23 NİSAN: AVRUPA NIN EN YOKSUL ÇOCUKLARININ BAYRAMI Prof. Dr. Hasan Şimşek İstanbul Kültür Üniversitesi (www.hasansimsek.net) 27 Nisan 2014 Doksandört yıl önce küçük, yoksul bir orta Anadolu kasabasının bir ulusal bağımsızlık savaşının merkezi olacağını kim bilebilirdi? Ulusal bağımsızlık savaşını Anadolu nun uzak yakın bölgelerinden halk temsilcilerinin bulunduğu bir meclis kanalıyla yürütmeyi tercih eden Mustafa Kemal, bu yolla savaş sonrası kurulacak rejimin de ip uçlarını veriyordu. Ulusal egemenlik temeline dayalı parlamenter bir Cumhuriyet rejimi kurulacak yeni devletin asli özelliği olacaktı. 23 Nisan 1920 de ulusal meclisin açılmasından iki yıl sonra 30 Ağustos 1922 de Büyük Taarruz la bozguna uğratılan işgalci güçlerin 9 Eylül 1922 de İzmir den kovulmasıyla ulusal bağımsızlık savaşı kazanılmıştı. 1922 güz ve 1923 ilkbahar aylarına yayılan pazarlıklar sonucunda Lozan da yeni devletin Batı lı güçler tarafından kabulü de sağlanmıştı. Sonuç olarak, 29 Ekim 1923 de yeni Türkiye Cumhuriyeti bugünkü sınınırları içinde kuruldu ve dünya devletler topluluğuna bağımsız üye olarak dahil oldu. Dahice bir düşünceyle ulusal egemenlik temeline dayalı olarak kurulan yeni Cumhuriyet in ancak yeni kuşakların koruyuculuğunda yaşayabileceğini öngören Atatürk, 23 Nisan ı çocuklara armağan ederek bu günün anlam ve öneminin geleceğin yetişkinleri olacak çocuklarca hiç unutulmamasını garantiye almak istemişti. Daha sonraları, 23 Nisan uluslararası bir çocuk şenliğine dönüşmüştü ve dünyada çocuklara armağan edilen ilk gün olarak daha sonra UNESCO tarafından da desteklenerek uluslararası bilinirliği epeyce artmıştı. Başka ülkelerden gelen çocuklar Türk arkadaşları tarafından kendi evlerinde misafir ediliyordu. Bu özellikleriyle de çocuklara yönelik bu sembolik armağan Türkiye nin uluslararası prestijini olumlu yönde etkileyen güçlü bir tanıtım halini de almıştı. AKP iktidarı yıllarında 23 Nisan yavaş yavaş bu özelliğini yitirdi. Tüm ulusal bayramlar gibi 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı da artık eski görkeminden uzak sönük törenlerle kutlanıyor. Her şeyin ötesinde 23 Nisan çocuklarla ilgili sorunların gündeme getirilmesine de aracılık eden bir gündü. Bu yıl da 23 Nisan ın tarihsel ve törensel yanlarına ek olarak Page 1 of 6
ülkemizde çocukların yüz yüze olduğu çeşitli sorunlar da yazılı ve görsel basında yer buldu. Bunlar arasında çocuk işçiliği, çocukların eğitime erişimi, çocuklara ve kadınlara karşı aile içi şiddet, çocuk suçluluğu gibi çeşitli konular toplumun gündemine taşındı. 23 Nisan ın en azından bu açıdan, yani çocuklar konusunda toplumsal bilinçlenmeye hizmet etmesi açısından bir önemi olduğuna inanıyorum. Çeşitli yazılarımda dile getirdiğim gibi, bir ülkenin en önemli sermayesi insan sermayesidir. İnsan sermayesi içinde en önemli küme ise çocuklardır. Çocukların yaşama nasıl başladıkları, onların psikolojik ve sosyal refahları, beslenmeleri, eğitimleri bir ülkenin hassasiyetle üzerinde durması gereken en önemli konuların başında gelir. Çocuk yoksulluğu çocuklarla ilgili sorunların anasını oluşturur. Çünkü yoksulluk yukarıda sözü edilen çocuklarla ilgili konuların hemen tamamının alt yapısını oluşturur. Yoksul çocuklar psikolojik ve sosyal açıdan, beslenme ve eğitime erişim açılarından daha baştan büyük bir dezavantajla başlarlar. Ne yazık ki, bu dezavantaj çocukların ileriki yaşlarında da katlanarak devam eder. Türkiye nin toplam nüfusu 2013 yılı sonuçlarına göre 76 milyon olarak belirlenmiştir (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/25688311.asp). Bu