Faysal Soysal: Bütün filmlerimde var oluş sorgusu vardır.



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Seyfi Teoman Kısa film çekmeyi düşünmüyorum, çünkü maliyeti çok yüksek, geri dönüşü yok.

Belmin Söylemez: Bütün mesele, bir şeyi anlatmaya çalışmak ve farklı yöntemler denemek

Vural ÇAVUŞOĞLU YÖNETMEN VURAL ÇAVUŞOĞLU

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

ANTALYA ALTIN PORTAKAL'DA JÜRİ HEYECANI!

KENDİ İŞİNİZİ YAPARKEN KİMSE YANLIŞLARINIZI DÜZELTECEK CESARETE SAHİP OLAMIYOR.

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

SİNOPSİS. Fragmanın Youtube Fragmanı: Fragmanın İndirme Linki:

İLHAM VEREN KONUŞMACILAR ALEM-İ İŞ İLE HERKES BİRBİRİNİ DAHA İYİ ANLAYACAK!

Bu ödül veda için olmasın

1) İngilizce Öğrenmeyi Ders Çalışmak Olarak Görmek

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu.

Vural ÇAVUŞOĞLU YÖNETMEN

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!


Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor

EK-2: İnşaat Mühendisliği Öğrenci Anketi

Pepee den Önce Pepee den Sonra P.Ö- P.S

Patrick Raynal: Senarist, sinemanın araçlarından sadece biri

Uluslararası İzmir Film Festivali ilk kez 1990 yılında düzenlenmeye başladı. 11 kez düzenlenen Festivale 2000 yılında ara verildi.

Nicola Falcinella: Merhaba, öncelikle bu buluşmayı organize ettiğiniz ve beni davet ettiğiniz için teşekkür ediyorum. İstanbul'a ilk gelişim.

Bu maili aldığım zaman evdeydim. Sandalyemden kalkıp odanın içinde zıpladım sevinçten

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

SİNEMA YÖNETMENİ TANIM

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU

Yaz l Bas n n Gelece i

Sevgi evlerinde kalan kardeşlerimize konser düzenledik. Huzurevi ziyaretlerimiz ara sıra oluyor,gönül Köprüsü diye bir proje de yer alıyoruz.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

APPLE BİLGİSAYARI İCAT EDEN TEKNİSYEN: STEVE WOZNIAK

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Vizyon Tarihi: 12 Temmuz 2013 Yönetmen: Shawn Levy Oyuncular: Vince Vaughn, Owen Wilson, Rose Byrne, Max Minghella, Will Ferrel Yapımcı: Shawn Levy,

Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Kulübü Başkanı Metin Baykal: Halkla ilişkilerci girişken olmazsa çok şeyi kaybeder..

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi nde Tiyatro Tarihi ve Teorisi eğitimi

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Carousel'de Alışveriş AYBIKE TURAN. 54 Carousel Instyle

HAYATTA İMKÂNSIZ DİYE BİR ŞEYİN OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM


Ege: Kağıtları, plastikleri ve camları geri dönüşüm kutusuna atarız.

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Benim görevime gelince, festivalin programlama direktörüyüm. Dokuz yıldır festivalde çalışıyorum. Artistik direktör Cameron Bailey ile beraber


Conceptos aprendidos a través de experimentos con la creación de contenido de realidad virtual

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

Kıbrıs'ta öğrenci olmak

SADECE BİR ÇANKAYALI DEĞİLİM; ULTRA ÇANKAYALIYIM

BİLİŞİM SEKTÖRÜ, HİÇ TARTIŞMASIZ, KENDİNİ EN HIZLI VE EN ÇOK YENİLEYEN SEKTÖRLER ARASINDA YER ALIYOR

14. New York Türk Film Festivali

Jamie Foxx J

Türkiye sinemasının en tecrübeli ve alanında en yetkin isimlerinden

İletişim Fakültesi(İ.Ö.) Radyo-Televizyon ve Sinema Lisans 2011 Yılı Müfredatı

Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Sinema Bilim Dalı Doktora Programı:

YÖNETMEN, SENARİST, YAPIMCI DERVİŞ ZAİM İN ÖZGEÇMİŞİ

Dönem DENEME TESTİ (Mart 2009)

36. İFSAK ULUSAL KISA FİLM YARIŞMASI BAŞVURU FORMU

ÜNİVERSİTEMİZ ÖĞRENCİLERİNE ÜST DÜZEY OLANAKLAR SAĞLIYOR

manzaraadalar.com.tr

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Fotoğraf Sevdalısı Bir Doktor:

11- Tasarlayacağımız yer hakkında bilgilere nasıl ulaşabiliriz? Yanıt-11 Lütfen şartnameyi bir kez daha inceleyiniz.

