CONSEIL DE L EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE ÇETKİN -TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no: 30068/02) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG 19 Ocak 2010 İşbu karar AİHS nin 44/2 maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde kesinleşecektir. Şekli düzeltmelere tabi olabilir.
USUL Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine açılan (30068/02) no lu davanın nedeni, 1967 doğumlu olan ve Bursa da ikamet eden başvuran, (T.C. vatandaşı) Bülent Çetkin in (başvuran) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne 06 Eylül 2002 tarihinde İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ilişkin Sözleşme nin (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi - AİHS) 34. maddesi uyarınca yapmış olduğu başvurudur. OLAYLAR I. DAVANIN KOŞULLARI 23 Eylül 1999 tarihinde, başvuran, bir cinayetle ilgili yürütülen soruşturma çerçevesinde yakalanmış ve bir doktor tarafından muayene edilmesinin ardından Bursa, Yenişehir Jandarma Komutanlığı tarafından gözaltına alınmıştır. Düzenlenen ilk raporda başvuranın vücudunda birtakım ameliyat izleri bulunduğu ancak hiçbir darp ve cebir izine rastlanmadığı belirtilmiştir. 27 Eylül1999 tarihinde, jandarmalar, başvuranın kendini hücrenin duvarlarına attığını, duvarlara sürtündüğünü, bozuk para yuttuğunu söyleyip doktor görmek istediğini belirten bir tutanak düzenlemişlerdir. Aynı gün başvuran hastaneye kaldırılmıştır. Gerçekleştirilen radyolojik incelemede, başvuranın söylediklerine ilişkin hiçbir bulgu tespit edilmemiştir. Doktor karşısında başvuran, yalan söylediğini itiraf etmiş ve başka kötü muameleden şikayetçi olmamıştır. 27 Eylül 1998 tarihli sağlık raporunda, doktor, başvuranın, bacaklarında ve gövdesinde kızarıklıklar tespit etmiştir. 28 Eylül 1999 tarihinde, başvuranın jandarmalara tarafından ifadesi alınmış ve başvuran, şikayette bulunabilmek için kendi kendini yaraladığını ifade etmiştir. Aynı gün hakim karşısına çıkarılan başvuran, doktor tarafından muayene edilmiş ve doktor başka açıklamada bulunmadan, sadece başvuranın vücudunda kötü muamele izine rastlanmadığını belirtmiştir. Başvuran tutuklanmıştır. 29 Eylül 1999 tarihli bir mektupla, başvuran, gözaltından sorumlu kişiler hakkında Bursa Cumhuriyet Savcılığı na şikayette bulunmuştur. Başvuran, dövüldüğünü, kollarından asıldığını ve genital bölgelerine elektroşok uygulandığını ifade etmiştir. 30 Eylül 1999 tarihinde, Savcılığın talebi üzerine, başvuran, Bursa Adli Tıp Kurumu tarafından muayene edilmiştir. Sağlık raporunda, başvuranın ön kol, sırt ve gövdesinde çok sayıda ekimoz bulunduğu ancak elektroşok uygulanması veya kollarından asılması hakkında hiçbir ize rastlanmadığı belirtilmiştir. Raporda başvuranın hayati tehlikesinin bulunmadığı belirtilmiştir ve on günlük işgöremez raporu verilmesi öngörülmüştür. 11 Kasım 1999 tarihinde, başvuranın ifadesinin alınmasının ardından, Savcı, jandarmalar hakkında yapılan suçlamaları destekleyen yeterli kanıtların bulunmaması nedeniyle dosyanın kayıttan düşürülmesine karar vermiştir. 3 Mart 2000 tarihinde, başvuran tarafından yapılan itirazın ardından, Bursa Ağır Ceza Mahkemesi, kötü muamele iddiaları hakkında adli soruşturma açılmasına karar vermiştir. 10 Mayıs 2001 tarihinde, Asliye Hukuk Mahkemesi, başvuranın, tanıkların, jandarmaların, doktorun, hemşirelerin ifadesinin alınmasının, adli tabip karşısında başvuranın yapmış olduğu beyanların ve sağlık raporlarının ardından, yeterli kanıt bulunmaması nedeniyle, suçlanan jandarmaların beraatına karar vermiştir. Takipsizlik kararı, 3 Temmuz 2002 tarihinde Yargıtay tarafından onanmıştır. 2
