SEÇMEN BAKIŞIYLA ÜLKEMİZ SORUNLARINA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ



Benzer belgeler
Herkes ulusal görevini ve sorumluluğunu bilmeli, memleket meseleleri üzerinde o düşünceyle, düşünüp çalışmayı görev edinmelidir. Mustafa Kemal ATATÜRK

DÜNYA İLE BARIŞIK KALKINMA MODELİ

DÜNYA İLE BARIŞIK KALKINMA MODELİ

10SORUDA AİLE SİGORTASI

KANUN SA 7020 S YI A LI B

TÜRKİYE İŞÇİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU. İŞ ve SOSYAL GÜVENLİK BİLGİLERİ (Ocak 2018) TÜRK-İŞ SOSYAL GÜVENLİK BÜROSU

Ö z e t B ü l t e n Tarih : Sayı : 2019/4

TÜRKİYE İŞÇİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU. ÇALIŞMA ve SOSYAL GÜVENLİK BİLGİLERİ (Ocak 2017)

TAM VE DAR MÜKELLEFİYETE İLİŞKİN ÖDEMELERDE YAPILACAK YENİ TEVKİFAT ORANLARI HAKKINDA SİRKÜLER SİRKÜLER NO: 2004/02

EVDE BAKIM PARASI ALANLARA SİGORTA GELİYOR

2012 yılı merkezi yönetim bütçesine bakış

26 milyar YTL'den işsize düşen 1.2 milyar YTL

1. Aylık ve Ücretlerinin Ödenme Zamanı Değiştirilen Personel :

Ekonomi II. 21.Enflasyon. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

MAHALLİ İDARE KONTROL RAPORU

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

BANKACILIK VE FİNANS UZMANI

T.C.DARICA BELEDİYE BAŞKANLIĞI DARICA/KOCAELİ

BİREYSEL EMEKLİLİK PLAN VE FON AÇIKLAMALARI. Hayat ve Emeklilik Satış Departmanı 2013

Pazartesi İzmir Gündemi

DEĞER YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK A.Ş.

Resmi Gazete Tarihi: Resmi Gazete Sayısı: 24516

Yapı Kredi Sigorta A.Ş.

TABLO 1.1 BİLANÇO 2016 PASİF HESAPLAR 3 KISA VADELİ YABANCI KAYNAKLAR ,59 32 FAALİYET BORÇLARI , BÜTÇE EMANETLERİ HESABI 236,70

MEMUR MAAŞLARI HESABI

AvivaSA Emeklilik ve Hayat Anonim Şirketi. 31 Mart 2009 tarihinde sona eren hesap dönemine ait Ayrıntılı Bilanço (Para birimi - Türk Lirası (TL))

EKONOMİK GELİŞMELER Haziran

VARLIKLAR I- Cari Varlıklar Bağımsız Bağımsız

Yapı Kredi Sigorta A.Ş. 1 Ocak - 30 Eylül 2013 ara hesap dönemine ait konsolide olmayan finansal tablolar

"A" CETVELİ ÖDENEKLER (Madde 2) KURUM ADI : TOPRAK ÜRÜNLERİ KURUMU

Halk Hayat ve Emeklilik Anonim Şirketi 30 Haziran 2011 Tarihi İtibarıyla Bilanço (Para Birimi: Türk Lirası (TL) olarak ifade edilmiştir.

AvivaSA Emeklilik ve Hayat Anonim Şirketi 31 ARALIK 2015 TARİHİ İTİBARIYLA BİLANÇO (Tüm Tutarlar Türk Lirası (TL) olarak gösterilmiştir.

AvivaSA Emeklilik ve Hayat Anonim Şirketi 31 MART 2016 TARİHİ İTİBARIYLA BİLANÇO (Tüm Tutarlar Türk Lirası (TL) olarak gösterilmiştir.

ANADOLU ANONİM TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ AYRINTILI BİLANÇO VARLIKLAR. Bağımsız Denetimden Geçmemiş Cari Dönem

Yapı Kredi Sigorta Anonim Şirketi. 30 Eylül 2014 Tarihinde Sona Eren Ara Hesap Dönemine Ait Konsolide Olmayan Finansal Tablolar ve Dipnotları

AvivaSA Emeklilik ve Hayat Anonim Şirketi 30 HAZİRAN 2016 TARİHİ İTİBARIYLA BİLANÇO (Tüm Tutarlar Türk Lirası (TL) olarak gösterilmiştir.

UNİCO SİGORTA A.Ş. Takip eden dipnotlar finansal tabloların tamamlayıcı parçasını oluştururlar. VARLIKLAR I- Cari Varlıklar Bağımsız Bağımsız.

AvivaSA Emeklilik ve Hayat Anonim Şirketi

AvivaSA Emeklilik ve Hayat Anonim Şirketi

ANADOLU ANONİM TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ AYRINTILI BİLANÇO. Dipnot

ANADOLU ANONİM TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ AYRINTILI BİLANÇO

UNİCO SİGORTA A.Ş. 31 MART 2018 TARİHİ İTİBARİYLE AYRINTILI BİLANÇO (Para birimi aksi belirtilmedikçe Türk Lirası ( TL ) olarak gösterilmiştir.

Bağımsız Denetimden Geçmemiş Cari Dönem

UNİCO SİGORTA A.Ş. 30 EYLÜL 2017 TARİHİ İTİBARİYLE AYRINTILI BİLANÇOSU (Para birimi aksi belirtilmedikçe Türk Lirası ( TL ) olarak gösterilmiştir.

SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA VAKIFLARI TEKDÜZEN HESAP PLANI AKTİF HESAPLAR 1 Dönen Varlıklar 10 Hazır Değerler

Ö z e t B ü l t e n Tarih : Sayı : 2017/9

AvivaSA Emeklilik ve Hayat Anonim Şirketi 31 ARALIK 2016 TARİHİ İTİBARIYLA BİLANÇO (Tüm Tutarlar Türk Lirası (TL) olarak gösterilmiştir.

AvivaSA Emeklilik ve Hayat Anonim Şirketi. 30 Haziran 2012 tarihi itibarıyla ayrıntılı bilanço (Para birimi - Türk Lirası (TL)) Varlıklar

AKSİGORTA ANONİM ŞİRKETİ AYRINTILI BİLANÇO VARLIKLAR

A-

ANADOLU ANONİM TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ AYRINTILI BİLANÇO

A-

Sayı: 2009/18 Tarih: Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

UNİCO SİGORTA A.Ş. Takip eden dipnotlar ara dönem finansal tabloların tamamlayıcı parçasını oluştururlar.

A-

A-

A-

A-

A-

VARLIKLAR Cari Dönem Bağımsız Sınırlı Denetimden Geçmiş. Önceki Dönem Bağımsız Denetimden Geçmiş I- Cari Varlıklar Dipnot

Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Kapsamına Giren Kurum ve Kuruluşların Girdikleri Hizmet Kollarının Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik

AVİVA SİGORTA A.Ş. Takip eden dipnotlar finansal tabloların tamamlayıcı parçasını oluştururlar.

Yapı Kredi Sigorta A.Ş. 31 Mart 2014 tarihi itibariyle konsolide olmayan finansal tablolar

AvivaSA Emeklilik ve Hayat Anonim Şirketi 30 EYLÜL 2016 TARİHİ İTİBARIYLA BİLANÇO (Tüm Tutarlar Türk Lirası (TL) olarak gösterilmiştir.

Önsöz...1. Sunuş Business School İçindekiler BÖLÜM / GİRİŞ BÖLÜM / OTELLER Yatırım Teşvikleri...

AVİVA SİGORTA A.Ş. Takip eden dipnotlar ara dönem finansal tabloların tamamlayıcı parçasını oluştururlar.

EV DEĞİŞTİREN MORTGAGE SABİT FAİZLİ KONUT FİNANSMAN KREDİSİ VE TEMİNAT SÖZLEŞMESİ KREDİYE İLİŞKİN BİLGİLER

DEĞER YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK A.Ş.

SİİRT ÜNİVERSİTESİ Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı BİREYSEL EMEKLİLİK SIKÇA SORULAN SORULAR

30 EYLÜL 2016 VE 31 ARALIK 2015 TARİHLERİ İTİBARIYLA AYRINTILI BİLANÇOLAR (Para birimi aksi belirtilmedikçe Türk Lirası ( TL ) olarak gösterilmiştir.

Yapı Kredi Sigorta A.Ş.

YURTDIŞI MÜTEAHHİTLİK HİZMETLERİ

AVİVA SİGORTA A.Ş. Takip eden dipnotlar finansal tabloların tamamlayıcı parçasını oluştururlar.

VARLIKLAR Cari Dönem Bağımsız Sınırlı Denetimden Geçmiş. Önceki Dönem Bağımsız Denetimden Geçmiş I- Cari Varlıklar Dipnot

AvivaSA Emeklilik ve Hayat Anonim Şirketi

Halk Hayat ve Emeklilik Anonim Şirketi 30 Haziran 2016 Tarihi İtibarıyla Bilanço (Para Birimi: Türk Lirası (TL) olarak ifade edilmiştir.

FAALİYET SONUÇLARI TABLOSU

Halk Hayat ve Emeklilik Anonim Şirketi 30 Haziran 2018 Tarihi İtibarıyla Bilanço

VARLIKLAR Bağımsız Bağımsız Denetimden Geçmiş Denetimden Geçmemiş Dipnot 31 Aralık Aralık 2013

Halk Hayat ve Emeklilik Anonim Şirketi 31 Mart 2013 Tarihi İtibarıyla Bilanço (Para Birimi: Türk Lirası (TL) olarak ifade edilmiştir.

1 Yıllı k Zam (%) 23,3 1 26,1 5 13,1 6 40,5 7 Diğer 2 20,941 24,860 24,860 26,458 28,559 7,94 36,3

Yapı Kredi Sigorta A.Ş.

