EVLİLİK BİRLİĞİ DEVAM EDERKEN EŞLERİN GENEL HÜKÜMLER ÇERÇEVESİNDE AÇTIĞI MANEVİ TAZMİNAT DAVASI Av. Nur Işın KÖROĞLU ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA 01.03.2017 isin@eryigithukuk.com
Eşlerden birinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranmak suretiyle evlilik birliğinin ihlâline neden olması halinde, eşe yöneltilecek manevî tazminat talebi; ya boşanma sonucuna bağlı olarak eşe yöneltilebilir ya da bir boşanma davası açılmadan, evlilik birliği devam ederken yöneltilebilir. Burada incelenecek konu evlilik birliği devam ederken, sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan eşe karşı açılacak manevi tazminat davasıdır. Evlilik birliği devam ederken, boşanma davasının eki niteliğinde olmayan ve boşanma davasından bağımsız olarak manevi tazminat davası isteminin yasal dayanağı Türk Medeni Kanunu nun 25. maddesi dir. TMK Madde 25 1 - Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir. Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir. Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır. Manevî tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez. Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir. Eşlerin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan eylemlerine karşı boşanma davası açılmasa dahi, genel hükümlere göre manevi tazminat davası açılmasında hukuken bir engel bulunmamaktadır. Boşanma davasında, dava dilekçesinde yer alan ve boşanma davasının eki niteliğinde olmayan manevi tazminat isteği TMK madde 174 kapsamında değil ise harca bağlıdır. TMK Madde 174 2 - Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir. 1 (Türk Medeni Kanunu [TMK], 2001: madde 25) 2 (Türk Medeni Kanunu [TMK], 2001: madde 174)
Davacı boşanma dava dilekçesinde boşanmanın yanı sıra, boşanmanın eki niteliğinde olmayan manevi tazminat isteminde de bulunmuşsa ve dava açılırken yatırılması gereken nisbi harcı da verilen sürede tamamlamamışsa usulüne uygun şekilde açılmış bir manevi tazminat davasından söz edilemez. Dolayısıyla boşanmanın eki niteliğinde olmayan manevi tazminat istemi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi zorunluluğu yoktur. Bu davaya verilebilecek tipik örnek sadakat yükümlülüğüne aykırılıktır. Örneğin; evlilik birliği devam ederken eşlerden biri evi terk ediyor ve başka bir kimseyle yaşamaya başlıyor. Bu durumu öğrenen diğer eş ise, kocasını uyardığında ondan fiziksel şiddet görüyor. Bu durumda bedensel bütünlüğü ve kişilik hakkı zedelenen eş zarar görmesi sebebi ile uğradığı bu manevi zarara karşılık boşanma davası değil, manevi tazminat davası açabilmektedir. Konuyla ilgili örnek Yargıtay Kararı ise aşağıda yer almaktadır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi nin 2014/10536 Esas, 2014/11642 Karar ve 11.9.2014 Tarihli Kararı; 3 Özet: Dava; kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Davalı eşin davacıya karşı sadakat yükümlülüğünün bulunması, davalıların evlilik birliği devam ederken ilişki yaşamaları ve eyleminin davacı tarafın kişilik değerlerine haksız saldırı niteliğinde bulunduğu gözetildiğinde; davalının haksız fiil faili olarak genel hükümlere göre tazminatla sorumlu tutulması gerekirken, davanın ancak aile mahkemesinde boşanma davasıyla birlikte görülebileceği gerekçesiyle reddi, usul ve yasaya uygun bulunmamış kararın bozulması gerekmiştir. Davaya konu edilen olayda; olayın gelişimi, olay tarihi dikkate alındığında, davacı-karşı davalı yararına üst düzeyde manevi tazminata hükmedilmesi için kararın bozulması gerekmiştir. Dava: Davacı-karşı davalı N. Y. vekili tarafından, davalı A. Y. ile davalı-karşı davacı F. G. aleyhine 18.3.2009 gününde verilen dilekçeyle asıl ve karşı davada kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 21.2.2013 tarihli kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı-karşı davalıyla davalı-karşı davacı F. G. vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan raporla dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü: Karar: a) Asıl ve karşı dava, kişilik haklarına saldırı sebebiyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne karşı davanın reddine karar verilmiş, hüküm; davacı-karşı davalı N. Y.'yle davalı-karşı davacı F. G. tarafından temyiz edilmiştir. 3 Yargıtay 4. Hukuk Dairesi nin 2014/10536 E., 2014/11642 K. ve 11.9.2014 T.
