ARAP BAHARI ÜZERİNDEN AVRASYA-ATLANTİK REKABETİNİ YORUMLAMAK



Benzer belgeler
SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2015 LANSMANI 24 HAZİRAN 2015 İSTANBUL

Son 5 yıldır Orta Doğu pazarında %48 gibi bir Pazar kaybı yaşayan Türkiye, bu pazarı tekrar kazanabileceği değerlendirilmektedir.

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ. Prof. Dr. Atilla SANDIKLI

Medikal Turizmde Tanıtım, Pazarlama Stratejileri ve Hedef Ülkeler

Title of Presentation. Hazar Havzası nda Enerji Mücadelesi Dr. Azime TELLİ 2015 ISTANBUL

2010 YILI OCAK-MART DÖNEMİ TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

HALI SEKTÖRÜ. Mart Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - MALEZYA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Devrim Öncesinde Yemen

TÜRKİYE NİN İHTİYAÇ DUYDUĞU FUAR 3.ELECTRONIST FUARI

Araştırma Notu 15/179

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

EKONOMİK İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI Hacı Dede Hakan KARAGÖZ

HALI SEKTÖRÜ. Nisan Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2015 Nisan Ayı İhracat Bilgi Notu

HALI SEKTÖRÜ. Ocak Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

HALI SEKTÖRÜ. Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

HALI SEKTÖRÜ. Mart Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

KUZEYDOĞU ASYA DA GÜVENLİK. Yrd. Doç. Dr. Emine Akçadağ Alagöz

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

HALI SEKTÖRÜ. Kasım Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4.

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

Orta Asya daki satranç hamleleri

Asya dan Dünya ya Yükselen Çin Ekonomisi

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

2011 YILI OCAK- MART DÖNEMİNDE HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

TR 71 BÖLGESİ 2013 YILI İHRACAT RAPORU AHİLER KALKINMA AJANSI

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü

Ocak 2015 HALI SEKTÖRÜ Ocak Aralık Dönemi İhracat Bilgi Notu. Tekstil, Deri ve Halı Şubesi İTKİB Genel Sekreterliği 01/2015 Page 1

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2015 Mart Ayı İhracat Bilgi Notu

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2015 Haziran Ayı İhracat Bilgi Notu

2014 YILI NİSAN AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER

PAGEV - PAGDER. Dünya Toplam PP İthalatı

A.ERDAL SARGUTAN EK TABLOLAR. Ek 1. Ek 1: Ek Tablolar 3123

Çimento Sektörü ve 2010 Beklentileri

İktisat Tarihi

ŞANGAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ VE TÜRK DIŞ POLİTİKASI

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2019 ŞUBAT AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU MART 2019 İTKİB GENEL SEKRETERLİĞİ HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON AR-GE ŞUBESİ

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

DÜNYA SERAMİK KAPLAMA MALZEMELERİ SEKTÖRÜNE GENEL BAKIŞ

2014 YILI EKİM AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

HAZİRAN AYINDA ÖNE ÇIKAN GELİŞMELER. AB Liderleri Jean-Claude Juncker in AB Komisyonu Başkanı Olması İçin Uzlaştı

Türkiye İle Yabancı Ülkeler Arasında Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın, Gençlik Ve Spor Alanlarında Mevcut İşbirliği Anlaşmaları

Araştırma Notu 12/126

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

ENERJİ GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI Türkiye Nükleer Güç Programı 2030

İZMİR TİCARET ODASI AZERBAYCAN ÜLKE RAPORU

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

Türkiye-Kosova Serbest Ticaret Anlaşması IV. Tur Müzakereleri. Caner ERDEM AB Uzman Yardımcısı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 MAYIS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4.

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

2014 YILI EYLÜL AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

TÜRKĠYE DÜNYANIN BOYA ÜRETĠM ÜSSÜ OLMA YOLUNDA

2016 YILI İPLİK İHRACAT İTHALAT RAPORU

2010 OCAK NİSAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2014 MART İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

Amerikan Stratejik Yazımından...

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

AB İLE GÜMRÜK BİRLİĞİ NİN GÜNCELLENMESİ

DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer. Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2016 Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 ŞUBAT AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU

SERAMİK SEKTÖRÜ NOTU

HALI SEKTÖRÜ. Eylül Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH Ar&Ge ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

2010 ŞUBAT AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI GÜVENLİK VE TERÖRİZM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

2013 YILI OCAK-HAZİRAN DÖNEMİ ADANA DIŞ TİCARET RAPORU. HAZIRLAYAN : CENK KADEŞ Ekonomik Araştırmalar Şefi

ERASMUS + YÜKSEKÖĞRETİM PROGRAMI DÖNEMİ "ORTA ASYA" BÜTÇE KATEGORİSİNE AİT LİSTE

SERAMİK KAPLAMA MALZEMELERİ VE SERAMİK SAĞLIK GEREÇLERİ SEKTÖRÜNDE DÜNYA İTHALAT RAKAMLARI ÇERÇEVESİNDE HEDEF PAZAR ÇALIŞMASI

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 AĞUSTOS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

Çimento, Cam, Seramik ve Toprak Ürünleri Sektör Raporu 2010

plastik sanayi Plastik Sanayicileri Derneği Barbaros aros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 KASIM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

Transkript:

ARAP BAHARI ÜZERİNDEN AVRASYA-ATLANTİK REKABETİNİ YORUMLAMAK Barış DOSTER * Orta Doğu, siyasi, iktisadi, askeri, toplumsal, kültürel boyutlarıyla uluslararası ilişkilerin merkezinde yer alan bir bölgedir. Büyük uygarlıkların kök salıp geliştiği, derin çelişkilerin kurumsallaştığı, keskin rekabetlerin eksik olmadığı bir coğrafyadır. Tek tanrılı dinler, kadim medeniyetler burada doğmuş, Tasavvufun derinliklerine burada inilmiş, Arap-İsrail Savaşları burada çıkmıştır. Bu nedenle, Orta Doğu nun bugünü üzerine yorum yaparken, geçmişini unutmamak, her zaman dikkate almak gerekir. Zira tarihsel bellek ve geçmişteki algılar, Orta Doğu da bugünü de geleceği de çok fazla şekillendirir, etkiler, yönlendirirler. Arap Baharı olarak adlandırılan süreç de bu bakış açısıyla değerlendirilmelidir. Bölgenin tarihi, birikimi, deneyimi, donanımı, kabiliyeti, toplum yapısı, insan malzemesi gözetilerek yorumlanmalıdır. Orta Doğu nun, batıdan ithal modellerin, rejimlerin, kavramların yürürlükte olmadığı, dolaşıma girmediği bir bölge olduğu unutulmamalıdır. Çünkü Orta Doğu da öne çıkan sorunlar değişkendir, karmaşıktır. Bu nedenle uzun vadeli bakış açısı geliştirmek oldukça zordur. Arap-İsrail anlaşmazlığı başta olmak üzere, bir dizi yapısal sorun vardır. Enerji kaynakları açısından zenginliği nedeniyle, asırlardır büyük devletlerin çıkar çatışmalarına sahne olması da sorunların çözümünü güçleştiren önemli bir etkendir. Orta Doğu denince akla öncelikle İslam dünyası, Filistin meselesi ekseninde * Doç. Dr., Marmara Üniversitesi 167

Orta Doğu da Değişim ve Türkiye şekillenen Arap-İsrail uyuşmazlığı, enerji zenginliği ve su kıtlığı gelir. Dünya nüfusunun ve yüzölçümünün yüzde yirmiden fazlasını oluşturan İslam âlemi, kimi temel hammadde kaynaklarında yüzde elliden fazla paya sahiptir. Ancak küresel üretimdeki payı yüzde 4 tür. Dünyanın en zengin ülkesiyle en yoksul ülkesindeki kişi başına ulusal gelir 500 katı bulurken, bu uçurum İslam dünyasında daha derindir. Dünyanın en zenginleri listesinde çok sayıda Arap şeyhinin ismi bulunsa da, İslam Konferansı Örgütü ne üye en az gelişmiş ve düşük gelirli ülkelerin nüfusu, örgüt üyesi ülkelerin toplam nüfusunun yüzde 67 sidir. İslam âleminin ve Arap dünyasının geri kalmışlığı, ekonomik zayıflığı, siyasi güçsüzlüğü, sanayi, bilim ve teknolojideki geriliği, alt kimlikler, feodal aidiyetler, Ortaçağ kalıntısı mensubiyetler üzerinden bölünmüşlüğü, sadece ülkelerin içindeki kutuplaşmayı, çatışmayı değil, İslam ülkeleri arasındaki rekabeti hatta kimi zaman savaşları da beslemektedir. Toplumsal yapının, siyasal kültürün genellikle mezhep, etnisite, kabile, aşiret ilişkileri üzerinde yükselmesi, bu ülkelerin batılı büyük güçler tarafından sömürülmesini, kullanılmasını kolaylaştırmaktadır. Orta Doğu da ABD karşıtlığı çok yüksek olduğu halde, ABD nin iktidarlar üzerinde büyük nüfuzu, enerji kaynakları üzerinde etkili denetimi, siyasal seçkinler üzerinde dikkat çekici ağırlığı vardır. ABD nin İsrail le stratejik müttefik olması bile, Körfez deki Arap ülkeleri üzerindeki etkinliğini sarsmamaktadır. Arap Baharı ndan Demokrasi Çıkmadı Arap Baharı denilen süreç, Tunus ta Muhammed Buazizi adlı seyyar satıcı gencin 17 Aralık 2010 da kendisini yakmasıyla başlamıştır. Ancak sürecin başlamasının üstünden 2.5 yıldan fazla zaman geçtiği halde, bahar ın geldiği ülkelere demokrasi gelmemiştir. Eylemlerin başladığı Tunus ta istikrar sağlanamamıştır. Arap dünyasının kalbinin attığı Mısır da iki kez lider değişmesine, yeni anayasa kabul edilmesine karşın, gerginlik sürmektedir. Petrol zengini Suudi Arabistan ın desteğiyle ayakta kalabilen Bahreyn de rejim sıkıntılıdır. Ürdün ün geleceği hakkında karamsar yorumlar yapılmaktadır. Rejimin kanlı şekilde sona erdiği Libya nın bütünlüğü tartışılmaktadır. 2011 in Mart ayında olayların başladığı Suriye de ise Cumhurbaşkanı Esed, ABD ve müttefiklerinin baskılarına, Rusya, Çin ve İran ın da desteğiyle direnmektedir. 168

