Başbakan Sayın Binali YILDIRIM KANAAT ÖNDERLERİ VE STK İLE BULUŞMASI KAYSERİ 02.04.17 Sayın Başbakanım, Sayın Bakanlarım, Sayın Valim, Milletvekillerim, Büyükşehir Belediyesi Başkanım, İş ve Siyaset Dünyasının, STK ların Başkan ve Temsilcileri, Değerli Basın Mensupları, MÜSİAD Kayseri Şubemizin ev sahipliğinde düzenlenen bu buluşmada, hepinizi saygıyla selamlıyorum; hoş geldiniz, şeref verdiniz. Eskiler, "kapta ne varsa, dışına o sızar" demişler. Huzurlarınızda, bir mühendis, bir işadamı ve bir iş adamları derneğinin başkanı olarak bulunuyorum. Görüşlerimi bu pencereden paylaşacağım. Nedim Kardeşim e teşekkür ederim. MÜSİAD'ı çok güzel anlattı, tekrarlamayacağım. Türkiye nin her gündemi, bizim de gündemimiz, Türkiye nin meseleleri, bizim de meselemiz. Ülkemizin gündemi Referandum. Biz de bu amaçla, 20 şehirde toplantılar düzenledik ve devam ediyoruz. Bu toplantılardan birisini de Kayseri de yapmıştık. Daha önce konuştuklarımı tekrarlamadan, kısaca bir iki konuya değineceğim.
Efendim, Tilkinin 10 hikâyesi varmış, 9'u tavuk üstüne. İş dünyasının da 3 hikâyesi vardır ve hepsi de aynı kapıya çıkar. Bizim hikâyemiz; "Huzur, güven ve istikrar" üstünedir. İş dünyası olarak, belirsizlik istemeyiz. Önümüzü görmek isteriz. Bu nedenle, bizim için en önemli kavram, Sürdürülebilirliktir. Eskiler buna, İstikrar derler. Bazıları soruyor! Anayasa değişikliği ile, iş dünyasının ne derdi var? Anayasa, sizin iş yapmanıza engel mi oluyor diye! Maalesef, mevcut Anayasamız, adeta, hem siyasetin iş yapmasını, hem de İş Dünyasının İş yapmasını engellemek için, sanki, belirsizlik nasıl oluşturulur diye düşünülerek yazılmış. Anayasa temelli belirsizliklerin acı örneklerini beraber yaşadık. 2007'deki 367 yorumuyla yaşadığımız Cumhurbaşkanlığı seçimindeki engelleme, Anayasamızın tuzaklarından birisi olarak karşımıza çıktı. 2008'deki İktidar Partisinin kapatma davası da aynı şekilde.
Bu örnekleri şunun için verdim. Eğer o iki kriz atlatılmasaydı, ülke olarak bir kaos ortamının içine savruluyor olacaktık. Hem de, Dünya, 1930 Ekonomik Buhranından sonraki en büyük krizle boğuşurken, biz o buhranı, Cumhurbaşkansız ve Hükümetsiz bir ülkenin vatandaşları ve İş Dünyası olarak karşılayacaktık. Düşünmek bile istemiyorum. Niçin istemiyorum? İş Dünyası belirsizlikten hoşlanmaz da ondan. Kim, öyle bir ortamda daha fazla yatırım yapmaya cesaret eder ki? Kim, öyle bir kaos ortamında İstihdamı arttırmaya çalışır ki? Hiç kimse! Belirsizliğin daha yakın tarihteki bir örneğini de, 7 Haziran sonrasında yaşamıştık. Bir daha yaşamak istemiyoruz. Size, 2001 yılında, Anayasa kitapçığı sebebiyle yaşadığımız kriz döneminde yaşadığım acı bir hatıradan bahsederek sözlerimi tamamlayacağım.
Maalesef, zaman zaman iş yerlerimizde, iş kazaları oluyor. Bu kazalardan birisinde, bir çalışan, elini prese kaptırır ve maalesef 4 parmağı kopar. Başındaki Amiri, hemen o Arkadaşı alıp, mikro cerrahi alanında uzman bir hastahaneye yetiştirmek üzere yola çıkar. 4 parmağı kopmuş, acıdan gözlerinden sicim gibi yaşlar akan o arkadaşımız, parmaklarının acısına rağmen, çok düşündürücü bir soru sorar amirine. Der ki: "Müdürüm! Ben şimdi sakat oldum. Acaba, bundan dolayı beni işten çıkaracak mısınız?" Ne kadar üzücü değil mi? Anlatırken, tüylerim diken diken oluyor. Kopan parmaklarını unutmuş, işsiz kalma korkusunu yaşıyor. İşsiz kalma korkusu, işsizliğin yaşatacağı acının ihtimali, 5 dakika önce kopan 4 tane parmağından daha fazla canını yakıyor. Niçin? Çünkü, kriz var. İşini kaybederse, bir daha işe girememe riski var. Belirsizlik var.
Kim, bu çifte acıyı yaşamak ister? Allah kimseye yaşatmasın. Kim, böyle bir ülkenin çalışanı ya da işvereni olmak ister? Hiç kimse. İşte bu yüzden, İstikrar isteyen İş dünyası olarak, biz bu Anayasa değişikliğini çok önemsiyoruz. Bize göre, 16 Nisan da milletin oyuna sunulacak olan Anayasa değişikliği, bir tercih değil, bir ihtiyaçtır. Size eğer, "Ayran mı içmek istersin, yoksa Su mu içmek istersin?" diye sorarlarsa, tercihinizi belirtirsiniz. Ama, çölde susuzken, birisi size "Su İçmek ister misin?" diye sorarsa, orada su içmek, bir tercih değil, bir ihtiyaçtır. İşte, bu sebeplerle, bu Anayasa değişikliği, özellikle iş dünyası için çok önemli. Bu değişiklikle, önemli bir tablo daha ortaya çıkacak. Seçimler, demokrasinin gereği.
Ama, çok sık seçim yaşamak da, işleri yavaşlatıyor. Herkes, bir beklenti içine giriyor. Bu Anayasa değişikliğiyle, artık 5 yılda bir seçim yaşayacağız. 2019 yılının İlkbaharında, Belediye seçimleri yapılacak. 2019 yılının sonbaharında da, Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimleri, aynı günde yapılacak. Sonra, 5 yıl Seçim yok. İşimize gücümüze bakacağız. Ben, bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Son zamanlarda, neredeyse yılda 2 defa seçim yaşadık. Biraz, durup sakinleşmeye ihtiyacımız var. Kızılderilinin dediği gibi: "Ruhumuz geride kaldı, biraz kendimizi dinlemeye ihtiyacımız var". Bu duygularla, 16 Nisan daki referandumun, öncelikle salimen tamamlanmasını, sonrasında da milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. Nail Olpak MÜSİAD Genel Başkanı