DAVRANIŞ VE KORUMA YAN YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN SÖZLEŞME DIŞI ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE ETKİSİ

Benzer belgeler
İlgili Kanun / Madde 818 S.BK /125 İŞ KAZASI ZAMAN AŞIMININ BAŞLANGICININ MALULİYET ORANIN KESİN OLARAK TESPİT EDİLDİĞİ TARİH OLDUĞU

Trabzon üçüncü noteri olan davalı ise, süresinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur.

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2014/3-686 K. 2016/18 T

DAVACI : Nesrin Orhan Şahin vekilleri Av.Serap Yerlikaya ve Av.İlter Yılmaz

EŞLER ARASINDA MAL REJİMİNİN TASFİYESİ DAVASI ( Zamanaşımı Def`i Yönünden ) ZAMANAŞIMI DEF`İNİN İLERİ SÜRÜLMESİ ŞEKİL VE SÜRESİ

EVLİLİK BİRLİĞİ DEVAM EDERKEN EŞLERİN GENEL HÜKÜMLER ÇERÇEVESİNDE AÇTIĞI MANEVİ TAZMİNAT DAVASI. Av. Nur Işın KÖROĞLU ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

AVUKAT YASİN GİRGİN

T.C. YARGITAY. Hukuk Genel Kurulu. Karar Tarihi: YARGITAY KARARI. Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 1 / 5 YARGITAY KARARI

İCRA İNKAR TAZMİNATI LİKİT ALACAK KAVRAMI MAL İADESİ YIPRANMA PAYI

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ S. BK/100

İlgili Kanun / Madde 5521 S. İşMK. /1

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2013/ K. 2015/1159 T

(4721 S. K. m. 28) (6100 S. K. m. 30, 50, 55, 114, 124, Geç. m. 3) (1086 S. K. m. 41) (14. HD T. 2012/9222 E. 2012/10360 K.

İŞ KAZASINA MARUZ KALAN İŞÇİ ( Maluliyet Oranı %0 Olsa Dahi Kusur Durumu Saptanarak Sonuca Göre Manevi Tazminata Karar Verilebileceği )

İlgili Kanun / Madde 2821 S. SK/45

İlgili Kanun / Madde 818 S.BK/ S.İşK/78. T.C YARGITAY Hukuk Genel Kurulu. Esas No. 2008/21-53 Karar No. 2008/107 Tarihi:

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş. K/8

TRAFİK KAZASINDAN DOĞAN TAZMİNAT TALEPLERİNDE ZAMANAŞIMI

İlgili Kanun / Madde 818.S.BK/161

İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE. Stj. Av. Belce BARIŞ ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

* TAZMİNATIN YABANCI PARANIN FİİLİ ÖDEME GÜNÜNDEKİ KUR ÜZERİNDEN TAHSİLİNE KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ

İlgili Kanun / Madde 506 S.SSK. /80

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21

MÜFETTİŞİN ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL ETMESİ NEDENİYLE TAZMİNAT

GÜNÜN YARGITAY KARARI: ALIŞVERİŞ YAPILIRKEN OLUŞAN ZARAR TÜKETİCİ MAHKEMESİ

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

İlgili Kanun / Madde 5510 S.SGK/35

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK. /Geç. 3.

ZAMANAŞIMI SÜRESİ GEÇTİKTEN SONRA DİSİPLİN CEZASI VERİLMESİ

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2013/ K. 2015/1727 T

T Ü R M O B TÜRKİYE SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODALARI BİRLİĞİ SİRKÜLER RAPOR MEVZUAT

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire. Anahtar Kelimeler: Abonelik Sözleşmesi, Gecikme Faizi, Tahsil Edilince Beyanname Verilmesi

KAMULAŞTIRMASIZ EL ATILAN TAŞINMAZ BEDELİNİN TAHSİLİ OBJEKTİF DEĞER ARTIŞ ORANI VEKALET ÜCRETİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/18-21

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/2, 18-21

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Esas Numarası: 2015/ Karar Numarası: 2016/769 Karar Tarihi:

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş. K/18-21

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /88

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /32,46

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Anahtar Kelimeler : Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşen mahkeme kararı, özel tüketim

HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU NUN 10. MADDESİ UYARINCA SÖZLEŞMENİN İFA YERİNİN TESPİTİ

İŞ GÜVENCESİ İŞVEREN VEKİLİ SIFATI

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

Yargıtay 13, Hukuk Dairesinden:

Evli Olduğunu Bildiği Bir Kimse ile Evlilik Dışı Birliktelik Yaşayan Kişi Haksız Fiil Hükümleri Kapsamında Diğer Eşin Uğradığı Zarardan Sorumludur

DANIŞTAYIN SÜRESİNDE AÇILMAYAN DAVAYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI

YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ T E. 2001/4012 K. 2001/8028 MANEVİ TAZMİNAT - YANSIMA ZARAR

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ 2 ALT İŞVEREN MUVAZAA

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR NURAN CEYLAN ÖZBUDAK BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/2890)

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK /41

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /54,57 T.C YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2014/15897 Karar No. 2015/6846 Tarihi:

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/8

KIDEM ZAMMI ÜCRETE UYGULANAN AYRI ZAMDIR ÖNCE KIDEM ZAMMI UYGULANIR DAHA SONRA TOPLU SÖZLEŞMEDEKİ NISBİ ZAM UYGULANIR Y A R G I T A Y İ L A M I

İlgili Kanun / Madde 5510 SGK/19

İlgili Kanun / Madde 5510 S.SGK/96

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /9

İlgili Kanun / Madde 6100 S.HMK. /176

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BÜLENT UĞURLU VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/13364)

EMLAK VERGİSİNDEN MUAF OLAN TAŞINMAZLA İLGİLİ DÜZENLENEN ÖDEME EMRİNE İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZMA KARARI

DAVACILARIN VARLIKLI OLMALARI DESTEK TAZMİNATI İSTEMELERİNE ENGEL DEĞİLDİR.

Uzun Sok. Kolotoğlu İşhanı Kat: 3 No:75 - TRABZON Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davalı) : Karayolları Genel Müdürlüğü - ANKARA

İlgili Kanun / Madde 506.S.SSK/Ek-47

3- ÖLÜM VE YARALANMALARDA ZAMANAŞIMI SÜRELERİ

İlgili Kanun / Madde 4847 S. İşK/22

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /26, 53 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2015/11497 Karar No. 2015/15217 Tarihi:

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2009/12-563, K. 2009/600, T

8. Daire 2010/7065 E., 2013/1488 K. "İçtihat Metni"

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /2

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

"Tüketici Aleyhine Başlatılacak İcra Takibinde Parasal Sınır" "Tüketici Aleynine Ba~latllacak icra Takibinde Parasal ~ınırn

SİLME TUŞUNU KULLANMADAN VE EKRANA BAKARAK YAZMA PDF

ONÜÇÜNCÜ DAİRE USUL KARARLARI. Anahtar Kelimeler : Dava Açma Süresi, Yazılı Bildirim, Başvuru Mercii ve Süresi, Hak Arama Hürriyeti

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21,25

Savunmanın Genişletilmesi ve Değiştirilmesi Yasağı Kapsamında Zamanaşımı Def inin İncelenmesi. Stj. Av. Müge BOSTAN ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

T.C. D A N I Ş T A Y Üçüncü Daire Esas No : 2010/5785. Karar No : 2012/3582

İstihkak prosedürü sonunda, üçüncü kişinin bu hakkı kabul edilir, lehine sonuçlanırsa, o mal üzerindeki haciz kalkar veya mal o hakla birlikte

KEFALET SÖZLEŞMESİNDE GEÇERLİLİK ŞARTLARI. Av. Mustafa Özgür KIRDAR ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

İlgili Kanun / Madde 5510 S.SGK. /4,13

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/18-21

VERGİ SORUMLUSUNUN İDARİ DAVA AÇMA HAKKININ BULUNDUĞUNA İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZULMASINA İLİŞKİN KARAR YAYIMLANDI

DANIŞTAYIN HAKSIZ ÇIKMA ZAMMIYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI

İlgili Kanun / Madde 3201 YHBK/3

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STK/25

TANIĞIN AKRABA OLMASI TANIK BEYANINI DEĞERSİZ KILMAZ

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İŞK. /8

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

İlgili Kanun / Madde 6098 S. TBK/396

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/32

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire Esas No : 2010/8630 Karar No : 2013/4481 Anahtar Kelimeler : Haciz, Ödeme Emri, (BS) Formu Özeti : sayılı

