MEDYA OKURYAZARLIĞI 24 KASIM 2006 ANKARA



Benzer belgeler
RTÜK VE MEB dev bir projeye imza attı (22 Ağustos 2006)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

RTÜK ARAŞTIRMASI MEDYA OKURYAZARLIĞI DERSİNİN ÖĞRENCİLERİN İÇERİK SEÇİMİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda!

b. Mevzuat Çalışmaları ( Yasa ve Anayasa çerçevesinde yapılması gereken mevzuat çalışmaları )

ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER

Sn. M. Cüneyd DÜZYOL, Kalkınma Bakanlığı Müsteşarı Açılış Konuşması, 13 Mayıs 2015

Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı. Doç. Dr. Turan EROL un. Avrupa Birliği Eşleştirme Projesi. Kapanış Toplantısı Konuşması. 11 Aralık 2007.

Afet_Plani_Hazirlama_Kilavuzu:Mizanpaj :07 Page 1

Medyada Riskler. Öğr. Gör. Dr. Deniz Sezgin Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ÖĞRENCİNİN HAK VE SORUMLULUKLARI

Finans Sektöründe Tüketici Hukuku ve Uygulama Alanları Sempozyumu. Hüseyin Aydın Yönetim Kurulu Başkanı Türkiye Bankalar Birliği

Standart Eurobarometer 76. AVRUPA BİRLİĞİ NDE KAMUOYU Sonbahar 2011 ULUSAL RAPOR TÜRKİYE

TEBLİĞ ve SUNUM OTURUMU

Sosyal Medya ve Çocuk Alanında Koruyucu ve Önleyici Çalışmalar Dr. Olgun GÜNDÜZ

Afete Hazır Okul Kampanyası. Afet Bilinci Eğitimi Eğitmen Kılavuzu. Okul Afet ve Acil Durum Yönetimi Planı Hazırlama Kılavuzu

SPONSORLUK DOSYASI 14 Ocak 2015 / Sabancı Center

Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı. Dr. Vahdettin Ertaş. Finansal Erişim Konferansı. Açılış Konuşması. 3 Haziran 2014

ÖĞRENCİNİN HAK VE SORUMLULUKLARI

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI CANSEN BAŞARAN-SYMES IN " 12. TEKNOLOJİ ÖDÜLLERİ ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI

MEHMET ŞİRİN DENETİM STANDARTLARI DAİRESİ BAŞKANI

KAMU DİPLOMASİSİNDE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ VE MEDYANIN ROLÜ

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

DİKMEN BÖLGESİ STRETEJİK GELİŞİM PLANI

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUHARREM YILMAZ IN PISA 2012 SONUÇLARI:YARATICI PROBLEM ÇÖZME BECERİLERİ BAŞLIKLI OECD RAPORUNUN TÜRKİYE LANSMANI

R E H B E R L İ K B Ü L T E N İ - 1

Mesleki eğitim tanıtım ve işbirliği protokolü

SPONSORLUK DOSYASI 14 Ocak 2016 / Sabancı Center

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN ÇÖZÜM SÜRECİNİN İKTİSADİ BOYUTUNA KATKI: ALTERNATİF TURİZM KONFERANSI AÇILIŞ KONUŞMASI

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI CANSEN BAŞARAN-SYMES IN "SAĞLIĞA YENİLİKÇİ BİR BAKIŞ AÇISI: MOBİL SAĞLIK RAPORU TANITIM TOPLANTISI AÇILIŞ KONUŞMASI

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

MAHİR ÜNAL DÜNYA TURİZM FORUMU AÇILIŞINA KATILDI

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

Bilişim Teknolojileri Rehber

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum.

