ÖZEL EGE LİSESİ YILLIK EDEBİYAT PROJESİ. EVLER VE ÖYKÜLERİ İZMİR DE ÜÇ EV, ÜÇ ÖYKÜ : Türk, Rum, Levanten.



Benzer belgeler
DÖRT BİR YANINIZDA ŞEHRİN AYRICALIKLARI...

ZEMİN KAT: 1. NORMAL KAT: 2. NORMAL KAT: ÇATI KATI: ÇATI ARASI KATI: 230 ADA 22 PARSEL :

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Bağlıca nın En Kapsamlı Projesi

Mağusa da yaşam değişiyor... Yepyenİ bir anlayış, NorthernLand kalitesiyle birleşerek hayatımıza giriyor...

Geçmiş zaman olur ki...

Hayatınıza değer katarak, ev sahibi olmaktan öte yeni bir deneyim sunan Seyir Konutları ile sizleri ayrıcalıklı bir yaşama davet ediyoruz.

BOĞAZA. sevgiyle gülümseyen bir ev... Özlem ve Halit Akyürek ten Boğaz da bir restorasyon çalışması...

Merhaba! Daha önce söyleyen muhakkak olmuştur, biz yine de hatırlatalım; Mutluluk herkese çok yakışıyor

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?


Erçal Fındık Otomotiv San. Tic. A.Ş.

YAŞAMAYA BEKLERİZ! 6. KISIM


Keyifli ve ışıltılı yaşamın kapıları Park Vera ile aralanıyor...

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

HAYATTAN KEYİF ALMANIZ İÇİN HER ŞEY DÜŞÜNÜLDÜ...

Yaşam alanları ihtiyaca ve koşullara göre değişiklik. gösterir. BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

Gold Wings te tek hayalimiz ailelerin mutlu olacakları eve sahip olmalarının mümkün olduğunu göstermektir.

Gezdikçe Gördükçe BD TEMMUZ İzlen Şen Toker. Güzel ağaç adlı masal kasabası. lberobello


KALBİNDE HAYALLERİNİZİ İNŞA EDİYORUZ!

İZMİR. Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, 8500 yıllık tarihi ve kültürel zenginliği ile Ege de parlayan bir inci tanesi...

İstanbul Aydınlı da konumu, manzarası ve benzersiz peyzajı ile lokum gibi bir proje hayata geçiriliyor.

YENİ TRADEMARK YİNE BORNOVA!

SULTANBEYLİ NİN YENİ CAZİBE MERKEZİYLE TANIŞMAYA, HAYATINIZI DAHA KONFORLU YAPMAYA, HAYALLERİNİZİ YAŞAMAYA HAZIR MISINIZ?

Çeşme den ilham alan benzersiz bir yaşam

OLİMPA PARK PLUS TA plus 0212

olmak istediğin yer Mahall Bomonti İzmir

Üç Şerefeli Camii. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

turkuaz evleri TURKUAZ TURKUAZ EVLERİ YENİ MAH. MEVLANA CAD. NO:10 Altınordu-ORDU / TÜRKİYE İLETİŞİM...


Meşe ağaçlarının içinde bir yaşantıya ne dersiniz?

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

w w w. l i t s a y a p i. c o m. t r

Çeşme den ilham alan benzersiz bir yaşam

İstanbul Aydınlı da konumu, manzarası ve benzersiz peyzajı ile lokum gibi bir proje hayata geçiriliyor.

İSTANBUL DA, İSTANBUL UN ÜSTÜNDE BİR YAŞAM!

NADOL. yaşam evleri.

Roma mimarisinin kendine

ELEGANT URLA

RESTORASYON RAPORU SEDES MİMARLIK

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Rahat Bir Hayat İçin Esnek Çözümler

Özgürlüğün Ev Hali.

Göl, gökyüzü ve deniz... Eşsiz bir huzur içindesiniz...

R E Z İ D A N S - O F İ S - Ç A R Ş I

İZMİR VE FAYTON; BİR KİMLİK İMGESİ

www

İstanbul da, Bursa da, Çanakkale de, Sakarya da. Ve şimdi Konya da.

yeni semtin yeni gözdesi İstanbul un kalbindeki yepyeni semt 5. Levent te yüzünüzü güldürecek detaylar bir arada toplanıyor. 5.

DOĞANIN YEŞİLİNDEN ŞEHRİN MAVİSİNE DOKUNUN!

İstanbul Boğaz Turları

MUTLULUK DOLU

KENTİN YENİ ARMASI. YUNUS YUNUSOĞLU NDAN YENİ BİR PROJE

Ev ve apartmana dair / H.Cahit YALÇIN

Stillistanbul. Sabiha gökçen Hava Limanı. Neomarin AVM. Pendik Marina. Divan Otel. Modern istanbul un Kalbindeyiz


Yaşam alanları ihtiyaca ve koşullara göre değişiklik


Doğa ile iç içe, hayallerinizin ötesinde...

Yaşam Tarzınız Daha Fazlası Olacak

CASALARA BIANCA

THE RESIDENCES AT MANDARIN ORIENTAL, BODRUM

HAYATI ŞİMDİ İSTEDİĞİNİZ GİBİ YAŞAYIN. Remley Land, bir Remley Grup projesidir.

Geleceğinizin İnşası...

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

HER DÜŞ GERÇEĞE DÖNÜŞMEK İÇİN VARDIR


KASIM AYI 4 YAŞ GRUBU AYLIK BÜLTENİ

V İ L L A L A R V E S U İ T L E R

Yaşam Standartlarınız Çok Yükseklere Taşınıyor

Dünya Onlarla Daha Renkli

GERÇEK KALİTE İLE TANIŞIN...

A B. Anlatılmaz yaşanır...

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

gerdanlığı... muhteşem manzara Bodrum a 18 km. doğal güzelliğini Gündoğan

ĐSTANBUL DOLMABAHÇE SARAYI, SAAT KULESĐ VE CAMĐĐ TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU

Yapıda uzman imzası. Make. projesi

Gerçek olan bir rüya gibi..

Şehir hayatının kalabalık, gürültü ve stresinden kaçış... Hepimizin kendi iç huzurunu bulacağı dünyalara ihtiyacı var.

OSAGRUPYAPI OSALIFE. Mimarın Gözünden. Mimar Salih Zeki SALALI

ayat, tüm doğallığıyla sizi çağırıyor...

yıldızlara yer açtık...

