Araştırma Notları. Azîz Mahmûd Hüdâyî nin Nefâisü l-mecâlis Adlı Tefsiri ve Fâtiha Sûresi Tefsiri

Benzer belgeler
KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ)

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

(Dersini sabah namazından sonra yapmanı tavsiye etmekle birlikte, sana uygun olan en münasip bir vakitte de yapmanda bir sakınca yoktur.

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu.

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1

فضل صالة الرتاويح اسم املؤلف حممد صالح املنجد

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

118. SOHBET Kadir Suresi SÛRE VE MEÂLİ:

şeyh Abdulaziz b. Abdullah b. Baz

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

Rahmân ve Rahîm olan Allâh ın ismiyle Hamd, - Allâh a mahsustur. O na hamd eder, O ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve

HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

İNSANLARA İLİM ÖĞRETMENİN VE ONLARI İYİLİĞE DÂVET ETMENİN FAZÎLETİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5)

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. (Nesâî, Cihâd, 24)

Okul Öncesi İçin DUÂLAR SÛRELER. Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır

DUA KAVRAMININ ANLAMI*

Terceme : Muhammed Şahin

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

Bayram hutbesi nasıl okunur? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN

األصل الجامع لعبادة هللا وحده

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

Başörtüsünün üzerini mesh etmede aranan şartlar. Muhammed Salih el-muneccid

İHLAS VE NİYET. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos :14:51

ALLAH IN RAZI OLDUĞU KULLAR

EV SOHBETLERİ. (Allah) her şeyi yaratmış, ona ölçü, biçim ve düzen vermiştir. (Furkan, 25:2)

Yasin sûresini okuduktan sonra duâ etmek için toplanmanın hükmü. Abdulaziz b. Baz

Kar veya yağmur sebebiyle Cuma namazını terk etmenin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme: Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

KUR'AN SÛRELERİNİN RESMİ VE İNİŞ SIRALAMASI

SELÂMIN ŞEKLİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

ON EMİR الوصايا لعرش

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

İkili Simetrik Kitap ❷

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Fatiha Suresi'nin Tefsiri ve Faydaları

MUSKA VE NAZARLIK TAKMANIN HÜKMÜ

DİLİN TEHLİKESİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz?

SAHABE NİN ÖNDERİ HZ. EBU BEKİR

İkili Simetrik Kitap ❷

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI

İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Hadis Araştırma Ödevi. -Tahrîc-

Sûre adı no. sayısı no

Kabirleri ziyaret etmenin, Fatiha sûresi okumanın ve kadınların kabirleri ziyaret etmelerinin hükmü

bartin.diyanet.gov.tr/kurucasile


Sıra no Sûre Adı. Âyet sayısı O.B.E.B

Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz. (İbn Hanbel, II, 349)

REFERANS AYET: HİCR 87

İkili Simetrik Kitap ❸

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum gününün müslümanlar için önemi

Her elini uzatana (isteyene) zekât verilir mi?

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

ORUCA BAŞLAMADA ASTRONOMİK HESABA MI GÜVENİLMELİ YOKSA HİLALİ GÖRMEK Mİ GEREKİR? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

İkili Simetrik Kitap ❷

İkili Simetrik Kitap ❷

Kur ân-ı Kerîm sûrelerinin sondan sayılması 1

ŞABAN'IN 30. GECESİ HİLAL GÖRÜLMEDİĞİ ZAMAN (NE YAPILIR?)

Kadir gecesi, her yıl belirli bir gece ile sâbit midir?

BESMELENİN TEFSÎRİ. Besmelenin başındaki ب be harf olup, istiâne (yardım isteme), musâhabe (birlikte bulunma) ve mulâbese anlamlarına gelmektedir.

Borçlunun sadaka vermesinin hükmü

Uzun ve kısa sûreler. Uzun sûreler kümesi

كيفية الوقاية من الع. şeyh Muhammed Salih el-muneccid

İkili Simetrik Kitap ❷

Cihad Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat :23:10. Cihad İNDİR

Kabir azabı kıyâmet kopuncaya kadar devam eder mi?

(40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS


Zekatın Fazileti Gönderen Kadir Hatipoglu - Haziran :57:10

Allah Teâlâ ya hamd eder, Hz. Muhammed (Sallalahu Aleyhi ve Sellem) e, âl ve ashabına selam ederiz.


تلقني أصول العقيدة العامة


şeyh Muhammed Salih el-muneccid

İNSAN ALLAHIN HALİFESİ Mİ? (HALEF- SELEF OLAYI) Allah Teâlâ şöyle buyurur:

19 lu gruplar halinde sûrelerin sondan sıra numaraları ile âyet sayıları 1


Berat Gecesi Ve Fazileti Gönderen Kadir Hatipoglu - Nisan :00:00

Bayramları münâsebetiyle kâfirleri kutlamanın hükmü


تقلقه الوساوس اخلطرات و ر د أن شع ف صلاته. şeyh Muhammed Salih el-muneccid

94. SOHBET İslam da İbadet Kavramı Çerçevesinde "Çalışmak İbadet "midir?

İletişim Duası بسم االله الرحمن الرحيم. (Tâhâ, 24-29)

Terceme : Muhammed Şahin

Sıra umaraları Kümesi ve Âyet Sayıları Kümesi

Zengin Sayılar (abundant numbers or excessive numbers) σ(n) > 2n

ICERIK. Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din

Transkript:

Araştırma Notları Azîz Mahmûd Hüdâyî nin Nefâisü l-mecâlis Adlı Tefsiri ve Fâtiha Sûresi Tefsiri Ömer ÇELİK* Azîz Mahmûd Hüdâyî nin 1 (ö. 1038/1628) Arapça ve Türkçe, basılmış ve yazma halinde pek çok eseri bulunmaktadır. 2 Bunlar içinde Arapça olarak telif edilmiş olup henüz yazma halinde bulunan Nefâisu l-mecâlis isimli tefsiri, en hacimli ve en önemli eserlerinden birini teşkil etmektedir. I. Nefâisü l-mecâlis Nasıl Hazırlandı ve Nasıl telif Edildi? Esas vazifesi, geniş halk kitlelerinin irşadıyla ilgilenmek olan Azîz Mahmûd Hüdâyî, neticede Nefâisu l-mecâlis i teşkil eden irşad notlarını da aynı maksatla kaleme almış ve pek çok kaynağa müracaat ederek tefsir notları hazırlamıştır. Zaten ismi de, bu notların sohbet meclisleri için hazırlandığına açıkça işaret etmektedir. Hüdâyî (k.s.), bu tefsir notlarını hazırlarken; cümlelerin gramer yapısı, âyetteki garip kelimelerin izahı, âyetin farklı kıraat şekilleri, âyetin sebeb-i nüzülleri, âyetle alâkalı varsa Peygamber Efendimiz (s.a.) in açıklamaları, âyetle alâkalı varsa sahabe, tabun ve sonraki âlimlerin izahları üzerinde durmuştur. Bu safhalardan sonra âyetle alakalı kalbine doğan tasavvufî sırları ve mânâları izah etmeye çalışmıştır. Ele aldığı mevzularla alakalı evliyâullah menkıbelerine de yer vermiştir. Âyetin tefsirini bitirmeden önce de maksadını, âyetin muhtevasıyla münasip bir dua ile ifade etmiştir. 3 Hüdâyî, büyük bir ihlas ve itinâ ile hazırladığı bu kıymetli notları Arapça anlayan talebelerine Arapça, Tükçe anlayan talebelerine de Türkçe ola- * Prof. Dr., Marmara Üniversites (omercelik08@hotmail.com) 1 Azîz Mahmûd Hüdâyî nin hayatı hakkında geniş bilgi için bk. Hasan Kamil Yılmaz, Azîz Mahmûd Hüdâyî: Hayatı-Eserleri-Tarikatı, İstanbul, 2006, s. 42-78; Ömer Pakiş, Azîz Mahmûd Hüdâyî ve Tefsir Metodu, İzmir, 2007, s. 28-30. 2 Yılmaz, age, s. 107-125, ; Pakiş, age, s. 30-43. 3 Pakiş, Azîz Mahmûd Hüdâyî ve Tefsir Metodu, s. 31.