Davacı, davalılardan A. Y.'nin evlilik birliği devam ederken diğer davalı F. G. ile birlikte yaşamaya başladığını belirterek, kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Davalılardan A. Y. davanın reddini savunmuş, davalılardan F. G. karşı dava dilekçesinde; dava dilekçesinde kullanılan ifadelerin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğunu ileri sürerek manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; karşı davanın reddine, asıl davada davalılarından A. Y. aleyhine manevi tazminat talebinin aile mahkemesinde boşanma davasıyla birlikte talep edilmesi gerektiği gerekçesiyle reddine, F. G. aleyhine açılan davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davalı eşin davacıya karşı sadakat yükümlülüğünün bulunması, davalıların evlilik birliği devam ederken ilişki yaşamaları ve eyleminin davacı tarafın kişilik değerlerine haksız saldırı niteliğinde bulunduğu gözetildiğinde; davalı A. Y.'nin de haksız fiil faili olarak genel hükümlere göre tazminatla sorumlu tutulması gerekirken, davanın ancak aile mahkemesinde boşanma davasıyla birlikte görülebileceği gerekçesiyle reddi, usul ve yasaya uygun bulunmamış kararın bozulması gerekmiştir. Eşlerin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan eylemlerine karşı boşanma davasından ayrı olarak açılacak manevi tazminat davasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Bununla ilgili Yargıtay Kararı aşağıda yer almaktadır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi nin 2011/13096 Esas, 2011/11318 Karar ve 27.10.2011 Tarihli Kararı 4 ; Dava, davalı eşin evlilik birliği sürerken diğer davalı ile birlikte olarak davacı eşi aldattıkları iddiası ile manevi tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece Aile Mahkemesinin görevli olduğuna karar verilmiş ve karar davacı tarafından temyiz edilmiştir. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanunun 4. maddesine göre; Aile Mahkemeleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun Üçüncü Kısım hariç olmak üzere İkinci Kitabı ile 3.12.2001 tarihli ve 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işlere bakmakla görevlidir. Dava konusu olay ise, anılan yasalar kapsamındaki bir uyuşmazlık olmayıp davalıların haksız eylem niteliğindeki davranışından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, davalıların BK 41-49. M maddesi kapsamındaki haksız eylemleri nedeniyle açılan davaya genel hükümler uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılmalıdır. O halde mahkemece işin esasının incelenmesi gerekir. Yerel mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan olayın özelliklerine uymayan biçimde yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir. 4 Yargıtay 4. Hukuk Dairesi nin 2011/13096 E., 2011/11318 K. ve 27.10.2011 T.