AvivaSA Emeklilik ve Hayat Anonim Şirketi. 31 Mart 2013 tarihi itibariyle ayrıntılı bilanço (Para birimi - Türk Lirası (TL)) Varlıklar

Yapı Kredi Sigorta A.Ş. 1 Ocak - 30 Eylül 2013 ara hesap dönemine ait konsolide finansal tablolar

No: Gelir Vergisi Kanunu 94. Madde ve Geçici 67. Madde Oranlar. Gelir vergisi kanunu 103 ve 104 madde. 1) Ücretlerden

AvivaSA Emeklilik ve Hayat Anonim Şirketi. 31 Mart 2010 tarihinde sona eren hesap dönemine ait Ayrıntılı Bilanço (Para birimi - Türk Lirası (TL))

ANADOLU ANONİM TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ AYRINTILI BİLANÇO VARLIKLAR. Bağımsız Denetimden Geçmiş Cari Dönem

30 HAZİRAN 2018 VE 31 ARALIK 2017 TARİHLERİ İTİBARIYLA BİLANÇO (Tüm Tutarlar Türk Lirası (TL) olarak gösterilmiştir.)

AKSİGORTA ANONİM ŞİRKETİ AYRINTILI BİLANÇO

VARLIKLAR Bağımsız Bağımsız Denetimden Geçmemiş Denetimden Geçmiş Dipnot 31 Mart Aralık 2016

VARLIKLAR Sigortacılık Faaliyetlerinden Alacaklar 12.1

SİRKÜLER 2009 / 5. 03/02/2009 tarihli ve Sayılı Resmi Gazete de aşağıda yer alan vergi tevkif oranları yayımlanmıştır.

bc. TL MEVDUAT FAİZLERİ : (01/01/2013 Tarihinden itibaren)

100 BÜYÜK SANAYİ KURULUŞU ÖZET DEĞERLENDİRME

AYRINTILI SOLO BİLANÇO V A R L I K L A R

AYRINTILI SOLO BİLANÇO V A R L I K L A R

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

VARLIKLAR II- Cari Olmayan Varlıklar A- Esas Faaliyetlerden Alacaklar Sigortacılık Faaliyetlerinden Alacaklar 2- Sigortacılık Faaliyetler

ANADOLU ANONİM TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ AYRINTILI BİLANÇO VARLIKLAR. Bağımsız Denetimden Geçmiş Önceki Dönem. Bağımsız Denetimden Geçmemiş Cari Dönem

EKONOMİK GELİŞMELER Ocak

Transkript:

1 SEÇMEN BAKIŞIYLA ÜLKEMİZ SORUNLARINA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ BAKİ ŞEKERCİ

2 Herkes ulusal görevini ve sorumluluğunu bilmeli, memleket meseleleri üzerinde o düşünceyle, düşünüp çalışmayı görev edinmelidir. Mustafa Kemal ATATÜRK

3 GİRİŞ Gelişmiş ülkelerde dâhil her ülkenin sorunları vardır. Herkesi memnun etmek imkânsızdır. Önemli olan sorunları en az seviyeye indirmek, o ülkede yaşayan insanların refah düzeyini artırmak, ülkeyi zenginleştirmektir. İşsiz sayısını azaltmak, işsizlere işsizlik fonundan gelir sağlamak, fakir halkın eğitim, sağlık gibi hizmetlerden en iyi şekilde faydalanmalarını sağlamaktır. Yönetim olarak aç, açıkta, eğitimsiz, sağlıksız insanlar olmaması için çalışmaktır. Öncelikle belirtmek isterim ki kitaptaki bölümlerin sıralaması tesadüf değildir. Lütfen Ekonomi bölümünü okumadan diğer bölümlere geçmeyin. Çünkü kitabımız ekonomi ağırlıklı bir kitaptır ve Ekonomi bölümünü okumadan diğer bölümleri okur isek bazı anlatmak istediklerim anlaşılamayabilir veya yanlış anlaşılabilir. Aç, açıkta, eğitimsiz, sağlıksız insanlar için dinin, vatan sevgisinin, Atatürk ün bir önemi yoktur. Onlar kışı nasıl geçireceklerini, ne yakacaklarını ve ne yiyeceklerini düşünürler. Onların öncelikli sorunları bunlardır. Bu İhtiyaçlarını karşılayamayan insanlar mecbur kalınca hırsız, katil veya örgüt üyesi olurlar. Bu da ülkedeki suç oranını yükseltir. Fakat ekonomisi güçlü, fakir halkına sahip çıkan, onları iş sahibi yapan, gelecek endişesinden kurtaran ülkelerde suç oranı düşer. Ekonomi iyiye gittikçe daha iyi eğitim ve sağlık hizmeti verilir. Aç olmayan, açıkta olmayan, iyi bir eğitim alan sağlıklı nesiller ülkelerine daha bağlı olur. Hayatta kaybedecek şeyleri olan insanlar; işleri, aileleri, mülkleri gibi ülkelerini daha çok sever. İyi eğitim alırlarsa Atatürk ü daha iyi öğrenirler. Ülkemiz için neler yaptığını daha iyi bilirler. Dini öğrenirler Allah korkusunu bilirler. Böylece suç oranı düşer. Bu söylediklerimiz de ancak ekonomisi güçlü zengin bir ülke olursak mümkündür. Bu nedenle her şeyden önce ekonomimizi güçlendirmeli ve zengin bir ülke olmalıyız. Buradan da şu sonuca varabiliriz. Bir ülkenin en önemli sorunu ekonomidir. Bu kitapta ekonomi ağırlıklı olarak ülkenin sorunlarına çözüm önerileri bulacaksınız. Unutmayalım ki I. ve II. Dünya Savaşı da dâhil olmak üzere bütün savaşların nedeni aslında ekonomik çıkarlar ve toplumların daha rahat yaşama isteğidir. Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz. Mustafa Kemal ATATÜRK

4 ATATÜRK Herkes Atatürk gibi bir lider çıksa da ülkeyi düzeltse diye düşünür. İkinci kez Atatürk gibi bir lider beklememiz gereksizdir. Bizim örnek alacağımız bir liderimiz vardır. Herkes işini iyi yapsa birer Atatürk olur. Atatürk işini mükemmel yapan bir insandır. Atatürk ün kıymetini bilmiyoruz ki ikinci Atatürk ün kıymetini bilelim. Atatürk ü siyasete sokmayalım. Bugün uygulanan iyi yönetimde de kötü yönetimde de Atatürk ün bir payı yoktur. Atatürk Kurtuluş Savaşı ndan önce Meclisi kurmuştur. Bu da demokrasiye verdiği önemi göstermektedir. Atatürk çok partili demokrasi olsun istemiştir. Bu gün yaşadığımız sorunlar Atatürk ün suçu değildir. Atatürk iyi bir askerdi ülkeyi kurtardı, iyi bir devlet adamıydı Cumhuriyeti kurdu ve devrimleri yaptı. İki Mustafa Kemal vardır biri ben et ve kemik geçici Mustafa Kemal. İkinci Mustafa Kemal onu ben kelimesiyle ifade edemem o ben değil bizdir. O memleketin her köşesinde yeni fikir yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın savaşçı bir topluluktur. Ben onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur. Mustafa Kemal ATATÜRK Atatürk üzerinden siyaset yapmayarak onu saygıyla şükranla ülkemize yaptıklarından dolayı anmalıyız. Atatürk ü siyasete çekmek ve onun üzerinden siyaset yapmak ona yapılacak en büyük haksızlıktır. Çünkü Atatürkçü geçinen ve Atatürkçülükten geçinen her insanın yanlışının faturası Atatürk e çıkartılır. Atatürk istese bir diktatör, kral, padişah olurdu. Fakat ülkesinin çok partili parlamenter demokrasi ile yönetilmesini istedi. Birkaç kez çok partili hayata geçmek için girişimde bulundu. Fakat o günün koşulları buna izin vermedi. Ama Atatürk gelecekte ülkesinin çok partili demokrasiye geçeceğini biliyordu ve bunun için o günlerde bugün kullandığımız Türkiye Büyük Millet Meclisi binasının yapılmasını istedi. Kurduğu ülke yeni bir cumhuriyet olduğu, halkın eğitim seviyesinin düşüklüğü, yetişmiş insan gücü eksikliği ve haberleşme araçlarının bugünkü kadar gelişmiş ve yaygınlaşmış olmadığı için her istediğini gerçekleştiremedi.

5 Bir milletin başarısı mutlaka bütün milli güçlerin bir istikamette oluşmasıyla mümkündür. Bu nedenle bilelim ki elde ettiğimiz başarı milletin güç birliği etmesinden ortak hareket etmesinden ileri gelmiştir. Eğer aynı başarı ve zaferleri gelecekte de tekrarlamak istiyorsak aynı esasa dayanalım ve aynı şekilde yürüyelim. Mustafa Kemal ATATÜRK Aslına bakarsanız Atatürk sadece kendi halkının değil dünyanın kaderini değiştirmiş bir liderdir. Çanakkale Savaşından önce dünyanın en güçlü devleti İngiltere idi. Çanakkale Savaşından sonra Amerika Birleşik Devletleri oldu. Ayrıca Kurtuluş Savaşı sonucu İngiltere nin doğu politikası iflas etti ve birçok ülke İngiltere den bağımsızlığını almaya başladı. Atatürk son dönemlerinde ülkenin durumunu sorduğunda her şeyin yolunda olduğu kendisine anlatılıyordu. Sonra bir yurt gezisine çıktı ve anlatılanların doğru olmadığını gördü. İsmet İnönü yü Başbakanlıktan aldı ve yerine Celal Bayar ı getirdi. Celal Bayar Atatürk ün son Başbakanı dır. Atatürk yakın çalışma arkadaşlarına (İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, Başbakan Celal Bayar, Salih Bozok, Hasan Rıza Soyak) kendisinden sonra Cumhurbaşkanı olması için Fevzi Çakmak a yardım etmelerini istemiştir. Bunun için bir erken seçim bile düşünmüştür. Çünkü milletvekili olmadığı için Fevzi Çakmak cumhurbaşkanı adayı olamıyordu. İsmet İnönü eski arkadaşı Atatürk ü ölüm yatağında hiç ziyaret etmemiştir. (Bu konuyu daha detaylı olarak Celal Bayar ın anılarını anlatan kitaplarda bulabilirsiniz.) Atatürk vasiyetinde İsmet İnönü nün çocukları için para bırakmıştır. Çünkü kendisi öldüğü takdirde İsmet İnönü nün Cumhurbaşkanı olmasını istemeyen Atatürk, bir iç karışıklık çıkarsa İnönü nün çocuklarının ortada kalmasını istememiştir. Bize de ders kitaplarında İnönü nün çocuklarını sevdiği için mirasından pay bıraktığı anlatılır. Peki, Atatürk diğer yakın çalışma arkadaşlarının çocuklarını sevmemekte midir? Bir diğer konu ise İnönü nün ölene kadar aktif siyaset yapmasıdır. Atatürk ülkesinde çok partili parlamenter demokrasi istemiştir. İsmet İnönü nün mezarının Anıtkabir de olması Atatürk ü ister istemez taraf yapmaktadır. Atatürk herkesin lideridir. Neden sadece İsmet İnönü nün mezarı Anıtkabir dedir. Cumhurbaşkanı olduğu için ise birçok cumhurbaşkanımız vardır. Kurtuluş Savaşı komutanlarından olduğu için ise, dönemin Genel Kurmay Başkanı aynı zamanda Başbakanı Fevzi Çakmak ın mezarı Anıtkabir de değildir. Başbakan olduğu için ise neden Atatürk ün son başbakanı aynı zamanda 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar ın mezarı Anıtkabir de değildir. İsmet İnönü nün mezarı Anıtkabir den çıkartılmalı, Atatürk üzerinden siyaset yapılmasından vazgeçilmelidir. İsmet İnönü ye isterlerse farklı bir yerde birçok devlet adamına yapıldığı gibi Anıt Mezar yapılabilir. Unutmayalım ki Atatürk öldükten sonra kamu binalarındaki Atatürk resmini indirtip kendi resmini astıran İsmet İnönü dür. Ayrıca Türk lirasının üstüne resmini bastıran yine İnönü dür. Bu nasıl Atatürkçülüktür? Bu nasıl Atatürk sevgisidir? Gerçek Atatürkçü insanlar bu söylediğime hak vereceklerdir. Rozetini taşımakla, resimlerini asmakla ve kendi görüşlerini Onun görüşleriymiş gibi anlatmakla Atatürkçü olunmaz. Atatürk ü iç siyasette taraf yapmayalım. Atatürk dünyada eşine az rastlanacak çok değerli bir komutan ve devlet adamıdır.

