TARİHÎ MADENCİLİK ÇALIŞMALARININ MADEN VE REZERV ARAMALARINDAK1 ÖNEMİ. Sabit YLMAZ (x)



Benzer belgeler
Dünyada ve Türkiye'de Bakır Rezervi

Potansiyel. Alan Verileri İle. Hammadde Arama. Endüstriyel. Makale

MENDERES GRABENİNDE JEOFİZİK REZİSTİVİTE YÖNTEMİYLE JEOTERMAL ENERJİ ARAMALARI

ÇANKIRI İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

FAALİYETTE BULUNDUĞU İŞLETMELER

SATIŞI ÜNiTE ÎLE YAPILAN BAZI MADENLERİN HAKKINDA PRATİK METOD

TOKAT İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

Yozgat-Akdağmadeni Pb-Zn Madeni Arazi Gezisi

HASANÇELEBI DEMİR PROJESİ

Ek Form 9 DETAY ARAMA FAALİYET RAPORU. RAPORUN BAŞLIĞI: Başlık raporun konusunu ve içeriğini kısaca, açık ve yeterli bir biçimde ifade edecektir.

İşletmesinde Toz Problemi TKİ. OAL. TKİ Maden Müh.

BİTLİS İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

OYUNLAR TEORİSİNİN MADEN ARAMALARINA UYGULANMASI

Dünyada Bakır ve Geleceği

SULTANHİSAR-AYDIN 260 ADA 1,2,3,4 PARSEL JEOTERMAL ENERJİ SANTRALİ İMAR PLANI AÇIKLAMA RAPORU

Grafik 14 - Yıllara Göre Madencilik ve Taş Ocakçılığı Faaliyetlerinin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla İçerisindeki Payı ( )

MADENCİLİK ve JEOLOJİ MÜHENDİSİ

SERAMİK SANAYİİ. Hazırlayan Birsen YILMAZ T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi

KÖMÜRÜN ENERJİDEKİ YERİ

DENİZLİ İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

ASBEST YATAKLARININ TEŞEKKÜLÜ, ASBEST ARAMALARINDA DEĞERLENDİRME ESASLARI VE TÜRKİYE'DEKİ ASBEST YATAKLARI*

Üçüncü Demir ve Çelik Fabrikalarının Kuruluş Yeri Seçiminde Uygulanan Usûl Ve Alınan Sonuç

ERZİNCAN İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

Bakır ve İlgili Ürünlerin Fiat Durumu 0)

Rezervlerin Sınıflandırılması ve Kesit Metodu İle Rezerv Hesapları Üzerine Not

Potansiyel. Alan Verileri ile. Maden aramacılığı; bölgesel ön arama ile başlayan, Metalik Maden Arama. Makale

KAYSERİ İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

Trakya Kalkınma Ajansı. Bentonit Bilgi Notu

ENERJİ. KÜTAHYA

UŞAK İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

BOLU İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

KONYA ĐLĐ JEOTERMAL ENERJĐ POTANSĐYELĐ

MADEN YATAKLARI 1 METALİK MADEN YATAKLARI 1

ELAZIĞ İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

YOZGAT İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

KARBONATLI KAYAÇLAR İÇERİSİNDEKİ Pb-Zn YATAKLARI

KAYSERİ İLİNİN KUZEY KESİMİNDE ÇUKURKÖY'DE NEFELİN İHTİVA EDEN İNDİFAİ KAYAÇLAR

İÇİNDEKİLER. Çizelgelerin ele alınışı. Uygulamalı Örnekler. Birim metre dikiş başına standart-elektrod miktarının hesabı için çizelgeler

MADEN KANUNU ve BU KAPSAMDA VERİLEN RAPORLAMA SİSTEMLERİ

ADANA İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

AFYONKARAHİSAR İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

Türkiye Madenciliğinin 1945 Bilançosu

Kemal LOKMAN. Petrol Dairesi, Ankara

JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ 2015 YILI BİRİM FİYAT LİSTESİ

BETON KARIŞIM HESABI (TS 802)

Maden Aramalarında İş Güvenliği Çalışmaları: MTA Örneği

TMMOB Maden Mühendisleri Odası

Dünya Kükürt Yataklarına Toplu Bir Bakış

KOLEMANİT FLOTASYON KONSANTRELERİNİN BRİKETLEME YOLUYLE AGLOMERASYONU. M.Hayri ERTEN. Orta Doğu Teknik Üniversitesi

Türkiye: 1936 yılında maden istihsalâtımız umumiyet üzere artmıştır. Bu yılın istihsal adetlerini bir öncesi ile karşılaştıralım:

AR& GE BÜLTEN. Türkiye de Maden Sektörü

Dr. Ayhan KOÇBAY. Daire Başkan Yardımcısı

PİZA JEOTERMİK ENERJİ SİMPOZYUMU NETİCELERİ VE KIZILDERE SAHASININ DEĞERLENDİRİLMESİ

1961 ÇALIŞMA YILI ELMAS KURON RANDIMANLARI

AY KAYAÇLARI VE PETROGRAFİK

(Sayı: 1-4) MADENCİLİK DERGİSİ MAKALELER BİBLİOGRAFYASI. Ali Rıza Atay

Son seneler zarfında memleketlere göre dünya bakır istihsalâtı (Şort ton hesabile)

ZONGULDAK - BOLU BÖLGESİNİN MAGNETO VE GRAVİ-TEKTONİGİ, BUNUN MUHTEMEL KÖMÜR VE METALOJENİK ZONLARLA İLİŞKİSİ

2017 YILI MADEN SEKTÖRÜ GÖRÜNÜMÜ RAPORU

TÜRKİYE'DE BİR SONDAJ ARŞİVİNİN KURULMASI KONUSUNA TOPLU BİR BAKIŞ. Hazırlıyan : Gültekin GÜNGÖR (x)

GÖKÇESU (MENGEN-BOLU) BELDESİ, KADILAR KÖYÜ SİCİL 112 RUHSAT NOLU KÖMÜR MADENİ SAHASI YER ALTI PATLAYICI MADDE DEPOSU NAZIM İMAR PLANI AÇIKLAMA RAPORU

Kömür ve Doğalgaz. Öğr. Gör. Onur BATTAL

KÖMÜR ARAMA. Arama yapılacak alanın ruhsat durumunu yürürlükteki maden yasasına göre kontrol edilmelidir.

MADEN SEKTÖRÜ GÖRÜNÜMÜ

NEVŞEHİR İLİ MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

İLGİLİ KURULUŞLARİ TANITMA

AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ MADEN MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

TÜRKİYE DE MADENLER ve ENERJİ KAYNAKLARI AHMET KASA COĞRAFYA ÖĞRETMENİ AH-Nİ ANADOLU LİSESİ

2015 Yılında Dünyada En Çok Altın Üretilen İlk 10 Maden

Kaynak : CIA World Factbook

MADEN SEKTÖRÜ/ AKSARAY

Azerbaycan Enerji Görünümü GÖRÜNÜMÜ. Hazar Strateji Enstitüsü Enerji ve Ekonomi Araştırmaları Merkezi.

İMAR PLANINA ESAS JEOLOJİK-JEOTEKNİK ETÜT RAPORU

a Şekil 1. Kare gözlü elek tipi

Yeraltısuları. nedenleri ile tercih edilmektedir.

İçerik. Lidya Madencilik. Çöpler Altın Madeni. Lidya-Alacer JV ler. Altın Piyasası

MADEN SEKTÖR GÖRÜNÜMÜ

KURU ÜZÜM ÜRETİM. Dünya Üretimi

ENERJİ KAYNAKLARI ve TÜRKİYE DİYARBAKIR TİCARET VE SANAYİ ODASI

Enerji ve İklim Haritası

GTİP : PLASTİKTEN KUTULAR, KASALAR, SANDIKLAR VB. EŞYA

HİDROLOJİ. Buharlaşma. Yr. Doç. Dr. Mehmet B. Ercan. İnönü Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü

AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ MADEN MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ MADEN MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI DOKTORA PROGRAMI

1940 da % nisb. 62,94 0,96 0,37 0,35 0,36 0,95 3,21 1,20 3,15 0,10 0,08 0,

Coğrafya Proje Ödevi. Konu: Hindistan ve Nijerya nın Ekonomik Özellikleri. Kaan Aydın 11/D

SON EKONOMİK GELİŞMELERDEN SONRA ESNAF VE SANATKARLARIN DURUMU

BÖLÜM III METAL KAPLAMACILIĞINDA KULLANILAN ÖRNEK PROBLEM ÇÖZÜMLERİ

2004 yılında 929 milyon Dolar olan değerli maden ve mücevherat ihracatımız, %62 artışla 2008 yılı sonunda 1.5 milyar Dolara ulaşmıştır.