Gün olur, alır başımı giderim, Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda. Şu ada senin, bu ada benim, Yelkovan kuşlarının peşi sıra.

HAKKIMIZDA. Firmamız, inşaatın proje aşamasından itibaren fonksiyonel yaşam alanları oluştarmayı hedeflemektedir.

GREEN PARK AYDIN GREEN PARK AYDIN

MERAKLI KİTAPLAR Kavramlar

TUVAL GARDEN, bir TPD GRUP Projesidir.

Latince de kesişme, bağlantı noktası anlamına gelen NEXUS kelimesi METSAN NEXUS da projenin dikkat çekici mimarisi, ulaşım kolaylığı, lüks yaşam

Gizli Bahçe. Simdi. Masalsı Bir Yasamın. Kapılarını Aralayın! Çünkü Burası

bağdat caddesi suadiye NUR rezidans çiğdem KONUTPROJELERİ 2015 KORUSİTESİ istanbul çelem

ŞEYHÜLİSLÂMLIKTAKİ BİNALARIN MİMARÎ ÖZELLİKLERİ

Kuruluşumuz var olduğu günden bu yana ilkelerine bağlı ve başarılı bir şekilde yoluna devam etmektedir.

1950 LERDEN GÜNÜMÜZE GELEN BİR ALIŞVERİŞ KOMPLEKSİ: BALIKESİR KASAP VE SEBZE HALİ. Gaye BİROL Yrd. Doç. Dr., Balıkesir Üniversitesi Mimarlık Bölümü

Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla. Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen. insanların kullandığı yoldan;

2.8 milyon TL harcanarak 8 ayda tamamlanan Alucra Turan Bulutçu Meslek Yüksek Okulu (MYO) binasının açılışı Kültür Bakanı Ertuğrul GÜNAY yaptı.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ. Konu:14.YÜZYIL BEYLİKLER DÖNEMİ MİMARİSİ

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

Transkript:

YILLIK EDEBİYAT PROJESİ EVLER VE ÖYKÜLERİ İZMİR DE ÜÇ EV, ÜÇ ÖYKÜ : Türk, Rum, Levanten. Danışman Öğretmen : Düriye AYYILDIZ Projede Görev Alan Öğrenciler Fulden ÖZIŞIK 224 10B Merve TOPAL 296 10B Uğur YILDIZ 88 10B Uluç ERTEKİN 34 10B İzmir 2005

İÇİNDEKİLER sayfa 1. Evin Halleri (şiir)... 1 2. Amaç... 2 3. İzmir...3-4 4. Evlerin İzinde... 5-6 5. İzmir Evleri... 7 A) Türk Evleri... 8 Öykümüz... 9-10 B) Rum Evleri...11 Öykümüz...11-12 C) Levanten Evleri... 13-14-15 Öykümüz... 16-17 Levantenlerden...17-18 6. Sonuç... 19 7. Teşekkür... 20 8. Kavram Dizini... 21 9. Kaynakça... 22

Evin Halleri Evin yalın hali İster cüce, ister dev Camlarında perde yok Bomboş, ev. Evin -i hali, sabah, Geciktiniz haydi! Uykuların tatlandığı sularda Bıracaksınız evi. Evin -e hali, gün boyu, Ha gayret emektar deve! Sırtınızda yılların yorgunluğu Akşam erkenden eve. Evin -de hali, saadet, Isınmak ocaktaki alevde Sönmüş yıldızlara karşı Işıklar varsa evde. Evin -den hali, uzaksınız, Hattâ içinde yaşarken Aşkların, ölümlerin omzunda Ayrılmak varken evden. Behçet Necatigil

AMAÇ Birbirinden apayrı amaçların gerçekleşmesine yarayan bir yapıdır ev. Her ev bir başarıdır, insanın doğaya söz geçirmesindeki bir aşama... Uygarlık boyunca değişip durmuştur evler ve insanların evleriyle paylaştıkları. Evin anlamı başlarda sadece barınma ve doğanın tehlikelerinden korunma amaçlıyken daha sonra aile ve aile bireyleri arasındaki duygusal paylaşımlara kadar genişlemiştir. İnsanlar anılarını yakınlarından hatta kendilerinden çok evleriyle paylaşırlar; çünkü yaşananların en büyük tanıklarıdır evler. Olayların izlerini yine onlar taşır. Biz de bu izleri sürerek evlerin öykülerine ulaşmayı amaçladık. Evler ama bu evler nasıl olmalıydı? En önemlisi, bir yaşanmışlığın ardında kalanları barındırmalıydı. Hayat kokmalıydı; iyisiyle, kötüsüyle,,, Kahraman olmalıydı; bütün yaşananlardan sonra belki yorgun ama dimdik ve verdiği yaşam savaşından zaferle ayrılmış Bu yolda ilerlerken İzmir i de tanımak istedik; çünkü evlerin öyküsünün kentin öyküsünden bağımsız olamayacağını düşündük. Bu yüzden İzmir in kahramanlarını aramaya başladık. İzmir in öyküsü bizi üç tip eve götürdü ; Türk, Rum, Levanten...

