarak, onu babasından sonraki 19. İmam olarak kabul ettiler. Nizariye olarak tanınan bu İsmaililer ile Fatımiler ve artık Mustalilerin davalarının merkezi haline gelmiş olan Kahire arasındaki ilişkiler gün geçtikçe gerildi. Bu noktada Fatımi Halifeliğini terkederek, Nizariye kolunun gelişmesine sebep olacak kişi Hassan Sabbah tır. Nizarın yolundan giden Sabbah tarih boyunca

fanteziler ve çarpıtmaların ağırlığının altında gerçeğe dair ışığın son derece az seçilebildiği Suriye Nizari lerinin inanılmaz örgütlenmesinin kurulmasına imza atacaktır. Lakin bahsedilmiş olan sebeplerden dolayı önce Sünni ana akımından koparak Şii olan, sonra da Şii ana akımından koparak İsmaili, arkasından da İsmaili ana akımından koparak Nizari adını alan bu dini topluluk hem bu kopuşların getirdiği düşmanlık, hem Karmatilerin yaptığı yanlışların İsmaililerin üzerine yıkılması, hem de mükemmel savaşçılıkları ve organizasyonları ile koskoca imparatorlukları birkaç küçük kaleden meydan okunmasına akıl sır erdiremeyen Haçlılar ve öteki İsmali gruplar tarafından sürekli çarpıtılacak, mitleştirilecek, lanetlenecek ve fantezileştirilecektir. Nihayetinde anlaşılması gereken Haşhaşyun ya da İngilizce adıyla Hashshashin adıyla ünleştirilen bu grubun adının aslında Nizariler olduğunu gördük. Yazının sonraki bölümlerinde ise Nizarilere neden Haşhaşin adı takıldığını, Hassan Sabbah ve Raşid El-Sinan gibi efsanevi liderlerini ve cemaatin gerçek inançları ve sosyolojisi incelenecektir. Selçuk Uygur REFERANSLAR Daftary, Farhad. İsmaililer Tarihleri ve Öğretileri. Doruk Yayınları. İstanbul, 2005. Daftary, Farhad. Alamut Efsaneleri. Yurt Kitap-Yayın. İstanbul 2008. Lewis, Bernard. Alamut Kalesi. Nokta Kitap. İstanbul 2009. E. Walker, Paul. Early Philosophical Shiism: The Isma ili Neoplatonism of Abu Yaqub al-sijistani. Cambridge University Press, 2008.

******** Haşhaş içirilip, cennet bahçesi vaadiyle kandırılan suikastçılar Mehmet Ali Ağca kimdir, necidir, kimlerle ne tür bağlantıları vardır; kim bilir? Görünürde o sadece bir kiralık katil, bir suikastçı. "Suikastçı"nın İngilizce ve Fransızca, belki başka dillerde de karşılığı olan "assassin"in, Arapça "haşhaşin"den geldiği söyleniyor. Haşhaşin, haşhaş kullanan kimse demek. Hassan Sabbah'ın kurduğu tarikatın üyelerine de "haşşaşin" deniyor. Ki bu Haşhaşin tarikatı dünyadaki ilk terör örgütü kabul ediliyor. Marco Polo'nun yazdıklarına bakılırsa bu tarikatın ismi de haşhaştan geliyor. Sabbah özel ordusundaki askerleri "cennetin anahtarı bende" diye kandırıyormuş. Sonra onlara haşhaş verip, onları kaledeki gizli bir bahçeye götürüyormuş. Çok güzel kızların hizmet ettiği bu çok güzel bahçede askerlerin bir dediği iki edilmiyormuş. Haşhaş etkisi altındaki askerler de gerçekten cennete girdiklerini zannedip, tekrar o cennet bahçesine dönebilmek uğruna Sabbah'ın söylediği her şeyi yapıyorlarmış. Rivayet bunlar tabii. Haşşaşin diye bilinen tarikatının adının "Hassassin" olduğu, "haşhaş"tan değil de "Hassan"dan geldiği, Hassan takipçileri demek olduğu da söyleniyor. Haşhaş kullanan kimse ya da Hassan Sabbah'ın takipçileri -manası neyse ne- ama "haşhaşin" olmuş İngilizcede "assassin" işte! "Ve Yaşlı Adam (Hassan Sabbah) birini öldürtmek istediğinde, onu (askeri) yanına çağırır ve 'Git ve istediğimi yap. Senden bunu istiyorum çünkü bunu yapman senin cennete dönmeni sağlayacak' derdi. Asker de gider ve ondan isteneni ölümüne yapardı." (Marco Polo-Hassan Sabbah'ın saltanatından yaklaşık 150 yıl sonra 1273'te yaptığı Alamut ziyareti sırasında aldığı notlardan...) Bu adamlar mı suikast yapıyor? Muallim Şövalye Hasan Bahri'nin "Esrarkeşler" diye bir kitabı var (Birinci baskı: İstanbul,1915). Hasan Bahri belli ki esrarkeşlerle takılmış, ciddi bir inceleme kitabı yazmış. Türkçesi hayli eski ama anlaşılır. "Esrârkeşlerin yegâne düşüncesi esrâr tedârik etmek meselesidir. Esrârkeşler ayyaşîn gibi her yerde içemezler. Esrar hakikaten bir sırdır. Tedâriki de müşküldür. Esrâr bulmak bir esrârkeş içun büyük ikramiye kazanmak gibidir. Kabakdan bir duman almak içun Üsküdar'dan Tavuk Pazarı'na gelmek bir esrârkeşe hiçtir. Hava yağmurluymuş, soğukmuş, onun için vızdır. İdrak Yolları, Tuba Akyol http://www.milliyet.com.tr/2006/01/20/pazar/yaztuba.html

Derleme ve PDF biçimlendirmesi, Ahmet Dursun