Arap Baharı na ilişkin olarak bölgedeki iktidar boşluğuna ve şekillenen yeni güç ilişkilerine dikkat çekenlerin sayısı artmaktadır. Örneğin Japonya nın eski savunma bakanı Yurike Koiki ye göre; Orta Doğu nun siyasi eko-sisteminin bozulmaya başlamasının arkasında bölgede şekillenen iktidar boşluğu vardır ve bu boşluk şu 3 vektörün bileşkesinden oluşmaktadır: Birincisi, ABD de enerji alanında yaşanan gelişmeler, bu ülkenin Orta Doğu kaynaklarına bağımlılığını azaltmıştır. İkincisi, ABD hegemonyası gerilerken Çin in yükselmesi, Batı merkezli dünya sisteminin sürdürülebilmesi açısından, Uzakdoğu, Pasifik havzası ve Afrika nın önemini artırmaktadır. Üçüncüsü, Afganistan ve Irak savaşlarının son verilere göre 6 trilyon dolara ulaşması beklenen faturası, askeri sınaî kompleksi beslemekle birlikte, artık ABD bütçesi açısından taşınamayan bir mali yük oluşturmaktadır. Bu üç vektörün bileşkesinde oluşan iktidar boşluğunun Orta Doğu jeopolitiğine getireceği yeni eko-sistemi düşünürken çok dikkatli olunmalıdır. ABD nin bölgedeki jeopolitik gelişmeleri belirleme gücünün azalması, bu boşluğu bir başka ülkenin doldurabileceği anlamına gelmemektedir. Diğer bir deyişle, ABD nin bu boşluğu bir başka ülkenin (onu stratejik müttefik olarak tanımlasa bile) doldurmaya kalkmasını kabul edeceğini sanmak, büyük yanılgıdır. 1 Arap Baharı başladıktan sonra ABD, Mısır da, Tunus ta, Yemen de kendisine yakın duran liderlere, yükselen ABD karşıtlığını da dikkate alarak, sahip çıkmamıştır. Müttefiklerini gözden çıkarmış, yorulan yüzlerin yerine yenisini koymanın yollarını aramış, başarılı da olmuştur. Libya da emperyalizm karşıtı söylemleriyle öne çıkan Kaddafi devrilmiş, ülkenin zengin enerji kaynakları ABD li şirketlere açılmıştır. ABD, bölgede kendi çevresinde bir Şii hilali örmeye çalışan İran ın, Filistin davasının hamiliğini, İslam dünyasının liderliğini üstlenme çabalarına, Irak ta artan etkisine engel olmayı amaçlamaktadır. Tahran ın bölge merkezli politika arayışlarını dizginlemek, İsrail in güvenliğini pekiştirmek, mümkünse Filistin meselesini İsrail i tatmin edecek şekilde çözmek, enerji kaynakları üzerindeki denetimini tahkim etmek için çalışmaktadır. 1 Ergin Yıldızoğlu, Ortadoğu Isınmaya Devam Ediyor, Cumhuriyet, 1 Nisan 2013, Erişim tarihi: 1 Nisan 2013, http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/412806/ortadogu_isinmaya_devam_ediyor.html#. 169

Orta Doğu da Değişim ve Türkiye Arap Baharı sonrasında, Atlantik cephesi yani ABD ve müttefikleriyle küresel ölçekte Rusya ve Çin, bölgesel ölçekte ise İran ın öne çıktığı Avrasya güçleri arasındaki rekabet en belirgin ve keskin biçimde Suriye deki olaylarda görülmüştür. Arap Baharı nın son durağı olan, ama süreci en uzun, en kanlı yaşayan Suriye de bir tarafta ABD nin başını çektiği, İngiltere, Fransa, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar dan oluşan Esed karşıtı cephe, diğer tarafta ise Rusya, Çin, İran ve Irak tan oluşan cephe vardır. Bu cepheleşme sadece bölgesel ölçekte değil, Kuzey Kore den Latin Amerika ya dek uzanan küresel ölçekte bir cepheleşmedir. BM Güvenlik Konseyi nde Suriye karşıtı karar tasarıları gündeme geldiğinde, Rusya ve Çin veto kartını kullanmışlardır. Suriye ye yönelik askeri müdahaleye kesinlikle karşı çıkmışlardır. Bunu yaparken ABD ve müttefiklerini, Suriye nin içişlerine müdahale etmekle, çatışmaları kışkırtmakla, terörist gruplara destek vermekle suçlamışlardır. Libya da göstermedikleri direnci Suriye de gösteren Moskova ve Pekin, ABD nin sadece Suriye politikasını değil, İran politikasını da eleştirmektedirler. Tahran ın içişlerine karışılmasına, ambargolara, tek taraflı yaptırımlara karşı çıkmaktadırlar. İran a doğrudan veya dolaylı, ABD nin tek başına ya da müttefikleriyle birlikte müdahalede bulunmasına kesinlikle karşı çıkmaktadırlar. İran ın nükleer çalışmaları nedeniyle batıyla yaşadığı gerginlikte barışçı yollardan çözümü önermektedirler. ABD nin enerji kaynakları üzerinde hakimiyet kurmaya çalıştığını bilen Rusya ve Çin, İran ın nükleer faaliyetlerine sert tepki vermemektedirler. Bu nedenle sadece ABD nin değil, Türkiye ve Körfez deki Arap ülkelerinin Suriye ve İran politikalarını da eleştirmektedirler. Nitekim Rusya ve Çin in kararlı tutumu nedeniyle ABD, ne Suriye ye ne de İran a askeri müdahale yapmaya yanaşmamaktadır. Körfez deki Sünni Arap rejimlerinin ve İsrail in bu yöndeki baskılarına rağmen, sıcak çatışmayı göze alamamaktadır. İsrail in İran ı vurması halinde, İran ın İsrail e yanıt vereceğini bilmektedir. İran yanıt verdiği anda, Türkiye deki füze kalkanı radarı devreye sokulacaktır ki, bu da Türkiye nin İran ın doğrudan hedefi olması demektir. Son dönemde ABD üzerinden gelişmekte olan NATO-İsrail yakınlaşmasına bu açıdan da bakmak gerekir. O yüzden ABD, bölgedeki iki önemli müttefiki olan Türkiye ve İsrail arasındaki gerginliğin bitmesi için devreye girmiştir. 170

