JULIA ALVAREZ 1960 yılında, on yaşındayken ailesiyle birlikte Dominik Cumhuriyeti nden ayrılıp Amerika Birleşik Devletleri ne yerleşmiştir. Altı roman, üç kurmaca olmayan kitap, üç şiir kitabı yazmış; çocuk ve genç yetişkin edebiyatına on eser kazandırmıştır. Eserleri geniş çevrelerce bilinir. 2007 yılında Congressional Hispanic Caucus Institute ten (Kongre Hispanik Birlik Enstitüsü) edebiyat dalında Latina Lider Ödülü nü, 2002 yılında edebiyat dalında Hispanik Miras Ödülü nü, 2000 yılında da Latina dergisinin Yılın Kadını ödülünü almıştır ve New York Halk Kütüphanesi nin The Hand of the Poet: Original Manuscripts by 100 Masters, From John Donne to Julia Alvarez (Şairin Eli: John Donne dan Julia Alvarez e 100 Ustanın El Yazmaları) programına dahil olmuştur. Şu an Middlebury Üniversitesi nde konuk yazarlık yapan Alvarez, eşi Bill Eichner ile birlikte memleketi Dominik Cumhuriyeti nde bir kahve çiftliği ve okuryazarlık merkezi olan Alta Gracia yı kurmuştur. Kelebekler Zamanı, National Endowment for the Arts (Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Sanat Vakfı) tarafından 2009 yılında vakfın Big Read programına uygun görülmüştür.
Ayrıntı: 1076 Edebiyat Dizisi: 232 Kelebekler Zamanı Julia Alvarez Kitabın Özgün Adı In the Time of the Butterflies İngilizceden Çeviren Ege Candemir Son Okuma Ahmet Batmaz Julia Alvarez, 2010 All rights reserved. No part of this book may be reproduced, in any form without written permission from the Publisher. Published by arrangement with Susan Bergholtz Literary Services via AnatoliaLit Agency. Türkçe yayım hakları AnatoliaLit Ajans aracılığıyla alınmıştır. Bu kitabın Türkçe yayım hakları Ayrıntı Yayınları na aittir. Kapak Fotoğrafı Darrell Gulin / DigitalVision / Getty Images Turkey Kapak Tasarımı Arslan Kahraman Dizgi Kâni Kumanovalı Baskı ve Cilt Kayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. Merkez Efendi Mah. Fazılpaşa Cad. No: 8/2 Topkapı/İstanbul Tel.: (0212) 612 31 85 576 00 66 Sertifika No.: 12156 Birinci Basım: Haziran 2017 Baskı Adedi 2000 ISBN 978-605-314-191-4 Sertifika No: 10704 AYRINTI YAYINLARI Basım Dağıtım San. ve Tic. A.Ş. Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No: 3 Cağaloğlu İstanbul Tel.: (0212) 512 15 00 Fax: (0212) 512 15 11 www.ayrintiyayinlari.com.tr & info@ayrintiyayinlari.com.tr twitter.com/ayrintiyayinevi facebook.com/ayrintiyayinevi instagram.com/ayrintiyayinlari
Julia Alvarez Kelebekler Zamanı
EDEBİYAT DİZİSİ SON ÇIKAN KİTAPLAR BİR SON DUYGUSU / Julian Barnes HAYAT DÜZEYLERİ / Julian Barnes MUTSUZLUK ZAMANLARINDA MUTLULUK / Wilhelm Genazino KIRIK KÖŞELİ İLKBAHAR / Mario Benedetti GECELERİ DAİRELER ÇİZEREK YÜRÜRÜZ / Daniel Alarcon BİR BUĞDAY TANESİ / Ngũgĩ wa Thiong o İSTİSNA / Christian Jungersen ORBITOR / Mircea Cărtărescu KAYBOLUYORSUN / Christian Jungersen İÇERDEKİLER / Victor Serge TİBET ŞEFTALİ TURTASI / Tom Robbins BAHAR / Sabine Adatepe CHE NİN BİRLİĞİ / Carlos Gamerro EFENDİNİN GÜZELİ / Albert Cohen FRANSIZ SAVAŞ SANATI / Alexis Jenni ARADAKİ NEHİR / Ngũgĩ wa Thiong o BEDENİN GÜNCESİ / Daniel Pennac ZAMANIN GÜRÜLTÜSÜ / Julian Barnes ORBİTOR Göz Kamaştırıcı / Mircea Cărtărescu KIRAÇ GÖKYÜZÜ / E. E. Sule DENİZ DENİZ / Iris Murdoch BAŞLAMA YERİ / Ursula K. Le Guin SİLAHI SEÇMEK / Judith Kuckart KARANLIK GÜZERGÂHLAR / John Ralston Saul AĞABEYINE ÇIÇEK TAŞIYAN KIZ / Natsuki Ikezawa NOSTALJI / Mircea Cărtărescu
İçindekiler I 1938-1946 arası Birinci Bölüm / Dedé, 1994 ve 1943 dolayları... 13 İkinci Bölüm / Minerva, 1938, 1941, 1944... 23 Üçüncü Bölüm / Bu Küçük Defter María Teresa ya Aittir, 1945 1946 arası... 44 Dördüncü Bölüm / Patria, 1946... 60 II 1948 1959 arası Beşinci Bölüm / Dedé, 1994 ve 1948... 81 Altıncı Bölüm / Minerva, 1949... 104 Yedinci Bölüm / María Teresa, 1953 1958 arası... 143 Sekizinci Bölüm / Patria, 1959... 178