YAPI TEKNOLOJİSİ DERS-2

Galeri Tahkimatlarının (Demir Bağlar) Boyutlandırılması İçin Pratik Yol

Avrupa Demir Dışı Cevher Fiyatları

I.HAFTA. Maden Kanunu Uygulama Yönetmeliği Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından Resmi Gazete Tarihi: 03/02/2005 Resmi Gazete Sayısı: 25716

Midi Fayınının Kuzeyinde Westfalien-A Yaşlı Kılıç Serisinin Araştırılması

T.C. Ekonomi Bakanlığı İthalat Genel Müdürlüğü Ankara

Türkiye nin Elektrik Üretimi ve Tüketimi

TÜRKİYE ENERJİSİNİ KENDİ ÜRETMEK ZORUNDA

Bilindiği gibi lateritleşme, ılıman ve yağışlı

II. KUYU MÜHENDİSİNİN GÖREVLERİ

YENİ TEŞVİK SİSTEMİ. Stratejik Yatırımların Teşviki KDV İstisnası ü ü ü ü. Bölgesel Teşvik Uygulamaları

Transkript:

TARİHÎ MADENCİLİK ÇALIŞMALARININ MADEN VE REZERV ARAMALARINDAK1 ÖNEMİ Sabit YLMAZ (x) özet : Maden ve rezerv aramalarında bir maden jeologu eski imalâttan büyük ölçüde yararlanabilir. Zengin bir madencilik tarihine sahip olan memleketimizde bu konuya yeteri kadar önem verilmemektedir. Şimdiye kadar bu konu ile ilgili olarak sistematik bir çalışma yapılmamıştır. Bu yönde yapılacak ilmî bir çalışma ile daha birçok yeni maden yatanının bulunması ihtimal dahilindedir. Tebliğimizde, konunun önemine değinildikten sonra arazide eski imalâtın tanınması ve değerlendirilmesi ile ilgili esaslar belirtilmeye çalışılmış, Kayseri - «Zamantı kurşun - çinko aramalan»'ııdaki eski imalât etüdleri anlatılmış ve ülkemizde bilinen bazı eski imalât bölgeleri baklanda kısa bilgiler verilmiştir. I. Giriş : Madencilik ve meslekî çalışmalarım sırasında eski imalât ve cüruf yığınları benim için ilginç bir konu olmutur. Memleketimizde tarihî madencilik çalışmaları ve izleri birçok bölgede bulunur. Madencilik camiası bu izlere «Roma çalışmaları», «Cenevzi çalışmaları» veya kısaca «eski imalât» olarak isimlendirir. Zengin bir madencilik tarihine sahip olduğumuz umumiyetle bilinmektedir. Tarih boyunca geçmiş medeniyetlerin kalıntıları arasında demir, bakır, kurşun, gümüş ve altından mamul araç ve süs eşyaları bulunur. Memleketimizde gelişen Eti, Yunan, Roma, Bizans, Selçuk ve Osmanlı medeniyetleri «antik metallerini» büyük çapta istihsal etmişlerdir. Eski imalât bu madencilik faaliyetinin kalıntılarıdır ve bunların sistemli etüdü ile yeni metalojenik provenslerin bulunması ihtimal dahilindedir. Bilhassa Eti medeniyeti ile ilgili kazı ve kalıntılarda bronz alaşımı önemli bir yer işgal eder. Bronzun imalinde kullanılan kalay metali ve cevherleri hakkında bir bilgimiz mevcut değildir. Kasiterit, stanin veya tetraedrit mineralleri hakkında bildiklerimiz çok azdır. Kısaca kalay metalinin menşei şimdiye kadar çözümlenememistir. Demir madenleri ile ilgili eski imalâtın birçoğu bilinir. Bunların mühim bir kısmı açıkta ve küçük topoğrafik depresyonları ile belli olurlar. Meselâ Sivas ve Hekimhan civarında bu tür eski imalât çok görülmüştür. XVII. Asırda yapılan birçok seferde bu cevherlerin izabe edildiği ve yüksek evsafta silâh imal edildiği tarihî kayıtlardan öğrenilmektedir. (x) Yük. Müh. Jeolog «ALAÇAM» Müşavir Mühendislik Ankara, 117

Eski bakır madenleri, imalât ve cüruf yığınların ile tespit edilebilmektedirler İnebolu - Küre civarında bulunan bir milyon tona yakın bakır cürufu, Artvin, Merzifon, Ankara ve Bursa illerinde bulunan binlerce ton cüruf ve çok sayıda eski imalât, hacim itibariyle önem arzederler. Kurşun ve dolayısiyle çinko cüruf yığınlar.1 ve eski çalışmalar, en yaygın olanlarıdır ve memleketimizin her bölgesinde bulunurlar. Kurşun ve gümüşün istihsali, en eski çağlardanberi bilinmektedir. Şimdiki bilgilerimize göre tarihî çalışmaların en mühim lokaliteleri arasında Bolkardag Kayseri - Zamantı, Çorum - Gümüşhacıköy, Tunceli - Memlik köyü Gümüşhane ve Kütahya - Tavşanlı havzaları önem arzederler. Altın madenleıi ile ilgili eski çalışmalar İzmir, Çanakkale ve Bilecik illerinde tespit edilmiştir. «Menderes masifi»"nde ve Batı Bölgelerinde, menşei bilinmeyen birçok eski imalât görülmektedir. Bunların detaylı etüdleri şimdiye kadar yapılmamıştır. Civa metalinin istihsali daha ziyade Orta ve Yeni Çağ'da gelişmiştir. Orta Anadolu ve Batı bölgelerimizde sinober cevherinin istihsali ile ilgili birçok eski imalât, halen muhafaza edilmiş ve açıkta görülürler. Memleketimizde gelişen medeniyetlerin madencilik çalışmaları, zamanımıza kadar kısmen muhafaza edilmiştir. Sistematik etüdler neticesinde bilinenlerin yanında daha birçoklarının bulunabileceği kuvvetle tahmin edilmektedir. Bu arada tarihî madencilik, jeolojik ve metalojenik değerlendirmeler neticesinde daha birçok metalojenik provensin tanımı ve bilinen cevher potansiyelinin de geliştirilmesi, ihtimal dahilindedir. Tarihî, madencilik ve jeolojik verilerin iyi bir değerlendirilmesi Kayseri - Zamantı Proje'sinde yapılmış ve müsbet netice alınmıştır.. - %. Eski İmalâtın Ortak Özellikleri ve Arazide Tanıma Kıstastan : Eski imalâtı' arazide tesbii "etmek ayrı bir işlemdir. Bazan çok kolay görülebf len eski çalışmalar yanında, hususî itina ile dahi görülemiyenler çoktur. Şimdiye kadar bilinen tüm eski imalâtı etüd ederek birçoklarında ortak özellikler tesbit ettim. Bu imalât çoğunlukla kalker, dolomit ve mermer kayaçlarında görülür. Ancak bu kayaçların karstifikasyon oluşumları, eski imalâta şekil bakımından benzemekte ve çok defa ayırım yapılamamaktadır. Küçük faylar, «Uvala» ve «Küçük Dolinalar» eski imalâtın tanınmasında güçlük arzederler. Fakat kısa zamanda elde edilen bir saha tecrübesi ile eski çalınmalar bu karst oluşumlarında! 1 kolayca tefrik edilebilir. Bu arada eski imalâtın önünde bulunan döküntü ve cevher paşalarının mevcudiyeti her zaman müsbet bir işaret sayılmalıdır. Tecrübe kazanmış, prospektör, maden mühendisi ve maden jeologu çok defa bu döküntülere ve imalâta göre imalâtın hacmi, istikameti, derinliği ve çalışılan cevher hakkında ön bilgiyi verebilmektedir. Gerek karst oluşumlarının gerekse eski imalâtın bir ortak özelliği kurak mevsimlerde tiahi, ' bitki örtüsü civara rfazaran daha taze ve daha Boşluklardan gelen ılık ve rutubetli hava bitkilerin gelişmesini sağlamaktadır. Küçük ölçekli hava fotoğraflarında bu durum daha iyi görülür. 118 vardır. En diridir.

