1 DOLAŞIM SİSTEMİ Genel olarak taşımacılık işi yapan kapalı bir sistemdir. Kısaca hücrelere O 2 ve gıda taşır, hücrelerde açığa çıkan atık ürün CO 2 ve diğer metabolik artıkları boşaltım organlarına naklini sağlar. Ayrıca vücut ısısını düzenler, salgı bezlerinde üretilen hormonları hedef organlara taşır, hastalıklara karşı mücadele eden hücreleri barındırır. 2 ye ayrılır: 1- kardiovascüler sistem, 2- lenfatik sistem. 1- KARDİOVASCÜLER SİSTEM: Kalp ve kan damarlarından oluşan sistemdir. Kardio (kalp)- vascüler (damar sistemi) KALP: 5-9. Thorakal vertebralar (göğüs omurları) arasında bulunur. 2 akciğer arasında, tabanı yukarda organdır, tepesi aşağıda koni şeklinde bir. Büyüklüğü ortalama kişinin yumruğu kadar olup, ağırlığı da ortalama 250-300 gr kadardır. Dolaşım sisteminin merkezidir. Tamamen pompa işlevi görür. Kanı akciğerler ve tüm vücuda yollar ve yine tekrar toplar. Dakikada 60-100 defa kasılıp gevşer (çocuk ve bebekte 100-120 atım/dk) Kendine ait bir damar sistemi ve uyarı sistemi mevcuttur. Kendi kendini besler ve yine kendi çalışmasını kendisi sağlar. Genel olarak 4 adet boşluğu vardır. Üsttekiler kulakçık, alttakiler karıncık adını alır. Fonksiyonel olarak sağ ve sol olmak üzere 2 ye ayrılır. Sağ kulakçık: tüm vücuttan gelen venöz kanı toplar. Sağ karıncık: sağ kulakçıktan gelen kanı akciğerlere yollar. Sol kulakçık: akciğerlerden gelen kanı toplar. Sol karıncık: sol kulakçıktan gelen kanı tüm vücuda yollar. Bu nedenle duvarları en kalın olan kalp boşluğudur. Sol karıncıktan vücudumuzun ana damarı AORT çıkar. Kalp, çok güçlü bir yapıdaki çizgili kas hücrelerinden oluşur. Ancak istem dışı çalışmaktadır. Bu özelliği ile vücudumuzun diğer çizgili kaslarından ayrılır.
2 KAN DAMARLARI Damarlar içinde kan bulunan ve bu kana taşıma görevi yapan bir boru sistemi olarak düşünülebilir. Genel olarak kalpten oksijenlenmiş kanı alır, hücrelere kadar götürür. Yine buralardan karbondioksitli kanı alır ve tekrar kalbe götürür. Buradan da akciğerlere taşır. Oksijenli kanı taşıyan damarlara ARTER (pulmoner arter hariç), karbondioksitli kanı taşıyan damarlara da VEN (pulmoner ven hariç) denir. dönmesini sağlar. Arterler vücut içine dağıldıkça dallara ayrılır, arteriol adını alır. Arterioller de giderek daha uç dallara ayrılar kapiller adını alır. Bunlar dokularda bir damarsal ağ oluşturur. Bu çok çok küçük damarsal ağda kan ve dokular arasında madde alışverişi olur. O 2 dokulara geçer. CO 2 ve diğer atık ürünler de kana geçer. Kapillerdeki kan venüllere dönüşerek kirli kanı (atıkla yüklü) boşaltım sistemlerine götürecek sistem başlamış olur. Venüller birleşerek venleri oluşturur. Venler de kanın tekrar kalbe Vücudumuzun ana arteri aorttur. En kalın damardır. Kalpten çıkarak aşağı doğru iner. 4. Bel omuru hizasında 2 ye ayrılarak dallanır. Bu dallar da yine pelvis bölgesinde 2 ye ayrılır. Ayrılan bu dallarda bir tanesi (arteria iliaca externa) kasık bağının altından geçerek aşağı doğru iner. İşte bu bölge yaralanmalarda önem taşır. Çünkü bu büyük arter bu bölgede oldukça yüzeyel ve korumasızdır. Aşağı doğru indikçe uyluk bölgesinde femoral arter adını alır. Kasık ve üst uyluk yaralanmalarında bu damarlar zedelenip çok yoğun bir kanamaya sebep olup ölüme götürebilmektedir. Femoral arter de diz arkası bölgesinde 2 ye ayrılır ve aşağı doğru iner. Kasık ve bacak yaralanmaları bu yüzden önemlidir. Uyluk bölgesinde tek kemik olduğundan ve bu arter sistemi kasık, üst uyluk ve diz arkası bölgelerinde korumasız olduğundan, bu bölgelerde oluşan kesici delici yaralanmalar hızlı bir şekilde ölüme yol açar. Arter kanamaları dışardan genelde fışkırır tarzda görülür. Çok çabuk müdahale gerektirir. Toplardamar yani ven kanamaları ise dışardan genelde sızıntı şeklinde görülmektedir.
