Ülkemizde 2007 yılı verilerine göre 358 sıtma olgusu Sağlık Bakanlığı Sıtma Savaş Daire Başkanlığı kayıtlarında bulunmaktadır.



Benzer belgeler
MALARYA (SITMA) Prof. Dr. Saim Dayan Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı

Kötü Hava. Dr. Kaya Süer. Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

Afrika Seyahati Sonrası İmporte Bir Sıtma Olgusu. A Case Imported Malaria After a Travel to Africa

Sıtma Tedavisi ve Profilaksisi

İMPORTE sitma TÜRKİYE İÇİN TEHDİT MİDİR? Dr. GÜNAY TUNCER ERTEM SBÜ Ankara Sa lık Uygulama Ara tırma Merkezi

SITMA OLGU SUNUMU. Dr. Yunus Gürbüz Antalya KLİMİK2013

Sıtma ve Ülkemizdeki Son Durumu Doç.Dr. Özlem MİMAN

Hepatit B ile Yaşamak

SITMA. KEAH ACİL TIP - Dr. Yasin Bozkurt

A MALARIA CASE WITH NON-PERIODIC FEVER, SAMNOLANCE AND PLEURAL EFFUSION AND TREATED WITH INTRAVENOUS ARTESUNATE CAUSED BY PLASMODIUM FALCIPARUM

Su Çiçeği. Suçiçeği Nedir?

KLOROKİNE DİRENÇLİ BİR PLASMODIUM FALCIPARUM İNFEKSİYONU: OLGU SUNUMU A CASE OF CHLOROQUINE RESISTANT PLASMODIUM FALCIPARUM INFECTION

Alem:Animale Alt Alem:Protozoa Anaç:Apicomplexa(=Sporozoa) Sınıf:Sporozoea Sınıf Altı:Piroplasmia Dizi:Piroplasmida Aile:Babesiidae Soy:Babesia

Sivrisinek ve Phlebotomus mücadelesinde veya parazit hastalıkların anlatılmasında kullanılan ve de pek anlaşılmayan iki kavram vardır.

Tetanoz Acil Serviste Tanı Yaralanmalarda Profilaksi. Uzm.Dr.İlhan UZ

Toxoplasma tüm omurgalı canlıları ve çekirdeği olan tüm hücreleri enfekte edebilen bir protozoondur.

Acil Serviste Akılcı Antibiyotik Kullanımının Temel İlkeleri Dr. A. Çağrı Büke

Hazırlayan: Fadime Kaya Acıbadem Adana Hastanesi Enfeksiyon Kontrol Hemşiresi Hazırlanma Tarihi:

DSÖ Avrupa Bölgesi'nde sıtma hastalığının durumu

NEFRİT. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Genel Bilgiler. Nefrit

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği

Sıtma: 115 Olgunun İrdelenmesi #

İnfluenza virüsünün yol açtığı hastalıkların ve ölümlerin çoğu yıllık grip aşıları ile önlenebiliyor.

Global Leishmaniasis. Leishmaniasis. Türkiye de leishmaniasis. Leishmaniasis. Leishmaniasis

Bilinen, 5000 den fazla fonksiyonu var

HIV/AIDS epidemisinde neler değişti?

Lafora hastalığı, Unverricht Lundborg hastalığı, Nöronal Seroid Lipofuksinoz ve Sialidozlar en sık izlenen PME'lerdir. Progresif miyoklonik

OLGULARLA KLİNİK PARAZİTOLOJİ

Sıtmada Rutin ve İleri Tanı Yöntemleri. Prof. Dr. Nogay Girginkardeşler Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Parazitoloji AD

VİRUS HASTALIKLARINDA TANI YÖNTEMLERİ

GEBELİKTE SİFİLİZ. Dr. Mustafa Özgür AKÇA Bursa Yüksek İhtisas E.A.H. Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği

TLERDE SEROLOJİK/MOLEK HANGİ İNCELEME?) SAPTANMASI

En Zor Olgum Dr. Okan Derin Medipol Mega Hastanesi

G6PD B: En sık görülen normal varyanttır. Beyaz ırk, Asya ve siyah ırkın büyük bir kısmında görülür (sınıf-iv).

Viral Hepatitler. Hepatit A Virus. Viral Hepatitler- Tarihsel Bakış. Hepatit Tipleri. Hepatit A Klinik Özellikler

Bacillus anthracis. Hayvanlarda şarbon etkenidir. Bacillus anthracis. Gram boyama. Bacillus anthracis. Bacillus anthracis

Prof. Dr. Ahmet Özbilgin Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı,Manisa

Anti-HIV Pozitif Bulunan Hastada Kesin Tanı Algoritması. Doç. Dr. Kenan Midilli İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı

BRUSELLA ENFEKSİYONU. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği

PARAZİTLERİN EVRİMİ VE KONAK İLİŞKİSİ

Yüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi. Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı

ÜROGENİTAL SİSTEM KAMÇILILARI

Dr. Aydoğan Lermi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı

Hepatit Hastalığı Gebelikten Etkilenir mi?

