BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV) ي و ه و ال ذ ي م د األ ر ض و ج ع ل ف يه ا ر و اس اث ن ي ن ي غ ش ي الل ي ل الن ه ا ر إ ن ف ي ذ ل ك م ت ج او ر ات و ج ن ات م ن أ ع ن اب و ز ر ع و ن يل ص ن و ان ب ع ض ه ا ع ل ى ب ع ض RA D SURESİ 3.ayet: و أ ن ه ارا و م ن ك ل الث م ر ات ج ع ل ف يه ا ز و ج ي ن ل ي ات ل ق و م ي ت ف ك ر و ن ف األ ك ل إ ن ف ذ ل ك ل ي ات ل ق و م ي ع ق ل و ن ق ط ع و ف األ ر ض }3{ ف ض ل و غ ي ر ص ن و ان ي س ق ى ب اء و اح د و ن }4{..أ ئ ذ ا Yani dağları, nehirleri yokken var etti. 1.Buna ne zaman hükmetti? 2. her şeyi nereye koyacağını ne zaman bilmeye başladı? 3. Allah ın İlmi, hükmü ve takdiri nasıl anlaşılmalı? ك ن ا ت ر ابا أ ئ ن ا ل ف ي خ ل ق ج د يد أ و ل ئ ك ال ذ ين ك ف ر وا ب ر ب م 5. ayet: Toprak olduktan sonra yeniden yaratılış; bunu reddedenler kafir olarak adlandırıldı. 8. ayet: الل ه ي ع ل م م ا ت ح م ل ك ل أ نث ى و م ا ت غ يض األ ر ح ا م و م ا ت غ يض األ ر ح ام و م ا ت ز د ا د و م ا ت ز د ا د و ك ل ش ي ء ع ند ه ب م ق د ا ر Ne demektir? 1
Takdir ne demektir? 1.Kevnî takdir 2. Kaderî takdir 3. Şer î takdir و ك ل ش ي ء ع ند ه ب م ق د ا ر O nun katında her şey bir mikdar iledir 9. ayet: İlimlerin tasnifi: 1. Ğayb ilmi 2. Şehadet aleminin ilmi 3. yakîn 10. ayet: ع ا ل ال غ ي ب و الش ه اد ة ال ك ب ري ال م ت ع ا ل س و اء م نك م م ن أ س ر ال ق و ل و م ن ج ه ر ب ه و م ن ه و م س ت خ ف ب الل ي ل و س ار ب ب الن ه ا ر Allah sadece bilir mi? Allah nasıl olur da yaratacağı her şeyin ne olacağını bildiği halde, bunu takdir etmemiş olur? İlm ile takdir, ilm ile Allah ın dilemesi ve seçmesi arasındaki münasebet nedir? 11. ayet: ل ه م ع ق ب ات م ن ب ي ي د ي ه و م ن خ ل ف ه ي ف ظ ون ه م ن أ م ر الل ه إ ن الل ه ال ي غ ي ر م ا ب ق و م ح ت ى ي غ ي ر وا م ا ب أ ن ف س ه م و إ ذ ا أ ر ا د الل ه ب ق و م س وءا ف ال م ر د ل ه و م ا ل م م ن د ون ه م ن و ا ل الل ه إ ن الل ه ال ي غ ي ر م ا ب ق و م ح ت ى ي غ ي ر وا م ا ب أ ن ف س ه م Bu ayetteki; 2
cümlesini toplumların kendilerini değiştirme yasası olarak algılayanlar, kötüden iyiye veya küfrden imana dalaletten hidayet dönüşü kasdettiğini söylemekteler. Halbuki ayet, böyle değil; iman dan küfr e hidayet ten dalalete dönüşmeyi dile getirmektedir. Eğer öyle olmasaydı ayetin sonundaki; و إ ذ ا أ ر اد الل ه ب ق و م س وءا ف ال م ر د ل ه Eğer Allah bir kavme bir sû dilerse bunu onlara isabet etmekten kimse geri çeviremez Eğer ayetteki bu ibare veya nass onların dediği söylemiş olsaydı, ayetin bu ibaresi Şöyle gelmesi gerekirdi: و إ ذ ا أ ر اد و إ ذ ا أ ر اد الل ه ب ق و م س وءا ف ال م ر د ل ه الل ه ب ق و م حسنأ ف ال م ر د ل ه olması gerekirdi. Diyelim ki; ayet dalalet ten hidayet e ve küfr den İslam dönüşü ifade ediyor; o zaman niçin ayetin başındaki cümle ile ayetin sonundaki cümle onların dediğini söylemiyor da Allah ın bir kavme kötü olanı dilemesini kimsenin geri çevirmeyeceğinden söz ediyor. Bu ayetin en iyi tefsir eden ayet Enfal suresi 52,53 ve 54.. ayet-i kerimeleridir: ك د أ ب آل ف ر ع و ن و ال ذ ين م ن ق ب ل ه م ك ف ر وا ب آي ا ت ش د يد ال ع ق اب }25{ ق و ي الل ه ب ذ ن و ب م إ ن الل ه ف أ خ ذ ه م الل ه FIRAVUN VE ÂLİNIN BÜYÜK ÇABASI ذ ل ك Bu da 3