3 LENFATİK SİSTEM: Doku sıvısı da denilen lenf sıvısını taşıyan sistemdir. Ak kan diye de bilinir. Lenf damarları, lenf düğümleri, dalak ve timüs bezinden oluşur. Acil müdahalede yeri olmadığından üzerinde durulmayacaktır. SOLUNUM SİSTEMİ Havada bulunan O 2 yi kana geçiren ve yine kandaki atık ürün olan CO 2 nin dışarı atılmasını sağlayan bir sistemdir. Vücut hücrelerimiz için O 2 yaşamsal bir öneme sahiptir. Hayatın devamlılığı için oksijen en önemli ihtiyaçtır. Yine aynı şekilde hücresel reaksiyonlar sonucu oluşan karbondioksit ( CO 2) de hücrelerimiz, dolayısı ile vücudumuz için toksik bir üründür. Atılması gerekmektedir. Solunum işlevi şu şekilde meydana gelmektedir: - Nefes alma - Akciğer ile kan damarları arasında gaz değişimi - Kan damarları aracılığı ile oksijenin tüm vücuda dağılması - Kan ve hücreler arası gaz değişimi yani oksijenin hücrelere geçip, karbondioksitin kana geçmesi, hücre solunumu - Kan tarafından karbondioksitin akciğerlere getirilmesi - Nefes verme ile dışarı atılımı
4 Nefes ile alınan hava önce ağız ve burun boşluğuna, sonra yutak, gırtlak, nefes borusu, bronş ve buradan da çok sayıdaki bronşiollere gider. Akciğer içinde dağılan bronşioller de dallanarak alveol keselerine ulaşır. Oksijen bu alveol yani hava keselerinden, buraya kadar gelen çok küçük kan damarlarına geçiş yapar. Bu bölgelerde kan ile havanın karşı karşıya geldiğini düşünebiliriz. Bu bölgede oksijenin kana, kandaki karbondioksitin de havaya geçişi tamamen difüzyon ( çok yoğundan az yoğuna geçiş) ile olmaktadır. Sırasıyla solunum sistemindeki yapılar: BURUN Solunum sisteminin başlangıç kısmıdır. Havayı süzer, nemlendirir ve ısıtır. YUTAK (pharinx) Hem solunum hem de sindirim sistemi ile ilgili bir yapıdır, hava buradan gırtlağa geçer. GIRTLAK (larynx) Boynun önünde, yutak ile nefes borusu arası bölümdür. Ses ve öksürük durumu ile ilgilidir. Ses telleri burada bulunur. Yutak ve gırtlak arasında bir kapakçık bulunur (epiglottis). Yutma işlemi esnasında bu kapakçık milisaniyeler içinde otomatik olarak gırtlak girişini kapatır. Yutulan maddelerin gırtlağa, dolayısı ile nefes borusu ve akciğerlere kaçması önlenmiş olur. Bu yüzden bu sistem oldukça önemlidir. Ayrıca gırtlak yabancı maddelere karşı kendini öksürük refleksi ile korur. Hepimiz su içerken ya da bir şey yutar iken aniden başlayan şiddetli bir öksürük ile karşılaşmışızdır ( genzimize kaçtı deriz). İşte bu esnada epiglottis geç kapanmış ve bu yüzden gırtlak bölgemize bir miktar yutma materyali kaçmıştır ve derhal öksürük refleksimiz devreye girmiştir. Tabii ki buradan geçen materyalin büyüklüğüne göre solunum yollarının tıkanması da söz konusu olabilir ki acillerde çok karşılaşılan bir durumdur. NEFES BORUSU (trakea) Gırtlaktan sonra devam eden hava yoludur. Yemek borusunun önündedir. Göğüs kafesi ortasına kadar iner. Ana hava borusudur. BRONŞLAR trake sağ ve sol akciğerlere dallanır. İşte ana dallara bronş denir. Her bir bronş da bir ağacın dallanması gibi akciğer içine boğru dallanır ve sonuçta bronşiol dediğimiz ince dalcıklar oluşur. Bir akciğerde 1 milyondan fazla bronşiol bulunur. Sağ bronş soldakine göre daha kısa, dik ve geniştir. ( sağ tarafta bulunan ve sağ akciğerin altında konumlu karaciğer sebebiyle) Nefes borusuna giren yabancı cisimler bu yüzden genelde sağ akciğere kaçar.