Oktay ALVER Yasemin HEPER Mine KABAŞ Safiye HELVACI Okan TÖRE

Akut ve Kronik Hepatit B Aktivasyonunun Ayrımı. Dr. Murat Kutlu Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi

Tatarcık Ateşi Doç. Dr. Üner Kayabaş İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Malatya

Gebelik ve Trombositopeni

Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi

UZMANLIK TEZİ. TEZ DANIŞMANI Doç. Dr. İ. Soner KOLTAŞ

Hastanelerde Su Kullanımı. M.Ali SÜNGÜ Amerikan Hastanesi Bakım ve Onarım Müdürü

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

Tularemi Tedavi Rehberi Doç. Dr. Oğuz KARABAY Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği

Deri Layşmanyazisi. Prof. Dr. Mehmet HARMAN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı

LENFATİK VE İMMÜN SİSTEM HANGİ ORGANLARDAN OLUŞUR?

Sıtma: 40 Olgunun Değerlendirilmesi

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ENFEKSİYON RİSKLERİ

Kliniğimizde Yatarak Takip Edilen Sıtma Olgularının Retrospektif Değerlendirilmesi

İNSANDA ÜREME, BÜYÜME VE GELİŞME

KAWASAKİ HASTALIĞI Kawasaki Sendromu; Mukokütanöz Lenf Nodu Sendromu;

TAM KAN SAYIMININ DEĞERLENDİRMESİ

IV. BÖLÜM GLUKOZ 6 FOSFAT DEHİDROGENAZ ENZİM EKSİKLİĞİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011

NEFROTİK SENDROM. INTERN DR. H.RUMEYSA DAĞ Eylül 2013

Plasmodium falciparum ve Plasmodium ovale nin Etken Olduğu İmporte Bir Miks Sıtma Olgusu

Şaşırtan Klasikler. Dr. Tuba Turunç

5 Pratik Dermatoloji Notları

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI

DANG HUMMASI. Yrd. Doç.Dr. Banu Kaşkatepe

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler

GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI

DERS X Küresel Sağlık Sorunları

BOTULİNUM ANTİTOKSİN. Uzm. Dr. Ş Ömür Hıncal SBÜ Bağcılar EAH Acil Tıp Kliniği

Liberya Kökenli Plasmodium falciparum un Etken Olduğu İmporte Bir Sıtma Olgusu

Akdeniz Anemisi; Cooley s Anemisi; Talasemi Majör; Talasemi Minör;

HEPATİT B AŞISI HEPATİT B AŞISI HEPATİT B AŞISI KİMLERE YAPILIR? HEPATİT B RİSKİ OLAN KİŞİLER

Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller. Dr. Dilara İnan Isparta

Soğuk algınlığı ve Grip. Dr. Hayati DEMİRASLAN ENFEKSİYON HASTALİKLARI ve KLİNİK MİKROBİYOLOJİ

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Enfeksiyon Hastalıkları BD Olgu Sunumu 13 Ekim 2018 Perşembe

mm3, periferik yaymasında lenfosit hakimiyeti vardı. GİRİŞ hastalığın farklı şekillerde isimlendirilmesine neden Olgu 2 Olgu 3

VÜCUDUMUZDAKİ SİSTEMLER. Boşaltım Sistemi

Staphylococcus Gram pozitif koklardır.

TÜRKİYE DE SITMA VE 14 YILLIK KLİNİK DENEYİMİMİZ MALARIA IN TURKEY AND 14 YEARS OF CLINICAL EXPERIENCE

ENFEKTİF ENDOKARDİT: KLİNİK VE EKOKARDİYOGRAFİ BULGULARI

Prof. Dr. Demir Budak Dekan Eğitim Koordinatörü: Prof. Dr. Asiye Nurten DÖNEM III DERS KURULU 4 TIP TIP 312- HEMATOLOJİ VE BOŞALTIM SİSTEMİ

PROTİSTA Genel Özellikleri Kamçılılar

Kanserin sebebi, belirtileri, tedavi ve korunma yöntemleri...

TÜBERKÜLOZ. Verem; TB; TBC; Tüberküloz nasıl yayılır? Tüberküloz şikayetleri nelerdir?

İmmünokompetan Hastalarda CMV İnfeksiyonu

Gastrointestinal Sistem Hastalıkları. Dr. Nazan ÇALBAYRAM

ADIM ADIM YGS-LYS 46. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-6 PROTİSTA ALEMİ

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü

Doç. Dr. Kaya SÜER. Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD Lefkoşa -KKTC

ERİŞKİN HASTADA İNFLUENZAYI NASIL TANIRIM?