Eğitimde Yeterlilikleri Artırma Projesi

Dijital Yurttaşlık ve Güvenlik

2 Ekim 2013, Rönesans Otel

DİASPORA - 13 Mayıs

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin Arabuluculuk Kanunu Tasarısı Hakkındaki Görüşü - Arabulucu.com

6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı

BÖLGESEL TİCARET TOPLANTISI İZMİR

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3

Medya Okuryazarlığı Dersi Hizmet İçi Eğitim Programı /Antalya Dr.Ebubekir ÇAKMAK Abant İzzet Baysal Üniversitesi

Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu yıl altıncısını düzenlediğimiz Kurumsal Yönetim Zirvesi ne hoş geldiniz.

1. Çocukları Tanıma Çocukların fiziksel özelliklerini tanıma Çocukların sosyo-ekonomik özelliklerini tanıma

2. ISRAIL VE YAHUDILIK KONFERANSI BANDIRMA DA GERÇEKLESTI

4+4+4 YAVRULARIMIZIN ÖZGÜVENSİZ, BAŞARISIZ VE MUTSUZ OLMASINI İSTER MİYİZ? Zeynep okula başlıyor. Canımdan çok sevdiğim kızım.

Page 1 of 6. Öncelikle, Edirne de yaşanan sel felaketi için çok üzgünüz. Tüm Edirne halkına, şahsım ve üniversitem adına geçmiş olsun demek istiyorum.

SOSYAL HİZMETLER VE DANIŞMANLIK TÜRKİYE BAĞIMLILIKLA MÜCADELE EĞİTİMİ MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

EK-2: İnşaat Mühendisliği Öğrenci Anketi

OKULLARDA TEKNOLOJİ KULLANIMI İLE BEŞERİ ALTYAPI ARASINDAKİ İLİŞKİLERİN İNCELENMESİ. Demet CENGİZ

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

KİTAP OKUYORUM OKUTTURUYORUM PROJESİ

HALKLA İLİŞKİLER (HİT102U)

ÜÇÜNCÜ TÜRK KENEŞİ İŞ FORUMU. (24 Ekim 2014, Nahçıvan) TÜRK KENEŞİ GENEL SEKRETERİ RAMİL HASANOV UN İŞ ADAMLARINA HİTABI

ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ UZMANLIK EĞİTİMİ PROGRAMLARINI DEĞERLENDİRME ANKETİ

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

TÜSİAD Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Çalışma Grubu Sunumu

TRAFĠK GÜVENLĠĞĠ DERS PLANI


Zorbalık Türleri Nelerdir?

Takdim. Bu, Türkiye nüfusu göz önüne alındığından her 90 kişiden birinin aday olması anlamına geliyor (TV, Haberleri, ).

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ DOKTORA PROGRAMI DERS BİLGİ PAKETİ

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Çalıştayda konuşan YEĞİTEK Genel Müdürü Tırnakçı, öğretmen atamaları döneminde çoğu yurt dışından yoğun siber saldırılara maruz kaldıklarını söyledi.

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

Kentsel Siyaset (KAM 404) Ders Detayları

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

Yeme Davranışlarının SAĞLIK ETKİLERİ. Ziyneti Kocabıyık Türkiye Gazetesi Sağlık Editörü

Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız ve Değerli Konuklar,

İNGİLİZCE ÖĞRETMENLİĞİ PROGRAM BİLGİLERİ

EZİNE ÇOK PROGRAMLI LİSESİ HAYDİ! HALİL İBRAHİM SOFRASINA

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller

T.C. PLATO MESLEK YÜKSEKOKULU. MEDYA VE İLETİŞİM PROGRAMI YENİ MEDYA IV. HAFTA Öğr. Gör. TİMUR OSMAN GEZER

Medya ve Siyaset (KAM 429) Ders Detayları

İŞLETME VE YÖNETİM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ GİRİŞİMCİLİK BÖLÜMÜ

T.C. İSTANBUL AYVANSARAY ÜNİVERSİTESİ Rektörlük. Sayı : E Konu : Mesleki Eğitim Kongresi: Sağlık

Bu amaç çerçevesinde Yükseköğretim Kurumları aşağıda belirtilen faaliyetlerde bulunmayı taahhüt ederler:

15 Ekim 2014 Genel Merkez

Intel Eğitim Çözümleri. En İleri Teknolojilerle, Dijital Eğitimde Yeni Bir Döneme Geçin

Panelden amaç bir konuda karara varmaktan ziyade sorunu çeşitli yönleriyle aydınlatmak, farklı görüşleri, farklı anlayışları ortaya koymaktır.

