0HKPHW <HJLQ 8/86/$5$5$6, 86$. $PHULND



Benzer belgeler
2. %2<87/8 %ñ5 257$./,ï$ '2ï ñ<( $%' ñ/ñì.ñ/(5ñ USAK RAPOR NO: HKPHW <HJLQ (\ S (UVR\

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

Türk Elitlerinin Türk Dış Politikası ve Türk-Yunan İlişkileri Algıları Anketi

ULUSLARARASI STRATEJİK ARAŞTIRMALAR KURUMU

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

KORKMADAN ÖĞRENMEK OKUL ve OKUL ÇEVRESİ GÜVENLİĞİ

Finansal Krizden Bu Yana Dünya Ticaretinin En Kötü Yılı : 2015

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI: DÜNYADAKİ VE TÜRKİYE DEKİ YERİ VE ÖNEMİ. Düşünce Kuruluşları genel itibariyle, herhangi bir kâr amacı ve partizanlık anlayışı

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

WORLD FOOD DAY 2010 UNITED AGAINST HUNGER

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2014 MART İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

ABD Model Ortak mı? 3

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

DIŞ POLİTİKA AKADEMİSİ - III

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

Sayın Büyükelçiler, Değerli Kongre üyeleri, Çok değerli dostum Sayın Zügayir ve Brosh, Kıymetli basın mensupları,

Devrim Öncesinde Yemen

VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - MALEZYA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

Dünyada Enerji Görünümü

Ekonomik Gündem ABD Başkanı Trump'ın damadı ve başdanışmanı Kushner, Senatodaki ifaabd B

Yükselen Güç: Türkiye-ABD İlişkileri ve Orta Doğu Tayyar Arı, Bursa: MKM Yayıncılık, 2010, 342 sayfa, 18,00 TL ISBN:

TÜRKİYE ABD ARASINDAKİ EKONOMİK VE TİCARİ İŞBİRLİĞİ FIRSATLARI

Amerikan Stratejik Yazımından...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

Türkiye, Afganistan ve Pakistan arasında Ekonomik İşbirliği için İSTANBUL FORUMU

Hackerlar ortaya çıkardı: Birleşik Arap Emirlikleri İsrail yanlısı kurumları fonluyor!

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

Ayşegül DEDE / Etüd Araştırma Servisi / Uzman 2009 YILI TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ GENEL DEĞERLENDİRME

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

İdris KARDAŞ Küresel Sorunlar Platformu Genel Koordinatörü

Türk ve Alman Bak fl Aç s ndan ran daki Geliflimin Güvenlik Politikas Boyutlar

MEDYANIN EYLÜL AYI GÜNDEMİ - DÖRDÜNCÜ KUVVET MEDYA - Özgür Gazeteciler Platformu Salı, 04 Ekim :31

Bush, Suudi Kralıyla petrol fiyatı konuştu

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 3 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS 3


Türkiye Siyasi Gündem Araştırması

2014 YILI EKİM AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI. Şubat 2018

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

2014 YILI EYLÜL AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

Doğu Akdeniz de Enerji Savaşları

ABD Başkanı Barack Obama'nın 8 yıllık görev süresinde Rusya Kırım'ı işgal etti ve başta Suriye olmak üzere Ortadoğu'da etkinliğini artırdı.

Araştırma Notu 15/179

MUSUL OPERASYONU VE SONRASI: RISKLER, BEKLENTILER, ÖNGÖRÜLER TOPLANTISI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.9, EKİM 2016

TÜRKİYE - GANA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

ABD İLE İLİŞKİLERDE YENİ DÖNEM: MODEL ORTAKLIK

4. İslam İşbirliği Teşkilatı ( İİT ) Ülkeleri Düşünce Kuruluşları Forumu

6. İSLAM ÜLKELERİ DÜŞÜNCE KURULUŞLARI FORUMU

Salvador, Guatemala, Kamboçya ve Namibya gibi yerlerde 1990 ların barış anlaşmaları ile ortaya çıkan fırsatları en iyi şekilde kullanabilmek için

Kerkük, Telafer, Kerkük...

TEKSTİL SEKTÖRÜNÜN 2014 YILI MART AYI İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

BASIN DUYURUSU ENFLASYONDAKİ GELİŞMELER VE 2001 YILI NA BAKIŞ

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

ULUSLARARASI FİLİSTİN ZİRVESİ 2018

ORTADOĞU ARAŞTIRMALARI ANALİZ SERİSİ Bilgi Kültür Merkezi 10/29/2013 No: 13

Çepeçevre Karadeniz Devam Eden Sorunlar, Muhtemel Ortakl klar - Güney Kafkasya ve Gürcistan aç s ndan

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Araştırma Notu 12/126

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

tepav Mart2011 N POLİTİKANOTU Cari Açığın Sebebini Merak Eden Bütçeye Baksın Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

4. TÜRKİYE - İRAN FORUMU

ABD'nin Fransa'ya Reaper İnsansız Uçak Satışı ve Türkiye'nin Durumu 1

İran Cumhurbaşkanı Ruhani, Fransa Cumhurbaşkanı Macron

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2013, No: 56

VİZYON BELGESİ (TASLAK)

DÜNYA SERAMİK SAĞLIK GEREÇLERİ İHRACATI. Genel Değerlendirme

ACR Group. NEDEN? neden?

SAYIN TAKİPÇİLERİMİZ,

EKİM 2014 KAHRAMANMARAŞ SELİM IŞIK

KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 1

JENS STOLTENBERG İLE SÖYLEŞİ: NATO-RUSYA İLİŞKİLERİ VE BÖLGESEL İSTİKRARSIZLIK

OYAK YATIRIM ORTAKLIĞI A.Ş.

TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU

DİASPORA - 13 Mayıs

TÜRKİYE - KATAR STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

TÜRKİYE - ÇİN STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

10 Ağustos. Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Yazılı Medya Araştırması. 18 Ağustos Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi Yazılı Medya Araştırması

ENERJİ GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI Türkiye Nükleer Güç Programı 2030

ABD BAŞKANLIK SİSTEMİ Hacı Dede Hakan KARAGÖZ

Türkiye-Rusya ilişkilerinin son 16 yılı

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Kasım 2013, No: 76

Transkript:

05 USAK RAPOR NO: 13-05

TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİ Çok Boyutlu Bir Ortaklığa Doğru USAK Amerika Araştırmaları Merkezi Yazarlar Mehmet Yegin Eyüp Ersoy Katkıda Bulunanlar Reyhan Güner A. Ebru Özarslan USAK RAPORLARI NO: 13-05 Mayıs 2013 ULUSLARARASI STRATEJİK ARAŞTIRMALAR KURUMU (USAK) International Strategic Research Organization

USAK Raporları No: 13-05 USAK Raporları Editörü: Mehmet GÜÇER Copyright 2013 USAK Tüm Hakları Saklıdır. Birinci Baskı Kütüphane Katalog Bilgileri Türkiye-ABD İlişkileri: Çok Boyutlu Bir Ortaklığa Doğru Tablo ve şekil içermektedir. USAK Yayınları ISBN: 978-605-4030-78-1 Tasarım&Baskı: Karınca Ajans Yayıncılık Matbaacılık Meşrutiyet Caddesi No: 50/9 Kızılay/ANKARA Tel: (0312) 431 54 83 - Fax: (0312) 431 54 84 - www.karincayayinlari.net Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) International Strategic Research Organization Ayten Sokak No: 21 Tandoğan/Ankara Tel: (0312) 212 28 86-87 - Faks: (0312) 212 25 84 www.usak.org.tr - www.turkishweekly.net - info@usak.org.tr

Özet...7 Giriş...13 I. ABD DIŞ POLİTİKASININ İÇ PARAMETRELERİ VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER...15 A. Amerikan Kamuoyu Ne Düşünüyor?...15 1) Kamuoyu ve Dış Politika...15 2) Savaş Yorgunu...16 3) Boston Saldırılarının Etkisi...19 4) Amerikan Kamuoyu Türkiye Hakkında Ne Düşünüyor?...20 B. Kongre ve ABD Dış Politikası...22 1) Kongre ve Dış Politika...22 2) Kongre nin Dış Politika Gündemi...23 3) Kongre nin Türkiye ye Dair Yaklaşımları...24 C. Obama nın Yönetimi ve Dış Politika Yaklaşımları...25 1) Obama Yönetimi...25 a) Dışişleri Bakanı John F. Kerry...25 b) Savunma Bakanı Chuck Hagel...25 c) Milli Güvenlik Danışmanı Tom Donilon...26 2) Obama Yönetimi nin Dış Politika Parametreleri...27 II. TÜRKİYE-ABD İKİLİ İLİŞKİLERİ...29 A. Diplomatik Temaslar ve Kurumsallaşmış İletişim...29 1) Ziyaretlerde Neler Konuşuluyor?...31 2) Bölgesel Yaklaşımlar ve Kompartmantalizasyon...32 B. Güvenlik Eksenli İlişkiler ve Ekonomik İlişkiler...34 1) Ekonomi Konularında İşbirliği...35 2) ABD-AB Serbest Ticaret Anlaşması ve Türkiye...36 C. Toplumsal İlişkiler...36 1) Türkiye Kamuoyu Ne Düşünüyor?...37 a) Güven Sorunu ve Amerikan Karşıtlığı...37 2) Elitler Arası İlişkilerin Yeni Dinamikleri...39 a) Eğitim Etkileşimleri...39 b) Düşünce Kuruluşları...41 c) Lobi Faaliyetleri...41 III. SONUÇ...43