3. Eski İmaların Etüdü ve Değerlendirilmesi : Eski imalât tesbit edildikten sonra istihsali yapılan cevher hakkında ön veriler toplanmaktadır. Steril kayaçların döküntüleri arasında hususiyet arzeden cevher numuneleri toplanır ve makroskopik ilk determinasyonlar yapılır. Problematik durumlarda kimyevî, mineralojik, mikroskopik, töntgenografik ve diğer etüdler neticesinde, istihsal edilen cevherin kimyevî ve mineralojik terkibi katiyetle tespit edilebilir. Şimdiye kadar yapmış olduğum araştırmalarda eski imalâtın derinlikleri hakkında bir neticeye varmış bulunmaktayım. Balıkesir - Balya kurşun - çinko madeni ile Çorum - Gümüşhacıköy kurşun-çinko eski imalâtları hariç, diğer eski çalışmalarda ulaşılan derinlikler 30-40 m. civarındadır. Yeraltındaki malzemenin nakil güçlüğü ve havalandırma imkânsızlıkları, kanaatime göre derinliği tahdit eden unsurlardır. Eski çağların basit teçhizatı ve tekniği ile ancak satın ve satha yakın olan cevherler alınabilmekteydi. Tabiatiyle yeraltı istihsali, tamamen insan gücüne ve insanın cesaretine dayanan çalışmaları kapsamaktaydı. Eski imalâtın etüdünde topoğrafik depresyonlar çok defa faydalı ipuçlar ver mektedirler. imalâtın birbiri ile olan münasebetleri, bazan topoğrafik depresyonlarından faydalanılarak çözümlenebilir. İmalât girişleri ekseri hallerde kapalıdır. Bu arada göçükler sebebiyle girişin nerede olabileceği tahmin edilememektedir. İlk açma ve temizleme işinden sonra çalışılan cevher hakkında daha detaylı veriler elde edilmektedir. Fazla göçük yoksa, bir giriş bulunduktan sonra ve ekseri hallerde, cevheri takiben dar ve tehlikeli galerilere girilir. Birikmiş gazlar ve ani göçükler her zaman tehlike arzeder. Etüdlerim esnasında bu gibi galerilerde basit kürek, çapa, çekiç, murç ve sert kayaçlardan yapma öğütücü çekiçler buldum. İnce ardıç ağaçlarından tahkimat, göçüklerde kalanların iskeletleri, Roma ve Osmanlı paraları ile sert deriden yapılma cevher torbaları, her imalât'ta tesadüf edilmektedir. Eski imalâtın etüdünde fotojeoloji ve büyük ölçekli hava fotoğrafları her zaman faydalıdırlar. Özel gaye ile çekilen perspektiv ve renkli fotoğraflar, hususi problemlerin çözümü için daha iyi netice verirler. Bilhassa fotomozaiklerin tertibinden geniş ölçüde istifade edilmelidir. Bu suretle bilinmeyen daha birçok eski imalâtın bulunması, gerekli irtibatların sağlanması, istikamet ve muhtemel cevherleşme imkânları hakkında ön bilgiler toplanmış olur. Bu arada yapılacak detaylı topoğrafik haritalarda en küçük topoğrafik depresyonlarının alınmasına dikkat edilmeli ve elde edilen fotomozaikler ile korelasyona gidilmelidir. Jeoşimi etüdlerin tatbikatı hakkında dikkatle karar vermek gerekir. Kontaminasyon sebebiyle çok defa yanlış neticeler alınmaktadır. İyon akım ve taşınma istikametlerine dikkat edilmediği takdirde, yapılacak tefsirden yanlış ve aldatıcı bilgiler elde edilebilir. Kayseri - Denizovası çinko-kurşun madeninde yapılan jeoşimi etüdlerinde, bu tip bir hata yapılmış ve en yüksek anomaliler eski imalâtın cevherli paşalarında elde edilmiştir. Bilâhare cevherleşme ile ilgili olmayan bu anomalilerin tefsirinde güçlük çekilmiş ve etüdler durduıulmuştur. Jeofzik etüdler bazan faydalı neticeler verebilir. Uygun metodun seçilmesi, alman neticelerin jeolojik tefsiri ve metod ile tecrübenin geliştirilmesine azami dikkat gösterilmelidir. Bakır ile ilgili eski imalâtın etüdünde ve spesifik problemlerin hallinde, jeofizk etüdlerden faydalı neticeler elde edilmektedir. 119

Eski imalâtın etüdünde, topoğrafik ve jeolojik çalışmaların yanında en müsait yerlerde temizleme ve açma islerine girişilmelidir. Çünkü en iyi neticeler bu çalışmalardan sonra alınmaktadır. Cevherleşmenin tipi, mineral parajenezi, cevherleşmenin kalınlığı, istikameti, yatımı ve gang mineralleri hakkında en iyi bilgiler bundan sonra öğrenilmektedir. Bu ilk étudier ekseriyetle masrafsız olur ve netice çabuk almır. Daha detaylı araştırmalar hakkında karar verebilmek için, bu ilk etüdleri de lüzumsuz yerde uzatılmasında fayda yoktur. Peyderpey elde edilen neticelerin, çalışma grubu içinde konsultativ şekilde değerlendirilmesine dikkat edilmeli ve bilinmeyen hususların çözümlenmesinde çalışma grubunun işbirliği sağlanmalıdır. 4. Kayseri - «Zanıantı Kursun-Çinko Aramaları Projesi» ve Eski imalâtın Yeri : Bu proje jeolojik ve tarihî çalışmalardan elde edilen verilere göre tertip edilmiştir. Bulunan tüm zuhurlarda eski çalışmalar mevcuttur ve birçok zuhurda eskiden kalma murç izleri halen görülmektedir. 100 Km. uzunluk ve 30-40 Km. genişliğinde olan metalojenik provenste, 72 adet münferit zuhur ve binlerce eski ima lât izi tespit edilmiştir. Önlerinde ekseriyetle karışık olarak çinko-kurşun cevheı paşaları görülür, istihsali yapılan cevher galenit ve muhtemelen serüzittir. Çinko cevherleri ise bilinmediğinden tüm olarak paşalara atılmışlardır. Cevherin içinde yumrular halinde bulunan galenit, titizlikle seçilmiş ve ancak gözle görülemiyenler paşalara geçebilmişlerdir. Paşalarda ekseriyetle yüksek tenörlü smitsonit cevtaeıleri görülmektedir. Cevherleşmenin galenit bakımından en zengin kısımları dar eb'adlı galeri, başyukarı, başaşağı ve kuyular ile alınmıştır. Azami derinlikler ise 30-40 m. civarındadır. Tek ve münferit girişlerden sonra yüzlerce metre eski galeri tespit edilmiştir. Bazı zuhurların önlerinden binlerce ton smitsonit cevheri toplanmıştıı Ramble malzemesi olarak kullanılan çinko cevherleri ise halen çıkarılmaktadır. Toros da&larının en yüksek yaylalarında, izi ve yolu bulunmayan birçok zuhurda, hacimli eski çalışmalar tespit edilmiştir. Çalışmalarımız esnasında yeniden bir tek zuhur dahi tespit edilememiştir. En mühim zuhurlarda yapılan rezerv aramalarında müspet neticeler elde edilmiş ve 1968-1970 yılları arasında 18.000 m. sondaj ile arama galerisi yapılmıştır. Bu arada yüzlerce metre eski imalât açılmış ve etüd edilmiştir. Neticede yüksek tenörlü ve ehemmiyetli olan cevher rezervi, kısa zamanda tespit edilmiştir. Araştırmalara devam edildiği takdirde, bu rezervler her an artabilir. Çünkü cevher potansiyeli bakımından bu bölge için son söz henüz söylenmiş değildir. Cevherleşme zonları ekseriyetle paleozoik ve mezozoik kalkerlerinde ve kuzeydoğu-güneybatı istikametinde görülürler. Cevherleşme filon ve metasomatik ramplasman tipindedir. Oksidasyon zonlarının derinlikleri henüz katiyetle tespit edilememiştir. Oksidasyon zonundaki mineral parajenezi smitsonit, az serüzit, limonit ve az galenittir. Yalnız «Kaleköy madeni»'ııde tespit edilen primer zonda ise sfalerit, pirit, markazit ve galenit parajenezi görülür. Rezerv aramaları gayesiyle yapılan sondajlarda devamlı olarak «T» tipi karotiyer kullanılmış ve karot randımanı % 90 dan yukarı olmuştur. 120

Fotojeolojik etüdler tüm provens için yapılmış ve tektonik durum ana hatları ile tespit edilmiştir. Bu meyanda takriben 1.800 adet hava fotoğrafı değerlendirilmiştir. ve spe Jeofizik etüdler meyanıııda D. C. Rezistivite metodu tatbik edilmiş sifik problemlerin çözümünde yaraılı olmuştur. Kontaminasyon sebebi ile jeo>imi etüdieri tatbik edilememiştir. 5. Memleketimizde Bilinen Eski İmalât'tan Bazıları : Memleketimizde bulunan birçok tarihî çalışmalar henüz bilinmemekte ve dolayısiyle verimli etüdler henüz tertip edilememektedir. Mevcut kısa prospeksiyon raporları, ancak deskriptiv bilgileri ihtiva etmekte ve hakiki durumu ile problemleri hiçbir surette doğru olarak vazedememektedirler. Bu sebepten ötürü binlerce eski imalât ve milyonlarca ton cüruf yığınlarının tespit edilmesine rağmen, şimdiye kadar sistematik olarak bir envanter yapılmamıştır. Neticede açıkta veya kapalı olan binlerce eski imalâtın hakiki durumları henüz katiyetle bilinmemektedir. Eski imalâtın tarihî dokümanları değerlendirilmemiş, eski madencilik bölgelerinin jeolojik ve metalojenik durumları aydınlatılmamıştır. Maden jeolojisi çalışmaları bu bölgelere teksif edilmeli ve bu aıada sistematik olarak tüm bölgelerin tarihî, jeolojik, metalojenik ve madencilik verileri yeniden değerlendirilmelidir. Sistematik olarak yapılması tavsiye edilen bu etüdlerden müspet neticenin alınmaması için, hiçbir sebep görülememektedir. Memleketimizde bilinen eski imalât bölgelerinden bazıları hakkında ön bilgiler özet olarak aşağıda verilmiştir : 5.1. Bilecik - Söğüt «Kokurdanlık Altın Madeni» : Jurastik kalkerleri içinde ve takriben bir kilometre kare bir alanda, onbeş kadar büyük imalât mevcuttur, tik önce bu izlerin karst olanakları ile ilgili olabilecekleri düşünülmüştür. Birkaç imalâtın önünde 300.000 ton kadar kalker paşası görülmüş ve bunların içinde cevherleşme emaresine ait en küçük bir iz dahi bulunamamıştır. Jeoşimik etüdler neticesinde bakır ve kıın.un için normal «treshold.» elde edilmişti. Pasa ile örtülmüş olan en derin yarma 27 m. derinlikteydi. İnilerek arından numune alınmış ve yapılan kimyevî, mineralojik ve mikroskopik tahlillerde kolloidal, metalik ve telurid formunda altın tespit edilmiştir. Bu etüdlere muvazi olarak yapılan bir arama galerisinde diskordan hidrotermal altın filonları tespit edilmiştir. Altın muhtevası 4 ile 970 gr/tondur. Mikroskopik ve röntgenografik etüdler neticesinde kurşun-altın teluridi olan nagyagit minerali tespit edilm's ve altın muhtevasının % 20-25 bu minerale bağlı olduğu kaydedilmiştir. Daha detaylı rezerv aramaları için ilk müspet veriler elde edilmiş ve eski imalâtın mevcudiyeti her yönü ile yardımcı olmuştur. Hali hazırda araştırmalara devam edilmemektedir. Kalkei lerin altında bulunan genç entrüzivler her yönü ile ilgi çekmektedir. 5.2. Merzifon-Merkez «Büklüce Köyü Bakır Zuhurları» : Bu zuhurlar Büklüce ile Gelinsini köylerinin civarında bulunurlar. Mahallî halk asrımızın başlangıcına kadar bakırın izabe edildiğini hatırlamaktadır. Geniş izabe faaliyetinde kullanılan ağaç kömürünün mevcut ormanlardan elde edildiği halen bilinmektedü. 121

