The Journal of Academic Social Science Studies International Journal of Social Science Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/jasss3031 Number: 38, p. 219-225, Autumn II 2015 Yayın Süreci Yayın Geliş Tarihi Yayınlanma Tarihi 30.07.2015 17.10.2015 TÜRK DESTANLARINDA KADINLARIN SPORTİF FAALİYETLERE KATILIMI WOMEN'S PARTICIPATION IN TURKISH LEGENDS SPORTS ACTIVITIES Yrd. Doç. Dr. Haydar GÖLBAŞI Cumhuriyet Üniversitesi Cumhuriyet Meslek Yüksekokulu Büro Hizmetleri ve Sekreterlik Bölümü Özet Tarihin hemen hemen her döneminde Türkler, spora karşı yoğun ilgi göstermişlerdir. Bu nedenle Türk toplumu için vazgeçilmez bir etkinlik olarak ön plana çıkan spora kadınların dakatıldıklarını görmekteyiz. Başka bir toplumda, spor-kadın ilişkisini bu denli görmek oldukça zordur. Türk kadınlarının sporla olan ilişkisi/ilgisi Türk Destanları na konu olmuş ve destanlarda kadınların da sportif faaliyetlere katılımına atıfta bulunan ifadeler kullanılmıştır. Bu durum, bizlere aynı zamanda Türklerin kadınlara gerek siyasal yaşamda ve gerekse toplumsal yaşamda verdiği değeri ve önemi göstermesi açısından oldukça önemlidir. Bu çalışmanın amacı, Türk destanlarında geçen ve kadınların spora katılımlarına yapılan vurguyu ve bunun kadına verilen değerin bir göstergesi olarak ortaya koymaktır. Çalışmada özellikle Dede Korkut, Huban Arıg, Cangıl Mızra, Danişmendname ve Battal Gazi Destanlarından alıntılar yapılmış ve bu sayede eski Türkler de görülen kadın-spor ilişkisi irdelenmeye çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Türklerde Spor, Türk Kadını ve Spor, Türk Destanları, Kadın ve Spor Abstract The Turkish has always had a great interest in sports throughout history. We see that women are also involved in sport, which is a vital element for Turkish society. It in not possible to see this relation between sports and women in another society. Turkish women s interest in sport takes place even if in Turkish Epic stories and there are expressions alluding to women s involvement in sport. The objective of this research is to find out the expressions in Turkish epic stories and alluding to women s involvement in sport. There are particularly from Dede Korkut, Huban Arıg, Cangıl Mızra,, Danısmendname, and Battal Gazi epic stories and it was aimed to find aut the relation between sport and women. Key words: Sport in Turks, Turkish Women and Sport, Turksih Epic Stories, Women and Spor
220 Haydar GÖLBAŞI GİRİŞ Türk tarihinde kadın, sürekli olarak ayrıcalıklı bir konuma sahip olmuştur. Bu ayrıcalıklı konumun temelinde ise kadına verilen değer ve ona yüklenen anlam yer almaktadır. Zira kadın; kutsal bir düşünce içerisinde şekillendirilmeye çalışılmış ve kadına yapılan atıflar kutsallık arz edici bir özellik taşımaktadır. Kutsallık arz etme durumu özellikle destanlarımızda daha da ön plana çıkmaktadır. Örneğin Oğuz Kağan Destanı na baktığımız zaman, Oğuz Kağan ın gökten inen göğün kızı ve bir ağacın kovuğundan çıkan yerin kızı ile evlendiğini görürüz. Oğuz Kağan ın göğün kızı ile tanışması ve evlenmesi destanda şu şekilde aktarılmaktadır: Oğuz-Kağan bir yerde, Tanrıya yalvarırken, Karanlık bastı birden, bir ışık düştü gökten, Öyle bir ışıktı ki, parlak aydan, güneşten. Oğuz-Kağan yürüdü, yakınına