Ömer ÇELİK rak anlatmıştır. 4 Anlaşılan o ki Hüdâyî, işin başında planlı ve programlı olarak ( ) ben şöyle şöyle bir tefsir telif edeyim diyerek yola koyulmuş değildir. Aksine, Kur ân-ı Kerim merkezli yürütmüş olduğu irşad faaliyetinin bir sonucu olarak bu güzel eser ortaya çıkmıştır. Bizi bu konuda aydınlatan ve meselenin tam özüne ve mahiyetine dair bilgiler veren şahıs, Hüdâyî nin halifelerinden Filibeli Şeyh İsmail b. Alâuddin Efendi dir (ö. 1052/1642) Şeyh İsmail Efendi, Nefâisu l-mecâlis i, Hüdâyî nin dağınık halde bulunan tefsir notlarından telif etmiş, bu notları cem ve tertip etmiş ve bunları Mushaf tertibine uygun olarak yeniden yazmıştır. Tefsirin Süleymaniye Kütüphanesi, Şehid Ali Paşa, 172, 173 ve 174 te kayıtlı bulunan üç ciltlik yazma nüshası işte bu şahıs tarafından kaleme alınmıştır. İsmail Efendi, tefsirin birinci cildinin baş tarafına yazdığı Mukaddime de konunun nirengi noktalarına temasla şöyle demektedir: ( ) Şeyh, âlim, ârif-i billâh, Allah a vâsıl olan, döneminin kutbu, zamanın gavsı olan Şeyh Mahmûd Üsküdârî (Allah ın rahmeti üzerine olsun) güzel âdeti ve üstün sîreti üzere Kitâb-ı Kerim ve Kur ân-ı Azim in derûnundan gereğince istifade eder, her bir vaaz meclisi ve nasihat mahfili için ilâhi mevhibelerden, dinî ilimlerden, hakîki sırlardan, bazı değerli din büyüklerinin büyük Allah dostları hakkında naklettikleri hikâye ve nasihatlerden kalbine doğan ve gönlünden geçenleri yazıya aktarırdı. Merhum vefat ettiğinde, Allah ın emri gereği ebedi yolculuğuna çıktığında, sohbet meclisleri için hazırlanmış olan bu ders notları muhtelif beldelerde, toplum arasında dağınık vaziyette kalmıştı. Ben bunların yok olmasından korkarak hepsini cem ettim. Kur an ın sure dizilişine uygun olarak tertip ettim, Şeyhimizin tekrar tekrar tefsir ettiği âyetleri, tâlibine istifadesi ve rağbet edene anlaması kolay olsun diye belli bir tertibe göre yazdım ve onun hatt-ı şerifinden bütün tefsirlerini naklettim. Ben, Melik ve Kadir olan Allah a muhtaç İsmail b. Şeyh Alaaddin (...) Bu eser, imâm, allâme, muhakkiklerin önderi, müdekkiklerin zübdesi, asrının kutbu, döneminin tek insanı Şeyh Seyyid Mahmûd un (Allah kendisine rahmet eylesin) telifi Nefâisü l-mecâlis in birinci cildidir. Ayrıca bu cilde (cildin başına) Şeyh Hüdayi nin Ebu l-leys Semerkandî nin tefsirinden telhis ettiği kısmı da yazdım. 5 210 4 Hüdâyî hazretlerinin Mecâlis-i Va ziyye isimli bir eseri vardır. Osmanlıca olan bu eser de yazma halindedir. Müellif, halka yönelik hazırladığı vaaz notlarını burada derceylemiştir. Onun bu eseri, Nefâisü l-mecâlis isimli tefsiriyle karşılaştırıldığında aralarında büyük benzerlikler bulunduğu görülecektir. Dolayısıyla Mecâlis-i Va ziyye nin, âdetâ Nefâisü l-mecâlis in tefsiri bir tercümesi mahiyetinde olduğu söylenebilir. 5 Nefâisu l-mecâlis, Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, 172, 1a.

Azîz Mahmûd Hüdâyî nin Nefâisü l-mecâlis Adlı Tefsiri ve Fâtiha Sûresi Tefsiri II. Nefâisü l-mecâlis in Yazma Nüshaları Şehid Ali Paşa 172, 173 ve 174 te bulunduğu şekliyle İsmail Efendi, Nefâisu l-mecâlis i 3 cilt (veya 4 cilt?) olarak yazıya geçirmiştir. Tefsirin birinci cildi 183 varaktan oluşmaktadır. Fâtiha sûresinden başlayıp tertibe uygun bir şekilde Tevbe sûresine kadar devam etmektedir. Bu cildin başında yukarıda tercümesini verdiğimiz üzere İsmail Efendi ye ait bir sahifelik mukaddime yer almaktadır. Yine ona ait güzel bir sûre ve âyet fihristi, ayrıca Hüdâyî nin, Ebu l-leys Semerkandî nin tefsirinden telhis ettiği 11 varaklık hülâsa bulunmaktadır. Bu hulâsa, En âm sûresine kadarki sûrelerden ancak belli âyetleri ihtiva etmektedir. İkinci cilt 187 varak olup Tevbe sûresinden Ankebût sûresinin sonuna kadar devam etmektedir. Bu cildin baş tarafına İsmail Efendi yine güzel bir sûre ve âyet fihristi koymuştur. Ancak 2. ciltte ciddi bir problemle karşı karşıya kalıyoruz. Şöyle ki bu cildin evveline Tevbe sûresinden Ankebut sûresine kadar bir fihrist yerleştirilmesine, cildin hemen sonuna Bu, Nefâisü l-mecâlis in ikinci cildidir. Tevbe den Ankebût e kadarki sûreleri ihtiva eder şeklinde bir not düşülmesine rağmen, bu cildin Kehf süresinin tefsiriyle bitirildiği ve üçüncü. cildin başına Bu Nefâisü l-mecâlis in 4. cildidir diye yazıldığı görülmektedir. Bu sorunun nereden nasıl kaynaklandığı henüz tespit edilmemiştir. Bu durumda Meryem den Ankebut e kadar ki 10 surenin tefsiri bu cildlerde eksik kalmış oluyor. Yalnız aşağıda bahsedilecek nüshalardan ikisinde bu eksik surelerin tefsirleri yer almaktadır. Tefsirin üçüncü cildi ise 185 varak olup Ankebût sûresinden İhlâs sûresine kadar devam etmektedir. Bu cildin girişine de güzel bir fihrist konulmuştur. 6 Süleymaniye Kütüphanesi nde tefsirin bir diğer nüshası İbrahim Efendi, 481 numarada yer almaktadır. Bu nüsha 151 varaktan oluşmaktadır. Nüshanın baş tarafında diğer yazma nüshalarda bulunduğu gibi bir fihrist yer almamaktadır. Nüsha Fâtiha sûresiyle başlamakta sonra da Bakara, Mâide ve En âm surelerinden bazı âyetlerin tefsirini ihtiva etmektedir. Okunaklı güzel bir yazısı vardır. Ama tefsirin düzenli bir cildini teşkil ediyor olmaktan uzak bir görünüme sahiptir. Nefâisu l-mecâlis in Hacı Selimağa Kütüphanesi nde bulunan yazma nüshalarını ise şöyle tanıtabiliriz: 6 Erdoğan Baş, Azîz Mahmûd Hüdâyî nin Nefâisu l-mecâlis Adlı Tefsiri, Hüdayi Sempozyumu, İstanbul, 2005, I, 58. 211

Ömer ÇELİK Birinci nüsha; Hacı Selimağa Kütüphanesi 629 numarada kayıtlı olan nüshadır. Bu nüsha, Hüdâyî nin kendi hattıyla yazdığı nüsha görümündedir. Ancak ona âidiyeti hususunda nüshanın üzerinde herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Sadece girişinde Bu, Hüdâyî nin bazı âyetleri intihab ederek (seçerek) yaptığı tefsirdir tarzında kimin tarafından yazıldığı belli olmayan bir not bulunmaktadır. Bu nüsha, ya Hüdâyî nin kendine aittir ki büyük ihtimalle öyledir ya da bir başkası tarafından tedvin ve tasnif edilip yazılmıştır ki bu da zayıf ihtimaldir-. Söz konusu nüsha 200 varak civarındadır ve eksik olduğu her halinden belli olmaktadır. Sûre ve âyet tertibi gözetilmeden hazırlanmış bir eserdir. Nüshanın başında bir fihrist bulunmakta olup hat oldukça güzel ve okunaklıdır. 7 İkincisi nüsha; Hacı Selimağa Kütüphanesi 575 numarada kayıtlı olan nüshadır. Bu nüsha, Hasan b. Abdullah Belgirâdi tarafından 1089/1678 de yazılmıştır. Eserin girişinde bunun, Nefâisü l-mecâlis in 2.cildi olduğu ifade edilmiştir. Nüsha, 344 varaktan oluşmaktadır. Sebe sûresinden başlayarak İhlas sûresine kadar devam etmektedir. Bu nüshanın 1. cildine rastlanılmamıştır. Eserin baş tarafına güzel bir fihrist konmuş olup yazı oldukça okunaklıdır. Bu cilt, İsmail Efendi nüshası ile karşılaştırıldığında iki nüshanın birbirine çok benzediği görülmektedir. Büyük ihtimalle Hasan b. Abdullah, İsmail Efendi nin nüshasını istinsah etmiştir. 8 Üçüncü nüsha; Hacı Selimağa Kütüphanesi 267.numarada kayıtlı olan nüshadır. Bu nüshanın da baş tarfında Nefâisü l-mecâlis in 2. cildi diye bir not bulunmaktadır. Eser, 225 varaktır. Meryem sûresinden başlayarak Kevser sûresine kadar devam etmektedir. Nüshanın başında, müstensih İsmail Efendi nin mukaddimesi yer almaktadır. Yine kitabın başında ve sonunda Bu kitaba Mustafa b. Ahmed b. Mirza b. İshak vakıf oldu diye bir kayıt konmuştur. Bu kitabı Mustafa b. Ahmed in, İsmail Efendi nüshasından istinsah ettiği anlaşılmaktadır. Ne var ki, bu nüsha okunaklı olmayıp karışık, dağınık ve bozuk bir şekle sahiptir. Bunun da 1. cildine rastlanılmamıştır. Sonuç olarak, İsmail Efendi nüshasının bu üç nüshaya ihtiyaç bırakmayacak derecede câmi ve vâfi olduğunu rahatlıkla söylemek mümkündür. 9 Bu tanıtımlardan sonra Nefâisü l-mecâlis in daha iyi tanınması açısından onun önemli özelliklerini vurgulamak gerekirse şunlar söylenebilir: 212 7 Baş, Azîz Mahmûd Hüdâyî nin Nefâisu l-mecâlis Adlı Tefsiri, I, 59. 8 Baş, agm, I, 59-60. 9 Baş, Azîz Mahmûd Hüdâyî nin Nefâisu l-mecâlis Adlı Tefsiri, I, 60.