5 ALVEOL KESELERİ: Bunlar bronşiollerin uçlarında olan mikroskobik yapılardır. Her bir alveol kapillerlerden oluşan bir mikro damar ağı ile çevrilidir. Gaz alışverişi bu bölgede oluşur. AKCİĞERLER Göğüs boşluğumuzdaki sağ-sol çift adet solunum ana organımızdır. Süngerimsi bir yapısı vardır. İçinde bronşlar, bronşioller, alveoller, kan damarları, elastik dokular, sinirler gibi yapıları bulundurur. Sağ akciğerimiz 3 lob, sol akciğerimiz ise 2 lobdan oluşur. Akciğerler plevra denilen bir zar ile sarılıdır. Bu zar önce göğüs boşluğunu sarar, buradan akciğerlere atlayarak bunları sıkıca kuşatır. Göğüs boşluğunu saran ile akciğeri saran yapraklar arasında sıvı bulunur. Bu plevra yaprakları arasındaki sıvı genel olarak sürtünmeyi önler. Bu zarların arasında hava birikmesine pnömothoraks denir. Ciddi bir durumdur. Göğüs boşluğunun alt kısmı ise diaphragma denilen kalın bir zar ile kapalıdır. Bu zar göğüs boşluğunu karın boşluğundan ayırır. SOLUNUM FİZYOLOJİSİ Solunum sistemi beyindeki solunum merkezi tarafından kontrol edilir. Solunum merkezi artmış CO 2 veya azalmış O 2 ye çok hassastır. Kandaki bu gazlarımızda istenmeyen bir durum oluştuğunda bu merkez uyarılır ve solunumun hızı ve derinliği artar. Kafa travmalarında beynimizdeki bu bölge etkilenirse solunum refleksimiz de olumsuz biçimde etkilenir. Solunumun 2 fazı vardır : 1- nefes alma (inspirasyon) 2- nefes verme (expirasyon) Normal bir yetişkinde solunum sayısı 16-20 / dk. dır. Nefes alma esnasında diaphragma kasılarak yassılaşır. Ayrıca kaburgalar arası kaslar da kasılır. Böylece göğüs boşluğu kapasitesi artar. Göğüs boşluğu bu şekilde genişleyince de akciğerlere daha çok hava girer. Dış atmosfer basıncı göğüs boşlundaki basınçtan da daha yüksektir. Daha doğrusu göğüs boşluğunda negatif bir basınç vardır ( -1 Atm basınç) dış ortamda ise pozitif bir basınç vardır. Bu nedenle hava dış ortamdan içimize doğru girer. Dış ve iç ortam basınçları eşitleninceye kadar hava girer. Eşitlenince de soluk alma durur. Kaburga kasları ve diaphragma gevşemeye başlar. Akciğer
6 içindeki basınç artar. İçerideki hava dışarı doğru atılmaya başlar. Akciğerimize giren hava alveol keselerini bir balon gibi şişirir. Aynı şekilde havanın atılması yani nefes vermeyle de bu baloncuklar söner. 2 plevra arasındaki negatif basınç bu alveol keselerinin tam sönmeden 2. Bir nefes alma hareketi ile yeniden hava dolmasını sağlar. Alveol keseleri solunum esnasında hiçbir zaman tam olarak sönmez. Eğer göğüs duvarı kesici delici bir aletle yaralanırsa, o zaman bu negatif basınç kaybolur. Bu durumda akciğer tamamen söner (kollaps) ÜRİNER SİSTEM Boşaltım sistemi de denir. Hücrelerden çıkan atık maddelerin vücuttan uzaklaştırılmasını sağlayan bir sistemdir. Ayrıca bu sistemden başka solunum, sindirim sistemleri ve deri ile de atık maddeler atılmaktadır. Üriner sistemi, kanımızın süzüldüğü ve kan içindeki zararlı maddelerin idrar yoluyla atıldığı bir sistem olarak da söyleyebiliriz. - Üre ve ürik asit atılımı BÖBREKLER Karın boşluğunun sağlı sollu arka- üst tarafında, columna vertebralisin her 2 yanında bulunan bir çift organdır. Yaklaşık 130-150 gr ağırlığındadırlar. Üstte 12. Göğüs omuru hizasından aşağıda 3. Bel omuru hizasına uzanır. Sağ böbreğin üst tarafında karaciğer olduğundan sol taraftakine göre 1,5 cm daha aşağıdadır. Sağ böbrek; karaciğer ve ince bağırsağın duedonum kısmı ile; Sol böbrek; mide, dalak, ince bağırsağın jejenum kısmı ile komşudur. Boşaltım sisteminin en önemli organı böbreklerdir. Görevleri:
7 - Zararlı maddelerin atılımı - Vücut asit-baz dengesinin ayarlanması - Su dengesinin ayarlanması - Kan basıncının yani tansiyonun düzenlenmesi ÜRETERLER Böbrekten başlayıp mesane (idrar torbası) de sonlanan, yaklaşık 25-30 cm uzunluğunda, 3 mm çaplı bir borudur. Sağlı sollu her böbrekten çıkar, yani 2 tanedir. Tamamen idrar naklini sağlar. MESANE Kas ve zardan yapılmış bir kesedir. İdrarı depolar. Yaklaşık 800 cc idrar biriktirebilir. 300 cc idrar birikince de idrar yapma ihtiyacı duyulur. Dıştan vücudumuzun karın bölgesinde orta en aşağıda bulunur. ÜRETHRA İdrarı mesaneden dışarı taşıyan borudur. Tekdir. Kaynaklar: İLK YARDIM Ders Kitabı Afyon Kocatepe Ün. Editör: Prof. Dr. Osman Nuri Dilek 2003 Anatomi: Yrd. Doç. Dr: Ahmet Songur Yrd. Doç. Dr: Murat Yağmurca