Öyle ya, kıssanın hemen altında yazan Buhari sözcüğü, bu ayrımı yapamayacak okuyucular için az çok bir kanaat oluşturacaktır!

Benzer belgeler
Rivayetin ravilerinden Ravh b. Salah ın zayıf olduğunu belirten İbn-i Adiyy, hadislerinin bazılarında nekaret/münkerlik olduğunu ifade etmiştir.

Türkçeye Tercüme Edilen Hadis Kitaplarında Geçen Zayıf Hadislerin Numaraları

Hoşafçı, galiba aramızdaki ihtilafın, Allah tan başka hiç kimsenin adı önüne ya nida edatının konulmayacağıyla ilgili olduğunu zannetmektedir.

ELBANİ NİN BAZI ÇELİŞKİLERİ-Ali Hoşafçı

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem muhacirlerin fakirleri ile (Allah dan) zafer isterdi.

LİVATA HADDİ (EŞCİNSELLİĞİN/HOMOSEKSÜELLİĞİN CEZASI)

Hadis Istılahları. ADL: Râvînin hadîsi bozmadan rivâyet eden dürüst bir müslüman olması. AHZ: Bir şeyhden hadîs almak.

Adem aleyhisselam, hata işlediği zaman Ya Rabbi, Muhammed hakkı için Senden af diliyorum. dediği rivayet.(1)

Arim in bu rivayeti, ihtilattan önce mi, yoksa sonra mı olduğu bilinmeyen müşkil rivayetlerindendir.

HADİS DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI HADİS DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

HADİS TARİHİ VE USULÜ

Rafıziler Hakkındaki Hadislerin Durumu. Ebu Muaz Seyfullah el-çubukâbâdî

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

MUHAMMED BAKIR EL-MECLİSÎ NİN VE BAZI ŞİÎ ÂLİMLERİN HZ. AİŞE HAKKINDAKİ BAZI SÖZLERİ

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

TARİHTE İSLAM BİLİM GELENEĞİ

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed.

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

Ebû Dâvûd un Sünen i (Kaynakları ve Tasnif Metodu) Mehmet Dinçoğlu

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

HADİS ARAŞTIRMA METODU

TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN ŞEYHÜLİSLAM MOLLA HÜSREV. (Panel Tanıtımı)

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti)

İLH107 HADİS TARİHİ VE USULÜ (ARAPÇA)

T.C. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi

Abdest alırken kep ve şapka veya kufiyenin üzerini mesh etmenin hükmü. Muhammed Salih el-muneccid

03-05 Ekim / October Yrd. Doç. Dr. Mehmet YAZICI

Faiz Parasıyla Yapılan Evde Namazın Hükmü

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

Yard.Doç. Aralık 2000 İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi. Doktora Ekim 1998 M.Ü.S.B. E. Temel İslam Bilimleri Hadis Anabilim Dalı

MERYEM SURESİNDEKİ MUKATTAA HARFLERİ كهيعص

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

3 Her çocuk Müslüman do ar.

Size iki şey bırakıyorum; onlara sımsıkı sarılırsanız kurtuluşa erersiniz: Biri Allah ın kitabı Kur an, diğeri de Ehl-i beytimdir.

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

SORU:Ahir zaman alametleri, Ahirzaman alametlerinden abbasi meliki horasana vardığı zaman doğu tarafından iki dişli parlak bir yıldız çıkar.

MEVLİD KANDİLİNİ KUTLAMAK CAİZ MİDİR?

İÇİNDEKİLER. G r 17 I. YÖNTEM ve KONUNUN SINIRLANDIRILMASI 17 II. TERMİNOLOJİ 23

Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir?

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Birinci İtiraz: Cevap:

Anlamı. Temel Bilgiler 1

KAMU PERSONEL SEÇME SINAVI ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ TESTİ DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLİĞİ TG 6 ÖABT DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ

Cİ'RÂNE. Heyet. Terceme: Muhammed Şahin Tetkik: Ali Rıza Şahin

Namazda Ellerin Bağlanması. Te lif: Ebû Muâz el-çubukâbâdî

Yaşadığı dönemde çok önemli İslam düşünürleri yaşamış. Bunlardan birisi de hocası İbni Teymiyyedir.

