KOCAN KADAR KONUŞ YA DA SONSUZA KADAR SUS CANIM KIZIM Eveet, şu an Türkçe dersinin son blog yazısı yazıyor olmanın verdiği gururdan mı yoksa iç burukluğundan mı bahsetsem önce bilemiyorum. Bu yüzden bugünkü blog yazımın ana temasına hemencecik bir giriş yapmak niyetindeyim. Aman ha, sizleri şimdiden uyarayım, bu yazım %100 Türk kızı olmayanları pek ilgilendirmiyor. Siz değerli, erkek okuyucularıma ve Türk kızı genlerini az barındıran kadın okuyucularıma veda ediyorum Beni çok özlerseniz diğer yazılarıma bakıp beni anabilirsiniz. Kendinize çok iyi bakın. Sevgileeeer! :) Şimdi geleliiiim bugünkü yazımızın konusuna: Son blog yazısı için vizyona yeni girmiş bir filmi ele almayı uygun buldum ama merak etmeyin çünkü kitap delisi Cansu, bu filmi seçerken bir kitaptan uyarlanmış olmasına özen gösterdi. Hem de Bilkent camiasına yakın bir yazar seçti bunun için Evet, sizin de tahmin ettiğiniz gibi konumuz; bir Bilkent mezunu olan Şebnem Burcuoğlu nun kaleme aldığı ve Kıvanç Barıönü nün beyazperdeye yansıttığı Kocan 1
Kadar Konuş adlı yapıt. Kitabın kapak fotoğrafı ve filmin afişini merak ettiyseniz hemen alta bakabilirsiniz. :) Kocan Kadar Konuş, odak figür Efsun un ağzından, 30 yaşına gelmiş ve hala koca bulamamış bir Türk kızının; yakın çevresi ve özellikle ailesi tarafından evliliğe sürüklenişini ve bir evlilik delisine dönüşmesini çok içten, komik bir dil ile anlatıyor, izleyicisini, okuyucusunu kahkahalara boğmakta sınır tanımıyor. Bunu yaparken de bizi biz yapan değerleri yani Türk adet ve geleneklerini çok güzel yansıtıyor. Ve belki de bu yüzden de izleyici ve okuyucu Aaaaa bu kitap/bu film işte tam beni anlatıyor! diye düşünüyor. 2
Buna rağmen, internetteki sinema bloglarına bakacak olursanız filmin başarısızlık ve yüzeysellik ile eleştirildiğini eminim ki sizler de göreceksinizdir. Hatta, kitabı daha almadan, edebi bilgiler içeren ya da edebiyata ilişkin paylaşımlar yapan internet sitelerine eğer bir göz gezdirirseniz büyük ihtimalle kitabı almaktan vazgeçeceksiniz. Ama bence siz ne yapın biliyor musunuz? Biraz eğlenmek ve biraz da Vay be, nasıl güzel bir tespit! demek için hem kitabı alın hem de film daha vizyondan düşmeden sinemaya gidin.( Kaçırdıysanız da üzülmeyin canım, elbet DVD si çıkar.) Kitabı şöyle güzel bir yaz gününde iskelenin başında, rüzgâr püfür püfür eserken okumaya koyulun, filmi de; ayaklarınızı uzata uzata patlamış mısırınızla keyiflene keyiflene (Yaz da geldi gelecek, o yüzden şimdi ne olur, ne olmaz yazın bikini giyebilmek için yemeyi çok abartmayın ya da hiç değilse mısırınıza tuzu biraz az dökün.) izleyin ve tüm dertlerinizden kurtulun... Kocan Kadar Konuş, Türk kızı mantığı ve evlilik teması etrafında oluşmuştu. demiştik zaten. Şimdi hadi gelin de kendi içimizdeki evlenmeyi bekleyen Efsun u ve çevremizdeki evlilik meraklılarını tespit etmeye çalışalım. 3
