PazaR. çok tekzip. kadýnlara. þiirler n Aziz Þah. Recep Tayyip Erdoðan'ýn sanat kriteri ve terminolojisi ADI:UMUT, SOYADI:KAÇAR. öyle gel!..



Benzer belgeler
Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)


ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý

Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

ünite1 Sosyal Bilgiler

.:: TÇÝD - Tüm Çeviri Ýþletmeleri Derneði ::.

BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ

Gelir Vergisi Kesintisi

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz... nisan 2005/sayý 83

2 - Konuþmayý Yazýya Dökme

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3




Ne-Ka. Grouptechnic ... /... / Sayýn Makina Üreticisi,

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Kanguru Matematik Türkiye 2017

5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý

17 ÞUBAT kontrol


Kanguru Matematik Türkiye 2015

01 EKİM 2009 ÇARŞAMBA FAİZ SAYI 1

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Ermeni soykýrýmý nýn avukatlarý

3. Çarpýmlarý 24 olan iki sayýnýn toplamý 10 ise, oranlarý kaçtýr? AA BÖLÜM

Dar Mükellef Kurumlara Yapýlan Ödemelerdeki Kurumlar Vergisi Kesintisi

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2015

ÝÇÝNDEKÝLER 1. TEMA OKUL HEYECANIM Kazaným Testi Fiziksel Özelliklerim Duygularým Haftanýn Testi...

Kanguru Matematik Türkiye 2017

TEST. 8 Ünite Sonu Testi m/s kaç km/h'tir? A) 72 B) 144 C) 216 D) 288 K 25 6 L 30 5 M 20 7

ünite1 3. Aþaðýdaki altý çizili sözcüklerden hangisi yan anlamda kullanýlmamýþtýr? A. Terazinin dili yaklaþýk 300 kg gösteriyordu.

Sunuþ. Türk Tabipleri Birliði Merkez Konseyi

İletişim ve İnsan İlişkileri Kitle İletişim Araçları Atatürk ve İletişim



BASIN AÇIKLAMALARI TMMOB EMO ADANA ÞUBESÝ 12. DÖNEM ÇALIÞMA RAPORU BASIN AÇIKLAMALARI

Ücretlerin Bankalardan Ödenmesi Zorunlu Hale Getirilmiþtir

TOPLUMSAL SAÐLIK DÜZEYÝNÝN DURUMU: Türkiye Bunu Hak Etmiyor

Üzülme Tuna, annem yakýnda gelecek, biliyorum ben. Nereden biliyorsun? Mektup mu geldi? Hayýr, ama biliyorum iþte. Postacýya telefon edip not

Faaliyet Raporu. Banvit Bandýrma Vitaminli Yem San. A.Þ. 01 Ocak - 30 Eylül 2010 Dönemi

KOBÝ lerin iþ süreçlerini daha iyi yönetebilmeleri için

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Simge Özer Pýnarbaþý


Sessizliktir Her Þeyin Ötesi. Hani, sýradan hayatlar vardýr; hüzünle astarlanmýþ ruhlarýn. sessizliðini akseder suretleri.

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

ÖNSÖZ. Güzel bahar günlerini ve sýcacýk anlarý birlikte paylaþmak dileðiyle

Ovacýk Altýn Madeni'ne dava öncesi yargýsýz infaz!

d es ý KÝTAGAMÝ Nasýl Yapýlýr

Kanguru Matematik Türkiye 2018

Spor Bilimleri Derneði Ýletiþim Aðý

ünite 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr? Vatan ve ulus sevgisinin yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden

DONALD JOHNSTON OECD GENEL SEKRETERÝ INTERVIEW DONALD JOHNSTON OECD GENERAL SECRETARY

ERHAN KAMIŞLI H.Ö. SABANCI HOLDİNG ÇİMENTO GRUP BAŞKANI OLDU.

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

BÝMY 16 - TBD Kamu-BÝB XI Bütünleþik Etkinliði

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

Geometriye Y olculuk. E Kare, Dikdörtgen ve Üçgen E Açýlar E Açýlarý Ölçme E E E E E. Çevremizdeki Geometri. Geometrik Þekilleri Ýnceleyelim

Mine Haným sevinçliydi, mutluydu. Ýçinden gülmek, türkü söylemek, oynamak geliyordu. Bilmediði, ayrýmýnda olmadýðý bir coþku vardý içinde.

ADIYAMAN ÜNÝVERSÝTESÝ KURUMSAL KÝMLÝK KILAVUZU ADIYAMAN ÜNÝVERSÝTESÝ 2006

A A A A) 2159 B) 2519 C) 2520 D) 5039 E) 10!-1 A)4 B)5 C)6 D)7 E)8. 4. x 1. ,...,x 10. , x 2. , x 3. sýfýrdan farklý reel sayýlar olmak üzere,

Alcatel OmniPCX Office

Dövize Endeksli Kredilerde KKDF

1. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler *1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve

Fiskomar. Baþarý Hikayesi

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz Basýnda Odamýz eylül 2005/sayý 88 Aðustos 2005 Aðustos 2005 Aðustos

07 TEMMUZ 2010 ÇARŞAMBA 2010 İLK ÇEYREK BÜYÜME ORANI SAYI 10


O baþý baðlý milletvekili Merve Kavakçý veo refahlý iki meczup milletvekili þimdi nerededirler?



Eisenhower'dan Reagan'a Jules Feiffer'ýn Amerikasý

3. Tabloya göre aþaðýdaki grafiklerden hangi- si çizilemez?


MALÝYE DERGÝSÝ ÝÇÝNDEKÝLER MALÝYE DERGÝSÝ. Ocak - Haziran 2008 Sayý 154

Yükseköðretimin Finansmaný ve Finansman Yöntemlerinin Algýlanan Adalet Düzeyi: Sakarya Üniversitesi Paydaþ Görüþleri..64 Doç.Dr.

BÝREY DERSHANELERÝ SINIF ÝÇÝ DERS ANLATIM FÖYÜ MATEMATÝK

DENEME Bu testte 40 soru bulunmaktadýr. 2. Bu testteki sorular matematiksel iliþkilerden yararlanma gücünü ölçmeye yöneliktir.

Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

01 Kasým 2018

2003 ten 2009 a saðlýkta dönüþüm þiddet le sürüyor

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Yat, Kotra Ve Her Türlü Motorlu Özel Tekneler Ýçin Geçerli Olan KDV Ve ÖTV Ora

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler. Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung. Freie Hansestadt Bremen.

DENEME Bu testte 40 soru bulunmaktadýr. 2. Bu testteki sorular matematiksel iliþkilerden yararlanma gücünü ölçmeye yöneliktir.

Kanguru Matematik Türkiye 2017

7. ÝTHÝB KUMAÞ TASARIM YARIÞMASI 2012

Transkript:

PazaR Tarih: 23 Ocak 2011 YIL: (5) SAYI: (302) AFRÝKA NIN ÜCRETSÝZ HAFTALIK EKÝ Recep Tayyip Erdoðan'ýn sanat kriteri ve terminolojisi n Emre Zeytinoðlu ÜNÝVERSÝTEYÝ KÜÇÜK DÜÞÜRMEK n Ümit Ýnatçý çok tektip kadýnlara çok tekzip þiirler n Aziz Þah ADI:UMUT, SOYADI:KAÇAR n Fatma Akilhoca Gardaþýný seç öyle gel!.. n Halil Aða

2 Pazar 23 Ocak 2011 Pazar "Buna keçiler bile güler demeyin" önce siz gülün, sonra ister keçiler gülsün ister kargalar. Bu dalaþma, yani "profcuk"larla aramda baþlayan dalaþma bir yýldan beridir devam ediyor. Bir hatýrlatma olsun diye ve geçen haftaki yazýmý da temellendirmek üzere yeniden söz edeyim olanlardan. DAÜ'nün durumu malûm.rektör yemekten ve yeniçeri isyanlarýndan üniversitenin niteliksel geliþmesine vakit ayýramayan akademisyen takýmý benim iðneleyici eleþtirilerimden huy kaparak bana karþý cephe almayý kendilerine vazife edinmiþler; kafaya takmýþlar beni terbiye edecekler. Nasýl olsa kendilerine benzemeyen ya terbiyesizdir ya da deli. Neçin da dersiniz, Ufuk Taneri döneminde bir Sanat ve Tasarým Fakültesi açalým dedik baþýmýza gelmeyen kalmadý. Onlar akýllarýnca doðru olaný yapacak ama sen aklýnca onlarýn yanlýþ yaptýklarýný söyleyemeyeceksin, yoksa üniversiteye zarar verirsin. Onlar her gün üniversiteye demode takým elbiseleriyle gidip kýravatlarýnýn onlara kazandýrdýðý ehemmiyetle ortalýða endam satacaklar, sen de onlarýn önünde iki büklüm olacaksýn. Olmaz, yemezler... benim genetik yapým buna uygun deðil. Çoronik gibi cezamý öderim yine de bildiðimi söylerim. Neyse, hatýrlayacaksýnýz üniversitenin saygýdeðer akademisyenleri "ekonomik nedenlerden" dolayý Sanat ve Tasarým Fakültesi'nin açýlmasýný engelledikleri için ben de onlara kâr getireceði kesin olan Gazino ya da Gece Kulübü'ne yatýrým yapmalarýný önermiþtim. Evet sert gelmiþti ama bu düþüncemden zýrnýk geride deðilim þu anda. Sanata önem vermeyen ve özellikle de Maðusa gibi bir kente bunu çok gören kafalarýn entelektüel kapasitesinden de þüphem var. Bunun dayanaklarýný burada açmayacaðým; tartýþmak isteyen varsa buyursun. Böyle bir tartýþmayý körüklemek de benim en doðal hakkýmdýr çünkü ben bir sanatçýyým, siz deðer verseniz de vermeseniz de. Tabii mesele sadece bununla da kalmýyor. Ben ve diðer bir meslektaþým, sadece Sanatta Yeterlikten Yükselme Kriterleri'ne dayanarak akademik unvan alabilme olanaðýna sahip olduðumuz için DAÜ'de henüz olmayan bu kriterlerin geçmesini de talep etmiþtik. Ben üç yýldýr oradayým, buna hâlâ bir çözüm bulunamadý. Bir üniversite düþünün Görsel Sanatlar ve Görsel Ýletiþim Tasarýmý diye bir bölümü var ama o alanda yükselme þansýna sahip deðil. Çünkü sanatçýlar aþaðýlýktýr, mühendislik ve diðer sosyal bilimler alanýndaki akademisyenler ise birinci sýnýf zekâ sahibi insanlar. Yani anlayacaðýnýz býrakýn sanatýn gereksizliðini, sanatçýnýn seviyesizliðini de tescillemeye çalýþtý bizim üstün nitelikli proflarýmýz (onlar kendilerini bilirler). Þimdi ben giriþince ayýplarýný düzeltmeye çalýþýyorlar ama testi yolda kýrýldý ve kimse benim bu insanlar hakkýndaki fikirlerimi deðiþtiremez. Ha, bu da yetmezmiþ gibi beni cezalandýracaklar diye üç yýllýk sözleþmemi bir yýl yaptýlar; nedeni de ne biliyor musunuz? Aynen þöyle: "Bir akademisyene yakýþmayan üslup ve dil kullanarak, üniversiteyi küçük düþürücü, gerçeðe aykýrý bilgiler içeren köþe yazýlarý yazmak." Ha þimdi gülebilirsiniz, neden mi? Çünkü bu da sapýna kadar bir usulsüzlük. Zaten bunlarýn usulsüz davranýþlarý mahkeme kararýyla da tescil edilmiþtir; örneðin, Ufuk Taneri'nin usulsüz bir þekilde alýnan senato kararýyla görevden alýnmasý... bir kere, bir disiplin soruþturmasý açmadan ve bu soruþturmanýn sonucu bir tutanaða Pazar Sahibi: AFRÝKA Yayýncýlýk Limited Editör: Faize ÖZDEMÝRCÝLER Dizilip Basýldýðý Yer: AFRÝKA Yayýncýlýk Limited Tesisleri Matbaa Teknikeri: Bünyamin NAZÝK Görsel Tasarým: Ýlter YÜKSEL & Erdem YORGUNOÐLU E-Mail: avrupa@kktc.net Web sayfasý: www.afrikapazar.net