6 Ülkemizdeki siyasi partiler ve siyasetçiler iktidara geldiklerinde yapmayı düşündükleri yenilikleri anlatarak halktan oy istesinler. Atatürk ü kullanarak değil. Atatürk ü vizyon sahibi olmayan, dünyanın nereye gittiğini görmeyen, dar kafalı birkaç insanın eline bırakmayalım. Bu nedenle Atatürk ü iç siyasete alet etmeyelim. Onu ve devrimlerini şükranla ve saygıyla hatırlayalım ve koruyalım. EKONOMİ Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar iktisadi zaferlerle desteklenmezse payidar olamaz, az zamanda söner. Mustafa Kemal ATATÜRK Başlangıç kısmında da belirttiğimiz gibi bir ülkenin en büyük sorunu ekonomidir. Ekonomimiz güçlü olursa dış politikada masaya daha rahat oturur ve istediğimiz alarak kalkarız. Yapacağımız ekonomik yardımlarla başka ülkeleri yönlendirebiliriz. Güçlü bir ordu kurmak yine güçlü ekonomi gerektirir. Ekonomimiz iyi ise sağlık ve eğitime daha fazla para ayırabiliriz. Araştırma ve geliştirmeye kaynak aktarır ve çağın gerisinde kalmayız. Fakir insanlara yardım eder toplumun daha rahat yaşamasını sağlarız. Kimsenin aç açıkta kalmadığı bir ülkede suç oranı düşük olur. Böylece daha iyi yaşanır bir ülke sahibi oluruz. Peki, böyle bir ülkeye sahip olabilmek için neler yapabiliriz. Öncelikle bilmemiz gerekir ki hayatta bedava bir şey yoktur. Kestiğimiz ağaçların yerine yenisini dikmek için fide yetiştirmezsek, orman işçisi ayarlayıp bunları dikmez ve sulamazsak gün gelir nefes bile alamayız. Buradan da şu sonuca çıkıyoruz Hayatta her şeyin bir bedeli vardır ve bedava bir şey yoktur. Bazı politikacılar ve bilim adamları sağlık, eğitim gibi hizmetlerin bedava olması gerektiğini söyler. Çok merak ediyorum hastanelerde doktorlar maaş almadan mı çalışmaktadır? Tıbbi cihazlar bedava mı alınmaktadır? Her hastanede yüzlerce personel maaş almadan mı çalışmaktadır? Bu hastaneler neyle ısınmaktadır? Eğitim için konuşacak olursak bina giderleri, öğretmenlerin maaşları, ısınma, elektrik ve su nasıl karşılanmaktadır? Hayatta her şeyin bir bedeli vardır. Sizin hayatta bedava olmasını istediğiniz hizmetleri devlet genel bütçeden öder. Diğer bir ifade ile bütün halkın cebinden çıkar. Çünkü devlet dediğiniz zaten sizsiniz. Devlet bütçesi dediğimiz şey sizin ödediğiniz vergilerdir. Bu günlerde ülkemizde onlarca yeni devlet üniversitesi açılmıştır. Bu ne demektir? Halktan daha fazla vergi toplanacak demektir.

7 Sizlere birkaç örnekle devletin hizmetleri bedava vermesinin ne kadar yanlış olduğunu anlatmaya çalışayım. İki lise öğrencisi düşünelim. Birincisinin ailesi iyi kazanan, çocuğunu dershanelere gönderen, özel ders aldıran bir aile. İkincisinin ailesi ise bir kasabada kıt kanaat yaşayan bir aile. Birinci ailenin çocuğu iyi bir devlet üniversitesini kazanır ve bedava okur. İkinci ailenin çocuğu ise bir üniversite kazanamaz ve 18 yaşında çalışmaya başlar. Bu fakir ailenin çocuğunun ödediği vergilerle zengin ailenin çocuğu devlet üniversitesinde bedava okur. Şimdi sormak istiyorum. Bedava eğitim kime verilmektedir? Bir taraftan gerçekten fakir olup üniversite kazanan gençlerde vardır. Bunlar mağdur edilmemelidir. Kitabımızın ilerleyen sayfalarında çözüm önerilerimi göreceksiniz. Bir diğer örnek ise amacım kimseyi kırmak olmadı için isim vermeden anlatacağım. Ülkemizde yaşanan bir olay. Bir ilçe belediyemiz her haneden 13 metreküpe kadar su parası almamaktadır. İlçe halkına soracak olursanız çok iyi bir hizmettir. Fakat bu işin de bir maliyeti vardır. Peki, bu maliyet kimin cebinden çıkmaktadır. Tabi ki yine bu su parası vermeyen ilçe halkı başka hizmetleri daha pahalıya almaktadır. Çünkü gerek devletin genel bütçesi gerekse belediyelerin bütçesi halktan toplanan vergi ve benzeri paralardan oluşmaktadır. Bir başka örnek ise sahil kenarında bulunan belediyelerimizin yapmış olduğu bir uygulamadır. Bedava halk plajları yaparlar. Buraları düzeltirler. Şemsiyeler ve şezlonglar koyarlar. Duş alma yerleri yaparlar. Durumu iyi olan halkımız gelir yılda bir iki hafta buranın nimetlerinden yararlanır ve gider. Peki, buraya yapılan masraf kimin cebinden çıkar. Tabi ki bu kasabanın halkının cebinden çıkar. Dahası birkaç kez şahit oldum bu plajlardaki duş yerlerinin musluğu sabaha kadar açık kalır ya da bozuktur. Görüldüğü gibi devlet hizmetlerinin de bir bedeli vardır. Durumu iyi olan insanlar yararlanır fakat bedelini bütün halk öder. Şehirlerarası yapılan duble yolları düşünelim. Fakir insanlar kasabalarından, şehirlerinden çok nadir ayrılırlar. Zenginler ise bu yolları daha sık kullanır. Herkesin parasıyla yapılan bu yolları zengin daha fazla kullanmış olur. Her yeni fikir başlangıçta diğerleri arasında azınlıkta kalır. Thomas CARLYLE Ben diyorum ki herkes aldığı hizmetin bedelini ödesin. Bunu en son örneğimizle anlatmaya çalışalım. Şehirlerarası yapılan duble yollarında bir bedeli vardır. Bu yolları devlet yaptırmasın. Yap-işlet-devret modeli ile yaptıralım ve işletme süresi bitince yeniden şirketlere kiralayalım. Fakir insanlar örneğin Ankara dan Adana ya gideceklerse otobüs ile gider. Ankara- Adana arası paralı yol olursa otobüs başına yaklaşık 50 lira olur ve bu bedel yolcu başına 1 lira eder. Otobüs firması biletlere 1 lira zam yapar. Fakirin cebinden 1 lira fazla para çıkar. Zengin ise arabasıyla gider ve yaklaşık 30 lira cebinden çıkar. (Otobüs 50 lira olur ise özel araba yaklaşık 30 lira olur) Herkes aldığı hizmetin bedelini ödediği için devlet eskisi kadar çok vergi toplamayacaktır. Şimdi ise devlet Ankara-Adana arasına duble yol yapar ve zengin fakir ayırt etmeden vergilere zam yapar. Herkesin cebinden 5 lira para çıkar. Şimdi sormak istiyorum. Bedava denilen hizmetler fakire daha pahalıya mal olmamakta mıdır? Fakir insanlar zenginlere oranla daha az sosyal