sene veri Eti medeniyeti ile başlayan madencilik ve izabe faaliyeti asrımızın ilk lerine kadar devam etmiştir. Kayalara oyulmuş ve takriben 3.500 sene evvel len ilk Eti maden ruhsatı bu bölgede bulunur. Eski imalât büyük yarma ve yeraltı girişlerinden meydana gelir. Yarmaların çoğu 1 km. ile 2 km. uzunluktadır. Yeraltı imalâtının hacmi bilinmemektedir. Takriben 10 km.2 lik bir alanda yirmi kadar büyük yarma mevcuttur. Paşalar çoktur ve oksi-karbonat ile sülfidik bakır cevher döküntüleri devamlı olarak görülmektedir. Cevherleşme ve eski imalât kısmen kalkerler içinde ve bazan skarn zonlannda müşahade edilir. Kalkerlerin altında genç granodiyorit-siyenit mağmatik kompleksi yer alır. Kalkerler içinde bulunan yüksek tenörlü bakır cevhsr filonlan istihsal edilmiş, buna mukabil skarn zonlaıı içindeki düşük tenörlü cevherler paşalara atılmıştır. Bu hacimli eski imalâtın tarihçesi Eti medeniyetine kadar dayanmakta mıdır? Bakır cevherleri arasında stanin veya kasiterit minerali bulunur mu? Sualler çok, bilgimiz ise o nispette azdır. 5.3. Niğde - Ulukışla «Bolkardağ Kursun-Çinko Maden Havzası» : Maden köyü civarında yapılan aramalar neticesinde karbonat tipinde ve vasati tenörü düşük olan 280.000 ton kadar bir cevher rezervi tespit edilmiştir. Gümüşhacıköy civarında takriben 500 bin ton ve Maden köyü civarında 100 bin ton kadar kurşun cürufu mevcuttur. Eski imalât çok ve dağınık halde bulunur. Maden bölgesi jeoloji, cevherleşme ve mineral parajenezi bakımından «Zamantı çinko-kurşun metalojenik provensi»'ne benzemektedir. Bu iki maden havzası esasında birbirine çok yakındır. Büyük çapta istihsal faaliyetinin verileri açıkta görülür. Eski imalât girişleri çoktur ve paşalarda devamlı olarak cevher döküntüleri mevcuttur. Cüruf kalıntılarına bakılarak ve bir tahmine göre, şimdiye kadar takriben bir buçuk milyon ton galenit cevheri izabe edilmiştir. 5.4. Çorum «Gümiişhacıköyü Kurşun-çinko maden havzası» : Ondokuzuncu asrın ortalarına kadar Osmanlı devleti tarafından geniş çaptaki çalışmaların devam ettiği bilinmektediı. Kalkerler içerisinde görülen eski çalışma izleri çoktur. Galenit Rezerv aramalarından müspet neticelerin alınabilmesi için, kanaatime göre eski arama bölgesi terkedilmeli ve civarda bulunan diğer eski çalışmalar değerlendirilmelidir. cevherinin izabesinden arta kalan cüruf yığınlaıının miktarı tam olarak bilinmemektedir. Bir tahmine göre asgari olarak 500.000 ton cüruf mevcuttur. Cüruflardan alınan numunelerin kimyevî tahlilinde % 5.34 Pb tespit edilmiştir. Cevherleşme alanı oldukça büyüktür. Yapılan ilk müşahedelere gore cevherleşmenin filoniyen ve metasomatik ramplasman tipinde olduğu tahmin Detaylı etüdler için imkân olmadığından, şimdilik bilinenlerin değeri azdır ve dolayısiyle kanaatler hipotetik safhadadır. 122 edilmiştir.

5.5. Tunceli - Hozat «Menılik köyü kurşun-çinko maden havzası» : Memlik köyü tamamen kurşun cürufları üzerinde kurulmuştur. eski ima Çalışmaların tarihçesi belli değildir. Memlik köyü civarında büyük lât görülür. Yapılan bir tahmine göre cüruf >ığınlarında yüz bin ton kadar cüruf mevcuttur. Kimyevî tahlil neticesinde % 4.38 Pb tespit edilmiştir. 5.6. Kütahya - Tavşanlı «Gümüşhacıköyü kursun-çinko maden havzası» : Eski imalât bölgesi köyün takriben 3 km. güneybatısındadır. İki lokalitede ve takriben birer kilometre karelik alanlarda, bııbirine çok yakın yüzlerce eski imalât girişleri görülmektedir. Paleozoik yaşlı sedimanlar içinde ve galenit - sfalerit - pirit parajenezinde olan cevher filonları, azami olarak 10-20 cm. kalınlığındadırlar. Köyün temel kazılarında kalınlığı bilinmeyen kurşun cürufları tesbit edilmektedir. Eski çalışmaların tarihçesi ve cevherleşme alanının imtidadı bilinmemektedir. 5.7. Ankara - Balâ «Karaali köyü Bakır cürufları» : Şimdiye kadar yetmiş bin ton civarında bakır cürufu tesbit edilmiştir. İzabede kullanılan bakır cevheri-- nin menşei ve karakteri bilinmemektedir. Diyorit kayaçları içinde yer yer disemine bakır cevherleşmesi görülür. Bölgenin civarı ultrabazik entrüziv kayaçlardan müteşekkildir. 5.8 «Gümüşhane ili kursun-çinko cürufları» : Cüruf yığınlarının çok ve dağınık olduğu bilinmektedir. Eski imalât bölgelerinin tam olarak tesbiti yapılmamıştır. Kurşun metali ile beraber bol miktarda gümüş metalinin istihsal edildiği ve Osmanlı tarihinde mühim bir yer işgal ettiği bilinmektedir. Bilhassa onsekizinci ve ondokuzuncu asırlarda geniş çapta madencilik çalışmalarının yapıldığı tahmin edilmektedir. Alınan üç cüruf numunesinin kimyevî tahlili yapılmış ve % 3.28-4.67 Pb tespit edilmiştir. 5.9. Aydın - Manisa - İzmir - Balıkesir - Çanakkale illeri dahilinde görülen eski imalât kalıntıları : Memleketimizin batı bölgesinde, menşei bilinmeyen birçok eski imalât mevcuttur. Bu eski çalışmaların detaylı envanteri yoktur. Bir kısmında bakır ve kurşun, diğerlerinde ise civa veya altın istihsal edildiği tahmin edilmektedir. Eski imalât kalıntıları bakımından bu bölgemiz en az bilinenidir. Göçükler ve bunların yakınlarında bulunan döküntüler, tek endikasyon olarak göıülmektedir. Çalışmalarım esnasında gördüğüm birçok eski imalâtta bazan limonit, bazan malakit-azurit, bazan ise yalnız kalker döküntüleri tespit edilebilmektedir. Yurdumuzda, yukarıda sayılan eski imalât bölgelerinden gayrı daha birçok bölge kısmen bilinmektedir. Bu tebliğin gayesi, eski imalât bölgelerinin envanterini vermek değildir. Gayemiz, maden jeolojisi ve cevher aramaları yönünden yapılacak yeniden bir değerlendirmenin, zorunlu olduğunu belirtmektir. Bu çalışmalar tarihî, jeolojik, metalojenik ve madencilik verilerini kapsamalıdır. Memleketimizde «Zamantı çinko-kurşun metalojenik provensb'nde yapılan rezerv aramaları ve alınan müspet netice, iran'daki çinko-kurşun rezerv aramalaıı, Yunanistan'da antik 123

«Laurium» bölgesinde yapılan kurşun-çinko rezerv aramaları, Bulgaristan ve Yugoslavya'da tatbik edilen benzeri bakır ve kurşun-çinko arama projeleri, bu kanaatin somut delilleridir. Neticede eski çağlarda iktisadî olabilen, fakat zamanımızda değer ifade etmiyen birçok zuhur tesbit edilebilir. Fakat ne olursa olsun her seviyedeki kanaat, detaylı etüdlerin mahsulü olmalıdır. 6. Sonuç : Şimdiye kadar verilen kısa izahat neticesinde, aşağıdaki verilerin fayda vardır : tespitinde Ülkemizde birçok medeniyetler gelişmiş ve geniş çapta madencilik ve izabe faaliyetleri olmuştur. Bu faaliyetin kalıntıları, memleketimizin her bölgesinde görülür. Kapalı veya örtülü bulunan birçok cüruf yışını ve eski imalât hakkında değerlendirme yapılmamıştır. bir Cevher aramaları ve yeni maden yataklarının bulunması yönünden sistematik olarak yapılacak tarihî, jeolojik, metalojenik ve madencilik değerlendirmeden müsbet neticenin alınması beklenmektedir. Bibliyografik Tanıtını : 1. Devlet Plânlama Teşkilâtı : «Kurşun-çinko Özel İhtisas Komisyonu raporu» No. V. Sabit Yılmaz ve Mete Demirel. 2. Topkaya M. «Türkiye'de bulunan kursun ve bakır cürufları», Derleme, neşredilmemiş rapor. Maden Yardım Komisyonu, Ankara 1965. 3. M.T.A. Enstitüsü : Kurşun ve bakır cürufları ile ilgili raporlar. 4. «Metag MUş. Müh.»: «Zamantı projesi öû- fizibilite raporu», istanbul 1970. (Devlet Plânlama Teşkilâtı için hazırlanmıştır.) 5. «Lead and Zinc in Iran» Teheran, 1966 124