III 1960 Dokuzuncu Bölüm / Dedé, 1994 ve 1960... 205 Onuncu Bölüm / Patria, Ocak 1960 Mart 1960 arası... 238 On Birinci Bölüm / María Teresa, Mart 1960 Ağustos 1960 arası... 269 On İkinci Bölüm / Minerva, Ağustos 1960 25 Kasım 1960 arası... 302 Son Söz Dedé / 1994... 351 Bir Not... 375 Kelebekler Zamanı Kelebeklerin Peşinde: Yazardan Bir Not Okuma ve Tartışma Kılavuzu Kelebeklerin Peşinde... 381 Okuma ve Tartışma Kılavuzu... 390
Dedé ye
Patria Mercedes Mirabal 27 Şubat 1924 25 Kasım 1960 Minerva Mirabal 12 Mart 1926 25 Kasım 1960 María Teresa Mirabal 15 Ekim 1935 25 Kasım 1960 ve Rufino de La Cruz 10 Kasım 1923 25 Kasım 1960 anısına
I 1938-1946 arası
Birinci Bölüm Dedé 1994 ve 1943 dolayları Cennetkuşu çiçeğinin kurumuş dallarını yoluyor; ne zaman bir araba sesi duysa bitkinin arkasından kafasını uzatıp bakıyor. O kadın toprak yolun köşesindeki hibiskusun arkasında kalan bu eski evi hayatta göremez. Kiralanmış arabası ve elinde haritasıyla yol ismi soran bir gringa dominicana* nasıl bulsun burayı! Dedé yi bu sabah küçük müzedeyken aramıştı kadın. Gelip Dedé yle Mirabal kardeşler hakkında konuşabilir miydi acaba? Aslen buralı ama uzun yıllar Amerika Birleşik Devletleri nde yaşamış, o yüzden İspanyolcası ne yazık ki pek iyi değil. Mirabal kardeşler (yine) ne yazık ki orada tanınmıyor, halbuki yeraltının o adsız kahramanlarının unutulup gitmelerinin bir suç olması lazım, vesaire vesaire. Tanrı m, yine onlardan biri. Artık otuz dört yıl oldu; anmalar, röportajlar, ölülere sunulan hürmetler kesildi sayılır. Dedé * Amerikalılaşmış Dominikli (kadın). (ç.n.) 13
yalnızca birkaç ayda bir bunlarla uğraşarak hayatına devam edebiliyor. Zaten uzun zamandır sadece Kasım aylarında katlanmak zorunda kalıyor bu duruma. Her yıl Kasım ın 25 i geldiğinde, televizyon ekipleri kapısını çalıyor. Önce bir zorunlu röportaj var. Sonra müzedeki büyük kutlama, ta Peru dan, Paraguay dan gelen temsilciler... Kutlama değil çile aslında, o kadar fazla kanepe hazırlaması, yardıma gelecek yeğenlerinin bazen zamanında gelmemesi derken. Ama aylardan Mart, María Santísima!* Yedi ay daha isimsiz kalma hakkı yok mu? Bu akşamüstü nasıl olur? Sonra bir planım var diye yalan söylüyor Dedé sese. Söylemek zorunda. Yoksa hiç susmuyor, densiz densiz sorular soruyorlar. Telefonun diğer ucunda minnet dolu bir velvele kopuyor, kadının ithal zırvalamaları Dedé yi gülümsetiyor. Sıcak tavrınızın açıklığı diyor kadın, beni çok mümkün etti. Yani Santiago tarafından gelirken Salcedo ya sapıyorum? diye soruyor. Exactemente.** Koca anacahuita ağacını görünce de sola dönüyorsunuz. Koca... bir... ağaç... diye tekrar ediyor kadın. Bir de hepsini yazıyor mu! Sola dönüyorum. Sokağın adı ne? Anacahuita ağacının yanındaki yol diye geçiyor. Sokaklara isim vermiyoruz diyor Dedé. Sabrını koruyabilmek için bir şeyler karalamaya başlamış. Müze telefonunun yanında kalmış bir zarfın arkasına çiçekleri açmış, dalları zarfın kapağına taşan kocaman bir ağaç çiziyor. Buradaki campesinoların*** çoğu okuma yazma bilmiyor, o yüzden yollara isim vermenin bize pek bir yararı olmaz zaten. Ses, utandığını belli eden bir kahkaha atıyor. Elbette. Bu kadın da hiçbir şeyden anlamıyor diyorsunuzdur içinizden kesin. Tan afuera de la cosa.**** Dedé dudağını ısırıyor. Yok canım diye bir yalan daha söylüyor. Bu akşamüstü görüşüyoruz o zaman. * Meryem aşkına! (ç.n.) ** Aynen öyle. (ç.n.) *** Köylü. (ç.n.) **** Dünyadan haberi yok. (ç.n.) 14
