Bildiri Özleri Kitabı



Benzer belgeler
İşyerlerinde çalışanlarımızın sağlığını olumsuz yönde tehdit eden, üretimi etkileyen ve İşletmeye zarar veren toz, gaz, duman, buhar, sis, gürültü,

Kil minerallerinin dağılımı ve kanser üzerindeki etkileri

Temel Kayaçları ESKİŞEHİR-ALPU KÖMÜR HAVZASININ JEOLOJİSİ VE STRATİGRAFİSİ GİRİŞ ÇALIŞMA ALANININ JEOLOJİSİ VE STRATİGRAFİSİ

Potansiyel. Alan Verileri İle. Hammadde Arama. Endüstriyel. Makale

Hacettepe Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Meslek Hastalıkları Uygulama ve Araştırma Merkezi

SU KALİTE ÖZELLİKLERİ

Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl

EĞİRDİR GÖLÜ SU KALİTESİ

ÇEVRE KORUMA ÇEVRE. Öğr.Gör.Halil YAMAK

10-11 Şubat 2014 DSİ ETLİK EĞİTİM TESİSLERİ ANKARA

Dünya nüfusunun her geçen yıl artması, insanları beslenme, giyinme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını gidermek için değişik yollar aramaya

GÖLLER BÖLGESİNDE YERALTISUYU VE KARŞILAŞILAN SORUNLAR

Proje Adı ASİT YAĞMURLARININ BİTKİ YAPRAKLARI ÜZERİNE ETKİSİ. Proje Grubu KARINCA. Emrah AVCI Abdullah Bayram GÜRDAL

Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri

ÇAL, BEKİLLİ, SÜLLER (DENİZLİ) VE YAKIN ÇEVRESİNDE ÇEVRESEL SAĞLIK SORUNLARI MEYDANA GETİREN MİNERAL OLUŞUMLARINA İLİŞKİN ÖN İNCELEME

Determining some heavy metal concentrations in water and sediments samples taken from Gediz River. Title Institution / University Year

Murat Nehri (Elazığ) nin Bazı Fizikokimyasal Parametreler Açısından Su Kalitesinin Belirlenmesi

İçerik. Çevre tanımı Sağlık çevre ilişkisi Verdiği Zararlar Önlemler

Doktora 6. Yarıyıl DERS KODU DERSLER TEO. UYG. KRD. AKTS Z/S. Doktora 8. Yarıyıl

Öğretim Üyeleri İçin Ön Söz Öğrenciler İçin Ön Söz Teşekkürler Yazar Hakkında Çevirenler Çeviri Editöründen

11- ÇALIŞMA DÖNEMİNDE YAYIN POLİTİKASI VE ODA YAYINLARI

BBP JEOLOJİ. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü

SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ

Mezuniye t Notu 100'lük. Mezuniye t Notu 100'lük. Kamu Yönetimi 77,13 15,426 68, , Mezuniye t Notu 100'lük

BESİN GRUPLARININ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ

Sunan: Ahmet Börüban Makina Mühendisi, Şirket Müdürü

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

İNSAN VE ÇEVRE A. DOĞADAN NASIL YARARLANIYORUZ? B. DOĞAYI KONTROL EDEBİLİYOR MUYUZ? C. İNSANIN DOĞAYA ETKİSİ

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ KAMU YÖNETİMİ LİSANS PROGRAMI TÜRKİYE'DE ÇEVRE SORUNLARI DOÇ. DR.

BESLENME İLKELERİ BESLEME, BESİN ÖĞESİ VE SAĞLIK

selenyum durumu Nuray Mücellâ M Cafer TürkmenT rgızistan Toprak Bilimi ve Bitki Besleme BölümüB Çanakkale

Kadınlar ve Salgıbozar Etkilenimi. Prof. Dr. Çağatay Güler Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD

KOCAELİ İLİ YOL TOZLARINDA POLİKLORLU BİFENİL SEVİYELERİNİN BELİRLENMESİ. Demet ARSLANBAŞ* Mihriban CİVAN

T. C. MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM III HALK SAĞLIĞI VE AILE HEKIMLIĞI DERS KURULU

Eşref Atabey Türkiye de illere göre su kaynakları-potansiyeli ve su kalitesi eserinden alınmıştır.

BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ EĞİTİM PLANI

Tıbbi Mineraloji ise doğal minerallerin insan sağlığı üzerindeki etkileri ve ilişkileri inceleyen, tıbbi jeoloji biliminin kapsam alanı içinde bir

Biyoloji = Canlı Bilimi. Biyoloji iki ana bölümden oluşur:

Akdeniz in Pleyistosen Deniz Düzeyi Değişimlerini Karakterize Eden, Çok Dönemli-Çok Kökenli Bir Mağara: Gilindire Mağarası (Aydıncık-İçel)

TOPRAK KİRLİLİĞİNDE SANAYİ UYGULAMALARI VE SAHAYA ÖZGÜ RİSK ANALİZİ

Hava Kirliliğinin Sucul Ekosistemlere Etkileri

İÇ SU BALIKLARI YETİŞTİRİCİLİĞİNDE SU KALİTESİ

İş Ortamında İnorganik Toz Ölçüm ve Analiz Yöntemleri. Öğr. Gör. Alpaslan Ertürk Maden Yük. Mühendisi Dokuz Eylül Üniversitesi

ENERJİ YÖNETİMİ A.B.D. (İ.Ö.) TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI GENEL BİLGİLERİ

Çevremizdeki Kimyasal Maddeler

TMMOB İSTANBUL ASBEST RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

KİŞİSEL BİLGİLER EĞİTİM BİLGİLERİ

KULLANIM KILAVUZUNDA BULUNACAK BİLGİLER

İLKÖĞRETİM 8.SINIF ÖĞRENCİLERİNİN HAVA KİRLİLİĞİ KONUSUNDAKİ BİLGİ DÜZEYLERİNİN İNCELENMESİ

GENEL JEOLOJİ I. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü

Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur..

KİRLENMİŞ SAHA RİSK DEĞERLENDİRME

BİYOLOG TANIM. Canlı türlerinin tanımlanması, sınıflandırılması, yaşamı ve evrimini etkileyen koşullar üzerinde araştırma yapan kişidir.

TOPRAK ANA MADDESİ Top T rak Bilgisi Ders Bilgisi i Peyzaj Mimarlığı aj Prof. Dr Prof.. Dr Günay Erpul kar.edu.

AÜTF HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİ PROGRAMI /

TOPRAK TOPRAK TEKSTÜRÜ (BÜNYESİ)

Murat TÜRKEŞ ve Telat KOÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Çanakkale

Biyomühendislik nedir?

TOPRAK Yeryüzünün yüzeyini kaplayan, kayaların ve organik maddelerin çeşitli ayrışma ürünlerinin karışımından meydana gelen,içerisinde canlıları

Vitaminlerin yararları nedendir?

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ DEKANLIĞI DERS/MODÜL/BLOK TANITIM FORMU. Dersin Kodu: JEO 4163

Kansız kişilerde görülebilecek belirtileri

KONU 11: TAŞIN HAMMADDE OLARAK KULLANIMI: MİNERALLER. Taşın Hammadde Olarak Kullanımı

ENERJİ AKIŞI VE MADDE DÖNGÜSÜ

Abant zzet Baysal Üniversitesi Bilim Dallar. Yay n

KENT BİLGİ SİSTEMİNİN BİR ALT SİSTEMİ OLARAK İSTATİSTİKSEL BİLGİ SİSTEMİ VE TÜRKİYE İÇİN 2008 YILINDA İSTATİSTİKSEL BİLGİ SİSTEMİ KULLANIM DURUMU *

Marmara Kıyıları Hassas Alan Yönetimi

Atık pilleri ne yapmalı?

KLİMALARDA ÜREYEN BAKTERİLERE BİTKİSEL YAĞLARIN ETKİSİ

Halk Sağlığı Açısından Çevre ve Meslek Hastalıkları

... NO'LU RUHSATA İLİŞKİN (... DÖNEM) ARAMA FAALİYET RAPORU

Çevre İçin Tehlikeler

ATAŞEHİR İLÇESİ HAVA KALİTESİ ÖLÇÜMLERİ DEĞERLENDİRMESİ

LOGO. Doç. Dr. Esin SUZER. Prof. Dr. Aynur KONTAŞ. Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Deniz Kimyası Bölümü

Kimyasal Toprak Sorunları ve Toprak Bozunumu-I

BİYOKONSANTRASYON, BİYOAKÜMÜLASYON, BİYOMAGNİFİKASYON

DENİZ BALIKLARI YETİŞTİRİCİLİĞİNDE SU KALİTESİ

1- Aşağıdakilerden hangisi Aşındırıcı sembolüdür? a. b. c. d. CEVAP: D. 2- Aşağıdakilerden hangisi Yanıcı sembolüdür? a. b. c. d.

KONYA ĐLĐ JEOTERMAL ENERJĐ POTANSĐYELĐ

Kalıcı Organik Kirleticiler ve Stockholm (KOK) Sözleşmesi

Ötrifikasyon. Ötrifikasyonun Nedenleri

TÜRKÇE ÖRNEK-1 KARAALİ KÖYÜ NÜN MONOGRAFYASI ÖZET

Farmasötik Toksikoloji

1. Giriş ve çevrede kirletici taşınımı. ÇEV 3523 Çevresel Taşınım Süreçleri Doç.Dr. Alper ELÇĐ

1-2. Okullarda İç Çevre Kalitesi Rehberi V0.0

Eşref Atabey Türkiye de illere göre su kaynakları-potansiyeli ve su kalitesi eserinden alınmıştır.

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

ÖRNEK SAYILARININ BELİRLENMESİNDE SEKTÖR VE SAHALARA GÖRE FARKLI YAKLAŞIMLAR

Eşref Atabey Türkiye de illere göre su kaynakları-potansiyeli ve su kalitesi eserinden alınmıştır.

Prof.Dr. Atike NAZİK, Çukurova Üniversitesi J 103 Genel Jeoloji I

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRETİM PLANI (NORMAL ÖĞRETİM)

ECZACILIK FAKÜLTESİ TOKSİKOLOJİ. Dersin Kodu Dersin Adı Z/S T U K

SPIRULINA NEDİR? Spirulina yosunu ağır metallere karşı çok hassastır, bu itibarla kirlenmenin olmadığı yerlerde büyür.

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ AUZEF

ÇEVRE VE AKCİĞER. Prof. Dr. Bedia ÖZYILDIRIM. İTF Halk Sağlığı AD

08 Mayıs Haziran 2017

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ULUSAL BİLDİRİMLERİNİN HAZIRLANMASI PROJESİ 6. ULUSAL BİLDİRİM TURİZM BÖLÜMÜ

1. İnsan vücudunun ölçülerini konu edinen bilim dalı aşağıdakilerden hangisidir?