Azîz Mahmûd Hüdâyî nin Nefâisü l-mecâlis Adlı Tefsiri ve Fâtiha Sûresi Tefsiri 1. Eser, başlangıçta tam bir tefsir yazma düşüncesiyle telif edilmemiştir. 2. Kur an-kerim den daha çok ahlak, zikir, teşbih, ibadet, kulluk, ihlas, amel-i salih, va z u nasihat ve irşad muhtevalı âyetler seçilerek bunlar sohbet notları halinde hazırlanmıştır. 3. Bu notların hazırlanması, Hüdâyî nin irşad hayatı boyunca uzun seneler almıştır. 4. Büyük ihtimâlle bu notları Hüdâyî kitap hâlinde baştan sona yazamamış, bunlar notlar hâlinde kütüphanesi ve kitapları içinde bulunmuştur. Daha sonra bunlar özellikle Şeyh İsmail Efendi başta olmak üzere bir kısım müstensihler tarafından istinsah edilmiş ve yazma hâlinde kütüphanelerde korunmuştur. 5. Eserde her sûre ve her âyet tefsir edilmemiştir. Hüdâyî, sohbet meclisleri için uygun gördüğü sûre ve âyetleri ele alıp tefsir etmiştir. Mesela 286 âyetten oluşan Bakara sûresinden sadece 40 kadar âyet tefsir etmiştir. 6. Bu bakımdan eserde 33 sûrenin tefsirine hiç yer verilmemiştir. Bunlar; Vâkıa, Münâfikun, Meâric, Nuh, Müddessir, Kıyame, Mürselât, Tekvîr, İnfitar, Mutaffifîn, İnşikak, Buruc, Tarık, Ğâşiye, Fecr, Beled, Leyl, Duha, İnşirah, Tîn, Alak, Kadir, Beyyine, Âdiyat, Tekâsür, Hümeze, Fil, Kureyş, Maûn, Nasr, Tebbet, Felak ve Nâs sûreleridir. 7. Eserde bazı âyetlerin farklı bağlamlarda birden çok farklı tefsirleri bulunmaktadır. Meselâ Ankebût sûresinin 45. âyetini 7 kez tefsir ettiği görülmektedir. 10 Yapılan bu tefsirlerde ortak bilgiler yer aldığı gibi, yer yer farklı bilgiler de ilave edilmektedir. Bunun güzel bir örneğini Erdoğan Baş ın kaleme aldığı Azîz Mahmûd Hüdâyî nin Nefâisu l-mecâlis Adlı Tefsiri Tefsirin Aslı, Nüshaları ve Örnek Bir Yorum) adlı tebliğinde Ahzab sûresi 41-42. âyetlerin tefsirinde görmek mümkündür. 11 III. Değerlendirme Nefâisu l-mecâlis in yazma nüshalarını incelediğimizde bunlardan hareketle eserin sıhhatli bir tahkikinin yapılıp yapılmayacağı, üzerinde durulması ve daha derin incelemelerin yapılması gereken tartışmaya açık bir husustur. Bizim bu alanda yaptığımız incelemeler bizi şöyle bir sonuca doğru sevketmektedir: 10 Nefâisü l-mecâlis, Şehid Ali Paşa 174, c. III, vr. 5, 6, 7. 11 Baş, agm, I, 60-69. Bk. Nefâisü l-mecâlis, Şehid Ali Paşa 174, C. III, vr. 41-44. 213

Ömer ÇELİK Eserin ilk olarak sohbet notları şeklinde hazırlanmış olması, bunların müellif tarafından düzenli telif bir eser haline getirilmemesi ve vefatından sonra talebeleri tarafından bu notların kitaplaştırılması ve yazma nüshaların birbirlerinden farklı bilgiler ihtiva etmesi, bu nüshaların birbiriyle karşılaştırılmak suretiyle tahkik edilip ortaya ilmi bakımından doğru, tutarlı, tahkikli bir metin çıkarılmasını oldukça zorlaştırmaktadır. Bunun en güzel örneğini Fâtiha sûresinde görmek mümkündür. Yazma nüshalar içerisinde iki nüshada Fâtiha sûresi yer almaktadır. Bunların birincisi; Süleymaniye Kütüphanesi İbrahim Efendi bölümü 481 numaradaki nüshanın ilk varaklarında, ikincisi ise yine Süleymaniye Kütüphanesi Şehid Ali Paşa bölümü 172 numarada eserin I. cildinin ilk varaklarında bulunmaktadır. Bu iki yazma nüshadaki Fâtiha sûresi tefsirlerini karşılaştırdığımız zaman şöyle bir durumla yüz yüze gelmekteyiz: Bunlar, Fâtiha sûresi ile ilgili yapılmış aynı tefsirin iki farklı nüshası değil, bilakis sûre ile ilgili birbirinden tamamen ayrı, daha doğru bir ifadeyle birbirini tamamlayan, bütünleyen iki ayrı tefsirdir. Nitekim aşağıda verildiği üzere bunların tercümelerine bakılınca bu durum kolaylıkla görülecektir. Yukarıda da bu hususa örnek olabilecek iki âyete; Ankebût sûresinin 45. âyeti ile Ahzâb sûresinin 41-42. âyetlerine de temas etmiş, bu âyetlerle ilgili yedişer farklı tefsir yapıldığını belirtmiştik. Tefsirin nüshaları incelendiğinde bu hususta daha pek çok örnekle karşılaşmanın mümkün olabileceği anlaşılmaktadır. Yapmaya çalıştığımız böyle bir tespitten hareketle şu sonuca ulaşabiliriz: Nefâisü l-mecâlis le ilgili yapılacak çalışma bir tahkik çalışması değil, bütün yazma nüshaların hepsini dikkatli bir şekilde okuyup incelemek ve onlardaki bilgileri sistematik olarak bir araya getirmek suretiyle doğru, düzgün ve anlaşılabilir bir metin inşa etmektir. Metni inşa ederken aynı zamanda yazma nüshaların kenarlarında yer alıp müellife mi yoksa müstensihe mi ait olduğu tam olarak bilinemeyen ama müellife ait olma ihtimali daha güçlü olan notlar da dikkate alınacaktır. İşte bu metin, Nefâisü l-mecâlis in en doğru, en güvenilir ve en anlaşılır metni olacaktır. Eserin Türkçe ye tercümesinde de bu metin esas alınacaktır. Eserin tercümesinde, Osmanlıca yazma halinde bulunan ve âdeta Nefâisü l-mecâlis in tefsiri bir tercümesi mahiyetinde olan Mecâlis-i Va ziyye isimli eserinden de istifade edilecek, bu eserden yapılacak alıntılar ya özel işaretlerle metin içerisine veya dipnotlara yerleştirilecektir. Nitekim, bu yazıda ele al- 214

Azîz Mahmûd Hüdâyî nin Nefâisü l-mecâlis Adlı Tefsiri ve Fâtiha Sûresi Tefsiri dığımız Fâtiha sûresinde hem metin inşâsının ve hem de inşâ edilen bu metinden Türkçe ye tercümenin bir örneğini sunmaya çalışacağız. Böylece tefsirin bütünüyle ilgili yapılabilecek çalışmalara da örnek bir başlangıç yapmaya gayret göstereceğiz. 215

نفائس المجالس عزيز محمود هدائ السكوداري

Azîz Mahmûd Hüdâyî nin Nefâisü l-mecâlis Adlı Tefsiri ve Fâtiha Sûresi Tefsiri نفائس المجالس عزيز محمود هدائ السكوداري تفسير سورة الفاتحة )مكتبة سليمانية قسم إبراهيم أفندي 481( بسم اهلل الرحمن الرحيم الحمد لل الذي تجلي و ظهر بخضرة الذات و السماء و اظهر ما في كمون الحضرة من شؤنات ما في الرض و السماء و الصلوة علي من فاضت به النعماء و الالء محمد الذي جاء إلي عالم العين بشيرا للسعداء و الولياء و نذيرا لألشقياء و العداء و علي أله و أصحابه و أحبائه الراشدين المرشدين التقياء و من تبعهم من العلماء المناء و الصلحاء الدباء إلي يوم السؤال و الجزاء أعوذ باهلل من الشيطان الرجيم بسم اهلل الرحمن الرحيم إعلم أن الستعاذة إحتراز من الشيطان كما إن البسملة إستعانة بالرحمن و لكن ظهور حقيقة الستعانة ال يمكن بمجرد القول بل ال بد من حضور القلب و موافقة القول بالحال و الفعل.وإال تقول بلسانك أعوذ بالل و بفعلك و حالك أعوذ بالشيطان. فإن نفسك تشارك مع الشيطان في ارتكاب العصيان و الطغيان. و إذ قد عرفت أن إستعاذة أهل الغفلة إحتراز من الشيطان فاعلم أن إستعاذة أهل المعرفة من رؤية غير الل الملك المنان فتكون إستعاذة العارف من الحق إلي الحق تعالي دون الشيطان كما قيل أعوذ بك منك. ]مسلم كتاب الصلة 222 أبو دود كتاب الذكر 5[ فإن الشيطان يهرب من نور صاحب العرفان كما حكي أن الشيخ أبا سعيد راي إبليس في المنام فأراد أن يضربه بالعصا فقال: يا أبا سعيد ال أخاف من العصا و إنما أخاف من شعاع شمس المعرفة إذا طلعت من سماء قلب العارف. فثبت أن اللعين ال يقدر علي الدنو من العارف الحتراقه بنور معرفته فعليك بتحصيل المعرفة كي تتخلص من المكايد الشيطانية و الهواجس النفسانية. ثم إن ما يدل علي بركة البسملة من اآليات اللهية و الحاديث النبوية و الخبار الولية أكثر مما يحصي. فمن بركتها انه ما من سورة في كتاب الل الكريم إال و قد كتبت في أول تلك السورة تيمنا و تبركا إال أن سورة التوبة تركت فيها البسملة لنها نزلت لرفع المان و بسم الل أمان. 219