Eşlerden birinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranması sonucu akla gelen sorulardan biri de, aldatılan eşin, eşinin ilişki kurduğu üçüncü kişiden manevi tazminat talep edip edemeyeceğidir. Yargıtay önceleri aldatılan eşin, eşinin ilişki kurduğu kişiden manevî tazminat talep edebileceği yönünde bir görüş benimsemiştir. Yargıtay ın eski tarihli kararlarında, evli bir kimsenin evlilik dışı birlikteliğinin diğer eşin sosyal kişilik değerlerine saldırı niteliğinde olduğuna, bu eyleme evliliği bilerek katılan kişinin de, diğer eşin uğradığı zararlardan aldatan eş ile birlikte müteselsilen sorumlu olacağını belirtmiştir. Ancak Yargıtay, 07.05.2015 tarihli bir kararında farklı bir görüş benimseyerek, davalının evli bir kimseyle birlikteliğinin, aldatılan eşin kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle, aldatılan eşin, eşinin ilişki kurduğu kişiden manevî tazminat talep edemeyeceğine hükmetmiştir. Üçüncü kişinin, aldatılan eşin kişilik hakkı ihlâlinden kaynaklanan haksız fiil sorumluluğundan söz edilemez. Zira bir kimsenin eşi tarafından aldatılmamasını isteme hakkını içeren herkese karşı ileri sürebileceği bir kişilik hakkı mevcut değildir. Burada sadece sadakat yükümlülüğünün ihlâli söz konusudur. Sadakat yükümlülüğünü eş ihlâl ettiğine göre, bu durumda aldatılan eş, üçüncü kişiden değil; doğrudan diğer eşten bir tazminat talebinde bulunabilir. Diğer taraftan evlilik sadece iki kişi arasında bir sözleşme olup, eşler dışındaki kimseler için yükümlülükler doğurmaz. Dolayısıyla üçüncü kişinin diğer eşe karşı sadakat yükümlülüğü olmadığından, bu kişiye karşı sadakat yükümlülüğünün ihlâlinden kaynaklanan bir manevî tazminat davası da açılamaz 5. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi nin 2014/8569 Esas, 2015/5849 Karar ve 7.5.2015 Tarihli Kararı 6 ; Özet: Dava, kişilik haklarına saldırı sebebiyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Davacının dava dışı eşinin davacıya yönelik sadakatsizlik eyleminin TMK nın evlenmeyle eşe yüklediği ödevler arasında bulunan sadakat yükümlülüğünü ihlal sebebiyle anılan Kanunun 185. ve 174. maddeleri uyarınca boşanma sebebi ve istenmesi halinde manevi tazminatı gerektirir nitelikte olduğu kuşkusuzdur. TMK daki düzenleme, dava dışı eşin evlenmeyle kurulan aile birliğinin tarafı olması sıfatından kaynaklanmaktadır. Zira dava dışı eş kendi iradesi ile bu birliğin tarafı olmayı kabul etmiş ve kendisine Kanunun yüklediği hak ve yükümlülükler altına girmiştir. Davalının eyleminin manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğine gelince, davalının doğrudan davacının bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğundan söz edilemeyeceği gibi, Kanun'da yükümlülüğünü ihlal eden eşin eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişiler yönünden herhangi bir düzenleme getirilmemiştir. 5 Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 65 (1) 2016: 101-136 102. 6 Yargıtay 4. Hukuk Dairesi nin 2014/8569 E., 2015/5849 K. ve 07.05.2015 T.
