Uygur Vatanı ve Çin Arkolojisi (Erken Dönemdeki İlişkiler) DR. FERHAD MAKSUDOV
MÖ 6-5. binyılda Orta ve Doğu Asya da «Neolitik Devrim» olarak bilinen çok karmaşık bir süreç gerçekleşmekte idi. Neolitik Devrim, Eski Taş Çağlarında sürdürülen avcı ve toplayıcılığa dayanan tüketici ekonominin yerine çiftçilik ve hayvancılığa dayanan üretici ekonominin gelişmesiydi. Ekonomideki bu ilerici değişiklikler bölgenin kalkınmasını derin etkilemiştir. Neolitik ve ondan sonra gelen Tunç Çağı etnik ve kültürel açıdan farklı olan toplulukların ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Günümüzde hem Orta Asya hem de Çin de Neolitik Dönemine ait birçok yerleşke ve kültürler açığa çıkarılmış. Dolayısıyla o kültürleri taşıyan toplulukların sadece maddi yaşam tarzları değil dünya görüşü ve ideolojilerini inceleme imkanı doğmuştur. Neolitik Dönem, Çin ekonomisi ve toplumsal hayatına dıştan geniş çaplı etkilerle başlamış ve bu etkiler tarım ekolojisine bağlı halde gerçekleşmiştir.
Herhangi bir tarım çevresinin kendi alanını genişletmesi tarihte çok yavaş gerçekleşmiş. Eski toprakların verimliliği azalınca yeni alanlarının açılması o dönemki teknoloji ve tecrübe birikimine göre çok uzun sürmüştür. Dünyada ilk Ortadoğu daki «Verimli Hilal» olarak bilinen bölgede ortaya çıkan Neolitik Dönemi tarım uygarlıklarının kültürü Kuzey Çin Ovası na kadar genişlediği arkeolojik buluntular ışığında kanıtlanmıştır.
Bu kanıtlar genellikle şöyledir: Güvenilir su ve yakıt kaynakları olan yerlerde altını yığma platform yaparak yükselterek «höyük»lerin oluşturulması ve bu höyüklerde konutların kurulması. Günlük yaşamda ateşte sertleştirilmiş kil çanak-çömleklerin kullanılması. Bu çanak-çömleklerin sırtının genellikle geometrik süslerle bezenmesi. Şekil olarak bu seramiklerin hem günlük yaşamda hem de ritüel amaçlarla kullanılan testi, kap ve çanaklardan oluşması.
O dönemin manevi kültürünü canlandırmak için iki gurup kaynaklar kullanılmış. Birincisi - maddi buluntular yani mezarlıklar, tapınma alanları, konutların ve yerleşkelerin düzeni vs. İkincisi sanat eserleridir. Orta Asya ve Çin de Neolitik Dönemin en yaygın sanat eserleri seramiklerin sırtlarındaki semantik olarak çok karmaşık ve anlam içerebilen şekillerdir. Bu süslerin anlam olarak okunması eski dönem insanlarının manevi dünyasına ışık tutabilir.
1920 lerde başlatılan arkeolojik kazılar Çin in Gansu Eyaleti nde Neolitik Döneme ait yerleşkeleri ortaya çıkarmıştır. Yangshao olarak adlandırılan bu kültüre ait seramiklerin sırtındaki süsler Türkmenistan daki Anav, İran daki Susa ve Ukrayna daki Tripolye kültürlerine ait seramiklere benzerlik gösterir. Dolayısıyla Eski Çin in Yangshao uygarlığının menşei birçok akademik tartışmalara neden olmuş.
Son yıllarda yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda Orta Asya ve Çin arasında Neolitik ve Tunç Çağlarında etnik ve kültürel farkların olduğu ve bu geniş coğrafyada iki büyük kültürel çevrenin Neolitik Dönem de oluştuğu ortaya çıkmıştır. Uygur Vatanı, İç Moğolistan ın çöl ve bozkır bölgeleri, Eski Mançurya ve Huanghe havzasındaki lös plato kısımları tek bir kültür oluştururken bu coğrafyanın güneyi ve güneydoğusunda farklı kültür gelişmişti.
Bu iki bölgenin arasındaki sınır genel olarak hem ekolojik hem kültürel hem de lengüistik (dil) sınırlarına denk gelmektedir. Tabi ki bu sınır iki kültürel çevrenin birbirinden mutlaka kapalı halde geliştiğini söylemez, tersine bütün tarih sürecinde iki kültürel çevre arasında yoğun ilişkilerin olduğu büyük ihtimaldir.