23 Ocak 2011 Pazar Pazar 3 "ÜNÝVERSÝTEYÝ KÜÇÜK DÜÞÜRMEK" Ümit Ýnatçý umitinatci@hotmail.com Hatýrlayacaksýnýz üniversitenin saygýdeðer akademisyenleri "ekonomik nedenlerden" dolayý Sanat ve Tasarým Fakültesi'nin açýlmasýný engelledikleri için ben de onlara kâr getireceði kesin olan Gazino ya da Gece Kulübü'ne yatýrým yapmalarýný önermiþtim. Evet sert gelmiþti ama bu düþüncemden zýrnýk geride deðilim þu anda. Sanata önem vermeyen ve özellikle de Maðusa gibi bir kente bunu çok gören kafalarýn entelektüel kapasitesinden de þüphem var. Bunun dayanaklarýný burada açmayacaðým; tartýþmak isteyen varsa buyursun. Böyle bir tartýþmayý körüklemek de benim en doðal hakkýmdýr çünkü ben bir sanatçýyým, siz deðer verseniz de vermeseniz de. baðlanmadan ve de eðer bir suç iþlendiyse bunu karara baðlamadan herhangi bir sübjektif yargýyý ceza unsuruna dönüþtüremezsin. Anladýnýz mý sizi gidi kendini bilmezler. Bakýn size açýk söyleyim ben kendimi erdemli ve cesaretli bir insan olarak görüyorum, saðlam basamayacaðým yere de adým atmam. Fikir özgürlüðünün ne demek olduðunu bilirim ve içinde bulunduðum kurumun yararýna yapmam gereken ne kadar "delilik" varsa da yaparým. Sizi defalarca istediðiniz bir kanalda ya da istediðiniz bir kitle karþýsýnda tartýþmaya davet ettim ve ediyorum. Kendinize güveniniz varsa davetim hâlâ geçerlidir. Hiç olmazsa þu DAÜ'de ne haltlar yediðinizi ve Özay Oral'dan baþlayarak o bildik cuntacý tavýrlarýnýzla üniversitenin prestijine nasýl gölge düþürdüðünüzü herkes görsün, duysun, bilsin. Öyle makamýnýzý, mevkinizi kötüye kullanarak bana sünnetçi korkusu vermeye kalkmayýn. Yaþanýlan rezaleti tüm toplumun duymasý bir haktýr. Burasý aile þirketi deðil burada emek veren insanlar da sizin uþaðýnýz deðil. Vakýf Yönetim Kurulu Baþkaný Eþber Serakýncý'yla yaptýðýmýz görüþmeye gelince... sendika ve o eðreti Rektörlüðün o kadar bükümlü benmerkezci manevralarý var ki, hepsini buraya sýralamaya kalksak yerimiz kalmaz. Serakýncý'nýn açýksözlülükle ve kanýtlarýný da ortaya koyarak bana anlattýklarý verdiðim kavganýn ne kadar haklý olduðunu gösterir. Ben bulunduðum yerden bir adým geri atmam. Sendika ve Rektörlüðün ikircikli ve danýþýklý dövüþ tertiplerine hayran kalmamak da mümkün deðil. Ýþten atýlacaklara baþka, kendi aralarýnda baþka konuþurken, haksýz yere iþten atýlanlarýn da ahýný almaktan hiç çekinmediler. Ben zaten sendikanýn dengesiz ve irrasyonel tavýrlar sergilemesinden rahatsýz olduðum için üye bile olmak istemedim. Bunlarý açmamý ister misiniz sendikacý kardeþler? Eh katlanýrsanýz açarýz ama bu defaya; noktasý noktasýna virgülü virgülüne. "Göt kurtarma operasyonu" derken ne demek istediðimi de daha derinlemesine anlatýrým. Sizin de bana "göt" diye yazdýðým için bir ceza verme formülünüz varsa hiç durmayýn; ikinci bir Can Yücel vakasý olur. Çok da eðlenceli olur. Vakýf Yönetim Kurulu Baþkaný Eþber Serakýncý çaresiz gibi görünüyor. Bana da kýrýlmýþ gerçekleri öðrenmeden onu suçlayýcý ifadeler kullandým diye. Sonuçta bana cezayý uygun bulaný ortaya çýkardýk ya; insan tek ayaðýnýn üstünde nasýl yalan söyler demeyin, söyler iþte... akademik ortamda bunlar olur caným. Yine de tam olarak haklý sayýlmaz Baþkan, çünkü sözleþme cezasý ve arkasýndan gelmesi ihtimal iþten atýlma gerekçesini iyi araþtýrmadan karara imza atmak biraz da öngörüsüzlük olur. Sanýrým þimdi ikimiz de birbirimiz hakkýnda yeteri kadar bilgiye sahibiz. Kendisinin üniversite için gösterdiði çabaya tanýk oldum. Havadan konuþmadýk; herþey belgelere dayalýydý. Bana neyi yazýp yazamayacaðým konusunda uyarýlar yaptý ben de sözümde durdum. Yaþça kendisinden küçüðüm ama kendisine þimdiki rektörlük kadrosuyla bir yere gidilemeyeceði konusunda fikrimi söyledim; buraya da bunu açýklýkla yazýyorum (yoksa yine mi suç iþliyorum, yahu ben de bu üniversiteyi küçük düþürmekten vazgeçemiyorum). Cesur adýmlar atmadan bu iþlerin üstesinden gelmek zor. Üniversitenin hak ettiði yerde olmasý benim de hayalim ama manzara iç açýcý deðil. Benim "akademisyene yakýþmayan üslup ve dil"ime gelince, siz akademisyenliðinizle kalýn ben sanatçýlýðýmla. "Dil" mi dediniz? Kullandýðým dil üzerine master ve doktora tezleri yazýlýyor. Birçok antolojide yer alan bir yazar ve þairim. Üslubum da oldukça özgün bulunuyor bazý dil felsefecisi ve edebiyat eleþtirmenleri tarafýndan. Yirmi üç kitabým ve sayýsýz makalem var; sizin bundan haberiniz olmayabilir çünkü siz birer bilimadamý olarak üstün buluþlarýnýzla toplumu ileriye taþýmakla meþgul olduðunuzdan öyle ývýr zývýr iþlere vakit ayýramazsýnýz... bir de, "gerçeðe aykýrý bilgiler içeren köþe yazýlarý yazmak"tan bahsediyorsunuz cezanýzýn gerekçesinde. Size söz veriyorum benim "gerçeðe aykýrý" diye tanýmladýðýnýz bir tek cümlenin kanýtýný ortaya koyabilirseniz, Maðusa sokaklarýnda gezip "ben þerefsizim" diye baðýrmazsam namerdim. Ya siz? Bir de "Profcuklar" sözcüðüne çok kýzmýþsýnýz. Benim bildiðim Proflar var Profcuklar var; üçbeþ makaleyle Prof olanlar ve özgünlükleriyle literatüre geçen kitaplý Proflar arasýnda fark vardýr elbette yoksa yanýlýyor muyum?