Hadiste Sened Tenkidi Halil İbrahim Kutlay

ARAFAT DAĞI. Hazırlayan: Heyet. Terceme: Muhammed Şahin Tetkik: Ali Rıza Şahin

ÜMMETİN ALİMLERİ, İSLAM HAFIZLARI, NEBİ sallallahu aleyhi ve sellem İLE TEVESSÜL ETTİLER VE BUNA CEVAZ VERDİLER VE BUNU MÜSTEHAB GÖRDÜLER

1 - Sahih hadis. Sahih Hadislerin Kısımları

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

Question. Muhammed b. el-hasan el-saffar, müfevvizenin temsilcilerinden miydi?

KUR AN TİLÂVETİNDE MÜKEMMELLİK/ HİLYETÜ T-TİLÂVE Fİ TECVÎDİ L-KUR ANİ L-KERÎM

Es-Seyyid Eş-Şeyh Abdülkadir El Abri Hazretleri

RIZIK VE ZENGİNLİK DUASI (ESMAÜL HÜSNA ŞİFRELERİ-2)

Kadının abdestte başörtüsünün üzerini mesh etmesinin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn

İbn SA D Trc: Doç. Dr. Mustafa EKİNCİ* 1

Bir kesim kadın erkeğe imamlık yapabileceğini iddia ediyorlar ve buna da delil olarak:

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

Hadisleri Anlama Yöntemi The Method Of Understanding Of Hadith

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Abdestte başı mesh etmenin şekli

Üstadımızın mezkûr beyanında, Kur'an ın her ayetinin üç hükmü içine aldığı belirtilmiştir. Bu hükümler şunlardır:

ARAPÇA YAZMA ESERLERİN DİZGİSİNDE TAKİP EDİLECEK YAZIM KURALLARI

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Sakın ilahlarınızı bırakmayın! Sakın ha! Vedd i, Suva yı, Yeğus u, Yeuk u ve Nesr i terketmeyin. (14)

"De ki, bana vahyolunanlar arasında yiyene yemesi haram /alınmış bir

İmam Şafii nin Vefat Ederken. Üzerinde Bulunduğu İ tikad.

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir?

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid

RECEP AYINDA ORUÇ TUTMANIN HÜKMÜ

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

Yazar= Soner DUMAN. Soru:

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Sunabihi (Rah Aly.) anlatıyor: Ölüm döşeğinde yatmakta olan Ubade b. Samit'i (R.A.) ziyarete gittim. Onu gürünce ağladım. Ubade, "Dur biraz!

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

EY İMAN EDENLER! Allah ın emrine uygun yaşayın

İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular.

1. Adı Soyadı: Zekeriya GÜLER 2. Doğum Tarihi: Unvanı: Prof. Dr. 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

Question. Ve İtretim Tabiri mi Doğrudur, Yoksa Ve sünnetim mi?

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

Hz. Mehdinin (A.S.) geleceği ile ilgili olarak üzerinde durmamız gereken bir konu daha vardır.

فضل صالة الرتاويح اسم املؤلف حممد صالح املنجد

sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 19 / 2009, s tanıtım-değerlendirme

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran :17

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

Transkript:

