HAFTAYA BAKIŞ 04 EYLÜL 2013 ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ



Benzer belgeler
GÜNLÜK BÜLTEN 24 Haziran 2014

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

GÜMÜŞHANE TİCARET VE SANAYİ ODASI

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer. Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü

İdris KARDAŞ Küresel Sorunlar Platformu Genel Koordinatörü

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 EKİM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Kasım 2013, No: 76

İç Savaş Suriye Ekonomisini Nasıl Etkiledi?

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Nisan 2015

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mayıs 2012, No: 33

İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2012, No: 44

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

GÜNLÜK BÜLTEN 23 Mayıs 2014

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

NATO Zirvesi'nde Gündem Suriye ve Rusya

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

TÜRKon/HED/13-39 DEĞERLENDİRME NOTU. Faks: +90 (212) TÜRKİYE EKONOMİSİ. Sanayi üretiminde kritik gerileme.

plastik sanayi Plastik Sanayicileri Derneği Barbaros aros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ocak 2014, No: 83

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi


İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE KÜRT VE ERMENİ MESELELERİNİ TARTIŞTI!

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

109 MİLYAR DOLARLIK YABANCI PORTFÖYÜ VAR

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Temmuz 2013, No: 65

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı

Devrim Öncesinde Yemen

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ağustos 2012, No: 38

2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

Yurtiçi Piyasalarda Haftalık Görünüm (5-9 Ocak 2015)

İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Umut Oran Basın Açıklaması

Konut Satışları Temmuz Konut Satışları Temmuz

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Dış Ticaret Verileri Bülteni

Bush, Suudi Kralıyla petrol fiyatı konuştu

SARACAĞIZ YARALARIMIZI

Türkiye-Rusya ilişkilerinin son 16 yılı

KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 1

GÜNLÜK BÜLTEN 03 Temmuz 2014

MEDYANIN EYLÜL AYI GÜNDEMİ - DÖRDÜNCÜ KUVVET MEDYA - Özgür Gazeteciler Platformu Salı, 04 Ekim :31

ARAŞTIRMA GRUBU. Prof. Dr. Özer SENCAR Prof. Dr. İhsan DAĞI Prof. Dr. Doğu ERGİL Dr. Sıtkı YILDIZ Dr. Vahap COŞKUN MAYIS

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

BUĞDAY RAPORU

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

15 Ekim 2014 Genel Merkez

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

BAŞBAKAN ERDOĞAN İRAN DA BAŞBAKAN ERDOĞAN, CUMHURBAŞKANI AHMEDİNEJAD, DİNİ LİDER HAMANE

2014 YILI NİSAN AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Ekonomik Gündem ABD Başkanı Trump'ın damadı ve başdanışmanı Kushner, Senatodaki ifaabd B

SEKTÖREL GELİŞMELER İÇİNDEKİLER Otomotiv. Beyaz Eşya. İnşaat. Turizm. Enerji. Diğer Göstergeler. Sektörel Gelişmeler /Ağustos

Cumhuriyet Halk Partisi

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Aralık 2011, No:14

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

MAKROEKONOMİ BÜLTENİ OCAK 2018

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 ŞUBAT AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU

Yıllık açık 100 milyar doları aşacak... DIŞ TİCARET ALARM VERİYOR!

Dış Ticaret Verileri Bülteni

Dış Ticaret Verileri Bülteni

Aralık. Günlük Araştırma Bülteni Gün Sonu RAPORU

TÜRKİYE DE BU HAFTA EYLÜL 2015

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ -6-

Türkiye'de ilan edilen olağanüstü hal uygulaması dünya basınında geniş yer buldu / 11:14

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

Enerjide yüksek ithalat ekonomiye büyük risk

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

Türkiye Üretici Fiyatlarıyla 7. Büyük Tarım Ülkesi

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

İran Cumhurbaşkanı Ruhani, Fransa Cumhurbaşkanı Macron

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Araştırma Notu 13/156

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum


ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GELİR AMAÇLI ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

TEKSTİL VE HAMMADDELERİ SEKTÖRÜ 2015 YILI OCAK AYI İHRACAT PERFORMANSI. Genel ve Sanayi İhracatında Tekstil ve Hammaddeleri Sektörünün Payı

Transkript:

HAFTAYA BAKIŞ 04 EYLÜL 2013 TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ

HAFTAYA BAKIŞ 04 EYLÜL 2013 TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ ANA BAŞLIKLAR HÜKÜMETİN, DEMOKRASİ, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ, DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNDEN SONRA RENK KORKUSU DA ANTİDEMOKRATİK UYGULAMALARA NEDEN OLMAYA BAŞLADI. RENK KÖRLÜĞÜ GİBİ, RENK KORKUSU DA CİDDİ BİR HASTALIK VE KORKU YAYGINLAŞTIKÇA BASKI ARTIYOR. RENKLERDEN KORKMAK TIBBİ OLARAK KANITLANMIŞ BİR HASTALIKTIR. TIP BİLİMİNDE CHROMOPHOBİA OLARAK ADLANDIRILMAKTADIR. ÖZELLİKLE YEDİ RENGİ BİR ARADA BARINDIRAN GÖKKUŞAĞI RENKLERİNDEN KORKMAK İSE HASTALIĞIN EN İLERİ AŞAMASIDIR. ÇÖZÜM SÜRECİ - BARIŞ SÜRECİ TAM ANLAMIYLA TIKANMIŞ DURUMDADIR. PKK VE BDP SÖZCÜLERİNİN ARTIK TEHDİT BOYUTUNA VARAN AÇIKLAMALARIYLA BİRLİKTE EYLÜL AYINI TAKVİMİN SON ZAMAN LİMİTİ OLARAK NİTELENDİRMELERİ GERGİNLİK HABERCİSİDİR. GÜNEYDOĞU ÖNCELİKLİ OLMAK ÜZERE ÜLKE GENELİNDE ALARM HALİNE GEÇİLMESİ, SÜREÇTEKİ TIKANMANIN SOMUT GÖSTERGESİDİR. ÇÖZÜM SÜRECİ BİLİNMEYENE DOĞRU KAYARKEN, BAŞBAKANIN SAHTE GÖZYAŞLARI DA ARTIK SU YÜZÜNE ÇIKTI. HER SEÇİM DÖNEMİNDE AYNI TAKTİK! İSTERSE HER GÜN AĞLASIN, HALK KANMIYOR! ÜSTELİK BAŞBAKAN OTURUP KENDİSİNE AĞLASIN SÖYLEMLERİ HIZLA YAYILIYOR. 04 EYLÜL 2013 1

15 EYLÜL DE ERBİL DE DÜZENLENECEK KÜRT ULUSAL KONGRESİ TÜRKİYE DEKİ ÇÖZÜM SÜRECİ NİN ALACAĞI YÖN AÇISINDAN ÖNEMLİ BİR DÖNÜM NOKTASI OLARAK GÖRÜLMELİ. ANCAK DELEGE ANLAŞMAZLIKLARI VE PKK İLE BARZANİ ARASINDAKİ ANLAŞMAZLIK KONULARI NEDENİYLE KONGRENİN BİR KEZ DAHA ERTELENMESİ SÖZ KONUSU OLABİLİR. TÜRKİYE Yİ ÇÖZÜM SÜRECİ KONUSUNDA ÇOK YAKINDAN İLGİLENDİREN BÖLGELERDEN BİRİSİ DE KUZEY SURİYE-ROJAVA. BU BÖLGEDE YAŞAYAN KÜRT YOĞUNLUKLU NÜFUS İLE SURİYE DEKİ RADİKAL İSLAMCI TERÖR ÖRGÜTLERİ ARASINDAKİ ÇATIŞMALAR ZAMAN ZAMAN KÜRT KATLİAMI NA, SİVİL VE ÇOCUKLARIN KATLEDİLMESİNE DÖNÜŞÜYOR. KÜRT MESELESİ VE ÇÖZÜM SÜRECİ KONUSUNDAKİ BİR DİĞER ÖNEMLİ GELİŞME, KUZEY SURİYE DEKİ KÜRTLERİN DURUMU. PKK NIN SURİYE DEKİ KOLU OLAN DEMOKRATİK BİRLİK PARTİSİ (PYD) EŞBAŞKANI SALİH MÜSLİM TÜRKİYE YE DAVET EDİLDİ. DIŞİŞLERİ, MİT, HÜKÜMET YETKİLİLERİ İLE GÖRÜŞTÜ. SALİH MÜSLİM DAHA SONRA YİNE ACİL OLARAK ÇAĞRILDI. ŞİMDİ İSE PYD NİN DİĞER EŞBAŞKANI ASYA ABDULLAH BÖLGEDE DEMOKRATİK ÖZERKLİK İLAN ETTİKLERİNİ AÇIKLADI. ASYA ABDULLAH, KÜRTLER UZUN SÜREDİR KENDİ KENDİLERİNİ YÖNETİYORLAR. KUZEY SURİYE DE ESAD VE BAAS PARTİSİ NİN YÖNETİMİ, ETKİNLİĞİ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR AKP NİN KENDİSİ HAKKINDA AÇILAN KAPATMA DAVASINI TEKRAR GÜNDEME GETİREREK YARGILAMANIN TEKRARI KONUSUNDA YARGITAY NEZDİNDE GİRİŞİMDE BULUNMASI, SEÇİMLER ÖNCESİNDE YENİ BİR MAĞDURİYET STRATEJİSİ VE OY HESABIDIR. 04 EYLÜL 2013 2