nüfusun yaklaşık %32 sini 0-15 yaş arası çocuklar oluşturuyor. UNICEF in Türkiye de Çocuk ve Genç Nüfusun Durumunun Analizi 2012 raporuna göre, 0-15 yaş arası bu çocukların dörtte biri yoksulluk içinde yaşamaktadır. Yani 76 milyonun %32 si 24 milyon çocuk ediyorsa (0-15 yaş arası), bu çocukların 6 milyonu yoksulluk içinde yaşamaktadır. Rapor ayrıca şunları dile getiriyor: Ekonomik durgunluk halinde ciddi risklerle karşı karşıya kalacakların sayısı muhtemelen daha da yüksektir. Çocuklar arasında yoksulluk, yetişkinlere göre daha yaygındır. Yoksulluk içinde olma olasılığı en fazla olanlar, az eğitimli anne ve babaların çocuklarıdır. Maddi yoksulluk içinde olan kız ve erkek çocukların, örneğin kötü beslenme, sağlık sorunları, çocuk işçiliği, okula devamsızlık, internete ulaşamama, boş zaman ve sosyalleşme imkânlarından yararlanamama, şiddet ve parçalanmış aile, hatta doğal felaketler sonucu ölüm ve yaralanma gibi diğer fiziksel ve sosyal yoksunlukları ve riskleri yaşama olasılıkları daha büyüktür. Yoksulluğun çocuklar Page 2 of 6
üzerindeki etkilerinin yaşam boyu sürdüğü ve sonuçta kendi çocuklarını da etkilediği belirlenmistir (UNICEF; http://www.unicef. org.tr/files/bilgimerkezi/doc/sitan-tur-final-2012.pdf, s. 4). Avrupa Birliği standartları ile değerlendirildiğinde resim daha da kararmaktadır. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi nin 22 Nisan 2014 tarihinde yazılı basında yer alan bültenine göre Türkiye de 0-15 arası yaştaki çocukların üçte biri (%63 ü) şiddetli maddi yosunluk içindedir (BETAM; http://betam.bahcesehir.edu.tr/tr/2014/04/uc-cocuktan-ikisi-siddetli-maddiyoksunluk-cekiyor/). BETAM raporunun ilgili kısmı şöyle: Şiddetli maddi yoksunluk bireylerin hayatlarına düzgün bir şekilde devam edebilmeleri için gerekli olan çeşitli ihtiyaçların zorunluluktan yerine getirilememesi olarak tanımlanabilir. Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından kullanılan ölçüt Türkiye'de de uygulanmakta olan Gelir ve Yaşam Koşulları Anketleri verileriyle hesaplanmaktadır. Bu ölçüte göre (1) kira ve faturaların ödenmesi, (2) evin ısınma ihtiyacının yeterince karşılanması, (3) beklenmedik harcamaların karşılanması, (4) her iki günde bir et, balık ya da protein eşdeğer gıdaların tüketilmesi, (5) evden uzakta bir haftalık tatil masrafının karşılanması, (6) bir arabaya, (7) bir çamaşır makinesine, (8) bir renkli televizyona, (9) bir telefona sahip olunması olarak belirlenen 9 kalemden 4'ünü yerine getiremeyen bireyler şiddetli maddi yoksunluk içerisinde kabul edilmektedir... Veriler Türkiye'de yaklaşık her üç çocuktan ikisinin Avrupa standartlarına göre şiddetli maddi yoksunluk içerisinde yaşadığını göstermektedir. Page 3 of 6
Şekil 1. 0-15 yaş grubundaki çocukların şiddetli maddi yoksunluk oranları, 2011 Kaynak: Betam (http://betam.bahcesehir.edu.tr/tr/2014/04/uc-cocuktan-ikisisiddetli-maddi-yoksunluk-cekiyor/) Yukarıdaki grafikte gelişmiş Batı ekonomilerinin yanısıra Polonya, Macaristan, Romanya gibi gelişmekte olan ülkelerin de Türkiye den iyi konumda olması BETAM araştırmacılarının da dikkatini çekmiş:...seçilen ülkeler arasında Almanya, Fransa, İngiltere gibi gelişmişlik düzeyi Türkiye'den çok daha ileri olan ülkeler olduğu gibi, Polonya, Macaristan, Romanya gibi ülkeler de bulunmaktadır. 