Hedefe Spesifik Beslenme Katkıları

Transkript:

2.TIBBİ JEOLOJİ ÇALIŞTAYI Bildiri Özleri Kitabı Abstracts Book 4-6 Aralık 2013/December 2013 Akdeniz Üniversitesi OLBIA Kültür Sitesi / Antalya Editörler: Doç.Dr.M.Gürhan YALÇIN Prof.Dr.Alper BABA

İsrafil KURTCEPHE ONURSAL BAŞKAN Akdeniz Üniversitesi Rektörü ÇALIŞTAY BAŞKANLARI M. Gürhan YALÇIN Akdeniz Üniversitesi Alper BABA İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, JMO BTK Üyesi 550.4 II. Tıbbi Jeoloji Çalıştayı Bildiriler Kitabı TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası / Ankara- Akdeniz Üniversitesi /Antalya 2013 320 sf... 25 cm. Harita, şekil, tablo Tıbbi Jeoloji, jeoloji, yer bilimleri, Baskı: Aralık 2013 Kapak tasarımı: JMO Baskı hazırlık: Tel: ISBN: 978-605-01-0552-0 Her hakkı saklıdır. Kaynak belirterek alıntı yapılabilir. Bildirilerin içeriğinden yazarları sorumludur. Hüseyin ALAN Dündar ÇAĞLAN Burcu DEMİREL UTKU Bülent ÜZELTÜRK Yusuf KADI Faruk KARAÇAY Yakup KOÇ Yüksel ÖRGÜN Turkay ÖZGÜR Zafer SARI Fuat ŞAROĞLU Kutlu TANER DÜZENLEME KURULU JMO, Yönetim Kurulu Üyesi JMO, Yönetim Kurulu Üyesi Akdeniz Üniversitesi, İşletme Bölümü Kayseri İller Bankası Antalya Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Antalya İl Özel İdaresi Genel sekreteri İller Bankası 5.Bölge Müdürü JMO BTK Üyesi, İTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü Antalya, DSİ 13. Bölge Müdürü Akdeniz Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı JMO, BTK Üyesi JMO, Antalya Şubesi Akdeniz Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Mehmet ALTUNSOY (Yerel Org. Kom. Başkanı) Nurdane İLBEYLİ (Sekreterya) Ebru PAKSU (Yardımcı Sekreterya) Yasemin LEVENTELİ (Sosyal İşler) Halil BÖLÜK (Web Tasarım) M. Erkan KARAMAN Üye Orhan ÖZÇELİK Üye Sibel TATAR ERKÜL Üye Erdal KOŞUN Üye Volkan ÖZAKSOY Üye B. Taner SAN Üye Özgür AKTÜRK Üye Selin HÖKEREK Üye Neslihan ÜNAL Üye Ferdi DEMİRTAŞ Üye Fatih UÇAR Üye Koray KOÇ Üye 2 3

BİLİM KURULU Orhan AKINCI İstanbul İstinye Devlet Hastahanesi Zeki ALAGÖZ Akdeniz Üniversitesi Musa ALPASLAN Mersin Üniversitesi Fetullah ARIK Selçuk Üniversitesi Faruk AYDIN Karadeniz Teknik Üniversitesi Coşkun BAKAR Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Nurgül ÇELİK BALCI İstanbul Teknik Üniversitesi Yusuf BARAN İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rıfat BATTALOĞLU Niğde Üniversitesi Hasan Şenol COŞKUN Akdeniz Üniversitesi Yiğit ÇEÇEN Akdeniz Üniversitesi İbrahim ÇOPUROĞLU Niğde Üniversitesi Ümit DEMİREL İstanbul Lepra Hastanesi Mehmet EKMEKÇİ JMO BTK Üyesi, Hacettepe Üniversitesi Aziz ERTUNÇ Toros Üniversitesi Çağatay GÜLER Hacettepe Üniversitesi Orhan GÜNDÜZ Dokuz Eylül Üniversitesi Cahit HELVACI Dokuz Eylül Üniversitesi Fikret İŞLER Çukurova Üniversitesi Yusuf Kaan KADIOĞLU Ankara Üniversitesi Ali Osman KARABABA Ege Üniversitesi Muazzez ÇELİK KARAKAYA Selçuk Üniversitesi Serpil KILIÇ Akdeniz Üniversitesi Fatma TOKSOY KÖKSAL Ortadoğu Teknik Üniversitesi Mustafa KUŞCU Süleyman Demirel Üniversitesi M. Tahir NALBANTÇILAR Batman Üniversitesi Sema BİLGE OCAK Gazi Üniversitesi Ayten ÖZTÜFEKÇİ ÖNAL Tunceli Üniversitesi Yüksel ÖRGÜN JMO BTK Üyesi, İstanbul Teknik Üniversitesi Zeynep ÖZDEMİR Mersin Üniversitesi Mustafa SOYLAK Erciyes Üniversitesi M. Bahadır ŞAHİN Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Sabah YILMAZ ŞAHİN İstanbul Üniversitesi Ahmet ŞAŞMAZ Fırat Üniversitesi Mehmet ŞENER Niğde Üniversitesi Celalettin ŞİMŞEK Dokuz Eylül Üniversitesi Abidin TEMEL Hacettepe Üniversitesi Ali TÜMÜKLÜ Niğde Üniversitesi Taner ÜNLÜ Ankara Üniversitesi Hüseyin YALÇIN Cumhuriyet Üniversitesi Ali Aydın YAVUZ Akdeniz Üniversitesi M. İrfan YEŞİLNACAR Harran Üniversitesi Erdinç YİĞİTBAŞ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İrfan YOLCUBAL Kocaeli Üniversitesi Galip YÜCE Osmangazi Üniversitesi Sıtkı YÜKSEL Kayseri Sevgi Hastanesi Not: soyadına göre sıralanmıştır. 4 5

ÖNSÖZ SAĞLIKLI BİR ÇEVRE İÇİN JEOLOJİ VE TIP BİLİMİ İnsan ve çevre sağlığı üzerinde etkili olan jeolojik faktörlerden bazıları, sebep oldukları sorunlardan dolayı ciddi küresel problemler yaratmaktadır. Tıbbi Jeoloji nin amacı; jeolojik ortamın insan sağlığı üzerindeki pozitif ve birtakım hastalıklara sebebiyet veren negatif etkilerini birbirinden ayırt etmektir. Tıbbi Jeoloji bu yolla, ortamın yaşamsal faaliyetler için uygun duruma getirilmesine ve sağlıklı yaşam koşullarının sağlanmasına katkıda bulunur. Bu sorunların açıklanmasına yardımcı olan Tıbbi Jeoloji terimi, çok kısa zamanda hayatımızın içine dahil olmuştur. Tıbbi Jeoloji, 1998 yılında International Union of Geological Sciences (IUGS) tarafından resmen kabul edilmiş, her geçen gün önemini artırarak bugünlere gelmiştir. Ülkemizde, Tıbbi Jeoloji son yıllarda birçok araştırmacının ilgisini çekmektedir. Artan bu ilgi ve konunun önemi sebebiyle, Sağlık Bakanlığı bünyesinde faaliyetlerini sürdüren Ulusal Kanser Danışma Kurulu na (UKDK) bağlı olarak 2003 yılında Tıbbi Jeoloji Alt Kurulu kurulmuştur. Bu kurulun, UKDK bünyesinde yer alan sekiz alt kuruldan biri olması UKDK nın Tıbbi Jeolojiye verdiği önemin açık bir göstergesidir. 25 Eylül 2013 de Hacettepe Üniversitesi Mezotelyoma ve Medikal Jeoloji Uygulama ve Araştırma Merkezinin açılmasıda konuya ilişkin önemli bir gelişmedir. Tıbbi jeoloji, çok geniş ve karmaşık bir araştırma alanı olmasından dolayı Jeoloji, hidrojeoloji, tıp, biyoloji, kimya, fizik, çevre, diş hekimliği, halk sağlığı, gıda, ziraat-toprak, maden, veterinerlik, istatistik, uygulamalı matematik çalışmaları gibi birçok uygulamalı/bilimsel disiplinde araştırmacıların yer alacağı multidisipliner çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de sağlık sorunları ile jeolojik çevre karakteristikleri arasında sıkı bir bağ bulunmaktadır. İncelenen kayaçların yanı sıra çeşitli endojen ve eksojen kuvvetleri, tektonik yapıları, oluşumları, jeomorfolojik özellikleri, süreçleri, gevşek çökelleri (toprak dahil), hammadde yataklarını, doğal mineralleri, kayaçlardaki makro mikro elementleri, radyoaktif elementleri ve yeraltısuyu, bahsedilen bağın oluşumunda önemli rol oynar ve tıp biliminin önemli kesitleriyle bağlantı kurulur. Tıp ve jeolojik koşulların bir araya geldiği ve çözüm yolları aradığı birçok konu örnek verilebilir. Canlılara ait hücrelerdeki, dokulardaki ve organlardaki yapısal ve işlevsel değişikliklerin tanınması, araştırılması ve incelenmesiyle patojenezi çalışmalarında 6 7

(patoloji) endojenik ve eksojenik hastalık faktörlerinin bir kısmının inorganik faktörlerle ilgisi olduğu anlaşılmıştır. Doğal ortam faktörlerinin, canlılardaki fizyolojik fonksiyonlarının oluşumunda ve işleyişinde etkisinin olduğu gözlenmiştir. Yeryüzünde farklı jeolojik koşulları temsil eden bölgelerde, insanlarda gözlenen bulaşıcı hastalıklar incelenmiş (epidemiyoloji) bu hastalıkların kökeni, gelişimi ve salgının ortadan kalkmasını açıklamak için çalışmalar yapılmıştır. Doğal ve yapay kimyasal faktörlerin canlı organizmalar üzerindeki zararlı etkileriyle (toksikoloji) ilgili çalışmalar artış göstermiştir. İnsan hastalıklarına yol açan biyolojik unsurlar ve sağlığın korunması için standart koşulların belirlenmesi (mikrobiyoloji ve parazitoloji) ile ilgili çalışmalar bulunmaktadır. Doğal fiziksel ve kimyasal iklim faktörlerinin, insan organizması üzerindeki etkileri (klimatoloji) ve bu unsurların tıbbi amaçlı kullanılması ile ilgili (balneoloji) çalışmalar önem kazanmıştır. Ayrıca, biyoloji, biyoorganik kimya, sağlığın korunması, tıbbi ekoloji, jeomedikal haritalama ve zonlanma, istatistik yöntemler ve hesaplamalar, matematik modelleme uygulamaları gibi tıbbi jeolojik tanılama yöntemleri oldukça önem kazanmıştır. Tıbbi Jeoloji ye ilişkin yapılan yayınlar, kongreler, sempozyumlar ve çalıştaylar son dönemlerde artmıştır. Bu kitap, Jeoloji Mühendisleri Odası ile Akdeniz Üniversitesi tarafından 4-6 Aralık 2013 tarihinde Antalya da düzenlenen 2. Tıbbi Jeoloji Çalıştayı nda sunulan bildiri özetlerini kapsar. Özellikle, Türkiye de Jeolojik kaynaklı sağlık problemlerine ilişkin detaylı bilgiler kitapta yer bulmaktadır. Kitabın sadece ülkemize değil uluslararası bilim camiasına da katkıda bulunmasını dileriz. Doç.Dr. M. Gürhan YALÇIN Prof.Dr.Alper BABA Çalıştay Düzenleme Kurulu Başkanı Çalıştay Düzenleme Kurulu Başkanı Tıbbi Jeolojinin Önemi ve Türkiye deki Sorunlar Importance of Medical Geology and Problems in Turkey Abidin TEMEL Hacettepe Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, 06800, Beytepe, ANKARA ÖZ: Tıbbi jeoloji, doğal jeolojik faktörler ile insan ve hayvan sağlığı arasındaki ilişkiyi inceleyen, çevresel faktörlerin bu tür problemlerin coğrafi dağılımlarına etkisini açıklamaya çalışan bir bilim dalıdır (Selinus et al., 2005). Jeoloji ve insan sağlığı kavramı altında yorumlanabilen, volkanik patlamalar, depremler, yerkaymaları ve diğer doğal afetlerin insan yaşamı üzerindeki etkileri önemli ölçüde bilinmesine karşın, doğal olarak oluşan katı ve sulu fazların insan sağlığı üzerindeki toksik etkilerinin anlaşılması ve tanımlanması çok daha zordur (Sahai, 2007). Bu nedenle, Tıbbi Jeoloji, farklı bilim dallarının (jeoloji, tıp, eczacılık, veterinerlik, diş hekimliği, biyoloji) birlikte çalışmalarını gerektiren karmaşık bir konudur. Tıbbi jeoloji gelişmekte olan bir disiplin olup başlıca çalışma konuları, suda, toprakta ve sedimanlarda, insan ve hayvan sağlığı üzerinde olumsuz etkisi olabilecek jeokimyasal anomalilerin belirlenmesi; Jeolojik materyal ve proseslerin sağlığa zararlı etkilerininin değerlendirilmesi; sağlık uzmanları ile işbirliği yaparak, bilinen sağlık problemlerinin çevresel sebeplerinin ortaya konulması ve bu problemlerin önlenmesi ya da minimize edilmesi için gerekli çözümlerin bulunmasıdır (Bunnell at al., 2007). Mineral tozları (örn: silika tozu), lifli yapıdaki mineraller (amfibol grubu minerallerden, amozit, krokoidolit, tremolit, antofillit ve aktinolit; serpantin grubu minerallerden krizotil; zeolit grubu minerallerden eriyonit), içme sularındaki arsenik ve flor, iyot eksikliği ya da fazlalığı, kömür kullanılan termik santrallerden çevreye atılan zehirli gaz ve katı partiküller Türkiye de gözlenen jeolojik kökenli sağlık problemlerinin başlıca kaynaklarıdır (Temel and Gündoğdu, 1996; Atabey, 2005, 2009a.b; Carbone et al.,2007, 2011; Oruç, 2008). Anahtar kelimeler: Tıbbi jeoloji, sağlık, mineral ABSTRACT: Medical geology is the science dealing with the relationship between natural geologic factors and health of humans and animals and, with the understanding of influence of ordinary environmental factors on the geographic distribution of such problems (Selinus et al., 2005). Though, drastic effects on human life of volcanic eruptions, earthquakes, landslides and other natural disasters, which can be considered under the term geology and human health, is well known,yet, 8 9