İran ın, Irak ve Suriye deki etkinliği, Filistin davasına verdiği destek ve ABD, İsrail karşıtı söylemleri sayesinde, Körfez deki rejimler arasında olmasa bile, halklar arasında artan itibarı da ABD nin elini zayıflatmaktadır. Şii-Sünni gerginliğinin yükseldiği bir dönemde artan İran etkisi, onun tarihsel olarak rekabet ettiği Türkiye yle ilişkilerine de yansımaktadır. Nitekim Suriye meselesinde tam zıt cephelerdedirler. Tahran, Esed devrildiği takdirde sadece Suriye de kaybetmeyeceğini, Lübnan da Hizbullah, Filistin de Hamas üzerindeki etkisini önemli ölçüde yitireceğini bilmektedir. O bağlamda hem İran hem de Suriye, Türkiye nin İsrail le yaşadığı gerginliğin göstermelik olduğunu, bu yolla İslam dünyasında, Arap aleminde öne çıkmaya çalıştığını açıklamışlardır. Türkiye yi ABD nin bölgedeki sözcülüğünü yapmakla, Suriye nin içişlerine karışmakla suçlamışlardır. İsrail in Türkiye den özür dilemesini de, Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırıya değil, Suriye meselesinde sıkışan Türkiye yi rahatlatma çabasına bağlamışlardır. Türkiye nin füze kalkanı radarına ve sonra da patriot füzelerine topraklarını açmasını, İsrail i korumaya yönelik adımlar olarak nitelemişlerdir. Bunalım Dönemselim Mi, Yapısal Mı? Batı ittifakının siyasi, iktisadi, toplumsal, kültürel olarak gerileyişi, hatta sistem bunalımı yaşadığına ilişkin yapılan tartışmalar, doğuda yükselen güçlerin elini kuvvetlendirmektedir. Yaşadığı bunalamı aşamayan Avrupa Birliği nin (AB) dış politikada ağırlığının olmadığı bir kez daha görülmüştür. ABD nin bir diğer müttefiki Japonya, Asya daki iktisadi liderliğini yitirmiştir. Ekonomik olarak zayıflayan ABD, sadece İran ve Suriye konularında değil, pek çok konuda Rusya ve Çin in BM Güvenlik Konseyi ndeki direncini aşamamaktadır. Bir zamanlar arka bahçesi olarak gördüğü Latin Amerika da büyük güç ve itibar kaybetmiştir. Nitekim artık ABD deki bazı uzmanlar, Suriye de Esed ın devrilmesinin hayli zorlaştığını, ABD için en iyi çözümün gücü azaltılmış bir Esed olduğunu dillendirmeye başlamışlardır. Dünya ekonomisindeki ağırlığın batıdan doğuya kaymasına ilaveten son yıllarda dünya ekonomisinde kısaca BRICS denen, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika dan oluşan ülkeler bloğu öne çıkmaktadır. BRICS üyeleri, Dünya Bankası na alternatif olacağını belirttikleri ortak bir banka kur- 171

Orta Doğu da Değişim ve Türkiye mayı kararlaştırmışlardır. IMF yi, para verme karşılığında üye ülkelerin kotasını yükseltmeye çağırmışlardır. Çin, küresel krizlerin önlenmesi amacıyla IMF ye 43 milyar dolar, Rusya ise 10 milyar dolar katkı sağlayacaklarını açıklamışlardır. Dünya nüfusunun yüzde 42 sine, küresel ticaretin yüzde 18 ine sahip olan BRICS ülkeleri, ABD dolarının ticari işlemlerdeki egemenliğine de karşıdırlar. İran ın nükleer programı, Suriye bunalımı, küresel ekonomik kriz gibi konularda ortak tavır takınmaktadırlar. Dünya Bankası na göre; 2025 te küresel ekonomik büyümenin yarısı BRICS ülkelerinden kaynaklanacaktır. Dünya enerji kaynaklarında denetim batının çokuluslu şirketlerinden Çin ve Rusya nın devlet şirketlerine geçecektir. BM, IMF, G-8 ve G-20 ülkeleri eski güçlerini yitirirken, BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) güçlenecektir. Değişmekte olan bu ekonomik dengeler nedeniyle pek çok ülke son dönemde artan hızla dış ticarette dolardan uzaklaşmakta, ulusal para birimlerine yönelmektedir. Örneğin; Japonya ile İran arasındaki petrol ticaretinde dolar kullanılmamaktadır. Çin, ulusal para birimi olan Yuan ın dünya ticaretinde daha etkin olarak kullanılmasına çalışmakta, bu konuda BRICS ülkelerinin desteğini almaktadır. Tek odaklı dünya, sadece siyasi olarak değil, iktisadi olarak da yerini birkaç kutuplu dünyaya bırakmanın sancılarını çekmektedir. Gerileyen Güç: ABD ABD siyasi, iktisadi, askeri olarak gerileyen bir süper güçtür. Ancak gerilemesine karşın dünyanın en büyük ekonomisine, en güçlü ordusuna sahiptir. Küresel çapta kurduğu hegemonyaya direnebilecek bir gücün ortaya çıkmasını istemese de, bu üstünlüğünü korumaya ekonomisi elvermemektedir. 19. yüzyılın son çeyreğinden bu yana dünyanın en güçlü ekonomileri arasında öne çıkan ABD, 1960 tan sonra dünyanın toplam gelirinin yüzde 30 unu üretmektedir. Yıllık federal kamu harcamaları kabaca 3.5 trilyon dolar, bütçe gelirleri ise 2.4 trilyon dolar olan ABD, küresel bunalımı atlatmakta zorlanmaktadır. Milli geliri 15.5 trilyon dolar olan ABD nin kamu borcu 28 Temmuz 2013 itibariyle 16.738 trilyon dolardır. 2 2 The US Government Debt, Erişim tarihi: 28 Temmuz 2013, http://www.usgovernmentdebt. us/. 172

İktisadi gerileyişe koşut olarak ABD, siyasi ve askeri olarak da gerilemektedir. Afganistan işgalinin maliyeti artmış, süresi uzamış, oldukça yıpratıcı olmaya başlamıştır. O nedenle ABD, farklı arayışlara yönelmiş, Taliban ile müzakerelere başlamıştır. NATO daki müttefiklerinden daha çok özveride bulunmalarını istemiştir. ABD, 2003 te işgal ettiği, 2011 de çekildiği Irak ta da tüm hedeflerine ulaşamamıştır. Irak ın iç siyaseti ve enerji kaynakları üzerinde söz sahibi olsa da, ülkenin kuzeyinde kendi güdümünde bir bölgesel yönetim kursa da, Irak iç savaşın eşiğine gelmiştir. Etnik, mezhepsel temelde bölünme riski artmıştır. İran ın Irak taki etkisi ise en üst düzeye çıkmıştır. Bölgesel dinamikler de ABD nin bölge politikalarına karşıt biçimde gelişmiştir. Özellikle İran, sadece Irak ta, Körfez bölgesinde değil, tüm Orta Doğu da ABD karşıtı mücadelenin lideri konumuna gelmiştir. Bu sayede sadece Irak ve Suriye üzerinde değil, Lübnan ve Filistin de de etkisi artmıştır. Bu etkinlik hem bölgede hem de Irak ta ABD nin politikalarını zora sokmuştur. 3 Tüm bunlar ABD nin ağırlığını Orta Doğu dan Asya-Pasifik bölgesine kaydırmasını hızlandırmıştır. Ancak dünya üzerinde bin dolayında askeri üssü ve tesisi bulunan ABD nin, bu yükü sadece siyasi ve askeri açıdan değil, ekonomik açıdan da taşıması zordur. Soğuk Savaş döneminde SSCB yi ekonomik rekabete zorlayan, onu yorucu, yıpratıcı bir yarışın içine çekerek dağılmasını hızlandıran ABD, günümüzde rakiplerine bunu yapacak güçte değildir. Sadece Orta Doğu da değil, diğer bölgelerde de tek başına davranabilme yeteneğini yitirmiştir. Bu yüzden Orta Doğu başta olmak üzere çıkarı olan her yerde, yerel-bölgesel güçlere geçmişe oranla daha fazla gereksinim duymaktadır. Bu gelişmeler ABD yi, daha fazla içine kapanacağı, ekonomisi başta olmak üzere kendi sorunlarıyla daha çok ilgileneceği bir döneme sokmuştur. Nitekim İran ve Suriye konularındaki tutumu, öncelikle Rusya ve Çin le birlikte çözüm aramaktan bahsetmesi, tek başına hareket etmeyeceğini, askeri müdahaleye taraftar olmadığını açıklaması, eski gücünde olmadığının kanıtlarıdır. Sadece ABD değil, Avrupa daki önemli müttefikleri İngiltere ve Fransa da, özellikle Türkiye nin, Suriye de tampon bölge oluşturulması ve uçuşa yasak bölge ilan edilmesi gibi önerilerine karşı çıkmışlardır. Tampon bölgenin doğuracağı 3 Meliha Benli Altunışık, Orta Doğu ve ABD: Yeni Bir Döneme Girilirken, Orta Doğu Etütleri Cilt 1 Sayı 1 (2009): 78. 173