TOKSOPLAZMA İNFEKSİYONUNUN LABORATUVAR TANISI UZM.DR.CENGİZ UZUN ALMAN HASTANESİ

ANTRAKS (ŞARBON) septisemik, bulaşıcı, zoonoz

Ders Yılı Dönem-V Enfeksiyon Hastalıkları Staj Programı

S tma. Nurittin ARDIÇ (*), Vedat TURHAN (**)

DNA ve Özellikleri. Şeker;

SPONDİLODİSKİTLER. Dr. Nazlım AKTUĞ DEMİR

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı

Transkript:

Prof. Dr. Saim DAYAN D.Ü. Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D. SITMA (MALARYA) Sıtma eski çağlardan beri tanınan ve günümüzde tropikal bölgelerdeki gelişmekte olan ülkelerde yılda 300-500 milyon kişide görülen bir hastalıktır. Bu hastaların 2-3 milyonunun öldüğü ve bulaşıcı enfeksiyon hastalıkları arasında sıtma nedeni ile ölümün 6 ile 8. sırada yer aldığı belirtilmiştir. Etken, Protozoa alemi, Apicomplexa şubesi ve Coccidiida alt sınıfında bulunur. 120 türden sadece 4 ü insanda hastalığa neden olur. P. falciparum sıtma kaynaklı ölümlerin en önemli sebebidir. P.vivax, P.ovale ve P.malaria enfeksiyonları genellikle ölümcül seyretmez. Parazitin evriminde omurgalı konak ve omurgasız konak olmak üzere 2 konak bulunur. Eşeyli üreme dişi anofel vücudunda. Eşeysiz üreme ise insanda oluşur. Ülkemizde 2007 yılı verilerine göre 358 sıtma olgusu Sağlık Bakanlığı Sıtma Savaş Daire Başkanlığı kayıtlarında bulunmaktadır. TARİHÇE Sıtma, dünya tarihine diğer enfeksiyonlara oranla daha fazla damgasını vurmuş bir hastalıktır. İnsan-Plasmodium-Anofel üçlüsünün etkisiyle ortaya çıkan sıtmanın tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. İsa dan önce Çin ve Hindistan da hastalık vardı ve Çin mitolojisinde çekiçli, soğuk su kovalı ve sobalı olmak üzere 3 ifrit vardır. Bu üç ifrit tanımlaması ile sıtmanın klinik bulgu süreci uyumluluk gösterir. Tarihsel süreç içinde sıtma salgınları; Mezopotamya, Eti ve Grek gibi uygarlıkların çökmesine neden olmuştur. Eski Yunan ve Roma da bataklıklardan yükselen kötü havanın (mal-air) solunmasıyla hastalığın çıktığı düşünülürdü. Hastalığın etimolojik kökeni de buradan gelmektedir. Kinin kullanımının hastalığı iyileştirdiğinin saptanmasıyla etkenden önce tedavisi bulunan bir hastalıktır. 1880 yılında Laveran adında bir Fransız doktor, ilk defa ışık mikroskobu kullanarak sıtmalı hastaların kan örneklerinde etkeni saptamıştır. Daha sonra bu örnekleri metilen mavisi ile boyamış ama memnun edici bir sonuç alamamıştır (12). Laveran, bu bulgusunu 23 Kasım 1880 de Paris teki Academie de Medicini toplantısında bildirmiş ve bu parazite o zamanlar Oscillaria malariae adını vermiştir. Grassi-Filetti tarafından 1890 da P.vivax ve P.malariae, 1897 de William Welch tarafından P. Falciparum ve son olarak da 1922 de John Watson tarafından P. Ovale tanımlanmış ve isimlendirilmiştir. 1897 tarihinde Ronald Ross sıtmada sivrisineğin rolünü tanımlamıştır. Hastalığın tarihsel sürecinde 1934 yılında Klorokin in keşfi, 1939 yılında da DDT nin insektisit özelliğinin saptanmış olmasından bahsedilebilir. 1990 larda dünya çapında sıtma ile ilgili kampanyalar başlatıldı (1997). Bu kampanyalar sonucunda Avrupa, Kuzey Amerika, Asya nın bazı bölümleri, Sovyetler Birliği ve

