Kazım Öz: Kimseye para veremediğim için en azından jenerikte herkese teşekkür etmek istedim.



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Seyfi Teoman Kısa film çekmeyi düşünmüyorum, çünkü maliyeti çok yüksek, geri dönüşü yok.

Belmin Söylemez: Bütün mesele, bir şeyi anlatmaya çalışmak ve farklı yöntemler denemek

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

İDİL DİZDAR, HEM OYUNCU HEM YÖNETMEN

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

Festivalin Tarihçesi

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ

Fotoğraf Sevdalısı Bir Doktor:

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

BİR ACAYİP SOYGUN ADANA İŞİ. - Basın Toplantısı Haber Küpürleri Ocak 2015 Adana Hilton Otel

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

ANTALYA ALTIN PORTAKAL'DA JÜRİ HEYECANI!

Uluslararası İzmir Film Festivali ilk kez 1990 yılında düzenlenmeye başladı. 11 kez düzenlenen Festivale 2000 yılında ara verildi.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

İLHAM VEREN KONUŞMACILAR ALEM-İ İŞ İLE HERKES BİRBİRİNİ DAHA İYİ ANLAYACAK!

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

Benim görevime gelince, festivalin programlama direktörüyüm. Dokuz yıldır festivalde çalışıyorum. Artistik direktör Cameron Bailey ile beraber

2016 ANTALYA FİLM FORUM YÖNETMELİĞİ (19-22 Ekim 2016)

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Ürünü tüketmesini/satın almasını/kullanmasını ne tetikledi?

ÜNİVERSİTEMİZ ÖĞRENCİLERİNE ÜST DÜZEY OLANAKLAR SAĞLIYOR

Carousel'de Alışveriş AYBIKE TURAN. 54 Carousel Instyle

LOJISTIK SEKTÖRÜNÜN PÜF NOKTALARI ANLATILDI

Orhan benim için şarkı yazardı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT

Vural ÇAVUŞOĞLU YÖNETMEN VURAL ÇAVUŞOĞLU

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

Uçan Süpürge İçin Ankara'ya Geliyorlar

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına.

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

Beşiktaş Gazetesi. Günlük web Gazetesi Salkım Söğüt Saç

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Nicola Falcinella: Merhaba, öncelikle bu buluşmayı organize ettiğiniz ve beni davet ettiğiniz için teşekkür ediyorum. İstanbul'a ilk gelişim.

Ahmet Uluçay ın Ardından

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 09 Eylül :41 - Son Güncelleme Çarşamba, 09 Eylül :10

MEZUNLARIMIZIN OKULUMUZ HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

Sevgi evlerinde kalan kardeşlerimize konser düzenledik. Huzurevi ziyaretlerimiz ara sıra oluyor,gönül Köprüsü diye bir proje de yer alıyoruz.

Pepee den Önce Pepee den Sonra P.Ö- P.S

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k


Gençlerin Doğu Ekspresi keyfinde usulsüzlük iddiası

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

GENEL BİLGİLER AİLEMLE İYİLİK PEŞİNDEYİM YARIŞMA YÖNERGESİ

14. New York Türk Film Festivali

BASIN SPONSORLUĞU DOSYASI

Meme Kanseri Taraması Hakkında Kısa Film*. *Central and East London Breast Screening Service tarafından hazırlanmıştır.

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

5 soru-cevap:layout 1 4/28/11 12:14 PM Page 201 CEVAPLAR VE PARALEL OTURUM I SORULAR 201

ÜRÜN KATEGORİSİYLE İLGİLİ:

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

SiNEMA ESERi YAPIMCILARI MESLEK BiRLiGi


13. New York Türk Film Festivali

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

BODRUM DA KASIM AYINDA DENİZ KEYFİ

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Yapabileceğim en iyi iş bu. Dünyanın pek çok farklı yerinden filmleri Avustralya da yaşayanların izleyebilmesini sağlayabilmek benim tutkum.

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

2. En başarılı olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri? 3. En başarısız olduğunuzu düşündüğünüz dersler hangileri?...

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

Paketi. Albüm ve Baskı Seçenekleri

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

BARIŞ MANÇO NUN 7 DEN 77 YE DİZİSİ FOTOĞRAFLARLA BODRUM DA

AHAL TEKE BELGESEL FİLM PROJESİ TÜRK HAVA YOLLARI SPONSORLUK DOSYASI

Menümüzü incelediniz mi?

Vural ÇAVUŞOĞLU YÖNETMEN

Herkese Bangkok tan merhabalar,

25 NİSAN DA SİNEMALARDA

OTELCİLER, BOOKING.COM UN HİZMETİNİN DURDURULMASINA TEPKİ GÖSTERDİ

SAYIN EKREM DEMİRTAŞ İZMİR EKONOMİ ÜNİVERSİTESİ MÜTEVELLİ HEYET BAŞKANI İZMİR TİCARET ODASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI

İklim değişikliğine ve biyolojik çeşitliliğe dikkat çekmek için «Dünyaya Bağlan»

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

edilemeyeceğini düşünmüş olsa gerek, eşinin karşısına Ben Vendee Globe yarışına katılacağım, Fransa ya gidiyorum diyerek çıkıyor.