Yapabileceğim en iyi iş bu. Dünyanın pek çok farklı yerinden filmleri Avustralya da yaşayanların izleyebilmesini sağlayabilmek benim tutkum.

SAYI MART-NİSAN 2004

ZONGULDAKLI GENÇ ŞAİR VE BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ DİN KÜLTÜRÜ ÖĞRETMNENLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ UFUK SİLİK ŞİİR İLE HAYATIM YENİDEN ŞEKİLLENDİ

Niğde Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu Başkanı Okan Aktaş Toplulukta Görev almak bir İletişimci olarak bana çok faydalı oluyor

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

İDİL DİZDAR, HEM OYUNCU HEM YÖNETMEN

Yüz Nakli Doktorları Birbirine Düşürdü

KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

KOPENHAG ZİRVESİ IŞIĞINDA TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ

İletişim Fakültesi Radyo - Televizyon ve Sinema Lisans 2011 Yılı Müfredatı (Radyo - Televizyon ve Sinema B)

HUNGER GAMES SERİSİNİN YARATICILARINDAN DIVERGENT UYUMSUZ 18 NİSAN DA SİNEMALARDA!

Bir dil bir insan. Daha Fazla Kişiyle Bağlantıya Geçin

İzmirli girişimcinin hazin öyküsü!

Eğitim-Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni Sayı:2 Haziran 2016

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN

Brighton Ekolü. Film d'art (yapımevi)

23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına

SiNEMA ESERi YAPIMCILARI MESLEK BiRLiGi

T.C. KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

SENEM KOBYA ile RÖPORTAJ

ÜRÜN KATEGORİSİYLE İLGİLİ:

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ

Örnek Tarot Okuması

KİŞİLİĞİNE UYGUN İŞİ BULMAK İÇİN KİŞİLİK ENVANTERİ UYGULAMASI ŞEHİR ÜNİVERSİTESİ NİSAN 2017

Transkript:

Faysal Soysal: Bütün filmlerimde var oluş sorgusu vardır. 18 Mart 2008 tarihinde Hisar Kısa Film Festivali çerçevesinde Mithat Alam Film Merkezi nin konuğu İran ve Amerika da sinema eğitimi almış ve bol ödüllü kısa filmlere imza atmış olan genç yönetmen Faysal Soysal dı. Hisar Kısa Film Festivali nde tüm kısa filmleri gösterilen Soysal la filmlerinin gösteriminden sonra keyifli bir sohbet gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Yamaç Okur un yaptığı söyleşide Faysal Soysal yurtdışındaki sinema eğitimi sistemi, çalışmaları ve gelecek projelerinden bahsetti. Kısaca hayat hikâyeni alabilir miyiz? Sinemayla ilişkin bu hikâyenin hangi noktasında başladı? F aysal Soysal: 1979, Batman doğumluyum. Liseyi Ankara da bitirdim. 1998 2000 arasında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi nde okudum. 2000 de Tıp Fakültesi ni terk ettim ve Eczacılık Fakültesi ne geçtim. 2003 te de mezun oldum. Eczacılık Fakültesi yıllarında özellikle şiir üzerine çalışmalarım devam etti. Poetika isminde bir kitabım yayınlandı o yıllarda. Şiir felsefesi üzerine hala devam eden çalışmalarım başladı. O dönemde yoğun olarak çalıştığımız şiir felsefesi derslerimiz ve grubumuz vardı. 2003 te Yapı Kredi nin desteğiyle İran Film Festivali düzenledim. Aynı zamanda o yıllarda Atatürk Kitaplığı nın film eleştirmenliğini yapıyordum. Özellikle şiirle doğrudan ilişkisi olan ya da şiiri konu edinen sanatsal filmleri göstermeyi tercih ediyor ve haz duyuyordum bundan. O yıllarda İran sinemasıyla daha yakından tanıştım. İran sinemasına hayranlıktan da