Ömer ÇELİK و قال عثمان ابن عفان كان رسول الل صلي الل عليه و سلم ينزل عليه السورة ذوات العدد فإذا نزل عليه الشئ يدعو بعض من يكتب له ويقول: ضعوا هذه اآلية في الس ورة ال تي يذكر فيها كذا وكذا. وكانت سورة النفال مما نزلت بالمدينة وكانت براءة من اخر ما نزلت وكانت قصتها شبيهة بقصتها وقبض رسول الل صل ى الل عليه وسل م }اي انتقل من دار الفناء إلي دار البقاء{ ولم يبين لنا أنها منها فمن ثم قرنت بينهما ولم يكتب سطر بسم الل الرحمن الرحيم. ]أحمد بن حنبل المسند 334 1 علي المتقي كنز العمال 57[ 2 و أيضا من كرامتها أن النبي عليه السلم قال: رأيت بسم الل الرحمن الرحيم قد كتبت في العرش يخرج منها النهار من الماء و اللبن و الخمر و العسل فنهر الماء يخرج من ميم بسم الل و نهر اللبن من هاء الل و نهر الخمر من ميم الرحمن و نهر العسل من ميم الرحيم. }في بعض النكت المستخرجة من قولنا بسم الل الرحمن الرحيم. النكتة الولي: روي أن موسي عليه السلم مرض و اشتد وجع بطنه فشكا إلي الل تعالي فدل علي عشب في المغارة فأكله فشوفي بإذن الل تعالي. ثم عاوده ذلك المرض في وقت آخر فأكل ذلك العشب فازداد مرضه. فقال: يا رب أكلته اوال فانتفعت به و أكلته ثانيا فضرني. فقال: لنك في المرة الولي ذهبت مني ال الكلء فحصل الشفاء و في المرة الثانية ذهبت مني إلي الكلء فازداد المرض. أما علمت الدنيا كلها سم قاتل و ورياقها )اي دوائها( أسمائ{. 220

Azîz Mahmûd Hüdâyî nin Nefâisü l-mecâlis Adlı Tefsiri ve Fâtiha Sûresi Tefsiri سورة الفاتحة }الحمد هو الثناء. إن معني الحمد ثابت لل فهو فاسد. لن الحمد فعل القلب أو فعل اللسان و هو قائم بالفاعل الذي هو الحادث و القائم بالحادث حادث. فإذا كان كذلك فيلزم كون الباري تعالي محل له و هو باطل. و الحق في تفسير معني الحمد: المحمودية ثابتة لل تعالي بحيث ذكر المصدر و أريد به الحاصل منه و هو المحمودية ثابتة لل تعالي ال قائمة بالغير{. عن أنس بن مالك رضي الل عنه قال رسول الل صلي الل عليه و سلم: إن سورة الحمد أفضل سور القران. قال أنس بن مالك رضي الل فسألت عن ذلك فقال رسول الل صلي الل عليه و سلم: أخبرني جبريل أن الل أمر القلم بأن يكتب علي اللوح ا ل ح م د لل ر ب ال ع ال مين. فلما كتب ظهر نور و انتصف فخلق الل من نصفه الول بحر النعماء أي بحر النعم الظاهرة و من نصفه اآلخر بحر اآلالء أي بحر النعم الباطنة. ثم قال تعالي: من قال ا ل ح م د لل ر ب ال ع ال مين أعطيته نعمائ و آالئ. ثم أمر بأن حيم. فكتب و ظهر نور و انتصف فخلق الل من نصفه الول بحر الرحمة و من اآلخر يكتب ا لر ح م ن الر بحر المعرفة. ثم أمر بأن ينغمس روح محمد عليه السلم في هذين البحرين فلما انغمس صار رسول الل صلي الل عليه و سلم رحمة للعامين و مقصودا له فيما تقدم و ما تأخر. ثم أمر بأن يكتب م ال ك ي و م الد ين فكتب و ظهر نور مختلط بالظلمة و انتصف فذهب النور إلي جانب و الظلمة إلي جانب فخلق الل تعالي من النور بحر السعادة و من الظلمة بحر الشقاوة. ثم قال تعالي: من قال م ال ك ي و م الد ين أعطيته بحر السعادة و أمنته من بحر الشقاوة. ثم بأن يكتب ا ي اك ن ع ب د و ا ي اك ن س ت عين فكتب و ظهر نور و انتصف فخلق الل تعالي من نصفه الول بحر التوفيق و من نصفه اآلخر بحر العصمة ثم قال تعالي: من قال ا ي اك ن ع ب د و ا ي اك ن س ت عين أعطيته التوفيق و العصمة. ثم أمر بأن يكتب ا ه د ن ا الص ر اط ال م س ت قيم ص ر اط ال ذين ا ن ع م ت ع ل ي ه م فكتب و ظهر نور و انتصف فخلق الل تعالي من نصفه الول بحر الهداية و من نصفه اآلخر بحر الزيادة و هي الثبات و الستقامة عليها. ثم قال تعالي: بعزتي و جللي لهدين من قال هذا و لثبتنه علي الهداية. ثم أمر بأن يكتب غ ي ر ال م غ ض وب ع ل ي ه م و ال الض ا ل ين فكتبت و ظهرت ظلمة و انتصف فخلق الل تعالي من نصفه الول بحر الغضب و من نصفه اآلخر بحر اللعنة و السخت ثم قال تعالي: بعزتي و جللي من قال هذا لومننه من هذين البحرين. }قال الل تعالي بعزتي حلفت ال يقرأ هذه السورة أحد من عبادي دبر كل صلوة إال جعلت الجنة مثواه و إال اسكنته حضرة القدس و إال نظرت له سبعين نظرة و إال قضيت له سبعين حاجة أدناها المغفرة و إال أعدنته أي أغشيته من كل عدو و إال نصرته...{ 221

Ömer ÇELİK عن معاذ بن جبل رضي الل عنه قال قال رسول الل صلي الل عليه و سلم: إن لل ملكا رأسه كرأس اآلدمي و له سبعون الف جناح في اليمين و سبعون الف جناح في اليسار علي كل جناح إثنا عشر ألف ريش يقال له القوادم }جمع قادمة و هي ما تقدم في جناح الطير من الريش{ علي كل قادمة صنفان من الملئكة يعبدون الل تعالي ال يعرف طولها و عرضا إال الل و علي جبهته مكتوب فاتحة الكتاب و علي صدغه اليمن}الصدغ بالضم يطلق ما بين العين و الذن{ سورة الخلص و علي صدغه اليسر شهد الل أنه ال إله إال هو و بين يديه سبعون ألف صف من الملئكة ينظرون إلي جبهة ذلك الملك فيقرأون ا ل ح م د لل فإذا قالوا ا ي اك ن ع ب د و ا ي اك ن س ت عين سجدوا فيقول الل تعالي: ارفعوا رؤسكم فإني قد رضيت عنكم يا ملئكتي. فيقولون: إلهنا و سيدنا فارض عمن قرأ فاتحة الكتاب من أمة محمد عليه السلم. فيقول الل تعالي: اشهدوا يا ملئكتي أني قد رضيت عنهم.]نزهة المجالس و منتخب النفائس 35[ 1 فإن هذا الحديث المروي عن أنس رضي الل عنه يدل علي فضيلة سورة الفاتحة. و مما ينبئ عن فضيلتها ما يروي عن علي رضي الل عنه أنه قال قال رسول الل صلي الل عليه و سلم: من قرأ فاتحة الكتاب فكأنما قرأ التورية و النجيل و الزبور و الفرقان فكأنما تصدق بكل آية قرأها مأل الرض ذهبا في سبيل الل و حرم الل جسده علي النار. و أيضا عن علي رضي الل عنه أنه قال قال عليه السلم: ليلة أسري بي وقفت تحت العرش و نظرت فوقي فرأيت لوحين معلقين من ذر و ياقوت مكتوب في أحدهما فاتحة الكتاب و في اآلخر جميع القرآن فقلت: يا رب أكرم أمتي بهذين اللوحين فقال الرب تعالي: قد أكرمتك و أمتك بهما و هو قوله تعالي: و ل ق د ا ت ي ن اك س ب ع ا م ن ال م ث اني و ال ق ر ا ن ال ع ظيم ]الحجر 87[. فقلت: ما ثواب من قرأ فاتحة الكتاب قال تعالي: يا محمد هي سبع آيات من قرأها مرة حرمت عليه سبعة أبواب جهنم. فقلت: يا رب فما لمن قرأ القرآن مرة فقال الل تعالي: أعطيته لكل حرف شجرة في الجنة و ما فيها من النعمة. 222 و أما نزول سورة الفاتحة فروي في بعض الخبار عن رسول الل صلي الل عليه أنها نزلت بمكة و في بعض الخبار أنها نزلت بالمدينة و روي في بعض الخبار أن الرسول عليه السلم جلس مع أصحابه يتذاكرون نعماء الل تعالي و فناء الدنيا و بقاء اآلخرة و ثواب المؤمنين و عذاب الكافرين إذ سمعوا من الناس صيحة و سرورا و و طربا و ضرب الدفون. فقال عليه السلم: ما هذه الصيحة و السرور في أهل مكة و قيل: هذا اليوم يوم دخول القوافل في مكة و سرورهم لذلك. قال عليه السلم لصحابه: قوموا حتي ننظر و نعتبر بهم. فخرجوا و جلسوا علي تلة فدخل القوافل و جعل