Sayın Mehmet CEYLAN BakanYardımcısı Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

Gençlerin Katılımına ilişkin Bildirgenin tanıtımı Gençlerin Yerel ve Bölgesel Yaşama Katılımına İlişkin Gözden Geçirilmiş Avrupa Bildirgesi

Aslında, benim perakende sektöründeki kariyerim bir anlamda 12 yaşında sahibi olduğumuz süpemarkette yaz tatillerinde çalışmamla başladı.

DIŞ TİCARET ENSTİTÜSÜ

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Sorunlar ve Çözüm önerileri

ISLAMIC FINANCE NEWS ROADSHOW 2013-TURKEY

TÜSİAD YÖNETİM KURULU ÜYESİ VE BİLGİ TOPLUMU, BİT VE İNOVASYON KOMİSYONU BAŞKANI ESİN GÜRAL ARGAT IN RAPOR TANITIM TOPLANTISI AÇILIŞ KONUŞMASI

Cumhuriyet Halk Partisi

Transkript:

MEDYA OKURYAZARLIĞI 24 KASIM 2006 ANKARA 1

Medya Okuryazarlığı Bu kitabın tüm telif hakları RTÜK e aittir. 1. Baskı -.. 2007, Ankara RTÜK Yayın No: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Bilkent Ankara IBSN: Web : www.rtuk.org.tr e-posta : rtuk@rtuk.org Bu kitap, RTÜK Eğitim Dairesi Başkanlığı tarafından yayıma hazırlanmıştır. Türkçe Redaksiyon: Dr. Emir. M. Ulucak Baskı Tel :.. :. Bu kitapta yer alan görüşler ve yaklaşımlar, konuşmacılara aittir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu nu bağlamaz. 2

ÖNSÖZ Đ Ç Đ N D E K Đ L E R AÇILIŞ KONUŞMALARI Dr. Zahid AKMAN Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı D. Hanno HARTIG Avrupa Konseyi Đnsan Hakları Genel Müdürlüğü Azınlıklar, Medya ve Eşitlik Bölüm Başkanı Dr. Vahap ÖZPOLAT MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkan Vekili I. BÖLÜM Medya Okuryazarlığı Temel Bir Aktör Olarak Medyanın Rolü Oturum Başkanı Prof. Dr. Bülent ÇAPLI A.Ü. Đletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Panelistler Doç. Dr. Bilal ARIK Selçuk Üniversitesi Đletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Muhittin BĐLGE Radyo Televizyon Üst Kurulu Uzmanı Oğuz HAKSEVER Ulusal Yayın Kuruluşu Temsilcisi, Editör Robin BLAKE Yönetici, Telekomünikasyon ve Yayıncılıktan Sorumlu Düzenleyici Otorite (OFCOM), Đngiltere Soru Cevap Bölümü 3

II. BÖLÜM Medya Okuryazarlığı Nasıl Bir Eğitim? Oturum Başkanı Prof. Dr. Davut DURSUN Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Üyesi Panelistler Prof. Dr. Meral UYSAL Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü Evelyne BEVORT Müdür Yardımcısı, Milli Eğitim Bakanlığı Medya Okuryazarlığı Merkezi (CLEMI), Fransa Dr. Vahap ÖZPOLAT Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkan Yardımcısı Mehmet Akif SÜTCÜ Milli Eğitim Bakanlığı Öğretim ve Program Dairesi Başkanı Fatih KÖLÜK Milli Eğitim Bakanlığı Đlköğretim Medya Okuryazarlığı Dersi Program Geliştirme Komisyonu Üyesi Soru Cevap Bölümü 4