ALTIN KALPLİ ÖĞRETMENİM

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ ABDULLAH GÜL ÜN YILI TÜBİTAK BİLİM, HİZMET, TEŞVİK ÖDÜLLERİ ve TÜBİTAK ÖZEL ÖDÜLÜ TÖRENİ KONUŞMA METNİ 23 ARALIK 2008

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Transkript:

Kazım Öz: Kimseye para veremediğim için en azından jenerikte herkese teşekkür etmek istedim. 21 Mart 2008 tarihinde Mithat Alam Film Merkezi nin konuğu Kazım Öz dü. Boğaziçi Üniversitesi Edebiyat Kulübü Kürt Edebiyatı Komisyonu nun işbirliği ile Nar Çiçekleri Gösterimleri kapsamında Bahman Ghobadi, Şerif Gören, Tassos Boulmetis, Sergei Parajanov un filmlerinin yanı sıra Kazım Öz ün birçok festivalden ödüllerle dönen Toprak (Ax, 1999) filmi de gösterildi. Yamaç Okur un moderatörlüğünü yaptığı söyleşide Öz ün sinema serüveni, filmlerinin yapım süreci ve Kürt sineması üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirildi. 21 Mart ın Nevruz olması da sohbetin hoş bir parçasıydı. Sinemayla olan ilişkiniz nasıl başladı? K azım Öz: Dersim de 1 doğdum. Üniversitede İnşaat Mühendisliği bölümünde okurken sanatla tanıştım ve tiyatroyla uğraşmaya başladım. 1991 de, filmin de yapımını üstlenen kurum FOSEM nın 2 açtığı tiyatro kursuna kaydoldum. Aslında daha önce hiç tiyatroya gitmemiştim. Biraz da sosyalleşmek amacıyla Kürt kültürü üzerine bir kurum açılmış, gidelim. dedik kuzenimle. Özellikle o çok ısrar etmişti gitmek için. Bodrumda tiyatro çalışmaları ya- 1 Tunceli 2 Fotografçıları ve Sinema Emekçileri topluluğu. Çalışmalarını İdil Kültür Merkezi bünyesinde sürdürüyorlar.

296 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2008 pılıyordu. Üstelik de Kürtçe yapılıyordu. Bizim için Kürtçeyi bir sanat dili olarak duymak çok tuhaf, çok inanılmaz bir şeydi. Tiyatro hocası misafir olarak geldi, bize de bir iki şey sordu. Derken yavaş yavaş bir baktık ki aradan aylar geçmiş ve biz o bodrumda tiyatro yapmaya devam ediyoruz. Böyle başlayan bir süreç oldu aslında. Daha sonrasında 1995-96 da MKM de 3 açılan sinema kursları oldu. Peki, o döneme kadar senin sinemayla ilişkin nasıldı? K azım Öz: Aslında hiç yoktu. Belki söylemesi ayıp olacak ama 1993 e kadar ben televizyon izlememiştim doğru dürüst. Sinema da, televizyon da bize zaten çok geç geldi. Bir de, biz Dersim de yaşayan göçebe bir toplumuz. O açıdan sinemayla da çok tanışıklığım olmadı. Sinema kursları açılana kadar sadece birkaç film izlemiştim. Ahmet Soner ve Hüseyin Kuzu nun MKM de açtığı sinema eğitimleri oldu. Ahmet Soner yönetmenlik dersi veriyordu. Aylarca onlarla yaptığımız çalışmalar oldu. Birçok kişinin sinema üstüne bir şeyler yapmak istediği verimli bir dönemdi. Mesela izlediğimiz senaryoyu Özcan Alper yazmış. O da MKM den ve daha sonra ilk uzun metraj filmini yaptı. İlk dönem grubu nasıl oluşmuştu? Sen başından beri işin içinde olduğun için, belki o oluşumu bize anlatabilirsin. Çok doğru, oldukça verimli bir dönemdi. Aslında, Hüseyin Karabey de aynı dönemlerden. Bu sene İstanbul Film Festivali ne o ilk dönemin üç kişisi katılmış oldu 4. O dönemden kalan altı yedi arkadaş varız bu işlere sağlam bir şekilde devam etmeye çalışan. Birbirimizi daha önceden tanımıyorduk. Kurslar sayesinde tanışmış olduk. Tabi bu biraz da MKM nin varlığıyla oldu. Kürtlerde genel olarak o dönemde belli bir bilinçlenme, bir kimlik arayışı oldu. Dünyayı tanımak için bir uğraşı da barındırıyor bu doğrusu. Aslında biraz da 1970 öncesi muhalif kesimin bir şe- 3 Mezopotamya Kültür Merkezi 4 Kazım Öz Fırtına, Özcan Alper Sonbahar ve Hüseyin Karabey Gitmek filmleriyle İstanbul Film Festivali ne katıldılar