T.C. DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU E. 2011/76 K. 2014/1397 T

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21

İş Kazası Nedeniyle Tazminat Davalarında Islah, Zamanaşımı, Maluliyetin Değişimi

İlgili Kanun / Madde 5510 S.SGK/21 RÜCÜ HAKKI HALEFİYET

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/2, S. TSK/25

Sirküler Rapor /108-1

Transkript:

DAVRANIŞ VE KORUMA YAN YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN SÖZLEŞME DIŞI ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE ETKİSİ Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1992/13-213, K:1992/315 T: 6.5.1992 (Tüpgaz Kararı) Av. Mert ÇUBUKTAR ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA 01.02.2017 mert@eryigithukuk.com

Borç ilişkilerinde, borcunun konusuna edim adı verilir. Başka bir deyişle, edim, borçlunun yerine getirmekle yükümlü olduğu davranıştır. Bu davranış, verme, yapma veya yapmama şeklinde ortaya çıkar. Borçlunun edim yükümlülükleri asli edim yükümlülükleri ve tali edim yükümlülükleri olarak sınıflandırılabilir. Borç ilişkisi doğarken, borçlunun asıl yerine getirmekle yükümlü olduğu asli edim yükümlülüğüdür. Başka bir deyişle borç ilişkisinin türünü belirleyen asıl edim, taraflar arasındaki sözleşmenin objektif esaslı unsurudur. Tali edim yükümlülüğü ise, sözleşmenin objektif esaslı unsuru niteliğinde olmayan, taraflarca birincil edim yükümlülüğünün ifasını kolaylaştırmak amacıyla kararlaştırılan ya da bu amaçla kanundan doğan veya dürüstlük kuralından kaynaklanan, edim yükümlülükleridir. Örneğin bir satış sözleşmesinde, satılan eşyanın teslimi ve satış bedelinin teslimi asli edim, satılan eşyanın montajı ya da ambalajlanması ise tali edim yükümlülüğüdür. Davranış ve Koruma Yükümleri Yukarıdaki sınıflandırmanın dışında kalan davranış ve koruma yükümleri ise, muhafaza ve koruma, bildirme ve bilgi verme gibi asli edim yükümlülüğünün ifasına hizmet eden ya da onu koruyucu davranış yükümlülükleridir. Örneğin, bir restoranda yemek yanında düzgün ve sağlıklı bir servis sunma borcu; ya da teslim edilen elektronik eşyanın yanında ilgili bilgileri, belgeleri verme borcu yan yükümdür. Davranış ve koruma yükümleri, hizmetinde oldukları yükümlülüklerden bağımsızdırlar. Bu anlamda, örneğin tamirat için çağrılan tesisatçının birincil yükümlülüğü musluğu tamir etmektir. Ancak tesisatçının bu tamirat yapılırken, söz gelişi lavaboyu kırmaktan ya da alacaklıya ve evde birlikte yaşayan kimselere şahsen zarar vermekten kaçınma yükümlülüğü de vardır. Tesisatçı tarafından tamirat yapılmış ve fakat lavabo kırılmış ise, asıl borç ifa edilmiş ve fakat yan yüküme aykırı düşülmüş olacaktır. Yan yükümün ifa edilmesi dava ve takip yoluyla talep edilemez; ancak bu yüküme aykırı davranış halinde borçluya karşı tazminat isteminde bulunmak mümkündür. 1 Kısaca ifade etmek gerekirse asli ve tali edim yükümlülükleri sözleşmede karşı tarafın ifa menfaatine hizmet ederken, davranış ve koruma yükümlülükleri ise koruma menfaatine hizmet eder. 2 Koruma menfaati alıcının tüm mal ve şahıs varlığı değerlerinden oluşan menfaatlerin bütününü ifade eder. Bu aşamaya kadar, hukuki ilişkideki yükümlülükler ve bu yükümlülüklerin şartları incelendi. Şimdi ise esas konumuz olan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu nun 1992/13-213 esas, 1992/315 karar sayılı 6.5.1992 tarihli, Tüpgaz Kararı diye bilinen kararı incelenecektir. İşbu karar, verildiği tarihten itibaren hukukumuza davranış yükümlülüklerinin sözleşme dışı kişilere de tezahür etmesinin yolunu açmış ve 1 Ozanoğlu, H.S. Borçlar Hukuku Genel Hükümler Dersleri Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi-2012 2 Eren, F., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C: I, Ankara-1991, s. 46