İZMİR... Resim 1: Eski İzmir 15. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren Osmanlı yönetimine giren İzmir, 16. yüzyılı bir yapılandırma süreci olarak yaşamıştır. 16. yüzyıl sonu ve 17. yüzyıl boyunca Osmanlı yönetimi tarafından şehre yapılan yatırımlarda bir artış göze çarpmış, oluşan güvenli ve kararlı bir ortamın sonunda da Avrupalı tüccarlar İzmir i, Doğu Akdeniz in en güvenli liman şehri, Osmanlı İmparatorluğu nun ticaret merkezi ve Batıya açılan kapısı olarak görmüşlerdir. İzmir 18. ve 19. yüzyıllar boyunca ekonomik ve sosyal açıdan sürekli gelişme kaydederek en parlak dönemini yaşamıştır. XIX. yüzyıla girilmesiyle, İzmir ve Batı Anadolu'nun tarihsel serüveninde çok önemli dönüşümler yaşanmaya başlanmıştır. İngiltere ile Osmanlı Devleti arasında, 1838 yılında Balta Limanı Ticaret Antlaşması olarak bilinen, serbest ticaret anlaşması imzalanmıştır. 1838 anlaşması ile İngiltere'nin elde ettiği ayrıcalıkları daha sonra Fransa, başta olmak üzere, diğer Avrupa ülkeleri de elde etmişti. 1838 ticaret anlaşmasındaki gümrük indirimleri, Osmanlı yönetiminin ticaret üzerindeki denetiminin azalması ve konsolosluk mahkemelerinin yargı alanının genişlemesi, yabancı tüccarların İzmir'e akın etmesine neden oldu. 1856 yılında yabancılara mülk edinme hakkının verilmesi ise, önemli miktarda yabancı nüfusun İzmir'e akmasına neden oldu. 1847-1880 yılları arasında İzmir'deki yabancı nüfusun önemli bir artış gösterdiğine tanık olmaktayız. 1847'de 15.000 kişi olan yabancı nüfus, 1880'de 50.000 kişiye ulaşmıştı. Kentin nüfus yapısında da, önemli değişimler ortaya çıktı. Bu arada şehrin zenginliğinin çok büyük bir kısmını yabancılar denetlerken, gelişen ticaret ortamında yabancılarla kolay ilişki kuran Osmanlı tebaası Rum ve Ermeni nüfus, kapitülasyon haklarından yararlanarak, çok önemli avantajlar elde ettiler. Kapitülasyonların ve Avrupalı güçlerin yardımlarıyla İzmir'de aynı işi yapan Türklerin karşısında ayrıcalıklı bir konuma kavuştular.

Ticaretteki gelişmelere paralel olarak, 1850'leri izleyen yıllarda İzmir'e büyük bir sermaye akımı olmuştu. Ticari güvence kazanan kapital sahibi kişiler, ticari faaliyetlerini İzmir'den yürütmeye başlayarak, dış dünya ile haberleşmenin kolay sağlandığı, deniz nakliye şirketlerinin bulunduğu bir bölge olan Pasaport civarına yerleşir olmuşlardı. 1850 yılında İzmir'de 20 değişik ülkenin tüccarları büyük ticaret evleri kurmuşlar ve bu ülkelerin 17 tanesi şehirde konsolosluk açmışlardı. İzmir, Batılı devletlerle olan ticari hacmine paralel olarak büyük bir gelişim ve dönüşüm içine girmiştir. 1850'li yıllardan itibaren hız kazanan bu değişim, I. Dünya Savaşı'nın başladığı 1914 yılına kadar aralıksız devam etmiştir. Ticari yaşamın getirdiği hareketliliğin sonucu olarak Avrupalı şirketlerin İzmir de temsilcilikler açması, farklı milletlerden insanların şehre yerleşmesiyle Levantenler olarak tanımlanan yeni bir sınıf ortaya çıkmıştır. Farklı dil, din ve kültürleriyle İzmir e, Osmanlı kültürünün de etkisiyle yeni bir renk ve hareket kazandırmışlardır.

EVLERİN İZİNDE... Projemize ilk olarak İzmir Evleri ve Öyküleri olarak başlamıştık. Turizm rehberi Fatih Aygüneş bize inceleyeceğimiz evleri Türk, Rum ve Levanten olmak üzere üç çatı altında toplamamızı önerdi. Daha sonra bu evleri nerelerde bulabileceğimizi danışmak için Mimarlar Odasına gittik. Burada Nilüfer Çınarlı ve Deniz Bey bize yardımcı oldular. Öncelikle onlara neler yapmak istediğimizi anlattık. Bunun üzerine Nilüfer Hanım ın arkadaşı Mimar Deniz Özkut ile telefonla görüştük. Bize Levantenler açısından inceleyeceğimiz evlere girmenin çok zor olduğunu söyledi. Kendisi de benzer bir konuda önceden mezuniyet tezi hazırladığını ve sadece bir eve bile -randevu almasına rağmen- ancak üçüncü gidişinde girebildiğini anlattı. Yine de Nilüfer Hanım ve Deniz Bey, aradığımız ev tiplerine en sık nerelerde bulabileceğimiz hakkında fikir verdiler. Rum evlerinin en çok Güzelyalı ve Alsancak ta, Levanten evlerini Buca, Bornova ve Karşıyaka da, Türk evlerini de Basmane, Namazgah, Tilkilik ve Arap Fırını civarında bulabileceğimizi söylediler. Mimarlar Odasından edindiğimiz bilgiler doğrultusunda önce Kent Müzesi ne, Bornova Belediyesi Kültür Müdürlüğü ne ve Bornova Atatürk Kitaplığı na gidip kaynak araştırdık. Birgün Cumhuriyet gazetesinin kültür sanat bölümünde DESEM salonunda, Dokuz Eylül Üniversitesi nin hazırladığı, İzmir Levantenleri ile ilgili bir belgesel gösterimi olduğu haberini okuduk. Belgeseli izledikten sonra Levantenler hakkında genel bir bilgi sahibi olduk. Bu belgesel bizi Maria Rita Epik, Lucien Arkas, Bay Giraud gibi Levantenlere götürdü. Bu Levantenlerden sadece Maria Rita Epik ile görüşebildik. Arkas Holding in sahibi Bay Arkas ile belgeselin kokteylinde tanışma fırsatı bulduk. Bir Levanten evi tanımak istediğimizi söylediğimizde kendisinin çok yoğun olduğunu ancak şirketinin halkla ilişkiler bölümünün bize yardım edebileceğini söyledi ve telefon numarasını verdi. Hatta görevli bir kişiye anahtar veririm, o da size evi rahatça gezdirir, dedi. Fakat bu numaradan ona ulaşamadık. Bay Giraud da hasta olduğu için bizimle ilgilenemedi. Bunun yanında belgeselden Yasemin Yıldırım ve Ragıp Taranç gibi isimlere de ulaştık. Yasemin Yıldırım Levanten bir aileden gelen bir kızdı. Önce yardımcı olabileceğini söylemesine karşın daha sonra yardımcı olamadı. Ragıp Taranç ise belgeseli hazırlayan kişiydi. Dokuz Eylül Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü nde öğretim üyesi olarak görev yapan Taranç, projemizden söz ettiğimizde, işiniz gerçekten çok zor çocuklar, dedi. Kendisi de bu belgeseli çekerken sadece bir evi -onu da çok zor- görüntüleyebildiğinden bahsetti. Daha sonra bizi yine o gece kokteylde olan Yıldıray İnan a yönlendirdi. Yıldıray Bey Bornova da Teras Kafe nin sahibiydi. Annesi ve babası ile birlikte bize kafelerini açtılar. Ayrıca Yıldıray Bey, bizi, yardımcı olabileceğini düşündüğü Hasan Arıcan a götürdü. Onun yayımladığı Bornova Köşkleri Gezginler ve Anılar adlı kitap, proje yazımında bize çok yardımcı oldu. Resim 2: Bazıları Onlara Levanten Diyor adlı belgeselin afişi