Kazım Öz 297 kilde Kürtler üzerinden devam etmesi durumu oldu. O sosyal çevre bizi bir araya getirmiş oldu. Dışarıdan, piyasadan çeşitli hocaların, bu işin uzmanı olan arkadaşların verdiği kurslardı. İstanbul da da benzer kurslar açıldı sonrasında. İlk kurslar Tarlabaşı nda bir bodrum katında açıldı. Daha sonra ikinci dönemde biz, bu ilk kurstan çıkanların birlikte örgütlediği yeni bir eğitim çalışması yaptık. Yeni bir senaryo eğitimi yaptık. O da sekiz ay kadar sürdü. Öğrencilerin yazıp çekip kurguladığı hakikaten deneysel çalışmalara dayalı bir çalışmaydı. Mesela biz VHS yle kurgu yapıyorduk. İki tane VHS yle üç kare kaçırarak kurgu yapabiliyorduk. Üç kareye kadar bir seçeneğimiz vardı. Onu da iki VHS yi aynı anda kontrol eden kumandayla yapıyorduk. Bir tanesi kayıtta bir tanesi de playde duruyordu. İkisinde de pausea bastığında biri play, biri kayıt ediyor. O şekilde bağlayabiliyorduk, montaj yapıyorduk. Böyle yaptığımız üç beş çalışma oldu. Farkında ve çok bilinçli olmadan ilginç şeyler yapmışız yani. Tabi daha sonrasında 1996-97 de Güneşe Yolculuk (Yeşim Ustaoğlu, 1998) bizim için önemli bir çalışma, ilk pratik deneyimimiz oldu. Biz ekip olarak yer aldık. Filmin rejisi, kastı büyük oranda ekibin oyuncularından veya çevresindendi. Yeşim Ustaoğlu yla nasıl tanıştınız? O da Güneşe Yolculuk vesilesiyle olmuştu. Kürtlerle ilgili bir film çekiliyordu ve MKM ye yolu düşmüştü. Derken, yavaş yavaş o da çalışmaların içerisine katılmış oldu. Peşinden Toprak ı çekmiş olduk. Sinema kolektif bir sanat ama kolektif çalışmalarda karar almak her zaman kolay olmuyor. Nasıl bir ortamdı? Siz kararları nasıl alıyordunuz? Çok doğru. Biz kolektif çalışma üzerine epey kafa yorduk. Çok tartışmıştık. Bundan kaynaklanan çok sorunlar yaşamıştık. Bunun yarattığı bir deneyim de vardı. Mesela senaryosunu biz büyük oranda kolektif yazdık. Yine kaleme biri almış oldu ama düzenli olarak Bunu nasıl geliştirebiliriz? diye beraber düşündüğümüz uzun bir süreç oldu. Birlikteliğin temelinde sadece, sanat yapmak isteyenle-

298 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2008 rin bir araya gelmesi olmadığı için; aynı zamanda bir takım toplumsal dertleri olan, çevresinin, yaşadığı coğrafyanın sorunlarından bağımsız düşünmeyen insanların bir arada bulunduğu bir topluluk olduğu için; bireyci yaklaşımlar, çıkışlar daha az oluyordu. Tabi, bireysellik meselesinin dezavantajları ve avantajları vardı. O dönemdeki politik ortam da etkili olmuş muydu? K azım Öz: Tabi. Çok önemliydi aslında çok etkiliyordu. Şartlara bağlı olarak bizim başlayıp yarım bıraktığımız projeler de oldu. Mesela, 1996 1 Mayıs ında Hüseyin Koca nın yazdığı bir gazetecinin hikâyesi gibi Metin Göktepe ninkine benzer bir hikâyeyi anlatan bir deneme çalışmasına girmiştik. Hatta o Kadıköy 1 Mayıs ında başlamıştık. Hikâye de büyük oranda o günde geçiyordu. Olaylar oldu. Birkaç kişi vuruldu. Ondan dolayı da proje yarım kaldı. Yani o dönemdeki politik atmosfer tabi ki bizim ilişkilerimizi ciddi bir şekilde etkiliyordu. Ama o politik atmosfer ve ortam içerisinde biz özgünlüğü yakalamıştık. Politik bir kurumda sanat yapıyorduk. Ama bunun sınırlarını bir şekilde koyduk. Yani, sonuçta politika yapmıyoruz, biz sanat yapıyoruz. Ama kendi dertlerimiz var. Sanatımızı yaşadığımız dünyanın sorunlarından çok uzak, ayrı tutmuyor ya da çeşitli iktidar güçlerinin hizmetinde bir sanat yapmıyoruz. Biz bağımsız, özgün bir şekilde bakmaya çalışıyorduk. Bu anlamda kendi içimizde de çok sorunlar, tartışmalar, çatışmalar yaşıyorduk. Ama ona rağmen o işlerlik bir şekilde devam ediyordu. Toprak (Ax, Kazım Öz, 1999) MKM Sinema Grubu nun yaptığı ilk kısa film. Aslında yarı belgesel bir film. Hikâyesi kurmaca; sert de bir hikâye. Çekimler nasıl oldu? Mekânı nasıl buldunuz? Evet, aslında perde arkasının hikâyesi, önünden daha ilginç. Bir senarist arkadaş, aynı zamanda gazeteci ve sinemaya da ilgisi olan biri, bunun hikâyesini yazıp yeni bir film yapalım diye bir öneri bile getirmişti. Bir çalışma da başlatmıştık. Hatta hala öyle bir fikir var ama biz kendimiz yapmak istemiyoruz. Mesela bizim yeni filmde de oynayan