HÜKÜMET SURİYE KONUSUNDA TÜRKİYE Yİ İÇİNE DÜŞÜRDÜĞÜ DURUMUN AĞIR SİYASİ, DİPLOMATİK VE EKONOMİK FATURASIYLA ÜLKEYİ KARŞI KARŞIYA BIRAKTI. İNGİLTERE PARLAMENTOSU NUN SURİYE YE SALDIRI KONUSUNDA BAŞBAKAN DAVİD OWEN IN GETİRDİĞİ TEZKEREYİ REDDETMESİ, İTTİFAK CEPHESİNDE BÜYÜK BİR ÇATLAK YARATTI. ABD NİN SURİYE DEKİ KİMYASAL SİLAH İDDİALARIYLA GÜNDEMİNE ALDIĞI ASKERİ OPERASYON KONUSUNDAKİ TUTUMUYLA, BAŞBAKAN VE TÜRKİYE BİR KEZ DAHA YALNIZ KALDI. MOSSAD A YAKIN DEBKA FİLE OBAMA ERDOĞAN I ORTADA BIRAKTI YORUMUNU YAPTI. SURİYE, RUSYA İLE ABD NİN BÖLGEDEKİ HEGEMONYA SAVAŞININ SON HALKASIDIR. BU YÜZDEN RUSYA SONUNA KADAR VE NE PAHASINA OLSUN SURİYE NİN ARKASINDADIR. TÜRKİYE NİN DIŞ POLİTİKASINI YÖNETENLER, BU HESABI YAPAMAMIŞLARDIR. SURİYE KONUSUNDA DÜNYANIN BUGÜN GELDİĞİ NOKTA, TÜRKİYE NİN BAŞKALARININ POLİTİKALARININ MİHMANDARLIĞINI, UYGULAYICILIĞINI YAPARAK KENDİSİNİ NASIL YALNIZLAŞTIRDIĞINI, ÜLKENİN ONURUNUN İNCİTİLDİĞİNİ VE KULLANILDIĞINI GÖSTERMEKTEDİR. TÜRKİYE, MISIR DAKİ POLİTİKALARI VE YAKLAŞIMI NEDENİYLE DE BÖLGEDE VE DÜNYADA HIZLA YALNIZLAŞMAKTADIR. MISIR IN TÜRKİYE YE YAPTIĞI SABRIMIZ TAŞMAK ÜZERE AÇIKLAMASI ÜLKEMİZİ BİR KEZ DAHA ULUSLARARASI ALANDA KÜÇÜK DÜŞÜRMÜŞTÜR. G-20 ZİRVESİ SURİYE KONUSUNDA DÜNYA LİDERLERİNİN TAVIRLARININ NETLEŞMESİ YANINDA TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİNİN BU DÖNEMDE SÖZ KONUSU SÜREÇ NEDENİYLE ALDIĞI DARBELERİN DEĞERLENDİRİLECEĞİ BİR ZEMİN OLACAKTIR. 04 EYLÜL 2013 3

G-20 ZİRVESİNDE BORÇLANMA POLİTİKALARI VE KÜRESEL EKONOMİDEKİ GELİŞMELER DE ELE ALINACAK. ANCAK TÜRKİYE EKONOMİSİNİN GİDEREK KÖTÜLEŞEN DURUMUYLA G-20 ZİRVESİNDE ALINMASI MUHTEMEL KARARLARIN GEREKLERİNİ NE KADAR YERİNE GETİREBİLECEĞİ SORUNLU. TL NİN DEĞERİ KONUSUNDAKİ KAYGILAR ARTIYOR. TL NİN DOLAR KARŞISINDAKİ DEĞER KAYBI, DÖVİZ BORÇLUSU PEK ÇOK ÖZEL ŞİRKETİ ZOR DURUMA SOKTU VE ZARARLARINI BÜYÜTTÜ. ÖNLEM ALINMAZSA PEŞ PEŞE İFLASLAR GELEBİLİR. MERKEZ BANKASI NIN DOLARIN BELİNİ KIRMA VE TÜRK LİRASINI ASLANLAR GİBİ SAVUNMA POLİTİKALARININ TUTMADIĞI BİZZAT BAŞKANIN BU YÖNDEKİ AÇIKLAMALARININ BİR SAAT SONRASINDA GÖRÜLDÜ. DIŞARIDA TÜRKİYE YE GÜVEN HIZLA GERİLEDİĞİ GİBİ, İÇERİDE DE KURUMLARA VE KURUMLARI YÖNETENLERE GÜVEN AZALIYOR. DIŞ TİCARETTE TEHLİKE ÇANLARI ŞİDDETLENİYOR. AÇIK BÜYÜRKEN, İHRACAT ARTIŞ HIZI GERİLİYOR. İHRACATIN İTHALATI KARŞILAMA DÜZEYİ HIZLA DÜŞÜYOR. DIŞ POLİTİKA ETKİSİ EN BARİZ ŞEKİLDE KENDİSİNİ DIŞ TİCARETTE GÖSTERİYOR. ORTADOĞU YA İHRACATTAKİ GERİLEME YÜZDE 30 U AŞMIŞ DURUMDA. AKP İKTİDARININ TÜRKİYE TARIMINI 10 YILDA İÇİNE DÜŞÜRDÜĞÜ DURUM SAVAŞ DÖNEMİNDE BİLE YAŞANMAMIŞTIR. ÇİFTÇİ ÜRETİMİ BIRAKIYOR, TARIMSAL ARAZİLER BOŞ KALIYOR, EKİLMİYOR. ÜRETİCİ ÜRÜNÜNÜN DEĞERİNİ ALAMADIĞI İÇİN BORÇ BATAĞINDA. 04 EYLÜL 2013 4

HAFTAYA BAKIŞ 04 EYLÜL 2013 TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ DETAYLAR HÜKÜMETİN, DEMOKRASİ, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ, DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNDEN SONRA RENK KORKUSU DA ANTİDEMOKRATİK UYGULAMALARA NEDEN OLMAYA BAŞLADI. RENK KÖRLÜĞÜ GİBİ, RENK KORKUSU DA CİDDİ BİR HASTALIK VE KORKU YAYGINLAŞTIKÇA BASKI ARTIYOR. Hükümetin ileri demokrasi diyerek gündeme getirdiği baskı ve kısıtlamalara son günlerde renk korkusuna dayalı baskı ve kısıtlamalar da eklendi. Üniversitelerin açılışı öncesinde 81 ilin valilik ve emniyet müdürlüklerine genelge göndererek üniversitelerde hiçbir şekilde toplu hareket, protesto, toplantı vb. faaliyetlere izin verilmemesini en sert şekilde müdahale edilmesini isteyen AKP iktidarı, sokaklara, caddelere, yollara, merdivenlere yönelik olarak başlatılan güzelleştirme, renklendirme, canlandırma uygulamalarını da kendisine yönelik siyasi eylem olarak değerlendiriyor. Renklerden korkmak tıbbi olarak da kanıtlanmış bir hastalıktır. Tıp biliminde CHROMOPHOBİA olarak adlandırılmaktadır. Özellikle yedi rengi bir arada barındıran Gökkuşağı renklerinden korkmak ise hastalığın en ileri aşamasıdır. AKP nin ve özellikle AKP li belediyelerin, valilikler ve yerel yönetimlerin renklendirme eylemlerine karşı gösterdikleri sert tepkiler, gözaltı ve tutuklamalara kadar varan uygulamalar, siyasi iktidarın kaybetme korkusu ve paniğinin vardığı noktayı işaret etmektedir. Bilim adamlarının saptamalarına göre renk korkusu hastalığı tedavi edilmediği takdirde, renk körlüğüne yol açmaktadır. Bu durumda ise renklerin, çeşitliliğin, farklılıkların ayrımına varamama, farkında olamama gibi tek düze, tek boyutlu ve tek yaklaşımlı bir yapı ortaya çıkmaktadır. 04 EYLÜL 2013 5