HUKUK AİHS nin 3. maddesine atıfta bulunarak, başvuran, gözaltı sırasında kötü muameleye maruz kalmaktan şikayetçidir. Başvuran, ayrıca, AİHS nin 3. maddesi ile birlikte 13. maddesi uyarınca etkili bir soruşturmanın yapılmamasından şikayetçi olmaktadır. AİHM, başvuruyu AİHS nin 3. maddesi kapsamında inceleyecektir (Fazıl Ahmet Tamer ve diğerleri-türkiye, başvuru no: 19028/02, 24 Temmuz 2007). Elektroşok ve kollarından asılma iddiaları ile ilgili olarak hiçbir ize rastlanmadığını tespit eden sağlık raporlarına atıfta bulunarak, Hükümet, şikayetin açıkça dayanaktan yoksun olduğu kanaatindedir. Ayrıca Hükümet, kendini yaralayan başvuranın davranışlarının diğer ekimozlara yol açtığını belirtmektedir. AİHS nin 35. maddesinin 3. paragrafı çerçevesinde başvurunun dayanaktan yoksun olmadığını kaydeden AİHM, ayrıca, başka açılardan bakıldığında da kabuledilemezlik unsuru bulunmadığını tespit eder. Bu nedenle başvuru kabuledilebilir niteliktedir. AİHM, bir kimse, polis memurlarının mutlak kontrolü altında olduğu gözaltı sırasında yaralandığında, bu dönemde meydana gelen her yaralanmanın güçlü karinelerin doğmasına neden olduğunu hatırlatmaktadır (Salman-Türkiye, başvuru no: 21986/93). Dolayısıyla, bu yaraların nedeni hakkında, makul bir izahat vererek mağdurun iddialarını, hele ki bu iddialar tıbbi belgelere dayandırılmış ise, çürütecek delilleri sunma görevi Hükümet e düşmektedir (bkz, Selmouni-Fransa, başvuru no: 25803/94, Berktay-Türkiye, başvuru no: 22493/93, 1 Mart 2001 ve Ayşe Tepe-Türkiye, başvuru no: 29422/95, 22 Temmuz 2003). İddia edilen olayların ortaya konulması için AİHM, her türlü makul şüphenin ötesi delil ilkesinden yararlanmaktadır; böyle bir delil ancak bir dizi emare veya yeterince ciddi, kesin ve tutarlı çürütülemez karineler sonucunda ortaya çıkabilir (İrlanda-Birleşik Krallık, 18 Ocak 1978, in fine, Aydın-Türkiye, 25 Eylül 1997, sözü edilen Selmouni ve Milan-Fransa, başvuru no: 7549/03, 24 Ocak 2008). Mevcut davada, AİHM, başvuranın bir doktor tarafından dört kere muayene edildiğini gözlemlemektedir: gözaltına alınmadan önce 23 Eylül 1999 tarihinde, gözaltı süresince, 27 Eylül 1999 tarihinde, yetkili hakimlerin karşısına çıkarılmadan önce, 28 Eylül 1999 tarihinde ve son olarak, Savcılığa kötü muameleden dolayı şikayetini sunduğu 30 Eylül 1999 tarihinde. 27 ve 30 Eylül 1999 tarihli iki raporda başvuranın vücudunda ekimotik alanların bulunduğu ancak elektroşok ve kollarından asılma iddialarına ilişkin hiçbir bulgu bulunmadığı belirtilmiştir. Ayrıca AİHM, 27 Eylül 1999 tarihinde, gözaltında bulunduğu sırasında acil serviste muayene edilen başvuranın, kişisel hiçbir şikayette bulunmadığını ve bozuk para yuttuğu hususunda yalan söylediğini itiraf ettiğini kaydetmektedir. 28 Eylül 1999 tarihinde, gözaltı bitiminde başvuranı muayene eden doktor, raporunda, darp ve cebir izinin bulunup bulunmadığına dair hiçbir şey belirtmemiştir. Ancak, Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen raporda, başvurana on günlük işgöremez raporu verilmesi öngörülmüştür. AİHM önünde kimse, başvuranın vücudunda tespit edilen ekimozların, gözaltından önceki döneme ait olduğu hususunda itirazda bulunmamıştır. Buna karşın sözkonusu yaraların nedeni taraflar arasında tartışma konusu olmuştur. Sınıflandırma yapmadan AİHM, başvuranın ileri sürdüğü tıbbi belgelerin, elektroşok ve kollarından asılma iddialarına ilişkin nihai bir tespit oluşturmadıkları kanaatindedir. Yine de AİHM, tespit edilen yaraların iyileşmesi için on günlük işgöremez raporu verildiğini 3