Tablo ve Grafikler Tablo 1. ABD den Türkiye ye Üst Düzey Ziyaretler... 30 Tablo 2. Yıllara Göre Sık Konuşulan Konular... 31 Tablo 3. Yeni Bilgiye Açıklığa Göre Negatif Bakışın Eğimlere Etkisi... 39 Grafik 1. ABD Askeri Birliklerinin Afganistan dan Çekilmesi... 16 Grafik 2. Irak Savaşı nın Değerlendirilmesi... 17 Grafik 3. ABD nin Libya ya NATO Müdahalesindeki Rolü Nasıl Olmalıydı?... 17 Grafik 4. Uluslararası Meselelerde Aktif Rol Alma... 18 Grafik 5. Günümüzde ABD nin Karşılaştığı en Büyük Problem Nedir?... 18 Grafik 6. Terörizm Endişesi... 19 Grafik 7. ABD Kamuoyu için En Önemli Olaylar: 2001-2013... 20 Grafik 8. Amerikan Halkının Türkiye Yaklaşımı... 20 Grafik 9. Türkiye ve Brezilya nin Bağımsız Dış Politika İzlemesi... 21 Grafik 10. ABD, Türkiye de Üs Sahibi Olmalı mı?... 21 Grafik 11. Türkiye Lehine ve Aleyhine Çıkarılan Tasarılar... 24 Grafik 12. Amerika Türkiye de Ne Kadar Seviliyor?... 37 Grafik 13. Bush ve Obama ya Olan Güven... 38 Grafik 14. ABD-Türkiye Arasında Öğrenci Trafiği... 40 Grafik 15. ABD ye Giden Türk Öğrencilerin Seviyeleri... 41 Grafik 16. Kongre de Türkiye Dostluk Grubu Üye Sayısı... 42

USAK AMERİKA ARAŞTIRMALARI MERKEZİ Amerika Birleşik Devletleri, dünya sistemindeki yerini kaybettiği yönünde iddialar ve tezlerin yarım yüzyıla yakındır dillendirilmesine rağmen hala dünya sisteminin belirlenmesinde başat güçlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyanın hemen her bölgesi ele alınırken ABD nin bu coğrafyaya yönelik politikaları ve etkisi de çalışmaların önemli bir bölümünü olmaktadır. Böyle bir gücün politikalarının belirlenmesinde Amerikan istisnacılığı çerçevesinde kimi zaman iç dinamiklerin baskın çıkması ise ABD nin uluslararası bir aktör olarak ele alınmasının yanı sıra iç dinamikleri ile de incelenmesini zorunlu kılmaktadır. USAK Amerika Araştırmaları Merkezi bu gereksinimleri göz önünde bulundurarak çalışmalarını yürüten bir merkezdir. Bu merkezde ABD nin küresel politikaları ile özellikle Türkiye ile olan ilişkileri incelenmektedir. Merkezi özel kılan niteliği ise bu çalışmaları yaparken ABD deki devlet yapısı ve iç politika kültürünü de yakından takip etmesidir. Merkezin amacı incelediği bu konular hakkında objektif analizler sunarak etkin politikaların oluşturulmasına katkıda bulunmaktır. Amerika Araştırmaları Merkezi bu hedefe yönelik yuvarlak masa toplantıları ve konferanslar düzenlemekte ve yayınlar yapmaktadır. Mehmet Yegin, USAK

Bu rapor Türkiye-ABD ilişkilerine dair yapılan çalışmalardan farklı olarak ABD iç siyasetindeki temel aktörleri ve bu aktörlerin Türkiye ye bakışlarını incelemekte, Türkiye-ABD ilişkilerindeki bölgesel yaklaşımları kuramsal bir düzlemde iç dinamikleri ile tartışmakta ve son olarak Türkiye-ABD i- lişkilerinin ekonomik ve sosyal boyutlarını vurgulamaktadır. manlarında elit ile arasındaki bilgi farkını kapatır. ABD dış politikasında kamuoyu desteği alınmadan askeri müdahale yapılmaz. ta Vietnam benzeri bir sendroma neden olmuştur. Öyle ki, kamuoyunun yüzde 82 gibi büyük bir kısmı Afganistan dan çekilmeyi desteklerken, Irak ta savaşmaya değmedi diyenlerin oranı yüzde 63 e yükselmiştir. masına karşı çıkacaktır. Bu müdahaleyi kabul etmesi ancak ABD nin önde görünmediği, müttefikleri ile birlikte hareket ettiği bir hava operasyonu ile olabilir. değişiklik oluşturmamıştır. Kamuoyunun birinci gündem maddesi hala ekonomidir. mektedir ne de İran netliğinde düşman olarak tanımlanmaktadır. Ancak medyada dikkati çeken haberlerin olumsuz niteliğinden dolayı kamuoyunun yüzde 46 sı Türkiye ye olumsuz bakarken yüzde 43 ü olumlu yaklaşmaktadır. ni desteklemektedir. Çünkü bu sayede ABD ye daha az yük oluşturacağı görüşü hakimdir. Amerikan kamuoyununın sadece yüzde 18 i bu bağımsızlığın ABD nin çıkarları dışında politikalar izlemeyi beraberinde getireceğinden endişelidir. vesinde Türkiye de üs bulundurma konusunda zamanla daha isteksiz bir yaklaşım sergilemektedir. Üslere olan destek 2002 den 2012 ye yüzde 58 den yüzde 40 a kadar gerilemişken, karşı çıkanların oranı yüzde 34 ten yüzde 57 ye çıkmış durumdadır. 7

8 lanılacağı konusunda yetkili olan Kongre nin dış politikada da etkisinin artması beklenir. na para ayırmaya yatkındır. Diğer taraftan, başta Afrika da olmak üzere dış politikanın ekonomiye yapabileceği katkılar ve üretebileceği işler konuşulmaktadır. mektedir. Bireysel olarak bazı Kongre üyeleri Suriye muhalefetini silahlandırmayı desteklerken genel itibariyle bu silahların Libya da olduğu gibi ABD ye veya müttefiki olan İsrail e yöneleceği endişesi mevcuttur. dönemde Kongre de Türkiye de ciddi bir şekilde eleştirilmekteydi. İsrail in özrü sonrasında yapılan eleştirilerde yumuşama beklenebilir. nefrete dönüşmesi endişesi vardır. Bu nedenle ABD nin yaptığı yardımların kaynağının mümkün olduğunca vurgulanması ve Suriye kamuoyununın yapılan yardımların ABD den geldiğinin farkında olması istenmektedir. Ancak son dönemde Türkiye lehine tasarılar da düzenlenmektedir. 2005-2006 tasarıma yılında bu rakam 2 iken, geçtiğimiz tasarıma döneminde 8 e yükselmiştir. Yine aynı dönemde Türkiye aleyhindeki tasarılar 19 dan 10 a düşmüştür. sını artırması gerekmektedir. Bu konuda Türkiye asıllı Amerikalıların üzerine ciddi görevler düşmektedir. Kuzey Kore gibi ülkelerle ilişki kurulmasını önceleme noktasında birleşmektedir. ABD nin Asya Pasifik e odaklanmak istemesi ise diğer bölgelerden tamamen çekileceği anlamına gelmemektedir. nedenle ikinci döneminde Obama yönetimi, uluslararası ve bölgesel kuruluşlarla ve söz konusu bölgelerdeki müttefikleri ile birlikte hareket etme eğilimindedir. min önemli isimleri bu yaklaşımı tekrar tekrar teyit etmektedirler. Ancak İran ın masaya oturmaya yanaşmaması durumunda buna ikna için yaptırımlar ve sıkıştırmalar devam edecektir. birliğini ve istikrarını öncelemektedir. Bu açıdan Maliki ye destek vermeye devam etmesi, Kuzey Irak ın merkezi yönetimden bağımsız olarak petrol satmasına izin vermemesi beklenebilir. litikasının genel çizgisinin dışına çıkması söz konusu değildir.