4 Pazar 23 Ocak 2011 Pazar Recep Tayyip Erdoðan'ýn sanat kriteri ve terminolojisi Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan, heykel sanatçýsý Mehmet Aksoy'un Kars'taki heykelini görünce "ucube" dedi ve birkaç gün sonra da ekledi: "Heykel ile ilgili takdir yetkisi kullanmak için illa güzel sanatlar mezunu olmak þart deðil." Eðer Erdoðan'ýn yýllardýr yaptýðý konuþmalar içinden seçebileceðimiz birkaç doðru dürüst tümce çýkmýþsa, bir tanesi de budur. Gerçekten de herhangi bir sanat yapýtý hakkýnda yargýda bulunmak için, ille de sanat eðitimi almýþ olmak gerekmez. Sanat demokratik bir alandýr ve hem bir sanat yapýtý ortaya koyarken, hem de o sanat yapýtýný algýlarken, hiçbir uzmanýn yönlendirmesine gereksinimimiz yoktur. Batýlý sanat alaný 18'inci yüzyýldan bu yana, "beðenmek" ve "beðenmemek" üzerine geçen tartýþmalarla doludur. Bu yüzyýldan itibaren sanat, aristokrasinin ve kilisenin tahakkümünden kurtulmuþ ve kendisini dayatýlmýþ deðerlerin dýþýna atabilmiþti. Daha açýk bir söyleyiþle, aristokrasinin ve kilisenin kliþeleri kýrýlmýþ, bir sanat yapýtý karþýsýnda karar yetisi kiþinin özerk yapýsýna tabi olmuþtu. Sanatýn bu özgürlüðe kavuþabilmesinin birçok nedeni vardýr; ama bunlar arasýnda bir önem sýrasý yapacak olursak, "Paris Salon Sergileri" ("Salon de Paris") belki de ön sýrayý alýr. 1725 yýlýnda Paris Güzel Sanatlar Akademisi tarafýndan Emre Zeytinoðlu emrezeytinoglu@gmail.com düzenlenmeye baþlanan ve 1890 yýlýna kadar devam eden "Salon Sergileri", tam anlamýyla aristokrasi ve kilise patronajýnýn sonunu hazýrlamýþtý. Bu sergiler, Fransa'da söz sahibi olmak isteyen sanatçýlarýn yer almak zorunda olduðu organizasyonlardý ki, sanat burada saraylarý ve kiliseleri terk ediyor, kamuya açýlýyordu. "Salon Sergileri"nin seçicileri ilk yýllarda kraliyete mensup bir "yüksek jüri" idi. Fakat 1748 yýlýndan itibaren jüri, daha önce bu organizasyonda ödül almýþ sanatçýlar tarafýndan oluþturuldu ve böylece söz konusu sergiler, Fransýz sanatýnýn en büyük ve bir o kadar da sivil nitelikli etkinliði haline geldi. Ne var ki yine de bir sorun vardý: "Paris Salon Sergileri"nin temelini atanlar ve ilk seçilme kriterlerini belirleyenler, kraliyete mensup "yüksek jüri" olduðu için, ondan sonra oluþturulan sanatçýlar jürisi de, yine ayný tutucu kriterlerle karar veriyordu. Çünkü o jüriyi meydana getiren sanatçýlar grubu, ödüllerini yine "yüksek jüri"den almýþtý. Öyle ki, bu tutucu kriterleri aþamayan ve o salonlara asla giremeyen birçok yetenekli sanatçý bulunmaktaydý. Bunlardan en bildik olanlarý Paul Cézanne ve Edouard Manet'dir. Bu noktada, Salon Sergileri'ne kabul edilmeyen sanatçýlar üzerine ilginç öyküler de ortaya çýkmýþtýr: Cézanne'ýn eserleri 1864-1869 yýllarý arasýnda sürekli olarak reddedilmiþti. Hatta dönemin tanýklarýndan ünlü yazar Emile Zola 1886 yýlýnda, reddedilen sanatçýlarýn yaþadýðý ruh çöküntüsünü konu eden "Eser" ("L'Oeuvre") adlý bir roman yazmýþ ve Cézanne da bu romandaki kiþinin kendisi olduðunu fark edip, Zola ile tüm iliþkilerini kesmiþti. (Zola ile Cézanne çocukluk arkadaþýydýlar.) Paris'teki "Salon Sergileri"nin sanatta bir sivilleþmeye neden olduðu ve aristokrasi ile kilisenin patronaj sistemini yok ettiði söyleniyorsa, bu eksik bir saptamadýr. Her ne kadar "Salon Sergileri" sanatýn kamuya açýlmasý anlamýna geliyorsa da, sivilleþme adýna bu çok da yeterli deðildir. (- Seçimlerde tutucu kriterlerin sürdüðünü unutmayalým.) Oysa bu sergilerin daha önemli bir sonucu olmuþsa, o da "Reddedilenler Salonu"nun ("Salon des Refusés") açýlýþýna neden teþkil etmesidir: Bu salon da 1863 yýlýnda açýlmýþtý ve onun da sponsoru yine devletti. O yýl birçok sanatçý (her yýl olduðu üzere) reddedilen 3000'e yakýn eserden dolayý, jüriyi þiddetle eleþtirmiþlerdi. Üçüncü Napolyon da bu protestoyu dikkate alarak, "kararý halk versin" demiþ ve o "Reddedilenler Salonu"nu açmýþtý. Bu sergi açýldýðýnda, uzman eleþtirmenlerin alay konusu olmuþsa da, sivil alanýn (yani kendilerini tek yönlü ve sorgulamasýz olarak uzman ilan etmiþ kiþilerin ya da gruplarýn dýþýndaki alanýn) ilgisini pekâlâ çekmiþti. Örneðin James Mc Neil Whistler'ýn "Beyazlý Kýz" tablosunun niçin reddedildiði hayli sorgulanmýþ, diðer yandan da Manet'nin "Kýrda Öðle Yemeði" tablosu genç sanatçýlar arasýnda büyük ilgi uyandýrmýþtý. Bu geliþme, sanatýn meþruluðunu "Salon Sergileri"nden küçük özel galerilere kaydýrmýþ ve gerçek bir sivilleþmenin zeminini hazýrlamýþtý. Öyle ki, artýk bu galerileri tercih etmeye baþlamýþ olan sanatçýlar, "Salon Sergileri"nin etkisinin azalmasýna, oradaki kriterlerin aþýlmasýna ve o kriterlere baðlý uzmanlarýn önemsizleþmesine neden olmuþlardý. Hatta Manet'yi örnek alan genç sanatçýlarýn, "Salon Sergileri" yerine sivil alanlardaki küçük galerilere raðbet ettikleri yazýlýr. Ýþte bu süreç, kerameti kendinden menkul sanatsal kriterlerin, o kriterlere tutsak olmuþ uzmanlarýn ve toplamda da, sanatý kuþatan bir Erdoðan'ýn "ilk" çýkýþlarý hep "iç ses"in doðallýðýný taþýr ve onun birtakým kararlarýný çarpýcý kýlar. Bu siyasette de böyle olmaktadýr, sanatta da böyle olmuþtur. Ama eðer bu çarpýcý kararlar birtakým kriterler ile sýnýrlanmýyorsa ve bir terminolojiye baðlý kalmýyorsa, bu kez ortaya cehaletin faþizmi çýkar ki, büyük yýkýmlarýn meþruluklarý da burada ilan edilmiþ olur. disipliner dayatmanýn sonunu getirmiþti. Sanat ancak ondan sonra, tam anlamýyla özerk ve demokratik bir kamusal karaktere ulaþabilmiþti. Erdoðan'ýn Kars'taki heykel karþýsýnda takýndýðý pervasýz tavrýn kaynaðýný bu süreçte aramak gerekir. Oysa hiçbir süreç, yalnýzca kendi koþullarý ve kendi mantýðýndan ibaret deðildir. Süreçlerin bir de tersine iþleyen "diðer süreçler"i mevcuttur. Sözgelimi sanatýn bu sivilleþmesi, bu kez de onu sanat piyasasýnýn baskýsýna maruz býrakmýþ ve "tek belirleyici" sayýlan halkýn demokratik kararlarý, o sanatý yeniden egemen sistemin dayatmalarý ile karþý karþýya býrakabilmiþtir. Üstelik bu durumun daha ileri aþamalarý da ortaya çýkmýþ, sanat yapýtý karþýsýnda pervasýzca verilen kararlar, iþi bir yýkým mantýðýna da sürükleyebilmiþtir: Hitler'in "dejenere" olarak adlandýrdýðý sanat yapýtlarýnýn, hangi kriterler ile bu yargýya maruz kaldýðý hâlâ belli deðildir. Ve Hitler'in bu pervasýz