Sırada Sakız tipi Rum evlerine ulaşmak vardı. Alsancak taki Kıbrıs Şehitleri Caddesi nde dolaşırken rastgele birkaç evin kapısını çaldık. Bunlardan birisi İtalyan bir aileydi. Fakat bize cenazeleri dolayısıyla yardımcı olamayacaklarını söylediler. Diğer bir evde ise Mesut Öner yaşıyordu. Mesut Bey bize evinin kapılarını açtı ve hikayesini bizimle paylaştı. Yine mimarlar odasının yönlendirmesiyle Basmane nin arka taraflarındaki Kubilay Mahallesi nin muhtarına ulaştık. Muhtar Ünal Kalfa bizi yakından tanıdığı Birsen Hanım a götürdü. Birsen Hanım bizi konuk etmekten ve bize yardımcı olmaktan çok mutlu oldu. Ayrıca Semra Yıldız ın katkısıyla Sylvio Corsini ye ulaştık ve Corsini de bizi Buca daki apartman dairesinde ağırladı ;ama geçmiş günlerdeki Levanten evlerini anlattı daha çok.

İZMİR EVLERİ Tarihi kalıntıları büyük ölçüde ortadan kalkmış İzmir'de, nitelik ve nicelik açısından önemli kent kimliğini oluşturan tarihi konutlar özel bir yere sahiptir. İzmir evlerine mimari açıdan genel olarak bakıldığında belirgin özellikleri çıkma, bahçe, aynı cephe ve plan düzeni, hol ve servis mekanlarıdır. İzmir evi olarak nitelendirilen bodrumlu ve iki katlı, cumbalı konutların simetrik veya asimetrik tiplerinin analizi, kentteki Batı etkisindeki tüm ev tiplerini kapsar. İzmir'de geleneksel konut mimarisini, Geleneksel Türk evleri, Levanten ve Rum (Sakız tipi) evleri oluşturmaktadır. Resim 4: Sakız Tipi bir ev Resim 3: Pandispania Köşkü Resim 5: Bir Türk Evi

TÜRK EVLERİ Türk Evlerinin Genel Özellikleri Geleneksel Türk evleri, dış sofalı, zemin katı yığma, üst katı ahşap karkas, çıkmalı konutlardır. En az iki katlı olup üst kat yaşama katı olarak belirginleşir. Zemin kat sanki bir sur duvarıymışcasına sağır, yüksek ve kagirdir. Namazgah, Tilkilik, Arap fırını, Dönertaş semtlerinde yoğun, Buca ve Bornava'da da ender olarak bulunurlar. Bunlar, mahremiyet nedeniyle alt katta sokağa minimum açılımlı, dış mekan ve sokakla üst kattan ilişkili, esas karakteri ile içe, bahçeye dönük örnekler olup, bahçelerinde kuyu, çeşme, havuz gibi su ögelerinden biri veya birkaçı bulunur. Türk evinin en önemli öğesi odadır. Hatta izleyebildiğimiz dönemler boyunca nitelikleri pek az değişmiştir. Zenginlik, oda sayısını ve süslemeyi etkiler. Bu ev tipi, Türk kültürünün gittiği her yere vurduğu bir damga gibidir. Diğer kültürlerin oluşturduğu evlerden hemen ayrılır, kendi ağırlığını ortaya koyar. İzmir deki eski Türk mahalleleri genellikle Namazgah, Kadıfekale, Tilkilik, Arap Fırını ile Basmane civarında bulunmaktadır. Biz eski bir Türk evi ararken,mimarlar Odası nın yönlendirmesiyle, ilk olarak (Kemeraltı nın üst tarafında, Arap Fırını mevkiinde) Kocakapı Mahallesi Muhtarı Mehmet Altürk e başvurduk. Mehmet Bey bize kendi mahallesinde bu tür evlerden fazla kalmadığını, kalanların sahiplerininse, evlerini ya kiraya verdiklerini ya da bomboş bırakıp gittiklerini söyledi. Ancak biz, içinde yaşayanların evin gerçek sahipleri olmalarını istediğimiz için Mehmet Bey bizi Basmane nin biraz yukarısında bulunan Kubilay Mahallesi ne gönderdi. Burada bizi Televizyon onarımı yaptığı dükkanında, Muhtar Ünal Kalfa karşıladı ve önce mahalle hakkında kısa bir bilgi verdi. Kubilay Mahallesi, yaklaşık 300-350 yıl önce Namazgah ın kuzeybatısında; Kadifekale ile Basmane nin ortasında, bir hektarlık bir alana kurulmuş. Şu anda toplam 1200 hane bulunmasına rağmen bunlardan yalnızca 50 ye yakınında oranın yerlisi aileler oturuyormuş. Geri kalanlar ise doğudan göçle buraya gelen ve yerleşenlermiş. Evlerin gerçek sahipleri evlerini ya satmış ya kiracıya vermiş, ya da öylece bırakıp gitmişler. Özellikle 951 ve 952 numaralı sokaklar bu terkedilmiş ; ama kiraya da verilmemiş cumbalı evlerle dolu. Ağızları, dilleri olsa, biz ne günler gördük ne günler geçirdik ; bakmayın böyle mahzun durduğumuza, diyecekler. Gerçekten de bu mahalleden, 300 yılı aşan geçmişinde, yazarından tiyatro sanatçısına, ses sanatçısından valisine, milletvekiline kadar onlarca önemli insan yetişmiş: Ressam, Seramik Sanatçısı Ümran Baradan, Sinema Oyuncusu Hüseyin Baradan, Ses sanatçıları ; Gönül Yazar, Bedia Akartürk, Hülya Süer, Yonca Evcimik, şu anki Şırnak Valisi Oğuz Oyan, Şu anda CHP milletvekili olan, eski Tariş Genel Müdürü bunlardan sadece bazıları...