Azîz Mahmûd Hüdâyî nin Nefâisü l-mecâlis Adlı Tefsiri ve Fâtiha Sûresi Tefsiri الناس يقولون: هذه قافلة بني مخزوم و هذه قافلة بني أمية و هذه قافلة بني هاشم و هذه قافلة بني حي دخل سبعة قوافل. فلما نظر رسول الل صلي الل عليه إليهم ما في أموالهم و سرورهم دخل في قلبه عليه السلم عن ذلك غرا }أي غفلة{ لن أصحابه كانوا جايعين و لم يجدوا شيئا يأكلون فاغتم بذلك و قال في نفسه: إن الل أعطي للكفار ماال كثيرا. فنزل جبرائيل عليه السلم ساعة فقال: إن الل تعالي يقول لك: و ل ق د ا ت ي ن اك س ب ع ا م ن ال م ث اني يعني فاتحة الكتاب حرم الل تعالي علي قارئها سبعة أبواب جهنم و هي شفاء من كل داء إال السام و ليس في الكتاب سورة أفضل منها. و أن إبليس أن حين نزلت فاجتمعت الباليس عنده و قالوا: ما لك يا سيدنا و يا أميرنا فقال لهم: إعلموا أن في هذا اليوم نزلت سورة علي هذه المة من قرأها دخل الجنة بل حساب و ال عذاب أنتم ال تطيقون كيدا بل بطل كيدكم و مكركم مع قارئها. هذا الذي أعطيت خير أم هذه القوافل السبع التي أعطي الكفار فقال عليه السلم: بل هذا يا جبرائيل.فقال: يا محمد أ تستبدل سبعك بسبعهم قال: ال قال جبرائيل: أعرف حرمة ما أعطاك ربك فعليك بقرائة فاتحة الكتاب كي تنال إلي جزيل الثواب و تخلص من العتاب و العقاب حين تقوم بين يدي ربك الملك و الوهاب. }ع ن أ ب ي ه ر ي ر ة ق ال : ك ان ر س ول الل ص ل ى الل ع ل ي ه و س ل م ي ع ل م ن ا ي ق ول : ال ت ب اد ر وا ال م ام إ ذ ا ك ب ر ف ك ب ر وا و إ ذ ا ق ال : و ال الض ال ين ف ق ول وا: آم ين و إ ذ ا ر ك ع ف ار ك ع وا و إ ذ ا ق ال : س م ع الل ل م ن ح م د ه ف ق ول وا: الله م ر ب ن ا ل ك ال ح م د )مسلم الصحيح 310 1 كتاب الصلوة 415( 87 آم ين : ي م د و ي قصر و تشديد الميم خطأ معناه: ليكن كذا قال الجوهري. استدل به مالك علي أن المام ال يقول آمين لنه عليه السلم قسمه و القسمة تنافي الشركة فتقول: قضيت القسمة كانت كذلك لو لم يعارضها حديث آخر و إ ذ ا ق ال : س م ع الل ل م ن ح م د ه معناه: سمع الحمد لمن حمده و أجاب بخير. كذا روي عن علي رضي الل عنه. و قيل معناه: قبل الل. كما يقال: سمع القاضي البينة اي قبلها. و في القواعد الحميدية الهاء في حمده للسكتة و الستراحة ال للكناية كذا نقل من الثقات. و في المستصفي الهاء للكناية. ف ق ول وا: الله م ر ب ن ا ل ك ال ح م د أفتي به أبو حنيفة علي أن المام ال يقول ر ب ن ا ل ك ال ح م د. لن النبي صلي الل عليه و سلم قسم القوال بين المام و المؤتم و الشركة فيها ينافي القسمة كما قوله عليه السلم: البينة للمدعي و اليمين علي من أنكر.]فيض الباري علي صحيح البخاري 6[ 4 و قال صاحباه و الشافعي أن المام يقولهما و استدلوا أي إمامين و الشافعي بما روي أبو هريرة أن النبي عليه السلم كان يجمع بين الذكرين. و الجواب أنه محمل علي حالة النفراد{. 223

Ömer ÇELİK نفائس المجالس عزيز محمود هدائ السكوداري تفسير سورة الفاتحة )مكتبة سليمانية قسم شهيد علي باشا 172( بسم اهلل الرحمن الرحيم عن داود بن عامر قال: كان النبي صل ى الل عليه وسلم يكتب: باسمك اللهم فلما نزلت في سورة هود ب س م الل م ج راها و م ر ساها ]هود 41[ كتب بسم الل فلما نزلت في س ور ة ب ن ي إس ر ائ يل ق ل اد ع وا الل أ و اد ع وا الر ح من ]السراء 110[ كتب بسم الل الرحمن فلما نزلت في سورة النمل إ ن ه م ن س ل ي مان ح يم ]النمل 30[ كتب بسم الل الرحمن الرحيم. ]السمرقندي بحر العلوم و إ ن ه ب س م الل الر ح من الر ]13 1 وفي هذا الخبر دليل أنه من كل سورة و لكنه آية من كتاب الل في سورة النمل و أصله باسم الل باللف و لكن حذفت لكثرة الستعمال لنها ليست بأصلية بدليل أنها سقط عند التصغير فتقول س م ي. الل: أجل من أن يذكر له إشتقاق في قول الكسائ. و روي عن الضحاك أنه قال: إنما س مي الل إلها لن الخلق يتالهون أي يقصدون إليه في قضاء حوائجهم و يتضرعون إليه عند شدائدهم. و عن الخليل: لن الخلق يأل هون إليه بنصب اللم و يأل هون بكسرها و هما لغتان. الرحمن: العاطف علي جميع خلقه بالرزق ال يزيد في رزق التقي لجل تقواه و ال ينقص رزق الفاجر لجل فجوره. الرحيم: الرفيق بالمؤمنين خاضة. روي عبدالرحمن المدني عن ابن عامر عن عثمان ابن عفان رضي الل عنه سأل رسول الل صلي الل عليه و سلم عن تفسير بسم الل الرحمن الرحيم فقال: أما الباء بقاء الل و روحه و بصره و بهاؤه و أما السين فناء الل و أما الميم فملك الل فل إله غيره. و أما الرحمن فالعاطف علي البر و الفاجر من خلقه.و أما الرحيم: فالرفيق بالمؤمنين خاصة. و قد قيل: إن كل حرف إفتتاح اسم من أسماء الل تعالي فالباء إفتتاح اسم البصير و السين مفتاح اسم السميع و الميم مفتاح اسم المليك و اللف مفتاح اسم الل و اللم مفتاح اسم اللطيف و الهاء 224

Azîz Mahmûd Hüdâyî nin Nefâisü l-mecâlis Adlı Tefsiri ve Fâtiha Sûresi Tefsiri مفتاح اسم الهادي و الراء مفتاح اسم الرزاق و الحاء مفتاح اسم الحليم و النون مفتاح اسم النور. و معني هذا كله دعاء لل تعالي عند إفتتاح كل شئ. سورة الفاتحة هي سبع آيات الحمد لل: عن قتادة أنه قال معناه: الحمد لل الذي لم يجعلنا من المغضوب عليهم و ال الضالين. و عن ابن عباس أنه قال: الحمد لل كلمة كل شاكر وذلك إن آدم عليه السلم قال حين عطس: الحمد لل فقال الل تعالى: يرحمك الل فسبقت رحمته غضبه. وقال الل تعالى لنوح: ف ق ل ال ح م د لل ال ذ ي ن ج انا م ن ال ق و م الظ ال م ين ]المؤمنون 28[ وقال إبراهيم عليه السلم: ال ح م د لل ال ذ ي و ه ب ل ي ع ل ى ال ك ب ر إ س ماع يل و إ س حاق ]إبراهيم 39[ وقال في قصة داود وسليمان: و قاال ال ح م د لل ال ذ ي ف ض ل نا ع لى ك ث ير م ن ع باد ه ال م ؤ م ن ين ]النمل 15[ وقال لمحمد عليه السلم: و ق ل ال ح م د لل ال ذ ي ل م ي ت خ ذ و ل دا ]السراء 111[ وقال أهل الجنة: ال ح م د لل ال ذ ي أ ذ ه ب ع ن ا ال ح ز ن إن ربنا لغفور شكور ]فاطر 34[ فهي كلمة كل شاكر. ]السمرقندي بحر العلوم 16[ 1 رب العالمين: قال ابن عباس: سيد العالمين و هو رب كل ذي روح دب علي وجه الرض. الرحمن الرحيم: قال في رواية الكلبي: هما اسمان رقيقان أحدهما أرق من اآلخر. قال بعض أهل اللغة: هذا لفظ شنيع فلو قال هما اسمان لطيفان لكان أحسن و لكنه أراد بالرقة الرحيمية. يقال رق فلن لفلن إذا رحمه و يقال رق يرق رقة إذا رحم. مالك يوم الدين: و معني مالك يوم الدين حاكم يوم الجزاء. روي مالك ابن دينار عن أنس ابن مالك قال: كان رسول الل صلي الل عليه و سلم و أبو بكر و عمر و عثمان و علي رضي الل عنهم يفتتحون الصلوة بالحمد لل رب العالمين و كلهم يقراؤن مالك يوم الدين باللف. عن محمد ابن شجاع الثلجي يقول: كنت أقرأ بحرف الكسائ مالك يوم الدين باللف فقال لي بعض أهل اللغة الملك أبلغ في الوصف فأخذت بقراءة حمزة. و كنت أقرأ ملك يوم الدين فرأيت في المنام كان آتيا أتاني فقال لي: لم حذفت اللف من مالك أما بلغك الخبر من رسول الل صلي الل عليه و سلم أنه قال: اقرؤا القرآن فخا مخا أي عظيما معظما فلم أترك القراءة حتي أتاني بعدذلك آت في المنام فقال: لم حذفت اللف من مالك أما بلغك الخبر من رسول الل صلي الل عليه و سلم أنه قال: من قرأ القرآن فله بكل حرف عشر حسنات. ]أحمد بن حنبل المسند 105[ 1 فلم نقصت حسناتك عشرا في كل قراءة. فلما أصبحت أتيت قطرب و كان إماما في اللغة فقلت له: ما الفرق بين مالك و بين ملك فقال: بينهما فرق كثير فأما ملك فهو ملك من الملوك و أما مالك فهو مالك الملوك 225