Kazım Öz 299 Ali Sürmeli ye hikâyeyi anlattım. Kesinlikle bunu çekiyoruz. Bu hikâye daha ilginç. dedi. Birkaç anekdot anlatayım onunla ilgili. Senaryoyu yazdıktan sonra filmi Dersim de çekmek istedik. Dersim e girişimiz, gidiş gelişimiz o dönemde tabi daha zor. Ciddi bir savaş vardı ve bölge kaynıyordu. Bizim köye girmemiz başlı başına bir sorun oldu. Bırak yabancı biri olmayı, oralıysan bile kaç tane kontrol noktasından geçiyorsun ve hepsinde Niye geldin? diye soruyorlar. Pertek e gidiyorum. Kendim Pertek liyim ama girişte diyor ki Niye geldin? Kaç gün kalacaksın? Kimde kalacaksın burada?. Tunceli li bir arkadaşla gitmiştik. O dönemde annesinin bir akrabası ölmüştü. Onun cenazesi gidecektik. Bırakmazlar sizi. Cenazeyle gelin. diye önerdiler. Biz de cenazeyle gittik tabi. Cenazede kimlik kontrolü yaptılar, ikimiz pat diye ortaya çıktık. Niye geldiniz? diye soruyorlar. Ya annemin akrabası işte. Yakını falan. Bizim arkadaşın kimliğini aldılar. Bizden dolayı cenazeyi durdurdular. Cenazenin içine bile baktılar. Cenazeye katılanların da haberi yok bizden. Bunlar nereden çıktılar? Kim bunlar? Ne arıyorlar aramızda? diye bakıyorlar. Derken, zar zor bir iki saat köyde kalabildim. Neyse dedik biz bu işi en iyisi İç Anadolu da çekelim.. İç Anadolu nun köylerini uzunca bir süre gezdik, oraya benzeyen köyü bulmak için. Neresiydi bulduğunuz mekân? Aksaray ın bir köyü. Aslında köyü söylemek istemiyorum, çünkü köylüler bana dava açabilirler. Gerçi zaman aşımına uğradı herhalde. On yıl oldu. Köylüler de ne çektiğimizi bilmiyorlar. Aksaray biraz milliyetçi bir yer biliyorsunuz, MHP nin etkisinde. Köye gittik. Akşam karanlık çöktü. Artık çıkıyoruz köyden. Köyün çıkışında askerler resmen pusuya yatmışlar. Megafonlarla Durun! Ellerinizi kaldırın. Yatın! Ne yapıyorsunuz burada? diye sorgu suale başladılar. Allahtan Güneşe Yolculuk u (Yeşim Ustaoğlu, 1998) daha önce çekmiştik. Güneşe Yolculuk un eksik çekimleri var. Ben yönetmen yardımcısıyım. Yeşim Hanım beni gönderdi. Onun için buraya geldim. dedim ve atlattık.