Kanımca AKP iktidarının renk korkusu, artık renk körlüğü aşamasına ulaşmıştır. Bu nedenle, Başbakan ve hükümet, tek tip bir toplum, tek düşünceye inanan bireyler, tek ses, tek lider politikasına yönelmiş durumdadır. Üniversiteleri, üniversite yurtlarını baskı altına almak, siyasi tepkileri sıfırlamak ve susturmak yöntemi bu tavrın sonucudur. Seçimler yaklaştıkça bu tavrın daha da sertleşeceğini, baskıların, antidemokratik uygulamaların daha da yaygınlaşacağını düşünmekteyim. Başbakanın tavrı ve açıklamaları bu yöndeki eğilimleri somut ve net biçimde yansıtmaktadır. ÇÖZÜM SÜRECİ-BARIŞ SÜRECİ GÖRÜNDÜĞÜ KADARIYLA TAM ANLAMIYLA TIKANMIŞ DURUMDADIR. PKK VE BDP SÖZCÜLERİNİN ARTIK TEHDİT BOYUTUNA VARAN AÇIKLAMALARIYLA BİRLİKTE EYLÜL AYINI TAKVİMİN SON ZAMAN LİMİTİ OLARAK NİTELENDİRMELERİ GERGİNLİK HABERCİSİDİR. Güneydoğu öncelikli olmak üzere ülke genelinde ALARM haline geçilmesi, SÜREÇTEKİ TIKANMANIN somut göstergesidir. Hükümetin PKK-İmralı-Kandil üçgeninde MİT Müsteşarı ve Başbakan ın katılımıyla yürüttüğü Çözüm Süreci müzakerelerinde gelinen aşama tam anlamıyla bir bozgun, hatta iflastır. Başbakanın TBMM yi, Muhalefet Partilerini, Katılımcı Sivil Toplum Örgütlerini, Düşünce Kuruluşlarını dışlayarak tek başına yürüttüğü müzakere ve pazarlık görüşmeleri sekiz ayın sonunda tıkanma noktasına gelmiştir. Terör eylemlerinin yeniden başlaması olasılığını yükseldiği gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı Güneydoğu Bölgesi başta olmak üzere ülke genelinde güvenlik güçlerini saldırı ve sabotaj ihtimaline karşı alarma geçirmiştir. Bu konudaki işaretler bir süreden bu yana PKK sözcüleri ve üst yöneticileri tarafından dile getirilmekteydi. 04 EYLÜL 2013 6

PKK ve KCK yapılanmalarında gündeme gelen yönetim değişiklikleri, kadro düzenlemeleri ve eşbaşkanlık görevlendirmeleri sonrasında, Kandil in söylemi daha sert ve tehdit içeren ifadelere bürünmüş durumdadır. PKK nın silahlı kanadı olarak yapılandırılan HPG birimine katılımın arttığı, Abdullah Öcalan ın Halkın Özsavunma Güçleri olarak nitelendirdiği bu silahlı kanadın eylemlere hazır halde beklemeye geçtiği ifade edilmektedir. Son yönetim değişikliği sonrasında, üst yönetimde etkin konuma gelen Cemil Bayık ın kendi kaleminden yazdığı makalede dile getirdiği şu ifadeler, yakın dönemde yaşanması muhtemel gelişmelerin ipuçlarını bize vermektedir: Sekiz aydan fazladır çatışmasızlık sürmektedir. Bunun karşılığı olarak Kürtler ve demokrasi güçleri AKP den adım atmasını beklemektedir. Ancak AKP hükümeti, hiçbir adım atmadı, hatta savaş hazırlığı olan çalışmalarını hızlandırdı. Bu da çatışmasızlığı boşa çıkarma tehlikesi yaratmıştır. Şimdi 1 Eylül le birlikte AKP hükümetinin atacağı adımlar beklenmektedir. Eylül ayı çatışmasızlığın kaderini belirleyecektir. Eğer AKP hükümeti, kısa sürede çözüm iradesi ortaya koymazsa, Kürt tarafının tek taraflı iradesi ve adımları karşılık bulmamış olacaktır. Bu da sekiz aydır süren çatışmasızlık sürecinin sonu anlamına gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkarsa, çekilmek için hareket halinde olan gerillalar da yerlerinde duracaktır. Bu ifadelerden terör olaylarının yeniden başlayabileceğini, çatışmasızlık döneminin sona ermesi ihtimalinin yükseldiğini anlamak mümkün. Bir diğer saptama, bu ay içinde AKP den mutlaka bazı adımlar atmasının, söz verdiği düzenlemeleri gündeme getirmesinin beklendiğidir. Üçüncü sonuç ise Başbakan ile Kandil arasında varılan mutabakat çerçevesinde Nisan ayından itibaren başladığı açıklanan PKK lıların silahlarıyla birlikte sınır dışına çekilme işleminin tamamlanmadığıdır. 04 EYLÜL 2013 7

Cemil Bayık, bu konuda AKP adım atmazsa Türkiye içinde bekleyen PKK lıların çekilmeyeceklerini söylemektedir. Bu ifadeler bir anlamda da Başbakan ile İmralı arasında yürütülen müzakerelerde varılan mutabakatın bozulacağı demektir. PKK ve BDP sözcüleri TBMM kapanmadan önce sürecin ikinci aşamasına geçildiğini (Demokratikleşme, Anayasa değişiklikleri) açıklamışlardı. Başbakan ise henüz çekilmenin tamamlanmadığını belirterek ikinci aşamaya geçilmeyeceğini açıklamıştı. Bayık ın sözlerinden de henüz çekilmenin bitmediği anlaşılıyor. Hükümette adım atmıyor. Karşılıklı restleşme aşamasına gelinmiş oluyor. Bu da, bizim baştan beri savunduğumuz, çözüm için sürekli yinelediğimiz yöntemin gerçekliğini, doğruluğunu ve gerekliliğini kanıtlıyor; Biz CHP olarak, Şeffaf, en geniş tabanda ve katılımda, TBMM çatısı altında, tüm partilerin katılımı ve TBMM dışında da Akiller Heyeti oluşturularak, kamuoyunun sürekli bilgilendirilerek ve desteği alınarak, en geniş uzlaşının aranacağı çözüm modelini önerdik. Başbakan ve AKP reddetti. Tek başına pazarlık masasına oturdu. Mektuplar gidip-geldi. TBMM den, Kamuoyundan, Muhalefetten gizli pazarlıklar yürütüldü. Sözler verildi. Vaatlerde bulunuldu. MİT Müsteşarı na neredeyse sınırsız pazarlık yetkisi ve devlet üstü güç verildi. Akil İnsanlar diye oluşturulan ve topluma ne söyleyeceklerini, ne anlatacaklarını bile bilemeyen insanlar ülke sathına yayıldı. Buradan ne sonuç çıktığı da bilinmiyor. Sürecin nasıl yürüyeceği, hangi aşamada olduğu, nereye gittiği bilinmiyor. Ülkenin kaderi, 30 yılı aşkın süredir ülkenin bu kanayan yarasının nasıl tedavi edileceği 3-4 kişinin dudakları arasına terk edilmiş bir şekilde halktan, TBMM den gizleniyor. 04 EYLÜL 2013 8

Karşılıklı tehditler, şart koşmalarla taraflar birbirlerine mesaj veriyor. Çözüm için değerlendirilebilecek süreler heba ediliyor. Daha önceki açılım, çözüm, demokratik çözüm vb. adlarla her seçim dönemi öncesinde Başbakanın gündeme getirdiği siyasi yaklaşımların hepsinin siyasi nema ve oy hesabına dayalı olduğunu gördük. Öyle ki, Başbakan geçmişte de seçim dönemlerinde, bir yandan gizli kapaklı bu görüşmeleri Oslo da, İmralı da, Kandil de yürütürken, diğer yandan da danışıklı olarak, en sert milliyetçi, inanç istismarcısı, etnik ve mezhep temelli söylemleri seçim meydanlarında kullandı. Şimdi de Başbakanın yeniden milliyetçi, ulusalcı söylemlere döndüğünü, mezhep ve etnik köken istismarına başladığını görürsek hiç şaşırmayalım. Bu karşılıklı restleşmeler de göründüğü kadarıyla pazarlıkların bir unsuru ve AKP nin oy kaybının, Başbakanın itibar kaybının durdurulmasına yönelik. Ne var ki Başbakanın bu tutumları "geçmişte olduğu gibi bir seçim yatırım taktiği" olduğuna dair kanaatler giderek güçlenmektedir. Demagoji uzmanı Başbakan şimdi de ağlayarak yeni bir imaj oluşturma gayretinde! Başbakanın Mısır'da katledilen Esma için kameralar karşısında döktüğü gözyaşlarına aldananlar artık çok değil! Esma ve onun gibi yok pahasına kurban giden genç insanlara, insanlık zaten her gün ağlıyor! İnsanlığın akıttığı yaşlar, Başbakanın sahte gözyaşlarına benzemiyor. Zannedersem, televizyon ekranlarında, kameralar karşısında, yeni imajlar oluşturmak için dökülen gözyaşlarına Esma nın babası da inanmıyordur. Özetle; Çözüm Süreci bilinmeyene doğru kayarken, Başbakanın sahte gözyaşları da artık su yüzüne çıktı. Her seçim döneminde aynı taktik! İsterse her gün ağlasın, HALK kanmıyor! Üstelik Başbakan oturup kendisine ağlasın söylemleri hızla yayılıyor. 04 EYLÜL 2013 9