Ö N S Ö Z Dr. A. Zahid Akman Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı 5

AÇILIŞ KONUŞMALARI Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı Dr. Zahid AKMAN ın Açılış Konuşması Sayın Konuklar, Basınımızın Değerli Temsilcileri, Medya Okuryazarlığı konulu Uluslararası Panelimize hoş geldiniz. Panelimizi çok uzun bir yoldan gelerek onurlandıran Sayın Dr. Hanno Hartig e, Sayın Robin Blake e ve Sayın Evelyne Bevort a, değerli akademisyenlerimize ve uzmanlarımıza, proje ortağımız olan Milli Eğitim Bakanlığının saygıdeğer bürokratlarına katkılarından ötürü şimdiden teşekkür ediyorum. Đlköğretim çağındaki çocuklarımızın sayısı 12 milyon civarında. Kitle iletişim araçları sınır tanımıyor. Kitle iletişim araçları her türlü imkânı kullanarak başta biz ebeveynler olmak üzere çocuklarımızın, tüm vatandaşlarımızın, önemli bir vaktini işgal ediyor. Neredeyse iş ve dinlenme dışında tüm sürelerin kitle iletişim araçları karşısında, ama özellikle TV karşısında geçirildiği artık yatsınamaz bir gerçek. Değerli konuklar, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu olarak hem teknolojideki bu gelişmeler ve etkileşimi dikkate alıp hem de özgürlükleri kısıtlamadan insanların doğru, sıhhatli, sağlıklı bilgiye ulaşma imkânı nasıl olur sorusunun cevabı üzerine göreve geldikten sonra çok düşündük. Olumsuzluk içeren yayınları engellemeye kalktığınızda, bunu tespit etme imkânının güçlüğünü sizler de takdir edersiniz. Hangisi doğru? Hangisi yanlış? Neye göre doğru? Neye göre yanlış? Kime göre doğru? Kime göre yanlış? Bu sorular ardı ardına getirilebilir ve sıralanabilir. Eğer siz sürekli olarak yapılan yayınları ve programları belli bir noktadan değerlendirir, sürekli yanlışlığını ortaya koyarsanız, toplumu korumak adına, toplumun haber alma özgürlüğünü kısıtlar bir konuma da gelebilirsiniz. Özgürlüklerin en fazla şekilde kullanılmasını benimseyen bir anlayışla görev başında bulunan Üst Kurulumuzun, böyle bir noktada; yapılan programları denetlerken, onları engellemekten çok hem yayın faaliyetinin bir tarafı olan yayıncıların belli bir bilince ve yayınlarını yönelttikleri vatandaşları tanımasına katkı sağlayacak birtakım çalışmalara yönlendirilirken hem de TV programlarını izleyen vatandaşlarımızın TV programlarını nasıl izlemeleri gerektiği ve bu programlara nasıl ulaşmaları gerektiği, ulaştıkları bu programları nasıl analiz edip algılamaları gerektiği konusunda da onları bilgilendirmek zorunluluğu vardır. Ülkemizde, biraz önce konuşmamın başında da ifade ettiğim gibi çok genç bir nüfusa sahip olduğumuzdan hareketle, böyle bir bilinçlendirme çalışmasının ilk önce 6