8 yaşamdan faydalandıkları için daha az bedel ödeyeceklerdir. Şimdi ise fakir zengin herkes eşit ödemekte fakat zengin daha fazla yararlanmaktadır. Herkes aldığı hizmetin bedelini ödediği bir düzende devlet daha az vergi toplayacaktır. Devletin asli görevi diplomasi, iç güvenlik, dış güvenlik ve adalet olmalıdır. Tabi ki kitabın ilerleyen sayfalarında okuyacağınız gibi fakir insanlar unutulmayacak ve onların yaşamlarını devam ettirecek kaynak aktarılacaktır. Eğitim ve sağlık giderleri karşılanacaktır. Bu yapılırken de göstere göstere oy avcılığı yapılarak ve fakir insanlar rencide edilerek yapılmayacaktır. Daha zengin bir ülke olmak için yapmamız gerekenlerden bir diğeri bürokrasiyi azaltmak, bununla beraber devletteki personel sayısını ve cari harcamaları aşağı çekmek gerekmektedir. Bunun için vergi sistemini sigortacılık işleri, bankacılık, adalet, sağlık, eğitim ve idari yapıyı kısacası devlet organlarını yeniden yapılandırmak ve kırtasiyeciliği azaltmak gerekir. Bazı vergileri kaldırmak bazı harçlar, pul ve damga vergisi gibi kesintilerden vazgeçmek gerekir. Saçma sapan kesintiler icat edip bunların toplanması için memur çalıştırmak bir ülkeyi zenginleştirmez. Bu iş düpe düz halkın sırtından birilerini iş sahibi yapmaktır. Bürokrasinin çok olduğu bir ülke zengin kalkınmış bir ülke demek değildir. Her ülke ürettiği değer kadar vardır. Önemli olan çok memur çalıştırmak değil tarımda, hayvancılıkta, madencilikte, sanayi ve teknolojide daha çok üretmektir. Üretmekte yetmez bazı durumlarda. Katma değeri yüksek mallar üretmek gerekir. Örneğin bilgisayarın klavyesini üretmek yerine yazılımını üretin, cep telefonunun bataryasını üretmek yerine kamerasını üretin. Kısacası katma değeri yüksek mal üretin. Herkes Çin den korkar ve her şeyin Çin malı olduğunu söyler. Çin, katma değeri düşük mallar üretmektedir ve halkı karın tokluğuna çalışmaktadır. Ayrıca iç piyasası yok denecek kadar azdır. İhracat yapamaz ise biter. Binlerce Çinli on binlerce oyuncak üretir. Siz birkaç saatte ürettiğiniz bir otomobili satarak binlerce Çinlinin ürettiği oyuncakları bir seferde alabilirsiniz. Unutmayalım ki herkes ürettiği değer kadar vardır. Zenginlik gurbeti vatan, fakirlik vatanı gurbet haline getirir. Hz ALİ Gelelim daha zengin güçlü bir ekonomiyi nasıl hayata geçirebilirize. Her şeyi tek tek inceleyeceğiz. Öncelikle toplumun en küçük parçası olan aileden başlayalım. Her aileye bir vergi numarası verelim. Her bireye verilen vergi numarası(kimlik numarası) kalmak şartıyla. Ayrıca her şirkete bir vergi numarası verelim. Maliye Bakanlığı nın bir web sayfası olsun. Bilirsiniz üniversitelerimizde öğrencilerin okul numaralarını ve şifrelerini girince karşılarına çıkan sayfa gibi. Burada aile bilgileri aldıkları dersler ve notları yazar. Buna benzer fakat daha kapsamlı bir web sayfası olsun. Aile için ayrı şirketler için ayrı web sayfaları hazırlansın. Bu sistemde aileler, aile kimlik numarası ve şifresini yazınca o ailenin sayfası açılsın. Burada bütün ailenin bireysel vergi numaraları (kimlik numarası) bulunsun. Bu sistemde ailenin sahip olduğu bütün ev, arsa, araba bilgileri olsun. Nasıl okullardaki öğrenci sistemlerinde günü geldiğinde yatırılması gereken harç parası belirtiliyorsa bu sistemde de günü gelince yatırılması gereken vergiler görünsün. Ayrıca hangi malın aile bireylerinden kimin üstüne olduğu görünsün.

9 Böylece hangi ailenin ne kadar zengin olduğu ve gelirleri belli olur. Çünkü aile bireylerinin bilgilerinde nerde çalıştıkları ve hangi aralıkta maaş aldıkları da bulunmalıdır. Gösterdikleri maaş ile yaptıkları yatırımlar birbirini tutmaz ise vergi kaçırdıkları çok kolay anlaşılır. Bu sistemin bir başka amacı da hangi aile gerçekten fakir ise bu aileye devlet tarafından bir kredi kartı verilmeli ve yaşadığı yer çocuk sayısı gibi kriterlere bakılarak bu kartlara para yüklenmelidir. Böylece fakir insanlara göstere göstere yardım yapılmaz. Fakir insanlarımız rencide edilmez. Dinimiz bir elin verdiği yardımı diğer elin görmemesi gerektiğini söyler. Bu sistemin elektronik posta bölümü de olmalıdır. Gerek devletin bilgilendirilmeleri gerekse bankaların, elektrik dağıtım şirketlerinin, su dağıtım şirketlerinin veya GSM operatörlerinin göndereceği elektronik faturalar da bu sistemden takip edilebilir. Ayrıca devlet kurumlarına aileleri adına öneri, istek ve şikâyetlerini gönderebilirler ve bu işlem kâğıda yazılan dilekçeyi ortadan kaldırır. Şirketlerimiz için de benzer bir sistem oluşturulur. Sahip oldukları mallar ve ödemeleri gereken vergiler belirtilir. Fakir olup çalışamayacak durumda olan insanlarımıza bu yardımlar karşılıksız yapılır. Çalışabilecek durumda olan fakir insanlarımız ise iş bulana kadar yardım yapılır. İş buluncaya kadar boş oturtulmaz. Çünkü yaşadığı yer çocuk sayısı gibi kriterlere tabi olan bu yardım nereyse asgari ücret kadar olacaktır. Böyle bir durumda hiçbir insanı çalıştıramazsınız. Bu yardıma tabi çalışabilir durumdaki insanlarımız illerde vali, ilçelerde ise kaymakamın kuracağı çalışma gurupları ile kışın kaldırımdaki karları temizleyebilirler, yazın ise tarladaki taşları toplayıp boş arazilere ağaç dikebilirler ve benzeri işlerde çalıştırılmalıdır. Bu sayede insanlar bir an önce düzenli bir işe girmek için uğraşacaklardır. Bu gün yapılan kömür ve gıda paketi yardımları fakir insanları rencide etmektedir. Yoksulluğu bitirmek hayır işi değildir, bir adalet eylemidir. Nelson MANDELA Şöyle düşünüyor olabilirsiniz. Biz bu fakir insanları devlet kurumlarına yerleştirelim herkes iş sahibi olsun. Bu çok yanlış bir yaklaşım olur. Bu düşünceyi Sovyetler Birliği denemiş ve ekonomisi çökmüştür. Önemli olan herkesi iş sahibi yapmak değildir. Herkesi iş sahibi olduğu bir ülkeyi zengin bir ülkedir diye düşünmeyin. İşte Sovyetlerde işsiz yoktu fakat insanlar fakirdi. Bunun nedenini bir örnekle açıklayayım. Nüfusu 100 kişi olan bir hayali ülke düşünelim. Bu ülkenin tarım, sanayi, hayvancılık, madencilik ve turizm gibi işlerden yarattığı değer 1000 lira olsun. Herkesi iş sahibi yapalım ve aylık 10 lira maaş verelim. Bu maaş ile bu insanlar ancak geçinirler. Sovyetlerin yaptığı buydu. Hâlbuki 1000 lira değeri yaratan işleri en az kaç kişiyle yaptırabiliriz. Diyelim ki 60 kişiyle. 40 kişiyi işten çıkartalım. Böylece 1000 lirayı 60 kişi arasında paylaştıralım ve her birine 16,7 lira verelim. 10 lira ile geçinen bu insanlar yeni kazandıkları aylık 6,7 lira ile taksitle ev alabilirler, taksitle araba veya eşya yenileyebilirler. Böylece ekonomi canlanır. Arabaya, eve ve eşyaya talep artınca bunların üretimi de artacaktır. Bunlar üretimi artırabilmek için işten çıkartılan 40 kişi talep gören malların üretimi ve pazarlanması için işe alınacaktır. Böylece üretim artacak ve yaratılacak değer 1000 liranın çok üstünde olacaktır hem de işsiz sayısı gün geçtikçe azalacaktır. Bir ülkenin kişi başına düşen geliri ile toplam üretimi arasında doğrudan bir ilişki vardır. Herkesin iş sahibi olması o toplumu zenginleştirmez. Önemli olan ürettiğiniz değerdir. Örneğin 100

10 kişilik 2 ülke düşünelim. 1. Ülkede 90 kişi çalışmakta ve 900 liralık değer yaratmaktadır. 2. Ülkede ise 60 kişi çalışmakta ve 1200 liralık değer yaratmaktadır. Yarattığınız değer önemlidir. Önemli olan çok insan çalışması değil katma değeri yüksek, halk tarafından talep edilen malları üretmek önemlidir. Çünkü daha fazla istihdam toplam hâsılayı artırmadığı sürece iktisadi kalkınmaya hiçbir katkıda bulunamaz. Bir ülkenin zenginleşebilmesi için kişi başına üretimin artması gerekir. Her insan, sürekli olarak, sahip olduğu sermayesine en yüksek kazanç sağlayacak alanları araştırır. Ferdin peşinde koştuğu kazanç toplumun değil kendisinin kazancıdır. Kendi çıkarlarını kollayarak işe koyulan insan, farkında olmayarak toplumun da çıkarına en uygun düşen alana yatırım yapar. O halde kendi çıkarı peşinde koşan insan, görünmez bir el yardımıyla, başlangıçta hiç düşünmediği toplumsal bir amaca hizmet eder. Adam SMITH Ayrıca gereksiz tüketim azaltılmalıdır. Köylerde kullanılan traktörler için 25 yaş, diğer motorlu araçlar için 20 yaş sınırı getirilmelidir. Modeli daha eski araçların kullanılması yasaklanmalıdır. Günümüzde sıfır model araçların alımı çok kolaylaşmıştır. Buna rağmen 4-5 bin liralık arabalara binen insanlarımız vardır. Evde içecek ayranları yoktur fakat altlarında arabaları vardır. Bu insanların çoğu az kazanmaktadır. Fakat düşüncesizce davranmaktadırlar. Benim tanıdığım birçok insan var böyle yaşayan. Asgari ücretle çalışmakta fakat düğünde takılan altınlarla kendilerine birkaç bin liralık araba almaktadırlar. İşe çoğu zaman arabayla gitmektedirler. Bu yaklaşım onların hayat standardını düşürmektedir. Daha rahat yaşamak varken gelirinin birçoğunu yakıta ve tamire vermektedirler. Devlet 20 yaş kuralı koyarak aslında düşüncesiz fakir insanların hayat standardını yükseltmiş olacaktır. Araba almak ile yaşam standardı yükselmez ve bu bir zenginlik belirtisi değildir. Türkiye nin çok büyük bir salça ve konserve fabrikası nakliye için kamyon almamaktadır. Bu kamyonları alacak parası vardır. Fakat fabrika kamyon kiralama yöntemini seçer ve sadece nakliye ücreti verir. Diğer türlü kamyonlar alsaydı kamyon parası, benzin parası, şoför parası, amortisman gideri, tamiri, bakımı, sigortası derken çok büyük masraflarla karşı karşıya kalacaktı. Şimdi ise bu fabrikanın bulunduğu ile gelen kamyonlar kendi illerine dönebilmek için mazot parasına bu fabrikadan farklı illere yük taşımaktadırlar. Çünkü bu kamyonlar kendi ilerinden bu konserve fabrikasının olduğu ile gelirken zaten kar etmektedirler. Onlar için önemli olan bir an önce nakliye şirketlerinin bulunduğu illere dönmektir. Bu nedenle bu konserve fabrikasından yakıt masrafı kadar ücretle yük almaktadırlar. Görüldüğü gibi motorlu taşıt sahibi olmak önemli değildir. Şimdi sormak istiyorum 3-4 bin liraya araba alan insanlarımız konserve fabrikasının sahibinden daha mı zenginlerdir? İş adamları, fabrikalar, bankalar artık taşıt kiralama dönemine gitmektedirler. Araba sahibi olmak zenginlik göstergesi değildir. Araba gerçekten durumu iyi olan yiyeceğinden giyeceğinden yakacağından fedakârlık etmeden arabanın masraflarını karşılayacak insanlar için geçerli olabilir. Yoksulluğun hüküm sürdüğü yerde ne utanma kalır, ne masumiyet, ne namus, ne de ruh. Honore de BALZAC

