TEŞEKKÜR EDİNİZ TARTIŞMAYINIZ Şeyh Bahauddin Efendi nin 15 Kasım2014 Sohbeti, Allahu Allahu Allahu Allah Allahu Allahu Allahu Allah Allahu Allahu Allahu Allah Allahu Allahu Allahu Allah Allahu Allahu Allahu Allah Allahu Allahu Allahu Allah. Allahumme salli ve sellim ala nebina Muhammed aleyhi selam salaten tedumu ve tuğdda ileyh memmarra layali ve tul ad-devam. Allahumme salli ve sellim ala nabina Muhammad aleyhi selam salatan tadumu wa tughda ileyh mammarra layali wa tul ad-devam. Allahumme salli va sellim ala nebina Muhammed aleyhi selam salatan tadumu ve tughda ileyh mammarra layali ve tul ed-devam. Devam, devam ediyor. Ne demek 'devam'? Devam ediyor. Şunu söylemek istiyorum ki hepimiz hala hayattayız. Üzerimizde hala Allah'ın lütfu var. - "Mennan". "Bana minnettar olmalısın" O diyebilir sadece. Başka hiç kimse diyemez. Başka hiç kimse üzerinizde hak iddia edemez. Yasaklanmıştır. Böyle şeyler söylemek yasaklanmıştır. Yüce Allah, kardeşiniz, işçiniz, hatta köleniz için bile böyle yorum yapmanızı yasaklamıştır. Yüce Allah böyledir. El Mennan ismini kendine vermiştir. O isim O'na aittir. Çünkü hepimiz her şeyimizi Allah'a borçluyuz. Yüce Allah bu lütfu bize verendir. "Bana bir şey borçlusun" diyecek kimse yoktur. Hayır. Tarikat'ın yüksek makamından söylüyoruz. Tarikat'ın alt makamından bahsetmiyoruz. Sıradan insanlar "Sana borcum var, bana bir iyilik borcun var, minnettarım, bana borçlusun" derler. Bunlar aşağı derecedeki, zemin kattaki meselelerdir. Ama yukarı, daha yukarı çıktıkça farkına varırsınız Yüce Allah'ın "el Mennan" diyerek neyi kastettiğiniz. Kendi derecenizi nasıl bileceğinizi fark edeceksiniz. Bu da önemlidir. Böyle küçük anahtarların farkına varmaya başladığınızda derecenizin daha, daha da yükseldiğini anlarsınız bu tarikat yolculuğunuzda. Ama sen hala "sana minnettarım" sen bana borçlusun, sen, ben seviyesindeyseniz, yerinizde sayıyorsunuz. Eşek gibi. Eşeği bir yere bağlar, döndürüp durular o gittiğini sanar, belki günde 100 km yürür, ama aslında yerinde sayar. Önemli değil, onun çabası gider ama eşek olmayın. Evet, çok ciddi bir konu. Eşek akıllıdır aslında, ama gözlerine bunu bağladıklarında aptallaşır. Aptal bir eşek olmayın. Benim gibi akıllı eşek olun. Gözlerinizdeki at gözlüğünü çıkarın ve neler olduğunu görün. Ben eşek olmadığımı iddia edemem. Elhamdulillah, eğer eşek olduğumu bilirsem, Şeyh'imin önünde, onun eşeği olmak bana şeref verir! Şeyhimiz için böyle davranmalıyız. Evet? Evet? Evet? www.saltanat.org Page 1
Şeyhinizi böyle anlayın. Siz hiçsiniz! Eşek olduğunuzda, bir statünüz olur. Bir statünüz, bir kimliğiniz vardır. "Eşek olmaktan gurur duyuyorum. Ha,ha". Ama biz işte böyle davranmalıyız Şeyhimiz için, sonra Resulullah için ve Yüce Allah için. Bunu böyle anlamak lazım. Çünkü bu dünya bir hiçtir. Eğer hakkını vererek Şeyhinizle olmak nedir, buna dair bir fikriniz olmazsa sonra anlarsınız ve bunları çıkarırsınız o zaman anlarsınız ki size 2000 km gittiğinizi düşündürdü ama aslında aynı noktadasınız. Vakit kaybı. O eşek hiç olmazsa bir hizmet veriyor. Ama biz hiçbir şey yapmıyoruz. Biz sadece kendi etrafımızda dönüp duruyoruz. Ve bu vakit kaybıdır. İnsanlar günümüzde bir çok şeyi anlamıyorlar. Onları suçlamıyorum, çünkü Yüce Allah anlaşılmaz olmayı diledi. Yoksa insanlar stres yapar ve