çocuklarımızdan başlatılması zorunluluğu var. En son yapmış olduğumuz araştırmada çocuklarımızın günde yaklaşık 3 saatini ekran başında geçirdiklerini gördük. Ve tabi daha da önemli olan tarafı; bu üç saatlik süre içerisinde, ekrandaki mesajlara ve programlara karşı çocukları yönlendiren, çocukları programların içeriği hakkında bilgilendiren, onun da ötesinde seyrettiklerinin doğru ya da yanlış olduğu noktasında onları bilgilendiren herhangi bir rehberin bulunmadığı gerçeğidir. Bu son derece önemli. Zaten her türlü bilgiye aç, gelişmekte olan evlatlarımızın 3 saat ekran başında vakit geçiriyor olmaları başlı başına bir sıkıntı kaynağı iken, bir de bu geçirdikleri süre içerisinde herhangi bir rehber olmadan, her türlü doğru ya da yanlış mesaja açık konumda onları bırakıyor olmak, kamu görevi yapmakta olan bizlerin ve ebeveynlerin büyük ihmalidir. Bu manada biz görev geldikten sonra, özellikle izleyicilerimizin bilinçlendirilmesi ve bilgilendirilmesi noktasında bazı çalışmalar yaptık. Bunlardan sizler de haberdarsınız. Đşte bir tanesi akıllı işaretler koruyucu sembol sistemi. Onun ardından son günlerde yine çocuklarımızın bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi amacıyla sırf çocuklarımıza yönelik bir internet sayfası hayata geçirdik. Çocuklarımızın, ekrandaki şiddete karşı bilincinin artırılması için tüm ilköğretim okullarımız arasında komposizyon yarışması düzenledik. Özellikle evlatlarımızın ve ebeveynlerin program içerikleriyle ilgili görüşlerini daha doğru, sıhhatli ve hızlı bir şekilde bize ulaştırmalarını sağlayacak çağrı merkezini oluşturduk. Tamamen interaktif bir şekilde ekranın beklentileri karşılar bir noktaya getirilmesi için, yayıncıları da kapsayacak bilgi akışının sıhhatli olmasını sağlamak amacıyla birtakım faaliyetler başlattık. Tabi bu faaliyetlerimiz içinde en önemsediğimiz ve önemli gördüğümüz de tüm örgün eğitim kurumlarımızda, ilköğretim okullarında Milli Eğitim Bakanlığı ile müşterek olarak başlattığımız Medya Okuryazarlığı projesi. Biraz önceki konuğumuzun da ifade ettiği gibi Medya Okuryazarlığı projemizin içinde Bilinçli bir televizyon izleyici nasıl olunur? sorusunun cevaplarıyla birlikte, özellikle internet kullanımı ve internette karşılaşılacak doğru ve yanlış konularla ilgili evlatlarımız bilgilendirilecek. Günlük hayatımızın önemli bir kısmı, söylemiş olduğum gibi televizyon karşısında geçiyor. Bugünün teknolojisi bunu zorunlu kılıyor. Ama önümüzdeki yıllarda tahmin ediyorum ki birçok gelişmiş batı ülkesinde olduğu gibi insanlar artık önemli vakitlerini homeoffice olarak kullandıkları evlerinde değerlendirecekler. Đletişim teknolojisinin verdiği ikmânlarla bilgisayarlar hayata geçirildi. Her türlü iş artık ofis kullanılmadan bilgisayarın sağladığı ikmânlarla evlerden yönetilebiliyor, kontrol edilebiliyor. Kısaca söylemek gerekirse önümüzdeki on yılın içerisinde, tüm kitle iletişim araçları, bilgisayar ve internet teknolojisi, hayatımızın her safhasını etkileyecek, yönlendirecek bir güce kavuşmuş olacak. Böyle bir gerçeklik söz konusuyken, böyle bir gerçeklikle yüz yüze geleceğimiz şu anda çok net ortadayken, buna karşı tedbir almamak olmazdı. Kamu görevi olan bizlerin böyle bir çalışmayı başlatıyor olması elbette çok önemli. Çok önemsiyoruz. Bunun en güzel şekliyle 7