it is more difficult to identify and understand the toxic effects of natural-occurring aqueous and solid phases on human health (Sahai, 2007). Medical Geology is, therefore, a complicated subject which requires interdisciplinary contributions from different scientific fields like, geology, medicine, pharmacy, veterinary medicine, dentistry, biology etc. Medical geology is an emerging discipline, its principal study subjects are determination of geochemical anomalies in soils, sediments and water that may have adverse impacts on human and animal health; assessing the adverse effects of geological materials and process upon health; identifying the environmental causes of known health problems in collaboration with health specialists and, seeking solutions of these problems to prevent or minimize these problems (Bunnell at al., 2007). Mineral dusts (e.g. silica dust), fibrous minerals (like amosite, crocidolite, tremolite, anthophyllite and actinolite belonging to amphibole mineral group, chrysotile belonging to serpentine mineral group, erionite belonging to zeolite mineral group), arsenic and flouride in drinking water, iodine deficiency or excess, toxic gases and solid particles emanating from the coal-powered thermo-electric power plants are among the major sources of geology-associated health problems in Turkey (Temel and Gündoğdu, 1996; Atabey, 2005, 2009a.b; Carbone et al., 2007, 2011; Oruç, 2008). Key words: Medical geology, health, minerals KAYNAKLAR Atabey, E., 2005, Tıbbi Jeoloji. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yayınları. 88,194s. Ankara. Atabey, E.2009a, Arsenik ve Etkileri. MTA Yerbilimleri ve Kültür Serisi: 3, 91s.ISBN:978-605-4075-28-7 Atabey, E.2009b, Türkiye de asbest, eriyonit, kuvars ve diğer mineral tozları ve etkileri. MTA Yerbilimleri ve Kültür Serisi: 6, 191s. ISBN:978-605-4075-44-7 Ankara Bunnell, J.E., Finkelman, R.B., Centeno, J.A., Selinus, O., 2007, Medicalgeology: a globall yemerging discipline. Geologica Acta, 5/3, 273-281. Carbone, M., Emri, S., Dogan, A.U., Steele, I., Tuncer, M., Pass, H.I., Barış, Y.İ., 2007, A mesotheliomaepidemic in Cappadocia: scientific development sandunexpected socialouutcomes. Nature Reviews Cancer, 7, 147-154. Carbone MY. Baris I, Bertino P, Brass B, Comertpay S, Dogan,AU, Gaudino G, Jube, S, Kanodia S, Partridge CR, Pass HI, Rivera ZS, Steele I, Tuncer M, Way S, Yang H, Miller A., 2011, Erionite exposure in North Dakota and Turkish villages with mesothelioma. Proc Natl Acad Sci U S A. Aug 16;108(33):13618-23. Oruç, N., 2008, Occurrence and problems of highfluoride waters in Turkey: an overview. Environmental Geochemistry and Health, 30, 315-323. Selinus, O.,Alloway, B.J., Centeno; J.A., Finkelman, R.B., Fuge, R., Lindh, U., Smedley, P., 2005, Essentials of Medical Geology: Impacts of the Natural Environment on Public Health. Amsterdam, Boston: Elsevier Academic Press. ISBN 0126363412. 812s. Sahai, N., 2007, Medical Mineralogy and Geochemistry: An İnterfacial Science. Elements,3/6, 381-384. Temel, A., Gündoğdu, M.N, 1996, Zeolite occurences anderionite-mesothelioma relationship in Cappadocia region, Central Anatolia, Turkey. Mineralium Deposita. 31, 539-547. 10 11

Fizikojeokimyasal Çevre ve Halk Sağlığı Physico-chemical Environment and Human Health Çağatay GÜLER Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi Halk Sağlığı ABD, ANKARA ÖZ: Sağlık insanın genetik yapısı ile çevre arasındaki etkileşime bağlıdır. Bu kural diğer canlılar için de geçerlidir. İnsan vücudu esas alındığında çevreyi iç ve dış çevre olmak üzere ikiye ayırabiliriz. İnsan ilişkisi açısından çevreyi; insan etkilenimli çevre, doğal çevre ve insan yapımı çevre olarak ayırmak mümkündür. Birey esas alındığında iş çevresi, dış çevre ve bireysel çevreden söz edebiliriz. Bazı kaynaklarda vücut etkilenimi tartışılırken katı, sıvı ve gaz çevre olarak ayrılmıştır. Çevre; fiziksel, kimyasal, biyolojik ve sosyoekonomik çevre olarak ta ayrılabilir. Buradaki ayırım insan sağlığını etkileyen etmenlere göre yapılmaktadır. Kimyasal etmenler; çevredeki toksik atıklar ve canlıkıranlar vb. kirleticileri kapsamaktadır. Evde ve endüstride kullanılan kimyasal maddeler ve yiyeceklerde kullanılan çeşni ve koruyucu maddeler buna dâhildir. Fiziksel etmenler; örselenme ve ölümlere yol açan kazalar, gürültü, sıcak, soğuk, iyonlaştıran ve iyonlaştırmayan radyasyonu kapsar. Biyolojik çevreyi besinler ve suda bulunan, böcek ve hayvanlarla taşınan, insandan insana temasla geçen hastalık etkenlerini kapsar (Topuzoğlu, 1979; Fişek, 1983; Güler vd, 1995, 2006; Moeller, 2005; Güler, 2012). Daha sonra fiziksel ve kimyasal çevre; jeolojik çevre ile bütünleştirilerek fizikojeokimyasal çevre, biyolojik çevre ve sosyal çevre olarak ele alınmıştır. Kırsal ve kentsel çevre insan yerleşimleri bakımından yapılan bir ayrımdır. Birey esas alındığında iş çevresi, dış çevre ve bireysel çevreden söz edebiliriz. Günümüz yaklaşımında fizikojeokimyasal çevre, sosyoekonomik ya da sosyokültürel çevre, biyolojik çevre ve bireysel çevre olarak ele alınmaktadır (Şekil 1) (Topuzoğlu 1979; Fişek, 1983; Güler vd. 1995, 2006, 2008; Moeller, 2005; Güler, 2012). Bazı kaynaklar ustinsel çevre üzerinde de durmaya başlamıştır. Şekil 1. Değişik yaklaşımlara göre çevre bileşenleri. 13

Klasik yaklaşımda çevrenin üç bileşeni vardır (Şekil 2) (Topuzoğlu, 1979; Fişek, 1983; Güler vd, 1995; Güler vd, 2006; Güler, 2012). 1. Fizikojeokimyasal çevre 2. Biyolojik çevre 3. Sosyokültürel çevre Toprak, su, hava ve yiyeceklerdeki kirleticilerin vücuda giriş yolları Şekil 4 deki gibi özetlenebilir. Biyolojik çevrenin fizikojeokimyasal çevre kirliliği ile etkilediği varsayılabilir. Bu ayırım temel çevre sağlığı tartışmaları açısından daha elverişli olduğundan temel tartışmalar için daha çok bu ayırım kullanılacaktır. Şekil 2. Çevrenin fizikojeokimya, biyolojik ve sosyal bileşenleri kişinin genetik yapısıyla etkileşerek sağlığı belirler (Güler, 2008, 2012). Çevre ve sağlık Doğrudan sağlık hastalık açısından ele alındığında çevre (Topuzoğlu, 1979): 1. Hastalıklar için zemin hazırlayabilir. Sözgelimi iklim koşullarının solunum sistemi hastalıklarının artmasına yol açması, ortam da bulunan vektörlerin hastalıkların yayılımını kolaylaştırması gibi. 2. Çevre doğrudan hastalık nedeni olabilir. 3. Çevre bir kısım hastalıkların yayılmasını kolaylaştırabilir. 4. Bazı hastalıkların gidişini ve sonucunu etkileyebilir. Şekil 4. Çevredeki kirleticiler insan ve diğer gelişmiş canlıların vücuduna deri, sindirim sistemi ve solunum sistemi yoluyla girer (Fields, 2002). Şekilden görüleceği üzere etkileşim bakımından çevre gaz, sıvı ya da katı çevre olarak da tanımlanabilir. Her biri kirlenebilir çevre etmenleridir ve insanlar ve canlılar üçüyle de etkileşebilir. Parçacık ve gazlar atmosfere, lağım ve sıvı atıklar sulara ve katı atıklar özellikle plastik ve toksik atıklar toprağa verilir (Moeller, 2005). Karşılaşım yüzeylerinin ilişkisi yönünden çevrenin ana bileşenlerinin bağlantıları Şekil 5 te görülmektedir. Bütün çevre olumsuzlukları her dört etkiye de neden olabilir. Hava, su, toprak kirlenmesi doğrudan hastalık nedeni olabildiği gibi, bir kısım hastalıkların yayılımını kolaylaştırabilir ya da bir kısım hastalığın gidişini etkileyebilir (Şekil 3). Şekil 5. Karşılaşım yüzeylerinin ilişkisi yönünden çevrenin ana bileşenlerinin bağlantıları. Moller den alınan Tablo 1 de söz konusu engellerin alanları, kalınlıkları, ağırlıkları ve günlük etkilenimleri (kg) olarak verilmektedir (Moeller, 2005). Şekil 3. Her üç çevre bileşeni de sağlığı doğrudan ve dolaylı olarak büyük boyutta etkiler. 14 15