23 Ocak 2011 Pazar Pazar 5 Sanat yapýtý karþýsýnda giriþilen pervasýz hareketler, tarihte saymakla bitmez. Burada önemli olan, pervasýzlýktaki kriterdir. Eðer kriterler "beðenmek" ve "beðenmemek" arasýndaki mesafeyi belirliyorsa, o halde bunun ifade edilmesinin bir terminolojisinin olmasý gerekir. Ýfade kriterlerinin ve terminolojilerinin ötesine geçiyorsa, buradaki pervasýzlýk Hitler'e ya da Mazel'e kadar uzayabilir. yargýsýnýn, o yapýtlarý imhaya kadar götürdüðü de bilinmektedir. Ayrýca 2004 yýlýnda yaþanan "Mazel Olayý" da, sanata pervasýzca yaklaþýmýn ortaya çýkartdýðý sonuçlar açýsýndan çarpýcý bir örnektir: Ýsrail'in Ýsveç büyükelçisi Zvi Mazel, Stockholm'daki National Antiquities Museum'da açýlan "Fark Yaratmak" ("Making Difference") sergisini gezerken, orada gördüðü bir sanat yapýtýný tahrip ediyor ve büyük bir skandala neden oluyordu. Mazel'in tahrip eylemine maruz kalan bu yapýt, "Pamuk Prenses ve Gerçeðin Çýlgýnlýðý" ("Snow White and the Madness of Truth") adýný taþýyordu ve Dror Feiler ile eþi Gunilla Skold Feiler tarafýndan gerçekleþtirilmiþti. Gunilla, Ýsveçli bir sanatçýydý; Dror ise Tel Aviv doðumlu bir Yahudi ve Ýsveç vatandaþý bir kompozitördü. Galeri mekânýnda inþa ettikleri havuzu kan ile doldurmuþlar (kan, aslýnda kýrmýzý renkli bir suydu elbette), ortasýna küçük bir gemi býrakmýþlardý. Geminin içinde de, Ýsrail'de bir intihar bombacýsý olarak ölen Filistinli Hanadi Jaradat'ýn fotoðrafý bulunuyordu: Gülümseyen, "melek yüzlü" bir kadýndý bu... Zvi Mazel eþi ile birlikte sergiyi gezerken, ansýzýn karþýlarýna çýkan bu kan gölünü ve onun ortasýnda yüzen bombacýnýn fotoðrafýný gördüklerinde, yaþamsal deneyimlerinin etkisiyle bir sinir krizine kapýldýklarýný, tüm kaslarýnýn gerildiðini, bedenlerini korkunç titremelerin sardýðýný söylemiþti. Ýþte bu titremeler sýrasýnda Zvi, yapýta saldýrmýþ ve onu imha etmiþti. Sanat yapýtý karþýsýnda giriþilen pervasýz hareketler, tarihte saymakla bitmez. Bunlarýn her biri, özgürce verilmiþ kararlar olarak görülebilir. O sanat yapýtý, bu özgür kararlar doðrultusunda ister imha edilmiþ olsun, ister edilmemiþ olsun, bir þey deðiþmez. Burada önemli olan, pervasýzlýktaki kriterdir. Eðer kriterler "beðenmek" ve "beðenmemek" arasýndaki mesafeyi belirliyorsa, o halde bunun ifade edilmesinin bir terminolojisinin olmasý gerekir. Þurasý açýktýr ki, kriterleri hiçe saymanýn pervasýzlýðý, eðer ifade kriterlerinin ve terminolojilerinin ötesine geçiyorsa, buradaki pervasýzlýk Hitler'e ya da Mazel'e kadar uzayabilir. Yazýnýn sonunda þu söylenmeli: Erdoðan'ýn "ilk" çýkýþlarý hep "iç ses"in doðallýðýný taþýr ve onun birtakým kararlarýný çarpýcý kýlar. Bu siyasette de böyle olmaktadýr, sanatta da böyle olmuþtur. (-Halkýn hoþuna giden bir özelliktir bu.) Ama eðer bu çarpýcý kararlar yine birtakým kriterler ile sýnýrlanmýyorsa ve bir terminolojiye baðlý kalmýyorsa, bu kez ortaya cehaletin faþizmi çýkar ki, büyük yýkýmlarýn meþruluklarý da burada ilan edilmiþ olur. Ve yazýk ki, bu durum yalnýzca sanatla da sýnýrlý kalmaz. Bu yüzden de bir kriter oluþturmada ve terminoloji kullanmada yararlý olacak bir eðitim gerekir. MEHMET AKSOY: "Türkiye'de heykelleri tutuklanan ilk heykeltýraþ benim" Türkiye'de heykel düþmanlýðý ve heykelin dinle karýþtýrýlmasý yüzünden baþýma çok iþler geldi. 1975'te master yaptýðým Berlin'den Türkiye'ye dönüyordum. Heykellerimi konteynýra koydum. Gümrükte açýlan konteynýrdan bir Nâzým Hikmet Heykeli, bir köylü baþý çýktý. Memur önce köylüyü gördü "Bu Lenin mi?" diye sordu. Ben de "Hayýr, bu köylü baþý" dedim. "Bak, þakaklarý geniþ, elmacýk kemikleri çýkýk" dedi. Gülerek yanýtladým, "Biz Orta Asya'dan geldik. Bizde böyle bir adam normaldir. Belki de Lenin'de Tatar soyu vardýr" dedim. Bu sefer de "Bu Nâzým Hikmet mi?" dedi. "Evet" dedim. "Hadi kardeþim, þubeye gidip bir çay içelim" diyerek beni karakola götürdü. Baþlarýndaki þef heykelleri görünce "Tutuklayýn bu heykelleri, indirin hepsini aþaðý" dedi. Dedim ki, "Þu an ilk defa heykel tutuklayan bir polis þefi oluyorsunuz. Yarýn gazetelerde 'Mehmet Aksoy'un heykelleri tutuklanmýþ!' diye adýnýz çýkacak. Bu heykellerin suçu varsa, mahkemeye verilir. Ama onlarý tutuklayamazsýnýz" dedim. Beni içeriye aldýlar. 2 saat bekledikten sonra ben ve heykellerim serbest kaldýk... 1979 yýlýnda TBMM'nin alt geçidine konulmasý için bir Atatürk heykeli yarýþmasý açýldý. Ankara'ya bir kamyonet dolusu heykelle gittim. Akademiden hocalardan oluþan jüri dýþýnda, oy hakký olmayan "Onur Jürisi"nde de Kenan Evren vardý. Günler sonra bir jüri üyesi açýkladý: "Biz senin heykeli oy birliði ile seçtik. Ama bir arkadaþýmýz heykeli Evren Paþa'ya anlatýrken heyecanlandý. 'Bakýn paþam, Nâzým Hikmet'in þiirindeki gibi Atatürk sarýþýn bir kurda benziyor' dedi. Kenan Evren de, 'Anladým zaten, bu komünist iþi. Atatürk zaten kalpaklý' dedi ve birinciyi deðiþtirtti." Þimdi o heykelimin maketi hâlâ evimde duruyor. "Periler Ülkesi" adlý bir heykelim vardý. 5 yýl Dolmabahçe Sarayý'ndaki havuzun içinde sergilendi. Herkes onunla fotoðraf çektiriyordu, hatta oradaki bir kuðu da o heykele âþýk oldu. O heykeli oradan kaldýrýnca, kuðu da öldü. Sonra heykeli Ankara'dan satýn alýp Altýnpark'taki havuza koydular. Melih Gökçek seçildiðinde, yaptýðý ilk iþ o heykeli müstehcen bulduðu için kaldýrtmak oldu. "Her tarafý gözüküyor, tükürürüm bu sanatýn içine" dedi. Mahkemeye verdim. 11 yýl sonra mahkeme kararýyla tekrar heykeli yerine koydurduk. Þimdi heykel yerinde duruyor. Ama yerlerde sürüklenerek götürülmüþ, ciddi zarar verilmiþ. Hiç ellemedim ibret olsun diye, öyle görünsün istedim. Nâzým Hikmet'in büstünü 12 Eylül'den sonra Türkiye'den dýþarýya çýkarmak istedim. O sýrada Berlin'de bir müzede sergi açacaktým. Nâzým Hikmet'in büstü olduðu anlaþýlýrsa, yurt dýþýna çýkarmak imkansýz olacaktý. Ben de bari "Heykelin üzerini alçýyla kapatýn" dedim. Arkadaþlarým heykeli alçýladýlar. Heykel Berlin'e bir geldi, tanýmak mümkün deðildi. Alçýyý kýrýp heykeli çýkardýk. Çýkarýrken, iyi alçý sürmedikleri için burun kýsmýna bir darbe gelince, heykelin burnu "tak" diye düþtü. O heykelin burnu hâlâ kýrýktýr. Nâzým'ýn çektiklerine bakýn, heykeli bile polislerden kaçýyor. Böylece heykeli de Nâzým'ýn hayatýyla özdeþleþti. Ben kendi yaptýðým heykeli beðenmediðim zaman kýrarým tabii ki... Ama daha iyisini yapmak için. Fakat büyük anýtlarda ve kamusal alanlardaki heykellerde bu riske giremezsiniz. Ben Kars'taki anýtýn 10 maketini yaptým. Kars'taki 'Ýnsanlýk Anýtý' 'cart' diye yaptýðýmýz bir heykel deðil. Üzerinde çok ciddi çalýþtýk. Defalarca denedik, yerinde incelemeler, canlandýrmalar yaptýk." Heykeltýraþ Mehmet Aksoy 71 yaþýnda. Türkiye'yi defalarca yurt dýþýndaki Bienaller'de temsil etmiþ, Ýki kere Devlet Resim ve Heykel Sergisi Ödülü almýþ. Kars'a yaptýðý ve "Ýnsanlýk Anýtý" olarak adlandýrýlan heykel Baþbakan Tayyip Erdoðan tarafýndan "ucube" olarak nitelendirilince Türkiye'nin gündemine oturdu. Heykelleri yüzünden ilk defa baþý belaya girmiyordu. 12 Eylül döneminde Kenan Evren'le, Ankara'da ise Belediye Baþkaný Melih Gökçek'le karþý karþýya gelmiþti. Yukarýdaki satýrlar 16 Ocak 2011 tarihli "Vatan" gazetesinde Tuðrul Tunalýgil'e verdiði röportajdan alýndý.