0 ila 15 yaş arasındaki çocuklarda şiddetli maddi yoksunluk oranı Türkiye'de yüzde 63,5 iken seçili ülkeler arasında Türkiye'ye en yakın ülke olan Romanya 'da bile yüzde 36'dır. Bu oran Yunanistan'da yüzde 16,5, İtalya'da ise yüzde 12,4'e gerilemektedir Biraz önce yaptığımız yüzde hesabını tekrar edersek (0-15 yaş arası çocuklar Türkiye nin %32 sini oluşturuyor; yani 24 milyon), 0-15 yaş arası 24 milyon çocuğun 8 milyonu maddi yoksunluk içinde yaşıyor. BETAM uzmanları haklı olarak otomobil, bir haftalık tatil, telefon, vb. şeyleri de liste dışı bırakarak ikinci bir hesaplama daha yapmışlar. Bu yeni hesaplamada Avrupa Birliği standardı içinde sadece üçü hesaplamaya dahil edilmiş. Bunlar evi yeterince ısıtma; iki günde bir et, tavuk, balık gibi protein tüketebilme ve eskiyen kıyafetlerini yenileriyle değiştirebilme ihtiyaçlarının hiçbirini karşılayamama olarak belirlenmiş. Artık bu, bir anlamda mutlak yoksulluk durumu. Bu yeni hesaba göre 2011 yılında Türkiye'deki çocukların yüzde 24,8'i Page 4 of 6
yeterince ısınmayan evlerde yaşamakta, ana protein kaynaklarından iki günde bir tüketememekte ve eskiyen kıyafetleri yerine yenilerini alamamaktadır (BETAM; http://betam.bahcesehir.edu.tr/tr/2014/04/uc-cocuktan-ikisi-siddetli-maddiyoksunluk-cekiyor/). 0-15 yaş arası çocukların %25 i yaklaşık 6 milyon çocuğa karşılık gelmektedir. Ülkemizde 6 milyon çocuk en temel ihtiyaçlarını dahi zar zor giderebilen mutlak yoksulluk içindeki ailelerde yaşamaktadır. Hepimizin beklediği gibi, bu çocukların büyük bir kısmı ülkemizin Doğu, Güneydoğu, Doğu Karadeniz ve İç Anadolu bölgelerinde yaşamaktadır. Tahmin etmek çok kolay: Bu çocukların büyük çoğunluğu çok kardeşli ve anne-babaları da eğitimsiz. Eğitim ve doğurganlık oranı arasındaki ilişki dikkate alındığında bu aileler aynı zamanda kalabalık aileler. Bu aileler büyük olasılıkla devlet destekli maddi yardımlarla yaşamlarını sürdürebiliyorlar. Yine çok büyük olasılıkla bu çocukların büyük kısmı eğitim sisteminin dışında veya kısa süre içinde eğitim sisteminin dışında kalacak. Çocuk yoksulluğu konusunda Türkiye sadece Avrupa şampiyonu değil, aynı zamanda OECD şampiyonu. UNICEF in Türkiye de Çocuk ve Genç Nüfusun Durumunun Analizi 2012 raporuna göre; Çocuklar arasındaki göreli yoksulluga iliskin son OECD verilerine göre, Türkiye de çocuk yoksulluğu OECD ülkeleri arasında en yüksek düzeydedir ve %24,6 olan bu oran OECD ortalamasının hemen hemen iki katıdır (UNICEF; http://www.unicef.org.tr/files/bilgimerkezi/doc/sitan-tur-final-2012.pdf, s. 16). OECD Türkiye dahil 36 üye ülkeden oluşmaktadır: Avustralya, Avusturya, Belçika, Kanada, Şili, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İzlanda, İrlanda, İsrail, İtalya, Japonya, Güney Kore, Lüksemburg, Meksika, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, Polonya, Portekiz, Slovak Cumhuriyeti, Slovenya, İspanya, İsveç, İsviçre, İngiltere ve ABD. Çocuk yoksulluğu konusunda Şili, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Meksika, Polonya, Slovak Cumhuriyeti, Slovenya gibi ülkelerin bile gerisinde yer alıyor olmamız Türkiye de sosyal adaletin ve gelir eşitsizliğinin ne kadar bozuk olduğunun açık bir göstergesidir. Page 5 of 6
Türkiye devleti havalimanı ve köprü inşaatlarına hazine garantisi verebilirken ilk etapta ve acil olarak bu 6 milyon çocuğunu devlet himayesine alarak ve tek bir kayıp vermeden 18 yaşına geldiklerinde bu çocuklarımızın tamamını lise mezunu yapmayı garanti altına almalıdır. Aksi takdirde, bu 6 milyon çocuk tıpkı anne-babaları gibi yoksulluk çemberine girecek yeni milyon çocukların anne-babası olmaya devam edeceklerdir. Hatırlatmakta yarar var: Tek başına temel eğitimi bitirmiş olmak bile insanları yoksulluk sınırının üzerine çıkarmaya yetmektedir. Yoksulluğu yenmenin tek ve en kesin ilacı eğitimdir! Page 6 of 6