Osman b. Huneyf radıyallahu anh ın Kıssası Osman radıyallahu anh ın, ihtiyacı için kendisiyle görüşmek istediği adamla ilgilenmemesi üzerine,osman b. Huneyf radıyallahu anh ın adama{ama hadisindeki} duayı öğretmesi, adamın da bu duayı yaptıktan sonra Osman radıyallahu anh ın onunla ilgilenip ihtiyacını görmesiyle alakalı kıssa. Cevap: Birincisi: Hoşafçı, s. 146 da aktarmayı tamamladığı kıssayı aynı sayfadaki 215 nolu dipnotta Buhârî nin Tarihu l-kebir ine ihale etmektedir. Hâlbuki orada böyle bir rivayet yok. Tarihu l Kebir deki rivayet, Hammad b. Seleme nin Ebu Cafer el-hatmi ve Umara b. Huzeyme b. Sabit yoluyla Osman b. Huneyf radıyallahu anh dan yaptığı merfu rivayettir.(1) Yani içinde bu kıssa olmayan bir önceki hadis {Ama hadisi} Hoşafçı nın bu fiili, yani iki farklı rivayeti aynı zannederek kıssayı aslında orada olmayan bir yere ihale etmesi, hadisleri tahric ve değerlendirme deki bilgi ve becerisini gözler önüne sermektedir. Üstelik besbelli ki bunu -farkında olarak veya olmayarak yaptığı bu fahiş hatayla birlikte- Buhari nin Sahih i ile Tarih inin arasını ayırd edemeyecek bazı okuyuculara telbis yapmak için yapmaktadır. Öyle ya, kıssanın hemen altında yazan Buhari sözcüğü, bu ayrımı yapamayacak okuyucular için az çok bir kanaat oluşturacaktır! İkincisi: Hadisleri tahric ve değerlendirme iddiasındaki Hoşafçı, yaklaşık altı sayfa boyunca yaptığı bir sürü söz israfına rağmen, bu kıssanın isnadının sıhhatine dair tek kelime etmemektedir. Daha da ilginci;zaten neyle ilgili olduğunu anlamadığı itirazlara, oradan buradan topladığı ve neyle ilgili olduğunu bilmediği şeylerle cevap vermeye çalışmaktadır. Şöyle izah edelim: Kıssayı aktardıktan sonra dua ile tevessül diyenlerin görüşü başlığı altında, selefilerin kıssaya olan itirazlarını aktardığını zanneden Hoşafçı, Osman radıyallahu anh ın faziletine gölge düşürmeyle alakalı itirazı saymazsak, iki sayfa boyunca Elbani nin bu kıssa değil de önceki hadisteki{ama hadisi} başka bir ziyade cümleyle ilgili itirazlarını aktarmaktadır.

Hâlbuki Elbani nin bu itirazlarına konu olan o cümle, Hoşafçı nın aktardığı şekliyle birinci hadiste de, bu kıssada da geçmemektedir. Haliyle,Elbani nin sözlerini anlamadığı için,o nun birinci hadisteki bir ziyadeyle ilgili değerlendirmelerinin bu kıssayla ilgili olduğunu vehmeden Hoşafçı, kıssayı müdafaa ettiğini zannederek, kıssayla ilgisi olmayan itirazlara cevaplar vermeye çalışmaktadır. Bir de bunun üstüne s. 150 deki Elbani, hadisi zayıflatacak ya, Hz. Osman ın ahlakına uymuyor yorumunu yaparak okuyucuya vesvese vermeye çalışıyor. şeklindeki sözleriyle, Elbani nin kıssayı zayıflatmadaki tek gerekçesinin bu olduğu izlenimini vermeye çalışmaktadır. Ardından Güvenilir ravinin rivayette yalnız kalması zayıflık sebebi değildir. Dolayısıyla bu illet, illet olmaktan uzaktır. sözleriyle bu kıssada değil bir önceki merfu rivayette (yani ama hadisinde), kendisinin de ne orada ne burada bahsettiği bir ziyadenin illet olmayacağını anlatmaya çalışmaktadır. Hâlbuki boşa konuşmaktadır. Ardından Ğumari ye yapılan itirazın geçerli olması için bu ilavenin (Eğer bir ihtiyacın olursa bunun gibi yap) neyle çeliştiğini göstermeleri gerekir. demekte, parantez içinde zikrettiği o ziyadenin, bu kıssayla ilgisi olmadığını hâlâ farketmeden, boşa konuşmaya devam etmektedir. Ardından Bu rivayet Şube nin rivayetine zıt değildir. Şube nin rivayetine, bu rivayette zıt bir ibare yoktur. Varsa hangisi? diyerek bu rivayet sözüyle kasdedilen şeyin bu kıssa değil, birinci hadisteki başka bir ziyade olduğundan bi-haber boşa konuşmayı sürdürmektedir. Hoşafçı, başka bir şeye yapılan itirazları, bu kıssaya yapılmış itirazlar zannederek cevap vermeye(!) devam ederken s. 150 de şöyle demektedir: Bu hali ile hadis Taberani, Heysemi, Munzir (doğrusu Munziri) ve Makdisi sahih kabul etmekte, bunu İbn-i Teymiyye, Kaidetun Celile isimli eserinde (s. 98) itiraf etmektedir. Birkaç sayfa içerisinde bu derece fahiş hatayı bir araya getirebilmeyi becerip kendini ele güne güldüren Hoşafçı, bununla da yetinmeyip Taberani, Heysemi ve Munziri nin hadisi bu haliyle sahih kabul ettiklerini söyleyerek düpedüz yalan atmakta, İbn-i Teymiyye nin de bunu itiraf ettiğini söyleyip yalanına kuyruk takmaktadır.