6 Pazar 23 Ocak 2011 Pazar Washington Chavez den neden nefret ediyor? ya da Washington Chavez den neden nefret etmesin? n Mike Whitney Kasým sonlarýnda Venezüella da þiddetli yaðmurlar ve seller 35 kiþinin ölümüne ve 130 bin kiþinin de evsiz kalmasýna neden oldu. Hugo Chavez yerine eðer George Bush baþkan olsaydý, Katrina felaketindeki gibi evsiz kalan halk silah tehdidiyle kamplara götürülürdü. Ama Chavez in çalýþma tarzý bu deðildir. Venezüella Baþkaný derhal kendisine yaptýrým gücü veren kanunlar çýkartarak, sel felaketzedelerine acil yardým saðladý ve onlara evler verdi. Daha sonra Chavez baþkanlýk sarayýný boþaltarak 60 kiþinin orada barýnmasýný saðladý. Bu Beyaz Sarayý evsizler barýnaðý haline getirmeye benzer bir davranýþtýr. Chavez in uðraþlarý, kendisini solcu kabadayý ya da diktatör olarak gören ABD medyasý tarafýndan büyük ölçüde es geçiliyor. Medya bir türlü Chavez in gelir düzeyindeki farký azalttýðýný, okumayazma bilmemeyi tamamen yok ettiðini, tüm Venezüellalýlara saðlýk hizmeti getirdiðini yazmamakta ýsrar etmektedir. Chavez, Bush ve Obama savaþlarýný geniþletirken ve zenginlerin vergi yükünü azaltan kanunlar geçirirken, hem ABD nin saldýrýlarýný göðüslüyor hem de yoksullarýn yaþamlarýný geliþtirmekle uðraþýyordu. Washington Chavez den nefret ediyor çünkü o, Venezüella nýn büyük kaynaklarýný þirket elitlerine ve bankacýlara devretmedi. Bu yüzden, Bush hükümeti baþarýsýz bir darbe giriþimiyle 2002 de ondan kurtulmaya çalýþmýþtýr. Bugün de o yumuþak sözlü Obama, Chavez e karþý gizli saldýrýlarýna halen devam etmektedir. Washington Venezüella da öyle bir rejim istiyor ki, getireceði kukla oranýn petrol yataklarýný büyük petrol þirketlerine devredebilsin ve çalýþan halkýn yaþamýný cehenneme çevirebilsin. Wikileaks de yayýnlanan son dosyalar Obama hükümetinin Venezüella nýn iç iþlerine giderek daha fazla karýþtýðýný göstermektedir. Avukat ve yazar Eva Golinger in son yazdýklarýndan bir alýntý: -Batý Yarýmküre Yardýmcý Asistan Sekreteri Craig Kelly nin yazdýðý ve Santiago daki ABD elçiliðinin Haziran 2007 de Devlet Bakaný na, CIA ya, Pentagon a ve bölgedeki ABD elçiliklerine gönderdiði gizli bir dosyada Kelly, Chavez in etkinliðini sýnýrlamak amacýyla ABD hükümetinin yapabileceði altý alanda etkinlik ve bölgede ABD nin tekrar liderliði ele geçirmesi önerisinde bulunmaktadýr. Honduras ta yapýlan darbede arabulucu rolü oynayan Kelly, raporunda, Chavez i düþman olarak nitelemektedir. Düþmaný bilin: Chavez in nasýl düþündüðünü ve ne yapmak istediðini iyice anlamalýyýz. Temsil ettiði tehdidi etkin bir þekilde karþýlamamýz için onun hedeflerini ve bu hedeflere nasýl ulaþacaðýný iyi anlamalýyýz. Kelly daha sonra Baþkan Chavez i zorlu bir düþman olarak nitelemekte ama kesinlikle üstünden gelinebilir demektedir. (Wikileaks: Documents Confirm US PlansAgainst Venezuela, Eva Golinger) Bu belgeler, Washington un Chavez karþýtý gruplarý, insan haklarý ya da demokrasi mücadelesi taklidi yapan STK lar aracýlýðýyla fonlandýrdýðýný da ortaya koymuþtur. Bu gruplar bir meþruluk perdesi arkasýna saklanmaktadýrlar ama esas amaçlarý demokratik olarak seçilen Chavez i devirmektir. Obama ise bu tip yýkýcý hareketleri ayný Bush un hevesiyle desteklemektedir. Aralarýndaki tek fark Obama nýn takýmýnýn göze batmadan çalýþmasýdýr. Golinger den para izinin detaylarýný anlatan baþka bir alýntý daha: -Venezüella da, 2002 Nisan ýnda baþkan Chavez e karþý darbe yapanlar da dahil olmak üzere ABD Chavez karþýtý gruplarý 8 yýldýr desteklemektedir. O zamandan bu yana aktarýlan paralar ciddi þekilde artmýþtýr. National Endowment for Democracy (NED-Demokrasi Ýçin Ulusal Baðýþ) tarafýndan hazýrlanan ve Venezüella daki siyasi gruplarý inceleyen Mayýs 2010 tarihli bir rapor çoðu ABD dairelerinden gelen yýllýk 40 milyon dolarýn Chavez karþýtý gruplara gönderildiðini göstermektedir. 2009 yýlýnda NED in en çok para baðýþýnda bulunduðu Latin Amerika ülkesi olan Venezüella daki Chavez karþýtý gruplar bir yýl öncesine göre iki kat (1.818.473 dolar) yardým almýþlar. NED in kurucularýndan Allen Weinstein, Washington Post gazetesine, Bizim bugün yaptýðýmýzý 25 yýl önce CIA gizli yapýyordu demiþtir. (America s Covert Civil Society Operations : US Interference in Venezuela Keeps Growing, Eva Golinger, Global Research) Geçen haftalarda, Amerikan elçisi adayý Larry Palmer in Karakas tarafýndan reddedilmesine karþýlýk olarak Obama hükümeti Venezüella nýn Washington elçisinin vizesini iptal etti. Palmer açýkça Chavez in Kolombiya daki solcu gerillalarla baðlarý olduðunu iddia etmiþti. Bu Chavez i terörizmle suçlamanýn dolaylý bir þekliydi. Daha da kötüsü, Palmer in kiþisel geçmiþi ve arkasýnda duranlar Venezüella nýn güvenliðini tehlikeye sokabileceðini göstermektedir. Axis of Logic de James Suggett in bakalým: Nasýl ABD yönetici sýnýfý hiçbir þeyi deðiþtirmeden George W. Bush yerine Siyahî Barak Obama yý atadýysa, Obama da Chavez e karþý 2002 deki darbeye karýþan Patrick Duddy yerine Palmer i atamaya kalktý. Venezüella zaten ABD casus ve sabotajcýlarýyla kaynýyor. Elçilikte çalýþan ajanlara gereksinimleri yok ki. Chavez,