310 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2008 kaynaklanan nedenlerle bu işe pratik olarak soyunmaya karar verdim. Ardından Farsça ya olan ilgimden de dolayı İran a gittim. Tahran da Sanat Üniversitesi, Sinema ve Tiyatro Fakültesi ne kabul edildim. Yaklaşık sekiz ay dil öğreniminden sonra 2004 te de sinema eğitimime başladım. Okula başvurma ve kabul süreci nasıl oldu? F aysal Soysal: Ben Yapı Kredi ye İran Film Festivalleri yaptıktan ve İran filmleri gösterdikten sonra, Atatürk Kitaplığı nda konsolosluğun bir teklifi oldu. İstersem İran da film yapmam için yardımcı olabileceklerini söylediler. Ama İran a gittikten sonra anladım; her şey ancak kendi imkânlarınız ve çabalamanızla gerçekleşebiliyor. Müthiş bir bürokratik engel var orada. Farsça biliyor muydun gitmeden önce? Şiire olan ilgimden dolayı bir iki ay kursa gitmiştim. Ama İran da da sekiz ay kadar kursa gittim. Dili de öğrendikten sonra, gittiğime değsin diye sinema eğitimime de başlamak istedim. İlk etapta kabul edilmedim. Çünkü Eczacılık Fakültesi çıkışlıyım ve Sinema Bölümü nde okumak istiyorum. Sinema Bölümü nde paralı okuma olasılığı da var mı? Paralı da okunabiliyor. Zaten dertleri o dönemde yabancı öğrencilerden daha çok para alabilmekti. Muhammed Hatemi 1 döneminin hemen sonrasıydı. Onun döneminde sinemaya, kültürel etkinliklere, uluslararası diyaloga çok önem veriliyordu. O yüzden epey yabancı öğrenci vardı gittiğimizde. Türkiye den gidip sinema okuyan başka öğrenci var mıydı? Sinema için giden ilk bendim. Ama duyduğum kadarıyla üç bayan arkadaş bu sene aynı okula kabul edilmiş. Ama 1 Muhammed Hatemi 1997 2005 yılları arasında İran ın 5. Cumhurbaşkanlığı görevini yapmıştır.

Faysal Soysal 311 gitmek isteyenlere tavsiye etmiyorum. Çünkü şartları gerçekten zor. Nasıl bir sistem var İran da? Eğitimden söz edelim mi istersen? Master programı oldukça kaliteli bir programdı. Sanat Üniversitesi İran Devrimi nden önce kurulmuş bir üniversite. O zamanlar ismi Dramaturji Sanatları olarak geçiyor. Daha sonra Farabi 1984 te orayı alıyor ve Farabi Okulu olarak değiştiriyor. Yaklaşık olarak 1993-94 te Sanat Üniversitesi oldu adı. Tabi daha çok muhalif bir duruşu var okulun. Muhalefet Farabi ye karşı mı? Hayır. Farabi artık devlet kurumu. Sanat Üniversitesi ise muhaliflerin toparlandığı, yurt dışında devrimde kaçan hocaların geri dönmeye başladığı bir yer oldu. Los Angeles tan bir hocamız vardı: Ahmet Edesti. Kanada dan ve İngiltere den de Ekip çok iyiydi. O yüzden eğitimi çok beğendim. Sadece sistem problemliydi orada. Yoksa hocalar kendilerini çok iyi yetiştirmişler. Bu konuda yıllarca emek vermişler ve faydalı olmak istiyorlar. Yaklaşık olarak otuz öğrenci alınıyor Sinema Bölümüne. En zeki, en iyi öğrencileri alıyorlar. Burada Boğaziçi nin en yüksek puanla öğrenci alan bölümü Elektrik Mühendisliği ise İran da Sinema Bölümü. Sinemanın getirisi o kadar fazla mı İran da? Getirisi olduğundan değil de toplumun kültür ve sanat anlayışından kaynaklanan bir şey. Çünkü sinemadan mezun olmak ya da sinema öğrencisi, yönetmen olmak onlara göre çok üstün bir mertebe. Doktorlukla veya başka bir şeyle kıyaslanacak gibi değil. Eskiden beri böyle miydi yoksa İran Sinemasının gelişmesinden sonra mı böyle oldu? Tabi, İran Sinemasının gelişmesinden sonra biraz daha popülerlik kazandı. Ama öncesinde, 1960 lı yıllarda, ikinci dalga sinemasının başlangıcından itibaren ilgi vardı. Özel-