Bu ilişkiler konusunda farklı nazariyeler ortaya atılmıştır: 1. Çin ve Orta Asya arasında kültürel alıntılar hiç olmamıştır. 2. Kültürel alıntılar olmuş ancak ne Orta Asya nın ne de Çin in genel gelişim yönünü fazla etkilememiştir. 3. Çin, Orta Asya dan her zaman etkilenmiştir ve Çin in genel tarihi Avrasya tarihinin farklı ama tekrarıdır.
Her üç nazariye kendi kanıtına sahiptir. Birinci hipotezi savunan Peking arkeoloji ekolüdür. Bu ekol taraftarları Yangshao kültürünün Çin in merkezi eyaletlerinde ortaya çıktığını savunurlar ve kanıt olarak Çin laboratuvarlarında elde edilen zamanlandırma sonuçlarını gösterirler.
İkinci hipotez Çin de kazı yapan ve İskit kültürüne ait birçok buluntu elde eden arkeologlar tarafından savunulur. MÖ 7-5. yüzyıllarda Çin de Avrasya bozkırlarına ait kurgan kültürünün yayıldığı ortaya çıkmış. Kurgan kültürünün etkisi takılar, at koşum takımları, silahlar, vs. gibi buluntuların Çin de birçok yerleşkede ortaya çıktığına göre tespit edilmiş. Ancak bu kültürün genel olarak Çin i uygarlığını etkilemediği söylenmiştir.
Üçüncü hipotez Tunç Çağı na ait birçok silah ve araçgereçlerin bulunmasıyla ortaya çıkmıştır. Tipolojik, tarihi ve askeri-teknolojik açıdan eskrim çatışmalarında kullanılan soketli mızrakların, Kelt usulü savaş baltalarının vs. ilk olarak Çin de icat edildiği söylenemez. Buna kanıt olarak Çin in erken dönemlerde maden ve metalleri bilmedikleri gösterilir.
Dolayısıyla, Çin in metal işleme teknolojisini Uygur Vatanı dan aldığı kanıtlanmış durumdadır. Çünkü döküm tekniği kullanılarak yapılan soketli silahlar Çin de ara-sıra bulunurken Sibirya, Kazakistan ve Uygur Vatanı da Tunç Çağı silahlarının temelini teşkil etmiş ve binlercesi bulunur. Bu araştırmalar Tunç Çağı nda Çin ile Orta Asya arasındaki ilişkilerde Orta Asya nın teknolojik olarak çok daha üstün geldiğinin gösterir. Çin in Tunç ve Demir Çağı yani Shang ve Zhou dönemlerinin araştırılması Çin ve Orta Asya arasındaki ilişkiler açısından çok önemlidir ki aynen bu dönemler için Çin uygarlığının menşeine ışık tutulabilir.
Bu bağlamda Shang uygarlığının yerel olduğu öngörülürse o zaman Çin topraklarında Shang uygarlığından önce Neolitik ten Tunç Çağın na kadar kademeli evrimsel gelişimin izleri bulunmalıdır. Böylece Shang uygarlığının daha önceki yerel kültürlere dayandığı söylenebilir. Ancak bu amaçla geniş çapta yapılan arkeolojik araştırmalar sonuç vermemiştir ve dolayısıyla arkeolojik olarak Shang uyarlığının tunç metalürjisi ve madenciliğinin tamamıyla yerel olduğu yani Neolitik Dönemden bu yana kademeli geliştiği kanıtlanmamıştır.
MÖ 2. binyılda Çin in her yanında (Kuzey Hindistan, Uygur Vatanı, Güney Sibirya) Tunç Çağı uygarlıkları mevcuttu. Avrasya nın Tunç Çağı uygarlıklarının kalıntıları arkeologlar tarafından gelişmiş halde bulunmaktadır. Dolayısıyla eski Avrasya daki uygarlıklar arasında sık kültürel etkileşimin olduğu söylenebilir. Avrasya daki Tunç Çağı uygarlıkları Ortadoğu dan olan mesafeye göre ortaya çıkmıştır. İlk tunç işleme tekniği Mezopotamya ve İran da, sonra Mısır, Kuzey Hindistan, Akdeniz Bölgesinde ve sonra Avrupa ve Orta Asya da gelişmiştir. MÖ 2. binyılda tunç uygarlıkları Avrupa dan Sibirya ya kadar Avrasya nın geniş coğrafyasına yayılmıştı. Ancak arkeoloji verilerine göre tunç yapma yani bakırı eritme ve ona kalay katma işlemlerinin gelişmesi çok yavaş gerçekleşmişti. Örneğin, Ortadoğu da bu süreç tam 3-4 bin yılı almıştı.