Üstelik bu haliyle derken, sözü geçen ziyadeyle beraber birinci hadisi veya bu kıssayı kasdediyor olması da bu neticeyi değiştirmez. Taberani nin, Mucemu s Sağir deki ifadesi şöyledir: Bunu Ravh İbn ül-kasım dan, Şebib b. Said Ebu Said el-mekki den başkası rivayet etmemiştir ki, o sikadır. Oğlu olan Ahmed b. Şebib in, babasından (yani kendisinden); onun da Yunus b. Yezid el-eyli den hadis aktardığı adam budur. Bu hadisi, Ebu Cafer el-hatmi den -ismi Umeyr b. Yezid dir ve sikadır- Şube rivayet etmiştir. Şube den rivayette ise Osman b. Ömer b. Fâris tefferrüd etmiştir ve hadis sahihtir. (2) Kendi ibaresinden açıkça görüleceği gibi Taberani, kıssanın (veya söz konusu ziyadeyle beraber ama hadisinin) sahih olduğu yönünde tek kelime dahi etmemektedir. Taberani nin sahih olduğunu söylediği hadis, bu hadisi ifadesiyle işaret ettiği, Şube nin rivayet ettiği birinci hadistir. Zira Şube nin rivayetinde ne söz konusu ziyade ne de bu kıssa geçmemektedir. Heysemi nin sözü de şudur: Tirmizi ve İbn-i Mace, -kıssa olmaksızın- sonundan bir bölüm rivayet ettiler. Taberani de bunun akabinde rivayet edilen tariklerini zikrettikten sonra Hadis sahihtir. demiştir. (3) Taberani nin sahih olduğunu zikrettiği tarik, açıkça ifade ettiği gibi, Şube nin rivayetidir. Oysa Şube ne mezkur ziyadeyi ne kıssayı rivayet etmiştir. Yani Heysemi de Taberani nin mezkur ziyadeye veya kıssaya değil, Şube nin rivayeti olan birinci hadise sahih dediğini ifade etmektedir. Munziri nin söylediği de aynı ifadenin biraz daha kısaltılmış halidir. Munziri de diyor ki: Taberani, tariklerini zikrettikten sonra hadis sahihtir. dedi. (4) İbn-i Teymiyye nin iddia edilen itirafı da Taberani nin bahsettiğimiz bu sözünü aktarmasıdır. Özetle; Hoşafçı, Taberani nin açık bir şekilde Şube nin yaptığı rivayete (yani ama hadisine) sahihtir demesini, kıssaya veya sözü geçen ziyadeye sahih deme anlamı yüklemekte, Taberani nin bu sözünü aktaran İbn-i Teymiyye ye de kendi uydurduğu yalanı itiraf etme kulbu takmaktadır.