Ses soruyor: Kaç gibi? Ah, doğru. Gringolara saat vermek lazım. Ama böyle hah, şimdi dedirtecek anlar için belli bir saat söylenemez ki. Üç, üç buçuk, dört civarından sonra herhangi bir saat olur. Kadın gülüyor. Dominik saati ha? Exactamente! Nihayet, kadın buralarda işlerin nasıl yürüdüğünü anlamaya başladı. Dedé, ahizeyi yuvasına yerleştirdikten sonra anacahuita ağacının kök yapısını detaylandırmaya devam ediyor. Dalları gölgelendiriyor, sonra da eğlence olsun diye zarfı açıp kapatarak ağacın önce parçalanıp sonra eski haline geri dönmesini izliyor. * * * Bahçedeki mutfakta duran radyo saatin üç olduğunu duyurunca şaşırıyor Dedé. Öğle yemeğinden beri bir yandan Amerikalı kadının bahçenin galeríadan* görebileceği kadarını toparlayarak bekliyor. Dedé nin böyle röportajlardan çekinmesinin bir sebebi kesinlikle bu. Bir anda hayatı sanki bir sergiymiş, o da bu sergiyi hazırlamaya çalışıyormuş gibi gelmeye başlıyor ona. Serginin adı, okuma yazma bilenler için itinayla yazılmış: HAYATTA KALAN KIZ KARDEŞ. Adımlarını doğru atarsa (Patria nın diktiği limon ağacının limonlarından bir bardak limonata, kızların büyüdüğü evin kısa bir turu) çoğunlukla Dedé yi haftalarca anılarında dolaştırıp cevaplarını arattıran o dikenli soruları sormadan mutlu mesut ayrılıyorlar evden. Çünkü, neden, demeye getiriyorlar bir şekilde, neden hayatta kalan siz oldunuz? Biricik güzeline, iki yıl önce Hawaii den arakladığı kelebek orkidesine eğiliyor şimdi. Şirkette en çok satış yapan eleman olarak son üç yıldır seyahat kazanıyor Dedé. Yeğeni Minou, teyzesinin aslında on yıl önce boşandıktan sonra başladığı bu yeni işinin çok ironik olduğunu söyleyip duruyor. Dedé, şirketin en çok hayat sigortası satan çalışanı. Herkes üç karde- * Misafirlerin ağırlandığı kapalı veranda. (ç.n.) 15
şiyle beraber öldürülmemiş olan kadından almak istiyor poliçesini. O ne yapsın? Bir araba kapısı çarpınca Dedé irkiliyor. Sakinleştiğinde değerli kelebek orkidesini kırdığını fark ediyor. Düşen çiçeği alıp yüzünü buruşturarak kırık ucu düzeltiyor. Belki büyük şeylerin acısı ancak böyle çekilebiliyordur: Kırpık kırpık, çimdik çimdik, damla damla üzülerek. Sahiden ama, bu kadının araba kapılarını daha yavaş kapatması lazım. Yaşlı başlı bir kadının sinirlerini bozmadan. Sadece ben değil, diye düşünüyor Dedé. Belli bir nesil Dominiklilerden kim olsa silah sesini andıran o sesle yerinden zıplardı. 16 * * * Kadına biraz evi gezdiriyor: Mamá nın* odası, benim ve Patria nınki ama Patria erkenden evlendiği için daha çok benim sayılır, Minerva ve María Teresa nınki. Diğer yatak odasını Mamá ile beraber uyumayı bıraktıktan sonra babasının kullandığını söylemiyor. Kızların üç fotoğrafı var, eskiden çok sevdikleri ama artık her Kasım posterleri süsleyen ve bir zamanlar özel olsalar da şimdilerde çok ünlü oldukları için Dedé ye kendi kız kardeşlerinin değilmiş gibi gelen fotoğraflar bunlar. Altlarındaki küçük masaya bir vazo, vazonun içine de ipekten yapay bir orkide koymuş Dedé. Mamá nın kızlar için her gün taze bir çiçek geleneğini devam ettiremediği için hâlâ kendini suçlu hissediyor. Ama aslında vakti de yok, hem işini, hem müzeyi hem de evi aynı anda idare etmesi lazım. Modern bir kadın olup yine de eski duygusallıkları korumak mümkün değil. Hem kimin içindi ki o taze orkide? Dedé fotoğraflardaki genç yüzlere baktığında en çok kendisinin o yaştaki halini özlüyor. Röportajcı kadın portrelerin önünde duruyor, Dedé de tekrarlaya tekrarlaya ezberlediği, cevapları elinin altında olan soruları beklemeye koyuluyor: Hangisi hangisi? Bu fotoğraflar * Anne. (ç.n.)