belirtmektedir. AİHM, özellikle, uzun olan sözkonusu iyileşme süresinin, başvuranın yararlarının öneminden şüphe duyma imkanı tanımadığı değerlendirmesinde bulunmaktadır. Ancak, sözkonusu ekimozlardan 27 Eylül 1999 tarihinde bahsedildiği halde, gözaltı bitiminde bir rapor düzenleyen doktor tarafından bu ekimozların belirtilmediğinin gözlenmesi gerekmektedir. Sağlık raporları arasındaki böyle bir uyuşmazlık ile ilgili olarak, Hükümet tarafından hiçbir açıklama yapılmaması karşısında, gözaltı bitiminde düzenlenen sağlık raporunun gerektiği şekilde düzenlenmediği tespitinde bulunmak gerekmektedir (Bakbak- Türkiye, başvuru no: 39812/98, 1 Temmuz 2004). Başvuranın kendini yaraladığı varsayılsa dahi, AİHM ye göre, gözaltında bulunan bir kişinin kendine zarar verme veya intihar gibi her türlü teşebbüse engel olmak için, sözkonusu kişinin düzenli ve yakın şekilde gözetim altında tutulması özellikle önem taşımaktadır. Devlet in kontrolü veya sorumluluğu altında bulunan bir kişinin kendisine karşı korunması da dahil olmak üzere bir korumadan faydalanması gerekmektedir. Mevcut dava koşullarında ve dosya unsurları göz önüne alındığında, AİHM, Savunmacı Devlet in, başvuranın vücudunda tespit edilen ve on gün işgöremez raporu verilmesini gerektiren yaralardan sorumlu olduğu kanaatindedir. Sonuç olarak, AİHS nin 3. maddesi ihlal edilmiştir. AİHS nin 41. maddesinin uygulanması ile ilgili olarak, başvuran, enflasyon oranına tekabül eden miktara yükseltildiğinde, 200.000 Amerikan Doları manevi tazminat, 8.400 Amerikan Doları avukatlık ücreti ve çeviri ve posta masrafları için 1.000 Türk Lirası (yaklaşık 500 Euro) talep etmektedir. Belge olarak başvuran, masraflarının faturalarını ve manevi tazminat olarak açıklanan miktarın %30 nun avukatına verilmesi hususunda avukatı ile imzaladığı sözleşmeyi sunmaktadır. Manevi tazminat ile ilgili olarak, AİHM, hakkaniyete uygun olarak, başvurana, 10.000 Euro ödenmesine hükmetmektedir. Yargılama masraf ve giderleri ile ilgili olarak AİHM, içtihadına göre, bir başvuranın yargılama masraf ve giderlerinin geri ödemesini ancak gerçekliği, gerekliliği ve oranlarının makul yapısı ortaya konduğu sürece elde edebileceğini hatırlatmaktadır (Bottazi-İtalya, başvuru no: 34884/97 ve Sawicka-Polonya, başvuru no: 37645/97, 1 Ekim 2002). Mevcut davada sahip olduğu belgeleri ve yukarıda sözü edilen kriterleri göz önüne alan AİHM, başvurana 1.000 Euro yargılama masraf ve gideri ödenmesine hükmetmektedir. AİHM, sözkonusu miktarlara, Avrupa Merkez Bankası nın marjinal kredi kolaylıklarına uygulanan orana üç puanlık bir artış eklenerek belirlenen gecikme faizi uygulanmasına hükmetmektedir. BU GEREKÇELERE DAYALI OLARAK, AİHM, OYBİRLİĞİYLE, 1. Başvurunun kabuledilebilir olduğuna; 2. AİHS nin 3. maddesinin ihlal edildiğine; 4
3. a) AİHS nin 44/2 maddesi gereğince kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde, ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden Türk Lirası na çevrilmek üzere Savunmacı Devlet tarafından başvurana aşağıdaki miktarların ödenmesine: (i) her türlü vergiden muaf tutularak 10.000 Euro (on bin Euro Euro) manevi tazminat; (ii) her türlü vergiden muaf tutularak 1.000 Euro (bin Euro) yargılama masraf ve gideri; b) sözkonusu sürenin bittiği tarihten itibaren ödemenin yapılmasına kadar Hükümet tarafından, Avrupa Merkez Bankası nın o dönem için geçerli olan faiz oranının üç puan fazlasına eşit oranda basit faiz uygulanmasına; 4. Adil tatmine ilişkin diğer tüm taleplerin reddine; KARAR VERMİŞTİR. İşbu karar Fransızca olarak hazırlanmış ve AİHM nin iç tüzüğünün 77. maddesinin 2. ve 3. paragraflarına uygun olarak 19 Ocak 2010 tarihinde yazılı olarak bildirilmiştir. 5