YAŞAYAN ŞAİRLERİMİZ SADIK DOĞAN Dede Aramızda yaşayan, güncel deyimiyle medyanın objektifine girmeyen, girmek içinde özel çaba harcamayan ozanlarını araştırmak, bulmak ve tanıtmak bizim için çok önemli görevlerden biridir. Çünkü Cumhuriyetin kurulduğu yıllardaki bu coşku edebiyatımıza bir Aşık Veysel i kazandırmıştır. Teknolojinin bunca geliştiği iletişimin evlere, köy ve mezralara kadar girdiği bir ortamda kaynağını kendi düdenlerinde alan ve kendi öz suyunu kullanmaya çalışan şairlerimizi aramak bulmak ve tanıtmak bizim için bir borçtur. Dergimizin bu sayısında Antalya Elmalı nın Teke köyünden Abdal Musa Ocağından coşkusunu olan Sadık Doğan Dede yi sizlere tanıtacağız. Hiç kuşkusuz aynı bölgede ismini vermekten çekinen, kendisini gizlemeyi bir erdem olarak gören bir çok sanatçımız vardır. Onları da bulmayı şiirlerini üniversitemizdeki uzmanlara inceletmeyi ve tanıtmayı düşünüyoruz. Sadık Doğan 1938 yılında Elmalı nın Teke köyünde doğdu Teke köyü Anadolu ya ruh veren mana erlerinin en büyüğüdür. Sadık Doğan işte bu ortamda yetişmiştir. Hiç kimseden ders almadan yetişen sözlü geleneğin halk şiirinin bütün güzellikleri arasında kendisini yetiştiren bir hak aşığıdır. Bilindiği gibi aşıklık şairlik değildir. İnsanın iç dünyasında oluşan büyük bir zenginliğin ve olgunluğun adeta bir pınarın taşlar arasından sızarak akması gibidir. Sadık Doğan ın şiirleri de işte bu mantıkla algılanmalıdır. Ayrıca onun şiirlerinin yine doğmaca olarak özel toplantılarda ve cemlerde doğmaca seslendirdiği düşünülürse şiirlerindeki samimi sesin musıkiye yaklaştığını açıkça görürüz. Bu bakımdan şiirlerindeki ezgi nutuk dediğimiz bağlama eşliğinde söylenen yüksek felsefi düşünceleri anlatır. İletişim çağı adını verdiğimiz bir çağda televizyon ve radyonun yoğun olarak ürettiği popü- 6-123 ler müziğin oluşturduğu sığ ve son derece dar bir sözcük dağarcığına bağlı çoğu manasız hatta ilgisiz sözlerden oluşan yeni söyleyişlerin eğitimli sanatçılarımız arasında yayılması karşısında bu tarz eserler veren şairlerimiz halk kültürünün eşsiz zenginliğinden yararlanmamız gerektiğini göstermektedir. Her bir şiirin de sıcak bir insan sevgisi,doğal ve samimi coşku görülmektedir. Sadık Doğan ın bu tarzda yazdığı iki yüze yakın şiiri bulunmaktadır. Araştırma merkezimiz, Fuat Köprülü ve Ahmet Kutsi Tecer i yaptığı gibi halkımızın bağrın dan çıkarak Türkçemizin en duru, en yalın ses ve yapı özelliklerine bağlı olarak eser veren değerli halk sanatçılarını bilim dünyasına tanıcaktır. An cak burada yer alan şiirlerin binlerce yıllık bir geleneğin devamı olduğunu ve aralarında zaman zaman benzerliklerin olabileceğini ve bunun da doğal karşılanması gerektiğini okuyucularımız unutmamalıdır. Oturduğu taşı taşı eriten Keramet gösterip dağı yürüten
Nice insanları yola getiren Pirlerin pirisin pir Abdal Musa Geleceğin bildin çıktın yoluna Orda girdin hemen,geyik donuna Çektin geldin onu kendi yanına Kaygusuz Sultanı Pir Abdal Musa Genç Ali şehrine arz ettin iman Kalmadı küffarın kalbinde güman Yür eyledin Dur Dağı na o zaman Pirlerin pirisin Pir Abdal Musa Aslın Muhammed de neslin Ali dir Destur verdiklerin nice uludur. İkamet ettiğin Tekke köyüdür Pirlerin pirisin pir Abdal Musa Sadık Doğan erdi erdi bu sırra Kaygısız Sultanı saldın Mısır a Hata etmişsek koyma kusura Pirlerin pirisin pir Ab.dal Musa İlimden gitmeyen yollar karanlık Okut kadınları der Hacı bektaş Okumayan toplum sonu karanlık Okut kadınları der Hacı Bektaş Cennetin yolu da ilimden geçer Güzel olan insan iyi iş yapar Güzellik insanda her zaman güler
Güzel sözlü olun der Hacı Bektaş Her ne arar isen kendinde ara İbadetin Hakk a kabule yara Müşkilin var ise pirine uğra Müşkilleri çözen pir Hacı Bektaş Sadık Doğan Hacı Bektaş tan dolar Onun sözlerine her zaman kanar Avrupa da bile ışığın yanar Sen bir enerjisin pir Hacı Bektaş Mürşidin kadrini bilebildin mi? Aldığın destura uyabildin mi? Layıkıyla yolun sürebildin mi? Mürşidine layık oldun mu talıp? Bu yolun sefasın sürenler bilir Hakkın rahmetine erenler bilir Layıkıyla yolun sürenler bilir Bu yolda layık oldun mu talıp? 6-124 Eline su döküp abdest aldıran Düştüğün yerlerden tutup kaldıran Tığ bendi bağlayıp ikrar aldıran Rehberine layık oldun mu talip.? Doğru ol sözünde gerçekten şaşma Kötü sözlerle gıybete kaçma Muhammed Ali nin yolundan şaşma
Muhammed e layık oldun mu talip? Sadık Doğan perbiz verdiler sana Kötülüklerden olma o yana Yarın mahşer günü sorarlar sana Cennete layık kul oldun mu talip? Gide gide ben Ali mi bulurum Alim in şavki da alemi tutar Ali im nice insanları korudu Ejderha ağzından tutu ayırdı Kaleleri kül edip de savurdu Seversen Ali değme gönüle Muhammed mi raca uçup giderken Bin bir kelamı da sual ederken Ali m aslan olup Hatem yutarken Muhammed Mekke den hicret ederken Ağlayıp da gözyaşını silerken Onun yatağında Ali dir yatan Seversen Ali yi değeme gönüle Sadik Doğan oldu Ali hayranı Talibin de yılda vardır kurbanı Alim için siz de edin niyazı
Anadolu m güldü senin nurunla Gerçekleri gördük senin yolunda Önüne geçtiler şahin donunda Lavanta mı sürdün nazik tenine Bir nur doğdu şu Nişabur Kentine Pirlerin piri dedirttin kendine Nice zorlukları güzel ettin sen Yabancı dillerden dahi bıktın sen Dilimizi bile ıslah ettin sen Erenler baktılar bir pir geliyor Onların dediğin dahi biliyor O mübarek bu sözlere gülüyor Sadık Doğan gönül verdi o pire Hak nasib eyleye ona yürüye Onun dergahına yüzler sürmeye. 6-125