Şekil: 1. Eski imalât bölgelerini gösterir harita. Şekil : 2. Kayseri.. Denizovası çinko - kurşun madeni civarmda Karst oluşumlan. 125

Şekil : 3. Kayseri - Denizovası çinko - kurşun madeni, eski imalât durumu. Şekil : i. Kayseri - Denizovası çinko - kurşun madeni, eski imalâttan bir görünüş. 126

Şekil 5 Kayseri - Aladağ çinko - kurşun madeni işletmesi Şekil. 6 Merzifon - Buklüce Köyü bakır zuhurları ve eski imalât 127

Şekil 7 Meızıfon-Bukluce Ko>u bakır zuhurları ve eski imalât durumu Şekil 8 Buraa - tneg-ol bölgesinde bir eski imalâtın girişi 128

TÜRKİYE KRtZOTtL ASBEST POTANSİYELİ TÜRK EKONOMİSİNE KATKISI VE ARAŞTIRMA METODLARI Alp GÜRKAN (x) 1. Özet : Bu yazıda, şimdiye kadar yapılan etüdlerden elde edilen bilgilere göre ülkenin çeşitli bölgelerinde tezahür eden krizotil asbest zuhurlarının genel bir sınıflandırmasına ve bölgelerdeki mümkün potansiyel ile bunların araştırılmasında gözönünde bulundurulması gereken hususlar belirtilmeğe çalışılmıştır. Ayrıca gittikçe talebi artan bu ham maddenin TUrk ekonomisindeki yeri genel şekilde gösterilerek araştırmalara verilmesi gereken ilgi ile Ui&kili düşünceler özetlenmiştir. 2. Asbestin Tanımı ve Genel Sınıflandırılması : 2.1. Asbest Mineralleri : Asbest terimi, çok ince lifli bir yapıya sahip olan birden fazla minerale verilen bir isimdir. Asbest mneralleri, minerolojik ve kimyasal özelliklerine göre iki grupta toplanırlar : Serantin grubu Monoklinik Krizotil Mgr 3 (OH) 4 Si 2 0 5 Amfibol grubu Aktinolit Ca 2 (MgFe) D ((OH)Si 4 0 11 ) 2 Monoklinik Tremolit Ca 2 Mg 5 ((OH)Si 4 0 11 ) 2 Krosidolit Na 2 MgFe,((OH)Si 4 0 1]L ) 2 (Mavi asbest) Ortrombik Antofilit (MgFe),((OH)Sl 4 0 1;l ) 2 Amozıt MgFe 6 ((OH)Si 4 O u ) 2 (x) Jeolog. Y. Müh. 129

Bu mineraller içinde endüstride en çok kullanılanlar krizotil, krosidolit ve amozit'tir. Gerek istihsalin gerekse kullanılan miktarın % 95'i krizotil, % 5'i ise amfibol asbeste tekabül eder. 2.2. Krizotil Asbestin Sınıflandırılması : Asbest mineralleri içerisinde en büyük kullanılma alanı olan krizotil, en büyük istihsale sahip Kanada (Quebec) ve Rusya tarafından ayrı ayrı şekilde sınıflandırılmaktadır. Fakat şurası muhakkak ki fiziksel ve kimyasal özelliklerin haricinde sınıflandırmaya esas olan husus asbest liflerinin uzunluğudur. Halen Rusya haricindeki diğer istihsal ünitelerine sahip memleketlerin büyük çoğunluğu Kanada sınıflandırmasını kullanmaktadır. Sınıflandırmaya esas olarak alınan alet, Quebec standart test kutusudur. Bu kutu, içinde 1/2, 4, 10 mesh'lik üç tel elek ihtiva eder. Testi yapılması istenen açılmış krizotil lifinden 16 onz (453,6 gr) üst eleğin üzerine konup kutu kapatılır. Bilâhare test kutusu, bağlı olduğu motor vasıtasiyle sallantıya tabi tutulur. Bu sallantı 110 saniye ve 600 devirlidir. Bilâhare kutu açılır ve her elek üstünde kalan kısım tartılır. Böylece testi yapılması istenen numunenin grubu öğrenilmiş olur. Rus sınıflandırmasında numune 500 gr. olarak alınır ve motor 600 deviri 120 saniyede yapar. Quebec sınıflandırmasında 1. ve 2. gruplar elle ayrılabilen uzun liflerden şekkül eder. Diğer gruplar için mekanik ayırmaya ihtiyaç vardır. (Ek 1). teliflerin çeşitli fiziksel ve kimyasal özellikleri de ayrıca gözönünde bulundurulur ve bu konularla ilgili olarak özel bir numaralandırma sistemi kullanılır. 3. Asbestin Kullanılma Alanları : Asbest mineralleri ile alâkalı olarak endüstride yaklaşık olarak 250 kullanılma alanı mevcuttur. Fakat bu alanların büyük kısmı ihmal edilecek kadar azdır. En büyük kullanılma alanları % olarak şöyle sıralanmaktadır : v. Dünya % Türkiye % Kullanılan grup Asbestli çimento boru 42.9 41.8 4, 5, mavi, amozit Asbestli çimento levha 28.6 32.2 5, 6, mavi Yer karoları 8.5 14.8 6, 7 Asbestli mensucat 1.8 2.1 3, mavi Asbest levha 6.5 1.7 3, 4, 5, 6, 7 Diğerleri 12.1 7.4 4, 5, 6, 7 Bu tablodan da görüleceği gibi % 71.5 ile asbestli çimento mamulleri en büyük kullanılma alnını teşkil etmektedir. En fazla ihtiyaç duyulan gruplar ise 4, 5, 6 olmaktadır. 130

EK : 1 Kanada gruplandırması Test Neticesi FOB Fiatı (1970) (Kanada $ olarak) 1/2 m. 4 m. 10 m. elekaltı No. 1 Crude 1524 No. 2 Crude 874 3F 3K 10 5 7.0 3.9 7.0 1.3 1.5 0.3 0.5 649 551 3R 4.0 7.0 4.0 1.0 468.50 3T 2.0 80 4.0 2.0 425.50 3Z 1.0 9.0 4.0 2.0 369.50 4A 0.0 8.0 6.0 2.0 368.50 4D 0.0 7.0 6.0 3.0 248 4J 0.0 5.0 7.0 4.0 243 4K 00 4.0 9.0 3.0 243 4M 0.0 4.0 8.0 4.0 243 4T 00 2.0 10.0 4.0 218 5D 0.0 0.5 10.5 5.0 184 5K 0.0 0.0 12.0 4.0 184 5M 0.0 0.0 12.0 5.0 173 5R 00 0.0 10.0 6.0 156.50 6D 0.0 0.0 7.0 9.0 113.30 7D 7F 7H 7K 7M 7R 7T 7MS 7RS 7TS 00 0.0 0.0 00 0.0 0.0 0.0 0.0 00 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 5.0 11.0 4.0 12.0 3.0 13.0 2.0 14.0 1.0 15.0 0.0 16.0 0.0 16.0 Teste tabi değildir»»»»»» 94.30 85 72.60 53.70 50.50 50.50 48.40 52 52 52 8S 8S 8T 31.40 30 24.20 131

4. Dünya Asbest İstihsali, Arz Talep Durumu : 1970 senesinden sonra Rusya, Avustralya ve Güney Afrika'nın bazı kısımlarında istihsal ünitelerinin faaliyete geçmesiyle dünya lif asbest istihsali 5 milyon tonu geçecektir. Bunun yarıya yakın kısmı Rusya'ya diğer yarının 3/4 ü Kanada'ya aittir. Üçüncü sırayı Güney Afrika ve Rhodesia almakta, bu ülkeler toplam dünya istihsalinin % 90'ından fazlasını temin etmektedirler. Asbest istihsal eden bütün memleketlerde krizotil mevcut iken Amozit ve Krosidolitin (mavi asbest) istihsali sadece Güney Afrika'ya münhasır kalmaktadır. Bazı mavi asbest yatakları Avustralya, Rusya ve Amerika'da bulunmakla beraber, bu memleketlerde, bu minerallerin istihsali mevcut değildir. Dünya asbest tüketimi her geçen sene muayyen bir oranda artmakta, yeni istihsal ünitelerine rağmen talep tam manâsiyle karşılanamamaktadır. Dünya lif asbest tüketiminin gruplara göre artış hızı şöyledir : Gruplar Geçmişteki artış 1972 ye kadar artı; hızı hızı tahmini % % 1, 2, 3 3,8 0 4 4,7 4,5 5 4,5 6,2 6 3,5 5,8 7, 8 4,7 1,7 Tablodan da görüldüğü gibi 1972 senesine kadar ortalama % 4 lük bir tüketim artışı mevcuttur. Mevcut talebi karşılamak üzere Almanya ve Avustralya'da büyük kapasiteli yeni tesislerin kurulmasına rağmen arz talep durumu şöyle gözükmektedir : 1, 2, 3 ncü gruplarda gelecek 5 yılda arz talep eşit olacak 4 ncü grupta 1971 den sonra talep arzdan fazla olacak 5, 6 ncı grupta 1972 yılından sonra talep arzdan % 13 fazla olacak 7, 8 nci grupta 1972 yılında eşitlik temin edilecek. Bu duruma göre, 1972 yılında talebin arzdan 100 bin ton civarında fazla olacağı tahmin edilmektedir. Talebin fazlalığı fiyatlara da haliyle tesir etmekte ve her sene genellikle % 5 civarında bir fiat artışı olmaktadır. 5. Yurt tçi Talep Tahmini : Asbest araştırmaları ile ilgili olarak piyasa araştırması 1968 senesinde Şada Firması tarafından yapılmış 1970 senesinde ise Alaçam Firması tarafından tekrar gözden geçirilmiştir. Bu incelemeler neticesinde önümüzdeki 10 yıl içinde talep tahmini yaklaşık olarak söyle gözükmektedir : 132 "*