Ancak iki ülke bürokrasisini kapsayacak şekilde yönetimlerin alt kademelerine inebilen, kurumsallaşmış bir iletişimin kurulması gerekmektedir. savaşlarının getirdiği aktivizme rağmen Bush döneminin tamamını geride bırakmıştır. Ortadoğu da ise en çok Suriye konusu konuşulmuştur. Suriye den sonra en sık konuşulan ülkeler eşit oranda Irak, İran ve İsrail olarak karşımıza çıkmaktadır. dir. Arap Baharı nedeni ile Türkiye modeli de sadece bu yıl içerisinde gündeme gelmiştir. Yine Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin 2011 yılından sonra gündemden düştüğü görülmektedir. politikaları iken, Türkiye nin bölge politikaları, yükselen bir bölge-içi gücün sınırdaş bölge politikalarıdır. Bu durum, iki ülkenin bölgesel siyasetlerindeki yaklaşımlarında farklılıkları beraberinde getirmektedir. veya üçüncü bir taraf olma gibi stratejik seçenekleri bulunuyorken, Ankara kaçınılmaz olarak her zaman bölgesel ikili ilişkilerinde taraflardan biridir ve bu ikili ilişkilerin mevcut durumundan ve ikili ilişkilerinin gelecekteki durumundan birinci dereceden sorumludur. nelik olarak bekle ve gör politikası izleyebilme seçeneğine sahipken, Türkiye nin özellikle bir parçası olduğu bölgelerde bekle ve gör politikaları, bekle ve zarar gör şeklinde ortaya çıkabilmektedir rına doğrudan bir tehdit oluşturmaması nedeniyle izleyebildiği bekle ve gör politikası, Erdoğan yönetimi için Akçakale de 5 vatandaşının ölümü, bir keşif uçağının düşürülüp pilotlarının şehit edilmesi, Cilvegözü sınır kapısında ve Reyhanlı da gerçekleşen terör eylemi anlamına gelmektedir. Bu noktada iki ülkenin çıkarına olan işbirliklerine engel olmaması açısından ilişkilerin kompartmantalize olarak yürütülmesi ve hatta bunun ikili ilişkilerde bir kültüre dönüşmesi yararlı olacaktır. 9

10 ancak iki ülkeye yönelik bölgesel güvenlik tehditlerinin ortaya çıkması ve artması durumunda, Türkiye-ABD ilişkilerinin canlanması ve genişlemesi gibi istikrarsız ve sürdürülebilir olmayan bir netice ortaya çıkarmaktadır. olması, toplumsal ilişkilerin geliştirilmesi ve ortak değerler çerçevesinde derinleştirilmesi gerekmektedir. Bu alanlarda yapılacak işbirliği sürdürülebilir, genişletilebilir ve derinleştirilebilir bir ilişkiyi beraberinde getirecektir. Türkiye nin de taraf olması ekonomik ilişkilerin gelişmesi için ciddi bir teşvik oluşturacaktır. Bu ilişkilerde başarı sağlanması, toplumsal ilişkilerin gelişmesine de ciddi katkı sağlama potansiyeline sahiptir. Bu açıdan bu anlaşma ikili ilişkiler açısından büyük fırsatları beraberinde getirmektedir. müzakereler yürütememesi durumunda çok büyük bir riski de içerisinde barındırmaktadır. Türkiye, Gümrük Birliği üyesi olduğu için Amerikan malları Türkiye de serbest dolaşıma kavuşacakken, Türkiye AB üyesi olmadığı için imzalanması planlanan anlaşmanın getirilerinden yararlanamamasının getireceği büyük bir dezavantaj mevcuttur. çası olmamasının dezavantajını yaşıyor olması, Türkiye de genel anlamda doğuya yönelme düşüncesinin kuvvet kazanmasına ve Batı nın gerçek anlamda Türkiye yi kaybetme riski ile karşı karşıya kalmasına neden olabilecektir. ken, Türkiye yi trans-atlantik ilişkilerden uzaklaştıracak bir adım atmamalıdır. anlaşmaya dahil edilmemesinin her iki taraf açısından ne gibi olumsuz sonuçlar yalnız bırakacağı ve hatta düşman ile birlikte Türkiye aleyhine hareket edebileceği düşüncesine dayanmaktadır. şünceler de bu sorunun çözülmesinde yeterince gayret sarf edilmemesine neden olmaktadır. Türkiye-ABD ilişkilerindeki güvensizlik unsuru olan konular, bu konular ile yüzleşilmediği için sürekli yeni kuşkularla birlikte bir sonraki döneme devretmektedir. kısı nedeni ile muhtelif alanlarda işbirliklerinin yapılamaması riskini beraberinde getirmektedir. yaklaşım söz konusu değildir. Yani kamuoyu ABD nin ne olduğu ile ilgilenmemekte, izlediği politikalardan rahatsız olmaktadır. Dolayısıyla, ABD yönetimi Türkiye kamuoyunun endişelerini giderecek somut adımlar atarak Türkiye kamuoyunun güvenini kazanma yolunda mesafe alabilir.

memesi ile birlikte çıkarlarının örtüştüğü konularda ABD ile işbirliğine gitme konusunda da çekinmemesi ve bu işbirliğinin iki ülkenin kamuoyuna anlatılabilmesi gerekmektedir. dında Türkiye nin tavizler verdiği düşüncesini ve kamuoyu gerçeklerden koparan komplo teorilerinin etkisini azaltacaktır. mektedir. Bu potansiyel, toplumlar arası ilişkilerin gelişmesi ve genel anlamda ikili ilişkilerin gelişmesi adına değerlendirilmelidir. Türkiye ye gelen öğrenci sayısında ciddi bir artış yaşanmaktadır. Türkiye, 2012 yılında dünyada ABD ye öğrenci gönderen ülkeler arasında 10. sırada gelmekteyken, bu öğrencilerin yarısından fazlasının lisansüstü öğrenci olması ciddi bir potansiyeldir. leceği yeni kanallar açılması hem de sivil toplumlar arası bir iletişim kurulabilmesi fırsatını sunmuştur. Bu kuruluşlar, hem tartışmaları dar bir çerçeveden çıkarmakta, hem de tartışmaların kamuoyuna açık bir hale gelmesini sağlamaktadır. maktadır. 2012 seçimlerinde Türkiye asıllı Amerikalıların kurduğu politik eylem komiteleri (PAC) seçim kampanyalarında aktif rol alarak 130 adaya toplam 305.000 doların üzerinde seçim kampanyası katkısında bulunmuştur. Bu adayların yüzde 80 i seçimlerde başarı göstermiştir. Turkish Coalition of America, TCA), 2009 dan beri yaklaşık 150 Kongre üyesini Türkiye ye getirmiştir. Öyle ki 2012 de Kongre gezi sponsorluğu konusunda Israel Education Foundation, The Aspen Institute ve Congressional Institute dan sonra dördüncü sırada yer almıştır. re deki Türkiye Dostluk Grubu üyelerinin sayısı 2005-2006 tasarıma yılında 62 iken, 2011-2012 tasarıma yılında bu sayı 157 ye ulaşmıştır. Bu rakamlarla Türkiye Dostluk Grubu, İsrail Dostluk Grubu ndan sonra ikinci en büyük grup haline gelmiştir. 11

Bu rapor Türkiye-ABD ilişkilerine dair yapılan çalışmalardan farklı olarak ABD iç siyasetindeki temel aktörleri ve bu aktörlerin Türkiye ye bakışlarını incelemekte, Türkiye-ABD ilişkilerindeki bölgesel yaklaşımları kuramsal bir düzlemde iç dinamikleri ile tartışmakta ve son olarak Türkiye-ABD i- lişkilerinin ekonomik ve sosyal boyutlarını vurgulamaktadır. ABD deki politika yapım süreci ve bu süreçte rol oynayan aktörlerin gerektiği şekilde analiz edilebilmesi, Türkiye nin ABD iç siyasetinde ne zaman, hangi aktörlerle ve hangi argümanlarla sonuç alabileceğini bilerek hareket etmesini sağlayacaktır. Bu sayede Türkiye deki politika yapıcılar, ABD iç siyasetinde şartlara ve dinamiklere göre hareket edebilecek ve mümkünse Türkiye aleyhindeki gelişmeleri değiştirebilecektir. 13 Bu rapor, diğer raporlardan farklı olarak ikili ilişkilerin tarihsel arka planı veya iki ülke ilişkilerinin nasıl geliştiği üzerinde yoğunlaşmamıştır. Aksine raporda, ilişkilerin ekonomik ve sosyal boyutları ve son dönemde karşılaştığımız diplomatik aktivizmin yoğunlaştığı bölgesel konulara iki ülkenin yaklaşımlarını belirleyen faktörlere odaklanılmıştır. Bu çerçevede rapor üç kısımdan oluşmaktadır. İlk kısımda, ABD iç siyasetindeki aktörlerin Türkiye yi ilgilendirebilecek genel dış politika eğilimleri ve Türkiye konusundaki yaklaşımları incelenecektir. Bu aktörlerin yaklaşımları anlatılmadan önce kısaca dış politikadaki konumları hakkında genel bilgi verilerek, sırasıyla Amerikan halkının ve Kongre nin dış politika yaklaşımları ele alınacaktır. En son olarak ise Obama nın dış politika ekibi ve dış politika eğilimleri sunulacaktır. Raporun ikinci kısmında ilk olarak Türkiye-ABD arasında ikili ilişkilerdeki bölgesel yaklaşımlar, kuramsal bir düzlemde iç dinamikleri ile incelenecektir. İkinci olarak ise ikili ilişkilerin ekonomik boyutu ve Türkiye yi dışlayan bir ABD-AB serbest ticaret anlaşmasının risklerine dikkat çekilecektir. Türkiye ile ABD arasındaki diplomatik aktivizmin ne anlama geldiği, ABD den Türkiye ye eskiden olmadığı kadar bir sıklıkta yapılan ziyaretlerde nelerin konuşulduğu ele alınacaktır. Toplumsal ilişkiler kısmında ise Türkiye de ABD ye olan güvensizlik ele alınacaktır. Diğer taraftan elitler arası ilişkilerde geliştirilmesi gereken potansiyeller ve Türkiye nin bu çerçevede kendisini anlatması ve lobi faaliyetleri kamuoyuyla paylaşılacaktır.