Ömer ÇELİK فرجعت الي قراءة الكسائ. اهدنا الصراط المستقيم: قال ابن عباس يعني أرشدنا الصراط المستقيم و هو السلم. فعلي هذا يكون المراد طلب الثبات علي طريق السلم حتي ينتهي إلي المقصود بأن يعصمه الل تعالي عن السبل المتفرقة فإنه روي عن ابن مسعود أنه قال: خط لي رسول الل صلى الل عليه وسلم خطا مستقيما وخط بجنبه خطوطا ثم قال: إن هذا الصراط المستقيم وهذه السبل وعلى رأس كل طريق شيطان يدعو إليه ويقول: هلم إلى الطريق. وفي هذا نزلت هذه اآلية و أ ن هذا ص راط ي م س ت ق يما ف ات ب ع وه و ال ت ت ب ع وا الس ب ل ف ت ف ر ق ب ك م ع ن س ب يل ه ]النعام 153[ فلهذا قال: اهدنا الصراط المستقيم واعصمنا عن السبل المتفرقة. ]إبن ماجة المقدمة 1 السمرقندي بحر العلوم 18[ 1 قال الكلبي: أمتنا على السلم. عن علي بن أبي طالب يعني: ثبتنا عليه. عن ابن كثير أنه قرأ السراط بالسين و عن حمزة أنه قرأ بالراء )بالشمام( و الباقون بالصاد. قوله: غير المغضوب عليهم و ال الضالين: يعني ال تخذلنا بمعصيتنا كما خذلت اليهود و النصاري حتي تهودوا و انتصروا. أجمع المفسرون أن المغضوب عليهم اليهود و الضالين النصاري. و قد عرفت ذلك بالخبر لنه روي أن رجل سأل رسول الل صلي الل عليه و سلم من المغضوب عليهم فقال اليهود و قال من الضالين فقال النصاري.وباآلية أيضا ]الترمذي كتاب تفسير القرآن 1 2[ فإن الل تعالي في قصة اليهود: ف ب ا ؤ ب غ ض ب ع ل ى غ ض ب ]البقرة 90[ و قال في قصة النصاري: ق د ض ل وا م ن ق ب ل و ا ض ل وا ك ثير ا و ض ل وا ع ن س و ا ء الس بيل ]المائدة 77[ قوله: آمين ليس من السورة و لكن روي عن النبي صلي الل عليه و سلم أنه كان يقول و يأمر به. و عن مجاهد أنه قال: هو اسم من أسماء الل تعالي. و عن النبي صلي الل عليه و سلم: ما حسد بكم النصاري في شيء كحسدهم في آمين. يعني أنهم يعرفون ما فيه من الفضيلة. و عن كعب الحبار أنه قال: آمين خاتم رب العالمين يختم به دعاء عباده المؤمنين.و عن ابن عباس قال: سألت رسول الل صلي الل عليه و سلم ما معني آمين قال: رب افعل. قال الضحاك: آمين أربعة أحرف من أسماء رب العزة و هي الجائزة التي يجوزون بها الصراط و بها يفتح أبواب الجنة. 226

Azîz Mahmûd Hüdâyî nin Nefâisü l-mecâlis Adlı Tefsiri ve Fâtiha Sûresi Tefsiri Azîz Mahmûd Hüdâyi nin Nefâisü l-mecâlis İsimli Tefsirinden Fâtiha Sûresi Tefsirinin Tercümesi I. Süleymaniye Kütüphanesi, İbrahim Efendi, 481 numarada kayıtlı nüshada yer alan Fâtiha sûresi tefsirinin tercümesi Bismillâhirrahmânirrahîm. Hazret-i zâtıyla ve çeşitli isimleriyle tecellî edip ortaya çıkan Allah a hamdolsun. Yine Hazreti nin derinliklerindeki ve esrar perdeleri arkasındaki olanları, varlıklar ve olaylar halinde göklerde ve yerde ortaya çıkaran Allah a hamdolsun. Sayesinde ve hürmetine bütün zâhir ve bâtın nimetlerin fezeyân ettiği, çoşup taştığı Hazret-i Muhammed e salât olsun. Ki o aleyhisselâm, âlem-i ayn e (gözlerin gördüğü şehâdet âlemine) ebedî saadete erecekleri ve velî kulları müjdeleyici, bedbahtları ve (hakikat) düşmanları(nı) korkutucu olarak gelmiştir. Yine onun hem kendileri doğru yolu bulmuş hem de başkalarını doğru yola ileten son derece takvâ sahibi âline, ashabına, dostlarına, sevdiklerine salât olsun. Suâl ve cezâ gününe kadar onlara tâbi olan etraflarına emniyet ve güven bahşeden alimlere ve (İslâm ın ahlâk ve âdabıyla) edeplenmiş sâlihlere salât olsun. (İlâhî huzurdan ve rahmetten) kovulmuş şeytandan Allah a sığınırım. Rahmân ve Rahîm olan Allah ın adıyla başlarım. Bilesin ki; besmele Rahmân dan yardım dilemek olduğu gibi, istiâze de şeytan(ın şerrin)den (Allah a) sığınmaktır. Fakat sadece dil ile söylemekle istiâzenin hakikati ortaya çıkmaz. Bilakis kalbin hazır olması, sözün de hale ve fiile uygun olması gereklidir. Böyle olmadığı takdirde dilinle Allah a sığınıyorum derken, halinle şeytana sığınıyorum dersin. Çünkü böyle bir durumda nefsin, isyan etmede ve azgınlık yapmada şeytanla beraber hareket etmektedir. Gaflet ehlinin istiâzesinin şeytandan sakınmak olduğunu bildiğine göre, bil ki, mârifet ehlinin istiâzesi de el-melik ve el-mennân olan Allah tan başkasını görmekten sakınmaktır. Dolayısıyla ârifin istiâzesi şeytandan değil, Hak tan yine Hakk a olur. Nitekim (Efendimiz in aleyhisselâm bir niyazında) Allahım! Senden yine sana sığınırım buyurduğu nakledilmiştir. 12 Zira şeytan irfân sahibinin nurundan kaçar. Anlatıldığına göre Şeyh Ebû Said (el-harrâz k.s.), rüyâsında İblîs i görür ve ona elindeki asâyla vurmak ister. İblîs ise ona: Yâ Ebâ Said, ben 12 Müslim, Salât 222; Ebû Dâvûd, Vitr 5; Tirmizî, Da avat 112. 227

Ömer ÇELİK asâdan değil, ârifin kalb semâsında doğan mârifet güneşinin ışığından korkarım der. Bu şekilde anlaşılmaktadır ki (şeytân-ı) la în, ârif olana yaklaşmaya güç yetiremez; çünkü ârifin mârifet nûru onu yakar. O hâlde sana gereken, şeytânî tuzaklardan ve nefsânî fısıltılardan tam anlamıyla kurtulabilmen için mârifet tahsil etmektir. Besmelenin bereketine, (fazilet ve faydasına) delâlet eden sayıya gelmez ilâhî âyetler, nebevî hadisler ve önemli haberler bulunmaktadır. Onun bereketinden biri şudur: Allah ın kitâb-ı kerîminde bulunan bütün sûrelerin başında, ondan bir iyilik ve bereket umularak besmele yazılmıştır. Tevbe sûresi hariç; orada besmele terkedilmiştir. Çünkü Tevbe sûresi (müşrikler hakkındaki) emanı kaldırmak için inmiştir, halbuki bismillah emandır. Osman b. Affân (r.a.) der ki: Resûlullah (s.a.) a, içinde muhtelif sayıda âyetler bulunan sûreler nâzil olurdu. Efendimiz (a.s.) a bir âyet indiğinde vahiy katiplerinden bazılarını çağırır ve onlara: Bu âyeti, içinde şu şu hususlardan bahsedilen şu sûre içine koyun buyururdu. Enfâl sûresi, Medine de inen sûrelerden biridir. Berâe (Tevbe) sûresi ise en son inen sûrelerden biridir. Enfâl sûresinin anlattığı konular, Berâe sûresinin anlattığı konulara benzemektedir. Resûlullah (s.a.), Tevbe nin Enfâl sûresinin devamı olup olmadığını açıklamadan vefat etti. Bu nedenle iki sûrenin arası birleştirildi ve aralarında (bunları birbirinden ayırmak için) Bismillâhirrahmânirrahîm satırı yazılmadı. 13 Besmelenin şeref ve fazîletini gösteren yönlerden biri de şudur: Nebî (a.s.) şöyle buyurmuştur: Bismillâhirrahmânirrahîm sözünün arşa yazılmış olduğunu gördüm. (Cennetin) su, süt, şarap ve bal ırmakları ondan çıkıyordu. Su ırmağı Bismillâh ın mîm inden, süt ırmağı Allah kelimesinin hâ sından, şarap ırmağı Rahmân kelimesinin mîm inden ve bal ırmağı da Rahîm kelimesinin mîm inde kaynaklanıp akıyordu. Besmeleden çıkarılan bazı nükteler vardır ki, onlardan biri şöyledir: Musa (a.s.) hastalandı ve karın ağrısı iyice şiddetlendi. Durumunu Allah Teâlâ ya arzetti. Yüce Allah ona mağarada bulunan bir otu yemesini emir buyurdu. Musa (a.s.) o oto yiyip Allah ın izniyle şifa buldu. Ancak başka bir vakitte aynı hastalık bir daha nüksetti. Musa (a.s.) (tedavi için) hemen daha önceki ottan yedi ama bu kez yediği ot onun hastalığını daha da artırdı. Ya Rabbi! dedi Musa (a.s.) Önce yedim fayda buldum, aynı otu 228 13 Ahmed b. Hanbel, el-müsned, I, 334; Ali el-mütteki, Kenzu l-ummâl, II, 579.