hemen ölürler. Vaktinizin kıymetini hesap etmek değil. Hiç kimse vaktin kıymetini ölçemez. Herkes oh Elhamdulillah, bugün de bitti diye düşünüyor. Tamam da hey! Bir günün daha eksildi. Kaderine doğru ilerliyorsun. Belki bugün daha gençsin, yarın daha yaşlısın. Bu da kötü haber size. Dün eski fotoğraflara bakıyordum. Sakalımı gördüm, ve bir zamanlar sakalsızdım. Ama şimdi bakıyorum sakalım beyazlıyor. Kimse sakalının beyazladığına sevinmez. Sakalınız beyazladığı için mutlu musunuz? Zannetmiyorum çünkü size pek de iyi olmayan haberler veriyor. Haberler iyi değil. Sakalınızın beyazladığını görmek, sizi mutlu etmeyecektir. Yaşlı bazı insanlar kına yakmayı severler. Kızıl. Çok şık. Belki bir gün ben de denerim. Şık gözükmek için. Ama bu kına da haberleri güzelleştiremez. İşte bu yüzden akıllı olup, vaktinizi çok yerinde kullanmalısınız. Hedefinize kilitlenmelisiniz. Çok kendi yararınıza. Çünkü öyle ya da böyle, günler geçecek, dakikalar geçecek, saniyeler geçecek. Hiçbir şey kalıcı değil. Biz çok, çok büyük hızla ilerliyoruz. Çok hızlı bir yoldayız süremiz ne zaman dolacak bilmiyoruz. Bu da düşünmediğimiz bir başka konu. Belki belli bir yaştayız ve zannediyoruz ki, oh, hala önümüzde 50-60 senemiz var. Bilemiyorum daha kaç sene var ama bu da belli değil. Yüce Allah'ın karar verdiği bir şey "Git ve getir onu". Çup, bitti! Bitti. Ama biz halimiz iyi olsun istiyoruz. Sonumuz geldiğinde, Şeyhimizin karşısına iyi bir halde çıkmak istiyoruz. Çünkü kimsenin garantisi yok burada. Bu yüzden Mevlana Ş. vefat ettiğinden beri, müridler bu noktayı anlasın diye gayret ediyorum. Çünkü hiç kimse sonsuza kadar burada kalacak değil. Hiç kimse. Ama mühim olan, Mevlana Ş. ile bu iletişim fiziksel olarak kesildiğinde, kendinizle ilgili dikkat etmeniz gereken küçük bir detay var. Herşey sizinle ilgili. Çünkü Mevlana Ş., eğer bizi bir araya koyduysa içimizde bir cevher var mutlaka. Kıymetini bilmediğimiz bir cevher. www.saltanat.org Page 2
Kendi cevherinizin kıymetini anlayın diye uğraşıyorum. Cevherinizi aptalca şeyler için harcamayın. Aptalca fikirler, aptalca konuşmalar, aptalca, kafa karıştıran, kafa karıştıran şeyler için değil. Buradaki vazifem Mevlana Ş. ile kalmanızı sağlamak. Mevlana Ş. "kalmak" konusunda çok netti. Hiç kimse kalkıp Mevlana Ş.'e "Ya Seyyidi bize söylemediniz, sizden sonra ne olacak bize bilgi vermediniz" diyemez. Herkes için önemli bir tebligattır bu. Asıl mesele manevi yolculuğunuza nasıl devam edeceğinizdir. Mühim, çünkü manevi yolculuk konusunda herkesin kafası karışık. Mevlana Ş. bizi şımarttı çünkü. Hepimiz şımartıldık gerçekten de. Mevlana Ş. bize şımarık çocuklarmışız gibi muamele ediyordu. Mevlana bunu bize olan sevgisinden yaptı. Mevlana'nın bir gün bizi bırakıp gidebileceğini düşünmedik. Mevlana Ş.'i sonsuz gibi düşündük. Ama günün sonunda O da insandı. O da bir insan ve bunu unutmamalıyız. Yüce Allah ona bir beden ve bir ruh verdiyse. O'nun bedenini de, ruhunu da alacaktır elbet. Bu bir vaattir. Her nefis ölümü tadacaktır(3:185). Her canlı ölümü tadacaktır. Çok basit ve çok net. Bunu her yere yazıyorlar. Rahatsız edici ama yazıyorlar her yere. Neden yaptı bunu? Çünkü ruh ve nefis gitmekten hoşnut olmaz. Kullu nafsin zaiqatu l-mawt. Her nefis, her nefis ölümü tadacaktır. Çünkü Yüce Allah söz veriyor ölüm gelecek