Resim 6: Bir Türk Evi (bugün) Öykümüz Resim 7: Bir Türk Evi (geçmişte) Muhtar Ünal Bey ; sizi,mahallesinden, evinden ayrılmamak için adeta mücadele veren birisiyle tanıştıracağım, dedi ve bizi, çocukluğundan beri orada yaşayan Birsen Hanım ın evine götürdü. Basmane tren garının karşı sokağına girdiğinizde sizi geniş kolları, yemyeşil yapraklarıyla büyük bir çınar karşılar. Çınarın adını verdiği, bitmek tükenmek bilmeyen yokuşu tırmanıp tepeye vardığınızda muhteşem bir görüntü sizi bekliyordur; bir tarafta İzmir in gözdesi, kimi zaman durgun, kimi zamansa azgın dalgalarıyla masmavi Körfez, öte taraftaysa tarihi kalesinin bütün görkemiyle Kadifekale. İşte hemen arkanızda da bir zamanlar bütün mahallede benzerleri bulunan fakat şimdi hepsi topu topu bir elin parmaklarıyla sayılabilecek kadar az kalmış, hem mimari özellikleriyle hem de yaşayan ve yaşamış olanlarla tam bir Türk evi durmakta. Basamaklarla yükselen geniş ahşap kapının önünde durup başınızı yukarı kaldırdığınızda gözünüze ilk çarpan şeyler ay yıldız işareti ( Bu işaret Türk evlerini başkalarından ayırt etmek için kullanılıyordu) ve hemen onun üzerinde yükselen küçük sevimli bir cumba. Şimdiki ev sahibesi Birsen Hanım ın oturup kahvesini yudumlarken Körfez in muhteşem güzelliğini seyretmekten en çok hoşlandığı mekan. Bu ev, 1903 yılında yaptırılmış. İlk sahipleri Yemenicizadelermiş. Geniş köklü bir aile. Anne babalar, büyükanneler,büyükbabalar,oğullar, gelinler...kısacası tipik bir pederşahi aile.elli yıl yaşamışlar bu evde. Birsen Hanım daha altı yaşındayken almış ailesi bu evi; taa 1953 yılında. Annesi, babası, iki erkek kardeşi ve dayısıyla yerleşmişler buraya. O zamandan bu yana da Birsen Hanım bir daha bırakamamış her bir köşesi anılarla dolu evini. İçten merdivenli iki katlı ev zamanla büyük gelmeye başlamıştı bu küçük aileye. Alt katla üst katı aradaki merdiveni kapatarak ikiye ayırmışlar ama dışarından bakınca hala aynıymış gibi gözüküyor. Halbuki alt katta başka kiracılar, üst katta ise yine Birsen Hanımlar oturuyor.

Sadece direk üst kata çıkabilmek için asıl kapının soluna bir tane daha giriş kapısı eklenmiş. Yan taraftaki Seyis evinindeki seyisi de Birsen Hanım ın babası çıkartıp bir depo haline getirtdiği zaman Birsen Hanım, Elmas(at) la Buldum(köpek) u bir daha göremeyeceği için çok üzülmüş. Bu yaşlı evin geçirdiği ilk değişiklikler değilmiş bunlar. Evin ilk sahipleri Yemenicizadeler in gelinleri arasındaki sorun yüzünden ev; bir bölümü küçük geline, biri kayınvalideye, diğeri de büyük geline olmak üzere üçe bölünmüş. Yıllar geçmiş, Birsen Hanım la birlikte kardeşleri de büyümüş birer delikanlı olmuşlar. Zamanı gelince de sırayla evlenip ayrılmışlar baba evinden. En sonunda da kala kala Birsen Hanım la annesi kalmış koca evde bir başlarına. Bu güzelim mahallenin insanları da birbirinden sıcak, sevecen ve yardımsevermişler ta ki herbiri evlerini bırakıp başka başka semtlere yerleşene kadar. Birsen Hanım hala o eski günlerin özlemiyle anıyor onları; bir evde pişen böreği sekiz on komşu paylaştıkları akşamüstünü, x Hanım ın kızı evleneceği vakit bütün mahallece neleri var neleri yoksa ortaya koyup bir hafta on günde yaptıkları düğünü, annesi hastalandığında y Hanım ın sabaha kadar başında beklediği geceyi... En çok da Arap Emine Hocası nı özlüyor. Mahallelerinin biricik öğretmeni Emine Hocası nı.. Emine Hanım ın Atatürk le yan yana bir fotoğrafları olduğunu hatırlıyor Birsen Hanım. Yine kıyafet inkılabı olduğunda ilk peçeyi atan da o değilmiymiş? Bundan dolayı ne çok yadırganmış etrafındaki insanlar tarafından. Birsen Hanım ondan hatıra kalan tütsülükle mumluğu bir de çeyiz sepetini gözü gibi saklıyor şimdi gözünün önünde eski anılarını canlandırabilmek için. Çok eskide kalmıştı artık o günler. O, içinde yaşayan sıcacık insanlarla geniş bir aileyi anımsatan, birbirinden değerli sanatçılar yetiştirmiş olan mahalle artık o kadar yabancılaşmıştı ki insanlar geceleri sokağa çıkmaya bile cesaret edemez hale gelmişti Birsen Hanım annesini de kaybedince yapayalnız kalmıştı koca semtte bir başına. Çok defalar o, doğduğu, büyüdüğü, bütün ömrünün geçtiği aile yadigarı evi bırakıp kardeşlerinin yakınında bir apartman dairesine yerleşmeyi düşündü ama yapamadı. Bırakamadı o daha küçücük bir çocukken benim odam diye sahiplandiği gömme dolapları, küçücük ama insana huzur veren cumbasını, komşusu Güler Hanım la oturup Körfezi n kimi zaman canlı kimi zamansa durgun sularını izlemeye bayıldığı terasını, her birini kendi elleriyle işlediği masa örtülerini, kaneviçeleri, dedesinden kalan kupaları... Yüreği elvermedi bütün bunları terkedip gitmesine. Her köşesi birbirinden değerli hatıralarla dolu evini bırakamadı, yapamadı...