gerçekleşmesi ve çocuklarımıza en faydalı hâle getirilmesi konusunda özellikle Milli Eğitim Bakanlığımızın çok ciddi katkıları var ve beş pilot ilimizde uygulama devam ediyor. Çeşitli kamuoyu araştırmalarıyla da bu dersler sonrasında çocuklarımızın gelmiş olduğu seviye ölçülerek bu pilotlama uygulaması sonrasında, 2007-2008 öğretim yılında, güzel ülkemizin her tarafında bu dersin başlaması için çalışma yürütülüyor. Ama bu çalışmanın başarılı olması için Milli Eğitim Bakanlığının bunun müfredatını hazırlayıp okullara ders olarak koyması yetmiyor. Çocuklarımızın dersleri alması da yetmiyor. Ebeveynlerin de aslında bizlerin de bu derse ihtiyacı var. Bizler bir eğitim kurumuna gidemiyoruz, bunu öğrenemiyoruz her zaman. Kitaplardan, yayınlardan bir medya mesajı nasıl algılanmalı, nasıl değerlendirilmeli ve hayatta nasıl kullanılması sorusunun cevabını, karşılığını almak zorunluluğumuz var. Çocuklarımızı bu noktada bilinçlendirmek zorunluluğumuz var. Sık sık gündemimize gelen ekranda şiddet, ekranda erotizm, cinsellik, cinsel istismar gibi konuların önemli bir kısmının çıkış noktası, hepinizin bildiği gibi kitle iletişim araçları ve internet. Bu noktada, bu sorunların aşılması için bireysel olarak da tabiki hepimizin belli bir bilince ulaşması, kavuşması gerekir. Bu konunun daha başarılı olması, daha etkin bir şekilde kamuoyunun içerisinde kabullendirilmesinin sağlanması, bir ortak bilinç oluşması noktasında, medya okuryazarlığı ile ilgili bu tip çalışmalarımız devam edecek. Yurt dışından çok değerli konuklarımız var. Kendilerinin yaşamış oldukları ülkelerde ve yapmış oldukları iş nedeniyle diğer bir çok batılı ülkede bu konuyla ilgili uygulamalar ve edindikleri tecrübeler bugün toplantılarda tartışılacak, konuşulacak. Ben bu toplantının herkese hayırlar ve güzellikler getirmesini diliyorum. Ayrıca bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Bizi yetiştiren, hepimizin bir noktaya gelmesinde en büyük katkıya, emeğe sahip olan öğretmenlerimizin de Öğretmenler Günü nü kutluyorum. Onlar iyi ki varlar. Hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum. Hepinize hayırlı günler diliyorum efendim. Avrupa Konsey, Đnsan Hakları Genel Müdürlüğü, Azınlıklar, Medya ve Eşitlik Bölümü Başkanı Dr. Hanno Hartig in Açılış Konuşması Sayın Bakan, Bayanlar ve Baylar Avrupa Konseyi adına, bugün burada sizlerle birlikte olmanın büyük bir onur ve mutluluk olduğunu söylemeliyim. Türkiye Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna bu toplantıyı düzenlediği ve Avrupa Konseyinin medya ve bilgi toplumu alanındaki çalışmalarında son derece faal olduğu için özelikle teşekkür etmek istiyorum. Medya okuryazarlığının Avrupa Konseyi açısından siyasi önemi fazladır. Mayıs 2005 de Varşova da düzenlenen Avrupa Konseyi Üçüncü Zirvesinde, aralarında Türkiye Başbakanı Sayın Recep Tayip Erdoğan ın da bulunduğu 46 8