Ardından İbn-i Teymiyye, bahsedilen yerde Heysemi ve Munziri nin adını bile ağzına almamışken bu sefer kılıfa bile gerek duymadan İbn-i Teymiyye nin, Heysemi ve Munziri nin de hadisi bu haliyle sahih kabul ettiklerini itiraf ettiği yalanını uydurmakta, ve toplam iki buçuk satırda bu kadar performansla bu konuda ne kadar marifetli(!) olduğunu herkese göstermektedir.(5) Üçüncüsü: Hoşafçı nın görmediği veya görüp de anlamadığı ya da anladığı halde verecek cevabı olmadığı için aktarmadığı, kıssayı münker ve belki -hatta- yalan yapan gerçek illet de şudur: Kıssanın bütün tarikleri, Abdullah b. Vehb in Şebib b. Said den, onun da Ravh İbnu l- Kasım dan yaptığı rivayete çıkmaktadır. İbn-i Adiyy, Şebib hakkında şöyle demektedir: (Abdullah) b. Vehb, ondan münker rivayetler yapmaktadır Şebib b. Said in elinde, Yunus ve Zuhri yoluyla rivayet ettiği, Zuhri nin nüshası vardır. Bunlar müstakim hadislerdir. (Abdullah) b. Vehb ise ondan münker hadisler aktarmaktadır Kendisinden, oğlu Ahmed b. Şebib in Yunus ve Zuhri yoluyla rivayet ettiği hadislerdeki -ki bunlar müstakim hadislerdir- Şebib in haliyle, kendisinden münker hadisler aktaran (Abdullah) b. Vehb in rivayet ettiği Şebib b. Said in hali aynı değildir.(6) Takrib de Şebib hakkında Oğlunun ondan yaptığı rivayetteki hadisinde bir beis yoktur. (Abdullah) İbn-i Vehb in değil! (7) diyen İbn-i Hacer, Fethu l-bari nin mukaddimesinde Buhari yi müdafaa ederek şöyle demektedir: Buhari, oğlunun ondan, onun da Yunus tan rivayet ettiği hadisleri tahric etmiştir. Ne onun Yunus tan başkasından yaptığı rivayetlerden ne de (Abdullah) İbn-i Vehb in ondan yaptığı rivayetlerden bir şey tahric etmiştir. (8) Özetle Şebib den oğlu Ahmed in yaptığı, onun da Yunus tan aktardığı rivayetler sahihtir. Abdullah b Vehb in ondan yaptığı rivayetlerde de aslolan zayıflıktır. Bu kıssa da Şebib ten İbn-i Vehb in yaptığı bir rivayettir. Ayrıca Şebib den sahih rivayetler yapan yegâne ravi olan oğlu Ahmed, İbn us-sünni nin kendisinden iki ayrı tarikle yaptığı rivayette, bu hadisi babasından aktarmakta, ancak kıssayı zikretmemektedir.(9) Aynı şekilde Hakim de Ahmed b. Şebib den üçüncü bir tarikle, babasından rivayet ettiği bu hadisi aktarmakta, ancak yine kıssayı zikretmemektedir.(10)