23 Ocak 2011 Pazar Pazar 7 Palmer i reddederek gerekeni yapmýþtýr. Palmer in adaylýðý zaten olanýn tekrarýndan baþka bir þey deðil ki; daha fazla karýþma, daha fazla tahribat, daha fazla sorun. ABD, Ukrayna da, Lübnan da, Gürcistan da, Kýrgýzistan daki gibi, hepsi ayný kalýptan çýkma zengin kapitalistleri, seçimle gelmiþ hükümetlere karþý ayaklandýran sözde renkli devrimlerden büyük ölçüde sorumludur. Þimdi Hillary Clinton da Venezüella da ayný stratejiyi uygulamaya çalýþmaktadýr. Bunlarý durdurmak Chavez e düþmektedir ki bu yüzden o da yabancýlarýn siyasi hareketlere para vermesini kontrol ve yasaklama kanununu geçirmiþtir. Bu, ABD nin Venezüella nýn içiþlerine karýþmasýný önlemenin ve Venezüella nýn baðýmsýzlýðýný korumanýn tek yoludur. Chavez bu yeni gücünü kullanarak malî sektörü de deðiþtirmeyi amaçlamaktadýr. Venezüella Ulusal Meclisi, Bankalarý kamu servisi olarak tanýmlayan bir kanun geçirdi. Bu kanuna göre Venezüella daki bankalar sosyal programlara, ev yapýmýna ve diðer sosyal gereksinimlere daha fazla katkýda bulunmak zorunda olacak. Yeni yasa, Banka Kontrol Daireleri nin banka iþlemleri sýrasýnda verilecek kararlarda, sadece hisse senet sahiplerinin deðil, banka müþterilerinin de çýkarlarýný göz önünde bulundurmasýný zorunlu kýlmaktadýr. O zaman, neden Obama da ayný þeyi yapmýyor? Çok mu korkak? Yoksa o da mý Wall Street in çanak yalayýcýsý? Ýþte bir alýntý daha: -Bu yasa spekülasyonu kontrol edebilmek için kiþilere ya da özel kurumlara verilecek kredinin miktarýný sýnýrlamakta, ayný zamanda bankalarýn sigorta þirketleriyle iþ baðlantýsýný da yasaklamaktadýr. Yasaya göre, bankalarýn kârlarýnýn %5 ini mahalle konseylerince kararlaþtýrýlan projelere vermesi gerekmektedir. Softline Consultores in yayýnladýðý 2009 hesaplarýna göre, Venezüella nýn bankacýlýk sektörünün kârýnýn %5 i, toplumsal programlar ve Venezüella nýn yoksul çoðunluðuna gidecek 314 milyon bolivar, yani 73 milyon ABD dolarý seviyesindedir. Spekülasyonu kontrol mu... Müthiþ bir fikir! Doðaldýr ki, bu yeni yasalarý ekonomik özgürlüklere saldýrý olarak nitelendireceklerdir. Bunlarýn hepsi tabii ki palavra. Chavez sadece kana susamýþ bankerlerin soyguncu taktiklerinden kamuyu korumaya çalýþmaktadýr. Karakas taki konut sorunu sellerden sonra iyice büyümüþtür. On binlerce evsiz vardýr. Bu yüzden Chavez bankalara yardým etmeleri için baský yapmaktadýr. Yardým etmek istemeyen Bankalar aðlayan çocuk rolüne bürünmektedir. Neyse ki, Chavez onlarýn bu inlemelerine omuz silkmiþtir. Geçtiðimiz günlerde Chavez sert bir uyarý yayýnlayarak Görevini yapmayan hangi banka olursa olsun ona el koyacaðým. Bu Banko Provincial da olsa, Banesko ya da Banko Nacional de Credito... fark etmez! demiþtir. Bravo Hugo! Chavez in Venezüella sýnda sokaktaki adamýn temel gereksinimleri hýrslý bankerlerin kârýnýn önüne geçmiþtir. Washington un ondan nefret etmesi çok mu garip? bianet.org/15 Ocak 2011/ Ýngilizce den çeviren Mehmet Bayram Eduardo Galeano: "Bütün dünya kötü dizilerin bir banliyösü gibidir" Latin Amerika'nýn Kesik Damarlarý'ný yazmak, benim için kiþisel bir görevdi, bir baþlangýçtý. Bir son deðil. Yaþamýn anlamlarýný kalemimle keþfe çýkmaktý bu, gerçeðin derinine inmekti. Latin Amerika'nýn gerçeði. Þimdiyse tüm insanlýðýn. Ýmkânsýzý yazmaktý. Denemeye deðerdi. Farklý zamanlara, farklý yerlere gitmekti. Para gibi deðil de normal insan gibi olursanýz, farklý yüzyýllarda yaþamýþ insanlarla kardeþ olabileceðinizi anlarsýnýz. Diyelim ki binlerce yýl önce Alaska'da doðmuþ birisiydim diye düþünürseniz, kendinizi diðerleri gibi görebilirsiniz. Bu baðlamda kitabýmý cömert bir tavýrla Obama'ya sunan Chavez'e gerçekten müteþekkirim. Evet, kitap 35-40 baský birden yaptýðý için en çok satanlar listesine girdi, ama Latin Amerika'da önemli olan okunma umududur. Sistem dünyamýzda cezalandýrma ve ödüllendirme dengesizliði yarattý. Deðer ve fiyat tek kavram haline geldi. Bir þeyin deðerini anlamak için fiyatýný sorar hale geldik. Fiyatýný söyle deðerini söyleyeyim gibi. Günümüzde her þey tepetaklak. Gerçekten tepetaklak bir dünyadayýz. Ve ben þahsen, çok satan kitaplara bir anlam veremiyorum. Günümüzde kendi kendine yeten topraðýný üreten pek çok kültürü yok etmeye yönelik küresel bir saldýrý var. Eskiden kendi ulusunu beslemek için tarýmcýlýk yapan birçok ülke bugün uluslararasý yiyecek þirketlerine hizmet etmek için kendi halkýný kurban etmiþtir. Yemek için üretirken þimdi yenmek için üretir hale gelmiþ ve intihar etmiþ sayýsýz çiftçi vardýr. Ne yediðine deðil ne yemesi gerektiðine karar verilen bu ülkelerden en trajik ve yoksullaþtýrýlmiþ ülke Haiti'dir. Fransýz krallýðýnýn incisi ve zengin kolonisiydi Haiti. Her þey þeker üzerine odaklanmýþtý. Toprak aðalarý, köle gücünü çalýþtýran yabancýlar, Fransýzlar þekerin kutsal sunaðýna insanlarý kurban ediyorlardý. Sadece þekere odaklanan ekonomi, ormanlarý ve su kaynaklarýný öldürdü. Amerika kýtasýnýn özgürlüðe kavuþmuþ, köleliðe son vermiþ, ilk kez kolonyal özgürlüðünü ilan etmiþ tek ülkesiydi Haiti. Yerli halký doyurmak için resmi önlemler alýndý. Bu kez de IMF ve Dünya Bankasý önlemleri kaldýrdý. Haiti'nin pirinç tarlalarýnda çalýþan köylüler dilenci oldular. Çýplak býrakýlan ülkeden kaçarken Karayip denizinde köpekbalýklarýna yem oldular. Son deprem Haiti'nin ilk mahvoluþu deðildir, ilk mahvoluþu Fransa'nýn sömürgeciliði sýrasýnda olmuþtur, özgürlüðünü ilan etme küstahlýðýný gösterdiði için Fransa'ya 150 yýl boyunca haraç ödemek zorunda kalmýþtýr. Haiti'nin kendi topraklarýna istediði tahýlý ekmesi yasaklanýr. Ülkenin yeni sahibi IMF ve Dünya Bankasý pirinç ekimini de yasaklar ve Haiti pirinci, ABD'den ithal etmek zorunda kalýr. Bugün Haiti'nin kendi üretimini koruma hakký yoktur, ABD istediðini üretme hakkýna sahiptir. Türkiye'ye dair fikir beyan edemem, buzlu raký satmaya benzer bu. Bana ancak siz anlatabilirsiniz ülkenizde olan bitenleri. La Paz'a, Caracas, Buenos Aires'e gelip havaalanýnda birkaç gazete okuyup her þeyi bildiklerini sanan Amerikalý ve Avrupalý gazetecilere hep karþý olmuþumdur. Yarým saat içinde kitap yazarlar, aslýnda bu ülkelere gerçek anlamda inmemiþlerdir. Günümüzün eþit olmayan dünyasýnda emperyalist programlamanýn bir sonucudur bu. Bazýlarý yorum yapar, bazýlarý yorumlanýr. Bazýlarý dünyanýn, bazýlarý kendi sessizliklerinin sahibidirler. Latin Amerika'da insanlar "baðýmsýz" deðiliz derler. 'Kendi aklýmýzla düþünemiyor, kendi kalbimizle hissedemiyoruz çünkü her þeyi ithal ediyoruz' derler. Eðer gerçekten baðýmsýzsan, neden ABD ve Avrupa mallarýný kullanýyor, kopya ediyorsun? Kopya edeceksen kendini kopyala. Baþkasý tarafýndan keþfedilen þeyi kopyalama, kendin keþfet! Günümüzde her þey kopya. Dünya bir kazýnýn altýnda kalmýþ gibi. Çivisi çýkmýþ bir dünya. Bozuk, dejenere, seks ve gangster kültürü. Sarhoþ insan gibi. Sarhoþ insan dünyanýn döndüðünü gözüyle gördüðünü sanýr. Çýlgýn bir tanrýnýn yarattýðý dünya gibi. Bu nedenle, günümüzde eðitim unutturulan deðerler üzerinde yoðunlaþmalý. Herkesin alnýna bir etiket konuluyor: Yazar, avukat, fakir, zengin gibi. Edebiyat dünyasýnda da böyle. Ne tür kitap yazýyorsunuz diye soruyorlar bana. Ben, bir tutkuya dönüþtürülen ayýrma, sýnýflaþtýrma yerine, ortak insanlýk dilini birleþtirmek istiyorum. Yine soruyorlar; þiir mi, çocuk kitabý mý diye. Bilmiyorum. Ben sadece insanýn belleðini hatýrlatmak istiyorum. Ben edebi dili kullanarak bu edebiyat gümrüðünü kaldýrmak istiyorum. Televizyon, kurulu düzeni tekrarlayýp duran imgeler ve yankýsý olan sesler býrakýr boþluða; yeryüzünde bunlarýn ulaþamadýðý tek bir nokta yoktur. Bütün dünya kötü dizilerin bir banliyösü gibidir, bizler ithal malý duygularý konserve misali tüketirken, hayatý oluþturmak, düþünerek, paylaþarak yaþamak yerine salt izlemek üzere þartlandýrýlan televizyon çocuklarý yetiþtiriyoruz. Latin Amerika'da ifade özgürlüðü, birkaç radyo istasyonunda ve yerel gazetelerdeki protestolarda bulunmak hakkýndan ibarettir. Polisin kitap yasaklamasýna gerek kalmadý ki, fiyatlarý kitaplarýn yasaklanmasýna yetebiliyor. Eduardo Galeano/15 Temmuz 2010,Cumhuriyet/Buket Þahin

8 Pazar 23 Ocak 2011 Pazar çok tektip kadýnlara çok tekzip þiirler aziz þah m l@hotmail.co komunistisrafi üç piç düþürdüm yirmi üç günlük hamileliðimde bir ceset peygamber gibi çakýldý kaldý içimde henüz çýkaracak bir cerrah bulunamadý diðer peygamberlerin masasýna hiç oturmadý yalnýz içti yalnýz sustu çok yalnýz güneþ topladý bir ayý'ný doldurmadan aslan burcu gitmelerdi yengeç burcu bu kez evine baðlý deðildi ayrýlýkçý tedhiþ örgütüne katýldý birini uzaktan sevdim piçlerin biri dudaklarýmý denedi üçüncüsü mayýn tarlasýnda vatana doðru iþetti beni çok anason kokan bir sidik torbasýný çýkardým koydum masaya sýnýr karakolunda seni bekliyor figüran'ýn sokaklarda yalnýz dolaþtýðý bir film kaldý her akþam saat üç buçuða gelmeden öfkemin baþýna oturuyorum kalkmak yok bin özür cümlesi beni bir ine sokamaz vallahi de bu þiir benden hiç gitmez bir militanýn yalnýz dolaþtýðý sokaklardýr gözlerim zabýta geçmez cinayet iþlense kimsecikler görmez üç piç düþürdüm birine baðlandým birini sayýklýyorum sonuncusu fazladan yenmiþ bir kazandibi þair kadýn haklý kadýnlarý þiir yazmak için seviyorum þair kadýn haklý benim dibim hepsinden kara þair kadýn haklý kadýn kadýn diye nicesine sarýldým hiçbirinin üzerinde kesici alet bulunamadý susarak gördüler iþlerini bize teorik metinler yorgun teselliler yeterdi ama a.b.d kurulmadan önce kürt isyanlarý vardý batý'da oturarak iþeyen erkekler gibi konuþmayýnýz içime dokunuyor kadýnlarý unutuyorum ay her gece saat üç buçuða doðru canýný düþürüyor güneþ ekþimiþ kokuyor yaðmura gömüyorum piçimi öksürüklerle gömüyorum yýldýrýmlar korkudan üç buçuk atýyor öksürükten öleceðimi sanýyor kar kokusu traþ olmadýðýmý hatýrlatýyor ablanýn biri sen ilk geldiðinde böyle deðildin diyor bir nedenim yoksa traþ olmuyorum kamuflaj istiyorum yalnýzlýða öfkemden sol elimi raký kadehinde unutmuþum sað elimi kalemde býraktým bu þiirler bana ait deðil bir ara tekzip yayýnlarým

