Cebimizdeki düşman yerli sıcak para 24.10.2008 Dursun Ali Yaz Düzinelerce ülkeyi ilgilendiren bölgesel bir krizde, haber bültenlerine yansıyan bir görüntüyü, üzerinden geçen yıllar hafızalardan silememiştir. Bir döviz büfesinin önünde kuyruğa girmiş ilkokul öğrencisi muhabirin dikkatini çeker ve çocuğa sorar; senin bu sırada ne işin var? Çocuk gayet masum bir şekilde ;"Harçlıklarımla biriktirdiğim 5 doları bozdurmak için buradayım. Ülkemin parasının daha fazla değer kaybetmesini istemiyorum." diyerek iktisat kurallarını alt üst edecek bir cevap verir. Evet, ülkesi ekonomik krizdeydi, cebindeki 5 doları yarın bozdursa 3 kalem yerine belki 6 kalem alabilecekken, o minik beyni ve yüreği gerekli milli eğitimi almış olmalı ki ülkesinin menfaatinin kendi menfaatinin önünde olduğu bilinci ile davranabiliyordu. Küresel finans krizinin Türkiye üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik hükümet kanadından geç de olsa iki adet atak geldi. 2001 yılında yaşadığımız krizde, bankalar reel sektörden vadesi gelmemiş kredi alacaklarını talep ederek veya yükselen faiz oranlarını sözleşmelere yansıtarak, finansal krizin reel sektöre de sıçramasına ciddi bir katkı sağlamışlardı. Hükümet o günlerden ders çıkarmış olmalı ki, bankaları sert bir dille uyararak henüz vadesi gelmemiş kredilerin şirketlerden istenmemesi için bankaları net bir şekilde uyarma ihtiyacı duydu. Bu uyarısında iki gün sonra, yurtdışındaki gurbetçi vatandaşlarımızın 100 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilen mevduatlarını Türkiye'ye aktarmaları durumunda herhangi bir vergi incelemesine tabi olamayacağı garantisi verilerek en üst düzeyde tatlı dille çağrıda bulunuldu. Ve hemen akabinde gerekli yasal düzenlemelere detaylarına başlandı. Uluslararası finansal krizin, ulusal cari açık yarasını kanatmaması için hükümetin yurtdışındaki tasarruflara yaptığı barış çağrısı ciddi şekilde dikkate alınmalıdır. Tüm dünyayı kasıp kavuran finansal krizin bize yansıyacak şiddetini belirlemek aslında biraz da bizlerin elindedir. Bu düşünceden hareketle aşağıdaki satırları kaleme almış bulunuyoruz. Aydınlar konuşmalı Bireysel davranışların toplum aleyhine bumerang etkisi yapacağı bu konunun, yalnız siyasetçi, iktisatçı ve ekonomistler değil aydınlar tarafından da tartışılmasının zamanının geldiğini düşünüyoruz. Akademisyenler tarafından olumlu olumsuz söylenmedik pek bir şey kalmadı. Peki toplumun fikir önderlerine bu kadar çok tartışılmış bir konuda ne gibi görevler düşebilecektir? Bize göre Aydınlarımız, halkımızın yatırım ve kârlılık anlayışlarını yerli sıcak para olgusu zemininde tartışarak, kişisel fayda ve toplumsal zararların neresinde durulacağı üzerine dikkat çekmeleri gerekmektedir. Detaya girmeden evvel bazı temel kavramları tanıyalım. Cari açık bir ülkenin döviz gelirleri (ihracat, turizm, kâr payı ve faiz, işçi döviz gelirleri) ile giderleri (ithalat, seyahat çıkışları, kâr payı ve faiz ödemeleri) arasındaki olumsuz farkı gösterir. Eğer cari açığınız mevcutsa bir yerlerden para bularak bunu kapatmanız gerekir. Cari açığımız petrol fiyatları artsa da düşse de yükselmeye devam ediyor. 