15 EYLÜL DE ERBİL DE DÜZENLENECEK KÜRT ULUSAL KONGRESİ TÜRKİYE DEKİ ÇÖZÜM SÜRECİ NİN ALACAĞI YÖN AÇISINDAN ÖNEMLİ BİR DÖNÜM NOKTASI OLARAK GÖRÜLMELİ. ANCAK DELEGE ANLAŞMAZLIKLARI VE PKK İLE BARZANİ ARASINDAKİ ANLAŞMAZLIK KONULARI NEDENİYLE KONGRENİN BİR KEZ DAHA ERTELENMESİ SÖZ KONUSU OLABİLİR. Geçen hafta sunduğum değerlendirmelerimde Eylül ayında Kuzey Irak ın Erbil kentinde düzenlenecek Kürt Ulusal Kongresi nin Türkiye de tıkanma noktasına gelen Çözüm Süreci konusunda yeni bazı açılımları gündeme getirebileceğini ifade etmiştim. Ancak son gelişmeler ve özellikle de Barzani nin Partisi Irak Kürdistan Demokratik Partisi (IKDP) ile PKK arasında bazı anlaşmazlıklar ortaya çıktığı, bu nedenle 15 Eylül deki Kongrenin ileri bir tarihe ertelenebileceği kaydediliyor. Anlaşmazlık konularının başında temsil ve delege sayısının paylaşımı geliyor. Toplam 600 delege ile toplanması planlanan ve Türkiye, İran, Suriye, Irak Kürt örgütleri ve partileri ile Avrupa daki Kürt örgütlerini bir araya getirecek bu kongre sonrası açıklanacak sonuç bildirgesi ve uluslararası kamuoyuna yapılacak Tanınma çağrısının bölgemizde ve Kürt Sorunu nda bazı yeni süreçleri beraberinde getireceğini düşünmekteyim. PKK-KCK nın yanı sıra Türkiye den BDP ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK) temsilcilerinin katılacağı Kongre de Kuzey Irak medyasına yansıdığı kadarıyla Türkiye den gidecek katılımcılar delegelerin nüfusa göre dağılımını ve Kongre nin ertelenmemesini isterken, IKDP ve diğer örgütler eşit delege sayısıyla temsil görüşündeler. Bu arada, 21 Eylül de Kuzey Irak Kürt Parlamentosu seçimleri olduğu için de Kongre nin ertelenmesi görüşü ön plana çıkıyor. Kürt meselesi ve Çözüm Süreci konusundaki bir diğer önemli gelişme, Kuzey Suriye deki Kürtlerin durumu. 04 EYLÜL 2013 10

Bilindiği gibi PKK nın Suriye deki Kolu olan Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanı Salih Müslim Türkiye ye davet edildi ve Dışişleri, MİT, hükümet yetkilileri ile görüştü. Daha sonra yine acil olarak çağrıldı. Şimdi ise PYD nin diğer Eşbaşkanı Asya Abdullah Bölgede Demokratik Özerklik ilan ettiklerini açıkladı. Türkiye yi Çözüm Süreci konusunda çok yakından ilgilendiren bölgelerden birisi de Kuzey Suriye-Rojava. Bu bölgede yaşayan Kürt yoğunluklu nüfus ile Suriye deki radikal İslamcı terör örgütleri arasındaki çatışmalar zaman zaman Kürt Katliamı na, sivil ve çocukların katledilmesine dönüşüyor. Bu bölgede PKK nın Suriye Kanadı PYD ve silahlı kanadı YPG hakim. Radikal İslamcılar, El Kaide, El Nusra Suriye Ordusu nun yanı sıra PYD yi de bölgede etkisizleştirmek için saldırıyorlar. Bu arada Kuzey Irak tan gelen radikal İslamcı Cihadcı Kürtler ile Irak İslam Devleti adı altında örgütlenen El Kaide nin Irak koluna bağlı teröristler de Kuzey Suriye de PYD ye ve Kürtlere karşı El Kaide-El Nusra saflarında savaşıyor. Yani Kuzey Suriye de Kürtlere yönelik yoğun bir radikal İslamcı Terör saldırısı var. Amaçları bu bölgede bir İslami-Şeriat Devleti kurmak. Bu gerçekleşirse; Türkiye, sınırlarının bir bölümünde El Kaide yönetiminde bir şeriat devleti ile komşu olacak. Bilindiği gibi Hükümet PYD Eşbaşkanı Salih Müslim i Türkiye ye davet etti. MİT, Dışişleri, Hükümet yetkilileri ile görüşmeler gerçekleşti. Türkiye özerklik ilan etmemeleri, devlet kurmamaları koşuluyla PYD ye para, insani yardım, yiyecek vb. vermeyi vaat etti. Müslim bunları açıkladı. Geçtiğimiz günlerde çatışmalar yoğunlaşınca Müslim ikinci kez ivedi olarak Türkiye ye çağrıldı. PYD Eşbaşkanı yaptığı açıklamada öncelikle kimyasal saldırıyı Esad ın yapmadığını, İslamcı-isyancıların yaptığını söyledi. 04 EYLÜL 2013 11

Bir başka söylediği daha vardı ki, kanımca çok önemliydi! Türkiye isyancılara, radikal İslamcılara, El Nusra ya desteğini keserse, bir ayda bu terör örgütleri yok olur. Türkiye sınırdan terörist geçişlerine izin vermezse, bunlar savaştıracak adam bulamazlar. 70 ten fazla ülkeden El Kaide nin militanları Türkiye üzerinden geçiş yapıp Rojava ya, Suriye nin diğer bölgelerine savaşmaya geliyorlar. Şimdi bu tablodan hükümetin çelişkili ve taban tabana zıt çatışmayı körükleyici politikaları ortaya çıkıyor. Bir yandan PYD Eşbaşkanını çağırıp, destek vaat ediliyor. Diğer yandan PYD yi yok etmek isteyen radikal islamcı terör örgütlerine silah, para, eğitim desteği veriliyor. Bu da hükümetin politikalarının inandırıcılığını yitirmesine, kimsenin Türkiye ye güven duymamasına neden oluyor. Bir başka nokta ise Kuzey Suriye de demokratik özerklik ilanı konusu. PYD nin Salih Müslim ile birlikte Eşbaşkanı olan Asya Abdullah, 1 Eylül de Diyarbakır da katıldığı toplantıda yaptığı açıklamada Kuzey Suriye de- Rojava da Kürtler olarak Demokratik Özerklik ilan ettiklerini, kendi yönetimlerini kurduklarını açıkladı ve Kürtler uzun süredir kendi kendilerini yönetiyorlar. Kuzey Suriye de Esad ve Baas Partisi nin yönetimi, etkinliği söz konusu değildir dedi. Bu durumda da hükümetin Salih Müslim ile yaptığı pazarlıkların, öne sürdüğü koşulların hükümsüzlüğü ortaya çıkıyor. Nedeni ise hükümetin Suriye Kürtlerine yönelik politikalarının da güven vermemesi, inandırıcı bulunmaması. Suriye de Kürtler ile radikal İslamcı terör örgütleri arasındaki çatışmalarda Türkiye her iki tarafa da destek veren tarafları birbiriyle savaştıran ülke konumunda. 04 EYLÜL 2013 12