312 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2008 likle halen yaşayan, bizim okuldan mezun olan İbrahim (Ebrahim) Hatamikia, o dönemde yeni dalga hareketini başlatmış yönetmenlerden. Tabi daha çok İtalyan yeni gerçekçilik akımının etkisi söz konusu o dönemde. Ama devrim yıllarından sonra biraz da metafizik sinema öne geçmiş. Belki biraz ithal gibi gözüküyor ama iyi yer etmiş toplumda. Çünkü o toprakların ya da edebiyatın kimliğine kolaylıkla adapte olmuş, ilişki kurabilmiş, insanlar tarafında beğenilmiş bir sinema. Özellikle bunun için örnek verecek olursak, Kieslowski çok meşhur orada. Bütün senaryoları neredeyse basılmış durumda. Bunun dışında benzer tarzda yönetmenler diyebileceğimiz Tarkovsky, Sokurov, Karaganov var. Rus sinemasının etkisi de çok büyük İran da. Benim de sevdiğim bir tarz. Hollywood Sinemasına müthiş bir karşıtlığı var. Fransız Sineması bahsettiğim yönetmenler kadar popüler değil ama müthiş bir ilgi var. Peki, bu filmlere rahat ulaşılabiliyor mu? F aysal Soysal: Tabi. Orada bütün filmlere ulaşabilirsiniz. Hatta ahlaksız diye nitelendirilen filmlere; hem sanatsal, hem popüler filmlere rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Bu bir pazar sonuçta. Sinemada mı yoksa DVD olarak mı ulaşılıyor? Bu filmler hep kaçak. Zaten telif hakkı problemi var orada. Hiçbir filmin telifi olmadığı için dilediğiniz filmi kopyalayabiliyorsunuz, gösterebiliyorsunuz. Hatta 35mm olarak götürüp sansürleyebiliyorsunuz. Zaten getirdiğinizde şartları konuşabiliyorsunuz Biz kendi programımıza göre sansürleyebiliriz. diye. O yüzden çok az yabancı film geliyor sinemalara. İzlediğimiz bu dört film İran da yapılmış filmlerin mi? Evet, İran da yapılmış olanlar, hepsi de okul çalışması. En son izlediğiniz Kayıp Zaman Düşleri 35mm ve benim bitirme tezim. Yaklaşık bir yılımı aldı. Ekonomik olarak da bizi biraz sıkıntıya soktu ama memnunum gene de. Diğerleri de New York ta çektiğim filmler.

Faysal Soysal 313 Önce İran dönemi filmlerini konuşalım. Orada öğrenciler arasında ortak çalışmalar oluyor mu? Nasıl üretiyorsunuz filmleri? Mesela bir projede senarist olan diğerinde yönetmen mi oluyor? Sinema okullarında bazen sıkıntı oluyor. Çünkü yeterli miktarda kamera, kurgu sistemi olmayabiliyor. Benim dil öğrendiğim yer Kazvin Tahran a iki saatlik bir şehir, bütün şehirlerde olduğu gibi sinema üzerine bir dernek var. Oldukça aktif bir dernek bu. Onun müdürüyle daha biz okula başlamadan tanışmıştık. O da bizim okulda sanat öğrencisiydi. Bu tanışıklıktan istifade ettim ve orada filmlerimizi yaptık. Yasak Rüya yı orada çektik. Sonra İthaki yi iki üç saatte neredeyse hiç mola vermeden çektik. O yüzden bir sürü eksiklikleri var. Deneysel bir çalışma olsun istiyordum. Birçok film festivali kabul etmediyse de, Yasak Rüya yla kıyaslandığında daha az talep edildiyse de, belli açılardan istediğime ulaştığıma inanıyorum. Deneysel ve özellikle de felsefik bir çalışma yapmak istiyordum zaten. Ama tabi imkânlarla sınırlısınız. Dolayısıyla tasarladığımız gibi olmadı ama sonuçta ortaya başka bir şey çıktı. Ben senaryo yazarken de, film çekerken de şiir yazar gibi onunla doluyorum. Daha öncesinde aradığım bir şey birden bana çok çirkin gelebiliyor. Hiç aklıma gelmeyen yeni bir şey de aklıma gelebiliyor ve dekupajı 2 değiştiriyorum. Aslında şiir sinemayla konu ve çağrışımlar açısından benzerlikler taşıyor. Zaten senin dört filminin de ortak özelliği üst metinlerin şiirsel olması. Bu metinler de sana mı ait? Yasak Rüya da diyalog yoktu zaten. Özellikle Kubric i çok sevdiğim için, biraz da Otomatik Portakal a (A Clockwork Orange, Stanley Kubric, 1971) olan özel ilgim yüzünden esinlenmeler vardı. Tabi biraz Otomatik Portakal a itiraz ve bir özeleştiri de taşıyor aslında. Filmin sonunda verdiğim sözle, özellikle dumanlarla ilgili olarak Hz İbrahim e gönderme yaptım. Benim filmimde Kubric in toplumun baskısı 2 Decoupage, kurgunun ön aşaması.