hukukumuzda sözleşme dışı sorumluluğun alanını oldukça genişleterek öncü bir karar olmuştur. Aşağıda tam metni verilen karara konu olay kısaca şu şekildedir. Davalı tüp bayisi satıcının sattığı tüpün arızalı olması ve gaz kaçırması nedeniyle patladığı ve bu patlama nedeniyle, tüpü satın alan kişinin komşusu olan davacı arasında görülen tazminat davasının, o dönemki 5 yıllık ceza zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığından, zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Yerel mahkeme kararı özel dairece, hukuki olayın satım ilişkisine dayanması sebebiyle 10 yıllık zamanaşımının uygulanması gerektiğinden, bozulmuştur. Yerel Mahkeme satım sözleşmesinin davacı ile davalı arasında kurulmadığından bahisle önceki kararında direnmesi üzerine dosya Hukuk Genel Kurulu na gelmiştir. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1992/13-213 K. 1992/315 T. 6.5.1992 TÜPGAZ PATLAMASI ( Akdi İlişki - Tazminat Sorumluluğu ) TAZMİNAT ( Bayinin Sattığı Tüpgazın Patlaması ) ZAMANAŞIMI ( 3. Şahsı Koruyucu Borç İlişkisi-Tüpgaz Patlaması Sonuca Tazminat Talebinde) SÜRE ( 3. Şahsı Koruyucu Borç İlişkisi-Tüpgaz Patlaması Sonuca Tazminat Talebinde ) SATIM AKDİ ( Bayinin Sattığı Tüpgazın Patlaması ) AKDİ İLİŞKİ ( Bayinin Sattığı Tüpgazın Patlaması ) 818/m.125 ÖZET : Davacıya satılan tüpün patlaması sonucu uğranılan maddi ve manevi zararın giderilmesi istenmiştir. Dava konusu uyuşmazlıkta, satıcı ( tüp bayii )nin satım akdinde üçüncü kişi konumunda bulunan davacıya karşı akitten doğan hiç bir asli edim borcu mevcut olmamakla beraber burada, borçlunun bizzat alacaklıya karşı göstermek zorunda olduğu koruma yükümünün, alacaklıya yakından bağlı olan ya da edime olan yakınlığı nedeniyle koruma alanı altında bulunan kişilere de teşmil edilmesi gerekir. Bir başka ifadeyle burada, Kanun ( MK. m. 2 ) gereğince borçlu ile alacaklı arasında olduğu kadar, borçlu ile üçüncü kişi durumunda olan davacı arasında da, hiç bir edim yükümlülüğü ihtiva etmeyen ve fakat koruma yükümlülüğüne dayanan üçüncü şahsı koruyucu etkili bir borç ilişkisi olmuştur. Dolayısıyla da davacının akde aykırılık hükümlerine göre tazminat talebinde bulunması yerindedir ve uyuşmazlığa on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki "maddi ve manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Zonguldak İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi )nce ilk davanın kabulüne ve ek davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 19.7.1990 gün ve 36-405 sayılı kararın incelenmesi ek dava yönünden davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onüçüncü Hukuk Dairesi'nin 28.2.1991 gün ve 7974-2203 sayılı ilamıyla; (... Taraflar arasındaki tüp alım satımı konusunda bir hukuki ilişkinin bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Tüp bayisi olan davalı tarafından davacıya satılan tüpün patlaması sonucu uğranılan maddi ve manevi zararın giderilmesi istenmiştir. Yanlar arasında satım ilişkisi bulunduğu için BK.nun 125. maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımının uygulanması gerekir. Davanın açıldığı tarihe göre bu süre geçmemiştir. Olayda haksız fiil