2007 yılı sonunda 38 milyar dolar olan cari açık Ağustos 2008 dönemi itibariyle 49 milyar doları da aşarak, milli gelirin yüzde 10'unu zorlamaktadır. Sıcak Para;Kısa vadeli ve spekülatif amaçla Türkiye'ye gelen ve en ufak risk ya da tehlike algılamasında tekrar yurtdışına çıkacak olan agresif fonları sıcak para diye tanımlıyoruz. Yurtdışından gelen sıcak para ise sözkonusu cari açığı finanse eden bir kaynak olarak yüksek faiz oranları ve vergisiz çıkış imkanları ile girişi özendirilen sermaye hareketidir. Unutmayalım, geldiği zaman ekonomik olumsuzlukları afyon etkisi yaparak uyuşturan yabancı kaynaklı sıcak para, terk ettiği ülkenin halkına kötü anılar ve yüksek enflasyonlu kapkara bir dünya bırakmaktadır. Yerli sıcak para; yurtdışına çıkmaya başlayan sıcak paranın yapacağı olumsuz hava ile artan döviz fiyatlarından yararlanmak isteyen yerli yatırımcıların, tasarruflarını dövize kaydırmaları durumunda yapacakları döviz alımları, yerli sıcak para olacaktır. Başka bir ifadeyle bir Türk vatandaşının döviz fiyatları artarken kâr amacı ile döviz alıp bir kenara koyması aslında o dönemde kimsenin yurdu terk etmesini istemediği sıcak paranın ta kendisi olarak ekonomik ve sosyal hayattaki dengeleri tahrip edecektir. Vatandaş ne yapıyor Genel kabul gören bir anlayışta, yüksek faiz-düşük döviz politikasının sürdürülebilir olmadığı inancını taşıyan vatandaşların, döviz ile tasarruf yapmaları çok doğaldır. Çünkü herhangi bir kriz esnasında kendi ülke paralarının satın alım gücü düşecek ancak ellerindeki dövizin satın alım gücü artacaktır. 1
Đşte tam bu noktada yukarıda yer alan yaşanmış öyküyü aydınlarımız ile beraber yükselen bir dikkatle tekrar okumanın ve hayatımıza uygulamanın gerekliliğinin altını çizmek gerekiyor. Hiç kimse birikimlerinin enflasyon ve diğer yatırım araçları karşısında gerilemesini istemez. En az riskle en çok getiriyi hedefler. Ancak unutulmamalıdır ki, 100 dolarlık banknotu 5 sente mal eden Amerika, bir banknot karşılığında 150 YTL'lik mal veya hizmet alarak dünya ekonomisinde söz sahibi olmaya "rezerv para"nın avantajlarını kullanmaya devam ediyor. Artık dolar veya başka bir yabancı para biriminde borcu olmayanların tasarruf amacıyla alacakları her bir doların maliyetini, en önemlisi ülkemize yüklediği maliyeti bilmeliler. Kendileri kazanır gibi görünürken içinde bulundukları geminin batmasının sonunda herkesi batıracağını düşünmesi gerekiyor. Unutmayalım ki, ülkemizde iyi bir kazanç ivmesi yakalamış olan yabancı sıcak para bir gün bu ülkeyi terk edecektir. Eğer bu kişisel kâr zarar hesabına ülke insanı da katılarak tasarruflarını yerli sıcak para sıfatına dönüştürürse asıl felaket o zaman kaçınılmaz olacaktır. Filmin sonu nasıl Yabancı sıcak para, gelişmekte olan diğer ülkelerde çoktan para kazanmaya devam ederken yerli sıcak para sahipleri yine yüksek enflasyon, işsizlik, yüksek faiz oranları, yolsuzluk ve yoksullukla baş başa kalarak kendi muhasebelerini yapmak durumunda kalacaklardır. Đşyerlerinin kapanması, ailelerin dağılması, kırmızı ışıkta duran arabaların tacize uğraması gibi toplumsal travmalara ilaveten dünya ekonomik liginde alt sıralara düşen, uluslar arası arenada saygınlığını yitiren bir ülke elimizde kalacaktır. Yukarıdaki küçük çocuk, ufacık tasarrufunun yerli sıcak para olmasını kabul etmeyerek aslında ülkesinin kimsenin oyuncağı olmasına izin vermemiştir. Artık bu ülkenin çocuğu olmanın zamanı gelmedi mi? Ne diyelim, "Hikmeti olmayanın hükmü de olmaz." *S.M.Mali Müşavir. 2