Tablo 1. İç ve dış ortam engellerinin alanları, kalınlıkları, ağırlık ve etkilenimleri (Moeller, 2005). Engel Alan (m 2 ) Kalınlık (µm) Ağırlık (kg) Etkilenim (kg) Deri 2 100 12-16 Değişken GIS 200 10-12 7 3-4 Akciğerler 140 0, 2-0, 4 0, 8-0, 9 24 İstenmeyen maddeler mide bağırsak sisteminden kusma ve ishalle atılabilir. Solunabilir hava kaynaklı maddeler akciğerde birikebilir ve çözünür özellikte olanlar emilebilir. Öksürük, makrofajlarca yutulma yabancı maddelerin alınması ve atılmasıyla ilgili başlıca düzengelerdir. Dolaşım sistemine giren maddeler karaciğer ve böbrekler aracılığıyla zehirsizleştirilebilirler. Ortalama bir yetişkin günlük olarak 1, 5 kg yiyecek, 2 kg su ve 20 metreküp hava alır. Akciğerlerin aldığı havada seçme şansı bulunmamaktadır. Bu üç temel engelden en kırılgan ve örselenebilir olan akciğerlerdir (Moeller, 2005). Fizikojeokimyasal çevre Eskiden fiziksel çevre olarak adlandırılan çevre bileşenleri günümüzde fizikojeokimyasal çevre olarak adlandırılmaktadır. Önceleri sıcaklık, soğuk, ışın, kaza ve örselenmeler, içme ve kullanma suyu, atıklar, konut sağlığı, iklim koşulları, hava ve su kirlili ği, giyecekler, kamuya açık yerler, sağlı ğa az ya da çok zarar verebilme olasılığı olan kuruluşlar, mezarlıklar başlıca fizikojeokimyasal çevre ögeleri olarak ele alınırdı. Günümüzde gelişmiş ülkelerde gürültü, iyonlaştıran ve iyonlaştırmayan ışınımlar giderek ağırlık kazanmaktadır (Moeller, 2005; Güler, 2012). Başlıca fizikojeokimyasal çevre öğeleri su, atıklar, barınaklar, iklim olarak sıralanabilir. Kimyasal bileşikler üretim sürecinde yan ürün olarak ortaya çıkan maddeler, canlıkıranlar, gübreler, ilaçlar, tüketici ürünleri, kozmetikler vb. maddelerdir. Kimyasal maddeler organik (hidrokarbonlar, halojenli hidrokarbonlar, organik çözücüler, kalıcı organik kirleticiler vb) ve anorganik (halojenler, aşındırıcı maddeler, metaller vb.) olmak üzere iki grupta incelenebilirler (Güler, 1994, 1997, 2011, 2012). Çevrede insan ve diğer canlıların sağlığını ve iyiliğini tehlikeye düşüren fizikojeokimyasal ögeler çevresel kirleticiler olarak tanımlanır. Bunların bir bölümü çevrede normal sınırlar altında tehlikesizken miktarları artmıştır. Bazıları doğal çevrenin bileşenleri değildir ve insan etkinliklerine bağlı olarak çevreye salınmışlardır. Çevredeki kirleticiler insan ve diğer gelişmiş canlıların vücuduna deri, sindirim sistemi ve solunum sistemi yoluyla girer. Etkilenen vücut sistemleri ise deri, solunum ve sindirim sistemlerinden emilimi ve bu yollarla etkilenimi etkiler. Sosyoekonomik çevrenin bileşenleri fizikojeokimyasal çevrenin kirlenmesine yol açan etmenlerin kaynağı da olabilirler (Şekil 6). Şekil 6. Çevrenin fizizikojeokimyasal, biyolojik ve sosyal bileşenlerini etkileyen birçok etmen varır. Bu etmenlerle ilgili sorunlar insan ve toplum sağlığı düzeyini etkiler (Güler, 2008). Değişik çevre ögelerinin sağlıkla ilişkisi çok karmaşıktır. Etkilenimde besin zinciri, enerji akışı dahil birçok ekolojik etmen de rol oynar. Ekolojik tepkiler etkilenim hedefiyle sınırlı kalamaz. Sözgelimi karıncalara yönelik bir kimyasal girişim mavi kelebekleri ve kekikleri de etkiler. Mavi kelebekler yumurtalarını kekik yapraklarına bırakmakta yumurtadan çıkan larvalar ağırlaşıp yere düşmekte ağızlarından akan balsı salyadan yararlanmak isteyen karıncalar bunları yuvalarına taşımakta birkaç ay sonra yumurtadan çıkan karınca yavrularının bir bölümünü yiyen larvalar kelebek başkalaşım sürecini tamamlamaktadır. Bu zincire karıncalara yönelik olarak kullanılan kimyasalın su, hava, toprak kirliliği bağlantıları eklendiğinde süreç insan ve diğer bütün canlıların etkilenimiyle ilgili bir noktaya doğru gitmektedir (Güler, 1991, 1995, 1997, 2006). Sadece atıklardan yola çıktığımızda atıkların birçok kanaldan sağlığı doğrudan ya da dolaylı etkileyen etkilenimler sürecinin kaynağı olduğu görülmektedir (Koren, 1996). Nitekim Kenya da bir atık gömme bölgesinin halk sağlığı etkileri ile ilgili olarak yapılan bir çalışma olayın boyutlarını çok iyi bir şekilde ortaya koymaktadır. Söz konusu atık giderme bölgesine endüstriyel atıklar, mantarkıran ve otkıran tarımsal atıklar, farmakolojik atıklar, biyolojik atıklar vb taşınmaktadır. Sonuçta kurşun, cıva, kadmiyum, arsenik, krom, çinko, nikel, bakır gibi ağır metaller; aldrin, dieldrin, DDT, endrin, heptaklor, toksafen, klordan, mireks gibi organoklor, organofosfat, karbamatlarla çok klorlu bifenillerden oluşan kalıcı organik kirleticiler bulunmaktadır (Koren, 1996). 16 17

Bunlar havaya, suya ve toprağa geçebilmekte; solunum, sindirim ve deriden difüzyon ve ozmosla vücuda girebilmektedir. Sindirim sistemiyle girenler kirlenmiş ya da değişik düzengelerle yapılarına almış olan bitki ve hayvansal kökenli yiyeceklerin yenilmesiyle olur. Deriden emilim maddelerin deri etkilenimiyle ozmos ya da difüzyonla hücrelerce alınmasıyla ortaya çıkar. Sonuçta birbiriyle etkileşimli olan biyolojik ve kimyasal kirleticiler vücutta bit çok sağlık sorununa yol açar. Söz konusu çalışmada belirlenen bu sağlık sorunları Şekil 7 de özetlenmiştir (Kimani, 2007). Şekil 8. Anorganik kimyasalların vücutta dağılımları. Çocuğun okula gelirken egzoz gazlarından aldığı kurşun o günkü okul etkinliklerini etkileyebilmesi söz konusudur. Bu etkilenim ön plana çıkıyorsa sonuçta okul servis araçlarının standardı ve kalabalık trafikte bekleme sürelerinin uzunluğuyla bağlantısı gündeme gelir. Bu durumda okul servis araçlarına geçiş üstünlüğü sağlamaktan başlayarak birçok önlem için bilinçlendirme ve kamuoyu oluşturma önem kazanır. Özellikle OECD ülkelerinde önemli bir çevre kirliliği biçimi olarak hava kirliliğini ele alacak olursak bu kirliliğin birçok hastalıkla ilişkisi, sözgelimi astım ve zamansız ölümlerle bağlantınsın anlaşılması gerekir. Hava kirliliğinin ekonomi üzerindeki etkisi sağlık üzerindeki etkisini daha da ağırlaştıran bir boyuta ulaşabilir. Asitler, organik kimyasallar, metallerden oluşan uçartozlar ve uçardamlalar, toz parçacıkları, ozon gibi kirleticilerin etkisi çok büyük sağlık yükü getirir (Health and Environment, 2011). Şekil 7. Yapılan bir çalışmada bir atık gömme bölgesiyle bağlantı kurulan hastalıklar. Dikkat edilirse söz konusu epidemiyolojik çalışmaların ve kirlilik- hastalık arasında nedensel ilişki kurmanın zorluğu kolayca görülebilmektedir (Kimani, 2007). Vücuda değişik yollarla giren fizikojeokimyasal etmenler organik ya da anorganik oluşlarına göre değişik biyokimyasal süreçlerin devreye girdiği etkileme süreçleri ile sistem, organ ve hücre etkilenimleri oluştururlar. Şekil 8 de anorganik kimyasalların vücutta dağılımları özetlenmiştir. Hava kirliliğinin etki derecesi kirleticilerin kimyasal yapısı, havadaki derişimi, etkilenimin süresi, diğer kirleticilerle birlikte olduğunda etkinin toplamsal etkinin çok üzerine çıkması olarak tanımlanabilecek sinerji ve bireysel yatkınlık etkilenim açısından en önemli etmenlerdir (Health and Environment, 2011). Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1991 yılında çevrenin üreme sağlığı üzerindeki etkileriyle ilgili olarak düzenlenen bir çalıştay sonuçlarını özetleyen bir yazıda daha ileri araştırma ve tarama yöntemlerinin geliştirilmesine olan gereksinim belirtilmektedir. Bu konuda uluslararası işbirliği, çok disiplinli çalışmaları sağlayacak altyapı; kimyasal, fiziksel ve biyolojik etkenlerle etkilenimin belirlenmesine yönelik çalışmalara ağırlık verilmesi gereği vurgulanmıştır. Özellikle zararlı savaşında kullanılan kimyasalların etkisinin önemi ortaya konmuştur. Bu çalıştayda üremeyle ilgili çevresel olumsuz etkiler: 1. Doğurganlığın azalması 18 19