314 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2008 ve etkilemesi sonucu suça mecbur kalan Alex gibi biri yok. Öyle bir toplumsal olay da söz konusu değil. Bir adam rüyasında bir kaza geçiriyor ve uyandığında suçlu hale düşüyor falan. Bilim kurgu diyemeyeceğimiz ama gelecekte olabilecek şeylerle ilgili. Polisler ya da istihbarat, insanların rüyalarına bile müdahale edebilir gelecekte. Ama bunlar suçu engellemek için yeterli olmayacaktır asla. Suç biraz da insanın doğasında olan bir şey. Aslında suçlu demek istemiyorum, bir anlamda kurban onlar. İthaki ise tamamıyla Odysseus un 3 memleketi. Konstantinos Kavafis in Ithaca 4 şiirinden esinlendim bu filmde. Öteki olma durumu var. Felsefeyle bağlantılı bulduğum bir şey. Bu tip bir ötekileşmeyle ilgili de benzer metinlerim, şiirlerim vardı. Filmi çekerken istediğimiz diyaloglar çıkmayınca, bir daha da o şehre gidip yeniden diyalog kaydetmek hiç içimden gelmedi. Ondan dolayı dublaj yapmaya karar verdik. Zaten diyaloglar genellikle bir karakter konuştuğunda, diğer karakter gösterilecek şekilde planlanmıştı. Hatta eğer lens uygun olsaydı, konuşan kişi flu diğeri odakta olacaktı. Bunların hiç birini yapamadık. Genelde ilk dönem filmlerinde ses sanki sonradan eklenmiş gibi. F aysal Soysal: Evet, uzun zaman birkaç arkadaşla bunu yaptık. Profesyonel değildik ve genelde kullandığımız sesleri kullandık. Ses kurgusunu bilmiyorduk. Ses kurgusunu ilk defa Annem Olduğum Gün de uyguladım. Orada da sesle ilgili bir problem olunca filme yazık oldu. Sesi tamamen sonradan mı eklediniz? Orjinal seslerimiz de vardı içinde. Müzikler ve bazı efektleri sonradan ekledik. Örneğin silah sesi, sonradan eklendi. O filmde özellikle Mehmet Uzun un Destane Egîdekî (Bir Yiğidin Destanı) adlı eserini çok kullandık. 3 Homeros un Odysseia Destanı nın kahramanı; Troya Savaşı nın kazanılmasını sağlayan İthaka Kralı. 4 1863 1933 yılları arasında yaşamış ünlü Yunan şair.

Faysal Soysal 315 O dönem çalışmaların arasında en öne çıkan çalışma, bitirme tezin Kayıp Zaman Düşleri. Uzun bir ön hazırlık dönemi olmuş. Nasıl bir ön çalışma yaptın? İlk olarak bunu tek planlı bir film olarak düşünmüştüm. Senaryosunu da öyle yazmıştım. Ardından biraz üzerinde çalıştım ve bitirme tezi olarak hazırladım. Bir arkadaş bir stüdyoyu önerdi özellikle. 35mm çekersen laboratuar masrafları benden dedi. Öyle deyince şaşırdım. Sonra diğer masrafları da göze aldık, karar verdik ve yola koyulduk. Kamerayı nasıl buldun? Devlet kamerasını kullandık, otuz yıllık kamera. On dört kutu Kodak film aldık. On iki kutuda bitirdim ben. Bitmesin diye çok hassas davrandım. Hatta son kutuyla da arkadaşlar kısa film yaptılar. Çok güzel bir şey çıktı ortaya. Kameramanım benim okuldan bir arkadaşımdı. Sağolsun filmin başından sonuna özellikle mekân bulma konusunda sürekli yanımda oldu. Zaten mekân aramamız yaklaşık üç dört ay sürdü. Çünkü Akdeniz kültürünü çağrıştırabilecek balkonlu bir ev arıyorduk. Hazar Denizi nin kenarına kadar gittim. Ama İran da balkonlu ev bulmak mümkün değil. Tahran Büyükelçisi kendi evini önerdi; başka yer de buldu sağolsun. Ama oralarda da çekmek mümkün olmadı. Ya tarihi mekân çıkıyordu, ya da ev sahibi müsaade etmiyordu. En son, Tahran Üniversitesi nde yıkılacak bir ev bulduk. Mekâna göre bazı planlar değişti, eksildiler. Ama hikâye çok iyi çıktı sonuçta. Mekâna epey vakit ayırmışsın o zaman. Tabi, bizim bütün vaktimiz neredeyse sahneyi hazırlamaya gitti. Programcımız, sahne sekreterim, ben bazen gecelere kadar seti boyadık. Nasıl bir atmosfer istediğimi anlattım sahne tasarımcıma. Kameramanımla renkler üzerine konuştuk. Birçok kişi Ayna filmine çok benziyor dedi. Işık imkânımız yoktu. Zaten yazın çektik. Sahne tasarımcımla birçok resmi inceledik; Michelangelo nun kadavralarla yaptığı çalışmaları o buldu.