Kuzey Irak Yönetimi ise Suriye Kürtlerinin çatışmalar nedeniyle olası kaçış yollarını, sınır kapılarını kapatmış durumda ve geçişlere izin vermiyor. Bir yandan da ambargo uyguluyor. PKK yönetimi ile Barzani arasında bu yüzden karşılıklı sert tartışmalar ve ithamlar söz konusu. PKK üst yöneticileri Barzani yi Kürtlere ihanet etmekle suçluyor. Bu yüzden de yukarıda bahsettiğim Kürt Ulusal Kongresi gerçekleştiği takdirde oldukça sert ve tartışmalı geçeceğini öngörmekteyim. AKP NİN KENDİSİ HAKKINDA AÇILAN KAPATMA DAVASINI TEKRAR GÜNDEME GETİREREK YARGILAMANIN TEKRARI KONUSUNDA YARGITAY NEZDİNDE GİRİŞİMDE BULUNMASI, SEÇİMLER ÖNCESİNDE YENİ BİR MAĞDURİYET STRATEJİSİ VE OY HESABIDIR. AKP iktidarı yargı üzerindeki hakimiyetini pekiştirme yönünde peş peşe adımlar atmaktadır. Başta Ankara ve İstanbul olmak üzere HSYK nın buralardaki mahkemelere yönelik yargıç ve savcı atamaları dikkat çekicidir. Yargının siyasallaşması, iktidarlaşması ve iktidar emrine alınması konusunda bu atamalar oldukça kritik atamalardır. Bu gelişmeler hükümetin yaklaşan seçimler öncesinde bazı siyasi operasyonlar planladığını ve bunları yargı eliyle yürütmeyi hedeflediğini göstermektedir. Diğer yandan AKP nin 2008 yılında hakkında açılan kapatma davasını yeniden gündeme getirerek siyasal mağduriyet senaryosunu uygulamaya soktuğunu düşünmekteyim. Ergenekon davasında verilen kararları gerekçe göstererek, kapatma davası sürecinde görev ve sorumluluk alan çok sayıda eski yargı mensubu, siyasetçi, askeri personel hakkında suç duyurusunda bulunularak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde 2008 deki bu dava dosyasının yeniden açılması ve yargılamanın yinelenmesi planları yapılmaktadır. 04 EYLÜL 2013 13

Anayasa Mahkemesi nin o zaman ret kararı vermesi ve AKP nin kapatılmasına izin vermemesine karşın bugün beş yıl önceki davanın başka bir davadaki mahkumiyet kararları gerekçe gösterilerek gündeme taşınması, yaklaşan yerel ve genel seçimler öncesinde yeni bir mağduriyet senaryosudur. Seçmeni mağduriyet edebiyatı ile etkilemeye çalışma çabasıdır. AKP yargıyı siyasi amaçlarına alet etme konusunda adeta sınır tanımaz bir durumdadır. Bunun da nedeni siyasi itibar kaybı, oy kaybı, seçim kaybetme endişesidir. Önümüzdeki günlerde yargı eliyle bazı yeni siyasi operasyonlara, yeni ses ve görüntü kaydı sızdırmalarına, buna paralel yargılamalara tanık olabiliriz. HÜKÜMET SURİYE KONUSUNDA TÜRKİYE Yİ İÇİNE DÜŞÜRDÜĞÜ DURUMUN AĞIR SİYASİ, DİPLOMATİK VE EKONOMİK FATURASIYLA ÜLKEYİ KARŞI KARŞIYA BIRAKTI. ABD NİN SURİYE DEKİ KİMYASAL SİLAH İDDİALARIYLA GÜNDEMİNE ALDIĞI ASKERİ OPERASYON KONUSUNDAKİ TUTUMUYLA, BAŞBAKAN VE TÜRKİYE BİR KEZ DAHA YALNIZ KALDI. MOSSAD A yakın Debka File Obama Erdoğan ı Ortada Bıraktı yorumunu yaptı. İngiltere Parlamentosu nun Suriye ye saldırı konusunda Başbakan David Owen ın getirdiği tezkereyi reddetmesi, ittifak cephesinde büyük bir çatlak yarattı. ABD Başkanı Obama nın gerekirse ABD nin tek başına operasyon yapacağını açıklamasının hemen ardından bu kez Başkan Obama nın Kongreden saldırı için onay alma tavrına yönelmesi Suriye ye saldırının en ateşli savunucusu Başbakan ve Dışişleri Bakanını tümüyle yalnız bıraktı. Almanya Başbakanı Angela Merkel in ülkesinin kesinlikle Suriye ye yinelik bir askeri operasyonda yer almayacağını açıklaması, NATO Genel Sekreteri Rasmussen in NATO için bir askeri harekatın gündemlerinde olmadığını, uygun da bulmadıklarını söylemesi, BM ve NATO yu devreye sokmayı planlayan Başbakan ve Dışişleri Bakanının bu hesaplarını da açığa düşürdü. 04 EYLÜL 2013 14

İsrail İstihbarat Örgütü Mossad ın sitesi olarak bilinen DEBKA FILE sitesinde bir iki gün önce yer alan bir analizde, ABD nin ve Başkan Obama nın Kongre den onay isteme kararının Türkiye yi ve Başbakanı orta yerde bıraktığı analizine yer verilmektedir. Türkiye ve Başbakan ile adeta alay eder tarzdaki bu analizde; ABD Başkanı Barack Obama nın Suriye ye müdahale konusunda Kongre onayına başvurmasının, bölgedeki müttefikleri için ciddi sorunlara yol açabileceği yorumuna yer veriliyor. Obama nın bu tutum değişikliğinin, ABD nin bölgedeki müttefikleri İsrail, Türkiye ve Ürdün için ciddi bir askeri kâbusa ve tehditlerin artmasına yol açabileceği ifade ediliyor. Başkan Obama nın Suriye nin kimyasal silah kullandığı iddialarına karşı planlanan askeri müdahale konusunda attığı geri adımın, kırılgan Ortadoğu daki güç dengesini sarstığı, Suriye ye yönelik ABD destekli askeri tehdidin ortadan kalkmasıyla Suriye, İran ve Hizbullah ın rahatladığı, Rusya nın da İran ve Suriye ile yeni ileri silah bağlantılarını yapma fırsatını elde ettiği değerlendirmesine yer veriliyor. Daha önceki değerlendirmelerimde benzer yöndeki tespitlere yer vermiş ve Suriye ye yönelik ortaya çıkan sıcak gelişmeler ve yaşanan süreçte Başkan Obama nın pek çok liderle görüşme trafiğini gerçekleştirirken Başbakanı aramaya bile teşebbüs etmediğini, Başbakanın da Obama nın telefonuna çıkmayacağı endişesiyle arayamadığını belirtmiştim. Bu gelinen nokta ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi müttefik ülkelerin Başbakanı gözden çıkardığını en basit tabiriyle, söyleminden, politikalarından rahatsızlıklarını, adeta Başbakanı yok sayarak gösterdiklerini ortaya koymaktadır. Almanya da genel seçimler nedeniyle yürütülen kampanyalarda, Türkiye ana konu başlıklarından birisidir. 04 EYLÜL 2013 15

Muhalefet partileri Merkel den, Suriye deki sıcak gelişmeler ve hükümetin savaş yanlısı tavrı nedeniyle, Alman askerlerinin yaşam riskine karşı, ülkemizdeki Patriot ların derhal çekilmesini istemektedir. Başbakan Merkel, bu yönde muhalefetin baskısı altındadır ve Almanya nın Suriye de askeri harekâtla ilgilenmediğini açıklamak zorunda kalmıştır. Rusya, hükümetin ve Başbakanın savaş çığırtkanlığı karşısında vatandaşlarını Türkiye ye gitmemeleri konusunda uyarmıştır. Suriye konusunda dünyanın bugün geldiği nokta, Türkiye nin başkalarının politikalarının mihmandarlığını, uygulayıcılığını yaparak kendisini nasıl yalnızlaştırdığını, ülkenin onurunun incitildiğini ve kullanıldığını göstermektedir. Öyle ki daha çatışmalar ilk başladığında mülteci kamplarına dikkat çekmek için Hatay daki kampları ziyaret eden Hollywood yıldızı Angelina Jolie dün yaptığı açıklamada Suriye ye komşu ülkelerin yakında çökeceğini söyledi. Birleşmiş Milletler Suriyeli mülteci sayısının 2 milyonu aştığını açıklarken, BM Barış Elçisi Jolie de yakında başta Türkiye olmak üzere Suriye ye komşu ülkelerin çıkmaza gireceğini, çökeceğini söylüyor. SURİYE, RUSYA İLE ABD NİN BÖLGEDEKİ HEGEMONYA SAVAŞININ SON HALKASIDIR. BU YÜZDEN RUSYA SONUNA KADAR VE NE PAHASINA OLSUN SURİYE NİN ARKASINDADIR. TÜRKİYE NİN DIŞ POLİTİKASINI YÖNETENLER, BU HESABI YAPAMAMIŞLARDIR. Rusya nın Suriye de iç savaş başladığından bu yana Esad a verdiği destek kesintisiz sürdü. Çin ile birlikte gerek BM de gerekse uluslararası alanda ve bölgede geri atmadı. Türkiye yi yönetenler Rusya nın bu tavrını ve desteğini anlayamadılar, analiz edemediler. Rusya ve Çin i hatta İran ı önemsemediler. Sadece ABD ve İngiltere nin gözlüğüyle olaya baktılar. 04 EYLÜL 2013 16