2. Rahim içinde gelişme geriliği 3. Kendiliğinden düşüklerin artması 4. Çeşitli doğumsal bozuklukların daha büyük oranda görülmeye başlaması olarak sıralanmıştır (Impact of the environment on reproductive health, 1991). Çevre kirliliği kromozom bozuklukları, hücre yıkımı, anne karnında ölüm, büyümenin olumsuz etkilenmesi, fetüste anormallikler, doğum sonu ölümler, işlevsel öğrenme yetersizlikleri ve erken yaşlanmaya neden olmaktadır (Impact of the environment on reproductive health, 1991) Cinsel sağlığın değerlendirilmesindeki güçlükler nedeniyle çevresel nedenlerle üreme arasındaki bağlantıyı kurmaya yönelik birçok bilgi açığımız vardır. Sadece zehirli kimyasallar değil bazı vitaminler sözgelimi A vitamininin yüksek miktarda etkilemesi bile gelişim bozukluklarına, doğum anormalliklerine yol açar. Günümüzdeki gebelik komplikasyonlarında çevre kirliliğinin önemli etkisi olduğu düşünülmektedir (Impact of the environment on reproductive health, 1991, Güler, 1994). Çernobil deki radyasyon, Bhopal deki kimyasal etkilenimin binlerce kişide ölümcül etkiye yol açtığı kanıtlanmıştır. KAYNAKLAR Fields, Scott., 2002, Urban Issues: If a Tree Falls in the City. Environmental Health Perspectives 110, no. 7 (July), A 392. Fişek, N. H. 1983, Halk Sağlığına Giriş, H. Ü. -DSÖ Hizmet Araştırma ve Araştırıcı Yetiştirme Merkezi Yayını, No. 2, Ankara. Güler, Ç. (Ed), 2012, Çevre Sağlığı (Çevre ve Ekoloji Bağlantılarıyla), 1. ve 2. Cilt, Yazıt Yayıncılık, Ankara. Güler, Ç. ; Benli, D. ; Vaizoğlu, S. A. 1995, Çevre Sağlığına Giriş; M. Bertan,, Güler, Ç., (Ed), Halk Sağlığı, Temel Bilgiler, Güneş Yayınevi, Ankara. Güler, Ç. ; Benli, D., Vaizoğlu, S. A. 2006, Çevre Sağlığına Giriş; Ç. Güler, L.., Akın, (Editörler) Halk Sağlığı Temel Bilgiler, Hacettepe Üniversitesi, Ankara. Güler, Ç. 2008, Çevre Kirliliği ve Çocuk, Özgür Doruk Güler Çevre Dizisi 3, Yazıt Yayıncılık, Ankara. Güler, Ç. 1991, Çevre ve Sağlık Üzerine Etkileri, Sağlık, Toplum ve Çevre Bülteni, l, 3, 3-8, Mart. Güler, Ç., Çobanoğlu, Z., 1994, Çevre Kirliliği ve İnsan Vücudu, Çevre Sağlığı Temel Kaynak Dizisi No. 3, TC Sağlık Bakanlığı Sağlık Projesi Genel Koordinatörlüğü, TC Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü,!SBN 975-7572-51-9, Ankara. Güler, Ç., Çobanoğlu, Z., 1997, Çevre Sağlığı Uzaktan Eğitim Modülü, Birinci Aşama, Modül 1, Ankara. Güler, Ç., 2011, Çevre ve Sağlık, Özgür Doruk Güler Çevre Dizisi, No. 52. Yazıt Yayın Dağıtım, Ankara. Güler, Ç. Çobanoğlu, Z., 1994, Çevre Sağlığının İlke leri ve Genel Bakış Açısı, Çevre Sağlığı Temel Kaynak Dizisi No. l, TC Sağlık Bakanlığı Sağ lık Projesi Genel Koordinatörlüğü, TC Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık hizmetleri Genel Mü dürlüğü, ISBN 975-7572-49-7, Ankara. Güler, Ç., Çobanoğlu, Z., Çevresel Etkenlere Bağlı Olarak Ortaya Çıkan Hastalıklar, Çevre Sağlığı Temel Kaynak Dizisi No. 6, TC Sağlık Bakanlığı Sağlık Projesi Genel Koordinatörlüğü, TC Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, ISBN 975-7572-54-3, Ankara 1994. Health and environment, 2011, Policy Brief, February 2008, 3. 7. Impact of the environment on reproductive health, 1991, International Workshop on the Impact of the Environment on Reproductive Health (1991: Copenhagen); Prog Hum Reprod Res; (20):1-11. Koren, H. ; Bisesi, M. 1996, Handbook of Environmental Health and Safety, (19-26), Lewis Publishers, Florida. Kimani, N. G. 2007, Environmental Pollution and Impacts on Public Health: Implications of the Dandora Municipal Dumping site in Nairobi, Kenya. United Nations Environment Programme (UNEP) - Urban Environment Unit. Available from: http: //www. unep. org/ urban_environment/pdfs/ Dandora WasteDump-ReportSummary. pdf ( 17 Mayıs 2009). Moeller, D. W., 2005, Environmental Health, Third Edition, Harvard University Press, Cambridge, Mass. Topuzoğlu, İ., 1979, Çevre Sağlığı ve îş Sağlığı, Hacet tepe Üniversitesi Yayınları, Ankara. 20 21

Bor ve Sağlık Boron and Health Şükrü ÖZTÜRK, Beyhan SAYIN, Serap KOLUKISA BOREN, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü, ANKARA ÖZ: Bor, doğada birçok bileşiği bulunan, sanayinin pek çok alanında farklı amaçlarla kullanılmasının yanı sıra sağlık açısından da önemli bir mineraldir. Canlıların metabolik ve fizyolojik olaylarında etkin bir rol oynadığı bilinmektedir. İnsan vücudu tarafından az miktarda ihtiyaç duyulan bor, hücrelerde sentezlenemediği için besinlerle dışarıdan alınması gereken önemli bir mineraldir. Yetişkinlerde günlük alınması gereken bor miktarı 13 mg kadardır. Fındık, badem, hurma, elma, üzüm, çilek, şeftali, erik, brokoli, patates, sarımsak ve domates bol miktarda bor içeren besinler arasındadır. Bor minerali, kalsiyum, magnezyum ve fosfor mineralleri ile D Vitamininin vücutta korunmasına ve etkili bir şekilde kullanılmasına yardımcı olarak diş ve kemik sağlığının korunmasına katkıda bulunur. Beyin fonksiyonlarını geliştirir. Özellikle kadınlar açısından, östrojen hormonunun çalışmasını destekleyici ve kemik erimesini azaltıcı etkilerinden dolayı oldukça gereklidir. Bor minerali, tıpta tedavi amacıyla da kullanılmaktadır. Özellikle, kemik erimesi, alerjik hastalıklarda, psikiyatride, kemik gelişiminde, artiritte, menopoz, halsizlik ve kanser tedavilerinde bor aktif olarak kullanılmaktadır. Son zamanlarda oldukça popüler olan Nötron Yakalama Tedavisi (BNCT) ile sağlıklı hücrelere zarar vermeden kanserli hücrelerin imha edilmesinde görev alan bor elementi, kanser tedavisinde yeni bir umut olmuştur. Beslenmemiz dışında kullandığımız deterjan ve kozmetik ürünler ile bor, günlük yaşantımızda iç içe olduğumuz bir elementtir. Yüksek dozda bor alınmasının akut toksik etkisi yanı sıra diğer toksik etkileri halen araştırılmakta olan konulardandır. BOREN, bor mineralini sanayinin her alanında kullanılabilir kılmak adına; borun insan ve çevre sağlığı üzerine etkilerinin araştırılması yanı sıra sağlık ve biyoteknoloji alanlarında da birçok projeye destek olmuş ve olmaya devam etmektedir. BOREN e sağlık alanında 26, biyoteknoloji alanında 10 ve biyoloji alanında 6 proje sunulmuş olup, birçoğu başarı ile tamamlanmıştır. Anahtar kelimeler: Boren, bor, sağlık, biyoteknoloji 23

ABSTRACT: Boron, found at different composite forms in nature, is also an important mineral in terms of health as well as it is used many areas of industry for different purposes. It is known that it has an active role in the metabolic and physiological events of living creatures. Human body needs very little amount of boron which is a crucial mineral, taken from outside by diet because it is not synthesized in cells. The amount to be taken daily in adults is about 13mg. Hazelnut, almond, date, apple, grape, strawberry, peach, plum, broccoli, potato, garlic and tomato are among the plenty of boron-containing foods. With calcium, magnesium and phosphorus, boron mineral contributes the protection of teeth and bone health s by the helping of efficient usage and protection of Vitamin D in body. It improves the funtion of brain. Especially for woman, it is quite necessary due to the supportive effect of the working of estrogen hormone and the reducing effect of bone resorption. Boron mineral is also used on the purpose of treatment in medicine. Particularly, boron is actively used in the treatment of osteoporosis, allergic diseases, psychiatry, bone development, artiritte, menopause, fatique and cancer. Recently, boron element, which is a new hope in the treatment of cancer, is taken charge in the destruction of cancer cells without injuring heathy cells with quite popular Boron Neutron Capture Thearpy (BNCT). Boron is an element that is intertwired with our daily lives with the usage of detergent and cosmetic products except for nourishment. Receiving high doses of boron are currently being investigated about other boron toxic effects as wel as its acccute toxic effect. National Boron Research Institute (BOREN) has supported and continues to be a lot of support for many projects in the field of healthcare and biotechnology as well as to investigate the efffects of boron on environment and human health in order to make usable of boron mineral in all aspects of industry. To BOREN, the proposal of 26 projects in the field of health, 10 projects in the field of biotechnology and 6 projects in the field of biology were submittted. Many of them were succesfully completed. Key words: National Boron Research Institute (BOREN), boron, health and biotechnology. Su Kaynaklarında Bulunan Ağır Metallerin İnsan Sağlığına Etkisi: Örnek Biga Yarımadası Effects of Heavy Metals in Water Resources on Human Health: Case Study: Biga Peninsula Alper BABA*, Coşkun BAKAR**, Orhan GÜNDÜZ***, Dilşad SAVE****, Handan Işın ÖZIŞIN KARAMAN** *İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Mühendislik Fakültesi, Urla- İZMİR **Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Tıp Fakültesi, ÇANAKKALE ***Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Buca-İZMİR ****Marmara Üniveristesi, Tıp Fakültesi, Kadıköy- İSTANBUL ÖZ: Su yeryüzünde yaşayan tüm canlıları için yaşamsal değeri olan bir maddedir. Tüm canlıların fizyolojik ihtiyaçlarının talep ettiği miktarda, güvenli su kaynaklarına ulaşmaları yaşamlarını sürdürebilmeleri için olmazsa olmaz bir ön koşuldur. Suyun önemi, yeryüzünde yaşayan insan popülasyonun son yüzyıl içinde engellenemeyen artışı, canlıların ihtiyaçları için gerekli olan su kaynaklarının yetersiz olması ile ilişkili olduğu kadar, var olan su kaynakların hem doğal hem de antropojenik faaliyetlerle tehdit altında olmasında yatmaktadır. Biga Yarımadası bu açıdan bakıldığında incelenmeye değer bir bölgeyi oluşturmaktadır. Türkiye nin kuzeybatısında bulunan Biga Yarımadası hem jeolojik özelliklerinin çeşitliliği hem de su kaynakları açısından son derece önemlidir. Ancak jeolojik çeşitlilik (özellikle bölgede yoğun altere olmuş volkanik birimler gibi) nedeni ile bu alandan kaynaklanan sular doğal riskleri de bünyesinde barındırmaktadır. Bu durum Biga Yarımadasında bulunan yeraltı ve yüzeysel su kaynaklarına özel bir anlam yüklemektedir. Yoğun madencilik faaliyetlerinde sürdüğü bu alanlarda kullanılan su kaynakların insan sağlığına etkisine yönelik bir dizi çalışma gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma kapsamında, Biga Yarımadasında 2007-2009 yılları arasında alandaki su kaynaklarında ağır metal kirliliğine bağlı olan sağlık sorunları irdelenmiştir. Tıbbi-Jeoloji olarak bölgeye özgün yapılan ilk çalışmadır. Elde edilen veriler Biga Yarımadasındaki yeraltısularında bulunan yüksek arsenik ve alüminyum değerlerin az da olsa insan sağlığını etkilediğini göstermektedir. Anahtar kelimeler: Yeraltısuları, ağır metal, tıbbı jeoloji, Biga Yarımadası ABSTRACT: Water is a precious material for all living beings on earth. They need to access water that is quantitatively and qualitatively sufficient for their physiological needs. The importance of water not only lies in the fact that humans had an enormous population growth within the last decade which in turn created very high demands for water resources but also is related to the reality that these 24 25