Azîz Mahmûd Hüdâyî nin Nefâisü l-mecâlis Adlı Tefsiri ve Fâtiha Sûresi Tefsiri ikinci kez yedim ama zarar gördüm. Acaba sebebi nedir? Yüce Allah şöyle buyurdu: Sen birinci defa bana geldin, bana müracaatta bulundun, ota değil. Bu yüzden de şifaya kavuştun. İkinci kez ise bana müracaatı terkedip ota yöneldin, bu yüzden de hastalık daha da arttı. (Ey Musa!) Bilmez misin ki, dünya bütünüyle semm-i katil yani öldürücü zehirdir. Onun devası ise benim isimlerimdir. (Yâni benim isimlerimle bana yalvarmak, benden şifa ve yardım istemektir.) Fâtiha Sûresi Hamd kelimesi senâ yâni övmek demektir. Hamd mânâsı Allah için sâbittir ama bu fasittir. Çünkü hamd kalbin ya da dilin bir fiili olup o ancak hâdis olan (sonradan oluşan) bir fâil vâsıtasıyla ortaya çıkar. Hâdisle kâim olan da hâdistir. Durum böyle olunca Bâri Teâlâ nın ona mahal olması gerekir ki bu bâtıldır. Dolayısıyla hamdin mânâsının tefsirinde yapılacak doğru açıklama şöyledir: Mahmûdiyyet (hamde, övgüye lâyık olma) Allah Teâlâ için sâbittir. Bu bakımdan (Elhamdülillâh ifâdesinde) masdar zikredilmiş ama bununla masdardan hâsıl olan şey kastedilmiştir. O da mahmûdiyettir ki bu Allah için sâbit olup, Allah tan başkası için sözkonusu değildir. Enes b. Mâlik den (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: Hamd sûresi, Kur an sûrelerinin en faziletlisidir. Enes (r.a.) der ki: Bunun sebebini sorduğumda Resûlullah (s.a.) şöyle buyurdu: ا ل ح م د لل ر ب Cibrîl in (a.s.) bana haber verdiğine göre Allah kaleme levh üzerine emret- Bütün hamdler âlemlerin Rabbi olan Allah a âittir diye yazmasını ال ع ال مين ti. Kalem bunu yazınca bir nûr zuhur etti ve bu nûr ikiye bölündü. Allah Teâlâ bu nûrun birinci kısmından zâhiri (yâni gözle görülebilen, duyularla hissedilebilen) nimetler denizini, diğer kısmından da bâtınî (yâni gözle görülemeyen, duyularla his- ا ل ح م د Kim, sedilemiyen) nimetler denizini yarattı. Sonra Yüce Allah şöyle buyurdu: (Bütün hamdler âlemlerin Rabbi olan Allah a âittir) derse ona zâhir ve لل ر ب ال ع ال مين حيم bâtın bütün nimetlerimi ihsan ederim. Sonra kaleme,o) rahmân ve ا لر ح م ن الر rahîmdir) yazmasını emretti. Kalem bunu yazınca bir nûr zuhur etti ve bu nûr ikiye bölündü. Allah Teâlâ bunun birinci kısmından rahmet denizini, ikinci kısmından ise mârifet denizini yarattı. Sonra Hz. Muhammed in (s.a.) ruhuna bu iki denize dalmasını emretti. Ruhu bu iki denize dalan Resûlullah (s.a.), gelip geçmişler ve م ال ك ي و م gelecekler içinde âlemlere rahmet ve herkesin maksudu oldu. Sonra kaleme (O, hesap ve ceza günün tek mâlikidir) diye yazmasını emretti. O da yazdı الد ين ve karanlıkla karışık bir nûr zuhur edip ikiye bölündü. Nûr bir yöne, karanlık ise başka bir yöne yöneldi. Allah Teâlâ bu nurdan saadet denizini ve bu karanlıktan da şekavet denizini yarattı. Sonra şöyle buyurdu: Kim, م ال ك ي و م الد ين (O, hesap ve ceza 229

Ömer ÇELİK 230 günün tek mâlikidir) derse ona saadet denizini ihsan eder ve onu şekavet denizinden emniyette kılarım. Sonra kaleme ا ي اك ن ع ب د و ا ي اك ن س ت عين (Yalnızca sana kulluk eder ve yalnızca senden yardım dileriz) diye yazmasını emretti. O da yazdı ve bir nûr ortaya çıkıp ikiye bölündü. Allah Teâlâ bu nûrun birinci kısmından tevfik denizini, ا ي اك ikinci kısmından ise ismet denizini yarattı. Sonra şöyle buyurdu: Kim, kaleme (Yalnızca sana kulluk eder ve yalnızca senden yardım dileriz) derse ن ع ب د و ا ي اك ن س ت عين ona tevfik ve ismeti nasip kılarım. Sonra kaleme (Bizi doğru yola eriştir; kendilerine nimet verdiklerinin yoluna) diye yazmasını emretti. Kalem de yazdı ve bir nûr zuhur edip ikiye bölündü. Allah Teâlâ bu nûrun birinci kısmından hidâyet denizini, ikinci kısmından da ziyâde denizini ki bu hidâyet üzerinde sebat etmek ve istikamet üzere bulunmaktır yarattı. Sonra Yüce Allah şöyle buyurdu: İzzet ve celâlime yemin olsun ki kim bu sözü söylerse ona hidâyet verir ve onu hidâyet üzere sâbit ve müstakim kılarım. Sonra kaleme, (Gazaba uğrayanların ve dalâlete düşenlerin yoluna değil) diye yazmasını emretti. Kalem de bunu yazdı ve bir karanlık zuhur ederek ikiye bölündü. Allah Teâlâ bu karanlığın birinci kısmından gazap denizini, diğer kısmından da lânet ve hışım denizini yarattı. Sonra şöyle buyurdu: İzzet ve celâlime yemin olsun ki, kim bu sözü söylerse onu mutlaka bu iki denizin şerrinden korur, emniyette kılarım. Allah Teâlâ şöyle buyurur: İzzetime yemin ederim ki kullarımdan her kim bu sûreyi (Fâtiha yı) her namazın ardından okursa cenneti onun varacağı yer yaparım, onu Hazret-i Kuds e yerleştiririm, ona yetmiş nazarda bulunurum, onun yetmiş hâcetini karşılarım ki bunların en aşağısı günahlarını bağışlamamdır, onu her türlü düşmandan korurum ve ona yardım ederim. Muâz b. Cebel den (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: Allah Teâlâ nın yarattığı bir melek vardır ki, başı insanoğlunun başına benzer. Sağ tarafında yetmiş bin kanat, sol tarafında da yetmiş bin kanat vardır. Her bir kanat üzerinde kavâdim ismi verilen on iki bin tüy bulunmaktadır. Her bir tüy üzerinde iki grup melek bulunmaktadır ki bunlar sürekli Allah Teâlâ ya ibadet hâlindedirler. Meleklerin oluşturduğu bu grupların uzunluğunu ve genişliğini ancak Allah Teâlâ bilir. O meleğin yüzüne Fâtiha sûresi yazılmıştır. Sağ gözü ile sağ kulağı arasına İhlâs sûresi, sol gözü ile sol kulağı arasına da شهد الل ال إله إال هو (Allah şâhittir ki kendisinden başka ilah yoktur ) (Âl-i İmrân 3/18) âyeti yazılmıştır. Önünde yetmiş bin saf melek vardır ki bunlar, bahsi geçen o meleğe doğru bakarlar ve Elhamdülillâhi (rabbi l-âlemîn) diye başlayıp Fâtiha sûresini okurlar. ا ي اك ن ع ب د و ا ي اك ن س ت عين (Yalnızca sana kulluk eder ve yalnızca senden yardım dileriz) deyince secdeye kapanırlar. Allah Teâlâ şöyle buyurur: Başınızı yukarı kaldırınız. Ey meleklerim, ben sizden razı oldum buyurur. Melekler: İlâhımız, Efendimiz! Hazret-i Muhammed ümmetinden her

Azîz Mahmûd Hüdâyî nin Nefâisü l-mecâlis Adlı Tefsiri ve Fâtiha Sûresi Tefsiri kim Fâtiha sûresini okursa ondan da razı ol derler. Buna karşılık Yüce Allah da: Ey meleklerim, şâhid olun ki ben onlardan râzı oldum buyurur. 14 Hazreti Enes den (r.a.) rivâyet edilen bu hadis, Fâtiha sûresinin faziletine delâlet etmektedir. Hazreti Ali den (r.a.) rivâyet edilen şu hadis de Fâtiha sûresinin faziletini haber vermektedir. Resûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: Fâtiha sûresini okuyan Tevrat, İncil, Zebur ve Furka nı okumuş ve okuduğu her âyete karşılık Allah yolunda yeryüzü dolusu kadar altın tasadduk etmiş olur. Allah da onun cesedini cehenneme haram kılar. Yine Hazreti Ali den (r.a.) rivâyete göre Efendimiz (a.s.) şöyle buyurmuştur: Miraca çıktığım gece arşın altında durdum ve üst tarafıma baktım. Orada altın ve yakuttan yapılmış asılı iki levha gördüm. Levhalardan birine Fâtiha sûresi, diğerine de bütün Kur an yazılıydı. Ya Rabbi! Bunları ümmetime ikram et dedim. Rabb Teâlâ: Sana ve ümmetine bunları ikram ettim buyurdu. İşte Andolsun ki biz sana sürekli tekrarlanan yedi âyeti ve Kur ân-ı Azîm i verdik 15 âyeti bundan bahsetmektedir. Ben: Fâtiha sûresini okuyana verilecek sevap nedir? diye sordum. Allah Teâlâ: O, yedi âyettir. Kim onu bir defa okursa, cehennemin yedi kapısını ona haram kılarım buyurdu. Ben: Ya Rabbi! Kur an ın bütünü okuyana verilecek sevap nedir? diye sordum. Allah Teâlâ: Her harfine karşılık cennette bir ağaç ve o cennetlerdeki nimetleri veririm buyurdu. Fâtiha sûresinin nüzûlüne gelince; Resûlullah dan (s.a.) nakledilen bazı rivâyetlere göre o Mekke de, bazı rivâyetlere göre de Medine de inmiştir. Bir kısım haberlere göre; Peygamberimiz (s.a.) ashâbıyla oturmuş Allah ın nimetlerini, dünyanın fâniliğini, âhiretin bâkiliğini, mü minlerin sevabını ve kâfirlerin azâbını kendi aralarında müzâkere ediyorlardı. O sırada insanların neşe ve sürur içerisinde bağrıştıklarını ve defler çaldıklarını duydular. Efendimiz (s.a.): Mekke ehlinin bu neşesi ve bu bağrışları ne içindir? diye sordu. Bu gün Mekke ye kafilelerin, kervanların geldiği gündür. Halkın sevinci bundandır diye cevap verildi. Efendimiz (s.a.) ashâbına: Kalkınız, bunların hallerine bakalım ve ondan ibret alalım buyurdu. Kalktılar, bir tepeye oturdular. Kervanlar geldi. İnsanlar: Şu Benî Mahzûm un kervanı, şu Benî Ümeyye nin kervanı, şu Benî Hâşim in kervanı, şu da 14 Nüzhetü i-mecâlis ve Müntehabü n-nefâis, I, 35. 15 el-hicr 15/87. 231