316 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2008 Kayıp Zaman Düşleri ne kadar olan çalışmaların daha sınırlı kaldı sanırım ama Kayıp Zaman Düşleri yurt dışında da kendini duyurdu. F aysal Soysal: Evet, diğerleri daha amatördü. Bu profesyonel olmasına rağmen yine de yurtdışıyla ve Türkiye ile doğrudan bir ilişki kurmadı. Türkiye de Marmara Üniversitesi Film Festivali nde En İyi Görüntü Yönetmenliği ve En İyi Film ödülünü aldı. Tahran Film Festivali nde Onur Ödülü kazandı. İran da ne kadar kaldın? 2003 Kasım ayında gittim İran a. 2007 Şubat ında tezimi savundum 2007 Mart ta döndüm... Tezimin teorik kısmında da Nuri Bilge Ceylan sinemasıyla Kiarostami sinemasını karşılaştırdım. Sinema dilini oradaki şartlar ne kadar etkiledi? Çok etkiledi. Özellikle kurgucum Farshad Nekoomanesh aynı zamanda sürrealist bir ressam. Sinema bilgisi de çok iyi. Modern şiirle de çok ilgili olduğu için onunla iyi bir diyalogumuz olurdu. Bazen sabaha kadar sohbet ederdik. Türkiye doğumlu olmana rağmen yaptığın filmler hep yurt dışında. Türkiye seni beslemiyor mu film anlamında? Besliyor. 2007 Mart ta Türkiye ye geldim. Sonra festivallerden ödüller alınca New York Film Akademisi nden bir teklif aldım ve gittim. Üç dört ay kaldım. Arada da bir projem ve programlar vardı. Onlara katıldım. Dolayısıyla Aralık ta yeni geldim. Diğer filmlerin hepsini zaten bu dönemde çektim. Oldukça verimli bir üç ay olmuş anlaşılan. Verimli diyebiliriz, hızlı bir üç ay olmuş. Sadece kıyaslama açısından bakılırsa üç buçuk yılda biz İran da dört film yaptık. Tabi yeni başlıyoruz sinemaya, teknik olarak da zayıfız. New York Film Akademisi nde hocalar bizim kadar bilgili değildi. Teknik olarak iyi olabilirler. Programcılıkları çok iyi. Zamanı ve ekonomiyi çok iyi değerlendiriyorlar. En ekonomik şekilde film nasıl yapılır, bunu iyi öğrenmişler.