İç Çin yani Huanghe vadisinde ise bu dönemlerde daha Neolitik kültürler hakimdi. Bu uygarlıklar ne bakırı ne de tuncu biliyordu. Shang uygarlığının tunç kültürü ancak MÖ 2. binyılın ortalarında meydana çıkmıştı. Dolayısıyla tunç işleme tekniğinin teknolojik ve estetik açıdan daha önce Orta Asya da gelişerek Çin e geldiği söylenebilir. Demek, MÖ 2. binyılın ortalarında Çin de büyük değişiklerin meydana gelmiş olduğu fikri kabul edilebilir. Sonuç olarak Çin in maddi kültüründe, sanatında farklı geleneklerin ortaya çıktığı da söylenebilir.
Böyle değişiklerin arasında en önemli olanı Shang ve erken Zhou dönemlerinde iki tekerlekli arabalarının, bu savaş arabaları için taslak hayvan olarak kullanılan atların, onların teçhizatlarının, savaş arabalarını kullanan askerlerin silahlarının ortaya çıkmasıdır. İki tekerlekli arabalar ilk olarak Sümer de MÖ 5. binyılda ortaya çıkmıştı. Bu arabalar birbirine biriktirilen üç parça ahşaptan yapılmış ve bu teknik MÖ 3. binyıla kadar aynı şekilde devam etmişti. Bu arabalarda boğalar taslak olarak kullanılmış ve böylece yük taşımak amacıyla yapılmıştı.
Daha sonra bu arabaların temelinde konuştu tekerlekli savaş arabaları geliştirilmiş. Bu arabalarda taslak olarak atlar kullanılmaya başlamış ve arabaların ilk savaşçıları bozkır kavimleri olduğu tespit edilmiştir. Böyle arabalar Çin in Shang (Yin) döneminde yani MÖ 14-12. yüzyıllarda kullanılmaya başlamıştı. Bu arabaların kullanımının birden ortaya çıktığı ve daha önce Çin coğrafyasında böyle araba tekniğinin olmadığı tespit edilmektedir.
Çin de bulunan at koşu ve taslak takımları ve kullanım tekniği Çin in kültüründe benzerlik göstermez, bu teknoloji Ortadoğu ve Akdeniz kültürlerine özgü olduğu ortaya çıktığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla arkeologlar Shang arabalarının kendi batı komşularından öğrendiklerini ileri sürmektedirler. Bu bağlamda Gobi çölünde ve Tuva da kaydedilen kaya resimlerindeki Tunç Çağı savaş arabaları çok ilgi çekicidir. Zhou lular savaş arabalarını Shang lılardan aldığına göre Zhou mezarlıklarındaki arabaların Shang arabalarına çok benzer, neredeyse tıpki kopyalarıdır.
At arabalarının ortaya çıkması taslak olarak kullanılan hayvanların problemini ortaya koyar, ki bu konuda atların kullanımı çok önemlidir. Kemik araştırmaları (osteoloji) Çin in atın yük, taslak ve binek hayvanı olarak ilk yoğun evcilleştirme coğrafyasına girmediğini göstermektedir. Uygur Vatanı daki at savaş arabalarının kaya üzerine yapılan resimleri arkeolojik araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılmış ve çok sayıda akademik yayınlarda yer almıştır. Avrasya da genel olarak böyle resimlerin sayısı iki bini geçmektedir. Ancak Avrasya nın hangi bölgesinde ve hangi etnik-kültürel-dil çevresinde icat edildiği hala açıktır.
Elimizdeki arkeolojik malzeme savaş arabalarının ve atın taslak ve binek olarak kullanıldığını ilk olarak Ortadoğu, Hindistan ve Akdeniz gibi merkezi bölgelerde geliştirilmediğini ancak büyük ihtimalle bozkır savaşçı kavimlerin çevresinde ortaya çıktığını desteklemektedir. Uygur Vatanı da bulunan birçok kaya resimlerinin analizi bu bölgenin İç Moğolistan la birlikte MÖ 16-15. yüzyıllarda ortaya çıkan Büyük Avrasya Savaş Arabaları Kuşağı nın bir parçası olduğunu gösterir.
Çin de bu büyük kuşak Gansu nun Huanghe nehrine en yakın yerinde başladığı, savaş arabalarının Çin de birkaç yüzyıl sonra kullanılmaya başladığı, bütün detayları ve teçhizatı Avrasya arabalarının kopyası olduğu ve Shang lıların bu arabalara Avrasyalılar gibi tapındığını ya da en azından kutsal sayıldığını göz önümüzde tutarsak, savaş arabalarının ve genel olarak tunç işleme tekniğinin Çin e batıdan yani Uygur Vatanı dan geçtiği ortaya çıkar. Böylece, bozkır ve çöl kuşağındaki konargöçer kavimlerle tarım havzalarında yaşayan yerleşik topluluklar arasında Tunç Çağı ndan itibaren kültürel çatışmanın olduğu görülür.