ışığın, Gördü, oturduğunu ortasında bir kızın. Bir ben vardı başında, ateş gibi ışığı, Çok güzel bir kızdı bu, sanki Kutup yıldızı! Öyle güzel bir kız ki, gülse, gök güle durur! Kız ağlamak istese, gök de ağlaya durur! Yukarıda yer alan ifadeler, kadına verilen kutsallığın ifadeleridir. Zira destanda kadın nurdan yaratılmış, aydan ve güneşten daha parlak bir kutsallık içerisinde anlatılmıştır. Ayrıca kadının gülmesinin ve ağlamasının, doğayı da etkilediği belirtilerek, kutsallığa daha da fazla atıf yapılmıştır. Türk Kültür Tarihi nin en önemli unsurlarından birisi olan Dede Korkut Hikâyeleri, genel olarak 12 destandan oluşmaktadır ve bu destanlarda ise Türklerin yaşayışı, dili, tarihi, edebiyatı ve kültürü hakkında bilgiler verilmektedir. 15. ve 16. Yüz yılda yazıya geçirildiği bilinen Dede Korkut Hikâyelerinin ilk anlatıcısı olarak Dede Korkut bilinmektedir. Dede Korkut Hikâyeleri, Oğuz Türklerinin 9. ve 11. Yüz yıldaki yaşayış biçimleri, inanç sistemleri ve Oğuz toplumu hakkında bilgi vermesi bakımından Türk tarihinin önemli unsurlarından birisidir. Oğuz Türklerini, onların inanışlarını, yaşayışlarını, gelenek ve göreneklerini, yiğitliklerini, sağlam karakteri ve ahlâkını, ruh enginliğini, saf, arı-duru bir Türkçe ile dile getirmektedir (http://www.turkceciler.com/dede_korkut. html). Korkut Ata olarak da bilinen Dede Korkut Hikâyeleri incelendiği zaman, kadının ayrı bir öneme sahip olduğu daha net bir şekilde anlaşılmaktadır. Dede Korkut Hikâyelerinde kadın; hatun, kız, gelin, ana, kız kardeş, göklü, yadkızı, helal, yenge, daya, avrat, karıcuk, nişanlı kız, ağ pürçekli şeklindeki bir takım nitelemelerle adlandırılmaktadır. Bu hikâyelerde kullanılan Kadın Ana nitelemesi, kadına verilen önemin, saygının ve güçlülüğün vurgusuna işaret eder. Ayrıca bu hikâyelerden anlaşıldığı üzere toplumun temelini oluşturan aile kurumunun yönetiminin kadının elinde olduğudur (Öztelli, 1976, s.106). Dede Korkut Hikâyelerinde, aile kavramı içinde en önemli bir yere sahip olan soyun devamlılığının kaynağı, yuvayı yapan, fedakârlık ve sadakatiyle toplum içinde farklı bir yere sahip olan kadındır (Yardımcı, 2009). Türklerde kadın, tarihin her döneminde; erdemli, yiğit, kutsal bir görüntüye sahip olmuştur. Bu noktada dişilik yerine analık, sadık eş ve saygı sürekli olarak ön planda tutulmuştur. Türkler tarafından kadınlara atfedilen bu saygı/önem, kutsallık gelişigüzel bir şekilde olmamış, kadınlar bu yakıştırmaları hak etmişlerdir. Çünkü sürekli bir şekilde erkeğinin yanında olan kadın, yeri gelmiş savaşmış, yeri gelmiş çocuklarına bakmış ve erkeğinin en büyük
Türk Destanlarında Kadınların Sportif Faaliyetlere Katılımı 221 yardımcısı olmuştur. Bu nedenle Türk kadınları da, cesur, yiğit olarak adlandırılmıştır. İster erkek ister kadın olsun, Türk denince akla gelen en önemli unsur yiğitlik, cengâverlikdiğer bir ifade ile güçlü betimlemesi olmuştur. Güçlü olmanın temelinde ise bedenin eğitilmesi diğer bir ifade ile spor yer almaktadır. Bulundukları ve yaşadıkları her türlü şartlar ve zorluklar karşısında mücadeleye karşı koyabilmek amacıyla küçük yaştan itibaren spor, Türkler için, kesin bir eğitim olmuş; bunu eğlencelerinde, ulusal ve kutsal bayramlarında ve savaş alanlarında da devam ettirmişlerdir (Tayga 1990, s. 