الل ه ب أ ن ل م ي ك م غ ي را ن ع م ة أ ن ع م ه ا ع ل ى ق و م Allah bir kavme nimeti (Yani in amından sonra) değiştirici değildir ح ت ى ي غ ي ر وا م ا ب أ نف س ه م و أ ن الل ه س م يع ع ل ي م }35{ Ta ki..onlar nefislerinde olanı değiştirinceye kadar ك د أ ب آل آل ف ر ع ون ف ر ع و ن و ال ذ ين م ن ق ب ل ه م ك ذ ب وا بآي ات ر ب ه م ف أ ه ل ك ن اه م ب ذ ن وب ه م و أ غ ر ق ن ا و ك ل ك ان وا ظ ال م ي ن }24{ Peki, bunun misali nedir? Yani; Allah ın in amı nı bir kavmin üzerinde kaldırmasının ve onları değiştirmesinin sebebi nedir sorusuna Allah tıpkı ( ك ) teşbih edatıyla buna misal olarak Firavun ve âlinin ve onlardan önce olanların da Allah ın ayetlerini yalanlaması olarak gösteriyor. Allah, ONLARIN HEPSİ ZALİMLERDİ deyince bundan sonra kalkıp da bu iki ayet in insanları mücerred anlamda değiştirmesi olarak tefsir etmek doğru değildir. Zira insanın kendisini değiştirmesi diye bir şey; ancak imandan sonra küfrü seçerse ve hidayetten sonra da dalaleti veya nifakı seçerse söz konusudur. Zira İslam ın dışında İslam gelem veya küfrden tevbe etmenin adı yanlış olarak adlandırıldığı gibi, değişim değil tağyîr dir tağyir de hidayet ve iman a gelmek demek değildir. Bunun için de ayet; Allah ın muradını açık ve anlaşılır bir biçimde anlatırken bizim akl-ı evvellerimiz ayetten toplumların sosyal değişim yasalarını üretmişlerdir. Tıpkı Cevdet Said in içine düştüğü gibi. Türkiye de Kur an ın ilminden be hidayetinden yeteri kadar nasibini alamamış olan bazı İslamcı zevat Said in yaklaşımını bulunmaz Hind kumaşı gibi aralarında bir türlü paylaşamamaktadırlar. Böylece şunu demek istemektedirler: 4
Biz isteyince, toplumu değiştiririz. Biz isteyince, Allah da isteyecek ve toplum böylece değişmiş olacak ve iyiye gidecektir. Bu düşüncenin de temelinde Mutezile nin kaderi ve Allah ın takdirini inkâr edici felsefesi vardır. Diğer bir ifadeyle; kişi kendisi isterse, Allah ona hidayet verir. Allah istediği için insan hidayete ermiş değildir. İnsan istediği için Allah ona hidayet vermiştir. Bu aynı zamanda insanın Allah karşısında özgürlüğünü de vurgulamak için kullanılmaktadır. Böylece seçme ile yaratmayı seçme ile meşiy eti birbirine karıştırıyorlar. Bu da İnsanın kendi fiilin yaratması inancına dayanmaktadır. Çünkü Mu tezile insanın kendi filini yarattığına kaildir. Dolayısıyla bu insanlar; Ra di- suresi 1.. ayeti tefsir ederlerken Enfal suresi 53. ayetini ne dediğinden habersiz olarak konuşmaktalar. Ve Kur an da tağyîr in ne demek olduğundan habersiz olarak konuşmaktadırlar. Kulun seçmesi şer î bir seçme dir Allah ın seçmesi ise, yaratma ve mutlak olan meşiy eti nin var olanın varlığını ortaya çıkarmadır. Dolayısıyla insan ihtiyar eder fakat ihtiyarı yaratamaz. Kullarının sınırlı ilimleri nasıl oluyor da Allah ın ezeli olan ilmi üzerinde etki edebiliyor ve onun istemesi soncu Allah da onu hidayet ya da dalalet götürüyormuş. Allah bir şeyi ve her şeyi biliyor ise, her şeyin varlığından da haberdar- dır ve her şeyi yoktan var ettiği halde onun akibetini bilmemesi ve bundan gafil olması düşünülemez. Dolayısıyla, Allah ı sadece bilen ve yaratan ve sonra hiçbir şey tesir etmeyen ve bazen bir şeyleri bilir konuma düşürmek doğru değildir. Bu konuda yanılanlar; Allah ın ilm i ile takdir i ve ihtiyarı anlayamamışlardır. Hâlbuki Allah ın dilediği olmaktadır ve onların her diledikleri olmamaktadır. Üstelik kulların diledikleri de yine Allah ın dilemesi içindedir ve ondan bağımsız değildir. 5