Avustralya da büyük başarı elde edilmiştir. Ancak tropikal bölgelerde sonuç pek iyi olmamış ve üstelik bu bölgelerde DDT ve Klorokin direnci yaygınlaşmıştır. Çoğunluğu Afrika lı çocuklar olmak üzere her yıl 300-500 milyon yeni olgu bildirilmektedir. EPİDEMİYOLOJİ İnsanlarda hastalık yapan dört Plasmodium türünden P. vivax ve P. falciparum, sıtma enfeksiyonlarının % 95 inden, özellikle P. vivax tüm sıtma infeksiyonlarının % 80 inden sorumludur. P. vivax, dünyada geniş bir yayılım gösterir; tropikal, subtropikal ve ılıman bölgelerde, P. falciparum ise genel olarak tropikal bölgelerde görülür. P. malariae nın dağılımı sporadiktir. P. ovale ise daha çok Batı Afrika ve bazı Güney Pasifik adalarında görülür. Sıtma sivrisinek ısırması dışında anneden bebeğe (konjenital), kan ve kan ürünü transfüzyonları, organ nakli ve paylaşılan enjektörler ile de bulaşabilmektedir. Ülkemizde endemik olarak bulunan parazit türü P. vivax olmasına rağmen seyahat öyküsü bulunanlarda P. falciparum ve P. malaria sıtması ve miks olgular da saptanmaktadır. Sıtma dünyada yaygın bir enfeksiyondur. DSÖ ne göre her yıl 1.5-2.7 milyon sıtmaya bağlı ölüm gerçekleşmektedir. Ölümlerin % 90 ından fazlası Sahra güneyi Afrika da ve yarısı 5 yaş altı çocuklarda görülmektedir. Sahra altı Afrika da dalak indeksi oranı da oldukça yüksektir. (dalak indeksi: 2-10 yaş arasındaki çocuklarda splenomegali oranı). Çocuklar dışında ilk kez gebe kalan kadınlar ve endemik bölgelere giden bağışıklığı olmayan kişiler de risk grubunda kabul edilmektedir. Sıtma oluşumunda anofel türü sivrisinekler, insanlar ve sıtma parazitleri önem taşır. Sıtmanın bulaşmasında rolü olan anofeller bir yere konunca 45 C'lik bir açı oluşturmasıyla diğer sivrisineklerden ayrılır. Erişkin dişi anofel sivrisinekleri tek vektördür. Yaklaşık bir ay yaşarlar. Dişiler karanlık ve kapalı alanlarda beslenirler. İnsanda hastalık oluşturan dört Plasmodium türü için insan hem ara konak hem de rezervuar konaktır. Hem son konak hem de vektörü ise dişi Anopheles sivrisinekleridir.yurdumuzda sıtma vektörlüğü yönünden en önemli Anopheles türleri Anopheles sacharovi ve A. superpictus dur. İklim, sıtmanın coğrafi dağılımı ve mevsimselliğini tanımlamada anahtardır. Yağışlar su birikintileri oluşturur. Sivrisinekler yumurtalarını gece durgun su birikintilerine bırakırlar. Anofel yumurtaları buralarda larva, pupa ve erişkin hale gelirler.tropik bölgelerde bu 9-12 gün sürer (ortalama 25 C). Daha yüksek sıcaklıklar süreyi kısaltır. Küresel ısınmanın coğrafi dağılımı artırabileceği ve sıtma epidemilerinden sorumlu olabileceği düşünülmektedir. İklim insan ilişkisinde insanların sıcak havalarda kapı pencere açıp yatmaları ve tarlalara çalışmaya giden insanların tarlada uyumaları da hastalığa davetiye çıkarır. Sivrisinekler yumurtalarını gece durgun su birikintilerine bırakırlar. Sivrisinekler kan emmek için geceleri ve özellikle çocukları tercih ederler. Sporogoni için 20 C'nin üstünde ısı, % 60-80 nem oranı gerekir. Sivrisineklerin bazı türleri biyolojik olarak insan sıtma parazitini taşımaya uygun değildirler. Bazı türlerin dişileri insandan kan emerken bazıları hayvandan beslenir. Kimileri kapalı alanlarda ısırırken kimileri açık alanda ısırır. Kapalı alanlardakilerden korunmada böceksavarlar faydalıyken açık alanlardakilerde işe yaramazlar. Önemli bir biyolojik faktörde insektisid direncidir.