Ömer ÇELİK Benî Hayy in kervanı demeye başladılar. Bu şekilde yedi kervan geldi. Resûlullah (s.a.) onların mallarına ve sevinmelerine bakınca, bu yüzden kalbine bir gaflet girdi. Çünkü ashâbı aç idiler ve yiyecek bir şey bulamıyorlardı. Efendimiz bu sebeple hüzünlendi ve içinden: Allah şu kâfirlere ne kadar da çok mal veriyor diye geçirdi. O sırada Cebrâil (a.s.) geldi ve şöyle dedi: Allah Teâlâ sana Andolsun ki biz sana sürekli tekrarlanan yedi âyeti ve Kur an-ı Azîm i (Fâtiha sûresini) verdik 16 buyuruyor. Allah, Fâtiha sûresini okuyana cehennemin yedi kapasını haram kılar. O, ölüm hariç her şeye dermandır. Kur an da ondan daha faziletli başka bir sûre yoktur. Fâtiha sûresi nâzil olunca İblis inledi. Bütün iblisler yanında toplanıp, Efendimiz, emirimiz sana ne oldu? diye sordular. Şöyle cevap verdi: Biliniz ki, bugün bu ümmet üzerine bir sûre indi ki, kim onu okursa hesaba çekilmeden ve azâba uğramadan cennete girer. Siz ona hiçbir tuzak kurup hile yapmaya güç yetiremezsiniz. Artık onu okuyana karşı sizin hiçbir keydiniz ve mekriniz bir etki yapamayacaktır. Ey Peygamber! Sana verilen bu sûre mi daha hayırlıdır yoksa şu kâfirlere verilen yedi kervan mı? Peygamberimiz (s.a.), Ey Cebrâil tabi ki bu sûre diye cevap verdi. Cebrail Fâtiha nın yedi âyetini onları bu yedi kervanıyla değiştirir misin? diye sordu. Efendimiz (s.a.) Hayır buyurdu. Bunun üzerine Cebrâil: Öyleyse Rabbinin sana ihsan ettiği şeylerin hürmetini ve kıymetini bil ve el-melik ve el-vehhâb olan Rabbinin huzûrunda durduğunda bol bol sevaba nâil olmak ve azarlanmaktan ve azâba uğramaktan kurtulmak için bu sûreyi okumaya itinâ göster buyurdu. Ebû Hureyre şöyle rivâyet etmektedir: Resûlullah (s.a.) bize öğretmek üzere şöyle buyururdu: Namaz kılarken imamdan önce hareket etmeyiniz. İmam tekbir getirdiğinde siz de tekbir getiriniz. و ال الض ال ين deyince siz Âmîn deyiniz. Rukû edince rukû ediniz. İmam س م ع الل ل م ن ح م د ه deyince siz de الله م ر ب ن ا ل ك ال ح م د deyiniz. 17 kelimesi uzatılarak okunabilir ve kısaltılarak okunabilir. Mîm harfini آم ين şedde ile okumak hatadır. Mânâsı, Cevherî nin de söylediği gibi öyle olsun demektir. İmam Mâlik bu hadisten hareketle imamın Âmin demeyeceği sonucunu çıkarmıştır. Çünkü Peygamberimiz (s.a.) namazda kimin ne söyleyeceğini taksim etmiştir. Taksim ise ortaklığa aykırıdır. Meselâ bana düşeni ye- 232 16 el-hicr 15/87. 17 Müslim, Salat, 87.

Azîz Mahmûd Hüdâyî nin Nefâisü l-mecâlis Adlı Tefsiri ve Fâtiha Sûresi Tefsiri rine getirdim dersin. Başka bir hadis bununla çelişmediği sürece bu hüküm böyledir. س م ع الل ل م ن ح م د ه özünün mânâsı; Allah hamdi, kendine hamdedenin iyiliği için işitti ve ona hayırlı bir şeyle icabet etti demektir. Hazreti Ali den (r.a.) de bu şekilde rivâyet edilmiştir. Semi a kelimesinin mânâsının Allah kabul buyurdu olduğu da söylenmiştir. Nitekim Hakim delili istimâ etti denilir ki bu kabul etti anlamındadır. el-kavâidü l-hamîdiyye de belirtildiği üzere حمده kelimesinin sonundaki He harfi, sekte ve istirahat (yani okuyucunun kelime sonunda nefesini rahat durdurabilmesi) içindir; yoksa kinâye için değildir. Nitekim güvenilir âlimlerden böyle nakledilmiştir. (İmam Gazzâlî ye âit) el-mustasfâ isimli eserde buradaki He harfinin kinâye için olduğu belirtilmektedir. Hadisdeki الله م ر ب ن ا ل ك ال ح م د ف ق ول وا: sözünden hareketle Ebû Hanife, imamın namazda ل ك ال ح م د ر ب ن ا diyemeyeceği sonucunu çıkarmıştır. Çünkü Nebî (s.a.) namazda söylenecek sözleri imamla cemaat arasında taksim etmiştir. Bu hususta ortaklık kısmete aykırıdır. Peygamberimiz in Delil müddeiye, yemin ise inkar edenedir 18 sözünde olduğu gibi. Ebû Hanife nin iki talebesi ve İmam Şafi ye göre imam her iki cümleyi de söylemelidir. Bu âlimler, bu görüşlerine Ebû Hureyre nin Nebî (a.s.) namazda bu ik zikrin arasını cem ederdi rivâyetini delil getirmişlerdir. Buna Efendimiz in bu uygulaması tek başına namaz kılma durumuna mahsustur şeklinde cevap verilebilir. Süleymaniye Kütüphanesi, Şehid Ali Paşa, 172 numarada kayıtlı nüshada yer alan Fâtiha sûresi tefsirinin tercümesi: باسمك اللهم Davud b. Âmir şöyle demiştir: Nebî (s.a.) besmeleyi ilk zamanlar ب س م الل م ج راها (Ey Allah senin adınla) şeklinde yazıyordu. Hûd sûresindeki بسم inince, (Bu geminin gitmesi de durması da Allah adıyladır) 19 âyeti و م ر ساها (Allah ın adıyla) şeklinde yazmaya başladı. Benî İsrâil (İsrâ) sûresindeki الل (De ki: Onu ister Allah diye çağırın ister Rahman diye ق ل اد ع وا الل أ و اد ع وا الر ح من farketmez..) 20 âyeti inince بسم الل الرحمن (Rahmân olan Allah ın adıyla) şeklinde yazdı. Son olarak Neml sûresindeki (Şüphesiz o mektup Süleyman dandır ve o Rahmân ve Rahîm olan Allah ın adıyla başlamaktadır) 21 âyeti inince de- (Rahmân ve Rahîm olan Allah ın adıyla) yazmaya ب س م الل الر ح من الر ح يم vam etti. 22 18 Feyzü l-bârî alâ Sahîhi l-buharî, IV, 6. 19 Hûd 11/41. 20 el-isrâ 17/110. 21 en-neml 27/30. 22 Semerkandî, Bahru l-ulûm, I, 13. 233

Ömer ÇELİK Bu rivâyette, besmelenin her sûrenin bir parçası olduğuna bir delil vardır. Fakat o, Allah ın kitabında, Neml sûresinde müstakil bir âyettir. Aslı elif ile باسم الل şeklinde olup çok kullanılması sebebiyle elif harfı hazfedilmiştir. İsim kelimesindeki elif aslî harf değildir. Çünkü sen, tasğîr yapacağın zaman elif düşer ve sümeyy dersin. Allah: Bu isim, Kisâî nin görüşüne göre kendisi hakkında bir iştikak zikredilmesinden yücedir. Dahhâk şöyle demiştir: Allah (c.c.) ilâh diye isimlendirilmiştir; çünkü bütün mahlûkat ihtiyaçlarının karşılanması için O na yönelirler ve zorluklar karşısında O na yalvarırlar. Halîl de şöyle der: Çünkü bütün mahlûkat O na kulluk eder, boyun bükerler. Fiil sülâsi olarak, elehe-ye lehu ve elehe-ye lihu şeklinde iki şekilde de gelmektedir. Rahmân: Bütün yaratıklarını rızıklandırmak sûretiyle onlara şefkat ve merhamette bulun demektir. Öyle ki; takvâsı sebebiyle müttakînin rızkını artırmadığı gibi, günahı sebebiyle de günahkârın rızkını azaltmaz. Rahîm: Özellikle mü minlere şefkat ve merhametle muamele eden demektir. Abdurrahmân el-medenî İbn Âmir den, o da Osman b. Af-fân dan (r.a.) rivâyet ettiğine göre Hz. Osman, Resûlullah a (s.a.) Bismillâhirrahmânirrahîm in tefsirini sormuş ve Efendimiz şöyle buyurmuştur: Bâ harfi Allah ın bekasını, rahmetini, başarını ve güzelliğini ifâde eder. Sîn harfi Allah ın (yaratıkları) fânî kılmasını, mîm harfi de Allah ın mülkünü anlatır. Allah tan başka da ilah yoktur. Dolayısıyla Rahmân; iyilik sâhibi veya günahkâr tüm mahlûkatına rızık verendir. Rahîm ise özellikle mü minlere şefkat ve merhamet edendir. Denilmiştir ki; Bismillâhirrahmânirrahîm sözündeki her bir harf, Allah Teâlâ nın isimlerinden bir ismin başlangıç harfini teşkil etmektedir. Bâ harfi el-basîr isminin başlangıcı, sîn harfi es-semî isminin başlangıcı, mîm harfi el-melîk isminin anahtarı, elif harfi Allah isminin anahtarı, lâm harfi el-latîf isminin anahtarı, he harfi el-hâdî isminin anahtarı, râ harfi er-rezzâk isminin anahtarı, hâ harfi el-halîm isminin anahtarı, nûn harfi de en-nûr isminin anahtarıdır. Bütün bunlar, her bir şeyin başlangıcında Allah Teâlâ ya bir dua mahiyetindedir. 234