Yerli Sıcak Para Yaşanmış Bir Öykü Düzinelerce ülkeyi ilgilendiren bölgesel bir krizde, haber bültenlerine yansıyan bir görüntüyü, üzerinden geçen yıllar hafızalardan silememiştir. Bir döviz büfesinin önünde kuyruğa girmiş ilkokul öğrencisi muhabirin dikkatini çeker ve çocuğa sorar; Senin bu sırada ne işin var? Çocuk gayet masum bir şekilde ; Harçlıklarımla biriktirdiğim 5 doları bozdurmak için buradayım. Ülkemin parasının daha fazla değer kaybetmesini istemiyorum. Diyerek iktisat kurallarını alt üst edebilecek bir cevap verir. Evet, ülkesi ekonomik krizdeydi, cebindeki 5 doları yarın bozdursa 3 kalem yerine belki 6 kalem alabilecekken, o minik beyni ve yüreği gerekli milli eğitimi almış olmalı ki ülkesinin menfaatinin kendi menfaatinin önünde olduğu bilinci ile davranabiliyordu. Merkez Bankası Başkanı ndan Uyarılar Merkez Bankası Başkanı Sn.Yılmaz, geçen yıl ekonomik datalar ışığında halkına bazı uyarılarda bulunmak ihtiyacı hissederek aşağıdaki başlıkları kamuoyu ile paylaşmıştı ; 1- Reel kesimin net yabancı para pozisyon açığı 43 milyar dolara ulaşmış olup Ulusal paranın değer kaybetmesi borçluların temerrüt riskini artıracak, firmaların taşıdıkları kur riskleri bu seferde bankacılık sektörüne kredi riski olarak yansıyacak ve mali piyasalardaki varolan disiplini bozabilecektir. 2- Tüketici kredileri içinde payı azalmakla birlikte, hanehalkının dövize endeksli kredi tutarı yaklaşık 1,1 milyar dolara ulaştığından, döviz geliri elde etmeyen hanehalkının dövizle borçlanmaması gerekmektedir. Ayrıca, kredi kartlarının bir kredi değil ödeme aracı olarak kullanılması gerekir. 3- Bankacılık sektöründeki yabancı para açık pozisyonu ise 6,4 milyar dolara gerilemiş olmasına rağmen açık pozisyonlar rahatsız edici düzeydedir. Sayın Yılmaz ın açıklamalarını bir çok ekonomist, farklı açılardan yorumladılar. Beğenenler olduğu gibi sözkonusu uyarıların muhatabının bizzat Merkez Bankası olduğunu hatta Reel Sektörün ve Halkın yapabileceği bir şey olmadığı yönünde de görüşler beyan edildi. Aydınlarında Söyleyecekleri Olmalı Haddimiz aşmadan bu konunun yalnız iktisatçı ve ekonomistler değil aydınlar tarafından da tartışılmasının zamanının geldiğini düşünüyoruz. Merkez Bankası Başkanı kısaca diyor ki, dövizle geliriniz yoksa dövizle borçlanmayın, açık pozisyonlarını minimum düzeye getirin, risk almayın. 60 yıldır devalüasyon yaşayan bir ekonomide, vatandaşların bu kadar yetkin ağzın yaptığı açıklamalardan anladığı şudur : Elimizdeki veriler kısa vadede olumsuz gelişmelere gebe olacak niteliktedir. Ekonomik konjoktürün olumsuz bir trende girmesi durumunda, sıcak paranın ülkeyi terk etmek istemesi ile beraber döviz fiyatları artacaktır. Dövizle borcu olan vatandaşlarımız ise borçlarını ödemekte zorlanacaklardır. Ancak bu kargaşada kâr elde etmek isteyen yerli tasarruf sahipleri ise tasarruflarını diğer yatırım enstrümanlarından dövize çevirdikleri anda yerli sıcak para olgusunun içine girecekler ve ekonominin çöküşüne katkıda bulunacaklardır. 3