P. vivax ın eritrosite invazyonu için Duffy kan grubu antijeni gereklidir. Siyah ırkta Duffy antijeni bulunmadığından P. vivax enfeksiyonu oluşmaz. Bu yüzden Afrika da P.vivax enfeksiyonu az bulunurken Hindistan da fazladır. Heterozigot orak hücreli anemi ve glikoz 6 fosfat dehidrogenaz enzim eksikliği durumlarında sıtma hastalığı hafif seyretmektedir. EVRİMİ 1- İNSANDAKİ EVRİM Sıtmanın vektörü dişi anofel, insandan kan emerken tükrük bezlerinde bulunan sporoziotler insanın kanına geçer. Kana geçen sporozoitler yaklaşık yarım saat içinde karaciğer parankim hücrelerine (hepatosit) gider ve burada pre-eritrositik dönem (primer ekzo-eritrositik dönem) başlar. Sporozoitlerin karaciğer parankim hücrelerine girmesinde, sporozoit yüzeyinde bulunan circumsporozoite proteinin (CSP) önemli bir rolü vardır. Sporozoitlerin yüzeylerinde bulunan CSP, immundominant bir antijen olup, bütün Plasmodium türleri tarafından prehepatik sporozoit döneminde oluşturulur ve yapısı hepsinde birbirine benzer. Karaciğer parankim hücreleri, CSP yi tanıyarak sporozoitleri içlerine alırlar. Hepatosit içine giren sporozoit, yuvarlak veya oval bir şekil alır ve tekrar tekrar bölünmeye başlar. Bu şizogoni sonucunda ekzoeritrositer şizontlar oluşur. Daha sonra bunlardan da ekzo-eritrositer merozoitler oluşur. Bu merozoitler, kana dökülerek eritrositleri infekte ederler ve böylece primer ekzo-eritrositer şizogoni dönemi biter. Sporozoitlerin bir kısmı ise karaciğer parankim hücrelerinde latent bir şekilde yaşamaya devam ederler (sekonder ekzo-eritrositer şizogoni). Bu latent haldeki sporozoitlere hipnozoit adı verilir ki hipnozoitler sıtmada relapsların oluşmasından sorumludurlar. Sekonder ekzo-eritrositer şizogoni, sadece P.vivax ve P.ovale de görülür; P.falciparum ve P.malariae da görülmez. Kana dökülen merozoitler eritrositleri enfekte ederler. Eritrosit içine giren merozoitin şekli değişir ve halka-yüzük şeklini alır. Buna genç trofozoit denir. Bu evrim döneminde parazitin halka şeklinde görülmesi, parazitin boyanma özelliğine dayanır. Bu dönemde, parazitin yapısın da boyalarla boyanmayan büyük bir vakuol, bu vakuolü çevreleyen az miktarda sitoplazma ve halka şeklindeki ince sitoplazmanın inceldiği tarafta da çekirdek bulunur. Bu görünüm taşlı bir yüzüğe benzer. Boyalı preparatlarda sitoplazma mavi, çekirdek ise parlak kırmızı renkte boyanır. Genç trofozoitlerden daha sonra sırasıyla ameboid yapıdaki olgun trofozoit, bunun nükleusunun parçalanmaya başlamasıyla genç şizont ve bundan da olgun şizont gelişir. Olgun şizont içinde 12-24 tane merozoit vardır. Daha sonra eritrositler parçalanır ve merozoitler eritrositlerden kana dökülürler. Eritrositlerde geçen bu döneme eritrositer şizogoni adı verilir. Eritrosit içinde bulunan parazitler, hemoglobin ile beslenirler. Bu beslenme sırasında ortaya çıkan demir porfirin ve hematin sindirilemez, sitoplazmada birikir, buna sıtma pigmenti adı verilir. Birkaç nesil eritrositer şizogoniden sonra merozoitlerden şizont gelişmez, bunun yerine dişi ve erkek gametositler gelişir. 2- ANOFELDEKİ EVRİM Anopheles cinsi dişi sivrisinekler, sıtmalı hastalardan kan emerken bunların kanlarından makrogametosit (dişi) ve mikrogametositleri (erkek) alırlar. Bunlar sivrisineğin midesinde makrogamet ve mikrogamete dönüşür. Mikrogametositlerden mikrogamet oluşumu eksflajellasyon ile olur. Daha sonra makrogamet içindeki nukleus, yüzeye yaklaşır ve burada bir çıkıntı oluşturur. Bu çıkıntıya mikrogamet penetre olur ve böylece döllenme başlar. Döllenen bu makrogamete zigot adı verilir. Zigottan 20-30 dakika sonra protoplazmanın bir yöne akmasıyla yalancı bir ayak çıkar, zigot fuziform şekle dönüşür. Bu hareketli yapıya

ookinet denir. Daha sonra ookinette ince bir duvar oluşur ve yuvarlak bir şekil alır. Buna ookist denir. Ookistler sivrisineğin hemosöline doğru hareket ederler. Ookistler olgunlaştıkça, içlerinde çekirdeğin bölünmesi ve etrafının sitoplazma ile çevrilmesi ile sporozoitler oluşmaya başlar. İçlerinde sporozoit içeren ookistlere olgun ookist denir. Daha sonra olgun ookistin patlaması ile sporozoitler hemosöle ve buradan da sivrisineğin tükürük bezlerine yerleşir. Dişi anofel, beslenmek için insanlardan kan emerken bu sporozoitleri de insanlara enjekte ederler. MORFOLOJİ Plasmodium türleri Giemsa ile boyandıklarında, genel olarak eritrositlerin içinde sitoplazmaları mavi, çekirdekleri ise parlak koyu kırmızı renkte görülürler. Plasmodium vivax, genç eritrositleri enfekte eder. Enfekte eritrositler, normalin 1,5-2 katı büyüklüğe ulaşır. Genç trofozoit formu hariç bütün formlarda eozinofilik Schüffner granülleri görülür. Bazen bir eritrositte birden fazla P.vivax bulunabilir. Genç trofozoit formu (halka, yüzük formu), eritrositin 1/3 ünü kaplar. Vakuol sitoplazma ile sarılıdır, kenarda koyu tanecik şeklinde kromatin bulunur. Olgun trofozoit formu ameboid yapıdadır. Genç şizont formunda kromatin tanecikleri bölünmüştür. Sitoplazma kahverengi pigment kümeleri içerir. Olgun şizont içinde 12 24 tane merozoit bulunur. Gametositleri, yuvarlak veya oval şekilde olup geniş bir kromatin içerir. Plasmodium falciparum, her yaşta eritrositleri enfekte eder. Enfekte eritrositler normal büyüklüktedir. Eritrosit içinde Maurer lekeleri görülür. Periferik kanda sadece halka ve gametosit formu görülür. Genç trofozoit formu küçüktür. Eritrositin ancak 1/5 ini kaplar. Birden fazla nukleus ve bir eritrosit içinde birden fazla halka formuna sık olarak rastlanılır. Gametositleri karakteristik olarak muz şeklindedir. Mikrogametositler, makrogametositlere oranla daha açık mavi renktedir. Periferik kanda olgun trofozoit, genç şizont ve olgun şizont formlarına rastlanılmaz. Çünkü bunların gelişimi iç organların kapillerlerinde olur. Yalnızca olgun trofozoitlere şiddetli enfeksiyonların seyri sırasında rastlanılır. Plasmodium ovale de genç eritrositleri enfekte eder; enfekte eritrositler normalden daha büyüktür. Eritrositlerin kenarları çentiklidir. Schüffner granülleri görülür ve bunlar P.vivax da görülenlere oranla daha büyük ve koyudur. Halka formu P.vivax a benzer ama ondan daha büyüktür. Olgun trofozoitlerde vakuol görülmez. Olgun şizont içinde 8 12 tane merozoit bulunur. Gametositleri, P.vivax a benzer ama daha küçüktür. Plasmodium malariae, olgun eritrositleri enfekte eder. Diğerlerinden farklı olarak enfekte eritrositler normal büyüklükte veya normalden daha küçüktür. Olgun şizontlarda 12 den fazla merozoit, rozet şeklinde dizilmiştir. Gametositleri, P.vivax a benzemekle beraber pigmentleri daha kaba ve koyudur. PATOGENEZ P. falciparum sıtmasında patogenez: Klinik seyir ciddidir, temelde iki ana faktöre dayanır: Mikrovasküler tıkaçlara neden olan sitoaderans ve parazitin toksinlerinin salınmasına bağlı olarak inflamatuvar sitokin reaksiyonlarının tetiklenmesi.