resources are under the thread of pollution as a result of natural and anthropogenic factors. Based on this premise, Biga peninsula is one area that is worth focusing into. The peninsula is situated to the northwest of Turkey and is extremely important for its geological diversity and abundance of water resources. However, the geological diversity also poses a risk for the water resources originating particularly from the highly altered volcanic rocks of the area. The unique geology of the area requires that the water resources of Biga peninsula needs to be studied in detail. In addition, extensive mining activities that take place in these areas is another reason that the water resources of Biga Peninsula are studied in a multidisciplinary manner. Hence, the health problems related to low quality water resources are assessed in a series of studies between 2007 and 2009 that mainly focused on the influence of dissolved heavy metals on human health. These studies are considered to be the first of its kind conducted in the region. The data obtained from these studies revealed that high arsenic and aluminum concentrations in groundwater of Biga Peninsula had some influence on the health of local people living in the area. Key words: Groundwater, heavy metal, medical geology, Biga peninsula İnceleme Alanın Jeolojik Özellikleri Biga Yarımadası nda jeolojik olarak farklı köken ve yaşta kaya grupları yer alır (Şekil 1). Bu kaya gruplarının temelini Paleozoyik ve Mesozoyik yaşlı Kazdağ grubu oluşturur. Kazdağ grubunu oluşturan litolojiler temelde Paleozoyik yaşlı gnays, amfibolit, meta diyorit, mermer ve kuvarsitler ile meta dunit, meta harzburjit, meta serpantinit, meta gabrolardan oluşur. Biga Yarımadası nda Kazdağ grubunun en üst birimini metakumtaşı, kumlu mermer, çört yumrulu mermer ve dolomitik mermerlerden oluşan detritik karbonatlar oluşturur. Bu temel üzerine tektonik dokanaklı olarak Triyas yaşlı metabazit, meta tüf, meta pelit, rekristalize kireçtaşlarından oluşan Karakaya Karmaşığı (Bingöl ve diğ., 1973) gelmektedir. Jura da daha çok durgunlaşan ortamda tabanda kumtaşları ile başlayıp kumlu, sileks yumrulu ve oolitli kireçtaşları ile devam eden ve derin denizel kumtaşı çamurtaşı, mikritik kireçtaşları ile son bulan bir çökel istif gerçekleşmiştir. Şekil 1. İnceleme alanının jeoloji haritası (Okay ve diğ., 1990 den sadeleştirilerek derlenmiştir; Baba ve diğ.,2008). Kazdağ grubu ve Karakaya karmaşığı üzerine Kazdağ yükseliminin batı ve kuzeybatı kesimlerinde değişik büyüklükte yüzeylemelere sahip Geç Kretase yaşlı ofiyolitli melanj birimleri (Çetmi ofiyolitli melanjı, Okay ve diğ., 1990) yer alır. Ofiyolitli melanj biriminin belli-başlı litolojileri: İleri derecede serpantinleşmiş harzburjit ve dunit türü ultarabazik kayalar ile gabro, diyabaz ve spilitik bazalt türünde bazik kayalardan oluşmaktadır. Ayrıca radyolarit, çört ve pelajik kireçtaşı düzeyli çamurtaşları da gözlenmektedir. Biga Yarımadası nda Senozoyik zamanında çok kalın (2500 m den daha fazla) bir çökel dizi ile girik, farklı kimyasal bileşimlere sahip, magmatik kayaçlar bulunmaktadır. Eosen yaşlı kumtaşı, çamurtaşı, kireçtaşları ve marnlardan oluşan türbiditik çökeller bu dönemin önemli litolojilerini oluşturmaktadır. Aynı evrede kalkalkali bir volkanizmanın ürünü andezit, dasit, traki andezit, riyodasit mineralojisi sunan volkanik kayalar bu çökeller ile girik dokanaklar oluşturmaktadır. Oligo-Miyosen döneminde bölgede yeni bir magmatik etkinlik gözlenmekte olup, bu dönemde sığ sokulumlu granitler ile granodiyoritik kayalar (Evciler, Kestanbol, Karabiga, Kuşçayırı, Ilıca-Şamlı, Nevruz-Çakırova granit ve granodiyoritleri) oluşmuştur. Bu granitik ve granodiyoritik sokulumlarla ilişkili olduğu düşünülen andezit, dasit, riyodasit, traki andezit bileşimli lavlar ile tüf aglomera ve ignimbritler meydana gelmiştir. Bölgede Erken-Orta Miyosen de volkanik kayalarla birlikte yer yer karasal çökeller de gelişmiştir. Bunlar bitümlü şeyler ile kömür ara katkılı kiltaşı, silttaşı, kumtaşı ve tüflerden oluşur. Geç Miyosen-Pliyosen döneminde flüviyal ve göl ortamını işaret eden alacalı konglomera, kumtaşı, şeyl ve kireçtaşı düzeylerinden oluşan birimler yer alır. Ayrıca Geç Miyosen döneminde bu çökeller ile yanal ve düşey geçişli sığ denizel kumtaşı, çakıltaşı, şeyl, marn ve oolitik kireçtaşları bulunur. Geç Miyosen sonlarında bölgede yeni bir volkanik aktivite başlar ve bu dönemde gerilme tektoniğine ya da yanal atım rejimine bağlı genç faylar boyunca çıkan alkali özellikli (Yılmaz ve diğ., 2001) bazaltlar oluşur (Ercan ve diğ., 1985; Baba ve diğ., 2008). İnceleme Alanın Hidrojeolojik Özellikleri Yörede yüzlek veren bu mermerler etkili bir tektonizma sonucunda kıvrımlı ve kırıklı bir yapı sergilemiştir. Ayrıca karstik özellik taşıyan bu mermerlerden çok sayıda kaynak bulunmaktadır. Bu karstik kaynaklardan 1 lt/sn ile 100 lt/sn arasında değişen debilerde su çıkmaktadır (Şekil 2). Kazdağı birimleri üzerine gelen Karakaya karmaşığı kireçtaşları karstik boşluklu olup, düşük debili sular alınabilmektedir. Karmaşığın diğer birimlerinde ise sızıntılar şeklinde çok küçük debili (Q < 0.1 lt/ sn) sular alınabilmektedir. Genel olarak proje sahasının GB sında, KD-GB uzanımlı olarak yayılım gösteren geçirimsiz birimlerden oluşurlar (Şekil 2). Proje sahasında, volkanik kayaçlar Karakaya karmaşığına ait birimleri bazen keserek, bazen de örterek oldukça geniş bir alana yayılmıştır. Yer yer altere olmuş Çan volkanitleri ile iç içe olarak gözlenirler. Bölgede yer alan silisleşmiş volkanikler çatlaklı akifer özelliği taşımaktadır. Bu birimdeki çatlakların eğimleri 70 90 derece arasında değişmektedir. Çatlaklı akifer konumundaki bu birimlerin altında altere olmuş ve geçirimsiz olan kil alterasyonları gözlenmektedir. Bu kil alterasyonları çatlaklı 26 27

akiferlerin altında geçirimsiz bir bariyer olarak durmaktadır. İnceleme alanındaki kaynakların çoğu çatlaklı akifer ile kil dokanağının bulunduğu alanda yüzeye çıkar. Bu alandaki kaynakların debileri 0.01 ile 10 lt/sn arasında değişmektedir. Bu alandaki bazı yeraltısuyu kaynakları asidik özellikte olup (ph<5) yüksek konsantrasyonlara sahip arsenik (>50 ppb) ve alüminum (>10 ppm) içermektedir (Baba ve diğ., 2008; Baba ve diğ., 2009; Baba ve Gunduz, 2010; Bakar ve diğ., 2010). yaş üzerinde sigara içmeyen veya 5 yıl önce bırakan, son 3 gün içinde deniz ürünü yememiş, bölgede en az 10 yıldır yaşamakta olan ve şu an herhangi bir endüstriyel işte çalışmayan kadınlarla görüşülmüş, görüşülen kişilere çalışma hakkında bilgi verilip amaç ve kapsamı anlatılıp alınan kanların laboratuar sonuçlarının kendilerine ulaştırılacağı belirtilmiştir. O sokaktaki evlerde yeterli sayıda kadın bulunamaz ya da çalışmaya katılmayı kabul etmezler ise sokağın bitiminden sola dönülerek o sokak için örnek sayısı tamamlanana kadar araştırmaya devam edilmiştir. Sokaklardan her dört haneden birisinden örnek alınmış, örneğe çıkan hanede araştırmanın kriterlerine uyan birden fazla kişi olması durumunda kimin alınacağına kurrayla karar verilmiştir. Örneğe çıkan kişinin araştırmayı katılmayı kabul etmemesi durumunda yan haneden örnek alınmıştır. Örnek sayısı tamamlandığında sıradaki sokağa gidilmiş, toplanan örnekler soğuk zincir kuralları içinde saklanıp, toplama işi bitikten sonra yine soğuk zincir kurallarına uyularak kargo ile laboratuvara gönderilmiştir. Çan merkez için hesaplanan sayıda haneye ulaşılmasından sonra kurra ile ilçe köy listesinden belirlenen köylere gidilmiştir. Bayramiç ilçesine geçilerek aynı işlemler bu ilçe için de tekrarlanmıştır. Bayramiç ilçesinde basit rastgele yöntemle saptanan köylere gidilmiş ve işlemler köylerde de yapılmıştır. Köylerden elde edilecek toplam örnek sayısı köy nüfusu için tahmin edilen araştırmaya alınma kriterlerine uygun kadın nüfusa göre ağırlıklandırılarak her köyden alınacak örnek sayısı hesaplanmıştır. Köyün merkezine açılan sokaklardan rastgele bir sokak seçilerek başlanmış, sokaktaki başlangıç hanesi de rastgele olarak seçilmiştir. Sokaklar bittikçe ardışık olarak evlere uğranılmış, o evde kriterlere uygun kadın varsa görüşme yapılmış; örnekler alınmıştır. Bu işleme köy için saptanan örnek sayısına ulaşılana kadar devam edilmiş ve bir köy tamamlanınca sıradaki köye geçilmiştir. Şekil 2. Proje sahasının hidrojeoloji haritası (Baba ve diğ., 2008) Tıbbı-Jeolojiye ilişkin Yapılan Çalışmalar Biga Yarımadası nda 2007-2009 yılları arasında iki araştırma gerçekleştirilmiştir. Tıp ve Yerbilimcileri tarafından gerçekleştirilen çalışma ile ilgili araştırmalar aşağıda kısaca özetlenmiştir. Sulara Yüksek Arsenik Düzeyi Bulunan Kesimlerde Yapılan Tıbbı Çalışmalar Yeraltı suyu kaynaklarında yüksek düzeyde arsenik bulunan bölgelerde kan ve saç örneklerinde arsenik ve kurşun düzeylerinin irdelenmiştir. Araştırma Biga Yarımadası sınırlarında buluan Bayramiç ve Çan havzalarında gerçekleştirilmiştir. Alanda toplam 674 kişiden örneklem alınmıştır. Bu çalışma kapsamında, her iki havzada kişinin sosyo demografik değişkenlerini, kişide bulunan hastalıkları, arseniğe bağlı olabileceği düşünülen hiperkeratoz varlığını, sigara içme ve çevresel sigara maruziyetini, içme ve kullanma suyunun kaynaklarını sorgulayan bir anket formu kullanılmıştır. Örnekleme çıkan sokaklardaki evlerde gezilerek o sokaktaki 40 Saç örnekleri alınmasında büyük oranda red yaşandığından, bu da kan örnekleri toplamamıza da engel olacağı düşünülerek ikinci ziyarette toplanmıştır. Her iki bölgede de (Çan ve Bayramiç) kan arsenik değerleri en yüksek çıkan iki köyden (>20.0 mg/l) (Söğütalan ve Doğancı) örnek alınmıştır. Diğer köylerden basit rastgele yöntemle seçim yapılmıştır. Böylece her iki bölgede de 6 köyden örnek alınmıştır. Köylerde daha önce kan örneği alınan, köyde bulunan ve saç örneği alınmasına rıza gösteren herkesten örnek alınmış toplam 108 kişiye ulaşılmıştır. Kan örnekleri uluslararası standartlara uygun olarak vakumlu kan alma tüpleri ve tek kullanımlık steril iğneler (Vacutainer Systems) kullanılarak EDTA lı tüplere 4.5 ml olacak şekilde alınmıştır. Kan örneği alınamayan kişiler çalışma kapsamından çıkarılmıştır. Ölçümler atomik absorbsiyon spektrofotometresi kullanılarak Sistem Tıp Lab. Hiz. San. Tic. Ltd. Şti (İstanbul) tarafından yapılmıştır. Kişilerden alınan kanlarda sigara kullanımı konusunda yanlış bilgi verilmiş olma olasılığını yok etmek için ve çevresel sigara dumanı etkilenimini saptamak amacı ile kotinin düzeyleri toplanan kan örneklerinde ölçülmüştür. Kan kotinin düzeyleri 28 29