11 Zengin bir ülke olmak için gereksiz harcamalardan kurtulmakla beraber ülkemizin gelirini de arttırmalıyız. Bunun için sanayi, tarım, hayvancılık, madencilik üretimini arttırmalı ve ülkemize gelen turist sayısını çoğaltmalıyız. Turizm gelirinin nasıl attıracağımızı kitabımızın Kültür ve Turizm bölümünde okuyabilirsiniz. Öncelikle vergi sistemine değinmek istiyorum. Çünkü vergi devletin yapmak zorunda olduğu harcamalar için toplanan paradır. Mümkün olsa da hiç vergi toplamasak. Vergiyi aslında her zaman halk öder. Bir örnekle anlatmak istiyorum. Bir market 1 liraya aldığı mala kira, elektrik, telefon ve su giderleri için 1 lira kar koyar. Ayrıca evini geçindirmek için 1 lira daha kar koyar ve 1 liraya mal ettiği malı 3 liraya satar. Devlet vergi vermesini isterse 1 lira da vergi için koyar ve 4 liraya satar. Şimdi sormak istiyorum. Vergiyi kim ödemiştir? Devletin harcamalarını azaltırsak ve vergi dışında devletin gelirlerini arttırırsak, devlet şimdiki kadar vergi toplamayacaktır. Böylece halkın cebinden daha az para çıkacaktır. Halkın refah düzeyi artacaktır. Halk vergiye aktardığı kaynaklarla başka alışverişler yapacaktır. Dolayısıyla ticaret canlanacaktır. Peki, hem devletin harcamalarını hem de toplanan vergileri nasıl azaltabiliriz? Öncelikle şunu belirtmek isterim vergiyi azaltarak tabana yayarsak vergi gelirinde artma olacaktır. Ayrıca halkın az vergi vermesi sonucu yapacağı alışveriş artacaktır. Böylece ticaret canlanacaktır. Dolayısıyla dükkân sayısı ve çalışan sayısı artacaktır. Böylece devlet gelirleri de artacaktır. Katma Değer Vergisi kaldırılmalıdır. Devlet bu vergiyi toplayabilmek için 10 binlerce insan çalıştırmakta, ayrıca toplanan vergilerin bir kısmını yeniden vergi verenlere aktarmaktadır. Bu iş kırtasiyecilikten başka bir şey değildir. İhtisaslaşmış marketler dönemini başlatmalıyız. Ticaret ile uğraşanlar yaptıkları iş veya sattıkları malın cinsi dükkânlarının büyüklüğü ve bulundukları il ve ilçeye göre belirlenecek ölçüde götürü usulü vergi vermelidirler. Bu vergiler dükkân sahiplerini zorlamayacak vergiler olmalıdır. Örneklerle anlatmak gerekirse bir bakkal bulunduğu ilçe dükkânının büyüklüğü ile doğru orantılı olarak vergi verecektir. Fakat meyve sebze satmak isterse market vergisi verecektir. Bunun yanında et ve mamullerini satmak isterse süpermarket vergisi verecektir. Bir tüccar sadece temizlik malzemelerin satan bir dükkân açabilir. Bunun vergisi yukarıda belirttiğimiz gibi dükkânını büyüklüğü satılan malın cinsi ve bulunduğu ilçeye göre alınacaktır. Sahip olduğunuz koşulları değiştirmek için, önce farklı düşünmeye başlayın. Norman Vincent PEALE Konu dükkânlardan açılmışken son yıllarda bakkalların kapanmaya başladığı ve süpermarketlerin sayısının arttığı dikkat çekmektedir. Bazı siyasilerimiz bakkalların kurtarılması gerektiğini savunur. Bu çok gereksiz bir müdahale olur. Bir bakkal bir evi geçindirmekte ayrıca tarihi geçmiş malları satmakta ve az mal sattığı için yüksek fiyatlar istemektedir. Bu da halkın cebinden daha fazla para çıkması demektir. Hâlbuki süpermarketler çok mal sattığı için hem daha ucuza mal satmakta hem de çeşit çok fazla bulundurmaktadır. Bir süpermarket yaklaşık 10-15 dükkânın işini yapmaktadır. Dolayısıyla 10-15 dükkân kapanmaktadır. 10-15 kişi işsiz kalmaktadır.

12 Fakat bir süpermarket aynı zamanda 10-15 kişi çalıştırmaktadır. İşsizlik açısından bakılacak olursa ülkemizdeki işsiz sayısında bir değişim olmaz. Ama halkımız daha taze daha bol çeşit bulabileceği daha ucuza ürünler alabilir. Böylece toplumun refah düzeyi yükselir. Bazı vergileri de KDV ile birlikte kaldırmalıyız. Tarımdan, hayvancılıktan, balıkçılıktan, sanayi üretiminden hiç vergi almamalıyız. Bunu bir örnekle anlatmak istiyorum. Bir çikolata fabrikası yaptığı üretimden dolayı vergi vermemeli fakat fabrikanın önüne bir dükkân açıp çikolatayı direk halka satar ise dükkânın büyüklüğü malın cinsi ve bulunduğu ilçeye bakarak belirlenen vergiyi ödemelidir. Ayrıca damga vergisi, pul parası, bankacılık, sigortacılık, eğitim kurumlarından, sağlık kurumlarından ve eczanelerden hiç vergi alınmamalıdır. Eczaneler ilaç ve medikal malzemeler dışında kozmetik malzeme, terlik ve benzeri mallar satarsa vergiye tabi olmalıdır. Bankalar sadece yıllık karları üzerinden gelir vergisi ödemelidirler. Medya, kültür, sanat, sergi, konferans, kitap, CD, DVD gelirlerinden vergi alınmamalı sadece Kültür Bakanlığı çok ucuz olmak şartıyla, yani yapılan masrafları karşılayacak kadar bandrol ücreti almalıdır. Bütün Devlet Tiyatroları özelleştirilmelidir. Devletin sanatçısı olmaz. Devlet sanat ve sanatsal faaliyetlerden dolayısıyla tiyatrolardan vergi almayarak destek olmalıdır. Devlet Tiyatroları 7-8 Lira, Özel Tiyatrolar 20-30 Lira, halkımız tiyatrolara gidemez diye düşünüyor olabilirsiniz. Fakat unutmayınız ki Devlet Tiyatrolarının masraflarını, tiyatrocuların ve çalışanların maaşlarını halkımız vergi adı altında ödediği için tiyatrolar ucuzdur. Anlayacağınız Devlet Tiyatroları da halkımıza özel tiyatro biletleri kadar fiyatlara mal olmaktadır. Bir kısım insanımız hiç yararlanmadığı halde bu masrafa ortak olmaktadır. Ayrıca özel şirketler sanatsal faaliyetleri destekleyebilir, sponsor olabilir, reklamlarını yapabilirler. Böylece özel tiyatro biletleri devletin de vergi almaması sayesinde şimdiki kadar pahallı olmayacaktır. Tiyatroların masrafını bütün halk değil oyunu izleyen ödeyecektir. Bir başka husus ise artık devlet sanatçısı olmayan bu tiyatrocular gerektiğinde iktidar sahiplerini daha rahat eleştirebileceklerdir. Çözümde görev almayanlar problemin bir parçası olurlar. Johann Wolfgang GOETHE Yüksek vergiler bir ülkeyi fakirleştirir. Çünkü devlet topladığı vergilerle yapacağı yatırımlarla hem pahalı hem de kalitesiz iş yapar. Devlet ekonomiden elini çekmelidir. Sadece diplomasi, dış güvenlik, iç güvenlik ve adaletten sorumlu olmalıdır. Bakıma muhtaç insanlarımıza sosyal devlet ilkesi çerçevesinde yardım etmelidir. Devletin yaptığı yatırımlara bir örnek vermemiz gerekirse İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı dır. Fenerbahçe ve Galatasaray statlarını neredeyse bedavaya yaptırmışlardır. Atatürk Olimpiyat Stadı çok pahalıya mal olmuştur. Ayrıca rüzgâr çıktığı zaman maç yapılamamaktadır. Gelir vergisi oranları %10 olmalıdır. Fakat tabana yayılmalıdır. Vergi çeşitliliğinden vazgeçilmelidir. Vergiler azalırsa insanların gelirleri artar daha çok mal alırlar. Böylece hem ticaret artar hem de üretim. İşsizlik azalır çalışan sayısı çoğalır. Devlet çalışandan gelir vergisi alır ve ticaretten daha çok vergi almış olur. Dolayısıyla zenginleşir. Komşu ülkelerde sınır ticareti canlandırılmalı, komşularla sıfır sorun politikası desteklenmelidir. Gümrükler silah, uyuşturucu, zehirli atık, tarihi eser kaçakçılığı için etkin çalışmalı fakat mal ve hizmet akışına engel