Sonuç bölümünde ise bütün bu tespitlerin Türkiye açısından ne anlama geldiği ve Türkiye nin bu tespitler üzerinden genel olarak dış politikasında, özel olarak da ABD ile ilişkilerinde hangi adımları atması gerektiğine dair öneriler yer alacaktır. 14

1Türkiye-ABD ilişkileri incelenirken ABD nin iç dinamikleri ve farklı aktörlerin dış politika üzerindeki etkileri göz ardı edilmemelidir. Aksi takdirde ABD nin politikalarının arkasındaki farklı aktörlerin ayrımı yapılamadığı için yanlış aktörler ile angajmana girilebilir ve istenen sonuçlara ulaşılamaz. ABD de dış politikayı belirleyen en önemli aktör başkan olmakla birlikte Kongre ve halkın yaklaşımlarının kritik dönemeçlerde etkili olması söz konusudur. Dış politika aktörleri arasında fikir ayrılıkları olması durumunda ABD başkanı, bazen diğer aktörleri ikna etmeye çalışırken bazı durumlarda da başarılı olamayacağını bildiği için politika değişikliğine gider. Bazı konular ise tamamen başkanın yetkisi dışında olduğu için bu konulara müdahale edemez. Bu çerçevede sırasıyla Amerikan kamuoyu, Kongre ve Obama yönetiminin genelde dış politika ve özelde Türkiye konusundaki yaklaşımları incelenecektir. 15 Amerikan kamuoyu genel olarak dış politika ile pek ilgilenmezken kriz zamanlarında elit ile aralarındaki bilgi farkı kapanır. 1 Uzun bir süre boyunca konu ile ilgili çalışmalar, halkın dış politika yaklaşımlarının duygusal ve dengesiz olduğu ve doğru bilgilere dayanmadığı iddiasını savunmuştur. 2 Ancak sonrasında halkın yaklaşımlarının rasyonel olduğunu ortaya koyan çalışmalar yapılmıştır. 3 Üstelik bazı akademisyenler, doğru bilgi sunulduğu zaman halkın rasyonelliğin ötesinde basiretli de davrandığını savunmuştur. 4 Bu yönüyle kamuoyunun yaklaşımlarının dikkate değmediğini düşünmek doğru değildir. Halkın dış politika yaklaşımları ve bu yaklaşımların politika yapım sürecine etkisi de tartışma konusu olagelmiştir. Her ne kadar halkın yaklaşımlarının dış politikaya katkısı sorgulansa da kamuoyu desteğinin politikaların hem meşruiyeti hem de başarısı açısından önemli bir yeri olduğu iddia edilmektedir. 5 Gerçekten de bir ülkeye asker gönderme özelinde Amerikan halkının ciddi bir etkisi bulunduğu bilinir. Öyle ki halk desteği olmadan askeri müdahale yönetimler tarafından pek de düşünülebilecek bir adım değildir. Ayrıca Amerikan kamuoyunun dış politika aktörleri üzerindeki etkisi inkar edilemez. Hem ABD başkanı hem de Kongre üyeleri yeniden seçilebilmek için kamuoyu yakla- Amerikan kamn n politika aktörleri üzerindeki etkisi inkar edilemez. Hem A a kan em de Kongre üyeleri yeniden seçilebilmek için kamuoyu yaklamlar n göz önünde bulundurmak durumundad r.

Amerikan alk A nin A ganistan daki askerlerini çekme konusunda oldukça a ele i durmaktad r. yle ki alk n yüzde si askerlerin çekilmesini desteklerken kir ayr l ü bekleyip beklememe konusunda ortaya ç kmaktad r. una göre alk n yüzde sinin ü da i beklemeye niyeti yoktur. şımlarını göz önünde bulundurmak durumundadır. 2006 yılında yapılan ara seçimlerin ve 2008 yılında gerçekleşen genel seçimlerin sonuçlarının Demokratların lehine gerçekleşmesinde halkın dış politika konusunda başkan ve partisine muhalefetinin etkisi yadsınamaz. Burada başkanın Kongre üyeleri ile birlikte yeniden seçilme motivasyonunun yanı başında görevde olduğu süre içerisinde de kamuoyu desteğini alması hedeflenir. Çünkü başkanın halkın desteğine sahip olması, uygulamaya sokmaya çalıştığı diğer politikaların Kongre den destek bulması konusunda ciddi kolaylıklar oluşturmaktadır. Amerikan kamuoyunun yaklaşımlarının tutarlılığı ve politika yapım sürecine etkisi üzerinde durduktan sonra halkın dış politika yaklaşımlarına bakılacak olursa Amerikan latılan Afganistan ve Irak savaşlarının kar-zarar analizini yaptığı zaman, bu savaşlar için sarf edilen kaynak ve kaybedilen insan hayatlarına değmediğini düşünmektedir. Chicago Küresel İlişkiler Konseyi nin rakamlarına göre, halkın yüzde 51 i Afganistan Savaşı nın ABD nin güvenliğine bir katkıda bulunmadığını düşünürken, yüzde 18 lik bir kesim savaşın ABD yi daha güvensiz bir yer haline getirdiğini düşünmektedir. Bu çerçevede, Amerikan halkı ABD nin Afganistan daki askerlerini çekme konusunda oldukça aceleci durmaktadır. Öyle ki, halkın yüzde 82 si askerlerin çekilmesini desteklerken fikir ayrılığı 2014 ü bekleyip beklememe konusunda ortaya çıkmaktadır. Buna göre halkın yüzde 37 sinin 2014 ü dahi beklemeye niyeti yoktur. 16 Grafik 1. ABD Askeri Birliklerinin Afganistan dan Çekilmesi 6 %44 Kaynak: Irak konusunda ise sadece yüzde 32 lik bir kesimin savaşı desteklemesine karşılık, kamuyounun yüzde 67 si Irak ta savaşmaya değmediği düşüncesindedir.

Grafik 2. Irak Savaşı nın Değerlendirilmesi 62 55 62 40 45 46 42 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 Kaynak: Bu yaklaşımın ötesinde Amerikan kamuoyunun yüzde 70 i bu savaşın ABD nin Müslümanlar ile olan ilişkilerini kötüleştirdiğini düşünmektedir. Kısacası, Amerikan halkı ABD nin öncülüğünü yaptığı büyük çaplı savaşlara oldukça mesafeli durmaktadır. Buna karşın Libya müdahalesi gibi ABD nin önde görünmediği, müttefikleri ile hareket ettiği, (ABD Büyükelçiliği ne yapılan saldırı sayılmazsa) başarılı da olan bir müdahaleye tamamen karşı da çıkılmamaktadır. Ancak ABD nin önde olmasını isteyenlerin yüzde 7 de kalması dikkat çekicidir. 17 Grafik 3. ABD nin Libya ya NATO Müdahalesindeki Rolü Nasıl Olmalıydı? %9 %19 %41 Kaynak:

Sonuç olarak, ülkelerinin askeri güç kullanmaları konusunda daha dikkatli olmaları gerektiğini düşünen Amerikalı yüzdesi yüzde 71 i bulmaktadır. Bu bağlamda Amerikan halkı ABD nin bir yönüyle yapılan müdahalelerde seçici olması gerektiğini düşünmektedir. Irak ve Afganistan savaşları ile birlikte ABD nin ekonomik sorunlarla boğuşuyor olması halkın genel anlamda dış politikada aktif rol alma konusunda da daha dikkatli bir yaklaşım geliştirmesine neden olmaktadır. Öyle ki, ABD nin dış ilişkilerde aktif olması gerektiğini düşünen insanların oranı son on yıl içerisinde en düşük seviye olan yüzde 61 e inmiştir. A nin d ili kilerde akti olmas gerekti ini dü ünen insanlar n oran son on y l içerisinde en dü ük se iye olan yüzde e inmi tir. Grafik 4. Uluslararası Meselelerde Aktif Rol Alma 18 2003 2004 2006 2008 2010 2012 Kaynak: Grafik 5. Günümüzde ABD nin Karşılaştığı en Büyük Problem Nedir? %11,90 %10,60 %4,10 %2,50 %1,90 %1,40 %0,50 Kaynak: American National Election Survey (ANES) 2012

Amerikan kamuoyu, yönetimin öncelikle ülkenin iç meselelerine odaklanması gerektiği görüşündedir. Özellikle Boston Maraton Saldırısı öncesinde dış politika ve savunma meselelerinin oranı ülkenin karşı karşıya kaldığı en önemli problem bağlamında yüzde 5 i geçmemekteydi. Amerikan halkı ekonomik meseleleri öncelemekteydi. Diğer taraftan, en son yaşanan Boston Maraton Saldırısı sonrasında terör saldırısı konusunda endişeli olanlar yüzde 60 civarında olsa da önceki yıllara göre pek bir değişim olmamıştır. Bir yönüyle halkın terör saldırılarını kanıksadığı söylenebilir. Grafik 6. Terörizm Endişesi 62 62 64 65 60 62 59 24 26 24 41 41 19 01.10.2001 01.01.2002 01.06.2002 01.08.2002 01.12.2002 01.01.2003 01.02.2003 01.03.2003 01.08.2003 01.01.2004 01.06.2004 01.10.2004 01.07.2005 01.08.2006 01.07.2007 01.11.2010 01.04.2013 Kaynak: Ayrıca kamuoyunun en çok takip ettiği konulara bakıldığı zaman bu saldırıların hala ekonominin gerisinde kaldığı görülecektir. Sonuç olarak, son saldırılar da göz önünde bulundurulduğunda halkın ekonomik sorunlara gösterdiği ilgi ve bu sorunların çözülmesi yönündeki beklentinin diğer bütün konuların önüne geçtiği görülmektedir.