çalışma kapsamındaki hiç kimsede yüksek bulunmamıştır, bu nedenle çalışmadan çıkarılmış olan kişi yoktur. Kişilere bunun dışında çevresel sigara maruziyetinin bulunup bulunmadığı da sorulmuştur. Kan düzeyi yanında kişilerin kronik maruziyetini değerlendirmek amacı ile 108 kişiden saç örnekleri toplanmış ve arsenik-kurşun açısından değerlendirilmiştir. Saç örnekleri suboksipital bölgeden alınmıştır. Toplanan saç örneklerinin ölçümleri atomik absorbsiyon spektrofotometresi kullanılarak Sistem Tıp Lab. Hiz. San. Tic. Ltd. Şti (İstanbul) tarafından yapılmıştır. Sosyoekonomik statünün diğer sağlık olaylarını etkilediği gibi kan kurşun düzeylerinde de farklılıklar oluşmasında etkili olabileceği düşünülmektedir (Brody ve diğ., 1988). Bu konuda istatistik kontrollerin yapılabilmesi için sosyoekonomik indeks hesaplanmıştır. Sosyoekonomik indeks, eğitim, evdeki elektrikli aletler, araba sahipliği ve mesleğe göre hesaplanmıştır. Bu hesaplama Türkiye için önerilen Sosyoekonomik Statü ölçeği modifiye edilerek kullanılmıştır. Alınan puanlarda 3 alt SES, 4-6 Alt-orta SES, 7-9 Orta-Alt SES, 10-12 Orta-Üst SES, 13-15 Üst SES olarak değerlendirilmiştir (Kalaycıoğlu ve diğ., 1998). Sulara Yüksek Aluminyum Bulunan Kesimlerde Yapılan Tıbbı Çalışmalar Bu çalışmada ise; asidik ve yüksek düzeyde Al konsantrasyonuna sahip suları içen köylerde yaşayan insanlarda, Al un kognitif fonksiyonları etkileme potansiyeli irdelenmiştir. Alanda, kullanılan asidik karakterli ve yüksek Al içeren sular Kirazlı köyü çevresinde bulunmaktadır ve bu yöredeki insanlar bu su kaynaklarını kullanmaktadır. Kontrol amaçlı olarak da yine aynı yarımadada Troia bölgesinde yer alan Çıplak ve Halileli köyleri çalışmaya dahil edilmiştir. Çalışmaya Kirazlı köyünde 73 kişi (41 erkek, 32 kadın), Çıplak ve Halileli köylerinde 164 kişi (89 erkek, 75 kadın) katılmıştır. Bu araştırma iki aşamalı olarak planlanmıştır. Birinci aşamada Kirazlı bölgesinde yeraltı sularında bulunan elementlerin (alüminyum, arsenik, selenyum, florin, kurşun, vb.) değerlendirilmesi yer almaktadır. Bu çalışma sonuçları bazı bölgelerde yeraltı sularının asidik karakterde ve yüksek Al konsantrasyonlarını içerdiğini göstermesi üzerine ikinci aşama planlanmıştır. İkinci aşama ise üç bölümden oluşmuştur. Birinci bölümde araştırmacılar tarafından yüz yüze görüşme tekniği ile uygulanan anket formunda temel tanımlayıcı özellikler sorgulanmıştır. İkinci bölümde Nöroloji Uzmanı kognitif performansları saptamak için Mini-Mental State Examination(MMSE) uygulanmış ve nörolojik muayene yapılmıştır. Üçüncü bölümde ise incelenenlerden, serum Alüminyum, düşüklüğü olası demans nedenleri arasında olan Vitamin B12, Folik Asit ve Troid stimülan hormon (TSH) düzeyi (3 Jenerasyon TSH) parametrelerinin değerlendirilebilmesi için 10 cc lik venöz kan alınmıştır. İncelenenlerden alınan kanlar, çalışma bölgesinde masa üstü santrifüj cihazı ile 3000 devir/dakika da 5 dakika süre ile santrifüj edilmiş ve serumları ayrılmıştır. Aynı gün içinde serumlar +4 C de olacak şekilde buz aküleri olan özel kutular içinde İstanbul da bir laboratuara nakledilmiştir. MMSE testi, oriyentasyon, lisan, konsantrasyon, yapılandırma praksisi ve belleği ölçen genel bir bilişsel tarama testidir. Yönelim, kayıt hafızası, dikkat ve hesaplama, hatırlama ve lisan olmak üzere beş ana başlık altında toplanmış on bir maddeden oluşmakta ve toplam puan olan 30 üzerinden değerlendirilmektedir. MMSE nin Türk toplumunda hafif demans tanısında geçerlilik ve güvenilirlik çalışması 2002 de Güngen ve arkadaşları tarafından yapılmıştır (Güngen ve diğ., 2002). MMSE için cut off değeri 22 olarak alınmıştır. Araştırmaya katılanlardan elde edilen serumlarda TSH, Folik Asit ve Vitamin B12 İmmulite 2000 Siemens cihazında immünokemilüminimetrik yöntemle, Al ise Shimadzu AA-6300 cihazında atomic absorption spectrophotometer yöntemle çalışılmıştır. ELDE EDİLEN BULGULAR Çan-Bayramiç Bölgesi Bu çalışmada karşılaştırılan iki bölgenin madencilik dışındaki yaşam şekilleri benzerlik göstermektedir. Bunun için diğer faktörlerin kurşun ve arsenik düzeylerinde yaratacağı değişimler en aza indirgenmiş ve madenciliğin etkisi bulunmaya çalışılmıştır. Madencilik dışında Çan merkez yerleşiminin çanak konumunda olması hava kirliliğinin daha yoğun olmasına buna bağlı olarak da kurşun değerlerinin yüksek olmasına yol açmış olabilir. Ayrıca, Çan ilce merkezinde TKI kömür isletmelerine ait bir kömür isletmesi bulunmaktadır. Bölgede kurşun değerleri bu saha etrafında bulunan köylerdeki insanlarda en yüksek değerlerdedir. Çan bölgesinde hava kirliliği parametreleri Bayramiç merkezinden daha yüksek bulunmuştur. Bununla birlikte kırsal alanda böyle bir durum mevcut değildir ve madencilik faaliyetlerinin yaygın olduğu bölgelerde kan ve saçtaki değerlerin de Bayramiç e göre daha yüksek düzeyde olduğu gözlenmektedir. Bayramiç havzası bölgede tarımsal faaliyetlerin en yüksek olduğu alanlardandır. Bayramiç te kan arsenik düzeylerinin yüksek olduğu bölgelerdeyse tarımsal ilaçlarda kullanılan arseniğin önemli olabileceği düşünülmüştür (Baba ve diğ., 2008; Baba ve diğ., 2009). Proje sahasında altere olmuş volkanik kayalardan gelen su kaynaklarından alınan örneklerde ölçülen arsenik düzeyleri Ahlatlıburun, Tepeköy, Mallıköy ve Çekiçler de en yüksektir. Benzer şekilde kan ve arsenik değerleri de bu bölgelerde yüksektir. Söğütalan köyünde sularda arsenik değerleri düşük olmakla birlikte, kan arsenik düzeyi yüksek bulunmuştur. Bununla birlikte yerleşim yerlerindeki ortanca su arsenik değerleriyle yerleşimlerden elde edilen saçtaki arsenik değerleri arasındaki ilişki spearman rank korelasyonu ile değerlendirilmiş ve anlamlı ve güçlü bir korelasyon bulunmuştur( r=0,89 p=0,0001). Sularda kurşun düzeyinin en yüksek olduğu bölgeler Çan köylerinden Keçiağılı, Kızılelma ve Mallıköy mevkileridir. Çan merkezde ve Söğütalan da da bazı örneklerde yüksek değerler gözlenmiştir. Kan kurşun düzeyleri de genelde bu 30 31

sonuçlara paralel gitmektedir. Bununla birlikte kan kurşun düzeylerinin ortanca değerleriyle sudaki kurşun düzeylerinin ortanca değerleri arasında anlamlı bir korelasyon saptanmamıştır (r=0,30 p=0,29). Bu çalışmada her iki bölgede de kan ve saçtaki serum ve arsenik değerleri sağlık sorunu yaratabilecek düzeyde yüksek bulunmamıştır. Bununla birlikte incelenen ağır metaller açısından maruziyet yükü vardır. Henüz sağlığı tehdit edecek konsantrasyonlara ulaşmamıştır. Ancak kronik maruziyetin devam etmesi durumunda değerlerin artması beklenebilir. Erkeklerde sigara ve çalışma koşulları nedeniyle bu maruziyetin daha da yüksek olabileceği düşünülebilir. Bölgede kömür sahalarına ve altere olmuş volkanik birimlere yakın yerlerde kan kurşun düzeylerinin yüksek çıktığı göz önüne alınacak olursa jeolojik oluşumların insan sağlığını etkileyebilecek olaylara neden olabileceği göz önüne alınmalıdır. Kirazlı-Troia Bölgesi Bu araştırmada da Kirazlı bölgesinde içme amaçlı kullanılan yeraltı sularında yüksek düzeyde Al saptanması üzerine planlanmıştır. Temel amaç su kaynaklarında bulunan Al un yaratabileceği etkilerin saptanması olmakla birlikte, bölgede yaşıyan insanlar üzerindeki etkilerin ortaya konulması da hedeflenmektedir. Araştırma bölgelerinde su kaynakları ile ilgili gerek doğal olsun gerekse endüstriyel kullanımlarına bağlı olsun kayaçlarda, yeraltı sularında ve toprakta bulunan bazı elementlerin (alüminyum, arsenik, selenyum, florin, kurşun, vb.) konsantrasyonlarına ilişkin detaylı çalışmalar yapılmış olup (Baba ve diğ., 2008; Baba ve diğ., 2009; Baba ve Gunduz, 2010; Bakar ve diğ., 2010). Kirazlı bölgesindeki asidik (ph<4) karakterli sularda Al konsantrasyonunun çok yüksek olduğu saptanmıştır. Özellikle Kirazlı köyünün ortasında bulunan asidik karakterli ve alüminyumca zengin Ekşi Su kaynağı yöre insanları ve diğer illerden gelen kişiler tarafından yoğun bir şekilde içme suyu olarak kullanılmaktadır. saptanmasının en objektif yolu karıştırıcı faktörlerin etkisinin minimalize edildiği kohort grubu ile izlem çalışmasının planlanmasıdır. Epidemiyolojik çalışmalar arasında farklı sonuçlar bulunmakla birlikte elimizdeki veriler, içme suyunda yüksek miktarlarda bulunan Al un insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapabileceği lehinedir. Bu çalışmada Kirazlı bölgesinde yaşayan insanların Al dan etkilendiklerine dair objektif bir kanıt sunmamaktadır. Ancak bölgede yaşayanlarda yüksek oranda bilişsel bozukluk olması, Kirazlı bölgesinde daha fazla oranda hikâyede nöropati saptanması, yüksek vitamin B-12 yetersizliğine rağmen, Al a ait şüphelerimizi arttırmaktadır. Bu şüphelerin kanıta dayalı olarak ve daha güçlü giderilmesinin yolu izlem çalışmaları iledir. Bu çalışma kapsamında elde edilen verilere bakıldığında planlanacak izlem çalışmalarının özellikle Al yarattığı sorunların daha objektif olarak gözlenmesine imkân sağlayacağını düşünülmektedir. Üzerinde durulması gereken bir nokta da Kirazlı bölgesindeki insanların halen yüksek Al seviyesine sahip suları tüketmesidir. Genel olarak Al zengin su kaynaklarında Al giderimine ilişkin artıma teknolojileri bulunmaktadır. Ancak arıtma teknolojileri enerji gerektirmektedir. Genel olarak bölge halkı ekonomik nedenlerden dolayı bu tür teknikleri uygulayamamaktadır. Bu nedenle yöre halkı su kaynaklarını alter olmamış birimlerden sağlamalıdır. Teşekkür Bu çalışma, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) ve Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) 104Y082 nolu proje kapsamında desteklenmiştir. Bu araştırmada incelenen iki bölgede serum Al düzeyleri arasında anlamlı bir fark saptanmamıştır. İncelenen her iki bölgede 1/3 ünde MMSE puanı açısından bilişsel hasar düşündürecek bulgulara ulaşılmıştır. Ancak içme suyunda Al miktarı yüksek olan Kirazlı bölgesi ile normal olan Çıplak-Halileli bölgesi arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır. Bu dikkat çekici bulgudur. Çünkü her iki bölgede araştırmaya katılan insanların vitamin B-12 düzeylerinin oldukça düşük olduğu görülmektedir. Kirazlı bölgesinde yaşayanlarda ise folik asit düzeyinin Çıplak- Halileli bölgesine göre daha fazla olduğu görülmektedir. Ayrıca incelenenlerin yaş ortalaması 51.6 ve %88 nin ilköğretim ve altında eğitim aldıkları saptanmıştır. Bu sayılan faktörlerin hepsi MMSE skorunu olumsuz etkileme potansiyeline sahiptir. Özellikle her iki bölgede yaşayanların 2/3 ünde vitamin B-12 düzeyinin düşük olması karıştırıcı faktör olarak dikkat çekmektedir. İki bölgede de yaşayan insanların bilişsel durumlarında zayıflık saptanmıştır; ancak karıştırıcı faktörlerin etkisiyle bu durum Al ile ilişkilendirilememektedir. Al ile bilişsel durum arasındaki ilişkinin 32 33