Rusya nın Esad'ı neden böylesine koşulsuz desteklediğini iyi analiz etmemiz gerekmektedir. Desteğin gerekçesi, her ne kadar Rusya nın Suriye ye yüklü silah satışları, bu ülkede Tartus ta bulunan, Rusya nın Akdeniz deki tek deniz üssü ve bu üssün Rusya için askeri önemi gibi nedenlerde aransa da, asıl neden kanımca, Rusya nın bölgedeki son kalesinin Suriye olmasıdır. Suriye Kalesi düşerse, SSCB nin dağılması sonrasında, küresel güç olma özelliğini nispeten kaybeden ve batı karşısında gerileyen Rusya'nın Ortadoğu ile bağı kalmayacak. Kaldı ki Şii Hilâli stratejik yaklaşımıyla, Esad ın devrilmesi durumunda, sıra bu defa Irak taki Şii Maliki yönetimine, ardından İran a ve Lübnan daki Şii Hizbullah yönetimlerine gelecektir. Dolayısıyla Rusya Ortadoğu yu terk etmek zorunda kalacağı gibi, şu anda Ukrayna nın da NATO ile üyelik müzakereleri yürütüyor olmasından ötürü, Rusya aynı zamanda NATO tarafından da kuşatılmış durumdadır. Bu tabloyu dikkatle değerlendirdiğimizde Suriye Rusya açısından zincirin son halkasıdır ve kopmaması gerekmektedir. Suriye aynı zamanda ABD- Rusya arasındaki bu etkinlik ve var olma mücadelesinin de son ve stratejik aşamasıdır. TÜRKİYE MISIR DAKİ POLİTİKALARI VE YAKLAŞIMI NEDENİYLE DE BÖLGEDE VE DÜNYADA HIZLA YALNIZLAŞMAKTADIR. MISIR IN TÜRKİYE YE YAPTIĞI SABRIMIZ TAŞMAK ÜZERE AÇIKLAMASI ÜLKEMİZİ BİR KEZ DAHA ULUSLARARASI ALANDA KÜÇÜK DÜŞÜRMÜŞTÜR. Mısır da Mursi nin devrilmesinden sonra ortaya çıkan gelişmeler ve Türkiye nin tavrı, bu ülkede, yeni yönetimde ciddi rahatsızlıklara yol açtı. Başbakanın ve Dışişleri Bakanının değerlendirmeleri iki ülke arasındaki tarihsel ilişkileri de bitme noktasına getirdi. 04 EYLÜL 2013 17

Son olarak Mısır geçici Cumhurbaşkanı Adli Mansur'un sözcüsü İhab Bedevi, Cumhurbaşkanı adına önceki gün yaptığı resmi açıklamada, Mısır'ın, Türkiye hükümetine olan sabrının tükenmek üzere olduğunu belirtti. Mısırla büyükelçileri çektik, diplomatik ilişkiler askıda, ekonomik ilişkiler zedeleniyor, Türk işadamlarına güçlük çıkartılıyor, vizeler zorlaştırılıyor vs. Bütün bunların üzerine karşılıklı sert açıklamalarla ilişkiler daha da gerginleştiriliyor. Türkiye, önüne gelenin azarlayacağı, tehdit edeceği bir ülke değildir. Ancak hükümetin tavrı ve politikaları Türkiye yi Mısır tarafından da Sabrımızı taşırma diye azarlanan bir ülke konumuna düşürmüştür. Suriye Devlet Başkanı Esad, Başbakan için Ne yaptığını bilmeyen bir adam ifadesini kullanmaktadır. Lübnan yönetimi Türkiye yi içişlerine karışmakla, ülkede Sünni teröre destek vermekle suçlamaktadır. Komşumuz İran, Suriye ye saldırı olursa, ilk hedeflerinin Türkiye olacağını duyurmaktadır. Neden Türkiye bu konuma ve bu hale düşürüldü. Bunun Türkiye ye, ekonomisine, siyasetine, çıkarlarına faydası ne? Ülkenin ve bölgenin barışına, huzuruna katkısı ne? Hükümetin gerçekten artık bu aymazlıktan kurtulması, başkalarının değil ülkenin çıkarlarını önde tutması gerekiyor ama bu konuda fazla inandırıcı görünmüyor. 04 EYLÜL 2013 18

G-20 ZİRVESİ SURİYE KONUSUNDA DÜNYA LİDERLERİNİN TAVIRLARININ NETLEŞMESİ YANINDA TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİNİN BU DÖNEMDE SÖZ KONUSU SÜREÇ NEDENİYLE ALDIĞI DARBELERİN DEĞERLENDİRİLECEĞİ BİR ZEMİN OLACAKTIR. Rusya da yarın (5 Eylül) başlayacak olan G20 zirvesi, gerek bölgemizdeki gerekse küresel düzeydeki pek çok konunun ele alınacağı bir zemin olacak. Suriye krizi nedeniyle tıkanan, hatta zaman zaman gerilen Türkiye-Rusya ilişkileri açısından da kanımca bu zirve toplantısı kritik bir önemde. İki gün sürecek olan G-20 St. Petersburg zirvesi öncesinde casusluk skandalı nedeniyle ve Başkan Obama ile Başkan Putin arasındaki randevu, ABD yönetimi tarafından iptal edilmişti. Obama nın zirveye katılmaması tartışmalarına karşın bunun doğru olmayacağı kanaatiyle ziyaret gerçekleşecek. G-20 toplantısının resmi ve ana gündem küresel ekonomik sorunlar. Ancak bana göre bu zirveye Suriye konusu damgasını vuracak ve liderler bu konudaki kozlarını paylaşıp, tavırlarını ortaya koyacaklar. Muhaliflere karşı kimyasal silah kullandığı gerekçesiyle ABD nin başını çektiği Batılı ülkelerin Suriye yi cezalandırmak amacıyla bir operasyonu gündeme getirmesi, Türkiye nin de bu konuda en büyük teşvikçi ve destek durumunda olması, Türkiye-Rusya ilişkilerindeki gerilimin dozunu arttırdı. Türkiye, Suriye de Esad ın gitmesine ve rejim değişikliğine yol açacak kapsamlı bir operasyon istiyor. Başkan Putin ise hatırlayacağınız gibi daha birkaç gün önce Suriye de Esad yönetiminin kimyasal silah kullandığı iddialarını 'deli saçması' sözleriyle reddetmiş, operasyona sert bir dille karşı çıkmıştı. 04 EYLÜL 2013 19

Özellikle AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin in, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin i hedef alıp sözlerini eleştirmesi ve Esad a kimyasal silahları sen verdin, Suriye deki ölümlerden sen de sorumlusun demesi, ciddi rahatsızlık yarattı, ipleri kopma noktasına getirdi. Rusya da bu açıklamalara diplomatik usulle yanıtını verdi. Nasıl mı? G20 zirvesinin programıyla ilgili olarak Rusya Devlet Başkanlığı açıklamasında, Putin in zirve kapsamında ikili görüşme yapacağı liderler arasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan a yer verilmedi! Devlet Başkanlığı nın resmi açıklamasında Başbakan Erdoğan, Putin in 'ayaküstü' görüşme yapacağı liderler arasına kondu. Bu Türkiye ye ve Başbakana karşı onur kırıcı bir tavırdır. Başbakan ve partisinin sözcüleri yaptıkları ayarsız açıklamalarla, hem Türkiye yi küçük düşürmekte hem de ülke çıkarlarına darbe vurmaktadırlar. Putin oysa daha geçen ay Başbakanla telefon görüşmesi yapmış ve bu görüşmede G-20 toplantısında baş başa ikili görüşme kararlaştırılmıştı. Şimdi Rusya nın bu resmi açıklaması, Başbakana ayaküstü görüşme muamelesi, açık bir şekilde Rusya nın, Türkiye nin Suriye politikalarından, Başbakan, Bakanlar ve AKP sözcülerinin açıklamalarından, Türkiye nin İslamcı terör örgütlerine desteğinden, rahatsız olduğu mesajıdır ve çok net bir mesajdır. Oysa Türkiye ile Rusya, Stratejik Ortaklık çerçevesinde son dönemde çok ciddi adımlar atmakta, ekonomik alanda, diplomatik alanda sıkça işbirliğine gitmekteydiler. Hükümetin, İran, Irak, Suriye politikaları, daha doğrusu politikasızlığı ve ABD-AB güdümünde verilen rolleri yerine getirmesi, Türkiye nin bölgesel ve küresel çıkarlarına ciddi zararlar verdiği gibi, müttefiklerin gözünde değersiz ve yalnız, kimliksiz bir konuma sokmuştur. Şimdi bu politikasızlığın yansımaları, Rusya ile ilişkilerde de görülmekte Stratejik Ortaklığı çıkmaza sokmaktadır. 04 EYLÜL 2013 20