Sitoaderans: Enfekte eritrositler birleşerek yumak formu oluşturmakta, sağlam eritrositlere bağlanarak rozet formasyonu göstermekte veya damar endotelinde birikip tıkanıklığa yol açabilmektedirler. Bu olayın en kötü sonucu serebral sıtmadır. Hastalığın şiddeti sitoaderans ve özellikle rozet formasyonu ile uyumlu gelişir. Toksinler-sitokinler: Şizont rüptürüyle sitokinler salınır. P.falciparum trofozoit ve şizontlarından salınan proteinler toksin gibi davranarak sistemik inflamatuvar yanıtı uyarır ve aşırı sitokin üretimine sebep olur. Enfekte olan eritrositin rüptürüyle hemoliz oluşabilir ve hemoglobinüri ile akut böbrek yetmezliği gelişebilir. Ayrıca parazitin aşırı glikoz tüketimine bağlı ciddi hipoglisemi atakları olabilir. Diğer sıtma parazitlerinde patogenez: P.vivax, P.ovale ve P.malariae enfeksiyonlarında belirtiler sadece parazitemiye bağlıdır. Bu türler sadece belli yaştaki eritrositleri enfekte ettiğinden yaygın hemoliz genelde oluşmaz. P.falciparum a kıyasla çok daha hafif bir klinikle seyrederler. İnfeksiyondan sonra hücresel ve humoral immünite gelişir ancak bu durum kalıcı bağışıklık oluşturmaz. KLİNİK Sıtmanın klinik semptomları arasında anemi, splenomegali, üşüme-titreme, ateş ve terlemeden oluşan klasik nöbetler bulunmaktadır. Her ne kadar ateşli nöbetler, enfeksiyonu güçlü bir şekilde düşündürse de, bazen hastalığın erken evrelerinde tipik ateş bulgusu ortaya çıkmayabilir. Tipik nöbetler 1 2 saat süren üşüme-titreme ile başlar. Bunu takiben hastada yüksek bir ateş ortaya çıkar, deri sıcak ve kurudur. Ateş 39 41 ºC ye kadar yükselir, beraberinde baş ağrısı vardır. Birkaç saat sonra hastada şiddetli bir terleme olur ve terlemeyle beraber vücut sıcaklığı normale veya normalin biraz altına düşer. Terleme dönemi 2-3 saat kadar sürer. Bu süre sonunda hasta yorgun düşüp uykuya dalar. Fizik muayenede; taşikardi, ortostatik hipotansiyon, splenomegali (dalak derin palpe edilmemelidir), hafif hepatomegali sıklıkla mevcuttur. Lenfadenomegali yoktur. Sarılık, ürtiker, peteşi, konjonktival kanama, retinal vazospazm, hemoraji ve herpes labialis olabilir. Yüksek ateşe bağlı minör davranış değişikleri hariç nörolojik muayene sonuçları normaldir. Gebelikte malarya; düşük, ağrılı erken doğum riskini artırabilir ve ölü doğuma neden olabilir. Tedavide kullanılan ilaçların da fetüs üzerine olumsuz etkisi vardır. Plasmodium vivax sıtmasında klinik nöbetler enfeksiyondan 7 10 gün sonra ortaya çıkar. başlangıçta sıtma nöbetleri düzensiz gelirken, daha sonra 48 saatte bir gelen düzenli nöbetlere dönüşür. Plasmodium falciparum sıtması tropikal bölgelerde görülür ve klorokin direncine sık rastlanılır. İlk nöbetler, enfeksiyondan 8 12 gün sonra ortaya çıkar. Nöbetlerden 3-4 gün önce hastalarda vücut ağrıları, baş ağrısı, yorgunluk, bitkinlik, iştahsızlık ve mide bulantısı gibi özgül olmayan belirtiler ortaya çıkabilir. Nöbetler 36 48 saatte bir gelir, erken evrelerde periyodik değilken, zamanla periyodikleşir ve senkronize olur, 48 saatte bir gelmeye başlar. P.falciparum sıtması sırasında ortaya çıkan başlıca komplikasyonlar arasında, akut akciğer ödemi, yaygın damar içi pıhtılaşması (DIC), serebral sıtma, şiddetli anemi ve karasu humması bulunmaktadır. Serebral sıtma, P.falciparum enfeksiyonunda serebral mikrosirkülasyonun engellenmesine bağlı olarak gelişir; en ciddi komplikasyonudur. Çok yüksek ateşle seyreder