13 olmamalıdır. Gümrük vergileri karşılıklı sıfırlanmalıdır. İhracata teşvik kaldırılmalıdır. Çünkü üretimden vergi almayacağımız ve KDV kalkacağı için ihracat yapana ödediği vergiyi geri vermek gibi bir kırtasiyecilik işinden kurtulmuş olacağız. Bürokrasi azalmış olacaktır. KDV kalkınca akaryakıt tüketim vergisi(atv) biraz arttırılmalıdır. Çünkü üretimden vergi almayacağız. Bir fırın, bir fabrika ürettiği mal için vergi ödemeyecektir. Bunun yanında bankacılık ve sigortacılık sektöründen de vergi almayacağız. Böylece sanayici daha ucuza kredi bulabilecek ve Türkiye yatırım cenneti olacaktır. Şimdiki yüksek akaryakıt fiyatları devam edecektir. Çünkü hem ithal hem de yerli mallar bu fiyatla taşınacaktır. Dolayısıyla ülkemize yatırım yapan, ülkemizde üreten daha fazla kazanacaktır. Ayrıca gereksiz taşıt kullanımı engellenmiş olacaktır. Mazot fiyatlarının yüksek olması köylüyü olumsuz etkileyecektir. Fakat köylü dönüm başına değil ürettiği ürün başına desteklenecektir. Ülkemiz yüksek faiz ile dışarıya borçlanıp yatırım yapmaktadır. Yabancı sermayenin önünü açmalı, yabancı sermayeyi bürokratik engellerden kurtaracak gerekli yasaları çıkartılmalıdır. Devletin çok pahalıya yaptığı yatırımları gerek yabancı sermaye gerekse yerli sermaye çok daha ucuza ve iyisini yapacaktır. Bankacılık sektöründen vergi almayarak ülkemiz para cenneti olur. Yatırımcı çok ucuza kredi kullanır ve fabrikalar açar. Binlerce insanımız iş sahibi olur. Ticaret artar. Devlet bankacılık sektöründen almadığı verginin fazlasını çalışanlardan ve ticaretten alır. Hem devletin bir kaybı olmaz hem de binlerce insan iş sahibi olur. Ülkenin refah düzeyi yükselir daha zengin bir ülke olur. Devleti zenginleştirirken gereksiz işlerden kurtarmamız gerekir. Bunların başında kırtasiyecilik gelmektedir. Çok sayıda memur çalıştırmak zengin bir ülke olmak değil hantal bir ülke olmak demektir. Çalışanların bordrosunda değişiklikler yapmak gerekir. Benim savunduğum bordro, TAHAKKUK BİLGİLERİ GELİRLER KESİNTİLER Sıra No Aylık Maaşı Gelir Vergisi Sicil No Dil tazminatı İlk Giriş Adı Soyadı Çocuk Yardımı Sağlık Sigortası Primi Unvanı Eş Yardımı Emeklilik Sigortası Primi Birimi İş Riski Tazminatı İcra Yabancı Dil Derecesi Görev Tazminatı Emeklilik Borçlanma T.C. Numarası Emeklilik Sigorta Derecesi Nafaka Yemek Kefalet Sendika TOPLAM GELİR TOPLAM KESİNTİ ÖDENECEK TUTAR Emeklilik Sigorta Derecesinin ne anlama geldiğini ilerleyen sayfalarda sigortacılık kısmını anlatırken değineceğiz. Maaşlar artık unvana göre ödenecektir. Aynı unvana sahip insanlar aynı

14 maaşı alacaklardır. Dil tazminatı, eş yardımı gibi ödenekler üzerine eklenecektir. Derece ve kademe kaldırılacaktır. Kısacası kırtasiyecilik azaltılacaktır. Bazı gelirler koymuşlar ( Emekli kurum, GSS Kurum gibi) fakat kesintilere de aynısını koyarak verdikleri paraları geri almışlar. Resmen çalışanlarla dalga geçmişler. Bordro yukarıdaki gibi basit ve anlaşılır olmalıdır. Kıdem aylığı koyulmuş 5-10 lira. Ek ödeme ve özel hizmet zamları direk aylık maaşın içinde olacaktır. Pul kesintisi kalkacaktır. Dil tazminatları derecesine göre şimdikine oranla yükseltilecektir. Dil bilmeyenlerin yabancı dil derecesi E olacaktır. Hiç bilmiyor anlamında. Bilenler ise azdan çok iyiye doğdu D, C, B, A diye sıralanacaktır. Sağlık Sigortası primi herkesten aynı oranda kesilecektir. Fakat Emeklilik Sigorta primlerini çalışanlar kendileri belirleyecektir. Hangi düzeyden yatırıyorlarsa ileride o düzeyde maaş alacaklardır. Detaylı bilgiyi ilerleyen sayfalarda bulabileceksiniz. İnsanların hayatını düzenleyen akıl değil zenginliktir. Marcus Tullius CICERO Şimdi içinizden şöyle diyor olabilirsiniz. Devletimiz bu kadar vergi topladığı halde borçlanıyor. Tarım, hayvancılık, balıkçılık, sanayi üretimi, enerji üretimi, bankacılık, sigortacılık, eğitim, sağlık gibi birçok alanda vergi toplamayarak ve KDV yi kaldırarak bu ülkeyi nasıl ayakta tutacaksınız?. Çok basit. Öncelikle bankacılık, sigortacılık ve üretimden vergi almayarak ülkemiz yatırım cenneti olacaktır. Böylece çalışan sayısı artacak ve çalışan sayısı arttıkça devletin toplayacağı gelir vergisi artacaktır. Eğitimde okul giderleri veliler tarafından karşılanacaktır. Hastanenin giderlerinden devlet kurtulmuş olacaktır. Çünkü hepsi özelleşecektir. SGK özel sigorta şirketi gibi çalıştırılacaktır. Ayrıca kitabımızın Kültür Turizm ve Sağlık bölümlerinde ülkemizin çalışan sayısını arttıran ve ülkemize döviz kazandıran yatırımları devlet bir kuruş harcamadan nasıl yapılacağını göreceksiniz. Bütün devlet üniversiteleri özelleşecektir. Böylece hem hastanelerin hem de üniversitelerin harcamalarından devlet kurtulmuş olacaktır. Dolayısıyla devlet yüz binlerce memur maaşını ödemekten kurtulmuş olacaktır. Bugün devletimizin bütçesinin neredeyse yarısı borç ve faiz ödemelerine gitmektedir. Eğer iç ve dış borcu kapatırsak topladığımız vergiler ile bütçe fazlası bile verebiliriz. Peki, iç ve dış borcu nasıl ödeyeceğiz. Dış borcu öderken bir Amerikan dolarına eşit bir Süper Türk lirası basacağız. Bugün kullandığımız Türk lirasının tedavülde kalması şartıyla. Basacağımız Süper Türk Lirası ülkemizde bulunan döviz miktarı kadar olacak. (Bu görüşü 1990 lı yılların ortalarında dönemin LDP Genel Başkanı Besim Tibuk gündeme getirmişti.) Merkez Bankası Süper Türk lirasına, ABD dolarına verdiği faizin bir puan üstünde faiz verecek ve ABD Dolarını ve Euro yu piyasadan toplayacak. Dış borcu günü gelmeden faiz indiriminden yararlanarak ödeyebilecek. Ayrıca döviz büroları kapatılacak. Paralar bankalarda toplanacak. Döviz almak veya bozdurmak isteyenler bu işlemlerini bankalardan yapabilecek. Unutmayalım ki cebimizde taşıdığımız her yabancı para o ülkeye verilmiş faizsiz borçtur. İç borcu ise üniversitelerin, hastanelerin, hazine arazilerinin, devlete ait lojmanların, makam arabalarının, turistik tesisleri, elektrik santrallerinin, fabrikaların satılmasıyla elde edilecek gelir iç borcu ödemeye yetecektir. Ayrıca devlet artık eskisi gibi liman, havaalanı, şehirlerarası yol, köprü

15 yaptırmayacaktır. Yap-işlet-devret ve devredilen yerlerin kiralanması ile çok büyük miktarlarda gelir elde edilecektir. Bir düşünelim onlarca havaalanı ve liman, binlerce kilometre otoyol ve köprülerin kira gelirleri devletimizi zenginleştirecektir. Ayrıca devlete ait tesislerin özelleştirilmesi sayesinde devletin maaş ödeyeceği insan sayısı azalacaktır. Devlette çalışan eleman sayısı fazlası emekli edilinceye kadar eleman alınmayacaktır. Bürokrasi azalacaktır. Dolayısıyla devlet bütçesi fazla bile vermeye başlayacaktır. Eğer girişim ilerliyorsa, bolluk ekonomi ile birlikte artar; ama girişim yoksa bolluk ekonomi ile birlikte çürür. John Maynard KEYNES İşsizlere verilecek kredi kartlarına aile durumlarına göre aylık para yüklenecektir. Her aileye verilecek vergi numarası sayesinde yoksul işsiz ailelerin durumuna göre bu yardım yapılacaktır. Yapılan yardımların yarısı o ilin belediyesi yarısı ise devlet tarafından karşılanacaktır. Kömür ve gıda yardımları yapılmayacaktır. TÜİK her yıl kaç aileye yardım yapıldığını açıklayacaktır. Ben buna üçlü açmaz diyorum. Yardım yapılan aile sayısı azaltılırsa hükümet bir daha ki seçimde oy alamaz. Çok aileye yardım yapılırsa bir önceki yıla oranla ülkede fakir sayısı artmış demektir. Bu da ülkenin ekonomisinin kötüye gittiğini gösterir. Kamuda çalışan eleman sayısını arttırarak bu işe çözüm bulamazlar. Çünkü TÜİK her yıl devlette çalışan personel sayısını da açıklayacaktır. Ayrıca yapılacak özelleştirmelerle devlet iyice küçültülecek, devlet kontrol mekanizması haline getirilecektir. Devlet ekonomiden elini çekecektir. Bu üçlü açmaz sayesinde geriye tek bir çıkış yolu kalacaktır. Bürokrasiyi azaltmak, yatırımları teşvik etmek, yabancı sermayenin gelmesi için güven ortamını oluşturmak ve yabancı sermayenin karşılaştığı bürokratik ve diğer sorunları en az seviyeye indirmek. Bunların yanı sıra vergi mevzuatını basitleştirmek gerekir. Devletin ekonomiden elini çekmesini gerektiğini söylemişken özelleştirmeye biraz daha değinmek istiyorum. İç borcu nasıl kapatmamız gerektiğini belirtirken özelleştireceğimiz yerleri yazmıştık. Bunlardan başka TRT yi de özelleştirmeliyiz. TRT den daha az kanalı olan daha az personel çalıştıran özel kanalların seyredilme oranları çok daha iyi. Televizyon programları da arz talep meselesidir. Hangi kanal daha iyi program yapıyorsa halk onu izler. Halkın basit programları izlediğini düşünüyorsanız sorun eğitim sistemindedir. Medya sektöründe değil. PTT de bir an önce özelleştirilmelidir. PTT nin banka hizmeti vermesi çok güzeldir. Bu hizmet özelleştirilirken onun değerini arttıracaktır. Artık kimse posta hizmetlerini kullanmamaktadır. Ayrıca özel kargo şirketleri bu işi devletten daha hızlı ve güzel yapmaktadır. Bu nedenlerden dolayı PTT bir an önce özelleştirilmelidir. Devletin ekonomiden elini çekebilmesi için devlete ait bankalar Vakıfbank, Halkbank, Ziraat Bankası bir an önce özelleştirilmelidir. Bunlarla beraber PETKİM, Türk Hava Yolları unutulmamalıdır. Devlete ait bütün fabrikalar özelleştirilmelidir. Enerji üretim ve dağıtım tesisleri özelleştirilmeli özel teşebbüs elinde olan ve devletin hissedar olduğu şirketler borsada satılmalıdır. Borsa sayısı arttırılmalıdır. Sosyal tesisler, öğretmen evleri, polis evleri, ordu evleri ve OYAK özelleştirilmelidir.