300 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2008 Daha önce Yeşim Ustaoğlu orada mı çekim yapmıştı? Nasıl bir köydü? K azım Öz: İstanbul da çekmişti. Sonra Urfa ya gitmişti. Ama artık benim tek silahım buydu. Neyse oradan o şekilde yırttık. Sonra yine dolaştık. Dedik: Herhalde biz burada çekemeyeceğiz. Ama köyü de çok sevdiğimiz için ne yapıp edip tekrar gitmek gerektiğine karar verdik. İstanbul a geldikten sonra cesaret kazandık. Sonra köye gidip çektik. Dopdolu bir köy orası. Köyde sadece üç kişi ortaokula kayıt yaptırabilmiş. Diğer çoluk çocuk orada hep. Yani köy insan ve hayvan dolu hakikaten. O açıdan çok zor çalıştık. Çünkü köyü boşaltıp çekmemiz gerekiyor. Sonuçta orada çekmeye karar verdik. Askeri izinler falan Köyde başladık çekime ama köylüler de huylandı. Filmde oynayan köylülerin çoğu ne çektiğimizi bilmiyorlar. Mesela köylülerin hepsinin Hoş geldin! dediği bir sahne var biz içeri girdiğimizde. Ağızlarına uyacak şekilde Hayırlı olsun! diye dublaj yaptık. Ama bunları yazmayın bak şartım var tamam mı? Adam diyor ki: Ya yönetmen bey, biz niye Hayırlı olsun. diyoruz? Bu adam içeri girdi. Buna Hoş geldin. dememiz gerekiyor. Yaa bu hikâye zor bir hikâye. Şimdi size bunu anlatsam ta Mezopotamya ya kadar gider. İşte Hayırlı olsun. diyeceksiniz. İstemiyorsanız oynamayın. Biz bu şekilde çekiyoruz. dedik artık. Yine son sahnede köyden ayrılırlarken ben diyorum ki: Dönün, köyünüze son kez bakın. Siz yaylaya çıkıyorsunuz. İşte şu dağ da yayla. Son kez bakın işte, üzülün, ağlayın. Ya biz yaylaya çıkıyorsak, köyü niye son kez görüyoruz. Niye ağlayalım? diyorlar. Filmi o şekilde çektik. Film bitti ve çeşitli festivallere gönderdik sonra. Peki, sonrasında köylülerin herhangi bir tepkisi oldu mu? Hiç tekrar gittiniz mi? Gitmedik. Bildiğimiz kadarıyla daha sonrasında hiçbir tepki olmadı. Şu anda filmler için çekim izni Valiliklerden alınıyor. O dönemde, siz gittiğiniz zaman bir yerden izin aldınız mı? Gerekiyor muydu?

Kazım Öz 301 Valilik izni gerekiyordu ve askeri bir dönemdi. Aksaray ın Jandarma Alay Komutanı vermişti çekim iznini. Kan davasını konu edinen bir film çekiyoruz diye izin alabilmiştik. O dönemde kısa film fazla çekilmiyordu. Dijital olanaklar da daha yeni yeni geliyordu. Çekim süreci nasıl oldu? Örneğin kameraları nasıl buldunuz? O da aslında bizim eğitimimizle ilgili. Katı bir sinema eğitimi gördük. Televizyon da nerden çıktı? Sinema daha güzel. gibi bir tepkimiz oluştu. Televizyonla ciddi bir mesafemiz vardı. Hatta o dönemde bize televizyon işi yaptırmaya çalışan kendi arkadaşımızla sorun yaşadık. MKM de sinema çalışmaları, eğitimler yapıyorduk ama videodan uzak durmaya çalıştık. Neredeyse elimizi sürmedik. Bunun için bayağı mücadele vermiş olduk. Zaten sekiz on kişilik bir ekiple gittik oraya. Güneşe Yolculuk bizim için ciddi bir deneyim olmuştu, film çekmek anlamında. Bu daha zor bir prodüksiyon olduğu için biz ekip olarak farklı bir deneyim kazandık. Ama bunu daha hızlı, rahat bir şekilde çektik. Kurgusu ve post prodüksiyonu Sinefekt te yapılmış yanılmıyorsam. Sadece yıkamayı orada yapabildik. Laboratuar ve diğer kısımları da Macaristan da yaptık. O açıdan bir de Macaristan hikâyemiz var. Oraya gidip gelmek zorunda kaldık. Peki, film nasıl karşılandı? Aslında, ilk gösterim bizim kendi içimizde oldu MKM de. Bazı arkadaşlar Bu film ideolojik olarak bizi temsil etmiyor. dedi. Haydi bakalım! Şimdi, nasıl açıklayacağız bunu? Gerekçeleri neydi? Herhalde daha sert bir şey bekliyorlardı. Bu eleştiriyi getiren arkadaşlardan bir tanesi şu anda oyuncu, filmlerde oynamaya başladı. Neyse Ankara ya gitti film ama Ankara Film Festivali kabul etmedi filmi. MKM ye Biz filminizi kabul edemedik. diye telefon gelmişti. Hatta telefon da o arkadaşa gelmiş; demiş ki İdeolojik olarak sorumlumuz yok.. Neyse Mahmut Tali Öngören Hoca nın filmle ilgili