RUM EVLERİ Rum Evlerinin Genel Özellikleri Resim 8: Sakız Tipi bir Rum Evi Ege Bölgesi nde Rum halkı taş yapıyı yeğlemişlerdir. Taş süvelerle çevrilmiş pencere ve kapılar, demir kepenkler, kapıların demir parmaklıkları, iyonik başlıklar, madalyonlar, eski Yunan mimarisinden alınmış kornişler, bölgenin Rum evlerinin on dokuzuncu yüzyıl neo-grek üslubunun uygulamalarını içine katar. Anadolu Rumlarının o sıralarda bir çıkış yolu arayan ulusal kimlik arayışları içinde bunlar, simgesel mimari jestlerdir. Bu evlerin diğer bir özelliği renkleridir. Evleri sarıya, pencereleri ve kapıları da maviye boyamak yaygın bir tutumdur. Rum Evleri, bitişik düzende, genellikle iki katlı, dar cephelidir. Genellikle, Alsancak, Mithat Paşa Caddesi ile paralel ve dik sokakları ile Karşıyaka da da örnekleri görülür. Alt kat yığma, üst kat ahşap karkas olup, giriş katı çoğunlukla yan hollüdür. Servis mekanları, merdivenle karşı odanın yanında, bahçeyle bağlantılıdır. Üst katta merkezi dağılım holünden yatma işlevine yönelik odalara geçilmektedir. Öykümüz Kıbrıs Şehitleri ndeki İtalyan Kültür Merkezi nin karşı sokağındadır bu ev. Dışarıdan ilk bakışta dikkatinizi, evin beyaz cumbası çeker. Etrafındaki benzeri yaşlılardan daha dinç bir görünümü vardır. Ancak bu evin tek farklılığı dış görünümünde değildir. İlk ev sahibi bir Rum dur. İzmir kurtuluşundan sonra mübadele döneminde Rumların terk ettiği evler göçmenlere verilir. Eve bir Giritli bir göçmen yerleşir. Yeni evinde yalnız yaşamaktadır. O zamanın koyu komünistlerindendir. Düşünceleri nedeniyle zaman zaman tutuklandığı için beyaz cumbalı ev yalnızlığa o zamandan alışmaya mahkum olmuştur. Bu

beyin ölümünden sonra çoluğu çocuğu olmadığı için ev uzak akrabalarına kalmıştır. Daha sonra mahkeme kararıyla satışa çıkarılmıştır. Mesut Bey de bu evi satın alır. Artık evin sahibi Mesut Bey dir. O, İzmir deki birçok ev; kafe, işyeri veya bar haline getirilirken, yapıyı ilk inşa ediliş amacıyla kullanmaktadır. Ev, bugün orijinal mimarisini bozmadan koruyan, Mesut Bey in zevklerini çok iyi yansıtmaktadır. Öyle ki onunla hiç konuşmadan evin her köşesinde rastlayabileceğiniz kitaplar, ancak antikacılarda bulabileceğiniz şık, eski eşyalar size Mesut Bey in zevkleri hakkında bir fikir verir. Evin tarih dolu dünyasıyla sokağın günlük, sıradan havasının arasında sadece birkaç basamak vardır. Basamakları çıktıktan sonra herkesin içeri girmesine izin vermeyen, ilginç motiflerle bezenmiş, pencereleriyle, tokmağıyla her gün görmeye alışık olmadığınız bir kapıyla karşılaşırsınız. İçeriye ilk bakışınızda aynalı, eski bir konsol gözünüze çarpar. Evin içinde yabancılık çekmeyen eşyalar kapılardan tavana kadar alışık olmadığımız motiflerle sizi geçmişe götürür. Sonra gözünüz merdivenlerin arkasında eve gelenleri karşılayan yan yana iki odaya kayar. Salon bu odadan ilkidir. Evin bu yoğun nostaljinin içinde salona girdiğinizde oldukça ilginç bir şeyle karşılaşırsınız: Alsancak ın kalabalık ve gürültülü havasının ortasında eski bir ev... Evin salonundan geçilen küçük ama yeşil, sessiz ama insana huzur verici bir bahçe şaşırtır sizi. Salonun hemen yanındaki yemek odası geniş bir pencereyle salona bakar. Mutfağı ise eve girdiğinizde ilk bakışta göremezsiniz, yemek odasının arkasında gizlenir. Eğer güneş gökyüzündeyse, alt kata merdivenlerden aşağı süzülürcesine bir güneş ışığı demeti iner. Bu kapalı mekanda ışığın nereden geldiğini merak eder de merdivenlerden yukarı bakarsanız, yukarıda cam bir kubbenin sizi gözetliyormuşcasına üzerinize düşürdüğü ışığın kaynağını görürsünüz. Bu sizi etkileyecektir. Sizi daha ne ilginç şeylerin beklediğini düşünerek basamakları çıkarken kendisini iki katlı gibi gösteren evi merdivenleri ele verir. Tam yolu yarılamışken bir oda kadar geniş ama içinde dik duramayacağınız kadar alçak o asma kata rastlarsınız. Orada saklanmaktadır. Bu odanın önünü kuvvetli bir güneş ışığıyla aydınlatan cam kubbe içeriyi görmenizi zorlaştırır. Ama odanın sonundaki pencerelerden gelen ışık da ne kadar geniş olduğunu gösterir. Başka bir sürprizle karşılaşmadan üçüncü kata vardığınızda sağınızda iki yatak odası ve solunuzda bir çamaşır odasıyla Mesut Bey in çalışma odasını görürsünüz. Eve küçük gruplar halinde dağılmış kitapların merkezi bu çalışma odasıdır. Odanın üç duvarını boyadan sonra tekrar kaplamış kitaplıklar odaya kahverengi, kırmızı gibi renklerin hakim olmasını başarır; ama diğer duvar üzerindeki geniş pencerelerle içeriyi aydınlatır. Bu da size, odaya baktığınızda, karamsar bir oda izlenimi yerine ev sahibinin kitaplara olan düşkünlüğünü gösterir. Hemen çalışma odasının karşısındaki her iki odada da ince pirinç başlıklarıyla, Yeşilçam yapımlarında görebileceğiniz eski tip iki karyola vardır. Yatak odalarının her ikisinde de evin şirin, beyaz cumbasına açılan birer kapı vardır. İnsanı çok etkileyen bu evin tek sakini Mesut Bey değildir. Salonda otururken omzunuzda bitiveren, yabancıları seven, iki de minnoş kedisi vardır evin. Sizi hep takip eder, önce kendilerini sevdirir, sonra tam onlara ısındığınızda çekip giderler. Ev sahibinin evini donattığı her biri tarihi eser sayılabilecek bu eşyalar, eğer dikkat ederseniz kitapların yazarları ve konuları ev sahibinin geçmişe dönük eşyalara ve tarihe olan düşkünlüğünü ortaya koymaktadır... Mesut Bey, bazı gürültücü komşulara ve kışın zorluklarına karşın evini özenle korumaktadır. Güçlendirilmiş yapısı, korunmuş ve zenginleştirilmiş kültürüyle bu ev gelecekte, geçmişte Ege nin İncisi İzmir kıyılarında yaşamış yabancıların konutları için iyi bir örnek ve akranlarına nispeten dinç bir tarihi eser olacak. Peki böyle büyük bir yatırım karşılığında neden modern konfor değil de bu kadar zahmetli bir yol? Mesut Bey in düşüncesi kendi toprağındaki kültüre sahip çıkılması gerektiği yönünde. Bunun yanı sıra böyle bir evde yaşamak, ev sahibine mutluluk veriyor. Toprağımızdaki kültür mirasımızı korumamız konusunda herkese ayrı ayrı görevler düştüğünü, kendi üzerine düşeni yaptığını düşünüyor.