zamanaşımı hükümleri uygulanamaz. Bu nedenle mahkemenin ek davayı zamanaşımı yönünden reddetmesi usul ve yasaya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz eden: Davacı vekili. KARAR : Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava konusu olayda,... tüpü satıcısı olan davalının, sattığı tüpün arızalı olması ve gaz kaçırması nedeniyle patlaması sonucu yaralanan davacının açtığı ek maddi ve manevi tazminat davasının, olayın meydana geldiği 16.4.1981 tarihinden itibaren 5 yıllık ceza zamanaşımı süresi geçtikten sonra, 1.12.1987 tarihinde açıldığından dolayı zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, davacının temyizi üzerine Özel Dairece; taraflar arasında satım ilişkisi bulunduğu için BK.nun 125. maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımının uygulanması gerektiğinden dolayı mahkemenin kararı bozulmuş; mahkemece, taraflar arasında hiç bir akdi ilişki bulunmadığından bahisle önceki kararda direnilmiştir. Yerel mahkeme ile ilgili Yargıtay Dairesi arasındaki uyuşmazlık, maddi olayın hukuki nitelendirmesinden kaynaklanmaktadır. Gerçekten de yerel mahkeme taraflar arasındaki ilişkinin haksız fiil mahiyetinde olduğunu belirttikten sonra olayda haksız fiile ilişkin zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğine karar vermiştir. Kararına gerekçe olarak da, davanın tarafları arasında herhangi bir akdi ilişkinin ( satım akdinin ) mevcut olmadığını göstermiştir. İlgili Yargıtay Yüksek Dairesi ise, bir gerekçe göstermemekle beraber, taraflar arasında satım akdi olduğunu ifade ederek davada, akde ilişkin on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğini belirtmiştir. Burada, öncelikle şu hususun belirtilmesi gerekir: Uyuşmazlıkla davacı durumunda olan kişi asıl hukuki ilişkide ( tüpgaz alımına ilişkin satım akdinde ) alıcı sıfatını taşımamakta ve somut olaydaki hukuki nitelendirme bakımından üçüncü kişi konumunda bulunmaktadır. O halde burada, şu sorunun cevaplandırılması gerekir: Bir hukuki ilişkide üçüncü kişi konumunda bulunan kimseler üzerinde borç ilişkisi ne şekilde etkili olabilir? Başka bir ifadeyle, borçlunun edim borcuna yada koruma yükümlülüğüne aykırı davranması sonucunda zarar giren üçüncü kişiler, "haksız fiil" hükümlerine göre değil de, doğrudan doğruya "akde aykırılık" hükümlerine dayanarak tazminat talep edebilirler mi? Bilindiği gibi, akit ilişkisinden doğan yükümler, sadece asli ve yan edim yükümleriyle asli edime yardımcı olan ve asli edimin tam ve doğru bir şekilde yerine getirilmesine hizmet eden yan yükümlerden ibaret değildir. Modern hukuk literatürü, söz konusu yükümler dışında ifa menfaatiyle ilişkisi olmayan ve fakat en az ifade menfaati kadar önemli ve onun yanında ikinci bir menfaati koruma ve tesbit gereğini duymuştur. İfa menfaati yanında yer alan bu diğer menfaat "koruma menfaati"dir ( Eren, F., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C: I, Ankara-1991, s. 46; Akünal, T., Sorumluluk Hukukunda Sözleşmenin Nisbiliği Prensibinin Aşılması, YD., C: 14, Sayı: 3, Temmuz-1988, s. 225 ). Korunma menfaati, alacaklının mal ve şahıs varlığı değerlerinden oluşan menfaatlerin bütününü ifade eder. Bu itibarla koruma yükümleri, borç ilişkisinden doğan edim yükümleri ve bağımlı yan yükümlerin yanında yer alan ve fakat onlardan bağımsız bir kavramdır. Koruma yükümleri akid kurulmadan önce ve akdin müzakereleri safhasında mevcut olduğu gibi, edimin ifası sırasında da mevcuttur. Dolayısıyla ve yükümlerin hukuki dayanağı taraf iradeleri değil, kanundur ( Canaris, Ansprüche wegen "positiver Vertragverletzung" und "Schutzwirkung für Dritte" bei nichtigen Vertraegen, Juristenzeitung 1965, s. 476 ). İşte özelliklerinin bir kısmı burada kısaca belirtilen yükümleri, borçlu için, alacaklıya olduğu kadar, ona yakından bağlı olan ya da edime yakınlığı nedeniyle koruma alanı altında bulunan kişilere karşı da aynen geçerlidir. İşte koruma yükümleri sayesinde, borçlu ile alacaklı arasında olduğu kadar, borçlu ile bir takım üçüncü kişiler arasında da hiç bir edim yükümü ihtiva etmeyen sadece koruma yükümlerinden oluşan bir borç ilişkisi oluşur. Bir başka ifadeyle, söz konusu borç ilişkisi üçüncü şahıslar üzerinde tesir icra eden, üçüncü şahsı koruyucu etki doğuran bir borç ilişkisidir ve bu borç ilişkisinin kaynağı MK.nun 2. maddesidir.