302 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2008 çok ilginç bir yazısı oldu. Bir Yasak da Benden diye uzunca bir özeleştiri yazısı yazdı Milliyet Sanat ta. Filmi festivale neden kabul etmediklerini yazdı. Zorunluluk, üzerlerindeki baskılar ve risklerden dolayı alamadıklarını yazmış. Ama bir yasak da ondan gelmiş oluyor tabi. O açıdan da çok ilginç bir yazıydı. Çünkü kendisi de aslında yıllarca sansüre karşı mücadele etmiş. Mahmut Tali Öngören Ankara Film Festivali nin aynı zamanda kurucusu. Biz Ankara da görüştük; çok da mahcup oldu. O yönünü görünce çok sevdik onu. Sonra filmi yurt dışına gönderdik. Milano da Kısa Film Festivali vardı. Orada En İyi Film ödülünü aldı. Yurt dışına giderken de çok ilginç bir şey oldu. Bu hikâye de yapmayı düşündüğümüz filmin sahnelerinden biri olabilir. Filmi postayla gönderecek paramız olmadığı için, yurtdışına giden birini bulduk MKM çevresinden. Film de büyük tabi; ağır da biraz. Bunu götürür müsün? dedik Sibel diye bir kıza. Peki, götürürüm. dedi. Birkaç gün sonra gazetelerde haber: PKK nin kuryesi yakalandı. Üzerinde de 16mm esrarengiz bir film bulundu. Direkt manşet haberi olmuş. Biz Herhalde bizim film değil bu! diye düşündük. Ama baktık bizim Sibel. Sahilde çekilmiş bir fotoğrafını bulmuşlar. Kurye ya, yurt dışına giderken sanki kamuflaj amaçlı Antalya da dolaşmış gibi haber yazmışlar. Aslında çevirmenlik yapan biri, heyetlerle gidip geliyor falan. Kendisi de politik çevre içerisinde ama öyle tanıdığı yok kızın aslında. Neyse kız tutuklandı ve cezaevine gönderildi. Bizim film de gitti emniyete. Emniyette filmi izleyecekler ama makine yok. TRT bu işi halleder diye TRT nin müdürünü bulup telesine yaptırıyor. Kızcağız içerde yattı, mahkemesi oldu. Biz de kaçıyoruz tabi, bizi de yakalayacaklar diye. Mahkeme salonuna film getiriliyor, bir televizyon kuruluyor. Mahkeme heyeti, Sibel, avukatlar izlemeye başlıyorlar filmi. Yaşlı bir hâkim. Yaz kızım. diyor, bir tane yaşlı adam şunu yaptı, şunu etti. Sibel in avukatı Askerler öldürdü köpeği. diyor. Hâkim de Ne askeri? Burada sadece postallar görünüyor. Kim bilir, kimin postalları? falan diyor. Böyle ilginç bir duruşma olmuş. Tabi mahkeme altı ay sürdü. Mahkemede ne çıkacak? Sonuçta garip bir iddia-

Kazım Öz 303 name yani. Serbest bırakıldı. Sibel çıktıktan sonra sinema yapmaya karar verdi. Belçika nın çok iyi kurgu okullarından birine girdi. Bir iki sene önce mezun oldu. Şu anda onun da birkaç projesi var. Film Milano ya nasıl gitti? Türkiye de de gösterildi mi? K azım Öz: Macaristan daki laboratuarda bir kopya daha bastırdık ve Macaristan a gönderdik. Türkiye de Bakanlık yasakladı. Hatta o dönemde medyada da yer aldı. Ama videosu bir şekilde dağıldı ve izleyiciye ulaştı. Milano dışında başka yerlerde ödül aldı mı? Hamburg da aldı. Uluslararası festivallerde altı yedi tane ödül aldı. Milano daki festival ayrı bir hikâye. O da filmin bir parçası olacak. Hayatımda ilk kez bir festivale gidiyorum. Dil de yok. Bir şey anlamıyorum festival ortamında. Türkçe, Kürtçe bilen hiç kimse yok. Sadece filmleri izliyoruz. Bizim film gösterildikten sonra bir ilgi oldu. Bir şeyler soruyorlar. Zar zor Milano da yaşayan bir Kürt buldular; o da birkaç saatliğine geldi, asıl işi çevirmenlik değil, üstelik çeviri yaparken benim düşüncemi değil kendi düşüncelerini dile getiriyor. Bu direkt başladı PKK şudur, şu değildir. diye. Ya kardeşim sen benim söylediklerimi çevir. Niye başka şeyler anlatıyorsun? Neyse geldik ödül törenine. Ben aslında bir ara hissettim bizim filme ödül verebileceklerini. Tören sırasında ne konuşulduğunu hiç anlamıyorum. Sonra bir şeyler oldu, alkışlar, birden bir hareket oldu. Ben de Bizim filme de küçük bir ödül olabilir mi? diye düşündüm kendi kendime. Hatta bir ara dışarı çıktım, sonra fikrimi değiştirdim, hangi filme ödül vermişler görmek istedim. Zaten izlemiştim yarışma filmlerini. Oturduk. Filmler bitti. Çok da iyi filmler hakikaten. Sonra ışıklar açıldı. Ben tekrar tam gidiyorum ki bir baktım sahnede hareket arttı. Birden ismimi duydum. Dedim Herhalde benim sahneye gitmem gerekiyor. Neyse gittik sahneye, alkışlar koptu. Yaşlı bir jüri üyesi var bana bakıp bir şeyler söylüyor. Millet gülüyor, bir şeyler oluyor ama ben anlamıyorum. İndim sahneden, ön tarafta oturdum ama bir taraftan Acaba, ne oldu? diye düşünüyorum. Bizim filmi,