(42 ºC veya daha fazla), baş ağrısı, konvülsiyon ve deliryum gelişir. Hasta kısa sürede şuurunu kaybeder, komaya girer ve birkaç saat içinde ölür. Karasu ateşi ise, P.falciparum enfeksiyonunda paraziteminin çok fazla olduğu olgularda ortaya çıkar. Akut böbrek yetmezliği ortaya çıkar, ateş, derin anemi, sarılık ve kas-eklem ağrıları vardır, periferik yaymada enfekte eritrositler görülmezler. Plasmodium ovale, tertiana sıtması etkenidir. P.ovale sıtması, P.vivax sıtmasına klinik olarak çok benzemektedir, fakat daha hafif seyreder, relapslar sık görülmez ve 6 10 nöbetten sonra kendiliğinden düzelir. Nöbetler 48 saatte bir gelir, daha ani başlarsa da daha kısa sürer. Plasmodium malaria da nöbetler 72 saatte bir gelir, inkübasyon süresi bir ay veya daha fazla olacak kadar uzundur. Titremeler diğer sıtma şekillerine oranla daha şiddetlidir. Ateşin 40 ºC yi geçmesi nadirdir, nöbetler 4-8 hafta kadar sürer. Bu tip sıtmada, böbrek bozuklukları (nefrotik sendrom ve kronik glomerülonefropati) diğer sıtma enfeksiyonlarından daha sık görülür. Afrika nın doğu ve batı bölümlerinde P.malaria ya bağlı nefrotik sendrom oldukça önemlidir. Olguların yarısı 15 yaşın altındadır ve prognozu kötüdür. LABORATUVAR BULGULARI VE TANI Normokrom-normositer anemi, nötropeni ve trombositopeni başlıca kan bulgularıdır. Böbrek komplikasyonu geliştiğinde BUN ve kreatininde yükselme, hiponatremi ve proteinüri izlenir. Orta derecede yükselmiş transaminazlar ve indirekt bilirubinemi izlenir. Önemli derecede transaminaz ve alkalen fosfataz yükselmesi karaciğer tutulumu ve buna bağlı sentrlobüler nekrozun varlığını düşündürür. Malaryanın tanısında kalın damla ve ince kan yayma preparatlarının mikroskopik muayenesi ile konur. Kan muayenesi için ateş ataklarını beklemek gereksizdir. Yaymalar ideal olarak parmak ucu ve kulak memesinden alınan kandan yapılmalıdır. İyi temizlenmiş lamda bir damla kanın tahta çubuk ile 1,5 cm çapında yayılmasıyla kalın damla; hematolojik incelemelerde olduğu gibi de ince yayma hazırlanır. Birkaç saat kurutulduktan sonra kalın damla preparatı, eritrositleri parçalamak amacıyla tespit edilmeksizin distile su ile muamele edilir, daha sonra tercihen Giemsa ile boyanır; ince yayma ise alkolle fikse edildikten sonra boyanır. Kalın damla, ince yaymaya oranla birim alanda 10 kat daha fazla inceleme olanağı verdiğinden, duyarlılığı daha fazladır. Kalın damlada, eritrositler lize olduğundan ortada sadece lökositler ve parazitler kalır ama eritrositlerin büyüklüğünü, Schüffner cisimciklerinin varlığını ve parazitin eritrosit içindeki konumunu değerlendirebilmek için ince yayma gereklidir. Mikroskopik inceleme için immersiyon büyütme (100'lük) esastır. Büyüklükleri benzediğinden parazitin trombositler ve boya artıkları ile karışması mümkündür. Bu durumda morfoloji, pigment içerme durumu, kromatin beneği veya yüzük formunun varlığı önemlidir. Diğer metotlar tanı koydurucu olabilir. Fakat her biri zamana, fiyata veya zayıf tanı ile ilişkili olarak geri çekilmiştir. Bunlar PCR, Quantitative ve Buffy Coat, ParaSight F ve ELISA ve OptiMAL test kullanılır. AYIRICI TANI Tropikal ve subtropikal bölgelerde görülen ve ateş, splenomegali, hepatomegali ve anemi ile seyreden hastalıklardan ayırt edilmesi gereklidir: Tifo, bruselloz, viral hepatit, kala azar, influenza, karaciğer amip apsesi, leptospiroz TEDAVİ