23 Ocak 2011 Pazar Pazar 9 Fatma Akilhoca ADI:UMUT, SOYADI:KAÇAR Sallanýr durur ortalarda bir boþluk. Kopanlar, gidenler, koparýlanlardan sonra. Et kopar etimizden. Kopan etlerimiz seyirir uluorta. Kültürümüz, kimliðimiz nerede? Biz neredeyiz þimdilerde? Þimdinin yarýn olduðunu unuttuðumuz bu yercik, neresi?.. Ne gün, ne ay, ne de yýl kurtulur oldu elimizden. Yüzyýllardan beridir hep idare edilen olmaktan kurtulmayý beceremedik. 1933 yýlýnda, Ýngiliz Sömürge yönetimi tarafýndan adaya rapor hazýrlama görevi için gönderilen Stubbs'ýn söyledikleri ilginçtir: " Kýbrýslýlar baþka hiçbir yerde görülemeyecek biçimde kendi ülkelerinin yönetimine katýlýp sorumluluk üstlenmek konusunda isteksiz davranýyorlar " Aslýnda bu, o zamanlardan geliþtirdiðimiz köle ruh haline iþaret etmiyor mu? Birilerinin koyduðu yazýlý/ sözlü kurallar ya da birilerinin getirdiði dayatmalar; mevsimimize, kendimize dar gelen elbiselerdi baþýmýza taç yaptýðýmýz. Sunuldukça sunuldu, bitmeyen dizi filmler gibi tekrarlarla. Batmayan bir geminin, mürettebata ve kaptana ihtiyacý vardýr tek. Ancak su almaya baþlayan bir geminin kurtarma botlarýna da... Ödenmekle bitmeyen bir vefa borcuna da ihtiyaç olacaktýr sonra... Ki o borç, babadan oðula/kýza, oðuldan/kýzdan toruna, torundan da onun çocuðuna kadar uzayýp gitmenin seyir defteridir. Þimdilerde yaþananlar da, geçmiþten alýnan yaralarla, sakatlanmalarla geminin su alýp ters dönmesinden ibaret deðil midir?... Herþey yavaþ yavaþ baþlatýldý. Fazla acýtmadan, hafif dokunuþlarla. Baktýk ki Son vurulan darbeyle çalkalanmakta ada'm þimdilerde, bir beþik gibi týpký. Sallandýkça bulanan midelerden, hazmedilmeyen yemekler fýþkýrmakta sokaða. Türkiye'nin dayatmalarýna tepkiler alev alev, bir varolma mücadelesi baþladý þimdilerde, çelimsiz bir kopya umutla hem de. Grevler dalga dalga her yanda. Kaybedecek belli de, kazanacak var mý bu savaþta? Kesinlikle kaybedenin kim olduðu ortada: Adý: UMUT!... Soyadý: KAÇAR... bir sabah, misafirlerimiz gelmiþ adaya. Alýþýðýz bu duruma tarihten zaten. Hep konuklarýmýz olur güzelce aðýrladýðýmýz. Bu son seferdekiler, farklý kiþilikte, farklý kültürde, farklý þivede olanlardý. Hem de gerçek Türk! Bizi kurtaranlarýn soyundandý hepsi de... Baþtan beri hep yücelttiðimiz, saydýðýmýz bir bayraðýn gölgesinden geliyorlardý. Diyeceðimiz yoktu ne Türklüklerine, ne insanlýklarýna. Ancak, buralarda doðup buralara kök salanlar neden köklerinden sallandýlar bunca yýl? Hem de öyle güçlü sallandýlar ki, daðýldýlar hallaç pamuðu gibi her yana, küstürüldüler, öldü(rüldü)ler. Sað kalanlarýn bir kýsmý da göç yolunu seçti. Alkýþlarla uðurladýk onlarý. Gittiler gözleri arkada, özlemleri içlerinde kangrenleþerek. Hiç iyileþemediler o tarihten sonra. Hep özlem doðurdular, geç gelen sabahlara. Yas kurup aðladýlar hatta. Sonra en yaþlý devlet büyüðümüz çýktý ve haykýrdý: "Giden Türk, Gelen Türk!" Evet, Türk olmasýna Türk'tüler ama, kendi vatanlarýndan sökülüp buralara getirilmiþlerdi. Belki de böyle bir hayalleri olmamýþtý önceden. Ama doðmadýðý bir yeri sahiplenmesi, onu yurt bellemesi için kaç yýl geçmeliydi? Kaç sabah, kaç gece düþmeliydi odasýna? Onun kültürü, kimliði buralarýn boþluklarýna uyum saðlayabilecek miydi? Onun kulaklarýna neler fýsýldayacaktý buralar? Kültür zýtlýklarý oluþmayacak mýydý? Farklý insanlar, farklý gözler, farklý kulaklar ve zehir zýkkým bir havaydý birlikte soluyacaklarý yerli halkla... Sonralarý boþalacaktý mahallelerden, sokaklardan "oraþda"lar, "haçanda"larr, "napan be?"ler "napayým be"ler... Daha sonra, boy boy cinayet haberleri, hýrsýzlýk, tecavüz olaylarýna da tanýk olacaktý gözler hiç alýþýk olmadýðý kadar hem de. Buradaki özne, fazlalýkla en yeni gelenlerdi. Eski gelenler de tepkiliydiler yeni gelenlere. Ama nedense kimlikle giriþler, bir namus meselesiymiþ gibi kollandý ve hiç vazgeçilemedi bu hatadan. Akþam sokaða çýkmaya korkar oldu adam, ses duysa arkasýný yoklayacaktý, mehter takýmýndakiler gibi neredeyse. Evindeki kilit sistemi yetmeyecek, modern alarm sistemiyle tanýþacaktý adalýlar. Yeni iþ alanlarý doðacaktý bu sayede. Memlekette teknoloji çýlgýnlýðý yaþanýrken ve dünya avuçlarýnda dönüp dururken, o milim kýmýldayamayacaktý yerinden. Baþýný kaldýrmaya çabaladýkça yukarýdan koca bir darbe alacaktý kafatasýna... Son vurulan darbeyle çalkalanmakta ada'm þimdilerde, bir beþik gibi týpký. Sallandýkça bulanan midelerden, hazmedilmeyen yemekler fýþkýrmakta sokaða. Türkiye'nin dayatmalarýna tepkiler alev alev, bir varolma mücadelesi çelimsiz bir kopya umutla hem de. Grevler dalga dalga her yanda. Batýrýlan Kýbrýs Türk Hava Yollarý'ný kurtarmak için bulunamayan para aniden bulunmuþ ve deðiþiklik olsun diye, Kuzey Kýbrýs Hava Yollarý kurulmuþ büyük bir paradoksla!. Kaybedecek belli de, kazanacak var mý bu savaþta? Kaybedenin kim olduðu ortada: Adý: UMUT!... Soyadý: KAÇAR...

23 Ocak 2011 Pazar 10 Pazar Halil Aða cypaibo@gmail.com Gardaþýný seç öyle gel!.. Vakit yaklaþtýkça felaket haberleri artmaya baþladý. En olmaz cýlar bile korkuyor ya bu 2012 den. Ýnatçý, dik, laftan-halden anlamaz adamlarýn bu kýrýlma an ý benim çok hoþuma gidiyor. Ne bilime inanýrlar, ne doðaüstü güçlere. Herþeye muhalefet adam, hadi bakalým anlat bize kuþlarý, arýlarý, balýklarý. Nerde bu hayvanlar, neden ölüyorlar? Nýhahahhaha. Korktun mu? 2012 gelecek, herþey bitecek abim. GAME OVER! Ara ara bazý þarkýcýlarý düþünüyorum; acaba nerede, belki hiç albüm yapmaz baþka, belki Bodrum a yerleþmiþtir falan diye. Bunlar seri bir þekilde geçiyor aklýmdan. Ben kimi düþünsem çok geçmeden o adam piyasaya döner. Bir þekilde hayatýmýza dahil olur, mutsuzluk saçar. Ve üzgünüm dostlarým bugünlerde günün muhtelif saatlerinde kendime þunu soruyorum: Yahu bir Aliþan vardý, ne oldu ona? Üzgünüm, bu adam kesinlikle yakýnlarda bir þey yapar. Bir þekilde hayatýmýza girer, o samimiyetsiz sýrýtýþ ve saç-baþ yolduran sesini duyarýz yine. Bu olacak bak. Umarým bu sefer yanýlýrým ama zor. -Ömrümün sonuna kadar eþeðe binmektense, bir yýl ata binmek yeðdir. Hollanda Atasözü. -Yollar kaza dolu. Sarhoþu var, delisi var. Mýsmýl araba al, aklýnnan sür yollarda. Annem. Hade sarhoþu anladýk da ne isterler delilerden. Adam o mertebeye gelmek için kimbilir ne kadar uðraþmýþ. Bir kalemde sarhoþla ayni mertebeye sabitleniyor. Bir hayvanlarýn, bir de delilerin çok hakký yeniyor ama dur bakalým. 2012 demiþken; 2012 filmine gidip de beðenmeyenleri odunla dövesim var. Sonuçta afiþi gördün, tanýtýmýný duydun. Bu filmden ne bekliyordun; felsefik muhabbetler? Avrupa sanat filmleri tarzýnda karýn aðrýsý mý? Yoksa Tosun Paþa komedisi mi? Tabii ki binalar yýkýlacak, tabii ki yollar çökecek, tabii ki cümle alem ölürken esas adam ve familyasý son saniyede kurtulacak. Bunu bilerek gidiyorsun zaten. Koskocaman efektler, koskocoman çýðlýklar ve finalde mutlu Amerikan müziði. (O ne iðrenç bir müziktir ya rabbim!) Eyvah eyvah güzeldi, eyvah eyvah 2 þahane. Þiddetle tavsiye ederim. Sövme-sayma olmadýðý için deðil tabii, komik olduðu için. Filmi beðendiysem ister sövsün, ister sövmesin fark etmez. Sokakta sövme duyan çocuðu sinemadaki sövmeden korumak da ayrý bir inceleme konusu. Ýyi arkadaþ sütyene benzer her zaman seni dik tutar ve olduðundan büyük gösterir. Kötü arkadaþ dar dona benzer ne yaparsan yap kýça kaçar. Daha önce hiç tekstil ürününe benzetilmemiþtim. Resmen çapýt muamelesi yapýlýyor bana. E, ben de bilemedim bana bu mesajý atan arkadaþýmýn niyetini. Ne derdin var da söylemiyorsun caným kardeþim. Bak sana muhteþem bir yüzyýl yaþatýrým. (Þaka ihtimaline karþý benzer düzeyde olduðuna inandýðým güncel espri.) Dizi tuttu ya, gelsin Sülüman lar, gitsin Hümrem ler. Þive içinde kalmaya hazýr mýsýnýz? Þimdi tatlý gelebilir, ama yakýnda öyle olmayacaðý kesin. Böyle yeni bir karar arefesinde olduðumda, ne bileyim böyle yeni bir uðraþ edinmeye heves ettiðimde zihnimin arka fonunda bir þeyler oluyor. Ah Nerede de foyasý ortaya çýktýktan sonra tarlada çalýþmayý kaldýramayýp Ýstanbul a tekrardan geliyorlar ve hepsi 4 elden hem okuyor hem çalýþýyor ya... Hem o sahne, hem o sahnenin müziði geçiyor zihnimden. Ýþte o 3 dakikadaki duygu fýrtýnasýyla azmimi uzun süre koruyabilsem Kýbrýs ýn yarýsý þimdiye benimdi. Bu arada hafiften kafanýzdaki soruyu da cevapladým demek ki yarýsýný alan böyle almýþ. Molehiya ayýklayan kadýnlar kadar gömeç ayýklayanlara da özel ilgi gösteririm. Nesli tükenmekte olan canlý gibi deðil de, yeni versiyonu eskisinden kötü mantýðýyla yanaþýrým. Birçoðu eski versiyon ve iyi ki öyleler. Fakat bu kadýnlar maalesef gecede 1-2 saat tv izliyorlar. Gündüz ev iþi, ova iþi, komþular falan derken kurtarýyorlar da akþam fena. Geçen hafta kendi aralarýnda Çocuklar Duymasýn ýn eðitici yanlarýný konuþuyorlardý. Gömeçcilerin içine ideal hayat fanatiði biri kaynamýþtý. Hemen suçluyu buldum, öncelikle Çocuklar Duymasýn ýn aslýnda öyle bir niyeti olmadýðýný, ardýndan günde 1 saatten fazla tv izleyenlerin beyin hücrelerinin yavaþcana yok olduðunu söyledim. Üstelik Ýsveçli bilim adamlarýnýn adýný vererek yaptým ikincisini. Umarým bir daha Çocuklar Duymasýn ve Eðitim tarzý bir yaklaþým görmem. 2 çeþit gardaþ vardýr. Birincisi birçok tanýmlamaya hizmet eden temiz gardaþ, diðeri tanýmlamadan çok uyarý anlamlý gardaþ. Ötekisinde ani deðiþimler mevcut. Caným ciðerim ile Senin canýný yakarým arasýndaki geçiþ süresi zaman zaman 10 saniyeye kadar düþebiliyor. Gardaþýný seç öyle gel!