Orta Doğu da Değişim ve Türkiye sorumluluğu, getireceği ekonomik yükü karşılamaktan çekinmişler, böyle bir adımın daha şiddetli çatışmalara neden olacağına dikkat çekmişlerdir. ABD nin, Irak ın işgalinin meşruiyeti, haklılığı konusunda, elindeki güçlü propaganda olanaklarına rağmen, değil dünya kamuoyunu ikna etmek, kendi müttefiklerinin bile çoğunda kamuoylarını ikna edemediğini anımsamak gerekir. Nitekim işgal sonrasında tüm dünyada ABD karşıtlığı yükselmiştir. Suriye ye askeri müdahale konusunda istekli olmamasının önemli nedenlerinden biri de, hem kendi halkını hem de dünyayı Suriye ye saldırmaya ikna edememesidir. ABD, Esed karşıtlarının toplumsal tabanı, meşruiyeti ve itibarının, batı medyasının abarttığı ölçüde olmadığının farkındadır. İsrail in güvenliğinin Esed sonrasında nasıl etkileneceğini öngörememektedir. Bugün Esed yanlısı güçlere karşı savaşan grupların, yarın İsrail e karşı nasıl hareket edeceklerini kestirememektedir. Suriye deki gelişmelerin iç savaşın eşiğinde olan Lübnan a ne zaman, nasıl, ne yönde etki edeceğini tam olarak tahmin edememektedir. ABD nin değişen müdahale tercihleri de, büyük, ağır, hacimli, yüksek maliyetli, dünyanın tepkisini çeken işgaller yerine, küçük birliklerle, gizli operasyonlarla, insansız hava araçlarıyla, toplum mühendisliğiyle, istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerle, psikolojik harp teknikleriyle müdahale etmeyi zorunlu kılmaktadır. Arap Baharı nda öne çıkan isyanlar, gösteriler, Suriye de mezhep çatışması çıkması için tertiplenen kışkırtıcı eylemler, hükümet darbeleri hep bu kapsamda düşünülmelidir. Çünkü bu yöntemler daha ucuzdur. Daha barışçıl görünümlü olduklarından, daha az tepki çekmektedir. Bu nedenle ABD, Türkiye de, Ürdün de, Irak ta, Katar da ve bölgedeki diğer müttefiklerinde bu tür operasyonlar için üs kurmak ya da mevcut üslerin sayısını artırmak istemektedir. Savunma bütçesinde kesintiye giderken, özel operasyonlar için ayırdığı bütçeyi artırmaktadır. Küresel üstünlüğünü yitirmek istemeyen ABD, Çin i çevrelemek, büyümesini, etkinliğini artırmasını önlemek için, dış politikasının temel önceliklerini bu yönde güncellemiştir. ABD nin Pasifik Yüzyılı adlı dış politika temel yaklaşım metninde Çin e yönelik stratejisini ortaya koymuştur. Çin i siyasi ve askeri açıdan çevrelemeyi, iktisadi açıdan dengelemeyi amaçlamaktadır. 174

Asya- Pasifik bölgesine yığınak yapmaktadır. 2020 ye dek donanmasının yüzde 60 ını bu bölgeye kaydırmak ve yeni üsler yapmak niyetindedir. Bölgeye 70 bin asker yollamayı düşünmektedir. Güney Kore, Japonya, Avustralya, Filipinler, Bangladeş, Singapur, Endonezya ve Tayland la askeri işbirliğini güçlendirmektedir. Pasifik te ikili ve çok taraflı tatbikatlarının sayısını artırmaktadır. Zbigniew Brzezinski gibi ABD dış politikasının saptanmasında etkili olan isimler de, Çin e karşı mutlaka önlem alınması gerektiğini belirtmektedirler. Nitekim Brzezinski, Stratejik Vizyon 4 adlı kitabında, ABD nin yaşadığı bunalımla birlikte Çin in yükselişine işaret etmekte ve çözüm önerilerini sıralamaktadır. ABD nin en önemli hedeflerinden biri de Hindistan ı yanına çekmektir. ABD nin 2012 Savunma Strateji Belgesi, Çin e karşı Hindistan, Japonya, Güney Kore hattının desteklenmesini öngörmektedir. Rusya yla güçlü ilişkileri olan, Çin ve Pakistan la zaman zaman ciddi sorunlar yaşayan Hindistan, ŞİÖ de gözlemci üyedir ve tam üyelik için çabalamaktadır. Hindistan ın Çin i yakalamak üzere olan nüfusu ve hızla gelişen ekonomisi de üzerinde dikkat çeken özellikleridir. Hindistan a yönelik ABD ilgisi, bölgesel değil küresel ölçekte önemlidir. ABD iktisadi düzlemde en büyük rekabeti Çin le yaşamaktadır. Ancak iki ülkenin, aynı zamanda birbirleriyle iç içe geçmiş ekonomiler olduklarını belirtmek gerekir. ABD nin en borçlu olduğu ülke Çin dir. Çin in en fazla alacaklı olduğu ülke ABD dir. ABD Çin in en büyük pazarıdır. Bu karşılıklı iktisadi bağımlılık, siyasi düzlemdeki keskin rekabete karşın, telafisi olanaksız uzlaşmazlıkları engellemektedir. İki ülke de keskin bir siyasi ve askeri rekabetin, kendilerine maliyetinin çok yüksek olacağını bilmektedirler. ABD nin değişen stratejisi Orta Doğu değil, Asya-Pasifik ağırlıklıdır. Bu da ABD nin Orta Doğu daki gücünü azaltırken, Rusya ve Çin in elini güçlendirmektedir. ABD, 2012 den itibaren 10 yıl boyunca savunma harcamalarında yaklaşık 500 milyar dolar (kimi uzmanlar bu tutarın 700 milyar doları bulacağını öne sürmektedir) kesintiye gideceğini açıklarken, Rusya önümüzdeki 10 yılda or- 4 Zbigniew Brzezinski, Stratejik Vizyon: Amerika ve Küresel Güç Buhranı (İstanbul: Timaş Yayınları, 2012). 175

Orta Doğu da Değişim ve Türkiye dusunu güçlendirmek için 730 milyar dolar kaynak ayıracağını açıklamıştır. ABD savunma bütçesindeki kesintiler ve ekonomisindeki kötü durum, sınır ötesi harekât yapmasını engelleyen unsurlardan biridir. Bu onun caydırıcılığını da zayıflatmaktadır. O nedenle, ABD nin gerilemesi, sadece büyük güçleri değil, daha küçük devletleri de cesaretlendirmektedir. Örneğin; ABD, Çin le yeni tip askeri ilişki kurmaya, ortak tatbikatlar yapmaya çabalarken, Çin in desteklediği Kuzey Kore, nükleer silahlar konusunda ABD ye kafa tutabilmektedir. Keza ABD nin son dönemde Pakistan la gerginleşen ilişkileri sonrasında Pakistan ın Rusya, Çin ve İran la daha yakın işbirliğine yöneldiği görülmektedir. AB nin Bunalımı Yapısallaşıyor Küresel krizden oldukça etkilenen AB nin durumu iyi değildir. Bu bunalımı aşmak için AB ve ABD arasındaki işbirliği arayışları sürmektedir. 2007 de ABD ile AB arasında başlayan Transatlantik Ekonomi Konseyi adlı girişim üzerinden ABD ve AB yi, Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı adlı serbest ticaret anlaşmasıyla tek bir ekonomik bölgede birleştirmek için yapılan müzakereler sürmektedir. Bu durum, pek çok uzman tarafından, ABD nin 1948 de yürürlüğe giren Marshall Yardımı ndan bu yana Avrupa yı bir kez daha iktisadi bunalımdan kurtarma çabası şeklinde yorumlanmaktadır. Bu sayede Avrupa nın ürettiği ürünler ABD ye gümrüksüz olarak girecektir. ABD ve Avrupa yılda karşılıklı olarak 1 trilyon dolar tutarında mal ve hizmet ticareti yapmaktadırlar ve karşılıklı 4 trilyon dolar tutarında yatırımları vardır. ABD nin Avrupa daki yatırımlarının toplamı 1.9 trilyon dolardır. AB nin başka bir dizi yapısal sorunu da vardır. Nüfusu hızla yaşlanmaktadır. 2025 de AB nüfusunun dörtte birinin emeklilerden oluşacağı öngörülmektedir. Meslek sahibi dört kadından biri anne olmaktan kaçınmaktadır. Doğurganlık azalmaktadır. İşsizlerin ve yoksulluk sınırında yaşayanların sayısı artmaktadır. Son yıllarda ABD ye doğru yoğun bir beyin göçü vardır. AB nin ar-ge harcaması, ABD nin 120 milyar dolar gerisindedir. 28 üyeli birlikte üyeler arasında gelişmişlik, ekonomik büyüklük, siyasi güç farkının yanında, hedef, öncelik, çıkar farkının da olması, Brüksel in işini zorlaştırmaktadır. Örneğin, AB nin en büyük üç ülkesinden olan İngiltere, ABD yle çok yakın ilişkilere sahiptir. 176