LEVANTEN EVLERİ Levantenler ve Levanten Evlerinin Genel Özellikleri Levanten, Akdeniz in doğu sahillerine yerleşmiş ve ticaretle uğraşan yabancı uyruklara verilen bir isimdir. Çoğunluğu İngiliz, Fransız, İtalyan, Hollandalı, Alman, Avusturyalı ve Maltalılar ın oluşturduğu yabancılar, İzmir e yerleşerek bir Levanten topluluğu meydana getirmişlerdir. Böylece Bornova, Buca gibi küçük banliyö benzeri yerleşim yerleri gelişmiştir. Levantenler kendi ülkelerindeki ortamı burada da yaşayabilmek için kendi üsluplarını getirmişlerdir. Bu nedenle, evlerde İngiltere ve Fransa ya özgü biçim özellikleri dikkat çekmektedir. Mimarlarını ve ustalarını kendi ülkelerinden getirmişlerdir. Doğramalar, kapılar, mermerler, camlar, şömineler, çatılardaki Marsilya kiremitlerine kadar tüm malzemeler de yurt dışından taşınmıştır. Mobilyaların da çoğu İngiliz ve Fransız kökenlidir. Farklı ekonomik ve sosyal nedenlerle İzmir e yerleşen Levantenler, geldikleri memleketlerin mimari özelliklerini yansıtan mekanlarıyla, gelenek, görenek ve yaşam biçimleriyle yerel tarih araştırmaları içinde özel bir yere sahiptirler. Bornova evleri genellikle kagir yapılardır. Taş olarak yörede Bornova Taşı diye bilinen pembe ve yeşil renkli andezit kullanılmıştır. Bornova'daki sivil mimariyi tek katlı, tek kat ve bodrumlu konutlarla, bahçe içindeki Levanten köşkler oluşturmaktadır. Konutların çoğunluğu farklı işlevle kullanılmakta, bir bölümü ilk işlevini sürdürmekte ya da kaderine terkedilmiş durumdadır. Bornova daki Bazı Köşkler PANDISPANIA KÖŞKÜ (YEŞİL KÖŞK) Son yıllarda renginden dolayı Yeşil Köşk olarak anılan yapı, Ege Üninersitesi nin lokal binası olarak kullanılmaktadır.bugün Fransa da yaşayan Pandispania ailesi tarafından 1880 lerde yaptırılan köşk, son yıllarda bir de onarım görmüştür. Cephe düzenlemesiyle, diğer köşkler arasında ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Ana cephesinin ortasına yerleştirilmiş giriş, girişin iki yanında birer cumba, kapının hemen üzerindeki üç konsola oturtulmuş balkon, balkonun üst kesiminde, içinde yuvarlak kemerli bir pencere bulunan üçgen alınlık ve alınlığa tutturulmuş ahşaptan yuvarlak bir kemerle Bornova Levanten yapıları içinde en süslü cepheye sahiptir. Bornova köşklerinin genel plan şemasının tekrarlandığı Pandispania Köşk ünde, zemin katta ana girişten ulaşılan bir dağılım mekanı ve bu mekanın iki tarafına yerleştirilmiş ikişer oda bulunur. Resim 9: Pandispania Köşkü (Yeşil Köşk)

ALIBERTI KÖŞKÜ Alibertilerin evi varlıklı İngiliz tüccarları olan Wolf Kardeşler tarafından Kolonyel tarzda inşa edilmiştir. Kırım Savaşı ndan hemen sonra 1856 da eve bir tenis kortuyla meyve ağaçlarını barındıran geniş bir bahçe eklenmiştir. Bir süre Sidney La Fontaine in evi olan bina, Zandonati Ailesi ne satılarak 1940 lara kadar onların mülkiyetinde kalmıştır. Şimdilerde evin sahibi, Bornova da tanınmış bir aile olan Kont Enrico Aliberti nin ailesidir. Bayan Daphne Aliberti İngiliz olup, Edward Withall in torunudur. 1922 deki savaşta tahrip olan bahçeyi eski güzelliğine kavuşturan odur. Bahçe, İtalya dan getirtilmiş değişik renklerdeki harika zakkum ağaçları ve zarif ağaçlarla doludur. Bugün o konakta hâlâ Daphne Aliberti yaşamaktadır. Resim 10: Aliberti Köşkü GIRAUD EVLERİ Fevzi Çakmak caddesinde bulunan bu iki ev 1860 yılında Yunan kökenli Marcopoli tarafından inşa edilmiştir. Sağdakinin orijinal biçiminin koruduğu bu evlerde şimdi Giroud Ailesi nin fertleri oturmaktadır. William Giroud nun babası, Türkiye deki ilk pamuk dokuma fabrikasını kuran kişidir. Öykümüz Gündelik yaşantının yorgunluğundan usanıp biraz uzaklaşmak istediğinizde; bir elinizde, kış günlerinde sıcacık bir salep, yazlarıysa bunaltıcı havadan sıyrılmak için buz gibi, bir tabak dondurmayla küçücük kaçamakların mekanıdır kafeler. Ancak Kafe Teras ın bambaşka bir özelliği daha vardır; çünkü bu binanın tarihi açıdan önemi çok büyük. Bornova da Fevzi Çakmak Caddesi nden geçerken hiç dikkat ettiniz mi bilmem? Caddenin sağ tarafında eski görünümlü birbirine yapışık binalar vardır. Genelde eski evlerin çoğu bahçeli ve çok katlı -köşk tipi- evler olmasına rağmen buradaki evlerin neden tek katlı ve birbirine yapışık olduğunu hiç düşünmüş müydünüz? Bu evlerin önceden işçi lojmanları olabileceği hiç aklınıza gelmiş miydi? Aslında çok merkezi bir yer olmamasına karşın tüm Bornovalıların bildiği bir yerdedir Kafe Teras. Küçük Park ile Büyük Park arasına denk gelen, mahfeli arkanıza aldığınızda tam önünüzdeki -bir zamanlar İtalyan Caddesi olarak bilinen- caddededir. Aynı caddeye hastane