Çin in Neolitik Döneme ait uygarlıklarında ne Yangshao ne de Lunshan kültürlerinde atın evcilleştirilmesine ve arabaların kullanımına dair buluntuların ortaya çıkmadığı bu tekniğin aynen bu çatışmalar sonucunda yenilik olarak getirildiği söylenebilir. Ancak atların ve at savaş arabalarının Shang ve Erken Zhou dönemlerinde kaydedilmesi atların Çin toplumuna derin entegre olduğunu göstermiyor. At ve at arabaları bu dönemlerde Çin de sadece konargöçerlerle ilişkilerin olduğunu gösterir.
Çinlilerin at savaş arabalarını Batı dan aldıklarına ve devlet çapında geliştirilmeye çalışılmasına dair birçok bilimsel araştırma yapılmış ve sonuçları yayımlanmıştır. Buna ek olarak son yıllarda Kazakistan ve Ural da bulunan Tunç Çağı savaş arabaları Shang savaş arabalarının önceki tipi yani prototipi olduğu ortaya çıkmıştır. Daha sonra Zhou döneminde atlı savaş arabaları çok önem kazanmaya başlar ve Çin ordusunun önemli kısmı haline gelir. Arabaların sayısı ise imparatorun Zhou devletlerindeki hiyerarşisini belirler.
Atlı savaş arabalarıyla birlikte Çin de birçok silah türlerinin ortaya çıkması dikkati çeker. Bunlar arasında hançer, balta, soketli mızraklar çok önemlidir. Tunç döküm tekniğinin Batı dan alındığına dair tespitler ispatını bulmaktadır. Örneğin araştırmalarda Çin in döküm tekniğiyle yapılmış silahları ve araç-gereçleri incelenmiş ve madenden yapılmış aletlerin prototipleri yani önceki benzer tipleri Çin in taştan yapılmış aletlerinde bulunamamış, ancak Orta Asya taş araçgereçleri içinde bulunmuştur.
Ayrıca tunç silahların incelenmesi sonucunda Çin in hançer ve bıçaklarının Orta Asya nın Karasuk uygarlığından alındığını ortaya koymuştur. Daha net bir şekilde soketli tunç silahların (Kelt usulü silah, mızrak uçları vs.) Orta Asya dan geçtiği gösterilir. Bu bağlamda çok ilginç buluntulara rastlanmaktadır. Zhou nun en önemli yadıgarlarından biri Peking yakınındaki Baifu mezarlığıdır. Arkeologlar tarafından bu mezarlığın ilk Zhou Van larına ait olduğu söylenir. Mezarlıktaki silah mecmuası çok çeşitlidir.
Ancak burada en ilginç olan mezar 2 nolu kadın savaşçı kabridir. Tunç Çağı Çin i için bir kadın savaşçının mezarlığına rastlanması çok nadir bir olaydır. Baifu daki tüm silah ve at koşum takımlarının kuzey ve batı özelliklerini taşır. Büyük ihtimalle Zhou döneminde kuzey ve batı kavimler Çin tarafından asker olarak hizmete alınmıştı. Belki Shansi, Hebey, Ordos ta bulunan arkeoloji buluntular bu şekilde anlaşılabilir. Çünkü buralarda Karasuk tipi bıçaklar, soketli baltalar, büyük kaşıklar gibi birçok bozkır kültürlerine özgü eşyalar bulunmuştur. Dolayısıyla Shang döneminde başlayan bu etkileşim Erken Zhou dönemine kadar devam ettiği görülmektedir.
Shang döneminde Çin de diğer yenilikler arasında mimari (saraykonutlar, surlar, anıtkabirler), yazı, hayvan üslubu taş heykeltıraşlığı ve en önemlisi Çin e özgü olmayan dini gelenekler, özellikle ölen hükümdarın yanında çok sayıda hizmetçilerinin gömülmesi yani «öbür dünyaya» eşlik etmesi anlamında toplu mezarlıkların yapılması görülür. Araştırmacılara göre böyle gelenekler Neolitik Çin de görülmüyor. Tabii ki bu gelenekler Çin de bağımsız halde gelişmiş olabilir ancak bunun için birkaç yüzyıl lazım olurdu. Çin deki Shang mezarlıkları ise birden ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, Neolitik dönemde bu geleneklerin başlangıç evreleri bulunmalıydı.