Yukarıda kendi kitabımdan fotoğrafını çektiğim başlığa resmen bayıldım. Hani Yeter artık gına geldi. Denir ya, sanırım bu söz, evlilik muhabbeti için ortaya çıkmış. Hayır, tüm komşu oturmalarında evlilik konusu mu konuşulur, gerçekten anlamıyorum? Hele bir de ortada Türk kahvesi olsun Ohhh şişman komşu teyzelere gün doğduğunun kanıtıdır. Zaten bundan sonra yazacaklarımı çoktan tahmin etmişsinizdir ama ben yine de belirteyim en iyisi: Olayın baş kahramanı şişman Mualla Hanım Teyze, fal bakmamak için önce bir sürü bahane uydurur. Neymiş, modunda değilmiş Bak sen Neyse, sonra tüm komşular tarafından ikna edilen hanım teyzeciğimiz, kahve fincanını çok büyük bir ustalıkla tek bir hamlede çevirir. Sonra da manidar manidar kahve telvesine bakar 1-2 dakika boyunca. (O sırada, odadaki sessizliği ve gerginliği anlatmama gerek yok sanırım.) Ve bu andan sonra kimsecikler bu hanım teyzemizi durduramaz. Artık çok önemli bir görev üstlenmiştir çünkü. Gerek kahve telvesini bir hayvana benzetecek diye tüm hayvanlar alemini sayar gerekse de kahve fincanında gördüğü nazar yapan göz leri eliyle patlatır Peki, fal sahibi genç kızımız (tabii illa genç olmamasına da gerek yok, evlenmemiş olsun yeter) bu sırada ne yapar? diye soracak olursanız, size şu cevabı verebilirim: Tabii ki bir eline bir kağıt alıp Mualla Hanım Teyze nin ona verdiği harflerden anlamlı bir bütün oluşturmaya çalışıp olası koca adayını saptamaya çalışır Hadi hadi çekinmeyin, itiraf edelim birlikte, bu durumdan (Ya da fal bakma ritüeli mi desek?) hepimiz çok hoşlanıyoruz. Ama ne yapalım genlerimize işlemiş bence artık bu fal 4
bakma merasimi. Merasim diyorum çünkü, biz evlenmeyi bekleyen (ya da etrafımız tarafından evlendirilmeyi beklenen) kızlar için yazılı olmayan bir kural sanki. Zaten, kim görmüş ki fal baktırmadan evleneni? İşte bu nedenlerden ötürü, evlilik düşünmesi biz Türk kızlarının DNA sını işlenmiş diyebiliriz. Mesela, benim çalışma masamın yanındaki çerçevede duran fotoğrafım, bir düğün çiçeğini yakalamanın heyecanını yaşarken çekilen fotoğrafım. (Bunu her yerde söylemezsek sevinirim ) Odamdaki en güzel yere yerleştirdiğim çerçevenin bu olması bence pek rastlantı değil, peki ya siz ne dersiniz? Diyeceğim o ki, gerek fal ritüelleri gerek çiçek yakalama macerası (savaşı) ve daha bir çoğu, biz %100 Türk kızlarının vazgeçilmezleri. Bu yüzden de bunlara her ne kadar önem vermiyorsak bile, bu değerleri benimsemek gerektiği düşüncesini taşıyorum. Zaten bu yazıda anlatmak isteyip de anlatamadıklarımı ya da belki de iyi ifade edemediğim alışkanlıklarımızı, değerlerimizi, filme giderseniz anlarsınız. Haydi, şimdi marş marş ya sinemaya ya da en yakın kitabevine! Not: Kitabı okurken size tavsiyem, şöyle bol köpüklü bir Türk kahvesi Kim bilir belki de kısmetiniz o içtiğiniz kahvenin telvesinde saklıdır. :) Herkese, gönlüne göre kısmetler :D Neyse haliniz çıksın faliniz. 5