23 Ocak 2011 Pazar Pazar 11... Çalýntý... Hiçkimse Hrant Dink olamaz!.. Agos Gazetesi Genel Yayýn Yönetmeni iken, 4 yýl önce silahlý bir saldýrýda öldürülen Hrant Dink anýldý. Þiþli'de Agos Gazetesi'nin önünde toplanan kalabalýk "4 yýldýr yargý yok", "Hepimiz Hrantýz", "Hepimiz Ermeniyiz", "Hrant için adalet için", "Katil devletten hesap sorulacak" sloganlarý attý. Karanfiller mumlar eþliðinde bir anma töreni daha geçip gitti. Her yýl konuþan Rakel Dink bu yýl susmayý tercih etti. Bir karanfil býraktý Hrant'ýn öldürüldüðü yere ve kederine çekildi. Nasýl çekilmesindi... Atatürk'ün manevi kýzý Sabiha Gökçen'in 1915'te yetim kalmýþ bir Ermeni olduðuna dair haberin Þubat 2004'te Agos'ta yayýmlanmasýyla baþlayan, "Türkiye Türklerindir" gazetesinin galeyana gelmesiyle süren ve 19 Ocak 2007'de bir kurþunla sona eren o güvercin tedirginliðinin eþlik ettiði yürüyüþte Rakel'in yaþadýklarýný kim anlayabilir... Hrant'ýn, 'Türk düþmaný Ermeni' olarak bellenmesine uzanan o yolda ne çok düþtü Rakel de Hrant'la birlikte, kim bilebilir... Hrant Dink yaþarken yanýnda duramayanlarýn, þimdi "Hepimiz Hrant'ýz", "Hepimiz Ermeniyiz" diye haykýrmasý ne kadar anlamlý? Dört yýllýk bir mahkeme sürecinin sonunda onca delile raðmen sýfýr noktasýndayken, göz göre göre Ogün Samast, Erhan Tuncel, Yasin Hayal üçlüsünü kurtaracak formüller cilalanýrken devletin derin mahzenlerinde, "Hepimiz Hrant'ýz" cümlesi kulaklara hiç hoþ gelmiyor ayrýca... Üstelik, cinayetin üstüne gidecek, "vicdan"ý devreye sokarak yüzyýlýn kirini temizleyecek, temiz bir sayfa açacak bir hükümet de yok Türkiye'de. 'Hrant Dink sýnavý'ný verebilmek için 1915'lere uzanmak gerekir zira. Bu cinayet 1915'in devamý gibi asýlmýþtý Türkiyenin boynuna. Soykýrým olmadý diyenler, olduðunu bildikleri halde susanlar, bugüne kadar soykýrýmýn tanýnmasý yönünde mücadele vermeyenler suçlu deðil diyebilir miyiz? Ermeni gazeteci Haçik Muratyan'ýn, "Armenian Weekly"de "Hiç Kimse Hrant Dink Olamaz: 96 Yýllýk Yalnýzlýk; Üstüne Bir 4 Yýl Daha Yalnýzlýk" baþlýklý yazýsýnda söylediklerinde haksýz mý þimdi: "Hrant Dink'in Ýstanbul'un bir caddesinde katledilmesinin üstünden dört yýl geçmesine raðmen, Türkiye'deki binlerce insanýn Dink'in cenazesinde haykýrdýðý ve takip eden aylar ve yýllar boyunca yüzlerce gazetecinin tekrarladýðý 'Hepimiz Hrant'ýz, Hepimiz Ermeni'yiz' sloganýna bir türlü ýsýnamadým. Ben sadece tek bir adam görmüþtüm kaldýrýmda ensesinde kurþunla, yüzükoyun uzanmýþ. Tek baþýnaydý. O sýrada diðer Hrant Dinkler neredeydiler? O meþ'um günden sonra, Türkiye'de Hrant'ý tanýyan pek çok kiþinin sesi daha çok duyulur oldu. Ve kendisini hiç tanýmamýþ pek çok kiþinin de þimdi sesi çýkýyor. Ancak, duygu ve mürekkep seline raðmen, Türkiye'deki ve dýþarýdaki büyük öfkeye raðmen ve 'Hepimiz Hrant'ýz, Hepimiz Ermeni'yiz' sloganýnýn sürekli tekrarlanmasýna raðmen, Hrant bugün en az dört yýl önce o kaldýrýmda olduðu kadar yalnýz. Olaydan sorumlu bireyler yakalanmadýlar ve tetiði çektiði söylenen kiþi muhtemel tahliyesine gün sayýyor.(...) Hiç kimse Hrant Dink deðildir. Hatta bazen Hrant Dink bile kendisi deðildi, çünkü kimse, -bir aydýn olarak ve daha da önemlisi bir Ermeni olarak-tamamen kendisi olamaz. O halde hiç kimse Hrant Dink olamaz ve hiç kimse bu müsasebetle Ermeni de olamaz. Geçmiþle yüzleþen Türkiye'nin önemi üzerine nutuk çekmek, bugün Türkiye'deki bir aydýna, Ermenilerin acýlarýný paylaþma, 'hissetme' ve 'anlama' ve de imhalarýna yas tutma hakkýný vermez."... Kritik...

Þeherde fuzuli meydan köy kahvesinde eksik sandalye Velev ki, siz öndeydiniz ben geride, buluþamadýk hiçbir nümayiþte. Ya da yas'ýmýzýn kan'ý, yaþ'ýmýzýn gözü tutmadý. Velev ki, bir yaz ikindisinde, bir verandada karþýlýklý oturmuþluðumuz bile yok sizinle. Ne yasemin sulamýþlýðýmýz, ne de koklamýþlýðýmýz birlikte. Velev ki, siz veresiye umut satýn alan Mayýs'týnýz, ben sýkýntýnýn bedelini peþin ödemiþ Temmuz. Siz þeherde fuzuli meydandýnýz, ben köy kahvesinde eksik sandalye. Ve fakat birlikteyiz iþte maðlûbiyette: Üçüncü sayfada kriminal haber, az tecavüz biraz ensest. Dördüncü sayfada feci kaza. Altýncý sayfada yoðun bakým. Yedinci sayfada aþýrý stresten kalbe kafes. Manþette deniz kenarýnda kelepir arsa. Ayýptýr söylemesi benim gündüzlerim uykuda, gecelerim gözünü uyku tutmayan rüya. Rica ederim, ayakta kalmayýnýz, oturunuz þöyle. Kýbrýslý olmak nedir ne deðildir, bunu konuþalým diyorsanýz cesedimizle aramýzda kalan yolda, ben almýyayým, geçiniz. Kahveniz nasýl olsun bu arada? Þiirsiz mi dediniz? Birkaç dize "Hüzün Ana" alsaydýnýz ilâç niyetine? Birkaç satýr Üvercinka? Hayýr mý? Siz bilirsiniz... Siz yurtsever pankart olarak geçin tarihe, ben yurtsuz kalayým okunmayan kitaplarda. Siz mülâyim bir hayat seçin, parti tüzüklerine dipnot olsun adýnýz. Benimse modam geçmiþ olsun yeni yazlarýn nazarýnda. Anlamýyorum anlamýyorum hiç, kimin nergislerini kime satýyorlar bu ovalarda. Neden unutuyorlar anlamýyorum. Bir de belden yukarýsý vardýr ada'mýn. -Ki Aristoteles mütemadiyen söylev verir orada: "Dostlarým!Hayatta dost yoktur. Dost yoktur hayatta." Faize Özdemirciler