Dolayısıyla artık Aydınlarımızın, halkımızın tasarruflarını değerlendirirken, yapacakları yatırımlarının yerli sıcak para olgusu üzerinden değerlendirilerek, toplumsal zararları üzerine dikkat çekmeleri gerekmektedir. Cari Açık, Sıcak Para ve Yerli Sıcak Para Cari Açık Cari açık bir ülkenin döviz gelirleri (ihracat, turizm, kâr payı ve faiz, işçi döviz gelirleri) ile giderleri (ithalat, seyahat çıkışları, kâr payı ve faiz ödemeleri) arasındaki olumsuz farkı gösterir. Eğer cari açığınız mevcutsa bir yerlerden para bularak bunu kapatmanız gerekir. Eğer kapatamazsanız 2001 yılındaki krizi yaşamanız kaçınılmaz olacaktır. Cari açığımız artan petrol fiyatları nedeniyle yükselmeye devam ediyor. 2007 yılı sonunda 38 milyar dolar olan cari açık Mayıs 2008 dönemi itibariyle 43 milyar doları da aşarak, milli gelirin % 10 nu zorlamaktadır. Sıcak Para Kısa vadeli ve spekülatif amaçla Türkiye ye gelen ve en ufak risk yada tehlike algılamasında tekrar yurtdışına çıkacak olan agresif fonları sıcak para diye tanımlıyoruz Yurtdışından gelen sıcak para ise sözkonusu cari açığı finanse eden bir kaynak olarak yüksek faiz oranları ve vergisiz çıkış imkanları ile girişi özendirilen sermaye hareketidir. (Ödenen faizlerin milletin cebinden çıktığını unutmayalım.). Miktarı arttıkça kurların gevşemesine neden olan sıcak para miktarı AKP ye karşı açılan kapatma davasının etkisiyle gerilemesine rağmen halen 75 milyar dolardır. Faizden çıkan sıcak para ile düşük fiyattan tekrar döviz alınıp inanılmaz kârlar elde edilmektedir. Unutmayalım, geldiği zaman ekonomik olumsuzlukları afyon etkisi yaparak ısıtan yabancı kaynaklı sıcak para, terk ettiği ülkenin halkına kötü anılar ve yüksek enflasyonlu bir dünya bırakmaktadır. Yerli Sıcak Para Yurtdışına çıkmaya başlayan sıcak paranın yapacağı olumsuz etkilerle artan döviz fiyatlarından yararlanmak isteyen yerli yatırımcıların, tasarruflarını dövize kaydırmaları durumunda yaptıkları alımların ise sıcak paranın niteliğinden bir farkı olmadığından dolayı yerli sıcak para olarak tanımlayabiliriz. Başka bir ifadeyle bir Türk vatandaşının döviz fiyatları artarken kâr amacı ile döviz alıp bir kenara koyması aslında o dönemde kimsenin çıkmasını istemediği sıcak paranın ta kendisidir. Ancak finansmanı yerli olduğundan bunu yerli sıcak para olarak adlandırabiliriz. Ekonominin kırılganlığının arttığı dönemlerde, Türkiye de ikamet edenlerin yatırımlarını dövize yöneltmesi ile ortaya yerli sıcak para olgusu çıkmaktadır. Kriz dönemlerinde ülkemizi terk eden yabancı sıcak paranın ekonomi üzerindeki olumsuz etkisinin, yerli sıcak paranın tahrip edici düzeydeki etkisi yanında hafif kaldığını gözlemliyoruz. 4
Vatandaş Ne Yapıyor? Ne Yapmalı? Genel kabul gören bir anlayışta, yüksek faiz-düşük döviz politikasının sürdürülebilir olmadığı inancını taşıyan vatandaşların, döviz ile tasarruf yapmaları çok doğaldır. Çünkü herhangi bir kriz esnasında kendi ülke paralarının satın alım gücü düşecek ancak ellerindeki dövizin satın alım gücü almayanlara oranla artacaktır. Đşte tam bu noktada yukarıda yer alan yaşanmış öyküyü Aydınlarımız ile beraber yükselen bir dikkatle tekrar okumanın altını çizmek gerekiyor. Hiç kimse birikimlerinin enflasyon ve diğer yatırım araçları karşısında gerilemesini istemez. En az riskle en çok getiriyi hedefler. Ancak unutulmamalıdır ki, 100 dolarlık banknotu 5 sente mal eden Amerika, bir kağıt karşılığında 135 YTL lik mal veya hizmet alarak dünya ekonomisinde söz sahibi olmaya rezerv para nın avantajlarını kullanmaya devam ediyor. Artık Dolar veya başka bir yabancı para biriminde borcu olmayanların tasarruf amacıyla alacakları her bir doların maliyetini, en önemlisi bu ülkeye olan maliyetini