G-20 ZİRVESİNDE BORÇLANMA POLİTİKALARI VE KÜRESEL EKONOMİDEKİ GELİŞMELER DE ELE ALINACAK. ANCAK TÜRKİYE EKONOMİSİNİN GİDEREK KÖTÜLEŞEN DURUMUYLA G-20 ZİRVESİNDE ALINMASI MUHTEMEL KARARLARIN GEREKLERİNİ NE KADAR YERİNE GETİREBİLECEĞİ SORUNLU. G-20 zirve toplantılarının ana gündem maddelerinin ekonomik konular olduğunu ancak Suriye nin toplantılara damgasını vuracağını daha önce aktardım. Yirmiler Grubu olarak da adlandırılan G-20 ülkeleri zirve toplantısında 5-9 Eylül arasında ekonominin kritik gelişmeleri de değerlendirilecek. 2009 yılında kabul edilen finans piyasaları reformu sonuçlarının da bu defaki zirvede ele alınması bekleniyor. 2008-2009 Küresel Krizi ve ABD Yatırım Bankası Lehman Brothers'ın iflasıyla tetiklenen Küresel Finansal krize karşı oluşturulan bu finans piyasaları reformunun sonuçlarıyla ilgili değerlendirme kanımca zirvenin en kritik ekonomi başlıklarından birisi olacak. TL NİN DEĞERİ KONUSUNDAKİ KAYGILAR ARTIYOR. TL NİN DOLAR KARŞISINDAKİ DEĞER KAYBI, DÖVİZ BORÇLUSU PEK ÇOK ÖZEL ŞİRKETİ ZOR DURUMA SOKTU VE ZARARLARINI BÜYÜTTÜ. ÖNLEM ALINMAZSA PEŞ PEŞE İFLASLAR GELEBİLİR. Özellikle para kaçışı aynı hızla devam ediyor. Özel sektör döviz borçlarının yüksekliğinden kaynaklanan risk kredi derecelendirme ve not kuruluşlarının Türkiye ekonomisinde en çok dikkat çektikleri noktaların başında geliyordu. Şimdi bu risk daha da büyümüş durumda. Şirketlerin bilançoları kötüleştikçe değerleri daha da düşüyor. Bu da Borsa İstanbul daki şirket hisselerini vuruyor. 04 EYLÜL 2013 21

İlk olarak ülkemizin en değerli şirketi, kârlılıkta her zaman ilk sıralarda yer alan TÜPRAŞ, altı aylık bilançosunda vergi öncesi zarar açıkladı. Zarar açıklayan şirket sayısı hızla artıyor. Dolayısıyla İstanbul Borsası 6 ayılık dönemde en fazla düşen ve yatırımcısına en çok zarar ettiren borsa oldu. Şirketlerin kur farkı kaynaklı zararlarının aşırı hızla büyümeye başlamasıyla, geçen yılın altı aylık döneminde, altı aylık bilançolarında zarar eden şirket sayısı 99 olurken, bu yılın aynı döneminde bu sayı 148 e çıktı. Kâr eden şirket sayısı ise 300 den 251 e indi. Borsa İstanbul da işlem gören büyük şirketlerin dövizde açık pozisyonlarının yüksekliği, kur zararlarının da olağanüstü büyümesine yol açtı. Tüpraş ın yanı sıra, THY, Türk Telekom gibi ülkemizin önde gelen dev şirketleri de büyük zararlar açıkladılar. İkinci yarıda kur gelişmelerinin daha yoğunlaştığını, TL nin değer kaybının daha da hızlandığını biliyoruz. Bu durumda demektir ki, yıl sonunda ülkemizin önde gelen şirketlerinin, holdinglerinin büyük bölümü zarar edecek. Üretim kısmaya, istihdam azaltmaya gitmek zorunda kalacaklar. Bu tablonun sorumlusu kim? Sadece ABD Merkez Bankası FED in Parasal sıkılaştırma politikasına yöneleceğine ilişkin haberler mi? Hükümetin uyguladığı dış politika, komşularla ilişkilerde gelinen süreç, Türkiye nin içine düşürüldüğü çatışma ve savaş ortamı, hükümetin adeta savaş kışkırtıcılığına soyunması ve içerideki yatırımcıyı kaçırdığı gibi, gelecek olan yatırımcıyı da caydırması bunda büyük etken. Türkiye gibi dış kaynağa, dış borca, sıcak para girişine muhtaç ülkelerin bundan etkilenmemesi düşünülemez. Başbakanın ve hükümetin tavrı bu tabloyu daha da vahim ve içinden çıkılamaz hale getiriyor. 04 EYLÜL 2013 22

MERKEZ BANKASI NIN DOLARIN BELİNİ KIRMA VE TÜRK LİRASINI ASLANLAR GİBİ SAVUNMA POLİTİKALARININ TUTMADIĞI BİZZAT BAŞKANIN BU YÖNDEKİ AÇIKLAMALARININ BİR SAAT SONRASINDA GÖRÜLDÜ. DIŞARIDA TÜRKİYE YE GÜVEN HIZLA GERİLEDİĞİ GİBİ, İÇERİDE DE KURUMLARA VE KURUMLARI YÖNETENLERE GÜVEN AZALIYOR. ABD dolarının TL karşısında tarihi rekorları peş peşe kırmasından sonra Başbakan ve Merkez Bankası başkanı hâlâ halka yalan söylemeyi tercih ediyorlar. Merkez Bankası Başkanı doların belini kıracağını, TL yi aslanlar gibi savunacaklarını söylüyor. Piyasalara güven vermek yerine, herkesin kendisine inanmasını, yıl sonunda dolar kurunun 1,92 TL olacağını iddia ediyor. Kendisine inanmayanların batacağını, zarar edeceğini dile getiriyor. Bir kez, bir Merkez Bankası Başkanı böylesine dövüş ve sokak diliyle konuşur mu? Merkez Bankası başkanları çok az konuşurlar. İcraatlarıyla, para, döviz, faiz politikalarıyla söylemek istediklerini söylerler. Ancak iktidarın tavrıyla tıpkı yargı gibi, diğer kurumlar gibi Bağımsız Merkez Bankası da siyasi güdüm altında. Ekonominin gerekleri yerine iktidarın isteklerini, hükümeti en az yıpratacak uygulamaları yapıyor. Bunu yaparken de ülke ekonomisini darboğaza itiyor. Halkın durumunu zorlaştırıyor, şirketlerin zararlarının büyümesine, bilançolarının kötüleşmesine neden oluyor. O nedenle hafta içinde yaptığım bir açıklamada Merkez Bankası Para Politikaları Kurulu (PPK) toplantı tutanaklarının açıklanmasını istedim. Çünkü PPK Kurul Üyeleri nin de Merkez Bankası Başkanı nın bu açıklamalarından rahatsız oldukları, bazılarının PPK kararlarına muhalefet şerhi koydukları yönünde yaygın duyumlar var. 04 EYLÜL 2013 23

Yani PPK da konuşulanlarla, karar alınırken tartışılan ekonomik gerçeklerle, Merkez Bankası Başkanının halka, piyasalara, bankalara, şirketlere söyledikleri arasında farklılıklar var. Faizi artırmadan, döviz satmadan doların belini nasıl kıracağını 2,070 TL olan dolar kurunun 1,92 ye nasıl ineceğini açıklamak ve piyasaları da buna ikna etmek zorunda. Wall Street Journal Gazetesi ve uluslararası yayını Herald Tribune, Türkiye ekonomisi ve TL/Dolar kuru konusunda dünyanın önde gelen 11 bankacısına ve piyasa analistine soru yöneltmiş. Tahminler ağırlıkla 2,2 TL düzeyinde yoğunlaşıyor. Dışarıdan ekonominiz böyle görünüyorsa, o zaman yatırımcıyı, küresel piyasaları ikna etmeniz, güven duyurmanız gerekmez mi? Siyasetteki sert ve kavgacı üslubu bel kırmak, tuş etmek, aslanlar gibi saldırıp savunmak gibi ifadelerle ekonomiye de taşırsanız, kim size inanır, kim Türkiye ekonomisine güvenir? Hangi yatırımcı bu haliyle Türkiye de yatırım riski alır? Döviz gelirlerini ve varlıklarınızla, döviz ödeme yükümlülükleriniz arasındaki açık pozisyon 420 milyar dolara dayanmışsa, paranızın değeri hızla eriyorsa, nasıl inandırıcı ve güven veren bir ekonomi tablosu çizebilirsiniz? 04 EYLÜL 2013 24