Burada cevaplandırılması gereken diğer bir husus da, yukarıda hukuki niteliğini açıkladığımız borç ilişkisinin kapsamına hangi üçüncü kişilerin dahil olacağı sorunudur. Yerli ve yabancı literatürde bu alanda çeşitli görüşler ileri sürülmekle beraber ( bu görüşler hakkında ayrıntılı bilgi için, bakınız: Tandoğan, H.; Üçüncü Şahsın Zararının Tazmini, Ankara-1963; Akyol, Ş., Tüm Üçüncü Şahıs Yararına Sözleşme, İstanbul-1976, s. 51 vd.; Kocayusufpaşaoğlu, N., Borçlar Hukuku Dersleri, 1. Fasikül, 2. Bası, İstanbul-1985, s. 32 vd. ), öncelikle somut olay bakımından davacının durumunu tesbit etmek gerekir. Olayda davacı, satım akdindeki alıcının yardım talebi üzerine onun evine yardıma gelmiş ve hemen gerekli önlemleri almak isterken gaz kaçağı sonucu tüp patlamış ve davacı yaralanmıştır. Burada borç ilişkisinin bünyesi gereği, edime bağlı olan bir takım tehlikelerin, en az tüpü satın alan kadar üçüncü kişi konumunda olan davacıyı da tehdit etmesi durumu söz konusudur ( Gerahuber, J., Drittwirkungen im Schuldverhaeltnis kraft leistungsnaehe, Festchrift für Arthur Nitisch, s. 270 ). Zira, Gerahuber'in de belirttiği gibi ( s. 270 vd.; ayrıca bkz. Tandoğan, s. 314 vd. ), edime yakınlıkları nedeniyle zararlarının sözleşmeye aykırılık hükümleri gereğince tazminine müsaade edilecek üçüncü şahısların sınırını belirleyebilmek için, bu üçüncü kişiler ile ifa sahasında olan borç ilişkisi arasındaki irtibata bakmak gerekir. Borç ilişkisinin bünyesi icabı, edime bağlı olan tehlikeler üçüncü kişiyi de en az alacaklı kadar tehdit ediyorsa, üçüncü kişiye, doğrudan doğruya borçluya karşı ileri sürülmesi mümkün olan akde aykırılık hükümlerine dayanan bir tazminat talebi tanınmalıdır ( Ayrıca bkz. Canaris, s. 478 ). Zira davacı olayda alıcıya yardıma gelmekle alıcıya satıcı arasında mevcut olan borç ilişkisinin güven ortamına dahil olmuştur ( bu güven ortamı konusunda bkz. Canaris s. 478; ayrıca bkz. Akünal, s. 234 ). Bu itibarla, dava konusu uyuşmazlıkta, satıcı ( tüp bayii )nin satım akdinde üçüncü kişi konumunda bulunan davacıya karşı akitten doğan hiç bir asli edim borcu mevcut olmamakla beraber burada, borçlunun bizzat alacaklıya karşı göstermek zorunda olduğu koruma yükümünün, alacaklıya yakından bağlı olan ya da edime olan yakınlığı nedeniyle koruma alanı altında bulunan kişilere de teşmil edilmesi gerekir. Bir başka ifadeyle burada, Kanun ( MK. m. 2 ) gereğince borçlu ile alacaklı arasında olduğu kadar, borçlu ile üçüncü kişi durumunda olan davacı arasında da, hiç bir edim yükümlülüğü ihtiva etmeyen ve fakat koruma yükümlülüğüne dayanan üçüncü şahsı koruyucu etkili bir borç ilişkisi olmuştur. Dolayısıyla da davacının akde aykırılık hükümlerine göre tazminat talebinde bulunması yerindedir ve uyuşmazlığa on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Olayın meydana geldiği 16.4.1981 tarihi ile ek tazminat davasının açıldığı, 1.12.1987 tarihi arasında on yıllık zamanaşımı süresi geçmediğinden, davanın esasının incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, ek davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve Yasaya aykırı olduğundan direnme kararının bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan nedenlerle HUMK.nun 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 6.5.1992 gününde oyçokluğu ile karar verildi. Yukarıda açıklandığı şekilde satım sözleşmesinin taraflarının birbirine karşı sözleşmeden doğan bir takım yükümlülükleri söz konusudur. Davranış ve koruma yükümlülüğü kapsamında satıcı, alıcının koruma menfaati kapsamında satılan üründen doğan zararlar haksız fiil sorumluluğuna dayanılarak tazmin edilebileceği gibi sözleşmeden doğan sorumluluğa da dayanılabilir. Belirtmek isterim ki karara konu davanın davacısı, satım sözleşmesinin alıcısı değil sözleşmede üçüncü kişi sıfatını haiz olan ve fakat sözleşme konusu arızalı tüpten dolayı zarar gören komşudur. Nitekim somut olayda davacı olayda alıcıya yardıma