diye. İster bugün, ister yarın, ister 1 ay sonra. hatta 1000 sene sonra, Nuh aleyhisselam gibi. Nuh (as)'a sormuşlar; "Nasıl hissediyorsun?" "Şu kapıdan girdim, bu kapıdan çıkıyorum" demiş. Çok kısa. 1000 sene. Çok, çok kısa. Nuh aleyhi selam uzun ömürlüydü. Ama yine de günleri sayılıydı. Günleriniz sayılıysa, bilin ki sonu gelecektir. Çünkü birer, birer bile olsa bitecek. "Geri sayım" derler. Elhamdulillah, biz Mevlana Ş. ile olmaktan mutluyuz. Öbür tarafta, itirazımız yoktur. Mevlana Ş.'in müridi olarak itirazımız yok. Ama hatırlıyorum son günlerinde, "Bahauddin, çok yorgunum" dedi. Baba, hadi biraz dinlenelim dedim. "Şimdi değil, ben yorgunum". İzin ver seninle uyuyayım. "Hayır, hayır senin. "Mevlana Ş. Mevlana Ş. böyle dedi. O, bizim hayatımızı yaşamamızı istedi. O, bize Yüce Allah'ın bahşettiklerinin keyfini çıkarmamızı istedi. Allah rızası için hizmet etmemizi istedi. Ona hizmet için buradayız. Bu yüzden hizmetinde olmak istiyoruz. Evliyaların, maneviyatın hizmetinde olmak istiyoruz. Yüce Allah'ın bizden memnun kalması için hizmet etmek istiyoruz. Şeytanın elinden bir sürü insanı kurtarmak istiyoruz. Allah size neden bu hayatı verdi? Size bu hayatı verdi ki, siz şeytana değil, Allah'a hizmet edin. Başkaları şeytanı takip ediyorsa, şeytanın elinden almaya çalışın. Mücadelemiz budur. İnsanları böyle kurtarmalıyız. şeytanın elinden, çünkü bizim vazifemiz bu. Belki yaşıyoruz, belki keyif çatıyoruz, ama yemek yerken bile, birini görürseniz eğer şeytandan kurtarabilecek durumdaysanız, kurtarın onu. Oyun oynarken, birini şeytanın elinde görürseniz, çekip alın onu. www.saltanat.org Page 3
Seyahat ederken birini şeytanın elinde görürseniz onu davet edin. Bizim vazifemiz bu. Biz böyle olmalıyız. çünkü bu, bize de faydası olacak. Hepimizin evliya olma kabiliyeti var. Çünkü şöyle diyorsunuz, "Hayatım sana feda olsun, Ya Seyyidi, hayatım senin için, Ya Seyyidi, hizmetin senin için, Ya Seyyidi". Bu yüzden Efendimiz sizi bu dünyada evliya yapmadan çıkmanıza asla izin vermeyecek. Söylemeye çalıştığım bu. Kalbinizde bulunan cevherin kıymetini bilmiyoruz. Ama Mevlana biliyor. Bu yüzden bizi yanına aldı. Bu yüzden bizi yanında, hizmetinde tuttu. Bir kişiyi bile şeytanın elinden alsanız, sizi evliya yapmaya yeter. Evet. Yüce Allah size bu fırsatı işte böyle sunuyor. Arabanın extralarına inanıyoruz ancak evliya ile gelen extralara inanmıyoruz. X- fiyata satılan arabalarda ama x fiyattaki arabalarda bol seçenek bulunur. Sipariş etmek zorunda değilsiniz. Ucuz bir araba alırsanız, böyle bir seçeneğe sahip olmak için belki arabanın fiyatı kadar para ödemeniz gerekir. Evliyalar Sultanı ile birliktesiniz. Düşünün size ne gibi extralar verilecek. Bedavaya. Bedavaya. Bedavadır üstelik. Bunun sizin çabanızla, ödemenizle hiç alakası yok. Sadece kalbinizi, ruhunuzu, her şeyinizi Şeyh'e verin. Mevlana Ş. müridinin böyle olmasını ister. Eski günlere geri dönüyorum. Bu fırsatı kaçırmayın. O eşek gibi aptal olmayın. Birini takip ettiğini sanıyor. O kişinin de kendisine verdiğini. Aptal olmayın. Benim gibi akıllı eşek olun. Çok basit. Hepimiz eşeğiz, Elhamdulillah. Neden bir tek ben olayım? Herkes öyle olmalı. Herkes olmalı. Önemli çünkü. Aklıma Mevlana'nın anlattığı çok hoş bir hikaye geldi. Meşhur bir Osmanlı Paşası hakkında. Tosun Paşa derlermiş. Tosun