Böyle gelenekler yazı, toplu mezarlar, kurgan şeklinde yığma topraklı anıtlar, benzer sanat eserleri daha önce Avrasya da bulunmuştu. Özellikle, sırtında erken Çin yazılarının bulunduğu tunçtan yapılan kazanlar ilgi çekicidir. Bu kazanlara hayvan şeklinde ayaklar yapılmış ve daha önceki dönemde benzer kazanlar Türkmenistan ın Erken Tunç Çağı na ait yerleşkelerinde bulunmuştur.
2012 yılında Uygur Vatanı ın Bortala Nehri ve Cungarya Kapısı olarak bilinen yere yakın yörede (Kazakistan sınırına yakın yerde) Tunç Çağı na ait mezarlıkları olan bir yerleşke açılmıştır. Queens Üniversitesi ne bağlı CHRONO Merkezinin yaptığı Radyo-karbon analizine göre bu mezarlıklar 3,9-3,7 yıl öncesine yani MÖ 1900-1700 yıllarına ait olduğu tespit edilmiştir.
Yerleşkenin merkezinde özel olarak yapılan bir bina dikkati çeker. Bu binanın içinde hayvan kemikleri, kömür ve stokdepo odaları mevcut. Arkeologların ilk tespitlerine göre büyük ihtimalle burası bir tapınak olmuştur. Sayısı 90 ı geçen mezarlarda insan kemikleri ve tunçtan yapılan eşyalar bulunmuş. Bu yerleşke bugüne kadar Uygur Vatanı da bulunan ve aynı zamanda hem yaşayan hem de ölenler için yapılmış binalara sahip olan tek yerleşkedir.
Ayrıca, Uygur Vatanı ın Çin kültürünü etkilediğini gösteren bulgular arasında yeşim taşının kullanımı önemlidir. Uygur Vatanı daki yataklardan getirilen yeşim taşı Çin in kültürel gelişiminde çok önemli rol oynamıştır. Yeşim taşı yataklarına zengin olan Doğu Tüsrkistan ın bu değerli malzemesi Hotan veya Kun-Lun taşı olarak anılmıştır. Çin kaynaklarında geçen «çok uzak Batı daki Yeşim Dağı»nın Uygur Vatanı da olduğu araştırmacılarca tespit etmeye çalışılmıştır. Hotan ve daha sonra Yarkend yeşim taşları Çin de çok yaygın halde kullanıldığına dair buluntular elde edilmiştir.
İlk olarak yeşim taşının İç Çin de kullanımı Neolitik döneme aittir yani MÖ 8-7. binyıla aittir. Hotan yeşim taşlarının kullanımı Qijia kültürü çerçevesinde devam etmiştir. Büyük ihitmalle Uygur Vatanı ın yeşim taşı Qijia kültürü aracılığıyla Shang uygarlığına götürülmüştü. Yeşim taşını elde etmek için düzenlenen yürüyüşler, hediye olarak takdim etmeler Shang dönemine ait fal-büyü kemikleri sırtlarına yazılmış yazılarda geçer. Meşhur Fu-Hao mezarlığında bulunan 300 den fazla yeşim taşı koleksiyonu Hotan yeşiminden yapıldığı araştırmacılarca söylenir.
Uygur Vatanı yeşim taşı Shang döneminden itibaren dini merasimlerin ayrılmaz parçası haline gelir, özellikle İmparator Sarayı ndaki törenlerde Uygur Vatanı ın yeşim taşı kullanılmıştır. Bu gelenek binyıllar sürecinde hatta en son Qin dönemine kadar devam etmiştir. Uygur Vatanı ın yeşim taşı birçok istilacılar tarafından kullanılmış Hitanlar, Jurchenler, Moğollar vs. Bu taş daha önce Çin de dini törenler için kullanılan bütün diğer taşların yerini almış, dolayısıyla onun teminatı için Uygur Vatanı la ilişkileri ayakta tutmalıydı Çinliler.
Son İpek Yolu ndan çok daha önce Çin ile Orta Asya arasında bir Yeşim Taşı Yolu nun olduğu tespit edilmiştir ve bu yol neredeyse İpek Yolu nun güzergahından geçmişti. Büyük ihtimalle, yani Yeğim Taşı Yolu nun Neolitik dönemden itibaren çalıştığını göz önümüzde tutarsak, Çin tunç tekniğini bu yol üzerinden almıştır. Aynı şekilde tunçtan yapılan aynaların da Batı dan Çin e geçtiği arkeolojik araştırmalarda tespitini bulmuştur.