geldiğinde tüpün patlaması nedeniyle zarara uğramış yani alıcıya satıcı arasında mevcut olan borç ilişkisinin güven ortamına dahil olmuştur. Satıcının bu davranış ve koruma yükümleri, alacaklıya karşı geçerli olduğu gibi, aynı şekilde alacaklıya veya edime yakınlığı nedeniyle koruma alanına giren kişilere karşı da geçerlidir. Dolayısıyla bu şekilde satıcı ile üçüncü kişiler arasında hiçbir edim yükümü içermeyen Türk Medeni Kanunu nun 2. maddesinden 3 kaynaklanan bir borç ilişkisi oluşmuştur. Bu üçüncü kişilerin kapsamı her somut olayda değişmekle birlikte, bu kapsam alacaklıya ve edime yakınlık kıstaslarına göre değişkenlik göstermektedir. Örneğin somut olayda zarar gören alacaklının eşi, çocuğu veya sadece o an orada bulunan misafiri bile olsa idi bu davranış ve koruma yükümleri kapsamında zararının tazminini sözleşmeden doğan sorumluluk kapsamında talep edebilirdi. Nitekim edime yakınlıkları dikkate alındığında alacaklı tehdit eden edime bağlı tehlikelerin bu kişileri de tehdit ettiği görülebilir. Sonuç olarak, satıcı ile üçüncü kişi arasında sözleşmeden doğan hiçbir edim yükümlülüğü bulunmasa da, satıcının alacaklıya karşı göstermek zorunda olduğu koruma yükümünün, alacaklıya veya edime yakınlıkları nedeniyle koruma alanı altında bulunan bu üçüncü kişileri de kapsaması gerekmektedir. Nitekim bu kişiler satıcı ile alacaklı arasındaki güven ortamına dahil olmuştur. Burada, doğrudan TMK madde 2 den kaynaklanan herhangi bir edim yükümü içermeyen bir borç ilişkisi söz konusudur. Dolayısıyla herhangi bir sözleşme bulunmasa dahi zarar gören üçüncü kişi sözleşmeye aykırılık hükümlerine dayanarak tazminat talebinde bulunabilir. KAYNAKÇA Eren, F. Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C: I, Ankara-2012 Ozanoğlu, H.S. Borçlar Hukuku Genel Hükümler Dersleri Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi-2012 Akıntürk, Turgut, Derya Ateş. Borçlar Hukuku. İstanbul: Beta Basım, 2016. Türk Borçlar Kanunu (2011), T.C. Resmi Gazete, 27836, 4.2.2011 Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, www.kazanci.com/kho2/ibb/giris.htm Oğuzman, Kemal, Turgut Öz. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2012. 3 (Türk Medeni Kanunu [TMK],2002 : Madde 2) - Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.