Bunlara ilave olarak, Şube b. Haccac, Hammad b. Seleme ve Hişam ed-destuvâi de bu hadisi rivayet ettikleri halde kıssayı zikretmemektedirler. Neresinden bakılırsa bakılsın bu üç illetten birisi bile kıssanın münker olmasına yetecekken, bir de bu üç illetin tamamı onda toplanmıştır. Hasılı, kıssa münkerdir ve asla hüccet olamaz. Dördüncüsü: Bu itirazların tamamını görmezden gelerek, bunlara dair yalan da olsa en ufak bir cevap bile vermeye kalkmayan Hoşafçı, s. 151 de Gumari nin şöyle dediğini aktarıyor: Elbani nin hatırı için kıssanın zayıf olduğunu kabul etsek bile hadisin (ittifak ile sahih) merfu olan kısmı yeter de artar. Elbani nin hatırı için değil ama bu ilmin haysiyetine saygısı olup da hevanın aklını çelmediği herkes, bu kıssanın zayıf ve münker olduğunu kabul etmek zorundadır. Hadisin merfu olan kısmında, yani ama hadisinde Nebi aleyhisselam ın hem zatıyla hem duasıyla tevessül olduğunu ifade eden Hoşafçı, zat ile tevessül olduğunu isbata uğraşmış, ancak başaramamıştır. Binaenaleyh,eğer o hadiste hem zat ile tevessül, hem de dua ile tevessül varsa,bu kıssada da hem zat ile tevessül hem de dua ile tevessül olması gerekmektedir. Peki, bu kıssada Nebi aleyhisselam ın duasıyla tevessül nerede? Hadiste Nebi aleyhisselam ın, âmâ olan adama öğrettiği duadaki Allah ım, onu benim hakkımda şefaatçi kıl, yani onun benim için yaptığı duayı kabul et sözü bu kıssada ne ifade etmektedir? Ortada Allah ın kabul etmesi istenecek bir dua ve sahibi yok ki? Beşincisi: s. 152 de İbn-i Teymiyye den şöyle aktarıyor: İbn ü Ebi d Dünya (281 894), Mûcabu d Dave isimli eserinde isnadıyla Muhammed b. Kesir (774 1372) İbn ü Rifae den şöyle söylemekte olduğunu rivayet etti. 219 nolu dipnotta rivayeti aktardığını iddia ettiği İbn-i Teymiyye nin Kaidetun Celile isimli kitabında ise aslında şöyle geçiyor: Bize Ebu Haşim anlattı, dedi ki, Kesir b. Muhammed b. Kesir b. Rifae den işittim. O şöyle

diyordu. Hoşafçı, adamın adının Kesir olduğunu görmemiş. Rifae nin de başka bir raviye ait bir isim olduğunu vehmetmiş. Kesir adını görmeyince Muhammed b. Kesir in tefsir sahibi meşhur İbn-i Kesir olduğunu zannetmiş ki parantez içine onun ölüm tarihini yazmış. Bir satır üstte yazdığı İbn-i Ebi d-dünya nın ölüm tarihine rağmen bunu fark etmemiş. Yani Hoşafçı nın aktardığına göre (281) senesinde ölen İbn-i Ebi d-dünya (774) senesinde, yani kendisinden 5 asır sonra yaşamış Hafız İbn-i Kesir den bu rivayeti, hem de senediyle aktarmaktadır. İbn-i Teymiyye de,talebesi olan İbn-i Kesir in yaptığı rivayeti, kendilerinden yaklaşık 5 asır önce ölmüş, İbn-i Ebi d-dünya nın kitabından aktarmaktadır. Hadis rivayetlerine tahric ve değerlendirme yapmaya kalkışan Hoşafçı nın bu fendeki genel kültür seviyesi işte budur. Bir isnad ile üç ravi ismi görünce eli ayağına dolaşıp ortalığı karmakarışık ediyor. Ehl-i sünnetin çocukları önünde kendisini maskaraya çeviriyor. Söz konusu rivayetin içeriği, karnında hastalık olan bir adamın hadiste geçen dua benzeri bir duayla dua edip şifa bulmasıdır. Ardından söylemediği şeyleri insanlara itiraf ettirmeye bayılan Hoşafçı s. 153 de diyor ki: Alevi Maliki nin de bir şekilde ifade ettiği gibi bizce mühim olan İbn-i Teymiyye nin bu rivayeti nasıl anladığı ve (sündürüp nerelere çektiği) değil, (selefin bu ve benzeri dualarla dua ettiği rivayet edilmiştir) şeklindeki itirafıdır. İtiraf meraklısı bilmiyorsa öğrensin, İbn-i Teymiyye nin bu ve benzeri rivayetleri aktarırken kullandığı (ruviye ve nukile) sigalarını, hadisçiler temrîd anlamında, yani rivayetin zayıf olduğuna işaret etmek için kullanırlar. Zikri geçen bu rivayet de onlardan biri. Gerçi Hoşafçı için rivayetin zayıf olması, isnadın mechullerle dolu olması pek fark etmez. Zira s. 49 da söylediği gibi Ona göre musannifle eseri rivayet eden ravi arasında kopukluk bile olsa, hatta bu kopukluk senetteki dört tabakaya kadar bile ulaşsa Aradaki bu ravilerin belirsizliği yüzünden hadisin isnadıyla alakalı bir yargıya varmak mümkün değildir.