KAYNAKLAR Baba, A., Gunduz, O., 2010. Effect of alteration zones on water quality: A Case Study from Biga Peninsula, Turkey, Archives of Environmental Contamination and Toxicology, vol 58, number 3, pp. 499-513 Baba, A., Gündüz, O., Save, D., Gürdal, G., Sülün, S., Bozcu, M., Özcan, H., 2009. Madencilik Faaliyetlerinin Tıbbı Jeoloji Açısından Değerlendirilmesi: Biga Yarımadası (Çan-Çanakkale), 62. Türkiye Jeoloji Kurultayı, say.514-515, Ankara Baba, A., Dilşad, S., Gündüz,O., Gürdal, G., Bozcu,M., Sülün,S., Özcan,H., Hayran,O., İkiışık,H., Bakırcı, L., 2008. Çan Kömür Havzasındaki Madencilik Faaliyetlerinin Tıbbı Jeoloji Açısından Değerlendirilmesi, TUBİTAK Projesi, ÇAYDAG- 106Y041. Bakar, C., Karaman, H.I.O., Baba, A., Şengünalp, F., 2010. Effect of high Aluminium concentration in water resources on human health, Case Study: Biga Peninsula, Northwest Part of Turkey, Archives of Environmental Contamination and Toxicology, vol 58, number 4, pp. 935-944. Bingöl, E., Akyürek, B. ve Korkmazer, B., 1973. Biga Yarımadası nın jeolojisi ve Karakaya Formasyonu nun bazı özellikleri. Cumhuriyetin 50. Yılı Yerbilimleri Kongresi, Tebliğler, MTA, Ankara, 70-76. Brody, D. J., Pirkle, J. L., Kramer, R. A., Flegal, K. M., Matte, T. D., Gunter,E. W., and Paschal, D. C. 1988. Blood lead levels in the US population. Phase 1 of the Third National Health and Nutrition Examination Survey (NHANES III, 1988 to 1991). JAMA 1994;272, 277 283. Ercan, T., Satır, M., Kreuzer, H., Türkecan, A., Günay, E., Çevikbaş, A., Ateş, M., ve Can, B., 1985. Batı Anadolu Senozoyik volkanitlerine ait yeni kimyasal izotopik ve rodyometrik verilerin yorumu: Türkiye Jeol. Kur. Bült., 28, 121-136. Güngen C, Ertan T, Eker E, Yaşar R, Engin F., 2002. Standardize mini mental testin Turk toplumunda hafif demans tanısında gecerlik ve guvenilirliği. Turk Psikiyatri Dergisi; 13(4): 273-281. Kalaycıoğlu S., Kardam F., Tüzün F., Ulusoy M., 1998. Türkiye için bir sosyo ekonomik statü ölçütü geliştirme yönünde yaklaşım ve denemeler,toplum ve Hekim 13:2 126-137 1998. Okay, A.I., Siyako, M., Bürkan, K.A., 1990. Biga Yarımadası nın jeolojisi ve tektonik evrimi. TPAG Bull. 2 1, 83 121. Yılmaz, Y., Genç, Ş.C., Karacık, Z., Altunkaynak, Ş., 2001. Two contrasting magmatic associations of NW Anatolia and their tectonic signifacance. Journal of Goedynamics, 31, 243-271 Kayseri Kenti Yeraltısuyu Sisteminde PAH ve Arsenik Varlığı: Paleocoğrafya ve Hidrojeolojik Yapı Açısından Bir Değerlendirme Occurences of PAH and Arsenic in Kayseri City Groundwater System: A Hydrogeological and Paleogeographical Assessment Mehmet EKMEKÇİ*, Mustafa DEĞİRMENCİ**, Otgonbayar NAMKHAİ*, Levent TEZCAN*, Mustafa YAZICI**, Eyüp ATMACA** *Hacettepe Üniversitesi, Hidrojeoloji Mühendisliği Programı, Beytepe ANKARA **Cumhuriyet Üniversitesi, Çevre Mühendisliği Bölümü, SİVAS ÖZ: Erciyes dağı eteklerinde kurulmuş olan Kayseri Kenti içmesuyu ihtiyacını Erciyes volkanizaması ürünü olan volkanik kayaçların oluşturduğu akifer seviyelerinden karşılamaktadır (Şekil 1 ve Şekil 2). Yeraltısuyu oluşumu, dağılımı ve hareketini denetleyen hidrojeolojik özellikler açısından ileri derecede heterojen bir ortam oluşturan volkanik kayaçlar aynı zamanda mineralojik/petrografik özellikleri açısından da ileri düzeyde alansal değişkenlik gösterirler (Değirmenci vd., 2006). Şekil 1. Çalışma alanının coğrafik konumu 34 35

Benzo (b) floranten (µg/l) 0.0025 0.0020 0.0015 0.0010 0.0005 0.0000 Benzo (k) floranten (µg/l) 0.0016 0.0014 0.0012 0.001 0.0008 0.0006 0.0004 0.0002 0 Örnek No. a b Şekil 3. Çalışma alanında belirlenen PAH bileşiklerinin örnek noktalarına göre dağılımı. a) benzo (b) floranten, b) benzo (k) floranten Örnek No Örneklenen kuyuların bir kısmında insan sağlığı açısından ciddi bir tehdit oluşturan PAH değerlerinin belirli alanlarda 0.0536 mg/l ye kadar yükselebildiğini göstermiştir (Şekil 3). Örneklenen bu kuyuda, turba katmanlarına rastlanmıştır. Bu durum, büyük bir olasılıkla çalışma alanının çeşitli kesimlerinde yaygın olarak görülen turba katmanlarının bu bileşiklere kaynaklık edebileceği şeklinde değerlendirilmiştir. Şekil 2. Çalışma alanının jeoloji haritası (MTA 2009, 2010 dan değiştirilerek) Yaygın ve verimli bir yeraltısuyu sistemi oluşturan akiferde açılan kuyularda yapılan deneyler akifer verimliliğinin yüksek olduğu, kuyu özgül kapasitesinin 400 l/s/ m ye kadar yükselebildiğini göstermiştir. Çözünürlüğü düşük mineralli kayaçların oluşturduğu akiferin genellikle basınçlı olmasının yanı sıra akiferin besleniminin önemli bir bölümü Erciyes Dağı üzerine düşen karın erimesi ile gerçekleşmektedir. Bütün bu faktörler, Kayseri kenti akiferin sularının yüksek kaliteli sular olmasını sağlamaktadır. Bununla birlikte, Kayseri kentinin 2050 yılına kadar içme-kullanma suyu ihtiyacının karşılanması amacıyla gerçekleştirilen hidrojeolojik çalışmalar kapsamında yapılan analizler yeraltısuyunda polisiklik aromatik hidrokarbon (PAH) bileşikleri ve arsenik sorununun bulunduğunu göstermiştir. PAH lar genellikle benzin istasyonlarından meydana gelen sızıntılar, tam yanmamış petrol ürünleri veya tam yanmamış organik madderden kaynaklanabilmektedir. Doğal ortamlarda, kömür veya turba katmanlarının bulunduğu alanlarda yeraltısularında PAH lara rastlanmaktadır. Çalışma alanında, gerek sığ, gerekse derin akiferde rastlanan PAH bileşikleri, standartlarda belirlenen sınırların üzerindedir. Çalışma alanından alınan su örneklerinde, PAH bileşiklerinden benzo (b) floranten, benzo (k) floranten, benzo (ghi) perilen ve indeno (123-cd) piren analiz edilmiştir. İndeno (123-cd) piren dışındaki bütün PAH bileşikleri, çeşitli derişimlerde alınan örneklerde rastlanmıştır (Şekil 3). Benzo (ghi) perilen (µg/l) 0.0250 0.0200 0.0150 0.0100 0.0050 0.0000 Örnek No. c d Şekil 3. Devam ediyor. c) benzo (ghi) perilen d) toplam PAH PAH bileşiklerinin yanı sıra, Kayseri kentinin gelecekteki su ihtiyacının karşılanması amacıyla akiferin yoğun kullanıldığı bölge dışında açılan yeni kuyularda izin verilen sınırların üzerinde arsenik saptanmıştır. Mevcut durumda KASKİ nin Kayseri Kent Merkezine vermekte olduğu içme suyu kuyularında Arsenik sorunu bulunmamasına karşın, Kayseri kenti için gelecekte kullanılabilecek potansiyel yeraltısuyu alanlarında yüksek miktarlarda arseniğe rastlanmıştır. Çalışma alanının kuzeyindeki Erkilet-Akin hatı ile Yamula barajı arasında yeralan ve içme suyu sağlayan akifer sınırları dışında kalan alanda arsenik 9.8 Toplam PAH (µg/l) 0.02500 0.02000 0.01500 0.01000 0.00500 0.00000 Örnek No 36 37