Bu durumda; Bir insanın başına gelen şey nasıl yaratılıyor? Allah onun akibetini nasıl bilir? Bu insan bundan sorumlumudur? İnsanın sorumluluğu hangi sebebe göredir veya değildir? Bir vakadan insan sorumlu olduğunda bu sorumluluk neyle sınırlıdır ve sınırları nereye kadardır? Allah, kulun fiilini sadece bilir mi? Allah ın takdir ini, O nun ilm inden ayırmak mümkün mü? Allah ın her şeyi olmadan bilmesi ile kulun bir şeyi sonradan olması ve bilmesi nasıl anlaşılmalıdır? Bir hadisede zarar veren ve zarar gören kimsenin durumu hakkında ne diyebiliriz? Bu kazaya Allah razı mı? Kazayı biliyor muydu? Bu kazayı takdir etmiş miydi? Allah hüküm vermiş miydi? Kulların başına gelecek olan ve onların bunun öncesinden haberleri ve ilimleri olmadığı şeyleri Allah biliyor muydu? Bu iki kulun da haberleri olmadan bir kazada birbirine zarar vermelerini onların hiçbir niyetleri olmadan olmasına rağmen, Allah onların zararını niçin istemiştir? Ya da bu zararı niçin irade etmiştir veya razı olmuştur? O, İstemediyse, kim bu fiilleri gerçekleştirip yaratmıştır? Razı değilse, bunu bildiği halde neden engel olmamıştır? Bu olayda kullarının zararının ne olacağını bilen Allah kulların istemediği ve rızaları olmadan onların başına getirdiği şeyde sorumlumudur değil midir? İnsanlar hidayetlerini istedikleri gibi kaza yapmamayı neden dileyemiyorlar yani bunu diledikleri halde yine başlarına istemedikleri şeyler gelmektedir. Suçu ve hatası ya da kasdı olmadan bir insanın başına başkası tarafından bir zararın gelmesi; bir insanın bir diğer insan zarar 6
vermesi halinde zarar gören kimsenin hiçbir suç olmadığı halde Allah ın iradesi onu nasıl böyle bir cezayla cezalandırmış oluyor? Burada kader ile şeriatı nasıl açıklayabiliriz? Allah irade etmemişse, bu olay nasıl kendiliğinden meydana gelip yaratılıyor? Ortada zarardan önce birçok bilinmeyen olduğu halde, burada insanı sorumluluğu nedir veya ne değildir? Sorumlu ise, ne kadar sorumludur? Allah İblis i yarattı ve ne yapacağını da biliyordu? İblis, hiçbir hata işlememişken ve daha yaratılmadan onu var edecek olan Allah, onun nasıl birisi olacağını biliyordu ve Âdem secde etmemdeki inadını ve kibrinin de derecesini biliyordu? Peki, una rağmen İblis in yaratılışını sadece imtihan edilme sırına havale ettiğimiz zaman acaba kader meselesi hakkında nasıl davranmış oluruz? İblis i İblis olarak yaratan Allah bunu önceden bildiği halde, neden onu yarattı ve kıyamet gününe kadar ona kulları hakkında söylediklerini yapmasına izin verdi? Bütün bu sorular Allah ın yarattıkları hakkında bir kader inin veya takdir inin olmadığın gösterir mi? İblis in isyanı onun bilgisi dışında mı onun benliğine konmuştur yoksa İblis, Allah ın iradesine ve rızasına ve iznine aykırı olarak mı bu düşünceyi kendisinde var etmiştir? Allah dilemeseydi, İblis dileyebilir miydi? Ya da Allah mı diledi İblis mi diledi? Hem Allah ın dilemesi hem de İblis in dilemesinden söz edersek nasıl bir şeyden söz etmiş oluruz? 7