Grafik 7. ABD Kamuoyu için En Önemli Olaylar: 2001-2013 Kaynak: 65 62 61 60 60 60 59 59 20 Türkiye-ABD ilişkileri raporlarında genellikle Türkiye kamuoyunun ABD hakkında düşüncelerine yer verilir. ABD halkının Türkiye ye bakışı ise çok fazla dikkatleri üzerine çekmemektedir. Bu rapor sınırlı da olsa ABD halkının Türkiye hakkındaki yaklaşımlarına yer vermektedir. Bu rakamların Amerikan halkınca İngiltere nin dost bir ülke olarak veya İran ın düşman bir ülke olarak görülmesi netliğinde bir tablo sunması beklenmemelidir. Ancak Türkiye nin Amerikan medyasında nasıl yer aldığı ve halkın genelinde oluşturulan hava konusunda bir fikir verebilir. Grafik 8. Amerikan Halkının Türkiye Yaklaşımı 42 46 29 24 22 24 26 6 14 9 11 Kaynak: GMF Transatlantic Trends

Buna göre, önceki yıla nazaran Amerikan halkının Türkiye ile ilgili olumsuz görüşlerinde bir artış söz konusudur. Ayrıca 2011 verilerine göre halkın 1/3 ünün bir fikir beyan edememesi de dikkat çekmektedir. Ayrıca önceki yıl ile karşılaştırıldığı zaman 2012 de Türkiye ile ilgili görüşlerin daha keskin bir şekilde olumlu veya olumsuza kaydığı söylenebilir. Ancak bu değişimin anlamlı olduğunu iddia etmek için bundan sonraki yıllarda trendin devam ediyor olması gerekmektedir. Grafik 9. Türkiye ve Brezilya nin Bağımsız Dış Politika İzlemesi n eki y la nazaran Amerikan alk n n Türkiye ile ilgili olumsuz görü lerinde bir art söz konusudur. Ayra erilerine göre alk n ünün bir kir beyan edememesi de dikkat çekmektedir. %69 Kaynak: 21 Diğer taraftan, Amerikan kamuoyu Türkiye nin bağımsız dış politika yürütmesinden memnun görünmektedir. Bu durumda ABD nin dış politikada taşıyamayacağı yükleri almaması gerektiği yaklaşımının önemli bir etkisi olsa gerektir. Amerikan halkının yüzde 69 u Türkiye ve Brezilya nın bağımsız dış politika izlemesini desteklemektedir. Çünkü bu sayede ABD ye daha az yük oluşturacakları görüşü hakimdir. Peki bu bağımsızlığın aynı zamanda ABD nin çıkarları dışında politikalar izlemeyi beraberinde getirme olasılığı yok mu? Evet, ancak Amerikan halkının sadece yüzde 18 i bu durumdan endişelendiği için bu iki ülkenin bağımsız dış politika izlemelerinden rahatsız olmaktadır. Grafik 10. ABD, Türkiye de Üs Sahibi Olmalı mı? 46 44 46 44 40 2002 2004 2006 2010 2012 Kaynak:

Kongre nin d politikada söz sa ibi olmas n n temelinde büyük oranda politikalara on sa lama eya kesme yetkisi, yani üzdan n gü ü (power of purse) yatmaktad r. Yine benzeri bir yaklaşımın sonucu olarak Amerikan halkının Türkiye deki üslere yönelik yaklaşımlarında da değişiklikler mevcuttur. Yani Amerikan kamuoyunda, stratejik önemi nedeni ile asker bulundurulmasına karşın askeri üslerin ABD ye yük oluşturduğu düşüncesi gün geçtikçe daha ağır basmaktadır. Buna göre, ABD nin Türkiye de uzun dönemli üsler bulundurmasına 2002 de yüzde 34 lük bir kesim karşı çıkarken bu rakam şu an yüzde 57 yi bulmuş durumdadır. Üslere olan destek ise yüzde 58 den yüzde 40 a kadar gerilemiştir. Dış politikada ABD başkanının etkisinin yanı başında Kongre de önemli bir aktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle 1960 larda ve 1970 lerde başkanın gücünün Viet- rini daha güçlü bir şekilde gündeme getirmesini ve Savaş Yetkileri Tasarısı (War Powers Resolution) gibi düzenlemelerle konumunu güçlendirmesini beraberinde getirmiştir. 7 22 Kongre nin dış politikada söz sahibi olmasının temelinde büyük oranda politikalara fon sağlama veya kesme yetkisi, yani cüzdanın gücü (power of purse) yatmaktadır. ABD ekonomisinin zor günler yaşadığı, Amerikan kaynaklarının sınırlı olduğu bir dönemde paranın nerede kullanılacağı konusunda yetkili olan Kongre nin dış politikada da etkisinin artması beklenir. 8 Diğer taraftan, Kongre, yasa çıkarılmasında ve politikaların uygulanmasında üyelerinin başkan tarafından ikna edilmesi gereken bir kurum olarak karşımıza çıkmaktadır. Kongre nin politika yapım sürecine etkisi genellikle negatif yönde olmaktadır. Yani bir yönüyle Kongre frene basma yetkilerine sahiptir. Genellikle uygulanmasa da başkanın açtığı savaşı durdurma veya imzaladığı anlaşmayı uygulamaya koymama yetkileri saklıdır. Kongre nin belirli maddi bedellerin üzerindeki silah satışları veya kiralamalarında da blok koyma yetkisi olduğu gibi kritik bürokratların atanmasının onaylanması da Kongre nin yetkisindedir. Türkiye, silah satışları konusunda Kongre nin etkisi ile sıkça karşılaşmıştır. Büyükelçisi Francis J. Ricciardone nin Ankara ya atanması da öncesinde Kongre ye takılmış ve ABD nin uzunca bir süre Türkiye de büyükelçi seviyesinde temsil edilmemesine neden olmuştur. Bütün bu yetkiler, başkanın attığı adımları Kongre ye göre atmasını beraberinde getirebilmektedir. Başkan ile kongre arasında partizan yaklaşımlar nedeni ile kriz çıkarabilecek boyutta siyasi perspektif makasının açılabildiği gözlenmektedir. Bu atmosferde Başkan Obama, Kongre yi ikna konusunda kredisini kullanırken sadece kritik gördüğü konulara odaklanabilir. Obama nın ikinci döneminde olduğu ve tarihe adını yazdıracak konulara odaklanabileceği düşünülünce, bu konuların daha fazla iç politikaya yönelik olması beklenebilir.

Bu çalışmada, Kongre deki havayı yansıtmak amacı ile Senato ve Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komite toplantılarında Türkiye yi ilgilendirebilecek konulardaki baskın temalar ele alınmıştır. Kongre de son dönemde en çok konuşulan konuların başında bekleneceği üzere ekonomi ve paranın etkin kullanımı gelmektedir. Bu konu ile ilgili komite başkanlarının dile getirdiği bazı yaklaşımlar konuya yaklaşım açısından önemli ipuçları vermektedir. Kongre de dış politika programlarının iyi-kötü şeklinde ayıklanmasının ötesinde, yararlı olduğu açık olan programlar arasında da bir sıralama yapılarak sadece en önemli olanların fonlanması düşüncesi konunun ciddiyetini ortaya koymaktadır. 9 Yine bu noktada dış yardımlar çok fazla gündeme getirilen bir konudur. Özellikle bir senatörün Suriye ye yapılan yardım hakkında dile getirdiği şu sözler dikkat çekicidir: Harcadığımız her dolar Çin den ve diğer ülkelerden ödünç alınmış para ve çocuklarımız veya torunlarımız tarafından ödenmesi gerekecek ki onlar da kendi zamanlarında çözmekle yükümlü olacakları birçok sorunla karşılaşacaklar. 10 Türkiye, sila satlar konusunda Kongre nin etkisi ile s kça karla mt r. Büyükelçisi Francis. icciardone nin Ankara ya atanmas da öncesinde Kongre ye tak lm e ABnin uzunca bir süre Türkiye de büyükelçi se iyesinde temsil edilmemesine neden olmu tur. Diğer bir boyutuyla Kongre, dış politikanın ABD nin ekonomisinin düzeltilmesi konusunda bir araç olarak kullanılabileceği üzerinde durmaktadır. Bu açıdan Kongre nin Çin ve Afrika gibi önemli pazarlarda ABD nin de bulunması konusunda taleplerini yinelediği görülmektedir. 11 Afrika ya daha fazla ihracat yapılması yönünde Kongre nin her iki kanadına sunulmuş yasa önerileri de mevcuttur. Ayrıca Kongre üyeleri, ABD nin ticari çıkarlarını koruma bağlamında Çin in telif hakları konusunda sıkıştırılmasını da oldukça sık gündeme getirmektedir. 23 Kongre de, Libya da ABD büyükelçiliğine yapılan saldırı da önemli bir tartışma konusudur. Bu konuda yönetimin hatalarının üzerinde sıkça durulurken BM Temsilcisi Susan Rice ın Libya Büyükelçiliği konusunda söylediklerinin kamuoyunu yanlış yönlendirmesi de Kongre de sıkça dillendirilen eleştiriler arasındadır. 12 Libya konusunda yönetime gelen bu eleştirilerin Suriye deki muhaliflere silah desteği konusunu da etkileme olasılığı bulunmaktadır. Çünkü Kongre deki genel kanı, Libya da ve diğer birçok örnekte olduğu gibi burada verilen silahların sonrasında ABD ye ve İsrail gibi ABD nin kritik müttefiklerine yöneltilebileceği yönündedir. Suriye deki muhaliflere silah verilmesi konusu bazı senatörler tarafından dile getirilip savunulsa da bu konuda ciddi endişeler söz konusudur. Özellikle, Boston saldırıları sonrasında bu endişelerin arttığı görülmektedir. Suriye konusunda Senato da en fazla tartışılan konu, halihazırdaki politikaların Suriye halkında ABD ye yönelen bir nefrete dönüşüp dönüşmeyeceği konusudur. Bu çerçevede, ABD nin Suriye de yaptığı yardımların Amerikan menşeli olmasının belirgin olması ısrarla üzerinde durulan bir konudur. Hem Temsilciler Meclisi nde hem de Senato da sıkça dile getirilen yardımların Amerikan etiketi ile verilmesi konusunda bölgede çalışan bürokratlar da ciddi bir şekilde sıkıştırılmaktadır. 13 Son olarak, Kongre de Ortadoğu ve Arap Baharı konusunda yapılan tartışmalarda İsrail in varlığı ve güvenliği merkezi bir konumda bulunmaktadır. 14 Öyle ki, tartışmalarda ABD nin bölgedeki diğer müttefikleri ile olan ilişkilerinin bu çerçeveden değerlendi-