5). Spor, Türkler için sadece erkeklere has bir unsur değil, aynı zamanda kadın ve çocuklar için de önemli bir yere sahiptir. Özellikle güreşe bakıldığı zaman, Eski Türklerin, bu spor dalına verdikleri önemi daha net görürüz. Türk milleti erkeği, kadını ve çocuğuyla güreşi sever, güreşçiye saygı duyar ve pehlivanlara ayrıcalık tanır (Kahraman 1995, s. 119). Güreşin, toplumsal hayat içerisinde bu denli önemli sayılmasının temelinde, bu spor dalının Türklerin ata sporu olarak düşünülmesi ve bu nedenle de saygıya değer olması düşüncesi yer almaktadır. Spor dallarına kadınların önem vermelerinin yanı sıra, kadınların sportif faaliyetlere (bedensel aktivitelere) bizzat katıldıklarını görürüz. Bilge (1989, s. 11) ye göre, kadınlarda tıpkı erkekler gibi, spor oyunlarına katılmakta ve yarışmaktaydılar. Tarihsel süreç incelendiği takdirde, kadınların sportif faaliyetlere katılmasının Türkler tarafından başlatılmış bir etkinlik/süreç olduğunu görürüz. Zira bu döneme kadar, kadınların sportif faaliyetlere sporcu olarak katılmaları, hatta çoğu zamanda seyirci olarak katılmaları dahi yasaklanmıştır. Bunun en bilinen örneği Olimpiyat Oyunları dır. Olimpiyat Oyunları nın kadınlar tarafından izlendiğini görürüz. Türklerin, doğrudan doğruya kadınları spora teşvik etmeleri, kadına verilen önemin bir göstergesidir. Türk kadınının sportif faaliyetlere katılması özellikle Dede Korkut Hikâyelerinde daha net bir şekilde ortaya konulmaktadır. Zira Dede Korkut Hikâyelerinde anlatılan destanlar, erkekler gibi kadınlarında ata bindiğini, ok attığını ve güreştiğini ortaya koymaktadır. Dede Korkut Hikâyelerinde Bamsı Beyrek in beşik kertmesi ile tanışmaya gitmesi ve kızın da esas kimliğini gizleyerek Bamsı Beyrek in gücünü ölçmek için güreşmesi yer almaktadır: Kız der: O öyle insan değildir ki sana görünsün dedi, amma ben Banu Çiçek in dadısıyım, gel şimdi seninle ava çıkalım, eğer senin atın benim atımı geçerse onun atını da geçersin ve hem seninle güreşelim, beni yenersen onu da yenersin dedi. Beyrek der: Pekâlâ, şimdi atlanın. İkisi atlandılar, meydana çıktılar. At teptiler, Beyrek in atı, kızın atını geçti. Ok attılar, Beyrek kızın okunu geride bıraktı. Kız der: Bre yiğit, benim atımı kimsenin geçtiği yok, okumu kimsenin geride bıraktığı yok, gel seninle güreş tutalım dedi. Hemen Beyrek attan indi. Kavuştular. İki pehlivan olup birbirine sarmaştılar. Beyrek, kaldırır, kızı yere vurmak ister, kız kaldırır Beyrek i yere vurmak ister. Beyrek bunaldı, der: Bu kıza yenilecek olursam, kudretli Oğuz içinde başıma kakınç, yüzüme dokunç (yüze vurma) ederler dedi. Gayrete geldi, kavradı kızı, sarmaya aldı, memesinden tuttu. Kız kocundu. Bu sefer Beyrek kızın ince beline girdi, sarma taktı, arkası üzerine yere yıktı (Ergin, 2008, s. 63-64). Ayrıca yine aynı destanda Bamsı Beyrek in 39 adamının da sağ salim olması üzerine yine 39 kızın, talihli talihine birer ok attıklarını ve 39 yiğidin, ok boyunca