16 Yer altı kaynaklarının çıkartılması yetmez. Hammadde olarak değil, işlenerek satılması için gerekli yatırımlar teşvik edilmelidir. Böylece ülkemiz çok büyük katma değer yaratacak ve insanlarımız iş sahibi olacaktır. Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim, teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede istifade etmek zorunludur. Mustafa Kemal ATATÜRK Hazine arazileri özel okullara, hastanelere ve üniversitelere daha ucuza vermek şartıyla özelleştirilebilir. Fakat bir koşul getirilmeli, bu kurumlar aldıkları arazilerin %80 ini ağaçlandırmalıdır. Deniz kenarındaki hazine arazileri için de aynı kolaylık ve şart oteller, tatil köyleri ve eğlence merkezleri için getirilmelidir. Devlet ekonomiden elini çekerken değinmek istediğim bir başka konu da bankacılık sistemidir. Bankacılık sektöründen vergi almamamız gerektiğini belirtmiştik. Bununla beraber BDDK kaldırılmalıdır. Devlet bankadaki mevduata kefil olmamalıdır. Banka batarsa mevduatı devlet ödememelidir. BDDK yerine Bankacılık Koordinasyon ve İşbirliği Kurulu kurulmalıdır. Kredi kartı almak isteyenlerin en fazla aylık gelirlerinin iki katı kadar limiti olmalıdır. Bu limiti isteyen bir bankadan aldığı karttan kullanır, isteyen bu limiti birkaç kartta toplayabilir. Az ve öz maddelerden oluşan bir bankacılık yasası çıkartılmalıdır. Kredi kullanmak isteyenler de sayfalar dolusu sözleşme imzalamak zorunda kalmamamıdır. Banka boşaltan, usulsüz kredi veren hırsızlıkla suçlanmalıdır. Devlet bankaları yaptıkları yanlışlıkları görev zararı olarak kapatmaktadır. Ayrıca devlet bankaları iktidar sahiplerinin yakın çevrelerine daha kolay kredi vermektedir. Bundan dolayı yukarıda belirttiğimiz gibi devlet bankaları bir an önce özelleştirilmelidir. Devlet mevduatı bankalar batınca ödememelidir. Her banka bir sigorta şirketiyle anlaşmalıdır. Banka batınca anlaşmalı sigortalı şirketi mevduatları ödemelidir. Burada bir koşul getirilmelidir. Bankanın sahibi ile o bankanın mevduatını sigortalayan şirketin sahibi aynı ailenin mensubu olmamalıdır. Her banka bütün şubelerinde görünen yerlere mevduatın hangi sigorta şirketi tarafından sigortalandığını gösteren tabelalar asmalıdır. Böylece özel sigorta şirketleri mevduatını sigortaladığı bankayı denetleyecektir. Bu sistem bankaları BDDK den daha iyi denetleyecektir. Çünkü batan bankanın parası devletin değil sigorta şirketinin kasasından çıkacaktır. Ayrıca bankacılık sektöründen vergi almayacağımızı söylemiştik. Böylece girişimci daha ucuza kredi bulacak ve yatırım yapacaktır. Türkiye yatırım cenneti olacaktır. Bankacılık sektöründen vergi alınmayınca ve güçlü bankacılık sektörümüz sayesinde Avrasya nın yeni İsviçre si olacağız. Ortadoğu parasını Türk bankalarına yatıracaktır. Böylece dünyanın en büyük bankaları ve sigorta şirketleri Türkiye deki yatırımlarını arttıracaktır. İsteyen banka altın hesabı açabilecektir. Böylece ekonomide sızıntı olarak tabir edilen yastık altındaki altınlar ekonomiye kazandırılacaktır. Dünyada kişi başına en çok altın düşen üçüncü ülkeyiz. Buradan bir konuya da değinmek istiyorum. Ülkemiz her yıl 8 milyar dolar tutarında altın ithal etmektedir. Bunun kesilmesini istemeyen dış güçler ülkemizde altın çıkarılmaması için lobi

17 faaliyetlerinde bulunmaktadır ve çevreci örgütler aracılığıyla halkı etkilemeye çalışmaktadırlar. Bu oyuna gelmemeliyiz. Hiçbir medeni devlet yoktur ki ordu ve donanmasından evvel iktisadını düşünmüş olmasın. Mustafa Kemal ATATÜRK Birazda sosyal güvenlik sistemiz ile sigorta işlerine değinmek istiyorum. Sosyal güvenlik sistemi ve sigorta işlerinden hiç vergi almayacağımız belirtmiştik. SSK, Bağ-KUR ve Emekli Sandığı nın birleştirilerek SGK adı altında toplanması ve bu ayrımcı yaklaşımdan devletin kurtulması gerçekten güzel bir uygulamadır. SGK yapılandırılırken sağlık sigortası ve emeklilik sigortası olarak ikiye ayrılmalıdır. Sigorta primlerini çalışanlar yatırırken sağlık sigortası primini ayrı emeklilik sigorta primini ayrı yatırılmalıdır. Sağlık sigortası primi ailedeki sigorta kapsamına giren birey sayısıyla orantılı herkes için eşit olmalıdır. Fakat emeklilik sigorta priminde derece uygulanmalıdır. Emekli maaşları dereceye göre ödenmelidir. Emeklilik sigortasını yatıranlar hangi dereceden prim ödemek istiyorlarsa tercihe bırakılmalıdır. Hangi dereceden prim ödediyse o dereceden emekli maaşı almalıdır. Çalışırken ki unvanın hiçbir önemi olmamalıdır. Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, üst düzey bürokratlar ve milletvekilleri kapsam dışı kalmalıdır. Emeklilik sigorta derecesini 4 e ayrılmalıdır. Her derecenin bir emekli maaşı olmalıdır. Emekli maaşı otuza bölünerek ve bir kişinin o derecede çalıştığı yıl ile çarpılmalıdır. Böylece bir insan ne kadar çok yıl çalışırsa o kadar çok maaş almalıdır. Örneğin Bir çalışan 30 yıl hizmet vermiş olsun. 10 yıl 2. Dereceden 20 yıl 3. Dereceden prim yatırmış olsun. İsterse aradaki farkı yatırır isterse emekli maaşının hesaplanması ona göre yapılır. Emekli maaşının üçte birini 2. Dereceye göre üçte ikisini 3. Dereceye göre alır. Emeklilik yaşı bugünkü koşullarda erkeklerde 65, kadınlarda ise 60 olmalıdır. Bu yaş mortalite tablolarına bakılarak yıllar içinde değişkenlik gösterebilir. Kadınlar emekli olabilmek için en az 360 ay prim yatırmış olmalıdır. Erkekler ise emekli olabilmek için en az 420 ay prim yatırmış olmalıdır. Gün hesabından vazgeçilmelidir. Emekli sigorta primleri çalışırken günlük kesilmemelidir. Primler aylık kesilmeli yukarıdaki toplam ayları tutturulması şartı aranmalıdır. Halkımız isterse SGK ya prim yatırırken ayrıca özel sigorta şirketlerine de prim yatırarak ikinci, üçüncü emekliliklerine hak kazanabilirler. Bu tamamen halkımız ile özel sigorta şirketlerinin anlaşması doğrultusunda olacaktır. İsteyen toplu para alabilir isteyen emekli maaşı. Türkiye ekonomisi hakkında konuşurken özellikle belirtmek istediğim bir konu var. TÜİK siyasetten arınmış bir kurum olmalı ve Cumhurbaşkanına bağlı olmalıdır. TÜİK Başkanı dört yıllığına Cumhurbaşkanı tarafından atanmalıdır. Ayrıca enflasyon sepeti yeniden düzenlenmelidir. Ülkemizin ithalat-ihracat dengesinde aleyhimize bir durum söz konusudur. Bu da gösteriyor ki biz kendi kendimize yetemiyoruz demektir. Bankacılık sektöründen vergiyi kaldırarak daha ucuza kredi kullanılmasını sağlamamız gerektiğini söylemiştim. Devlet ithal edilen malları üretmek isteyenleri teşvik etmelidir. Özellikle ithal ettiğimiz katma değeri yüksek malların üretilmesi için gerek yerli gerekse yabancı sermaye teşvik edilmelidir. Tabi ki yinede hiçbir işi olmayanlar devletin yapacağı birkaç liralık yardımdansa katma değeri düşük malı üreterek devletin vereceğinden daha