Tüm bu nedenlerle, 818 Sayılı Borçlar Kanununun 49 ( TBK nın 58 ) maddesine göre davalının fiilinin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunun kabulü mümkün değildir. Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacının manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekir. Dava: Davacı B. S. vekili tarafından, davalı E. Ö. aleyhine 27.12.2012 gününde verilen dilekçeyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 3.2.2014 tarihli kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan raporla dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü: Karar: Dava, kişilik haklarına saldırı sebebiyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, resmi nikahlı eşinin davalıyla kendisini aldattığını, davalının kendisiyle evli olduğunu bildiği halde eşi ile ilişkiye girmesi eyleminin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu iddia ederek uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur. Davalı, davacının iddialarını kabul etmediğini, davacının eşinin davacıdan ayrı yaşadığını ve kendisine boşandığını söylediğini, kendisiyle evlenme hazırlıkları yaptıkları sırada halen evli olduğunu öğrendiğini ve ilişkisini bitirdiğini, yaşadıklarından dolayı da son derece üzüntülü olduğunu davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, toplanan deliller uyarınca davalının davacının eşi ile evli olduğunu bilerek yakınlık kurduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulüyle 3.000,00 TL manevi tazminat ödetilmesine karar verilmiştir. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 185/2-3 maddesine göre "... Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar." Aynı Kanunun 174. maddesine göre de "... Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." Evlenmeyle eşler arasında kurulan aile birliğinin taraflara yüklediği ödevlerin ihlali veya yerine getirilmemesi durumunda bu yükümlülüğü yerine getirmeyen eş yönünden Türk Medeni Kanunundaki sonuçları boşanma sebebi olması yanında, bu olaylar yüzünden kişilik haklarının saldırıya uğraması halinde manevi tazminat ödemeye mahkum edilmesidir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 49. maddesine göre "... Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür." Bir başka anlatımla haksız fiile dayalı bir borcun doğabilmesi için, hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, fiili işleyenin kusuru olmalı, sonuçta bir zarar doğmalı, zararla işlenen fiil arasında da uygun nedensellik bağı bulunması gerekir. Somut olaya gelince, davalının ve dava dışı eşin davacıya yönelik davranışlarının manevi tazminat gerektirip gerektirmeyeceğinin tartışılması gereklidir. Davacı, dava dışı eşinden 22.10.2012 tarihinde anlaşmalı olarak boşanmıştır. Taraflar arasındaki anlaşma uyarınca dava dışı eşin davacıya 40.000 TL ödemesine, aylık 5.000 TL nafaka vermesine, bunun dışında tarafların birbirlerinden maddi ve manevi tazminat taleplerinin olmadığına karar verilmiştir. Yukarıda incelenen kanun maddeleri uyarınca, davacının dava dışı eşinin davacıya yönelik sadakatsizlik eyleminin TMK nın evlenmeyle eşe yüklediği ödevler arasında bulunan sadakat yükümlülüğünü ihlal sebebiyle anılan Kanunun 185. ve 174. maddeleri uyarınca boşanma sebebi ve istenmesi halinde manevi tazminatı gerektirir nitelikte olduğu kuşkusuzdur. TMK daki düzenleme, dava dışı eşin evlenmeyle kurulan aile birliğinin tarafı olması sıfatından kaynaklanmaktadır. Zira dava dışı eş kendi iradesi ile bu birliğin tarafı olmayı kabul etmiş ve kendisine Kanunun yüklediği hak ve yükümlülükler altına girmiştir. Davalının eyleminin manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğine gelince, davalının doğrudan davacının bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğundan söz edilemeyeceği gibi, Kanun'da yükümlülüğünü ihlal eden eşin eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişiler yönünden herhangi bir düzenleme getirilmemiştir. Tüm bu nedenlerle, 818 Sayılı Borçlar Kanununun 49 ( T.B.K.nın 58 ) maddesine göre davalının fiilinin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunun kabulü mümkün değildir. Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacının manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. Sonuç olarak; Eşlerin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan eylemlerine karşı boşanma davası açılmasa dahi, genel hükümlere göre manevi tazminat davası açılmasında hukuken bir engel bulunmamaktadır. Yeni tarihli Yargıtay Kararlarına göre; aldatılan eş, eşinin ilişki kurduğu üçüncü kişiden manevî tazminat talep edememektedir. Zira bir kimsenin eşi tarafından aldatılmamasını isteme hakkını içeren herkese karşı ileri sürebileceği bir kişilik hakkı mevcut değildir.
KAYNAKÇA Gençcan, Ömer Uğur. Medeni Hukuk Davaları. Ankara: Yetkin Yayınları, 2013. Türk Medeni Kanunu (2001), T.C. Resmi Gazete, 24607, 8.12.2001 Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, www.kazanci.com Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 65 (1) 2016: 101-136 102. Türk Borçlar Kanunu (2011), T.C. Resmi Gazete, 27836, 4.2.2011