222 Haydar GÖLBAŞI atını sürdüğü belirtilmektedir (Ergin, 2008, s. 89). Bu ok atan kızların da iyi birer nişancı oldukları ve oku ileriye attıklarını ve kendilerine talip olan yiğitlerin de bu okların peşinden gittikleri belirtilmektedir. Kanglı Koca oğlu Kan Turalı Destanı nda ise, Kan Turalı nın eşi Selcen Hatun un, babasının gönderdiği düşmanlarla, at üzerinde savaştığı, kılıcını çok iyi kullandığı ve onlarca düşmanı öldürdüğü belirtilir (Ergin, 2008, s. 137). Ayrıca Selcen Hatun un, Kan Turalı ya cevap olarak söylediği dörtlüğe bakıldığı zamanda ata binme, ok atma ve avlanma gibi bedensel faaliyetlerde ne kadar başarılı olduğunu görürüz (Ergin, 2008, s. 141-142): Kalkarak yerimden doğrulurdum Yelesi kara cins atıma binerdim Babamın ak otağından çıkardım Aksu Bedi Ala Dağı avlardım Alaca geyik, yabani geyik kovalardım Çekince bir ok ile vururdum Kazan Bey Oğlu Uruz Bey Destanı nda Kazan Bey in düşmanlarla giriştiği mücadelenin ardından, eşi Burla Hatun un, eşine destek amaçlı olarak ok kuşanıp, atına atladığı ve Kazan Bey e yardıma gittiği belirtilir: Kırk ince belli kız çocuğu ile kara aygırını çektirdi, sıçrayıp bindi, kara kılıcını kuşandı. Başımın tacı kazan gelmedi diye izini izledi gitti (Ergin, 2008, s. 108). Bu noktada dikkat çeken bir unsur ise, Burla Hatun un bindiği kara aygır ın kırk kız çocuğu tarafından çekildiğidir. Zira bu da bu aygırın gücünü ortaya koyarken, Barla Hatun un bu hayvana hükmetmesi, gücünü yetirmesi yönünden önemlidir. Dirse Han ın eşinin de oğlunun avdan eşiyle beraber gelmemesi üzerine, kırk ince belli kızı da yanına alarak, ata bindiği ve oğlunu aramaya gittiği belirtilir (Ergin, 2008, s. 30). Buraya kadar olan kısımda, özellikle Dede Korkut Hikâyelerinde geçen kadınların, bir takım bedensel faaliyetlere katılımları konusunda örnekler verilmeye çalışıldı. Dikkat edilecek olursa özellikle ata binme, avcılık, güreş ve ok atma gibi bir takım bedensel aktiviteler, Türk kadınlarının başarı ile gerçekleştirdiği sportif faaliyetler arasındadır. Türk kadınları, sürekli olarak erkeklerinin yanında olmuşlar ve çocuklarını da sağlam bir bedensel eğitimden geçirmek suretiyle, kendileri gibi güçlü bir yapıya sahip olmalarını sağlamışlardır. Üzerinde durulması gereken bir diğer husus da, Türk erkeklerinin güçlü, kuvvetli kadınlarla evlenmek istemeleridir. Destanlarımız bunun örnekleriyle doludur. Özellikle destanlarda adı geçen Alplerin, evlenecekleri eşlerini bulmak için genellikle uzak ülkelere seyahat ettiklerini ve bu kişilerin uğrunda büyük tehlikelere atıldıkları eşlerinin de bazı özelliklere sahip olmalarını talep ettiklerini görürüz (Şahin, 2012, s. 124). Alpler, özellikle kahramanlık, yiğitlik ve cesurluk bildiren bir ifade olarak kullanıldığından dolayı, bu kişilerin özellikle belli konularda oldukça iyi olduklarını düşünmek gerekir. Bu konular ise ata iyi binme, kılıcını ve okunu ustaca kullanma ve güreşme olarak özetlenebilir. Doğal olarak bu tür bedensel faaliyetlerde iyi olan kişilerin ise güçlü bir bedene sahip olacaklarını düşünmek son derece normal olacaktır. Diğer bir ifadeyle Alpler, sportif faaliyetler konusunda son derece usta kişilerdir. Bu nedenle de evlenecekleri kadınlarında tıpkı kendileri gibi güçlü olmalarını istemeleri akla son derece uygundur. Bunun bir örneğini yine Dede Korkut Hikâyelerinde yer alan Kan Turalı Destanı nda Kan Turalı, istediği eşini ben yerimden kalkmadan o kalkmış olmalı, ben kara koç atıma binmeden o binmiş olmalı, ben kanlı kafir eline