Faysal Soysal 317 Kamera verip, Üç saatte film yap, gel. diyorlar. Örneğin İstanbul filmini izlediniz. Yaklaşık elli altmış yıllık bir kamerayla çektik. 16mm ydi. Bir deliği vardı ve bir vidası yoktu. Ama kamerada delik olması farklı bir ortam yaratmış filmde. Zaten rüyayı çekmek istiyorduk. Tabi sonradan itiraz ettim. Olamaz, dediler kameralarımız iyidir. Çıkardım negatifi gösterdim. Sonra kameraya baktılar ve kusura bakmayın dediler. Amerika da nasıl bir sistem var? Yine bir ekip mi kuruluyor? Orada maalesef, bir sınıf oluşturuluyor. Uluslararası bir sınıf olduğu için her ülkeden insan vardı. Mecburen onlarla çalışmak zorundasınız. Maalesef öğrencilerin çoğu sinemaya yeni heves etmiş insanlardı. Amerikan sistemini belki biliyorsunuzdur, pohpohlama, teşvik çok fazladır. Sen yaparsın., İyi yönetmensin., Süper bir film yaptın. falan filan İran daysa bunun tersi vardı. Bir tane film yaptın diye insanların gözünde bir şey olmuyorsun. Mühim olan orada yeni bir şey yapmak. Ama İran da da sistem oluşturmak çok güç. Ekiple bir haftada değil bir iki ayda bazen bir kısa filmi toparlayamayabiliyorsunuz. Çünkü insanlar verdikleri sözü tutmayabiliyorlar. Çok rahatlar o konuda. Onları toparlayıp iş yapmak bazen güç olabiliyor. Yönetmenlik idarecilik de istiyor. Müthiş bir ikna kabiliyetiniz olması lazım. İyi bir şey yaptığınıza, onların da bundan bir nema kapacaklarına, manevi anlamda da bir haz alacaklarına ekibi inandırmanız lazım. Tabi bu biraz da dostlukla oluşan bir şey. Peki, bundan sonrası için, sinemada nasıl devam etmeyi düşünüyorsun? Kısa filme devam etmek mi, yoksa uzun metraja doğru bir adım mı atmayı planlıyorsun? Amerika sürecimin başlangıcında Süt filminde asistanlık almıştım Semih Kaplanoğlu ndan. Değerlendiremedim, ona üzüldüm. Kendimi teknik olarak iyi hissettim. Türkiye de şimdiye kadar yapılan filmlerden daha iyi film yapabileceğime inanıyorum. Ama benim yapacaklarımın onlar kadar getirisi olur mu, o tartışılır. Çünkü benim arzuladığım şiir

318 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2008 merkezli bir film. Türkiye de maalesef belki de en büyük sanatı şiir olan bu memlekette, şiir sevilmez duruma düşmüş. Aslında şiirin uzağına düşen, kendisinin de uzağındadır. Hangi memlekette olursa olsun. Türk Sinemasında son on yılda çok kuvvetli temsilciler oluştu. Semih Kaplanoğlu, Reha Erdem, Nuri Bilge Ceylan, daha önceki dönemden Erden Kıral, Ömer Kavur Yani bir gelenek de var aslında. F aysal Soysal: Olmaması zaten mümkün değil. Fransız sinemasını etkileyen, yönlendiren bir çok yönetmen modern şiirden müthiş etkilenmişler ve şairler aslında. Ama artık kelime bulamıyorlar ya da kelimeleri kalmamış. Bunu ancak gözleriyle gördükleri şeylerle bir araya getirebiliyorlar. Vsevolod Pudovkin de kendi sinema anlayışını anlatırken tamamıyla şiir örneğini verir. Bizim planlarımız birer kelimedir. Bunların kenarında boşluklar olur; bazı esneme payları ve renkleri, kokuları vardır. Kelime gibi planları bir araya getiren kişi, bunlar daha çok montaj temelli bir sinema olduğu için kurgucudur. Ortaya yeni bir şey çıkarır. Başka biri gelirse aynı kelimelerden başka bir şey çıkarır. Yönetmenin rengini verdiği bir sanat sinema. Neredeyse tüm filmlerinde baştan sona müzik var. Müziği filmlerinde dramatik bir öğe olarak kullanıyorsun. Bazı filmlerinde diyalog olmaksızın tamamen müzikten oluşuyor. Bu bilinçli bir seçim, değil mi? Benim sinemam mimari bir sinema değil. Müziği dramatik bir öğe olarak kullanıp kullanmadığım biraz tartışmalı o yüzden. Müzik temeldir benim için. Fazla müzik kullanmak istemiyordum ama bir yer müzik istiyor hissine kapıldığım vakit kullanıyorum. Müzik aynı zamanda çok şiirseldir. Ritim verir aslında bir filme. Sadece son filmimde diyalog var. Çünkü susan insanlar daha çok hoşuma gidiyor. Kayıp Zaman Düşleri nde ya da Annem Olduğum Gün de müzik üzerine çok düşündüm. İthaki başlı başına deneysel olduğu için müziği kafamıza göre kullandık. Saat Kaç ta çok az kullanılmış olabilir ama filme ritmini veriyor, özellikle sonlara doğru. Kayıp Zaman Düşleri nde yaklaşık