Daha Avrupa merkezli politikaları savunan Almanya ve Fransa ise iktisat politikalarında ayrışmaktadırlar. İspanya ve Portekiz in ekonomik açıdan yaşadığı bunalım, Yunanistan ın iflasın eşiğine gelmesi, yeni üyelerin eskilerin sahip olduğu avantajlara, yardımlara, mali destek programlarına sahip olmaması ilk akla gelen sorunlarından bazılarıdır. Askeri güçten yoksun olan AB nin, yaşadığı ekonomik bunalımı da atlatamaması, zaten fazla olmayan siyasi ağırlığını iyice sarsmıştır. Küresel ölçekte kayda değer bir kuvvet olamayacağı Arap Baharı yla bir kez daha görülmüştür. ABD nin baskısıyla İran dan yaptığı petrol alımını durdurması, sadece İran ı değil, AB yi de olumsuz etkilemiştir. Dünyanın en büyük petrol ihracatçılarından olan İran dan önemli miktarda petrol alan AB deki rafineriler eksik kapasiteyle çalışmak sorunuyla karşılaşmışlardır. Nitekim AB nin sanayi devi olan, Rusya ve Çin le güçlü ilişkileri bulunan Almanya, İran a yönelik bu kararı eleştirmiştir. Rusya ya enerji alanında bağımlı olan Almanya doğuya yönelmektedir. Libya, Suriye ve İran gibi önemli konularda ABD ile aynı diplomatik hattı izlememektedir. Silah ticaretinde dünyada 3. sıraya yükselen Almanya (yaklaşık olarak İngiltere ve Fransa nın toplamı kadar silah satmaktadır, 2006-2010 arasında silah ihracatını ikiye katlamış, 80 ülkeye askeri malzeme satmıştır) Avrupa da ilk sırayı almıştır. Balkanlarda etkilidir. Güneydoğu Avrupa ya özel önem vermekte, en yüksek dış yatırımı yapmaktadır. Slovakya, Macaristan, Romanya ve Bulgaristan ın en önemli dış ticaret ortağıdır. Bu ülkelere en çok yatırım yapan devlettir. Örneğin; Macaristan adeta Güney Almanya ekonomisinin uzantısı gibidir. Yumuşak gücünü de devreye sokan Almanya, Tuna Boyu Projesi ile kültürel olarak da bölgede etki alanını genişletmektedir. Ayrıca Kuzey Afrika ve Orta Doğu da da etkili olmaya çalışmaktadır. Almanya nın bu tutumu ve diğer AB üyeleriyle ekonomik olarak arasındaki makasın büyümesi, AB nin geleceği açısından da önemli sorun yaratmaktadır. Rusya ve Çin in Yükselişinin Siyasal Yansımaları Rusya, devlet başkanı Putin döneminde hızla toparlanmıştır. Ulusal gururuna yeniden kavuşmuş, yakın çevresinden başlayarak gücünü tekrar hissettirmiş, bölgede ve küresel ölçekte inisiyatif almaya başlamıştır. Sahip oldu- 177

Orta Doğu da Değişim ve Türkiye ğu enerji kaynaklarını diplomaside başarılı kaldıraç olarak kullanmaktadır. Dünyanın toplam doğalgaz rezervinin yaklaşık üçte birine sahip olan Rusya, Avrupa nın, özellikle de Almanya nın bu konuda kendisine bağımlı olmasını, Çin den Japonya ya dek pek çok ülkeye doğalgaz satmasını, diplomaside başarılı biçimde kullanmaktadır. Eski SSCB ülkeleriyle ekonomik, savunma ve güvenlik ağırlıklı örgütler kurmakta, Şanghay İşbirliği Örgütü yle (ŞİÖ) etkisini artırmaya çalışmaktadır. Kazakistan la tek bir hava savunma sistemi kullanma konusunda anlaşmıştır. Bu anlaşmaya Ermenistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan ın da katılması düşünülmektedir. Rusya, Kazakistan ve Belarus ile kurduğu Avrasya Gümrük Birliği ni, eski SSCB ülkelerinden başlayarak genişletmeyi, zamanla bazı Avrupa ve Asya ülkelerini de ittifaka katmayı amaçlamaktadır. Rusya çok yönlü bir diplomasi izlemektedir. Hem NATO da hem de İslam İşbirliği Teşkilatı nda gözlemci üyedir. Bir yandan Gürcistan ve Ukrayna nın NATO ya üye yapılmaması için ağırlığını koymakta, bir yandan da Suriye 5, İran 6, Irak gibi Müslüman ülkelerle işbirliğini geliştirmektedir. Almanya ve Çin le ilişkilerine özel önem vermektedir. Denilebilir ki Almanya batıdaki, Çin doğudaki, bir diğer ifadeyle Almanya Avrupa daki, Çin Asya daki en önemli müttefikleridir. Doğusundaki geniş ve büyük zenginliği işleyip harekete geçirmek için bu iki ülkenin, özelikle de Çin in sermayesine gereksinimi vardır. Aynen Çin gibi, küresel ekonomik bunalıma karşı önlem olarak iç tüketimi artırmaya, orta sınıfı güçlendirme çalışmaktadır. Tarımsal üretimde yeniden büyük güç olmaya çabalamaktadır. Stratejik ve büyük ölçekli sanayide, özellikle de enerjide devlet denetimini savunmaktadır. Kurucuları arasında bulunduğu ŞİÖ nün yanında BRICS teki kurumsallaşma çabalarını da önemsemektedir. Rusya, savunma ve güvenliğe ayırdığı mali kaynakları artırmış, Uzakdoğu da okyanus deniz kuvveti kuracağını, Doğu Akdeniz de sürekli filo bulunduracağını açıklamıştır. Mart-Nisan 2013 te Karadeniz de 36 gemi ve 7 bin 5 Rusya nın Suriye yle ilişkileri için bkz: Barış Doster, Arap Baharı Özelinde Rusya nın Suriye Politikası, Arap Baharı ve Suriye içinde, Ed. Barış Adıbelli. (İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 2012). 6 Rusya nın İran la ilişkileri için bkz: Barış Doster, İran Dış Politikası ve Rusya, Doğu-Batı Yol Ayrımında İran içinde, Ed: Barış Adıbelli. (İstanbul: Bilim+Gönül Yayınları, 2012). 178

askerin katılımıyla, son 20 yılın en büyük tatbikatlarından birini yapmıştır. Aktif savunma anlayışını benimsemiştir. Güçlü bir hava savunma sistemine sahiptir ve gerektiğinde önleyici vuruş yapacağını, asimetrik yanıt vereceğini ilan etmiştir. NATO nun genişleyip Rusya sınırlarına yaklaşmasını birinci tehdit, ABD nin Doğu Avrupa ya füzesavar sistemi yerleştirme projesini ise ikinci tehdit olarak görmektedir. Avrupa Füze Savunma Sistemi konusunda ABD yle anlaşamadığını açıkça belirtmiştir. Rusya ve Çin, aralarındaki ilişki için sık sık stratejik işbirliği ve derinleşen ortaklık ifadelerini kullanmaktadırlar. 22-27 Nisan 2012 tarihlerinde Sarı Deniz de Denizde İşbirliği 2012 adlı ortak tatbikat yapmışlardır. 7 Bu tatbikat, iki ülke deniz kuvvetlerinin yaptığı ilk ortak tatbikattır. Asya-Pasifik bölgesinde güvenliği sağlamak amacıyla yapıldığı açıklanmıştır. Aynı zamanda Pasifik te uluslararası sularda savaş gemileriyle devriye gezen ABD ye mesaj vermeyi amaçladığı aşikârdır. İki ülkenin bu yakınlığı, ABD ye karşı füze kalkanı konusunda işbirliği yapacak boyuta ulaşmıştır. ABD nin, Asya-Pasifik i de içerecek bir küresel füze kalkanı kurma planlarına karşı, füze savunma sistemlerinde yaptıkları işbirliğini derinleştirmeye karar vermişlerdir. Rusya-Çin ilişkileri, ikili temasların yanında, ŞİÖ ve BRICS içinde de gelişmektedir. Bu yakınlaşma, ŞİÖ nün batıya doğru genişleme, küresel sorunlarla daha etkili biçimde ilgilenme, Orta Doğu da ağırlığını artırma çabalarıyla da uyumludur. Rusya ABD nin Afganistan ve Orta Doğu daki varlığını, Çin ise ABD nin sürekli olarak Çin çevresinde askeri yığınak yapmasını ve Tayvan ı silahlandırmasını, kendileri açısından önemli sorunlar arasında görmektedirler. ABD nin bu hamlelerine karşı ikili ve çoklu ittifaklar geliştirmektedirler. Kurulmasına öncülük ettikleri ŞİÖ yü, dış politikalarında kullanmaktadırlar. Bu nedenle ŞİÖ, ortak savunma ve güvenlikten ortak dış politikaya, oradan da mali düzeyde yakınlaşmaya yönelmiştir. Büyük sermaye gerektiren ortak projelere kaynak aktarması için ŞİÖ Gelişme Bankası ve ŞİÖ Gelişme Fonu kurulmuştur. İlk ortak projeler arasında ortak mobil uydu bağlantı sistemi ve üye ülkeler arasındaki ulaşımı kolaylaştıracak bir zincirin kurulması vardır. 7 Rusya ve Çin Sarı Deniz i Isıtıyor, Haberrus, 23 Nisan 2012, Erişim tarihi: 23 Nisan 2012, http://haberrus.com/bos/2012/04/23/rusya-ve-cin-sari-denizi-isitiyor.html. 179