Sıtma ihbarı zorunlu bir hastalıktır. îhbar doğrudan Sıtma Savaş Örgütü'ne (SSÖ) yapılır. Sağaltımda kullanılan ilaçlar Sağlık Bakanlığı tarafından ithal edilir ve SSÖ tarafından ücretsiz olarak verilir. Kullanımda olan ilaçlar: Kinolin deriveleri, klorokin, kinin, meflokin, halofantrin, antifolatlar, primetamin, sulfonamidler, artemsinin deriveleri, kinghasu, ribozomal inhibitörler, klindamisin, tetrasiklin Malaryanın etkili tedavisi antimalaryaller ve destekleyici tedaviden oluşur. Hipoglisemi tedavisi, sıvı tedavisi, diyalizden kan transfüzyonuna kadar tüm destekleyici tedaviler antimalaryal tedavinin parçasıdır. P. vivax, P. ovale ve P. malaria'nın oluşturduğu sıtma genellikle klorokin ile standart bir tedavi gerektirir. Başlangıçta oral yolla 600 mg baz (1000 mg klorokin fosfat), 6 saat sonra ve 2.3. günlerde 300 mg baz verilir. Hasta oral yolla alamıyorsa başlangıç tedavisi parenteral verilir ve sonra orale geçilir [Klorokin hidroklorid, iv 200 mg baz (250 ml), 6 saatte bir, en fazla 3 gün], klorokine dirençli P. falciparum'lu olgular kinin (650 mg, 8 saatte bir, 5-7 gün), meflokin (15 mg/kg (baz), en yüksek doz 1000 mg, tek doz, kinin ile birlikte verilmez), halofantrin (500 mg, 6 saat ara ile 3 kez, bir hafta sonra tekrarlanır) veya primetamin (2x25 mg/gün, 3 gün) + sulfadiyazin (4x500 mg, 5 gün) ile oral yolla tedavi edilebilir. Relapsları önlemek için primakin fosfat 14 gün süreyle verilir. Primakin fosfat (15mg baz veya 26.5 mg fosfat tuzu), P. vivax ve P. ovale'nin karaciğer şekillerine ve hipnozoitlerine etkilidir. Kan transfüzyonu ile geçen malaryada hipnozoitler olmadığından primakin gerekmez. Primakin, G-6-P-D eksikliği olanlarda hemolitik anemi oluşturabileceğinden tedavi öncesi araştırılmalıdır. Gebe kadınlarda klorokin emniyet açısından yegane uygun antimalaryaldir. KORUNMA Sıtmadan korunmak için sivrisinek ile savaş yapılmalı ve uygun şekilde sivrisinekten temizlenmiş odada uyumalı ve cibinlik veya tel kafes kullanılmalıdır. Permatril içeren insek sprey veya sivrisinek kangal veya dietiloluamid gibi kovucu kullanılır. Kemoprofilaksi; endemik bölgeye girmeden bir hafta önce başlanmalı ve ayrıldıktan sonra dört hafta devam etmelidir. Bu amaçla direnç gözlenmeyen bölgeler için klorokin seçilmiş ilaçtır [300 mg baz (500 mg) haftada bir defa, po]. Klorokine dirençli P. falciparum sıtmasının bulunduğu bölgelere gidenler için; meflokin ( 250 mg, haftada bir defa, po) veya doksisiklin (günde 100 mg, po, seyahatten 1 gün önce başlanır ve dönüldükten sonra 4 hafta devam edilir). Aşı konusundaki çalışmalar devam etmektedir. Henüz pratikte uygulanabilir bir aşı yoktur. KAYNAKLAR: 1.Krogstad DJ. 2000. Plasmodium Species (Malaria) (Eds.Mandel GL, Bennett EJ, Dolin R.). Mandell Douglas and Bennett's Principles and Practice Infection Disease 5th Edi. Vol: II, Churchill Liwingstone USA:2817-2831 2.Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyolojisi 1-2 Cilt. Prof. Dr. Ayşe Willke Topçu Prof. Dr. Güner Söyletir Prof. Dr. Mehmet Doğanay. Nobel Kitabevi. İstanbul. 3.Şanlıurfa Yöresinde Görülen Sıtma Olgularının Tanısında Konvansiyonel Yöntemlerle Moleküler Yöntemlerin (Pcr) Karşılaştırılması Ve Tür Tayini. Mehmet Fehmi YÜKSEL Uzmanlık Tezi. 2008

4.Sıtma (Malarya). Doç. Dr. Emine ALP Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı.