İran Raporu 13.01.2012 Nükleer Krizler Ülkesi İran İdris KARDAŞ Küresel Sorunlar Platformu Genel Koordinatörü idris@platformforglobalchallenges.org http://www.platformforglobalchallenges.org İstanbul Bilgi Üniversitesi Santral Kampüsü Kazım Karabekir Cad. No:2/13 34060 Eyüp İstanbul Tel: 0212 311 72 43 Faks: 0212 311 79 00 İran nükleer krizi ne zaman başladı? Son krize giden yolun kilometre taşları Hürmüz Boğazı neden önemli? Dünya yeni bir krizle karşı karşıya Petrol üzerine kurulan sıcak ilişki: Çin Rusya İran yaptırımlarına karşı Türkiye nin nükleer krize karşı tutumu Davutoğlu nun İran Ziyareti İran nükleer krizi uluslar arası kamuoyunun en önemli gündem maddesi haline geldi. Ardı ardına gelen açıklamalar, fizikçilere yönelik suikastlar, ABD ve AB ülkelerinin yaptırım kararları, Hürmüz boğazında yaşanan gerilimli anlar dünyayı önemli bir krizin beklediğini gösteriyor. İran ekseninde yaşanan gelişmelerin; ABD, AB ülkeleri, Çin, Rusya, Körfez ülkeleri ve Türkiye ye etkilerini görmek ve krizin olası sonuçlarını irdelemek gerektiğinden yola çıkarak hazırlanan Nükleer Krizler Ülkesi: İran Raporu 1
İran nükleer krizi ne zaman başladı? 2003 yılında UAEA (Uluslar arası Atom Enerjisi Ajansı) denetçileri İran dan elde ettikleri numunelerde zenginleştirilmiş uranyum kalıntılarına rastladıklarında dünyanın gözü İran a çevrilmişti. 90 lı yıllar boyunca uranyum dönüştürme deneyleri gerçekleştiren ve bunu Ajans a bildirmeyen İran hatasını telafi edeceğini ve işbirliğini geliştireceğini önermişti. 2005 yılına kadar UAEA ile onlarca olumlu yönde seyreden görüşme ve anlaşmalar yapan İran ın yönetim değişikliği Batı yı tedirgin etmeye başlamış ve bugüne kadar devam eden nükleer silahlanma konusunda güvensizlik yaşamasına neden olmuştu. Ağustos 2005 te Cumhurbaşkanlığı görevine gelen Mahmud Ahmedinejad, dış politikada sert bir üslup benimsemiş ve Batılı dünyanın nükleer silahlanma konusundaki güvensizlik ile birlikte değerlendirildiğinde hep teyakkuzda olduğu bir lider haline gelmiştir. Son krize giden yolun kilometre taşları İran ile yaşanan ve uzun yıllar boyu süren nükleer silahlanma krizi İran a karşı sertleşmenin en temel argümanlarından biri haline geldi. İnişli çıkışlı dönemler hep oldu ancak Ahmedinejad yönetimi diğer dünya devletleri tarafından özellikle İsrail ve ABD tarafından hep tehlikeli ve uzlaşılmaz bulundu. 2011 yılının son günlerinde patlak veren en güncel kriz, İran Deniz Kuvvetlerinin, 24 Aralık 2011 ile 3 Ocak 2012 tarihleri arasında ülkenin güneyindeki karasular ile Hint Okyanusu'nun kuzeyini kapsayan 2 bin kilometrelik bir alanda deniz tatbikatı yapmasıyla başladı. İran, bu tatbikat kapsamında aralarında "Kadir" ve "Nur" isimli ve radara yakalanmadığını iddia ettiği uzun menzilli füzelerin bulunduğu çok sayıda silah da denedi. Daha gerilere baktığımızda tatbikattan haftalar önce Avrupa Birliği dışişleri bakanlarının dünyanın 5. en büyük ham petrol ihracatçısı olan İran'a yaptırımları artırma kararı almasının ardından İran ile Batı arasında gerilim tekrar tırmanışa geçmeye başlamıştı. Ancak tatbikatlar esnasında İran ın bu yaptırımlara karşı olarak Hürmüz boğazını kapatma tehdidi dünyayı yeni bir krizin eşiğine getiren adım oldu. 2
Hürmüz Boğazı neden önemli? İran ın kapatmakla tehdit ettiği Hürmüz Boğazı, İran ve Basra Körfezi'nden dünyaya sevk edilen ham petrolün en önemli geçiş kaynaklarından biridir. Öyle ki körfez ülkeleri ve İran petrolünün yüzde doksanının dünya piyasalarına ulaşmasındaki en önemli çıkış noktasıdır. Yaklaşık olarak günde 17-20 milyon varile yakın ham petrol bu dar boğazdan geçmekte bu miktar da dünya petrol arzının yaklaşık yüzde 40'ını oluşturmaktadır. Buna paralel olarak dünyanın kullandığı LPG nin yüzde on sekizi yine bu boğazdan geçmektedir. Dünya nın 2. en büyük doğalgaz rezervlerine sahip olan İran; kendi gazına olan ihtiyacın artması ve sıkı uluslar arası yaptırımların bu ülkenin likit doğalgaz programını güçleştirmesi, İran ı son yıllarda doğalgaz ithal eder duruma getirmiştir. Dünya için bu kadar kritik bir nokta olan Hürmüz boğazının alternatifi Trans-Arap petrol boru hattıdır. Yaklaşık 2000 kilometre uzunluğundaki bu hat Suudi Arabistan'dan geçip Kızıldeniz'e ulaşıyor. Ancak bu hattan sadece 3 milyon varil sevk edilebiliyor. Dünya yeni bir krizle karşı karşıya İran ın Hürmüz Boğazı nı kapatacağını söylemesinden sonra dünyadan çeşitli tepkiler de gecikmedi. Suudi Arabistan dünyaya sakin olunması mesajını vererek; Körfez ülkelerinin, İran ın Hürmüz Boğaz ını kapatması halinde dünya pazarlarında oluşabilecek İran ham petrolü kaybını Körfez ülkelerinin karşılamaya hazır olduğunu söyledi. Tabi en kritik tepki ABD den geldi. Bahreyn de üslenmiş olan ABD donanmasının sözcüsü; kötü niyetli eylemlere karşılık vermeye hazır olduklarını söylerken, ABD Dışişleri nden Mart Toner ise; İran ın bir kez daha uluslar arası toplumun dikkatini esas konudan saptırmaya çalıştığını, esas konunun İran ın nükleer faaliyetlerinde uluslar arası yükümlülüklerini yerine getirmemeyi sürdürmesi olduğunun altını çizdi. Fransa Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Bernard Valero ise; İranlı yetkilileri, uluslar arası yasaya, bilhassa da boğaz ve uluslar arası sularda seyrüsefer özgürlüğüne saygı duymaya çağırıyoruz diyerek 1982 tarihli BM sözleşmesine göre Hürmüz Boğazı nın uluslar arası bir boğaz olduğunun altını çizdi. 3
Bütün bu gelişmeler ile paralel olarak Obama; İran Merkez Bankası nı hedef alan yaptırımlar kararını imzaladı. Karar ile birlikte İran Merkez Bankası olan Bank Markazi ile iş yapan yabancı finansal kurumların cezalandırılması öngörülüyor. İran ın petrol gelirlerini azaltmayı hedefleyen bu yaptırımları Senato nun baskısıyla imzalayan Obama bazı kararlara da katılmadığının altını çiziyor. Küresel Sorunlar Platformu Danışma Kurulu üyesi Soli Özel e göre bu karar İran daki sertlik yanlısı güçlerin elini güçlendiriyor, Molla ların Batıya karşı kuşkularını derinleştiriyor ve nükleer silah programını rejim açısından daha cazip kılıyor. İran, Obama nın bu kararı imzalamasından saatler sonra ilk nükleer yakıt çubuğunu ürettiğini açıkladı. Zenginleştirilmiş uranyum içeren yakıt çubukları, nükleer enerji santrallerine yakıt sağlıyor ve ambargolar nedeniyle dışarıdan alınamıyor. İran ın bu açıklaması dünya siyasetinin gözünü İran a daha net bir şekilde çekerken asıl önemli açıklama günler sonra UAEA dan geldi. Uluslar arası Atom Enerjisi Ajansı İran'ın yer altındaki Fordo tesislerinde "yüzde 20'ye ulaşan düzeyde zenginleştirilmiş uranyum üretimine başladığını" doğruladı. İran ise bu tesiste orta düzeyli uranyum zenginleştirme çalışmaları yürüttüklerini açıklarken, bu tesislerin yer altında bulunmaları ve zor hedefler olması yoğun bir ilgi ve kuşku uyandırıyor. İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, ülkesinin, Batı'dan gelen baskılara boyun eğmeyeceğini bildirmişti. Hamaney in, "İslam düzeni, ne yaptığının farkındadır; kendi yolunu seçmiş durumdadır ve bu yoldan ayrılmayacaktır açıklamasından sonra Fordo tesislerindeki çalışmalar dünya kamuoyunda netlik kazanmaya başladı. AB bu gelişmelerden sonra 30 Ocak ta yapmayı planladığı ve İran a yaptırımların somut hale gelmesini tartışacağı AB Dışişleri Bakanları toplantısını bir hafta öne çekerek 23 Ocak ta yapacağını açıkladı. 4
11 Ocak ta İran nükleer tesislerinde görevli bir profesörün Tahran yakınlarında bombalı saldırıya kurban gitmesi ise krizin boyutunu yükseltecek gelişmelere bir yenisini ekledi. İran daki kriz her saat gelen farklı bir açıklama ve olay ile hala devam eden bir kriz. Petrol üzerine kurulan sıcak ilişki: Çin Çin; petrol ihtiyacının yüzde onbirini İran dan karşılarken, buradan günde 560 bin varil petrol ithal ediyor. Suudi Arabistan ve Angola dan sonra en fazla petrol aldığı ülke İran olan Pekin yönetimi bu nedenle İran petrolüne darbe vurmayı amaçlayan yaptırımlar konusunda direnmektedir. Ayrıca Obama nın 31 Aralık ta imzaladığı ve İran Merkez Bankası nı hedef alan yaptırımlar Çin için kabul edilemez bir sorun niteliğinde. Çünkü Çin, İran dan ham petrol alırken rafineri sıkıntısı yaşayan İran a benzin satıyor. Bütün bu işlemleri de İran Merkez Bankası üzerinden yürüten Çin, yaptırımlara sıcak bakmadığını her fırsatta dile getiriyor. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Liu Wiemin; İran ın nükleer programıyla ilgili anlaşmazlığa çözüm bulmanın tek yolu yaptırımlar olamaz. Tek çözüm istişareler ve diyalog derken Çin yönetiminin, İran da nükleer silahlanma konusunu tasvip etmediklerini ancak diyalog yolunun tercih edilmesi gerektiğinin altı çiziliyor. Çin, uluslar arası izolasyona düşme riskine karşılık İran ın hamisi rolünü de üstlenmek istemiyor bir yandan. Ancak önemli bir ticari ve stratejik ortak olarak İran ile köprüleri atmaya pek yanaşmıyor. Son günlerdeki AB nin de yaptırımlar yapacağı yönünde konuşulanlar ve Hürmüz krizinden sonra Çin de olası bir krizden en ufak zararla kurtulmanın yollarını aramaya başladı. Çinli petrol şirketlerinin yaşanan gerginlikler üzerine, Ortadoğu, Afrika ve Rusya gibi alternatif petrol tedarikçi ülkelere yöneldikleri belirtiliyor. Öyle ki, Ocak ayı için, Çin in İran dan geçen yıla oranla yüzde elli daha az petrol aldığının altı çiziliyor. 5
Rusya İran yaptırımlarına karşı BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinden Rusya; İran söz konusu olduğunda diğer üyelerin istedikleri kararları rahatça çıkaramamalarında önemli bir ülke. İran ın barışçıl nükleer çalışmalarına her zaman destek olan Rusya, İran ile müzakerelerin devamından yana bir tavır sergilerken bir yandan da İran ın yükümlülüklerini yerine getirmesi için çağrılarda bulunmayı da ihmal etmedi. İki ülke arasında sık sık yapılan görüşmelerde önemli ölçüde nükleer kriz konusu konuşulmakta. Rusya, olası bir ABD müdahalesine karşı bazı hazırlıklar yaptığı da geçtiğimiz Aralık ayında ajanslara düşen haberler arasında yerini aldı. ABD ve AB ülkelerinin İran petrol gelirlerini azaltmaya yönelik yaptırımlarına karşı duran Rusya, İran ın uranyum zenginleştirme çalışmaları yapması dahilinde bile bu yaptırımların karşısında olacaklarını açıkça belirtti. Ancak buna rağmen Moskova yönetimi, İran ın kutsal kum kentindeki tesislerde uranyum zenginleştirme çabalarını üzüntü ve kaygı verici olduğunu da söylemekten kaçınmadı. Türkiye nin nükleer krize karşı tutumu ABD ve AB ile körfez ülkelerinde teker teker alınan yaptırım kararlarına Türkiye ise hep ihtiyatla yaklaşıyor. Hem komşusu olması hem de Ortadoğu nun patlamaya hazır olan etnik çatışmaları ateşleyebileceği ihtimali Türkiye nin yaptırımlar konusunda daha temkinli davranmasına yol açan nedenlerden. Komşularla sıfır sorun politikası ile birlikte son 10 yılda olumlu yönde seyreden ilişkiler ve Türkiye nin bölgedeki istikrarı ve barışı sağlamada gücünün gün geçtikçe artması Türkiye nin Ortadoğu daki diğer ülkeler ile olduğu gibi İran ile de her zaman diyalog yolunu zorladığı görülüyor. Bunun yanı sıra Türkiye, toplam petrol tüketiminin yaklaşık yüzde 40 ını İran dan tedarik eden bir ülke ve İran a yapılabilecek herhangi bir harekatın ya da Hürmüz Boğazı nın kapanması durumunun Türkiye nin ekonomik açıdan zorlu bir duruma sokacağı aşikardır. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek in, petrol fiyatlarındaki her 10 Dolarlık artışın cari açıkta 4 milyar dolarlık bir açık yarattığını söylediğini göz önüne aldığımızda, petrol fiyatlarının yukarıda bahsi geçen gelişmelerden etkilenip 200 dolar bandına çıkması durumunda toplamda Türkiye için 36 milyar dolarlık bir cari açığın oluşmasına sebep olacaktır ki bu da bir felaket senaryosudur. 6
İran dan petrol ithal eden ülkelerin başında günlük 543 bin varil ile Çin gelmektedir. Çin i üye ülkelerinin tümünü göz önüne aldığımızda 510 bin varile ile AB ülkeleri takip etmektedir. Türkiye ise yaklaşık 217 bin varil petrol ile 6. sırada yer almaktadır. Davutoğlu nun İran Ziyareti Türkiye ile yakınlığı bilinen, Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi nin terör suçlamasıyla göz altına alınmak istemesi, Sünni grupların Irak siyasetinin dışına itilmesi, Suriye yönetiminin iç savaşa doğru sürüklenmesi ile mezhepsel çatışma ihtimali hep İran ismini gündeme getiren olaylar. Tüm bu sorun alanlarını analiz eden çalışmaların büyük oranında İran yönetiminin adı geçmekte ve Türkiye ile İran arasında bir çekişmenin hızla arttığı söylenmektedir. Türkiye, bölgedeki mezhep çatışmalarının tehlikeli boyutlara ulaşması tehlikesini gündemde tutarak bölgedeki hiçbir çatışmanın tarafı olmadığını sürekli dile getirmektedir. Son yıllarda yürüttüğü dış politika stratejisinin özü olan bölgedeki tüm devletler ile iyi ilişkiler içerisine giren Türkiye, bu açıdan daha çok diyalog ve müzakere yollarını zorlayan bir ülke olarak gündeme gelmek için çalışmalarını yoğunlaştırmıştır. İran ile çekişmeli olduğunun düşünüldüğü bir dönemde İran a önemli bir ziyaret gerçekleştiren Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu nun, Cumhurbaşkanı Ahmedinejad tarafından kabul edilmesi ve nükleer kriz ile Irak ve Suriye konularının konuşulması son derece önemli bir gelişmedir. Davutoğlu nun İran ziyareti sonrasında ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı William Burns un Ankara ziyareti Türkiye nin söz konusu krizde önemli bir rol oynayabileceğini gösteriyor. Burns un görüşme sonrası yaptığı açıklamada her ne kadar Türkiye ile yöntemler konusunda aynı doğrultuda düşünmüyorsak da her iki ülkenin de amacının İran ın nükleer silahlanmasına engel olmak olduğunu açıklaması, yaptırımlar konusuna yapılan bir vurgudur. Türkiye yaptırımlar öncesinde tarafları tekrar müzakere masasına oturtmaya kararlı görünüyor. İran ın Ankara Büyükelçisi de Türkiye nin müzakereler için ev sahipliği yapmasına son derece sıcak 7
baktıklarını söylemesi ve İran da önemli bir aileye mensup olan ve aynı zamanda Meclis Başkanlığı görevini yürüten Ali Laricani nin Ankara ziyareti de müzakereler konusunda Ankara nın ev sahibi olabileceğini gösteriyor. İran bu konuda net bir tavır sergilerken Batı dünyasından henüz bir ses yok maalesef. Seçimlere giden ABD, İran ile ilişkilerin yumuşatılması ve nükleer krizinin diyalog yolu ile çözmeyi düşünen Obama nın önünde zorlu bir ABD seçimi var. Zira ekonomik kriz ve beklentilerin karşılanmaması açısından Obama gerçekten zor bir seçim süreci geçirecek. Amerikan sağ siyaseti Obama yı İran ile bir krize doğru sürükleyebilir. Müzakere masasına oturmaya niyetli olan İran ın açıklamaları her ne kadar zaman kazanmak olarak yorumlansa da, İran ın yapabilecekleri açısından bölge ve dünya için önemli bir ülke olduğunu düşündüğümüzde, Türkiye nin diyalogların sürme çabası son derece kritik bir konudur. Zira, ABD ve AB nin yaptırımları İran açısından son derece zorlu olacağı kadar dünyanın geri kalanı açısından da zorlu bir süreci birlikte getirecektir. 8