Paşa çok büyük bir komutanmış. Bir gün çadırında oturuyormuş. Bütün generalleri de onunlaymış. Çadırın baş köşesinde oturuyormuş. Bir boğa kafasını içeri uzatmış ve kulağına yaklaşmış ve sonra gitmiş. Bütün generaller gülmeye başlamışlar. "Neden güldüğünüzü biliyorum." demiş. Generaller de "Hayır, hayır," çok naziklermiş, "Hayır, hayır." "Bu boğanın ne söylediğini size anlatayım 'Tosun Paşa bu eşeklerin arasında ne işiniz var, onu anlamıyorum.' Yani şimdi sizin statünüzü değiştirirsem, bana haksızlık olacak. İşin şakası bir yana. Mevlana Ş.'in hizmetinde olmak istiyoruz. Mevlana Ş. bizim öyle olmamızı ister. Mevlana Ş. bizim böyle olmamızı ister. Onu sorgulamamız için tek bir boşluk bırakmadı. "Ya Seyyidi, hata yaptın, belki hata yaptın". Hayır, o hata yapmadı. Mevlana Ş. asla hata yapmadı. O, hikmet doludur. O, hikmetin ta kendisidir. O, hikmettir. Hikmeti dağıtan odur. Mevlana Şeyh budur. Mevlana böyle yapar, böyle öğretirdi. Mevlana Ş. kalpleri böyle toplar. Ümmetin kalplerini toplamak kolay iş mi zannediyorsunuz? Mevlana Ş. haricinde kimse yapamaz bunu tek başına. Bir kişi yapamaz bunu. Herkesin kalbi farklı. Herkesin milleti ayrı, herkesin anlayışı ayrı. www.saltanat.org Page 4
Herkesin hobisi farklı, herkesin suratı farklı. Mesela ben baharatlı şeyler yiyemem. Ama yemem lazım yoksa darılırlar bana. Ama Mevlana Ş. baharatlı yerdi. Şekerle yerdi, yemek konusunda kalenderdi. O, her milletin halinen anlardı. Her milletle birlikteydi, her kalple birlikteydi. Mevlana Ş.'in bu hikmetini göremeyecek kadar körseniz, hamama gidin, burada durmanıza gerek yok. Mevlana Ş.'in bizim asıl aşk kaynağımız olduğunu anlamak çok önemli. Evet, asıl sevgi kaynağı. Başka hiçbir aşk hiç birimizi tatmin edemez. Kendim için söylemiyorum belki ben biraz daha, sizden çok az daha ama yine de aynı makamdayız. Önemli değil, sen birincisin, ben ikinciyim. Hiçbiri önemli değil. Herkes 1. bu bilinsin. Eğer Mevlana Ş.'i seviyorsanız, herkes onun için 1.'dir. Mevlana Ş. asla senin sevgin 2., hayır senin sevgin 1. demedi. Sen gel, senin sevgin 1.. Sen gel, senin sevgin1. Mevlana Ş. bu. Mevlana Ş. işte böyle mükemmeldi. Bu büyüklüğü gösterir. İlk seviyeyi herkese verebilir. "İlk ödülü ben kazandım" der gibi. Mevlana Ş. ile herkes ilk ödülü kazanabilir. Herkes, ben dahil. Herkes ilk ödülü kazanabilir. Bu, Evliyalar Sultanı'nın cömertliğidir. Bu, Mevlana Ş. Nazım'ın cömertliğidir. Bunun kıymetini anlamamız gerek. Pazarlık etmemeliyiz. Burası pazarlık etme yeri değil. Çünkü siz pazarlık edecek seviyede değilsiniz. 'Derece' diye bir şey var. Bu yüzden başta söylüyorum, böyle bir anahtarı anlarsanız, derecenizin yükseldiğini anlarsınız. Ama bu meseleleri anlamazsanız, hep aşağıda kalırsınız. Yetkilendirme veya yetkilendirmeme ile alakası yok. Aşağıdasınız demektir. Ve min Allahi tevfik bi hurmati l-habib bi hurmati l-fatiha. Subhanim Allah Sultanim Allah Nebim Muhammed alaihi salam. Subhanim Allah Sultanim Allah Nebim Muhammed alaihi salam. Subhanim Allah Sultanim Allah Nebim Muhammed alaihi salam wa salli ya rabbi wa sallim ala jami al anbiyai wal mursalin wa ale kulli ajmain wa alhamdu lillahi rabbi l alamin al Fatiha. Video Link: http://saltanat.org/videopage.php?id=12715&name=2014-11- 15_en_AppreciateDontNegotiate_SB.mp4 www.saltanat.org Page 5