304 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2008 bir de bir İsrail filmini gösterdiler. Artık bu sefer utancımdan soramıyorum. Akşam para ödülünü alınca anladım ki bizim film birinci seçilmiş. Böylece ilk paramızı kazanmış olduk. Oyuncuları nasıl seçtiniz? K azım Öz: Casting için gerçekten köyde yalnız yaşayan birini aradık. Ya da ona yakın insanlar bulmak istedik ama baktık ki zor oluyor, profesyonel oyuncuları araştırmaya başladık. Neyse ki Hikmet Karagöz le kesişti yolumuz. O da projeyi çok sevdi. Destek oldu. Diğer oyuncular da çoğunlukla o köyden ve MKM oyuncularından. Bu kadar yıldan sonra izlediğinde Toprak ı sen nasıl değerlendiriyorsun? Çok ilginç oluyor filmi yabancı biri gibi izlemek. Daha amatör buluyorum. Film insanı hemen çarpmıyor ama bir sıcaklık var. Samimiyet var. İnşallah o samimiyeti yitirmedik diye düşünüyorum. Toprak, MKM nin ilk filmi. İyi bir iş çıkardıktan sonra grubu bir arada tutmak zor olabilir. Filmden sonra farklı alanlara yönelenler, gruptan ayrılanlar oldu mu? Tabi, bir iş yaptıktan sonra hakikaten birlikte devam etmek daha zor oluyor. Nedense bir şekilde kopuşlar yaşanıyor. Belki de işi yapmadan önce harcadığınız çaba sizi daha çok bir arada tutuyor. Ama bir şeyi sonlandırıyorsunuz ve başka çelişkiler ortaya çıkıyor. Yine de oradan kalan küçük bir ekip devam etti bu çalışmalara. Peşinden de Fotoğraf ı (Kazım Öz, 2001) çektik. Fotograf senin ismini duyuran ilk uzun metraj filmin. Hem sinematografisi kuvvetli, hem de sert bir filmdi. Fotograf ın hikâyesi nedir? Yaptığımız eğitim çalışmaları sırasında bende fikir olarak vardı bu proje. Savaşın kirlenmesi meselesine bir tepkiydi. Fotograf bir köyde, tek bir mekânda geçen bir olayın hikâyesi. Prodüksiyonu Toprak a göre çok daha zor oldu. Çok çok kısıtlı bütçeyle yaptık. Aslında o bizim ilk orta metraj

Kazım Öz 305 bir çalışmamızdı. Film 65 dakika çünkü. Üç beş dakikası jenerik. Bizim jenerik çok uzun oldu çünkü kimseye para veremediğim için en azından jenerikte herkese teşekkür etmek istedim. Hatta bazı arkadaşlar Kazım bir film çekti. Dört dakikası zaten jenerik. 27 dakikalık film de 27 ülkeye gitti. diyorlardı. Bizim için de çok iyi bir deneyim oldu. Fotograf da festivallerde gösterildi mi? Türkiye de yine bir yasaklamayla karşılaştı mı? Birçok festival dolaştı. Aslında daha sert bir film olmasına rağmen, Türkiye de de yasaklanmadı. Herhalde dönemiyle ilgilidir. 2000 2001 yılları ortamın biraz daha yumuşadığı bir dönemdi. Şimdi öyle bir şey yapsak Kendini Kürt sinemasının neresinde görüyorsun? Diğer yönetmenlerle bağlantın var mı? Yardımlaşıyor musunuz? Kürtler, yaşam bölgeleri olarak dörde bölünmüş bir durumdalar. Her biri kendi bulundukları ülkede, devlet sistemi içerisinde belli bir entegrasyon yaşamış. Ona rağmen belli sorunlar var. Kopukluk, çatışma ve savaş var, o bölgeler içerisinde. Bu meseleden dolayı diaspora da da çok fazla Kürt var. Göç içerisinde sanatçılar da dâhil olmak üzere beyin göçü de çok fazla var. Çok sorunu olan bir halk. Bunun bir bireyi olmak, zaten kendi başına olağanüstü bir şeyin içerisinde olmak gibi. Aslında bu açıdan sinemaya yatkın bir yapı söz konusu. İran daki bir köyü düşünelim. İran da yaşama koşulları yeterli değil. Avrupa ya geçmiş. Derdi var ve bir şeyler anlatmak istiyor. Kürt sineması bu hikâyeler üzerine kurulu diye düşünüyorum. Bir taraftan da siyasal mücadele var bunun içerisinde. Birlik mücadelesi veren ya da ideolojik mücadele veren çeşitli yapılar, kurumlar, kuruluşlar söz konusu. Bunların etkileri oluyor bu gelişimler içerisinde. Tabi doğal olarak daha politik hikâyeler var. Bahman Ghobadi Kürt sineması adına belki de dünyada en çok tanınan isim. Hikâyeler sınırları aştı artık, Japonya dan Arjantin e kadar yayıldı. Gerçekten de sınırları aştı. Tabi, bunda Avrupa sinemasının durumu da etkili. MKM nin bir sinema birimi hâlâ var mı?