DIŞ TİCARETTE TEHLİKE ÇANLARI ŞİDDETLENİYOR. AÇIK BÜYÜRKEN, İHRACAT ARTIŞ HIZI GERİLİYOR. İHRACATIN İTHALATI KARŞILAMA DÜZEYİ HIZLA DÜŞÜYOR. DIŞ POLİTİKA ETKİSİ EN BARİZ ŞEKİLDE KENDİSİNİ DIŞ TİCARETTE GÖSTERİYOR. ORTADOĞU YA İHRACATTAKİ GERİLEME YÜZDE 30 U AŞMIŞ DURUMDA. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı verileriyle oluşturulan Dış Ticaret istatistiklerinin en son Temmuz verileri geçen hafta açıklandı. Haziran ayının da rekorunu kıran dış ticaret açığı Temmuz ayında yüzde 22,5 büyüdü. Bu olağanüstü bir gelişme ekonomimiz açısında ciddi risklerin arttığının göstergesi. Bir aylık dış açık 10 milyar dolara dayanmış durumda ve 9 milyar 806 milyon dolar. En riskli gelişme tabii bu koşullarda ihracatın, ithalatı karşılama düzeyinde ortaya çıkıyor. Geçen yılın Temmuz ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 61,6 iken, bu yıl 57,2 ye gerilemiş. AB ekonomileri ve özellikle Almanya toparlanarak büyümeye geçtikleri için AB ye olan ihracatımızda artış söz konusu. Ancak sadece yüzde 2,7 düzeyinde. Bu yılın yedi aylık dönemi sonunda dış ticaret açığı 60 milyar doların üzerine çıkmış bulunuyor. Bu demektir ki yıl sonunda 100 milyar doları bulacak, belki de aşacak bir dış ticaret açığı ile karşı karşıya kalabiliriz. Bu durumun doğal olarak Cari Açık üzerinde son derece olumsuz etkisi olacak. Daha önce de söylediğim gibi uygulanan dış politikanın dış ticaretimiz ve özellikle de ihracatımız üzerindeki etkisi büyük. 04 EYLÜL 2013 25

AB ülkelerine ihracat artmaya başlamış ama, en büyük pazarlarımızdan birisi olan Ortadoğu pazarına yönelik ihracat hızla geriliyor, yüzde 30 u aşan bir azalma var. Açığın temel kaynağı bu. Sadece İran a olan ihracatımız yedi ayda geçen yıla göre yüzde 64 gerilemiş. Mısır a yüzde 9,6 ihracatımız azalmış. Bu hızla devam ederse, Ortadoğu pazarını tümüyle kaybedebiliriz. Geçen yıl 7 ayda 34 milyar dolarlık enerji girdisi ithal etmişiz. Bu yıl 31 milyar dolar. Enerji faturamız yüzde 6,5 gerilemiş ama kur artışı nedeniyle sürekli enerjiye zam geliyor. Daha da vahim olanı enerji ithalatının gerilemesi, enerji tüketiminin, kullanımının da azalması demek. Yani sanayi enerji kullanımını azaltmış. Kapasitesini, üretimini düşürmüş. Bu da önümüzdeki aylardaki daha da karanlık tablonun habercisi. Hükümet bunların hiçbirisini halkla, kamuoyuyla paylaşmıyor. Medyada ekonomi sayfalarında bu veriler tersten yorumlarla, nasıl daha parlak gösterebiliriz kaygısıyla haberleştiriliyor. Türkiye ekonomisiyle ilgili medyamızın yazamadıklarını, verilerin doğru ve gerçek analizini Alman medyası, İngiliz ve Amerikan medyası yazıyor. Alman medyasında yer alan haberlerde Türkiye ekonomisinin iyice soğuduğu, üretimin gerilediği, kaynak girişinin düştüğü, hükümetin Suriye politikası ve savaş riskinin yatırımcıyı kaçırdığı dile getiriliyor. Yukarıdaki Dış Ticaret verileri de bu değerlendirmeleri doğruluyor. Suriye, Mısır, Lübnan ve Irak ile yaşanan sorunlardan ötürü Ortadoğu ya yönelik ihracat kapıları kapanınca Türkiye nin şimdi bölgedeki en iyi ekonomik partneri İsrail oldu. Türk TIR ları İskenderun Limanı ndan feribotlarla İsrail in Hayfa Limanı na geçip oradan Ortadoğu ülkelerine ihraç ürünleri taşıyor. Yani Hükümet İsrail ile kavga ediyor görüntüsü verip, ekonomik ilişkileri de tıkır tıkır yürütüyor. 04 EYLÜL 2013 26

İsrail hükümetinin açıklamalarına göre Kasım ayından bu yana Hayfa limanı üzerinden geçiş yapan TIR sayısı 2 bini bulmuş durumda. Türkiye Suriye, Irak, İran, Lübnan, Mısır ile kavga ederken, İsrail i de zengin ediyor. AKP İKTİDARININ TÜRKİYE TARIMINI 10 YILDA İÇİNE DÜŞÜRDÜĞÜ DURUM SAVAŞ DÖNEMİNDE BİLE YAŞANMAMIŞTIR. ÇİFTÇİ ÜRETİMİ BIRAKIYOR, TARIMSAL ARAZİLER BOŞ KALIYOR, EKİLMİYOR. ÜRETİCİ ÜRÜNÜNÜN DEĞERİNİ ALAMADIĞI İÇİN BORÇ BATAĞINDA. Türkiye tarımını, hayvancılığını da AKP hükümeti ve uyguladığı iç ve dış politikalar, ekonomi politikaları mahvetti. Hububat üretimi yüzde 52 düzeyinde gerilerken, tarımsal ürünlerde, hayvancılık ürünlerinde hatta sebze ve meyvede NET İTHALATÇI konumuna geldik. Tarım Bakanlığı verilerine ve Türkiye Ziraatçılar Derneği nin (TZD) raporuna göre, 2002-2012 arasındaki dönemde 1,7 milyon çiftçi üretimi bıraktı. 3 milyon hektar tarım arazisi boş ve işlenmez halde. 2002 de Türkiye de tarımsal istihdamın oranı yüzde 34,9 du. 2012 yılında bu oran yüzde 25. Tarımın milli gelirdeki payı 2002 de yüzde 10,3 idi. 2012 de bu oran yüzde 8 e düştü. 2002 de tarımda çalışan 7.5 milyon kişi 2012 de tarımda 5.7 milyon kişi. Gübre fiyatları yüzde 400 arttı. Mazotun litre fiyatı 2002 de 1 liranın biraz üzerinde iken 2012 yılında 4 liranın üzerine çıktı. (Yaklaşık yüzde 400 artış.) Son 10 yılda buğday üretimi 20 milyon ton civarında kaldı, arpa, baklagiller, kütlü pamuk, tütün gibi ürünlerin üretimi geriledi. Son 10 yılda tarım ürünleri ithalatı ihracatı geçti. 04 EYLÜL 2013 27

Son 10 yılda buğday, mısır ithalatı 5.5 milyar dolara ulaştı. 1980 lere kadar pamuk ihracatçısı olan Türkiye kullandığı pamuğun yarısını ithal eder hale geldi. Türkiye bugün Çin den sonra ikinci büyük pamuk ithalatçısı. Aynı dönemde ithal edilen 7 milyon ton pamuğa ödenen döviz yaklaşık 11 milyar dolar. AKP döneminde Hayvancılık darboğaza girdi. 2010 dan itibaren et ithalatı başladı. İthalata izin verilmesinden bugüne kadar ülkeye yaklaşık 2,7 milyon baş canlı hayvan girdi. Et ve et ürünleri ithalatına ödenen bedel ise 3 milyar doları buldu. Çiftçinin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçları 2002 yılına göre 42 kat artarak 2012 yılı sonunda 22 milyar 300 milyon liraya yükseldi. Çiftçinin bankalara olan kredi borcu ise 2012 sonu itibarıyla 32 milyar TL ye çıktı. Tarımsal Sulama abonesi çiftçilerin özelleştirilen 21 elektrik dağıtım şirketine ana para toplam borcu yaklaşık 2,1 milyar TL. Bu borcun faizi ise 1,8 milyar TL. Türkiye de 24 milyon 294 bin hektar tarım alanı bulunuyor. 10 yıl önce bu rakam 27 milyon 856 bin hektardı. Yani 10 yıllık bir süre içinde 3,5 milyon hektar tarım arazisi kaybettik. 1923 ten 2002 yılına kadar yabancılara satılan toplam tarım arazisi miktarı 11 milyon metrekare oldu. 2003-2012 yılları arasında yabancılara satılan toprak miktarı ise 90 milyon metrekare. Et ve diğer hayvansal ürünlerin ithalatına getirilen kolaylıkla gümrük vergilerinin düşürülmesi sonucu, üç yılda 3 milyar doları aşan kaynak dışarı gitti. Yerli besicilerin kaybı 5 milyar lirayı buldu. 11 yıldır ülkeyi kesintisiz yöneten AKP iktidarı ülkeyi medyada, ekonomide, siyasette, dış politikada,, her alanda bitirdi! Tarım ve Hayvancılıkda da ülkeyi işte bu noktaya getirdi! 04 EYLÜL 2013 28