Faysal Soysal 319 iki üç aylık bir çalışma oldu. O film biraz tanrısal ve farklı bir atmosferi var. Klasik müziği hiç sevmem ama o filme Bach ya da Barok tarzı güçlü bir müzik daha iyi olabilirdi. Bunu İran da yapabilecek belki bir iki insan vardı ama onlar da kısa filme müzik yapamazlardı. Yapsalar da bütçesi bizi aşardı. Bir arkadaşın denemesi de hoşuma gitmediği için müziği kendim seçtim. Zaten bütün filmlerin müziklerini kendim seçiyorum. Aslında müziklerin ötesinde, kurguların birçoğunda benzer isimler var, değil mi? Saat Kaç ın kurgusunda var, Kayıp Zaman Düşleri nde zaten storyboard çizdiğimiz için hiç o kurgu çizgisini hiç aşmadım ama Farshad ın (Nekoomanesh) müthiş ritim hissi var orada. Hatta bazı yerlerde bana planları uzun tutmadım diye kızdı bile. Benim teorik tez danışmanımın kurgu gereği kesmemi istediği yerler vardı. Sonra ben de danışmanıma eleştirileri aktardım. İstersen bir de öyle deneyelim. dedi. Yaptı ve hakikaten filmin ritmi daha iyi hale geldi. Kurgu konusunda ona çok güveniyorum. Bence İran da onun gibi çok az kurgucu bulunur. Buraya gelecek ve beraber çalışacağız. Son olarak, önce Tahran, sonra da New York taydın. İki ülkede de belli bir çevren olmuştur. Dolayısıyla ortaklaşa ekipler kurmak mümkün olabilir. İran da gelişmiş bir sektör var çünkü. Bundan sonraki projelerinde sinema tarzları birbirinden bu kadar farklı yerleri birleştirecek bir şeyler yapmayı düşünüyor musun? Evet çok çevrem oldu. İran da bu işi yapan profesyonel insanlar var. Doğrusu Amerika ya gitmeden önce epey ümitsizliğe kapılmıştım Türkiye ortamından dolayı. Çünkü müthiş bir fiyaskoyla karşılaşacağımı ve festivallerde de anlayacak insanların çok az olacağını tahmin ediyordum. Bizde jüri maalesef medya. Film eleştirmenlerimizin çoğu akademi ya da sinemadan gelen insanlar değil. Çoğunun görüşlerini beğenmiyorum. Seçici kurullar ya da organizasyon olarak Türkiye deki festivalleri zayıf buluyorum. Yurt dışında da pek fazla ilgi gösterilmeyebilirdi filme. O

320 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2008 yüzden karamsardım. Ama New York ta film gösterildikten sonra müthiş bir ilgi vardı. 35mm olarak gösterdik orada, iki yerde. İlgilenen çok insan varmış. Elimde hazır iki bölümlük bir senaryo var. Belki onu bitirip yine şiirsel bir formda çekeceğim. Konsept yine rüya ve zaman olacak büyük ihtimalle. Ve yine bir var oluş sorgusu Bütün filmlerimde var oluş sorgusu vardır. Çünkü problemli olan insan zaten. Aynı tarzda devam edeceğim ya da başka bir deyişle o tarz olursa ben film yapmaktan haz duyacağım. Faysal Soysal Kimdir? 1979 doğumlu olan Faysal Soysal Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ni yarı bıraktıktan sonra 2003 Eczacılık Fakültesi nden mezun oldu. 2001 de Düşe Yağmalanan Hayal Kuyusu adlı şiir kitabı basıldı. Bunun yanı sıra çeşitli edebiyat ve sinema dergilerinde şiirleri, modern şiir ve İran Sineması üzerine makaleleri yayınlandı. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi nde Yeni Türk Edebiyatı bölümünde ve Tahran Sanat üniversitesi nde Sinema bölümünde 2003 2006 yılları arasında yüksek lisans yaptı. Ardından bir dönemliğine New York Film Akademisi nde uluslararası bir grupla kısa filmler yapan Faysal, şu an çalışmalarına İstanbul'da devam etmektedir. Başlıca Filmleri What time it is (2008) Mizan-sen (2008) Dreams of Lost Time (2007) The Day I Became My Mother (2006) Ithaka (2005) Forbidden Dream (2005)