Orta Doğu da Değişim ve Türkiye Ekonomik kurumsallaşma açısından önemli adımlar atan ŞİÖ, üye ülkelerin (Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan) terörizme, ayrılıkçı hareketlere, aşırı akımlara, kökten dinciliğe karşı birlikte mücadele etme kararlılığını da pekiştirmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, Rusya örgüte bölgesel güvenlik açısından, Çin ise ekonomik işbirliği açısından öncelik vermektedir. ŞİÖ, henüz tam anlamıyla çok boyutlu, çok kapsamlı ve derinlik sahibi bir ittifak olmasa da, Rusya ve Çin in ağırlıkları ve verdikleri önem sayesinde gelişmekte olan bir örgüttür. Nitekim 2005 teki zirvesinde ABD nin Orta Asya daki varlığına son verilmesi yönünde çağrı yapmış, sonrasında da ŞİÖ üyesi Özbekistan, ülkesindeki ABD üslerini kapatmıştır. 2012 zirvesinde, ŞİÖ üyeleriyle ortak sınırı olan ve halen ABD işgali altında bulunan Afganistan a gözlemci üye statüsü vermiştir. ŞİÖ nün 2012 zirvesinde Türkiye ye de diyalog ortağı statüsü verilmiştir. 2005 te üyelik başvurusu Çin in vetosuna takılan Türkiye ye 2012 de diyalog ortağı statüsü verilmesi, ABD ye verilen bir mesaj olarak yorumlanabilir. Böylece Rusya ve Çin, ABD ye yakınlığıyla bilinen Türkiye ye diyalog ortağı statüsü vererek, bir NATO üyesini, ŞİÖ de diyalog ortağı yapmaktan çekinmediklerini, ŞİÖ nün kendisine güvenen bir örgüt olduğunu göstermek istemişlerdir. 2005 te İran a gözlemci üye statüsü veren ŞİÖ deki diyalog ortaklığı statüsünü abartmamak gerekir. Sri Lanka ve Beyaz Rusya da diyalog ortaklarıdır. 2012 zirvesinde, Suriye ye yönelik bir müdahaleye kesinlikle karşı çıkılması da, Suriye yi savunmanın, aynı zamanda İran ı savunmak olarak görüldüğünün kanıtıdır. Zirvede savunma ve güvenlik konularında ortak politikalar izlenmesi, işbirliğinin geliştirilmesi, savunma bakanları, genelkurmay başkanları ve askeri birlikler arasında daha yakın işbirliği yapılması kararlaştırılmıştır. Zamanlaması dikkat çeken bu mesajların muhatabı, aksi öne sürülse de, ABD dir. Rusya ve Çin ekonomik olarak da yakınlaşmaktadırlar. İkili ticarette yuan ve ruble kullanmaktadırlar. Çin, 2015 te ticaretinin yarısını yuan ile yapmayı hedeflemektedir. Pekin in bu konudaki önemli bir avantajı; Avrupa, Japonya ve OPEC üyesi ülkelerin ABD nin baskılarına karşın, dolarla ticareti azaltma yönündeki eğlimleridir. Büyük bir enerji ihracatçısı olan Rusya ile büyük bir enerji ithalatçısı olan Çin in enerji alanında işbirliği yapmaları da, ilişkilerini 180

güçlendiren bir unsurdur. 1993 ten beri petrol ithalatçısı olan Çin, doğal kaynakların paylaşımı yönündeki keskin ve kanlı rekabete geç katıldığından, bu gecikmeden kaynaklanan dezavantaj nedeniyle daha çok çalışmak, daha fazla üretmek, daha büyük kaynak ayırmak zorundadır. Enerji güvenliğini, büyüyen ekonomisi için zorunluluk olarak görmekte, dış siyasetinde de bu gerçeği gözetmektedir. Çin in politikaları, hem en büyük rakibi ve en büyük pazarı olan ABD, hem müttefiki olan Rusya, hem de Almanya, Japonya ve Hindistan gibi diğer güçlerce yakından izlenmektedir. Bunu bilen Çin de temkinli adımlar atmakta, ketum davranmaktadır. İddialı, dikkat çekecek, ABD başta olmak üzere diğer güçleri tedirgin edecek söylemlerden kaçınmaktadır. Güneydoğu Asya, giderek daha fazla uzman tarafından Çin in nüfuz bölgesi olarak nitelendirilirken Pekin, Afrika başta olmak üzere, başka bölgelere de açılmaktadır. Bu açılımlarında ekonomik gücünü devreye sokmakta, yumuşak gücüyle etkili olmaya çalışmaktadır. Bilim ve teknolojiye büyük yatırım yapmakta, dünya ölçeğinde Konfüçyus Merkezleri nin sayısını çoğaltmakta, gelişmekte olan ülkelere cömertçe kredi verip, mali yardımlarda bulunmaktadır. Çin, İran la ilişkilerine de büyük önem vermektedir. İkili ticarette yuan kullanılmakta, Çin petrol aldığı İran a ödemeyi Rus bankaları üzerinden yapmaktadır. Bu yakınlaşma sayesinde Çin Batı Asya ya açılmakta, Batı Türkistan a ulaşmanın hesabını yapmakta, Hazar havzasına girmeye çalışmaktadır. Üç büyük petrol ve doğalgaz havzası olarak öne çıkan Hazar, Sibirya ve Kuzey Buz Denizi, Çin in yakın takibindedirler. Orta Doğu yla yakından ilgilenen, Afrika da etkili olmak isteyen Çin, Libya yla ilişkilerini geliştirdiği bir süreçte batının Kaddafi yi devirmesinden gerekli dersi çıkardığı için, Suriye konusunda net tavır almaktadır. Çin in kısa adı APEC olan Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği Örgütü ndeki ağırlığı da artmakta, Büyük Okyanus a kıyısı olan 21 ülkenin oluşturduğu örgütte ekonomik gücünü devreye sokmaktadır. Çin-ABD rekabeti ekonomik boyutla sınırlı değildir. Bilim ve teknolojide de keskin bir rekabet söz konusudur. Onaylanmış uluslararası patent sayısındaki artışta dünyada ilk sırada gelen Çin, ar-ge harcamalarında ABD nin ardından ikincidir. Bilimde süper güç olmaya çalışan Çin in ar-ge harcamalarının 181

Orta Doğu da Değişim ve Türkiye GSYİH içindeki payı 1995 te yüzde 0.6 iken 2011 de yüzde 1.6 ya yükselmiştir. ABD nin ar-ge harcamalarının GSYİH içindeki payı ise yüzde 2.7 dir ve 16 yıldır değişmemektedir. Çin in bilimsel ilerlemesi, ekonomik ve toplumsal ilerlemesine koşut gelişmektedir. Çin, 10 yıl içinde dünyanın en çok araç üreten ülkesi olacaktır. Önümüzdeki 10 yılda ABD dekinden daha çok insan Çin de İngilizce konuşacaktır. Tekstil gibi düşük teknoloji ve katma değerli alanlardan çıkıp, yüksek katma değer yaratan enerji ve uçak endüstrilerine yönelen Çin, şu anda dünyadaki rüzgâr santrallerinin üçte birini üretmektedir. Önümüzdeki 10 yılda ise üçte ikisini yapmayı hedeflemektedir. Ekonomik gücünü, teknoloji transferinde kullanırken örneğin; Boing şirketinden 200 uçak alırken, ar-ge yi Çin de yapmasını, yedek parçayı Çin de üretmesini istemektedir. Çinli bilim insanları, ülkenin tüm enerji gereksinimini güneş enerjisinden karşılamanın yollarını aramaktadırlar. Elinde 75 nükleer silah, 2 nükleer yakıtlı balistik füze denizaltısı, 3 bin 500 kadar da savaş başlığı olan Çin, büyük bir filo yapmaktadır. Burma, Pakistan, Sri Lanka da donanması için üs inşa etmektedir. Rusya dan aldığı Varyag adlı uçak gemisini ileri teknolojiyle donatmıştır. Kendi uçak gemisini yapmak için çalışmaktadır. Uzaya kendi ağını kurup, yörüngeye uzay laboratuarı yerleştirmiştir. Anti uydu füze sistemi geliştirmiştir. Tamamen kendi olanaklarıyla uzayda kalıcı istasyon kurabilecek düzeye ulaşmış, uzaydaki ilk 3 güçten biri haline gelmiştir. Son 30 yılda, 6 plan döneminde kesintisiz olarak yılda yüzde 10 dolayında büyümüş, hızla kalkınmıştır. Orta sınıfları kalabalıklaşan ülkede son 10 yılda 120 milyon Çinli kırdan kente göçmüştür. 1953 ten beri planlı kalkınmayı benimseyen Çin, yatırımlarda ülkenin geri kalmış iç kesimlerini gözetmekte, altyapıya büyük önem vermektedir. 2008 den beri yaşanan ekonomik bunalım döneminde bile yüksek büyümesini sürdürmüştür. 2007-2011 arasında yıllık yüzde 9.8 oranında büyümüştür. 2012 den yani 12. Beş Yıllık Plan döneminden başlayarak önceliği ihracattan iç taleple büyümeye kaydırmış, orta sınıfı güçlendirmeye yönelmiştir. Yıllık yüzde 7.5 büyüme hedefi koymuş, büyümenin sektörel bileşenlerinde yapısal değişim yapmaya yönelmiştir. 2011 sonunda dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin de GSMH nın yüzde 48 i sanayiden, yüzde 43 ü hizmet sektöründen, geriye kalanı da tarımdan gelmektedir. 182