Sene Ton/lif 1970 20000 1972 31000 1974 42 000 1976 54 000 1978 67 000 1980 82 000 Kullanılan bu miktarın % 26 sini amfibol grubu asbest teşkil etmektedir. Türkiye'de bu grup asbest gereğinden daha fazla kullanılmaktadır. Bu oranı 1/3 nisbetine düşürmek mümkündür. Nitekim Güney Afrika ve Rhodesia'ya yapmış olduğumuz tetkik seyahatinde mavi asbesti ve amozidi en düşük seviyede kullanmak hattâ bazı alanlarda tamamen krizotil asbest ile ikame etmek için geniş çalışmalar yapıldığını müşahade ettik. Türkiye'de mevcut olmayan bu elemanların ithalâtını asgari seviyeye indirmek için krizotil ile ikamesi konusunda gerekli incelemeler yapılmalıdır. 6. Türkiye Asbest İmkânları : Şu âna kadar yapılan etüdlerde Türkiye'de herhangi bir knosidolit ve amozit yatağına rastlanılmamıştır. Esasen etüdler büyük endüstriyel ehemmiyetine binaen krizotil asbestin araştırılmasına yöneltmiştir. Krizotil asbeste tabiatta üç şekilde rastlanır : Stock-work Damar tip Masse-fiber kon Damar tipi yataklar, küçük rezervlere sahip olmalarına rağmen yüksek santrasyon gösterdiklerinden bazen ekonomik olarak iletilebilmektedirler. Üçüncü tip son derece nadir olduğundan istihsal ehemmiyeti yoktur. Dünya üzerindeki en büyük istihsal Stock-work seklinde olan yataklarda yapılmaktadır. Zira bu tip yatakların rezerv imkânlarının büyüklüğü yanında istihsal de çok ucuza malolmaktadır. Türkiye'de halen yapılmakta olan istihsal, damar tipi teşekküllerde olmaktadır. Bunun da esas sebebi, halen bir - iki II merkezinde bulunan ve çok ilkel metodlarla çalışan lif ayırma tesislerine ancak konsantre cevher getirildiği takdirde üretici için kârlı olabilmektedir. Düşük tenörlü stock-work sahalardan cevher getir mek nakliye ücreti sebebiyle imkânsız olmaktadır. Bu sebepten dolayı stock-work sahaların etüdüne ancak son zamanlarda başlanabilmiştir. Türkiye'deki asbest sahalarını etüdlerin şu safhasında dört bölgeye mümkündür : (Ek 2) ayırmak 6.1. Sivas Erzincan - Tokat Bölgesi : Bölgede, damar tipi ve stock-work teşekkülleri gelişim göstermişlerdir. Çok ilkel metodlarla olmakla beraber geniş bir asbest madenciliği göze çarpar. Damar tipli teşekküller, umumiyetle, serpantinitlerin sedimanter kayaçlarla olan şariyaj bölgelerinde, serpantinitlerin içindeki, kompetanslart farklı kayaçlarm 133

kontaktlarında teşekkül etmişlerdir. Bütün incelemeler, teşekküllerin, şariyajı takip eden safhada meydana gelen tektonik hareketlerin etkisiyle meydana geldiğini doğrulamaktadır. Serpantinitler harzburjit orijinli olup, tektonik hatlara yakın kısımlarda breşik bir yapı arzederler. Damar teşekküller bölgede, üç kısımda konsantrasyon gösterirler. Bu konsantrasyon gösterirler. Bu konsantrasyon hattı batıda Yaycıdağ'dan başlıyarak, Beypınarı bölgesinden geçip doğu'da İliç'e uzanır. Krizotil asbest damarları gerek kalınlık, gerekse damarları teşkil eden liflerin kalitesi itibariyle büyük değişkenlik gösterirler. Lifler 1-50 mm. arasında değişir uzunlukta olup, müşahede edilen damar kalınlıkları ise 3-150 cm. arasında değişir. Genellikle cevher manyetit ihtivası bakımından çok fakirdir ki buda asbestin değerini arttıran özellikerden biridir. Bu tip teşekküllerde uzun liflerin çok oluşu ve genellikle bu liflerin tekstil endüstrisinde kullanılacak evsaflara haiz olmaları, bölgenin asbest yataklarının değerini arttırmaktadır. Buradan elde edilecek uzun lifler her zaman için ihraç edilebilme imkânına sahiptir. Çok yeni olarak yapılan prospeksiyon çalışmaları sonunda bazı stock-work sahalar tespit edilmiştir. Bunlar daha ziyade bölgenin batı ve kuzey kesimlerinde bulunmaktadır. Bunlar gerektiği şekilde henüz değerlendirilememiş olmakla beraber rezerv bakımından ümit vaadetmektedirler. Asbest yataklarının civarlarında herhangi bir genç asid entrüzyon bulunmadığından, krizotilin teşekkülü ile hydrotermal eriyiklerin arasında herhangi bir iliş- 134

ki bulunmadığı ve teşekkülün sadece tektonik hareketlere bağlı kaldığı saha etüdleriyle doğrulanmıştır. Krizotil teşekkülünün diğer bir hususiyeti de özellikle harzburjit orijinli serpantinitlere bağlı kalmasıdır. 6.2. Bursa Bölgesi : Asbest yatakları, Orhaneli kasabasının kuzeyindeki ultrabazik masifin granodiyorit ile kontağına yakın kısımlarda stock-work olarak teşekkül etmiştir. Ultrabazik kayaçlar genellikle dünit ve peridotitlerden teşekkül etmiş olup az serpantinleşmişlerdir. Krizotil genellikle, serpantiıüeşmenın ve dolayısiyle kırıkların yoğunlaştığı, talk-pirit-manyetit zonlarının yakınlarında ve serpantinleşme ameliyesiyle aynı zamanda teşekkül etmiştir. Lifler umumiyetle uzun ve yüksek direnç birimine sahip olmakla beraber az çok talklıdırlar. Bölge genel olarak iyi bir potansiyel ihtimali vermektedir. Yapılmış olan detaylı çalışmalar jönezin ve araştırılacak yerlerin tespitine imkân vermiştir. Krizotil yatakları diğer bütün bölgelerin aksine dünit orijinli serpantilerin için teşekkül etmiştir. de 6.3. Hatay Bölgesi : Şu âna kadar yapılmış olan etüdlerin ışığı altında, Hatay bölgesinin, bilinen en büyük asbest rezervine sahip olduğu söylenebilir. Yalnız diğer bölgelerin aksine bu bölge ekseriyeti ince liflerden teşekkül etmiş cevher yataklarından meydana gelmiştir. Cevher yatakları stock-work ve damar tipinde olup yer yer yüksek konsantrasyon gösterirler. Yapılan incelemeler lif kalitesinin iyi olduğunu göstermiştir. Krizotil asbest, az çok serpantinleşmiş harzbürjtlerin, tektonik hareketler neticesinde tamamen serpantinleşmiş kısımlarında ve dolerit orijinli tamamen kloritleşmiş, rodenjitleşmiş daykların kenarlarında teşekkül etmiştir. Yapılan çalışmalar NE-SW istikametinde 1000-1700 m. irtifaları arasında 20 km. uzunluğunda bir cevherleşme bölgesini ortaya çıkarmıştır. Bu zon içinde yer yer uzun liflerin olduğu kısımlar da mevcuttur. Bölgeden 5, 6, 7 nci gruptan lif elde edilmesi mümkün görülmektedir. Asbest yatakları, Kıbrıs asbest yatakları ile aym özelliklere sahiptir. Halen Kıbrıs'ta 15 000 ton/lif kapasiteli tesis mevcut olup 1700 m. irtifamda bulunan yataklardan cevher havai hatla tesise indirilmekte ve ekonomik olarak işletilmektedir. 6.4. Diğer Bölgeler : Türkiye'nin serpantin sahaları bakımından dünyanın en zengin memleketlerinden biri olduğu bilinmektedir. Krizotil asbestin bir serpantin minerali olması ve bazı özel şartlarda teşekkül etmesi sebebiyle, bu şartlara haiz olabilecek serpantin sahalarının özellikle İncelenmesi gerekir. Fakat bu diğer bölgelerin bırakılması 135