tarafından yukarı çıkarken metroyu geçip sola kıvrıldığınızda da çıkabilirsiniz. Caddenin bir kanadı bu yan yana evlerden oluşur. 1836 yılında inşa edilen ve üç yıldır kafe olarak kullanılan bu bina -birbirine yapışık diğer eski binalar gibi- başlangıçta tren istasyonunda çalışan İtalyan işçilerin lojmanları olarak kullanıldı. Bu istasyon İzmir deki ticaret için çok önemli bir yere sahipti. İzmir'de gelişim ve dönüşüm, hiç kuşkusuz demiryollarının yapımı ile farklı bir sürece girdi. İzmir-Aydın ve İzmir-Kasaba (Turgutlu) arasında açılan demiryolu bağlantıları, Türkiye'nin ilk demiryolu hatlarıydı. Bornova da Turgutlu hattı üzerinde olduğu için burada da tren istasyonu yapımı başladı. Tren istasyonu yapımı tamamlandıktan sonra bu ev İtalyan Hükümeti nin kullanımına verildi. İtalyan işçiler uzun bir süre bu evlerde yaşamını sürdürdü. Cumhuriyet Döneminde demiryolları ve onlara bağlı yapılar devletleştirildi. Daha önce lojman olarak kullanılan bu binalar satışa çıkarıldı. Sonraki sahipleriyse bir Türk aileydi. İşte bizim öykümüz de tam olarak burada başlıyor. Ataca ailesi üç çocuklu bir aileydi. Fakat çocuklarından birisi mongoldu. Hasta bir çocuğu büyütmek, onun her türlü derdine yetişmek gerçekten zor bir işti.buna rağmen aile her zaman oğullarına destek oldular. Hayatta düşünme yetisinden daha önemli şeylerin olduğunu çok iyi biliyorlardı. Yüksek tavanlı evin büyük tahta kapısından girerek konuk olduk o yıllara. Soldaki ilk oda çocuklara aitti. Burası yan yana iki odanın ortadan birleştirilmesiyle oluşan geniş bir odaydı. Odanın bir bölümünde hasta olan çocuk, Taner, diğer bölümünde Necat kalıyordu. Bugün gençlerin birlikte vakit geçirmek, sohbet etmek için geldikleri odalarda acaba zamanında Taner nasıl vakit geçiriyordu? Evin bütün ıvır zıvırını toparlayan oda çocuk odasının yanındaki sandık odasıydı. Şimdi ise bu oda yine kiler olarak kullanılıyor. Bunun hemen yanındaki oda, Taner in ablası Necla nınkiydi. Burası Necla nın gençliğindeki tüm maceralarının, aşklarının ve evlendikten sonra eşiyle paylaştıklarının tek ortağıydı. Gardırop odası Necla nın odasının tam karşısındaydı. Ebeveynlerin yatak odasının hemen yanında yer alan bu oda zamanında Bay ve Bayan Ataca nın en romantik anlarına, sevinçlerine bunun yanında bazen tartışmalarına veya üzüntülerine kısacası her türlü anılarına tanık olurken, bugün bir elinde çay fincanı, kitap okuyan bir ziyaretçinin hislerini ya da birlikte olmalarına rağmen konuşmak yerine susmayı tercih eden iki sevgilinin bakışlarını taşıyor. Mutfak ise artık eski izlerden çok uzakta. Önceden hizmetçilerin en çok vakit geçirdiği, bazen dertleştiği ve bazen davetlilere yemekleri yetiştirebilmek için telaşlanıp durdukları mutfak artık tuvalet olarak kullanılıyor. Taner, Necat ve Necla nın çocukluk yıllarında koşuşturup durdukları antre, bir ucundan ana kapıya diğer ucundan bahçeye açılıyordu. Bahçe yazları ailenin vazgeçilmeziydi. Bu kapıdan girdikten sonra onları çok farklı bir dünya beklerdi. Gündüz, aile reisinin oturduğu çardakta Ege nin incisi İzmir, olduğu gibi ayaklarının altında; gece ise tüm aile, yıldızları izlemek için bir arada Yeşillerle kucak kucağa bu bahçenin ortasında yeşilin en büyük tamamlayıcısı olan su sesini dinledikleri bir havuz vardı. Bahçedeki önemli bölümlerden birisi de kalorifer dairesiydi. Banyo için gerekli olan su burada ısıtılıp yeraltından borularla taşınarak banyoya geliyordu. Günümüzün jakuzi sistemine çok benzer özellikler gösteren bir olaydı. Ayrıca evin bahçesinden tren istasyonuna kadar uzanan, yeraltında tüneller olduğu da onlardan önce bu evde yaşayan tren işçilerinin yaşadığı zorlukların bir göstergesidir. İşte tüm bu anıları sahipleriyle paylaşan tek ortak, şimdi dimdik ayakta. Olmasa da eski tadı o yılların, bugüne ve yeniliklere tanık olmak da güzel. İşte bu öykümüzün kahramanı bugün Kafe Teras olarak İzmirlilere hizmet veriyor. Kafe Teras ın şimdiki sahiplerinin bu değerlere sahip çıkan insanlar olması, evi eski dokusundan uzaklaştırmadan kullanmaları da evin en büyük şansı...

Resim 11: Fevzi Çakmak Caddesi Resim 12: Kafe Teras Resim 13: Kafe Teras ın bahçesi