bilmeliler. Kendileri kazanır gibi görünürken içinde bulundukları geminin batmasının sonunda herkesi batıracağını hepimizin görmesi gerekiyor. Bu konunun kamuoyunu etkileme gücüne sahip aydınlarımız tarafından tartışıldığında, bilinçli vatandaşların sayısını artacağını ve yatırım anlayışının ülke menfaatine uygun şekilde değişebileceğine inanıyorum. Allah göstermesin ancak herhangi bir mali kriz olduğunda paradan para kazanmak için döviz almayalım. Unutmayalım ki, artan döviz fiyatları Ülkemizin parasının daha fazla değer kaybetmesine, enflasyon ve işsizliğin artmasına, gelir dağılımındaki uçuruma olumsuz katkıda bulunacaktır. Olaya birde bu yönüyle bakınca herhalde hiçbirimiz Ülkemizin bu hale düşmesini istemeyecektir. Belki yarın olur belki hiç olmaz, ancak döviz borcu olmayan vatandaşlarımızın, reel sektör temsilcilerinin ve diğer ilgililerin olası bir kriz öncesi ve sonrasında Dolar, Euro veya herhangi bir yabancı paraya yatırım yapmamaları, hatta yabancı para ile yaptıkları tasarruflarını TL ye çevirmeleri belki kendi zararlarına olacaktır. Hatta Türkiye nin lehine yapılacak bu pozisyon değişikliği için kimseye madalyada verilmeyecektir. Konuyu teknik yönüyle incelemek gerekirse, teorik olarak cari açığın ulaştığı tehlikeli boyutlar ülkemize gelen sıcak para ile döviz üzerindeki arz baskısını sürdürerek olası döviz talebine karşı koruyucu etkisini şimdilik sürdürmektedir. Ancak olumsuz bazı verilerin de tetiklemesi ile borsa, tahvil ve hazine bonosu gibi yatırım araçlarını terk eden sıcak para tekrar dövize dönerek yurtdışına çıkmaya başladığında haliyle paramız devalüe olacaktır. Đşte bu noktada, bu ülkenin insanı da elindeki tasarruflarını dövize çevirmeye başladığında ekonomideki destek ve dirençlerin tamamı anlamsız hale gelecektir. Unutmayalım ki, ülkemizde iyi bir kazanç ivmesi yakalamış olan yabancı sıcak para bir gün bu ülkeyi terk edecektir. Eğer bu kişisel kâr zarar hesabına ülkem insanı da katılarak tasarruflarını yerli sıcak para sıfatına dönüştürmesi durumunda felaket kaçınılmaz olacaktır. 5
Filmin Sonu Yabancı sıcak para gelişmekte olan diğer ülkelerde çoktan para kazanmaya devam ederken yerli sıcak para sahipleri yine yüksek enflasyon, işsizlik, yüksek faiz oranları, yolsuzluk ve yoksullukla baş başa kalarak kendi muhasebelerini yapmak durumunda kalacaklardır. Đşyerlerinin kapanması ailelerin dağılması gibi toplumsal travmalara ilaveten dünya ekonomik liginde alt sıralara düşen, uluslar arası arenada saygınlığını yitiren bir ülke elimizde kalacaktır. Veya kalacak diye ümit ediyoruz. Yukarıdaki küçük çocuk, ufacık tasarrufunun yerli sıcak para olmasını kabul etmeyerek aslında ülkesinin kimsenin oyuncağı olmasına izin vermemiştir. Çocuk olmanın zamanı gelmedi mi? Kısaca, döviz borcu olmayan ve piyasaların dışında olan insanların, savaş başladığında yerli sıcak para saflarına geçerek bu ülkenin kaynaklarının heba olmasına izin vermeyecek davranışı seçmeleri Türkiye nin olası mali krizlerden en az hasarla çıkmasını sağlayacaktır. Konunun bu yönüyle aydınlarımızca tartışılmasının halkımızı bilinçlendirme noktasında sağlayacağı katkılar, güçlü bir Türkiye nin temellerini daha da sağlamlaştırarak dışa bağımlılığımızı azaltacaktır. Ne diyelim, Hikmeti olmayanın hükmü de olmaz. Dursun Ali YAZ S.M.Mali Müşavir (MBA) aliyaz@suadiyedenetim.com 6