uriye deki mu ali ere sila erilmesi konusu baz senatörler taraf ndan dile getirilip sa unulsa da bu konuda ciddi endi eler söz konusudur. Özellikle, Boston sald r lar sonras nda bu endi elerin artt görülmektedir. rilmesi ve bu ülkelerin İsrail ile ilişkilerine göre Amerikan hükümetinin adımlar atması gerektiği gibi yaklaşımlar ortaya konabilmektedir. 15 Örneğin, Kongre de Türkiye ile ilgili önceki dönemlerde hem Mavi Marmara hem de Filistin konusunda ciddi eleştiriler vardı. 16 İsrailin özrü sonrasında yapılan eleştirilerde yumuşama beklebilir. Kongre de hemen her yasama döneminde 1915 Ermeni iddialarını destekleyen, Kıbrıs konusunda Türkiye yi eleştiren, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi nin ekümenikliğini savunan tasarılar gündeme gelmektedir. Fakat geçtiğimiz yasama döneminde 23 Nisan ve 29 Ekim kutlamalarına ek olarak Rauf Denktaş ı anan, Türkiye Dostluk Grubu nun 10. yıldönümünü kutlayan, Türkiye deki terör saldırılarını kınayan ve Türkiye nin stratejik bir müttefik olduğunu hatırlatan tasarı ve kayıtlar da bulunmaktadır. Bu açıdan, son dört yasama yılına bakıldığında Türkiye lehine çıkarılan tasarılarda (resolution) önemli bir artış gerçekleşmiştir. Türkiye aleyhine çıkan tasarılarda da gerilemeler olmuştur. Buradaki durum tabii ki beklenen seviyelerde değildir. Ancak bu değişimde rolü olan Türkiye asıllı Amerikalıların çabaları dikkate şayandır. 24 Yeni yasama yılında Kongre de vurgulanan temalara bakıldığı zaman ise, Suriye konusunda Türkiye ile birlikte hareket edilmesinin önemine vurgu yapılmaktadır. Bu düşünce, Türkiye nin aleyhinde olan Kongre üyeleri tarafından da kabul edilmiş bir yaklaşımdır. Bununla birlikte, Türkiye nin Suriye den gelen mülteciler konusunda yaptıklarına yönelik övgüler mevcuttur. 17 Grafik 11. Türkiye Lehine ve Aleyhine Çıkarılan Tasarılar 19 15 10 10 2 2 Kaynak: Amerika Türk Koalisyonu

ABD Başkanı Barack Obama nın dış politika ve güvenlik konusundaki ekibinin yaklaşımları önemli ipuçları vermektedir. Çünkü, Obama nın ikinci döneminde konjonktürün gerektirdiği isimlerle değil, kendi politikalarını izleyebileceği isimlerle çalışması beklenmekteydi. Dolayısıyla, Obama nın izlemeyi planladığı politikalar bu politikaları uygulamaya hazır bir ekibin önüne konulacağı için bu ekibin yaklaşımlarını irdelemekte yarar vardır. İlk olarak, ABD Dışişleri Bakanı John F. Kerry önemli bir isim olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir dışişleri mensubunun çocuğu olan Kerry, Vietnam da savaşan ve sonrasında barış hareketlerine katılan biridir. Kerry nin savaş karşıtlığı, 11 Eylül sonrası atmosferde Bush a karşı seçimi kaybetmesinin nedenleri arasındaydı. Ancak Obama yönetiminde dışişleri bakanlığı için uygun bir profil oluşturmaktadır. Uzun yıllar Senato Dış İlişkiler Komitesi başkanlığı yapan Kerry nin yasama organı ile daha sorunsuz bir ilişki kurması beklenmektedir. Kerry nin dış politika yaklaşımlarına bakılacak olursa Obama nın yaklaşımlarına benzediği görülecektir. Kerry de küresel sorunların farklı ülkelerin bir araya geldiği koalisyonlar tarafından çözülebileceğine inanmaktadır. 18 2004 başkanlık seçimleri nde Bush a yönelttiği en büyük eleştirilerden biri müttefiklerin desteğini al(a) mamış olmasıydı. Kerry küresel sorunlar n farkl ülkelerin bir araya geldi i koalisyonlar taraf ndan çözülebilece ine inanmaktad r. ba kanl k seçimleri nde Busa yöneltti i en büyük ele tirilerden biri mütte klerin deste ini al(a)mam olmas yd. 25 Kerry nin, hem Kuzey Kore hem de İran konusunda sert güç kullanımı yerine diyalogu tercih ettiği görülmektedir. Özellikle Kuzey Kore konusundaki yaklaşımını başkan adayı iken seçim kampanyasında da dile getirmiştir. Kerry nin Bill Clinton döneminde John McCain ile birlikte ABD nin Vietnam ile yeniden ilişkiler kurmasında da rol oynadığı göz önünde bulundurulmalıdır. John F. Kerry nin senatörlüğü döneminde Ermeni lobileri ile yakın olduğu bilinmektedir. Hatta 2004 yılında başkan seçilmesi olasılığı, Türkiye de büyük bir kabus olarak yansımıştı. Ancak bu yakınlığın Obama nın dış politika çizgisinin ötesine geçecek şekilde politikalara yansıması olası görünmemektedir. Chuck Hagel atanması esnasında büyük tartışmaları beraberinde getiren bir isim. Kendisi ABD nin politikalarının merkezine orduyu ve güç kullanımını koymasını doğru bulmamaktadır. 19 John Kerry gibi Hagel da çok taraflı yaklaşımların ve koalisyonlar aracılığı ile sorunların çözülmesinden yanadır. Tek başına çok büyük yüklerin altına girmenin ABD ye yararı olmadığını düşünen Hagel, ABD nin ittifaklarını güçlendirmesi gerektiğini düşünmektedir. 20 Bu çerçevede içerisinde Türkiye nin de olduğu önemli ülkelerle ilişkilerin tek bir konuya hapsedilmemesi yani çok yönlü olarak ele alınması gerektiğini savunmaktadır. 21

Donilon, ABD nin Asya ya yönlenmesinin ne di er bölgelere erilmesi gereken önemi azaltaca ne de in in çe relenece i anlam na geldi ini dü ünmektedir. na göre bu yönleni sadece bölgeye gerekli zaman, çaba e kaynaklar n ayr lmas ndan ibarettir. Hagel ın Senato da onaylanma sürecini uzatan ve bu durumu kriz haline getiren iki önemli özelliği bulunmaktadır. Bunlardan ilki, İsrail konusunda İsrail lobisinin beklentilerini karşılayacak bir çizgide olmamasıdır. Hagel, Türkiye de sanıldığı gibi İsrail karşıtı değildir; İsrail e yaptığı ziyaret ile de bunu ortaya koymuştur. Ancak lobinin beklentilerini karşılayacak biri de değildir. Bundan başka, Cumhuriyetçi olmasına rağmen kendi partisi tarafından dışlanmış bir senatördür. Nedeni ise Hagel ın Bush yönetiminin genelde Irak politikalarına karşı çıkması ve özellikle Bush un 2007 yılında ilan ettiği tırmanma (surge) politikasını desteklememesidir. Hagel bu nedenlerle onaylanma sürecinde büyük bir muhalefet ile karşılaşmıştır. Bir savunma bakanı nın onaylanmasında ilk defa yaşanan süreci yavaşlatma taktiği (filibuster) uygulaması ile karşı karşıya kalmıştır. Irak Savaşı konusunda ABD nin Türkiye yi kendisinden uzaklaştırdığını düşünen Savunma Bakanı, savaşın sonuçlarının iyi düşünülmediği ve gerekli stratejik planlamaların yapılmadığı görüşündedir. 22 Sanılanın aksine Suriye nin ABD çıkarları açısından Libya dan çok daha önemli olduğunu düşünen savunma bakanının Irak konusundaki düşüncelerine bakılacak olursa bu konuda temkinli hareket edeceği beklenebilir. 26 Obama nın milli güvenlik danışmanlığını, bu görevi Jim Jones dan devralan Tom Donilon yapacaktır. Tom Donilon dış politika uzmanı veya asker kökenli değildir. Tam tersine döneminde dışişleri bakanının personel şefi olarak görev yapmış biri olarak dış politikayı yönlendirme konusunda tecrübelidir. Donilon, ABD nin Asya-Pasifik e odaklanmasını da yönlendiren kişi olarak bilinmektedir. Donilon, ABD nin Asya ya yönlenmesinin ne diğer bölgelere verilmesi gereken önemi azaltacağı ne de Çin in çevreleneceği anlamına geldiğini düşünmektedir. O na göre bu yönleniş sadece bölgeye gerekli zaman, çaba ve kaynakların ayrılmasından ibarettir. 23 Donilon enerji konusunu da bir milli güvenlik unsuru olarak değerlendirmekte ve ABD nin enerji bağımlılığının ortadan kaldırılması ve hatta bir politika aracı olarak kullanılmasını hedeflemektedir. 24 Kılı kırk yaran biri olarak bilinen Donilon un belki de en fazla öne çıkan yönü aşırı düzenli ve çalışkan olması ve tabii ki Obama ya aşırı bağlı olmasıdır. Hatta kendisinin yönetimin durumunu iyi göstermek için basına çeşitli bilgileri sızdırdığına dair iddialar söz konusudur. Donilon, her ne kadar atanması öncesinde milli güvenlik danışmanı olarak görevlendirilmesi bir felaket olur eleştirilerine maruz kalsa da atanmasından sonraki süreçte bu yönde bir yorum görünmemektedir. Bu kadroya bakıldığı zaman, bu kadronun birbirlerine oldukça yakın politika yaklaşımları olan kişilerden oluşması dikkat çekmektedir. Hem Kerry hem de Hagel Vietnam gazisi ve her ikisi de askeri müdahalelere sıcak bakmayan isimlerdir. Diğer taraftan hemen hepsi ABD nin sorunlu ilişkilere sahip olduğu ülkelerle iletişim kanallarının açılması ve ilişkiye geçilmesi taraftarıdır. Son olarak, Obama nın kendisine sadık bir ekip oluşturduğunu söylemek mümkündür.

Obama nın yemin töreni konuşmasında Amerika dünyanın her köşesinde ittifakların ağırlık merkezi olmaya devam edecek 25 sözlerine bakılacak olursa ABD nin izolasyonist bir politika izlemeyeceği aksine dünya politikasında etkin bir varlık göstermesi beklenebilir. Burada, ABD nin belki gereksiz yüklerden kurtulması söz konusu olabilir. Obama yönetimi, ABD nin dünyada yapamayacağından çok, yapması gerekenden az bir politika izlemeyecektir. Obama yönetiminin ikinci dönemde Asya Pasifik e odaklanmak istemesi diğer bölgelerden tamamen çekileceği anlamına gelmemektedir. Ancak ABD yönetimi taşıyamayacağı yüklerden de kurtulmak istemektedir. Bu nedenle, ikinci döneminde Obama yönetimi, uluslararası ve bölgesel kuruluşlarla ve söz konusu bölgelerdeki müttefikleri ile birlikte hareket etme eğilimindedir. Örneğin, Ortadoğu da Yemen konusunda Suudi Arabistan ile birlikte ve Suriye konusunda Türkiye ile birlikte politikalarını yürütecektir. Libya konusunda ise Avrupalı müttefiklerin daha fazla inisiyatif alması gerektiğini düşünmektedir. Dolayısıyla tek başına bölgenin yüklerini omuzlamak istememektedir. ABD nin izolasyonist bir politika izlemeyece i aksine dünya politikas nda etkin bir arl k göstermesi beklenebilir. Burada, ABD nin gereksiz yüklerden kurtulmas söz konusu olabilir. ABD terörle mücadele kapsamında bir yandan insansız hava araçlarıyla öldürmeleri (targeted killings) devam ettirirken diğer yandan ülkenin yönetişim kapasitesinin artırılması ve sosyal sorunlarının çözülmesini önceleyecektir. Dolayısıyla, Obama yönetimi terörle mücadele konusunda insansız hava araçlarını daha fazla kullanabilir. Ancak Boston ve benzeri saldırılara karşı bir ülkeye müdahale gibi bir tavır söz konusu değildir. Suriye konusunda ise Obama yönetimi, Bush yönetiminin Irak ta yaptığı hataları yapmamak için büyük bir gayret sarf edecektir. Muhaliflerin yanında bulunan Amerikan yönetimi yapacağı silah-dışı yardımı iki katına çıkaracağını açıklamıştır. Obama yönetimi siyasi bir çözümü öncelemekte ve yönetimin önemli isimleri bu yaklaşımı tekrar tekrar teyid etmektedir. Obama yönetimi, Suriye konusundaki baskılara şimdilik direnmektedir. Ancak Esed rejiminin kimyasal silah kullandığına, dolayısıyla kırmızı çizgiyi aştığına dair iddialar güçlenmeye devam ederse, bu direncin ne kadar süreceği bilinmeyecektir. 27 Obama yönetimi bölgede çatışma yerine iletişimi ve ilişki kurmayı önceleyecektir. Özellikle İran konusunda kabinenin bütün üyeleri aynı görüşleri paylaşmaktadır. Bu yaklaşım, İran a yönelik bir müdahale yerine İran ile ilişki kurulması yönündedir. Bir önceki dönemde özellikle Hillary Clinton meseleye daha şahince bir çizgiden bakmaktaydı. Ancak şimdi hem Hagel hem de Kerry, Obama nın yaklaşımını paylaşmaktalar. Bu nedenle, örneğin, tekrar Nevruz mesajları verilmiştir. Ancak İran hemen masaya oturmaya yanaşmamaktadır ve bu nedenle, İran ın masaya oturtulması içinse yaptırımlar ve sıkıştırmalar devam edecektir. Bu sıkıştırmalara İsrail e yapılan silah satışlarını da eklemek gerekmektedir. Irak konusunda Obama yönetimi oldukça dikkatli davranmaktadır. Çünkü Obama nın aldığı karar ile ABD askerleri buradan çekilmiştir. Dolayısıyla burada meydana gelebilecek herhangi bir karışıklıkta eleştiri oklarının hedefi olacak ilk kişi Obama olacaktır. Bu nedenle Irak ta bir çatışma çıkmasından oldukça endişeli olan Amerikan yönetimi ülkenin birliğini ve istikrarını öncelemektedir.

Obama ile Netanyahu arasında soğuk rüzgarlar estiği söylense de, ABD nin İsrail konusundaki politika uygulamalarında ciddi bir değişiklik görülmemektedir. Bu açıdan Obama yönetiminin, İsrail devletinin güvenliği konusunda ABD dış politikasının genel çizgisinin dışına çıkması gibi bir durum söz konusu değildir. Bununla birlikte Obama yönetimi İsrail-Filistin sorununda çözüme ulaşılamamasının, İsrail için de önemli zararları olduğunu düşünmektedir. İsrail in bu sorunu çözmemesi durumunda demokrasi konusunda sıkıntılı bir duruma düşeceğini ve uluslararası kamuoyu nezdinde zor durumda kalacağını düşünen Obama yönetimi, iki taraf arasındaki askeri teknolojik farkın azaldığının da altını çizmektedir. 26 Bu açıdan, çözümün İsrail açısından da yararlı olacağını hem ABD deki İsrail yanlısı çevreler ile hem de İsrail deki dostlarıyla paylaşmaktadır. 28

2İki ülke ilişkilerini tanımlamaya yönelik olarak Clinton ve Bush dönemlerinde gündeme gelen stratejik ortaklık söylemi, Obama yönetimi tarafından model ortaklık olarak güncellendi ve hatta kapsamı genişletildi. Model ortaklık ikili ilişkileri askeri ve stratejik ilişkilerin ötesine geçirmeyi amaçlarken, eşitler arası bir ilişkiyi öngörmekteydi. Füsun Türkmen e göre model ortaklık üç kritik unsura dayanıyor: stratejik, ekonomik, toplumsal/değerler ilişkiler boyutları. Stratejik boyut, ilişkilerin belkemiğini oluşturmaya devam edecektir; ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi gerekiyor; toplumsal/değerler boyutu ise neredeyse hiç yok halbuki demokrasi ve insan hakları gibi değerleri içermesi gerekiyor. 27 Model ortaklık, başarılı olması durumunda diğer Müslüman ülkelerle de uygulamaya konacaktı. Ancak model ortaklığın içi doldurulması konusunda gerekli çaba ortaya konamamıştır. İkili ilişkilerdeki sorunların gündemi işgal etmesi ile birlikte bu kavram da hedef tahtasına yerleşmiştir. Öyle ki güçlü temellere dayandırılmayan bu kumdan kale Ermeni soykırımı tasarıları ve İran a yaptırım konusundaki BM oylaması dalgaları karşısında büyük sorgulamalara maruz kalmıştır. CSIS Uzmanı Stephen Flanagan a göre ikili ilişkiler iyi bir noktada olmasına rağmen Obama nın model ortaklık olarak tasavvur ettiği tabloyu oluşturacak seviyede değildir. Model ortaklık ise hala devam eden bir projedir. 28 Model ortaklık adı altında olsun veya olmasın ikili ilişkilerin gelişmesi ve güçlenmesi için belirli alanlarda mesafe kat edilmesi gerekmektedir. İki ülke arasında daha güçlü bir iletişimin sağlanması, yapısal ayrışmalarda kompartmantalizasyona gidilmesi ve işbirliğinin sürdürülmesi önemlidir. Güvenlik merkezli ilişkilerin ekonomik ve toplumsal ve değerler merkezli olarak dönüştürülüp uzun soluklu ve derinleşen bir karakter kazandırılması ikili ilişkilerin istikrarlı geleceği adına çok önemlidir. İkili ilişkilerde diplomatik temaslarda ciddi bir artış olduğu gözlenmektedir. İlk olarak, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Barack Obama arasındaki telefon görüşmeleri sıklıkla gerçekleşmektedir. Bu görüşmelerin bir benzeri daha önce gan da bu tip kişisel ilişkileri ve bir telefonla meselelerin görüşülebiliyor olmasının hafife alınmaması gerektiğini dile getirmektedir. zman tep en Flanagan a göre ikili ili kiler iyi bir noktada olmas na ra men bama n n model ortakl k olarak tasaur etti i tabloyu olu turacak se iyede de ildir. odel ortakl k ise ala de am eden bir projedir. 29