Türk Destanlarında Kadınların Sportif Faaliyetlere Katılımı 223 varmadan o varmış bana baş getirmiş olmalı (Ergin, 2008, s. 124) şeklinde tarif etmekte ve evleneceği kişinin de kendisine benzer özelliklere sahip olması gerektiğini belirtmektedir. Çünkü kadın, Türklerde kutsal bir varlık olarak düşünüldüğünden dolayı, aynı zamanda güçlü olmalı ve erkeğin yardımcısı olduğu için zaman zaman da evin reisliğini yapabilecek bir özelliğe sahip olması gerekmektedir. Hakas Türkleri nin duygularını, düşüncelerini, inançlarını, mücadelelerini, tarihlerini ve hayattan beklentilerinin aktarıldığı Huban Arıg Destanı ise özellikle 19. yüzyılda bilim insanları tarafından ön plana çıkartılmıştır. Hakas Türkleri nin Huban Arıg Kahramanlık Destanı na bakıldığı zaman ise Huban Arıg isimli kadının, babasının ölümünden sonra halkına kağanlık yaptığını ve ülkesini yönettiğini görürüz. Destanın kahramanı olan Huban Arıg ın sürekli olarak sosyal eşitlikten yana olduğunu ve halkına sürekli olarak yardım ettiği ayrıca ata iyi bindiği ve düşmanlarına karşı kılıcını, okunu güçlü bir şekilde kullandığınıgörürüz(http://www.turansam.org/makale.php?id=215). Kırgız Türklerinin Cangıl Mızra Destanı na bakıldığı zaman ise destanın başkahramanı olan Cañıl Mırza nın kendi halkının, yurdunun özgürlüğü, huzuru için yürüttüğü kahramanlık mücadelesi ile karşılaşırız. Mızra, Cesareti ve adaleti ile bütün boyun güvenini kazanır ve boyun geleceğinin sorumluluğunu yüklenir. Er kişiden geri kalmayan cesurluk, usta avcılık, kadın kişiliğine has iyilikseverlik, dürüstlük, sağlamlık gibi özelliklere sahiptir. Sözünden dönmeyen sebatlı, yendiğinde galibiyetten tat alan, yenildiğinde ezilmeden, karşılaştığı zorluğa dayanabilen mücadeleci, yiğit bir insandır (Hança, 2012, s. 501). Cangıl ın on altı yaşındayken, atıcılık ve güreşte kendisine rakip olabilecek kimsenin bulunmadığını ve rakip olarak ortaya çıkanlarında sürekli bir şekilde hezimete uğradığı ve Cangıl ın yanında yer alan 40 kişilik ordusu ile Kaşgar ı yağmaladığı (Köse, 2001, s. 67) bilinmektedir. Destanda onun kahramanlığı Dişi Kaplan ifadesiyle dile getirilir ve kaplanı yenmesi kahramanlık özelliğini kazanmasında önemli bir aşamadır. Çocukluğundan beri yay tutup ok atar. Keskin nişancılığı ve avcılığıyla meşhurdur. Cañıl ın kahramanlığında kuvveti ve cesaretinin yanı sıra, atının ve silahlarının da büyük önemi vardır (Hança, 2012, s. 501). Manas Destanı nda ise Manas ın eşi Kanıkey in, eşini ölümden kurtardığını görürüz. Saç örgüsünü toplayıp tepesine bağladı, Manas ın silahlarını takınarak, zırhını giyip Akkula ya bindi Kanıkey arslan gibi savaşıyor Kanıkey bir yerinden yara yedi. Buna rağmen Manas ı mahfuz bir yere getirmeyi başardı (İnan, 1992, s. 43). Yine aynı destanda Bahadır Sooronduk un oğlu Almamber in düşmanları tarafından zor durumda kalması üzerine annesi Altın Ayı nın oğlunun yardımına koştuğunu görürüz. Birden at üzerinde silahlıanası Altın Ay ı gördü. Anası oğlunu kuşatan düşmanlara, yavrusunuyakalayanlara saldıran dişi kaplan gibi, hücum ederek, düşmanın safınıyardı, Almambet muhasaradan kurtulup kaçmayı başardı. Altın Ayoğlunu kurtardı fakat kendisi düşman süngüsü ile öldürüldü (İnan, 1992, s. 28). Bizanslar ile Araplar arasındaki mücadelenin bir sonucu olarak ortaya çıkan Battal Gazi Destanı ise, Türkler arasında Battal Gazi adıyla ün salmış bir savaşçının hikâyesini anlatmaktadır.