306 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2008 Evet, hâlâ var. Devam ediyorlar. Biz bu oluşumu bir sinema kolektifi olarak değil kendi başına bir kurum olarak oluşturduk. Sonra MKM den ayrı bir kurumlaşma oluştu aramızda. Ama bağlantılı bir şekilde çalışıyoruz. Önümüzdeki dönemde, yaza doğru tüm bu on yıllık deneyimi ortaya çıkaracak bir sinema atölyesi yapmayı düşünüyoruz. Grubun içinde yer almış, ama şu an bir şekilde dışında olan arkadaşların da bağlantıları hala var. Onların da atölyeye büyük katkıları olacak. Türkiye de sinemada anlatılamayan bir sürü hikâye var. Sizin film çekiyor olanız bu açıdan çok önemli. Asker üzerine bir film çekmek çok cesaret ister. Bazı şeyleri göze almak gerekiyor. Biraz da son filmin Fırtına dan bahseder misin? O da 1992 döneminde geçen bir hikâye. Şu an montajı sürüyor. Zor bir iş oldu gerçekten. Büyük bir işe kalkıştık. Belki elimize yüzümüze bulaştırdık, belki de iyi bir sonuç çıkar. İstanbul Film Festivali nde gösterimi olacak. Teknik sorunlarımız var. Onları da festival tarihine kadar yetiştirmeye çalışıyoruz. Sinema yapmak isteyen arkadaşlar MKM ye nasıl ulaşabilirler? Mezopotamya Sinema Kolektifi diye internette ararsanız rahatlıkla bulursunuz. Şu an web sitesini yeniliyoruz. Herhalde Fırtına nın gösteriminden önce yayına sokacağız. Biz aynı zamanda yapım ve eğitim işleriyle de ilgileniyoruz. Nevruz la ilgili bir şey söylemek ister misin? Nevruz la ilgili bir şey söylemek çok zor. Günün çok büyük bir değeri var. Ama bir taraftan da büyük acıların çekildiği bir gün. 21 Mart bir bayram havasında kutlanması gereken bir günken, maalesef Ortadoğu daki devletlerin yaklaşımlardan dolayı bir halkın varlığı hala tartışma konusu yapılıyor. Dolayısıyla bugün aslında bayram, barış havasında geçmesi gerekirken çatışmalar, gerilimler oluyor. Buna rağmen güzel bir gün. Gece ve gündüzün eşit oldu-

Kazım Öz 307 ğu, baharın ve birçok şeyin başlangıcı bir gün. Arkadaşların da Nevruz unu kutluyorum. Kazım Öz Kimdir? Filmleri Ödülleri Kazım Öz 1973 Tunceli doğumlu. Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği ni bitiren yönetmen, Marmara Üniversitesi Sinema TV Bölümü nde Yüksek Lisans yaptı. Şu an Aynı bölümde doktorasını yapmaktadır. 1992 yılından itibaren dört yıl Mezopotamya Kültür Merkezi bünyesinde sinema eğitimi aldı ve çeşitli projelerde yer aldı. 1996 yılından beri Mezopotamya Sinema Kolektifi nde çalışmaktadır. Fırtına (2007) Uzak (Dûr, 2005) Fotoğraf (2001) Toprak (Ax, 1999) 2001 Cezayir Tebessa Uluslararası Film Festivali En İyi Kısa Film Ödülü (Toprak) 2001 İtalya Milano Uluslararası Film Festivali En İyi Film (Fotograf) 2001 12. Orhan Arınburnu Ödülleri Jüri Özel Ödülü (Fotograf) 2000 Orhan Arıburnu Ödülleri En İyi Kısa Film Ödülü (Toprak) 2000 İtalya Modena Uluslararası İnsan Hakları Film Festivali En İyi Film Ödülü (Toprak) 2000 İspanya Huesca Uluslararası Film Festivali Özel Ödül (Toprak) 1999 Hamburg Uluslararası Kısa Film Festivali François O de Özel Ödülü (Toprak)