Telefon konuşmaları ile birlikte ABD den oldukça sık bir şekilde üst düzey yetkililer Türkiye ye ziyaretlerde bulunmaktadır. Bu ziyaretlerin sayısı Irak ve Afganistan savaşlarının getirdiği aktivizme ve Obama yönetiminin henüz ikinci dönemine girilmiş olmasına karşın Bush yönetiminin iki dönem toplamının önündedir. Tablo 1. ABD den Türkiye ye Üst Düzey Ziyaretler 2013 2012 2011 2010 2009 Başkan Barack Obama 05-07 Nisan 2010 Başkan Yardımcısı Joe Biden 02 Aralık 2011 11-12 Ağustos 2012 15-16 Temmuz 2011 Dışişleri Bakanı Hillary Clinton 31 Mayıs- 07 Haziran 2012 30 Mart- 1 Nisan 2012 01 Mart 2013 Dışişleri Bakanı John Kerry 7 Nisan 2013 20-21 Nisan 2013 30 Savunma Bakanı Leon Panetta 16 Aralık 2011 Genelkurmay Başkanı Mike Müllen (1 Ekim 2007-30 Eylül 2011) Dışişleri Müsteşarı 3 Eylül 2010 17 Şubat 2010 Savunma Bakan Yardımcısı Ash Carter 04 Şubat 2013 Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey 17 Eylül 2012

Diplomatik ziyaretlerdeki bu artış oldukça önemlidir. Çünkü bu durumda iki ülke arasındaki iletişim ve istişarelerin arttığını ortaya koymaktadır. Fakat bazı uzmanlara göre liderler arasındaki iyi ilişkilere rağmen alt kademelerde durum göründüğü gibi güçlü ve istikrarlı yürümemektedir. 29 Dolayısıyla sıkça dile getirilen kurumsallaşmış bir iletişim ihtiyacı devam etmektedir. Bu iletişim, dışişleri bürokrasilerini de kapsayacak şekilde yönetimin alt kademelerine inebilmelidir. 30 Peki bu ziyaretlerde hangi konular ne sıklıkla gündeme gelmektedir? USAK Amerika Araştırmaları Merkezi olarak bu ziyaretlerin temalarını kamuoyuna yansıdığı şekliyle rakamlara döktük. 31 Obama nın göreve geldiği günden bugüne en çok gündeme gelen konu Ortadoğu. Ortadoğu da ise en çok Suriye konusu konuşulmuş görünmektedir. Suriye den sonra en sık konuşulan ülkeler eşit oranda Irak, İran ve İsrail. Tematik olarak en fazla terörle mücadelede işbirliği gündeme gelirken ondan sonra ekonomi ve Türkiye nin demokratikleşmesi gelmektedir. Baz uzmanlara göre liderler aras ndaki iyi ili kilere ra men alt kademelerde durum göründü ü gibi güçlü e istikrarl yürümemektedir. Dolay s yla s kça dile getirilen kurumsalla m bir ileti im i tiyac de am etmektedir. Tablo 2. Yıllara Göre Sık Konuşulan Konular 2009 2010 2011 2012 2013 Toplam Terörle Mücadelede İş Birliği 3 1 3 2 2 10 Suriye 1 1 2 2 4 10 Irak 2 1 3 0 1 7 31 İran 2 1 1 1 2 7 İsrail 2 1 1 0 3 7 Filistin 2 0 0 0 3 5 Ekonomi 1 1 1 0 2 5 Afganistan 2 0 1 1 1 5 Demokratikleşme (Türkiye) 1 0 2 0 2 5 Kıbrıs 1 1 1 0 0 5 Ermenistan 2 0 1 0 0 3 AB 2 0 0 0 1 3 Küresel Bakış 2 0 1 0 0 3 Afrika 1 0 0 0 1 2 Türkiye Modeli 0 0 2 0 0 2

Görüşmelerin yıllara göre dağılımına bakıldığı zaman Ermenistan ın 2011 yılından sonra gündemden düştüğü görülmektedir. Ermenistan açılımında tıkanma yaşanması ile birlikte bu konu tekrar masaya konmamıştır. Diğer taraftan her sene konuşulan konular sadece İran ve Suriye ile terörle mücadelede işbirliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu konular her sene sıcaklığını korumuştur. Bir yıl içinde en fazla gündeme gelen konu 2013 yılında Suriye konusu; onu aynı yıl içerisinde İsrail ve Filistin takip etmektedir. 2011 de Irak konusu sıkça gündeme gelmiştir. Maliki nin gücünü artırarak muhaliflerini marjinalleştirdiği ve dolayısıyla Türkiye ile de ilişkilerin kötüleşmeye başladığı bu dönemde Irak, ziyaretlerin gündem konularına girmiştir. Bu iki konudan sonra ise 2011 yılında Türkiye modeli gelmektedir. Arap Baharı nın ilk döneminde çokça konuşulan Türkiye modeli ziyaretlerin de önemli bir teması haline gelmiştir. Türkiye-ABD ilişkilerinin bölgesel boyutlarını değerlendirirken, ikili ilişkilerin değişken ve dinamik doğasını göz önünde tutmak gerekmektedir. İki ülkenin bölge politikaları, Türkiye ve ABD nin küresel sistemdeki konumları, kapasiteleri ve hedefleri temelinde şekillenmektedir. Türkiye-ABD ilişkilerinin gündemindeki bölgelere yönelik iki ülke politikalarının doğası birbirinden farklıdır. ABD nin bölge politikaları, gerileyen bir bölge-dışı küresel gücün sınır ötesi bölge politikaları iken, Türkiye nin bölge politikaları, yükselen bir bölge-içi gücün sınırdaş bölge politikalarıdır. Bu durum, iki ülkenin bölgesel siyasetlerindeki yaklaşımlarında farklılıkları beraberinde getirmektedir. 32 İlk olarak, ABD nin, Türkiye-ABD ikili ilişkilerinin gündemindeki Orta Doğu, Kafkaslar, Doğu Akdeniz gibi birçok bölgedeki varlığı politiktir. Diğer bir ifadeyle, bir bölgedışı aktör olarak ABD, bu bölgelerde izlediği politikalar ile var olmaktadır. ABD nin Türkiye-ABD ikili ilişkilerinin gündemindeki bölgelerdeki siyasi mevcudiyetinin Soğuk Savaş ile birlikte başladığı, Soğuk Savaş öncesi dönemde bu bölgelerde siyaseten bir mevcudiyetinin bulunmadığı hatırlanmalıdır. Öte yandan, Türkiye nin bu bölgelerdeki varlığı herşeyden önce ontolojiktir. Diğer bir ifadeyle, Türkiye, bu bölgeleri oluşturan ülkelerden biridir, bu bölgelerin bir parçasıdır. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye-İran sınırının ABD nin tarihinden eski olduğunu ifade ederken iki ülkenin, ilgili bölgelerdeki mevcudiyetlerinin tabiatlarındaki farklılığa dikkat çekmektedir. Öte yandan, bir bölgede ontolojik olarak var olmanın, her zaman o bölgede politik olarak var olma anlamına gelmeyeceğinin altı çizilmelidir. Türkiye nin son dönemdeki dış politikasını kısaca, ontolojik olarak var olduğu bölgelerde politik olarak da var olma ve politik olarak var olduğu bölgeleri genişletme gayreti olarak tanımlayabiliriz. ABD nin bölge-dışı bir aktör olması, Türkiye nin ise bölge-içi bir aktör olmasının, iki ülkenin bölge politikalarında farklılaşmalar getirmesi kaçınılmazdır. Örneğin, Türkiye nin taraf olma gibi stratejik seçenekleri bulunuyorken, Ankara kaçınılmaz olarak her zaman bölgesel ikili ilişkilerinde taraflardan biridir ve bu ikili ilişkilerin mevcut durumundan ve ikili ilişkilerinin gelecekteki durumundan birinci derecede sorumludur. ABD nin her zaman, Türkiye nin bölgesel ikili ilişkilerine müdahil olma veya müdahil olmama seçeneği bulunmakta ve bu müdahalenin zamanlamasını ve kapsamını kendi çıkarları doğrultusunda belirleme imkanı bulunmaktadır. Bu durum, Türkiye-ABD ilişkilerinde kronik bir güvensizlik sorununu beraberinde getirdiği gibi, Türkiye nin bölge politikalarında politik hareket alanını daraltan bir etki yaratmaktadır.