anlamına gelmez. Zira herhangi bir 'bölgede teşekkül edebilecek mevzii tektonik hareketler krizotil asbestin teşekkülüne sebep olabilir. Şu âna kadar yapılan çalışmalarda ekonomik ehemmiyete haiz olmayan birçok zuhura tesadüf edilmiştir. Bunların içinde en emniyetlisi Kağızman - Ağn arasındaki serpantinit sahalarında bulunmaktadır. Krizotil asbest genellikle damar tipinde teşekkül etmektedir. İyi kaliteli liflerin bulunmasına raşmen bölge rezerv bakımından ok ümitvar değildir. Tabiî şartlarn son derece güç olması bu bölgenin gerekli şekilde incelenmesine mani olmuştur. İleride bu sahaların tekrar ele alınması faydalı olabilir. Çankırı, Yozgat, Amasya civarlarında da daha ziyade damar tipli krizotil asbest yataklarına rastlanılmıştır. Fakat genellikle rezerv imkânları büyük değildir. 7. Araştırma Metodları : Gerek halen yapmakta olduğumuz araştırmaların verdi&i pratik netice, gerekse diğer memleketlerde yapılmış olan çalışmaların neticeleri, krizotil asbestin araştırılmasında iki metodu ortaya koymaktadır. 7.1. Sondajla arama metodu : Ucuzluğu çabukluğu ve stock-work sahalarda verdiği pratik netice ile dünya üzerinde en çok kullanılan metoddur. Bu tip sahalarda lif damarları genellikle 2 bazan üç istikamet ve dolayısiyte yatıma sahiptirler. Sondaj karotlan bu sebebe binaen lifleri çeşitli açılarda keserler. Sondajlar genel olarak cevher yatağının durumuna göre ayarlanır. Eğer lif damarlarında bir zonlaşma ve umumî bir yatım mevcut ise, sondajlar eğik olarak ve lifleri dik kesecek şekilde yapılır. Sondaj karotlan önce gözle bilâhare pilot tesiste incelemeye tabi tutulur. Gözle değerlendirmede karotlar baştan itibaren 1,5 metrelik kısımlara ayrılır. Her kısımda, seçilen bir hat boyunca lif uzunlukları ve lifli damarların karotla yaptıkları açı ölçülür. Lifler uzunluklarına göre 1,5 ile 25 mm. (1/16 ile 1 inç) arasında ayrılmış 13 kolondaki yerlerine yazılır. Bilâhare her kısmın grubu tespit edilerek genel karottaki gruplandırma yapılır. Bundan sonra elde edilen verilere göre karotun, hem genel hem de kısım kısım $ - ton olarak değerlendirilmesi yapılır. Lif damarlarının karotla yaptığı açılardan hareket edilerek karot içindeki lif hacminin düzeltme katsayısı tesbit edilir. Bu katsayı daha evvel elde edilen değerle çarpılarak karotun ve karot içindeki muayyen kısımların hakikî değerleri bulunur. Gözle yapılan bu incelemelerin benzer işlemleri ikinci safhada pilot tesiste yapılır. Karotlar 5-10 metrelik kısımlara ayrılır. Her kısım istenilen küçüklüğe kadar parçalanarak pilot tesiste incelenmeye tabi tutulur. Parçalanan kısmın 1/4'ü numune olarak saklanır. Bu şekilde karotun her kısmı için $ - ton olarak bir değer bulunur. Bu her iki şekilde elde edilen değerler harita üzerine işlenerek cevher yatağının eşdeğer kat haritaları çıkartılır. s 136

7.2. Galeri ile araştırma metodu : Bu metod genellikle damar tipi teşekküllerde tatbik edilir. Umumiyetle bu tip teşekküllerde, damar kalınlıklarında ve lif kalitelerinde büyük bir değişkenlik müşahade edilmektedir. Bu değişkenlik katsayısının tespiti için muayyen seviyelerde damarın boydan boya tahkiki gereklidir. Galerili araştırmalar, tamamlayıcı olmak gayesiyle bazı memleketlerde, özellikle, Rusya'da stock-work sahalarda da yapılmaktadır. Damar tipli teşekküllerde, galeri içinde gözle yaplan müşahedelerin muhakkak surette pilot tesiste denenmesi gerekmektedir. Zira pratikte, gözle yapılan müşahede ile pilot tesiste yapılan incelemeler arasında büyük farklılıklar görülmüştür. Bu durum krizotil liflerinin tozlanabilme miktarının gözle tespit edilemerriesinden ve damar boyunca meydana gelen büyük kalite değişkenliğinden ileri gelmektedir. 8. Sonuç : Yapılmış olan piyasa araştırmaları 1980 yılına kadar Türkiye'nin asgari 500 000 ton asbeste ihtiyacı olacağını bunun da 100 000 tonunun amfibol tipi olabileceğini göstermektedir. Sanaviin ihtiyacı daha ziyade 4, 5, 6 ncı gruplarda toplanmaktadır. 2 No. lu ekteki 1970 fiatları sabit kalacağı kabul edilirse önümüzdeki 10 sene zarfında, tamamen ithal edildiği takdirde, Türkiye'nin sadece krizotil asbest için en az 100 milyon dolar (FOB) civarında döviz ödemesi gerekmektedir. Kaldık! dünyadaki talebin arzdan daima fazla gözükmesi, asbest fiatlarmı her sen arttırmaktadır. Bu durum karşısında gerek iç piyasanın ihtiyacını karşılayarak döviz tasarrufunda bulunulması, gerekse, imkân elde edildiği takdirde, dünya piyasalarına satışı her zaman mümkün olması sebebiyle, ihraç suretiyle döviz geliri imkânlarının mevcudiyeti, bu alandaki yeni araştırma yatırımlarına gidilmesini zaruri kılmaktadır. Diğer taraftan neticelendirilmiş olan etüdlerin gerektirdiği tesislerin kurulma sına bir an evvel başlanılmalıdır. Türkiye'deki rezerv dağılımları gözönünde bulundurulursa, büyük kapasitedeki tesislerin yerine, Güney Afrika ve Rodezya'- daki misallerine uygun küçük kapasitede birkaç tesisin kurulması, küçük rezervlere sahip, özellikle damar tipli birçok zuhurun istihsal üniteleri haline gelmesini mümkün kılacaktır. Tesislerin kurulması ile beraber, özellikle Bursa'nın Orhaneli Bölgesi, Sivas'ın Kangal kazası ile Beypınarı nahiyesi arasındaki sahalar, Tokat'ın Reşadiye bölgesi ve Hatay bölgesinde rezerv aramalarına matuf detay çalışmalara devam edilmelidir. Yapılmakta olan çalışmaların şu safhasında Türkiye'de bir asbest potansiyeli olduğunu söylemek kehanet sayılamaz. Halen yapılmakta olan sistematik çalışmaların devamlılığı, Türkiye'yi asbest ithal eden bir memleket olmaktan kurtaracak ve belki de ihracatçılar safına sokacaktır. Bundan elde deilecek döviz kazancı ise ortadadır. 137

TEKNİK VE EKONOMİK AÇIDAN JEOTERMAL KAYNAKLAR VE BU AÇIDAN TÜRKİYE'DEKİ JEOTERMAL ÇALIŞMALAR Mehmet SALTUKLAROĞLU (x) Özet : Jeotermal kaynakların değerlendirilmesi gerek enerji üretimi, gerekse diğer birçok kullanılış imkânları bakımından ekonomik ve kompetetif olacak bir durum arzetmektedir. Bunun böyle oluşu memleketimiz dahil bir çok devletleri bu kaynakların eksplorasyonuna ve geliştirilmesine yöneltmiştir. Bu yazıda bu kaynakların değerlendirilmesine tesir edecek teknik ve ekonomik faktörler dikkate alınmakta ve bu faktörler ışığında çeşitli değerlendirme imkânları üzerinde durulmaktadır. Aynca memleketimizde bu alanda yapılan çalışmaların teknik ve ekonomik yönü özetlenmekte ve bu kaynakların memleketimiz için haiz oldukları önem belirtilmektedir. 1. Giriş : Bölüm : I Teknik ve Ekonomik Açıdan Jeotermal Kaynaklar Gerek dünyanın çeşitli yerlerinde yer yüzeyinde görülen sıcak su emareleri ve gerekse yapılan bazı sondajlar yer altında yararlanılabilecek büyük bir ısı enerjisi potansiyeli olduğunu göstermektedir. Bu ısı enerjisinden halihazırda en kolay yararlanma yolunun bu enerjinin bir kısmını taşıyan yer altı sularının ve sıcak gazların yer tüstüne çıkartılması ile mümkün olabileceği aşikârdır. Bu şekilde elde edilebilecek bu enerji «Jeotermal enerji» ve bu enerjiyi taşıyan ortamlarda «Jeotermal kaynaklar» olarak tanımlanabilir. Jeotermal enerjiden ucuz elektrik enerjisi üretiminin mümkün oluşu ve yine dünyanın bir çok yerlerin de sıcak su tezahürlerine rastlanması bir çok milleti enerji kaynağı olarak jeotermal kaynaklara yöneltmiştir. Memleketimizin de dahil olduğu bu memleketler arasında ABD, EL Salvador, Endonezya, Filipinler, Habeşistan, İrlanda, İtalya, Japonya, Kenya, Macaristan, Meksika, Milliyetçi Çin, Polonya, SSCB ve Şili sayılabilir Bunlara önümüzdeki yıllarda daha bir çok mliletin katılması çok muhtemeldir. 2. Jeotermal Kaynakların Yer Yüzüne Çıkarılması : Jeotermal kaynakların yer yüzüne çıkarılmasından önce enerji üretimini ekonomik kılacak kapasitede kaynakların bulunması şarttır. Bu bakımdan yüzeyde tabiî tezahürlere rastlansa dahi, ilk once jeoloji, hidroloji, jeofizik ve jeo?imik açıdan bu kaynakların etudlerı yapılıp, soma gerek etüd neticelerini kontrol etmek ve gerekse neticelerin uygun olduğu hallerde üretime geçme için sondaj safhasına girilir. (\) Dr. Maden Yük. Müh. M.T.A. Enstitüsü Teknik Ameliyeler Şubesi "138