Ona göre isnadından dört tabaka kopuk bir rivayet hakkında bile bir kanaate varmak mümkün değilken -öyle ya belki aradakiler güvenilir ravilerdir!!!- mechullerle dolu bir isnad hakkında nasıl bir kanaate sahip olunabilir?! En azından onların isimleri belli, değil mi ya?! { Selefilerle Tasavvufçuların Görüşleri Kitabının Münakaşası ndan alıntıdır.} Dipnotlar (1) Buhari, Tarihu l-kebir, 6/209 (2) Taberani, Mu cemu s-sagir, 1/184 (3) Heysemi, Mecmau z-zevaid, 2/289 (4) Munziri, Terğib ve t-terhib, 2/606 (5) Ardından s. 40 ve 121 de mükerrer olarak Aslen Arnavutlu (böyle, doğrusu Arnavut) olan Elbani dedikten sonra sebebini anlamadığımız bir şekilde üçüncü defa Arnavut asıllı olduğunu ifade etme gereği duyduğu Elbani yi Bazı yerde sahih dediği hadise başka bir yerde zayıf, zayıf dediği hadise de başka bir yerde sahih demiştir. diyerek çelişkili durumlarını mevzu etmekte, buna örnek olan kaynağını da müellifi Mahmud Said Memduh un ismini Muhammed Said Memduh olarak yanlış verip zikretmektedir. Hadisin sıhhati ve zayıflığına hükmetmenin ictihadî bir mesele olduğunu, edinilen yeni bilgilerle içtihadın değişebileceğini isbat etmek zorunda kalmayacaksak, dost-düşman herkesin şehadetiyle konunun uzmanı olan bir âlimin, ulaştığı yeni bilgilerle ictihadını değiştirip hatasından dönmesinin neresinde bir çelişki vardır? Örneğin birisi çıkıp İmam Şafiî nin kadim ve cedid mezhebini veya İmam Ahmed den ve İmam Malik ten gelen farklı rivayetleri onların çelişkileri(!) diye ciltlerce kitab yazsa, bu onların tenakuzlarını mı, yoksa böyle yapanın hezeyanını mı ortaya koyar?! İmam Ebu Hanife, Ey Ebu Yusuf! Benden her duyduğunu yazma! Çünkü ben bir beşerim. Bugün bir şey söyler, yarın ondan dönebilirim. derken, size göre Ben