Suriye de Vekâleten Yürütülen Savaş Gerek kendi nesnel koşulları, gerek küresel ölçekteki gelişmeler, gerekse Orta Doğu daki dinamikler ABD nin aleyhine gelişmektedir. Bu nedenle ABD, şimdiye dek Suriye ye yönelik bir askeri müdahaleyi göze almamıştır. Onun yerine, muhalifleri destekleyerek, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar ı seferber ederek, örtülü operasyonlarla amacına ulaşmaya çalışmıştır. Suriye de Esed sonrasına ilişkin kalıcı, sağlıklı, gerçekçi bir planı yoktur. Suriye de işin mezhep boyutu vardır. İran Suriye konusunda açıktan taraf olmuştur. Mesele Lübnan a yansımıştır. İsrail Suriye deki önemli tesisleri havadan vurmuştur. Bir NATO üyesi olan Türkiye, tüm gücüyle Esed karşıtlarını desteklemektedir. Irak merkezi hükümeti Esed ı desteklerken, ABD, İsrail ve Türkiye nin desteklediği Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ise Esed karşıtlarını desteklemektedir. Suriye deki saflaşmada AB de bir bütün olarak ABD nin yanında değildir. AB nin en büyük gücü olan Almanya, bu konuda Rusya ve Çin e daha yakın politika izlemektedir. Berlin, Moskova ve Pekin in tavrının, Suriye ye karşı askeri müdahale seçeneğinin önünü kapattığını görmüştür. NATO Suriye ye yönelik bir müdahaleyi göze alamamaktadır. Yaşananlar, ABD için İsrail ne kadar önemli ise Rusya için de Suriye nin o kadar önemli hale geldiğini göstermiştir. Suudi Arabistan ve Katar hariç Arap ülkeleri de Suriye ye yönelik askeri müdahaleye soğuk bakmaktadırlar. ABD öncülüğündeki bir müdahale gücünün, Arap toplumlarında yeni bir Haçlı saldırısı olarak yorumlanabileceğini, bunun da Arap liderlerini baskı altına alacağını düşünmektedirler. Arap Baharı, İslam ülkelerinin ve İslamcı örgütlerin kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlendirmiş, çelişkileri derinleştirmiştir. Arap ülkelerinde faaliyet gösteren İslamcı hareketler arasında en çok Müslüman Kardeşler in (İhvan) elinin güçlendiği görülürken, Mısır Cumhurbaşkanı Mursi nin ordu destekli büyük bir halk hareketiyle devrilmesi, sadece Mısır da değil, diğer İslam ülkelerinde de İhvan ın gücünü azaltmıştır. Mursi nin devrilmesinden sonra gerek ABD ve AB den gerekse Arap ülkelerinden gelen tepkiler de, İhvan ın umduğu gibi değildir, tam aksi yöndedir. O kadar ki, Suudi Arabistan da ve Dubai de Müslüman Kardeşler üyeleri idamla yargılanmaktadırlar. İran la 183

Orta Doğu da Değişim ve Türkiye olan yakın ekonomik ilişkileriyle bilinen Dubai nin Suriye rejimiyle ilişkilerini de kesmediği bilinmektedir. Kasım 2011 de Arap Birliği nin, Ağustos 2012 de ise İslam İşbirliği Teşkilatı nın Suriye nin üyeliğini askıya almasının da fazla bir etkisi olmamıştır. Keza Aralık 2012 de Fas ta gerçekleştirilen Suriye nin Dostları toplantısında da Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Konseyi nin ülkenin tek meşru temsilcisi olarak tanınması, gidişatı etkilememiştir. Suriye deki saflaşmada Suudi Arabistan ve Katar Suriyeli muhaliflerin en büyük destekçileri arasındadır. Suriye hükümeti, ülkede yaklaşık 40 bin yabancı teröristin olduğunu, bu teröristlerin kimyasal silah kullandığını, silahların da Türkiye üzerinden geldiğini öne sürmektedir. Müslüman Kardeşler gibi geniş tabanı olan bir hareket, El Kaide, El Nusra Cephesi gibi terör örgütleri ve Selefi gruplar da, ABD başta olmak üzere batılı güçlerden ve Esed karşıtı Müslüman ülkelerden aldıkları destekle Suriye de rejime karşı savaşmaktadırlar. Hizbullah ise Suriye rejimini desteklemektedir. İslamcı örgütler arasında Suriye deki rejime karşı en güçlü seçenek Müslüman Kardeşler in Suriye deki uzantılarıdır. Ancak Suriye deki muhalif grupların hiçbiri halk içinde umdukları desteği bulamamışlardır. Suriye halkının büyük bölümü, bu grupların ülkeye demokrasi, insan hakları, özgürlük getireceğine inanmamaktadır. Bu durumun başlıca nedenleri arasında, Esed muhaliflerinin ABD ve İsrail den büyük destek görmeleri, ortak bir programa, söyleme sahip olmamaları, farklı siyasal geleneklerden gelmeleri, teröre başvurmaları, radikal unsurları bünyelerinde barındırmaları gösterilebilir. Vahşice insan öldüren terörist gruplar, batı kamuoyunda da Suriye de yaşananlara ilişkin tartışmalarda gündeme gelmekte, Esed karşıtlarına verilen desteğin sorgulanmasına neden olmaktadır. Suriye konusunda öncelikle Rusya ve Çin in tutumu, ABD liderliğindeki Atlantik Bloku nun Suriye ye yönelik askeri müdahale yapmasını önlemede etkili olmuştur. Suriye karasularında düşürülen Türk jetinin ardından kimi çevrelerde bu eylemin Suriye ye bir müdahale gerekçesi olduğu dillendirilmişse de, bu düşünceler ABD de bile destek bulmamıştır. NATO sıradan bir kınamanın ötesinde tepki vermemiştir. Suriye ye müdahale etmek için, ABD ve müttefiklerinin, Arap ülkelerinin ve Türkiye nin uçuşa yasak bölge ilan etmeleri yönündeki öneriler, askeri ve siyasi hedefleri vurmaları yönündeki 184

baskılar, isyancılar ve sığınmacılar için güvenli bölge oluşturmaları için yapılan teklifler de şimdiye dek sonuç vermemiştir. ABD, Suriye ye müdahale konusunda Washington un öncülük etmesini isteyen Türkiye, İsrail ve Arap ülkelerine siyasi çözümü işaret etmiş, Rusya nın ve Çin in tutumuna dikkat çekmiş, askeri müdahaleye niyeti olmadığını belirtmiştir. Soğuk Savaş tan bu yana Moskova yla güçlü ilişkileri olan, siyasi, iktisadi, askeri anlamda büyük destek gören, Akdeniz deki Tartus limanında bir Rus deniz üssüne evsahipliği yapan Suriye, olaylar başladıktan sonra başarılı bir bölgesel ve küresel diplomasi izlemiştir. Suriye nin hava savunma sistemini kuran Rusya, ABD nin yoğun muhalefetine karşın, Suriye ye gelişmiş füze sistemleri satmayı sürdürmüştür. Esed rejiminden kolay vazgeçmeyeceğini her fırsatta göstermiştir. Suriye yle önemli askeri anlaşmalar olan, Suriye ordusunun silah ve donanımının kabaca yüzde 80 ini sağlayan Rusya nın, Suriye deki rejime verdiği destekte, Suriye nin Arap dünyasındaki ağırlığı ve Orta Doğu siyasetindeki belirleyiciliğinin de payı vardır. Rusya sık sık Suriye deki iktidar ile muhalefet arasında arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu açıklayarak, bu süreçte kendisine rağmen bir adım atılamayacağını da göstermiştir. Suriye de öncelikle silahların susması gerektiğini belirterek, batı ülkelerini Suriye nin içişlerine karışmamaları, rejim muhaliflerine silah, para, diplomatik destek vermemeleri konusunda uyarmıştır. Suriye sorununun çözümünün Suriye halkının iradesinden geçtiğini, halkın dış müdahaleyi ve dayatmaları kabul etmediğini vurgulamıştır. Bölgede İsrail in doğrudan etkisinin artmasına, Irak ın ardından Suriye nin de bölünmesine, İran ın daha fazla çevrelenmesine, ABD nin bölgedeki varlığının kuvvetlenmesine kesinlikle karşı olan Rusya nın, yanına Çin ve İran ı da alarak Şam a verdiği destek, Esed ın elini güçlendirmiştir. Kaldı ki Esed rejiminin sona ermesini isteyen ülkeler ve Esed a karşı savaşan muhalif gruplar da, Esed ın yerine kimin geleceği konusunda kendi aralarında tam olarak uzlaşmamışlardır. Çok farklı fikirlere, beklentilere, çıkarlara sahiptirler. Esed rejiminin direnişine koşut olarak hem Suriye deki muhalifler arasında, hem de onları destekleyen ülkeler arasında çelişkiler derinleşmektedir. Rejim çökerse, yerine nasıl bir rejimin kurulacağı, kimin lider olacağı, yöneti- 185