224 Haydar GÖLBAŞI Baddal kelimesinin kahraman anlamına gelmekte ve Türklerin Müslümanlığı kabul etmeleriyle beraber, Battal Gazi tipi Türkleştirilmiş ve halk arasında anlatılagelmiştir(http://www.edebiyatfakul tesi.com/baddal_name.htm). Battal Gazi Destanı na bakıldığında ise Battal Gazi ve eşi Zeynep Banu nun düşmana karşı beraber savaştıklarını görürüz (Demir Erdem, 2006:119). Anadolu nun fethinin anlatıldığı Danişmendname ise özellikle 12. yüzyılda söylenmeye ve 13. yüzyılda kâğıda aktarılmaya başlamıştır. 11. yüzyılda yaşayan Melik Danişmend Gazi nin hayatını, savaşlarını ve birtakım kerametlerinin anlatıldığı Danişmendname, Türk kültür tarihinin en önemli unsurlarından birisidir. Danismendname incelendiğinde, Artuhi nin sevdiği kız olan Efrumye nin bir pehlivanla evlendirileceği haberini alması üzerine Artuhi nin on iki bin kişilik ordunun üzerine yürüdüğünü ve Artuhi nin narasını duyan Efrumye nin karşı koyacakmış gibi davranarak hileli bir şekilde kelepçeyi kırdığını, ata bir aslan edasıyla atladığını, kılıç çektiğini ve düşmanlarıyla savaşarak başarılar kazandığını görürüz (Akkaya, 1950, s. 137). SONUÇ Spor, Türkler için savaşa hazırlık düşüncesi doğrultusunda şekillendiği için, sadece erkekler değil, aynı zamanda kadınlar için de etkin bir unsur olmuştur. Kadınlarında bedensel birtakım faaliyetlere katılmalarıyla beraber, gerek savaşa hazırlık talimleri yapılmış, gerekse de bedensel bir güç elde edilmeye çalışılmıştır. Türk Destanları incelendiğinde, destanlarda Türk kadınlarının da bedensel faaliyetlere katılım gösterdiği ve savaş mücadele güç konularında erkekten geri kalmadıkları görülmektedir. Diğer toplumlarda kadın, bedensel faaliyetlere herhangi bir katılım göstermez iken, Türklerde kadın da sporla iç içe olmuştur. Bu da Türklerin kadına verdiği önemin bir göstergesi olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle küçük yaşlardan itibaren kendisini sportif faaliyetlerin içerisinde bulan ve bir ömür boyu bu çalışmalara katılan kadın; ata binme, güreş ve ok atma gibi sportif faaliyetlerde kendisini göstermiş ve erkeğinin yanında, bedensel faaliyet gerektiren bir takım konularda ve savaşlarda canla başla mücadele etmiştir. Türkler için kadın, kutsal bir varlık olarak değerlendirilmiş ve kadına bir takım üstün nitelikler atfedilmiştir. Dolayısıyla kadın, gerek hüneri, gerek gücü ve gerekse de diğer bir takım meziyetleri doğrultusunda üstün bir değer kazanmıştır. Bunun sonucu olarak ta kadınların, spora katılımı konusunda herhangi bir karşı gelme durumu söz konusu olmamıştır. Türk kadınlarının bedensel faaliyetlere verdiği önem, günümüzde de devam etmekte ve erkeklerin yanı sıra kadınlar da sportif faaliyetlere yoğun bir şekilde katılım göstermektedirler. KAYNAKÇA Akkaya, Ş. (1950), Kitab-ı Melik Danişmend Gazi Danişmendname (iç). Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, 8 (1-2), 131-144. Davletov, B. T. (2009). Huban Arığ Kadın Yiğitlik Destanı. http://www.turansam.org/makale. php?id=215. Demir, N. ve Erdem, M. D. (2006). Türk Kültüründe Destan ve Battal Gazi Destanı. International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 1 (1).
Türk Destanlarında Kadınların Sportif Faaliyetlere Katılımı 225 Dever, A. (2010). Spor Sosyolojisi Tarihsel ve Güncel Boyutlarıyla Spor ve Toplum. İstanbul: Başlık Yayınları. Ergin, M. (2008). Dede Korkut Kitabı. İstanbul: Boğaziçi Yayınları. Hança, B. B. (2012). Canıl Mızra Destanı nda Kahraman Tipolojisi Açısından Kadın. Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, XII (2), 499-512. İnan, A. (1992). Manas Destanı. Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları. Kahraman, A. (1995). Osmanlı Devleti nde Spor. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. Köse, N. (2001). Kırgızlardan Bir Destan: Cangıl Mızra. Milli Folklor Dergisi, 7 (49), 67-70. Nalan, B. (1989). Türkiye de Beden Eğitimi Öğretmeninin Yetiştirilmesi. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. Öztelli, C. (1976). Türk Ulusunun Kadın Tipleri. Halk Eğitim Gazetesi, 23 Şubat 1976. Şahin, H. İ. (2012), Türk Destanlarındaki Aile Algısı Üzerine Bir Değerlendirme. Karadeniz Araştırmaları, (33), 117-138. Tayga, Y. (1990). Türk Spor Tarihine Genel Bakış. Ankara: Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Yayınları. Yardımcı, M. (2009), Türk Destanlarında Tipler ve Motifler. http://turkoloji.cu.edu.tr/ha LKBILIM/mehmet_yardimci_ destan_tipler_motifler.pdf http://www.edebiyatfakultesi.com/ba ddal_name.htm, Erişim Tarihi 07.04.2013 http://www.turkceciler.com/dede_ko rkut.html, E
226 Furkan ÖZTÜRK