tenakuzları olan çelişkili birisiyim. mi demek istemiştir?! İmameyn -söylendiğine göre- mezhebin üçte birinden geri dönerken size göre çelişkiye mi düşmüştür?! Hoşafçı nın bu sözlerinde, Elbani nin çelişki ve tenakuzatına değil, hatadan dönme erdemi gösterdiği için menakıb ve hasenatına delil vardır!!! Aynı yerde Hadis ilminde hadis hocası olmadan kendini yetiştirmiştir. diyerek şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır akidesinden olsa gerek bunun mümkün olmayacağını ima eden ve aklınca Elbani nin bu fende dost-düşman herkesin itiraf ettiği mertebesini zedeleyip onu okuyucunun gözünden düşürmeye çalışan Hoşafçı, hakikatte kendisini dost-düşman herkesin önünde komik duruma düşürmektedir. Aralarında, Hoşafçı nın s. 61 de son devrin âlimlerinden saydığı Seyyid Sabık ve Abdulkerim Zeydan ın da bulunduğu, Ali Tantavi, Muhibbuddin Hatib, Ahmed Şakir, Muhammed Gazali, Mustafa Sibai, Mustafa Zerka gibi farklı meşreplerden birçok kişi, hocası olmadan kendini yetiştiren Elbani nin hadis ilmindeki otoritesini ikrar ve itiraf etmektedirler. Meşhur selefi âlimlerin Elbani hakkında şehadetleri, Hoşafçı ve okurları için bir anlam ifade etmeyeceğinden, bunları aktarma gereği duymadık. Ancak azılı düşmanlarının onun hakkındaki itirafları, insaf sahibi okur için sanıyoruz bir şeyler ifade eder. Hoşafçı ve avanesinin temel kaynaklarından Abdullah b. Sıddık el-ğumari, bazı arkadaşlarına gönderdiği 29 Safer 1380 tarihli mektubunda -Elbani nin vefatından kırk yıl önce- diyor ki: Nasıruddin el-elbani, Şam a gelerek Arapçayı öğrenmiş ve hadis ilimlerine yönelip bu ilmi çok kuvvetli bir şekilde itkan etmiştir. Hatta geçen yıl (Zahiriyye Kütüphanesini) ziyaret ettiğimde, istediğim kitapları bana getiren de, orada ne olup olmadığını bana bildiren de oydu. Habis tabiatlı, Vahhabi ve koyu bir İbn-i Teymiyye cidir. Eğer mezhebinin habisliği ve inadı olmasaydı hadis bilgisinde zamanın nadir kimselerinden sayılırdı. Aynı senenin Rebi u levvel ayında yazdığı başka bir mektupta Elbani ise bu fende zamanın nadir kimselerindendir. demektedir. Elbani hakkında sorulduğunda Bu şahıs, bugün için hadis ilminde tektir. Gel gör ki habis bir Vahhabi dir. diye cevap vermektedir.hatta 1377 hicri senesinde Elbani ye hazret, üstad, allame, eseri diye hitap etmektedir.

Abdullah el-ğumari nin kardeşi Ahmet el-ğumari de Elbani hakkında Hadis ilmini çok iyi bilmektedir. demektedir. Ğumarilerin öğrencisi Muhtar Muhammed, Elbani den Büyük muhaddis, Şeyh Nasıruddun el-elbani -Allah ona rahmet etsin- diye bahsetmektedir. Ğumarilerin diğer öğrencisi Mahmud Said Memduh, Elbani ye Allame, üstadımız! Allah a hamdolsun bizler, sünnete hizmet vazifesini yerine getirip sahihi zayıfından tahkik eden, temizi pisten ayırdeden kimseler olduğu için Allah a hamdetmekteyiz. demektedir. Kevseri nin sadık öğrencisi Abdulfettah Ebu Ğudde, Faziletli üstad, şeyh Nasıruddin e - Mevla ona selamet versin- demekte, benzer bir sözden sonra Allah onunla kullara fayda versin. diye dua etmektedir. Elbani nin koyu bir hasmı, halefi ve aşırı bir kabirperest olan Abdullah Ğumari nin,selefi olan Elbani nin mezhebine hakaret ve ta n etmesine itibar edilmez. İtibar edilecek olan hadis ilmindeki mertebesine dair şehadet ve itirafıdır. {Bu nakiller için bkz: Silsiletu l-ehadisu d-daife, 4/6; Sebilu t-tevfik fi tercemeti Abdullah b. Sıddik (s. 49); Selefiyyet u fi Mağrib ve devruha fi Muharebeti l-irhab, 253; Husulu t-tehani, 2/191; Reddu l-cani, Tarık Avadallah; Adabu z-zifaf, 51-52; Sıddıkiyyun Muhammed Sıddık ve encaluhu l-hamse el-gumariyyun, 87} (6) İbn-i Adiyy, Kamil fi d-duafa, 4/313 (7) İbn-i Hacer, Takrib, 430 no: 2754 (8) İbn-i Hacer, Hedyu s-sari, 409 (9) İbn us-sünni, Amelu l-yevmi ve l-leyle, 696-697 (10) Hakim, Müstedrek, 1/526-527 228 total views, 2 views today