Orta Doğu da Değişim ve Türkiye ci kadroların kimlerden oluşacağı, nasıl bir anayasanın kabul edileceği, ülkenin kaça bölüneceği, ne türden çatışmaların yaşanacağı öngörülememektedir. Suriye deki gelişmelerin Lübnan ı doğrudan etkilemesi de, durumu daha karmaşık kılmaktadır. Zira Lübnan iç siyaseti, yapısal sorunlarının yanında, ABD nin ve Körfez deki Arap ülkelerinin desteklediği Sünnilerle, İran ın desteklediği Şiiler arasındaki siyasi, idari ve toplumsal rekabete sahne olmaktadır. Lübnan da yeni bulunan petrol ve doğalgaz rezervleri de küresel güçlerin iştahını kabartmaktadır. İran ve Arap Baharı Arap Baharı nı, ilk günlerde 1979 İran İslam Devrimi nin Arap coğrafyasındaki devamı ve yansıması olarak yorumlayıp memnuniyetle karşılayan İran, ilerleyen süreçte gelişmeleri şüpheyle izlemeye başlamış, tavrını değiştirmiştir. Arap Baharı ndan etkilenen ülkelerdeki lider değişiminin, batının çıkarlarıyla örtüştüğünü fark etmiştir. Libya da Kaddafi nin devrilmesinin ardından özellikle Suriye de yaşanan olaylar sonrasında ise açıktan tavır almıştır. Suriye ile stratejik ittifak düzeyinde ilişkileri olan İran a göre; ABD liderliğindeki batılı güçlerin bugün Suriye de yapmak istediklerini anlamak için geçmişte Yugoslavya da yaşananlara bakmak gerekir. Arap Baharı, 2000 lerin başında Gürcistan, Ukrayna ve Kırgızistan da gerçekleşen renkli devrimleri (turuncu devrimler, gül devrimleri, lale devrimleri de denir) çağrıştırmaktadır. İran, Suriye ye yönelik bir askeri müdahaleye kesinlikle karşıdır. Bu tutumunun Rusya ve Çin tarafından da paylaşılması, İran ın etkisini artırmaktadır. Keza İran, Rusya ve Çin le birlikte, ABD nin yanı sıra İngiltere, Fransa, İsrail ve Türkiye nin, Suriye ye yönelik bir askeri müdahalede bulunmak, bu amaçla kamuoyunu ikna etmek için, kimyasal silahları bahane ettiklerine inanmaktadır. Tartus limanındaki deniz üssünde Rus savaş gemilerinin yanı sıra, İran savaş gemilerinin de olması, İran ın Suriye ye verdiği önemin işaretlerinden biridir. İran ın jeopolitik konumu, stratejik önemi ve enerji zenginliği, diğer konularda olduğu gibi Suriye meselesinde de elini güçlendirmektedir. İstatistikler değişse de, petrol kaynakları açısından dünyanın en zengin dördüncü, doğalgaz rezervleri açısından ise ikinci ülkesi olan İran, denizyolu ile taşınan petrolün 186

yüzde 40 ının geçtiği Hürmüz Boğazı nı da denetlemektedir. Nükleer sahibi olmayı milli hedef olarak benimsemiştir. Önemli bir bölgesel güçtür, bu konuda Türkiye yle rekabet halindedir. İki ülkenin Arap Baharı na, Suriye ye, Irak a yönelik yaklaşımları büyük ölçüde çelişmektedir. Türkiye nin, füze kalkanı ve patriotlara topraklarını açması, ABD nin uyarısı üzerine İran dan yaptığı enerji ithalatını azaltması, İran ın tepkisini çekmiştir. Bu gelişmelerden sonra İran Dışişleri Bakanı nın Güney Kıbrıs Rum Kesimi ni ziyaret etmesi dikkat çekmiştir. İran, 1979 İslam Devrimi nden beri ilişkilerinin donuk olduğu Mısır la Arap Baharı sonrasında ilişkilerini bir nebze olsun düzeltmiştir. Karşılıklı en üst düzeyde ziyaretler gerçekleşmiştir. İran, Mısır ı her zaman ABD ve İsrail le uzlaşmakla eleştirse bile, Arap dünyasındaki ağırlığıyla bilinen Mısır la ilişkilerinin normalleşmeye başlaması önemlidir. 1958-1961 arasında Suriye yle birlikte Birleşik Arap Cumhuriyeti deneyimi yaşamış olan Mısır ın, Suriye meselesinin İran ın desteği olmadan çözülemeyeceğini açıklaması da İran açısından önemli bir kazanımdır. İran, ABD ve İsrail in, ekonomik yaptırımlar ve psikolojik baskı yoluyla kendisini hata yapmaya zorladıklarının bilincindedir. ABD ve İsrail in sık sık, İran ın kısa süre içinde nükleer silah sahibi olacağını açıklamalarını, psikolojik harbin parçası olarak görmektedir. Rusya nın Batılı ülkelerin İran a yönelik yaptırımlarının nükleer silahların yayılmasının önlenmesi hedefinin önüne geçtiğini ve kabul edilemeyeceğini açıklaması İran ın elini biraz olsun rahatlatsa da, ülkede ekonomik durum kötüye gitmektedir. Yüksek enflasyon ve işsizlik ciddi sorunlardır. İhracat petrol ve doğalgaz satımına bağımlıdır. Yolsuzlukların önüne bir türlü geçilememesi halkın rejime yönelik tepkisini artırmaktadır. ABD ve Avrupa, İran a karşı ağır yaptırımlar uygularken, Avrupalı finans kuruluşları İran bankalarıyla ilişkilerini kesmişlerdir. AB tankerleri, İran petrol ve ürünlerini taşımama kararı almışlar, AB şirketleri İran için gemi yapmayacaklarını açıklamışlardır. Batının bu uygulamalarına karşı daha çok Asya ya yönelen İran ise kendisine yönelik kuşatma, yalnızlaştırma çabalarına, Ağustos 2012 de Tahran da Bağlantısızlar Hareketi nin 16. Zirvesi ne evsahipliği yaparak yanıt vermiştir. BM 187

Orta Doğu da Değişim ve Türkiye Genel Sekreteri Ban Ki Moon un da katıldığı zirveye 51 ülke lider düzeyinde katılmıştır. İran ayrıca Ekim 2012 de Bakü de toplanan Ekonomik İşbirliği Örgütü nün (ECO) zirvesinde de, örgütün siyasi kanadının kurulmasını önermiş, bölgesel işbirliği yönünde hamle yapmıştır. Bu adımlardan başka İran ın Latin Amerika da, başta Venezüella olmak üzere, ABD karşıtlığıyla öne çıkan ülkelerle yakın ilişkileri vardır. Irak taki Rekabetin Tarafları Irak, Arap Baharı ndan doğrudan etkilenmese de, Atlantik ile Avrasya arasındaki rekabeti hissetmektedir. ABD Irak tan askerlerini çekmesine karşın, ülkede 2 bini diplomat olmak üzere 16 bin personel bulundurmaktadır. Irak ekonomisi ve enerji kaynakları üzerinde önemli etkiye sahiptir. Irak siyasetinde çok etkili bir diğer güç ise İran dır. Irak merkezi hükümetini ve Şii başbakan Nuri El Maliki yi desteklemektedir. Irak siyasetinde öne çıkmaya çalışan Türkiye yle rekabet etmektedir. Türkiye nin, ABD ve İsrail e yakınlığıyla öne çıkan Kuzey Irak Kürt Yönetimi lideri Barzani yi desteklemesini eleştirmektedir. Irak merkezi hükümeti de, Türk işadamlarına yapılan ödemelerde zorluk çıkarmaya başlamıştır. Türkiye yi, Bağdat ı devre dışı bırakarak, doğrudan Barzani yle işbirliği yapmakla, petrol anlaşması imzalamakla, onu bağımsızlığını ilan etmesi yönünde teşvik etmekle suçlamaktadır. Türkiye nin, Irak ta gıyabında idama mahkûm edilen eski cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık El Haşimi ye sahip çıkması da, Ankara ile Bağdat arasında bir diğer anlaşmazlık konusudur. Irak, İran la ilişkilerinin gelişmesine koşut olarak bölge merkezli politikalara yönelmektedir. Bu yönelim ABD nin tepkisini çekmektedir. Irak hükümeti, Rusya dan 4.2 milyar dolarlık silah ve uçak almak için girişimlerde bulunurken, başbakan Maliki Moskova ziyaretinde enerji ve altyapı konularında Rusya yla işbirliği yapmak istediklerini açıklamıştır. Maliki ABD yi dengelemeye çalışırken, ABD de Irak ta tekrar asker konuşlandırmak, ilk aşamada 5 bin askeri Suriye sınırına yerleştirmek istemektedir. Ayrıca Bağdat yönetiminden, Irak hava sahasını kullanarak Suriye ye giden İran uçaklarını engellemesini talep etmiştir. Maliki, ülkede anayasal statü kazanan Peşmerge güçlerini yerel kolluk gücü olarak sınırlandırmak, ordu dışındaki silahlı yapıları tasfiye 188