Jeotermal akışkanların üretiminin en masraflı kısmı sondajdır. Sondaj operasyonu ana hatları ile petrol ve tabiî gaz sondajlarına benzediğinden burada üzerinde durulmayacaktır. Yalnız şurasını belirtmek lâzım gelir ki, karşılaşılan ısıların yüksek oluşu petrol ve tabiî gaz sondajlarında olmayan problemler yara^rnaktadır. Ayrıca ekonomi açısından istikşaf sondajlarının mümkün olduğu kadar dar, istihsal sondajlarının ise en düşük maaliyet ile en fazla istihsal arasmdaki optimum bir genişlişkte olması dikkat edilmesi gereken bir husustur. Kuyu başı teçhizatı ile beraber toplam sondaj masrafları metre başına 55-172 $ arasında değişmektedir. HAYASHIDA (1970), 500, 1000 ve 1500 m. derinlikte kuyular için metre başı maliyeti olarak sıra ile 106, 98 ve 90 $ vermektedir. Jeotermal akışkanların nakli bunların istifadesindeki maaliyet hesaplarına tesir eden en önemli faktörlerden biridir. Nakliye ve insulasyon maaliyetr olarak JAMES her boru hattı için 2.90 $/cm./m. hesaplamaktadır. (JAMES 1970 a). Son zamanlarda Yeni Zelanda ve Japonya'da yapılan deneyler buhar/su karışımlarının problemsiz olarak naklinin mümkün olduğunu göstermiştir. (JAMES, 1970 b). Böylece ayrı su ve buhar hatlarına lüzum olmadığından büyük ekonomi sağlanmakta ve buhar hattında olan yoğunlaşma ve sıcak su hattında olan kavitasyon problemleri elimine edilmiş olmaktadır. Ayrıca her kuyu başında bir separatere lüzum kalmayıp istenilen yerde kurulacak büyük bir separator ile toplam akışkanın buhar ve su fazlasının ayrılması mümkün olacaktır. 3. Üretime Tesir Eden Faktörler : Jeotermal akışkanların üretimine tesir eden faktörler arazi şartları ve kuyu şartlan olarak iki grupta toplanabilir. Bunlardan birinci grupta arazinin jeolojik ve hidrolojik durumu gelir ki, üretilen akışkanların ısı, basınç ve miktarını geniş ölçüde bu şartlar tayin eder. Bu meyanda yüksek basınç, yüksek ısı ve yüksek perméabilité bilhassa önemlidir. Jeotermal rezervuarlarda rastlanan perméabilité porozluk dolayısıyla husule gelen bir perméabilité olmayıp daha çok çatlak, kırık, fay gibi oluşumların meydana getirdiği permçabilitedir. Bu bakımdan bu permeabiliteyi «effektiv» permeabüite olarak tanımlamak yerinde olur. Permeabilitenin yüksek olduğu hallerde akışkanın üretimi kuyunun boyutları ve kuyu başı basıncı tarafından kontrol edilir. Bu bakımdan kuyuların mümkün olduğu kadar geniş çapta oluşu ve rezervuarı kesen kısımlarının mümkün olduğu kadar fazla oluşu üretimi arttırmak bakımından önemlidir. Hattâ bazı hallerde' kuyuda buharlaşmanın başladığı seviyenin üzerinde bir genişleme yapmak yahut konulan muhafaza borularını bu ekilde bir gemlemeye meydan verecek şekilde ayarlamak üretimi arttıracak nitelikte olacaktır. (JAMES 1970 c). Ayrıca kuyu başı basıncı küçüldükçe üretimin ve su/buhar karışımları içindeki buhar yüzdesinin nasıl arttığı Şekil l'de görülebilir. Bazı hallerde ise permeabüite bir üı etime meydan verecek kadar olduğu halde, istenildiği kadar yüksek olmaz. Bu gibi hallerde kuyunun rezervuarı kestiği kısmı nm genişletilmesi üretimi arttırmak bakımından faydalı olacaktır. (JAMES 1970 c). Jeotermal rezervuarlarda üretime tesir eden diğer bir hususta rezervuarların beslenme durumudur ki bu jeolojik ve hidrolojik şartların bir fonksiyonudur. Rezervuarlardan üretim yapıldığından meydana gelen basınç düşmesi ile bağlantılı olarak rezervuarlara bir beslenme olduğu ve bu basınç düşmesi arttıkça beslenme nin arttığı çeşitli jeotermal sahalarda görülmüştür. Bu bakımdan beslenme miktaıı gerek üretime ve gerekse açılan kuyuların ekonomik hayatına tesir edecektir.»139

Sık sık sorulan sorulardan biride jeotermik rezervuarların kapasiteleri ve açılan kuyuların ekonomik hayatıdır. Rezervuarların ekonomik olarak faydalanılabilecek kapasiteleri hem kütle ve hem de ısı yönünden ele alınmalıdır. En basit halinde bir sahanın sondajlarla sınırlarının tespiti yapılıp istihsal basıncı ekonomik kalmak şartıyla alınacak akışkan miktarı hesap edilebilir. Fakat böyle bir hesap rezervuarın beslenme durumunu içine almadığından minimum bir rakam verecektir. Aynca beslenme olmadığı müddetçe buharlaşma miktarı artacak ve birim enerji üretimi için daha az akışkan kullanılacağından kuyuların ekonomik ömürleri uzayacaktır. Realistik bir misal olarak 4 km.2 lik bir sahada açılmış saatte 300 ton ve 203 K. cal./kg. entalpili (ki bizim Sarayköy'deki ürettiğimiz akışkanın entalpisidir) akışkan üreterek 20 MW lık bir üniteyi çalıştıran 4 kuyu düşünelim. Yine rezervuar kayacının kalınlığını realistik bir rakam olarak 200 m. ve «effektiv» porositeyi de % 30 kabul edersek ve rezervuarın beslenmesini hiç nazarı itibare almazsak bu kuyuların 23 yıl kadar ekonomik bir üretim yapabileceği hesaplanır. Bu durumda rezervuarda olabilecek basınç düşmesi 6 Kg./cm.* olacaktır ki bu halihazırda rastlanan rezervuar basınçlarına (50-100 Kg./cm.2) nazaran mühim değil dir. Çünkü Yeni Zelanda'da kuyular istihsale başlandığından bu yana olan basınç düşmesi 20 Kg./cm.2 yi bulmuştur ve kuyular hâlâ ekonomik üretime devam etmektedir. Bu 23 yıllık ömüre, kuyulardan elde edilmesi gereken akışkan miktarının basınç düşmesi ile azalması, basınç düşmesi dolayısıyla husule gelen hacım artması ve beslenme durumları da nazarı itibare alınarak bir ilâve yapılırsa, elde edilecek rakam 25 yılın çok üzerinde olacaktır. Burada şunu da söylemek yerinde olur ki, kurulacak enerji ünitelerinin dahi ekonomik hayatı 20-30 yıl kabul edilmektedir. Görülüyor ki kuyuların hayatı bakımından pek endişeye düşmeğe lüzum yoktur. Kaldı ki dünyanın çeşitli yerlerinde 10-20 yıl veya daha fazla üretim yapan kuyular bir tükenme işareti göstermemektedir. Yeni Zelanda'da hemen hemen 15-20 yıllık bir üretim neticesinde basınçta yavaş yavaş bir düşme olmuş, fakat bu da son zamanlarda durmuştur. Bu beslenmenin üretimi dengelediğine bir delâlettir. Çünkü beslenme miktarı da basınç düştükçe artmaktadır. Teorik olarak, ekonomik ve devamlı bir üretime geçebilmek yahut optimum bir ekonomik hayat tayin etmek için aşağıdaki bağıntıların bilinmesi gerekmektedir : (i) (ii) (iii) (iv) Sistemdeki basınç düşmesi ile üretim arasındaki bağıntı, Sistemde olan basınç düşmesi ile sisteme olan akışkan transferi arasındaki bağıntı, Sisteme, sistemde ve sistemden olan ısı transferleri arasındaki bağıntı, Sistemin ve kuyuların fizikî karakteristiklerinin üretimi ne şekilde sınırladığı. Görülüyor ki bu bağlantıların birincisi ve sonuncusu bir dereceye kadar tayin edilebilir, fakat bu da ancak sistem üretime başladıktan sonra mümkündür. îkin ci ve üçüncü bağıntıların ise elde edilmesi çok güç olup, ssitem içinde, bir kütle ve ısı dengesi meydana gelmeden tespitleri hemen hemen imkânsız gibidir. Bununla beraber devamlı kuyu içi ısı ve basınç ölçüleri, akışkanların muntazam kimyasal analizleri ve laboratuar ve arazide yapılan uygun deneyler yardımıyla bazı indirekt 140