18 fazlasını kazanabilir. Devlet enerji dışında (Petrol, doğal gaz) en çok ithal ettiğimiz malları üretmek isteyenleri desteklemelidir. Böylece çalışmayan insanlara aktaracağı fonları ithal ettiğimiz malları üretenlere aktarır. Böylece paramız cebimizde kalır. Bazıları Türkiye üzerinde oyunlar oynandığını bu yüzden 2. Dünya savaşında yerle bir olan Almanya ve Japonya nın kalkındığı halde savaşa girmeyen Türkiye nin kalkınamadığını söyler. Hâlbuki bize Osmanlı dan hiçbir sanayi yatırımı kalmamıştır. O ülkeler ise sanayi devrimini bizden 100 yıl önce yapmışlardı. Yetişmiş mühendisleri, teknikerleri vardı. Savaştan sonra sadece yıkılan binalarını tekrar yapmışlardı. Biz de ise bilgi birikimi, eleman hiç bir şey yoktu. Bir başka yanlış bilinen ise cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan uçak fabrikasının neden kapatıldığıdır. Asıl gerçek bizim hiçbir zaman uçak üretememiş olmamızdır. Önce Almanlar ile bir anlaşma yapılmış ve Almanlar fabrikadaki çalışanların çoğunu kendi ülkesinden getirmiştir. Uçak parçaları Almanya dan gelmiştir ve Türklere bu işin teknoloji transferi yapılmamıştır. Bu yetmiyormuş gibi Almanlar yapılan anlaşma gereği ülkemiz yer altı kaynaklarında hak iddia etmeleri üzerine uçak üretimi durdurulmuştur. Daha sonra aynı sorunları İngilizlerle yaşayan ülkemiz uçak üretiminden vazgeçmiştir. Sanayinin ülkemizde canlandırılması için komşu ülkelerle gümrükleri kaldırmalı ve sınır ticaretini geliştirmeliyiz. Böylece sınır illerimizde çok hızlı bir kalkınma olacaktır. Zaten üretimden, bankacılıktan, hammaddeden (tarım, hayvancılık) vergi almayarak sanayi desteklenecektir. Böylece Türkiye yatırım cenneti olacaktır çünkü iş gücü Avrupa ya oranla daha ucuzdur. Bunun yanında doğumuzdaki ülkelere oranla hem teknolojik hem de kalifiye elaman konusunda çok daha iyiyiz. Ayrıca hammadde ve ara üründe sıfır gümrük sayesinde ülkemize ucuza gelecektir. Unutmamamız gereken bir başka husus ise üç kıtanın ortasında olmamız sebebiyle pazarlamak daha ucuz olacaktır. Ticarete devam edin. Çünkü rızkın onda dokuzu ticarettedir. Hz. MUHAMMED (S.A.V.) Üç kıtanın ortasındaki ülkemiz vizyonunu sadece Avrupa ile sınırlamamalıdır. Doymuş bir pazar olan Avrupa dan ise doymamış pazar olan Asya ve Afrika yanı başımızdadır. Ayrıca Avrupa Birliğine girmek ülkemize çok şey kazandırmayacaktır. Zaten ekonomik açıdan gümrük birliğindeyiz. Avrupa Birliği yakın gelecekte dağılacaktır. Özellikle ortak paraya geçerek Euro kullanmak düpe düz kendi bağımsızlığımızı vermektir. Buradan bir konuya değinmek istiyorum. Önceki sayfalarda anlattığım gibi Süper Türk lirası basarak piyasadan toplayacağımız döviz ile dış borcu ödeyeceğiz. Unutmayalım ki cebimizde taşıdığımız her döviz dış ülkelere verilmiş faizsiz borç gibidir. İl sayısı 60 a indirilmeli, her ilin bir Tarım Kooperatifi olmalıdır. Bunlar birleşerek Türkiye Tarım Kooperatifleri Birliğini oluşturmalıdır. Kooperatifler çiftçilerin olmalı, devlet elini çekmelidir. Havanın durumu, ülkenin ihtiyaçları, neleri fazla üretiyoruz, neleri ithal ediyoruz, bunlara göre köylüler yönlendirilmelidir. Kooperatifler bir mal çok fazla üretiliyorsa ve dış piyasalara satıldığı halde fazla miktarda elde kalıyorsa, bu bölgelere alternatif ekilebilir ürünler önermelidir. Köylüler ülke ihtiyaçlarına göre yönlendirilmelidir. Toprak Mahsulleri Ofisi,

19 Fiskobirlik ve benzeri yerler kapatılmalıdır. Devletin elindeki tarıma dayalı sanayi tesisleri köylülerin sahibi olduğu bu kooperatiflere sembolik fiyatlarla devredilmelidir. Bilindiği gibi devlet birçok malı çürütmüş veya yakmıştır. Bu ve benzeri yanlışlar toplumu fakirleştirir. Ayrıca bu kooperatiflere üyelik mecburi olmamalıdır. Kooperatiflerin yanında özel teşebbüste köylü ile anlaşarak ürünleri satın alabilir, işleyebilir veya dışarıya ihraç edebilir. Böylece köylü hangi malı kaça satabileceğini, hangisini üretmesi gerektiğini bilir ve daha iyi kazanır. Bunun en güzel örneği bazı tavuk üreticisi şirketler köylülerle ortak çalışmakta, tavukları köylülerle üretmekte ve onlara tavuk başına vereceği ücreti önceden söylemektedir. Böylece köylü önünü görebilmekte ve iyi kazanmaktadır. Dönüm başına değil üretilen ürün miktarına göre destekleme primi verilmelidir. Benzin ve mazot fiyatları düşürülmeyecektir. Çünkü gereksiz tüketim bu sayede engellenecektir. Tarımsal üretimde ne kadar çok traktör ve motorlu taşıt kullanılıyor ise o derece destekleme fiyatları değişecektir. Ayrıca gübre için yine üretilen miktar başına ayrı bir destekleme uygulanacaktır. Böylece köylü korunacaktır. Petrolü kontrol edersen, ulusları kontrol edersin, yiyeceği kontrol edersen, insanları kontrol edersin. Henry KISSINGER (ABD Dışişleri Eski Bakanı) Kuzey Afrika sanayi ile kirlenmemiş topraklardır. Buradan toprak kiralayarak organik tarım yapabilir ve dünyaya pazarlayabiliriz. Bu işi yapmak isteyen şirketlerimize düşük faizli krediler verebiliriz. Bu kıtada işçilikte çok ucuz olduğundan dünya piyasalarında rahatlıkla organik ürünlerde söz sahibi olabiliriz. Bu ülkelerin insanları da iş sahibi olmuş olur. Gelecekte en önemli 2 ürün temiz içilebilir su ve gıda olacaktır. Bunları kontrol eden dünyayı kontrol eder. EĞİTİM Ülkemizin en büyük sorunlarından biri eğitim sistemidir. Maalesef ülkemizde eğitici öğretici değil, ezberci bir öğretim sistemi vardır. İlköğretimdeki öğrencilere verilen araştırma ödevlerinin birçoğunu aileleri yapmaktadır. Ayrıca eğitim yedi yaşında başlamaz. Çocuklarımızı daha küçük yaşlarda eğitmeye başlamalıyız. Böylece çocuklarımız daha girişken, kendine güvenen bireyler olarak yetişirler.

20 Devlet eğitim sisteminden vergi almamalıdır. Kreşler, ilköğretim, lise, üniversite hatta dershanelerden, yabancı dil kurslarından, müzik kurslarından, dans kurslarından hiçbir ad altında vergi alınmamalıdır. Toplumun eğitilmesine köstek değil devlet böylelikle destek olmalıdır. Çocuğunu özel okula gönderen bir veli devletin üstünden bir yükü almaktadır. Devlet birde vergi alarak onu cezalandırmaktadır. İlköğretime başlayana kadar çocuklarımız kreşlere gitmelidir. Bu kreşler devletin koyduğu kriterlere uygun olarak inşa edilen bahçeli yerler olmalıdır. Ekonomi bölümünde anlatıldığı gibi parası olmayan fakir halka kredi kartına benzer bir kart vereceğiz. Bu karta ailenin ekonomik durumuna ve çocuk sayısına göre para yükleyeceğiz. Böylelikle fakir ailelerin de çocukları kreşlere gidebilecekler. Zorunlu eğitim toplam 12 yıl değil 11 yıl olmalıdır. Öğrencilerin 1 yılını fazladan tahta sıralar üstünde harcamaları anlamsızdır. Eğitim sadece dört duvar arasında fazla vakit geçirmek değildir. Toplam 11 yılı kaç parçaya ayırırlar onu bilemem ben eğitimci değilim. Eğitim sisteminin nereye doğru gideceği siyasilerin değil eğitimcilerle birlikte sosyologların, psikologların, fütüristlerin çalışmalarını gerektiren bir konudur. Eğitimin yeniden yapılandırılması anayasadan daha önemlidir. Ayrıca zorunlu eğitimde açık öğretimin kaldırmalı ve okullaşmayı artırmalıyız. Ekonomi bölümünde anlatıldığı gibi fakir ailelere vereceğimiz kredi kartı ile zaten çocukların eğitim masrafı devlet tarafından karşılanacaktır. Böylece aileler maddi imkânları bahane edemeyeceklerdir. İlköğretim 6,7 ve 8. Sınıfılar için seçmeli dersler arasında 2. Yabancı dil, folklor, salon dansları, satranç ve okul takımındaki öğrenciler için spor olmalıdır. İngilizce küçük yaşlarda tüm okullarımızda öğretilmelidir. Çünkü yabancı dilin belirli bir yaştan sonra öğretilmesi çok zor olmaktadır. Bilindiği gibi dünyadaki akademik dil İngilizcedir. Bir dil bir insandır. Çocuklarımız iyi derecede Türkçe bilmelidirler. Ama bunun yanında ana dilleri gibi İngilizce de bilmelidirler. Öğretmenler! Cumhuriyet fikren ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli muhafızlar ister. Yeni nesli bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir. Mustafa Kemal ATATÜRK Yukarıda belirtildiği gibi isteyen okul seçmeli ders olarak İngilizcenin yanında 2. Yabancı dili okutabilir. Ben kolej mezunuyum. Biz anadilimiz gibi İngilizce öğrenirken yanı sıra seçmeli ders olarak Almanca almıştık. Birçok gelişmiş ülkenin çocukları birden fazla yabancı dil bilmektedirler. 2. Yabancı dil Rusça, Çince, Japonca, Arapça, İspanyolca, Almanca, Fransızca olabilir. Eğitim süresinin kaç yıl olduğu değil kaliteli olup olmadığı önemlidir. Yeni nesil çabuk öğrenen meraklı bir gençliktir. Ülkemiz bilindiği gibi farklı kültürlere sahip insanlardan oluşmaktadır. Bu aynı zamanda bizim ülkemizde dil zenginliğini de beraberinde getirmektedir. Okulu bitiren bir insanın gerek devlet dairelerinde gerekse ülkenin farklı bölgelerine çalışmaya, üniversite okumaya veya askere