üye devletin Devlet ve Hükümet Başkanları, Avrupa Konseyinin gelecek yıllardaki başlıca görevlerinden bir tanesinin ( ) bilgi toplumundaki çocuklar üzerindeki çalışmalar, özellikle onların medya okuryazarlığı becerilerinin geliştirilmesi ve zararlı içeriğe karşı korunmalarının sağlanması 1 olduğunu vurgulamışlardır. Medya okuryazarlığı Avrupa Konseyi için neden bu kadar önemli hale geldi? Bunun çeşitli sebepleri vardır: * Çocuk ve gençler, bilgilenmek, öğrenmek ve yaratıcı yeni oluşumlara katılmak amacıyla Đnternet ile diğer iletişim hizmetleri ve teknolojilerine giderek daha fazla bağlı hale gelmektedir; * Çocuklara, Đnternet üzerinde insan hakları ve temel özgürlüklerin gelişmesine yardımcı olacak (örneğin birbirlerinin haklarına ve özgürlüklerini nasıl etkileyecekleri ve saygı duyacakları hakkında hiçbir bilgi yoktur) sorumlu bilgisayarı veya cep telefonunu kullanımı düzenli bir şekilde öğretilmemekte veya bu konuda bilgilendirilmemekteler; * Đnternetin uzun dönemde sürdürülebilir olması için saygı, hoşgörü ve onur kültürünün gelişmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu temelde, Türkiye de Đnternet ile ilgili medya okuryazarlığının iyi yolda olduğunu öğrenmek beni çok mutlu etti ve * Bugün burada Türk toplumunun iki önemli ayağının bir başka deyişle Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından temsil edilen medya ayağı ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından temsil edilen eğitim ayağının- Đnternet i anlamak ve kullanmak hususunda çocuklar ve gençler arasında farkındalık yaratmak, onları bilgilendirmek ve bu becerileri kazandırmak amacıyla güçlerini birleştirdiklerini; * Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan, Đnternet akımlarını ve terminolojisini 2 açıklamaya yardımcı Đnternet Okuryazarlığı El Kitabının Türkçeye tercüme edilmiş ve basılmış olduğunu ve; 1 Avrupa Konseyi Üçüncü Zirvesi Eylem Planı 5. Konu 3. Paragraf 2 Đnternet Okur Yazarlığı El Kitabı, tüm Avrupa daki ebeveynler, öğretmenler ve gençleri ve çocukları hedef kitle kabul eden karmaşık bilgi ve iletişim ağlarının kullanımında bir rehberdir. El kitabı, her biri Đnternet kullanımında belirli başlıkları kapsayan 21 kılavuz metninden oluşmaktadır. Bu başlıklar arasında arama yapmak, blog oluşturmak, e-alışveriş, ve e-vatandaşlık gibi konular yer almaktadır. Bu kılavuz metinler öğretmenler ve ebeveynlere, çocukların ve gençlerin iletişim teknolojilerindeki yolculuklarında deneyimlerini paylaşmaları için yeterli teknik bilgi ve altyapı sağlayacaktır. Kılavuz metinler, etik ve güvenlik konularını ön plana çıkarmakta, eğitime bir katma değer sağlama konusunda fikir vermekte, evde veya sınıfta yürütülecek temel eylemler için görüş oluşturmakta, Đnternet kullanımında örnek uygulamaları paylaşmakta ve uygulama örnekleri ile derinlemesine bilgi sunan zengin site ve bağlantılar ve tanımlar sağlamaktadır. 9

* Türk öğretmenlerinin özel hazırlık kursları almış olduklarını ve Avrupa Konseyi Đnternet Okuryazarlığı El Kitabından esinlenerek medya ve Đnternet eğitimi öğretiminin başlamış olduğunu öğrenmekten memnuniyet duydum. Çocuklarımızın Đnternet ve bunun getirdiği sosyal sonuçların da dahil olduğu yaşamları ve mutlulukları hakkındaki bazı çok önemli sorunlarla ilgili tartışmanın Türkiye de çoktan başlamış olduğunu görebiliyorum. Örneğin; * Çocuk ve gençlerimiz yaşamak ve iletişim kurmak için giderek daha fazla mı teknoloji bağımlısı oldular, özellikle cep telefonu sahipliği ve cep telefonu zil sesleri indirmek vb eğilimleri dikkate aldığımızda. Gerçekten çocuklukta teknolojiye ne kadar ihtiyaç vardır? * Bir çocuk/genç diğer arkadaşları gibi cep telefonu veya Đnterneti olmazsa kendini sosyal olarak dışlanmış hisseder mi? * Đnternet ve yeni teknolojilerle bağlantılı tehlikeler hakkında yazılan yazılardaki tehlikelere ilişkin yeni hikâyeler haddinden fazla mı tehlikeli? (örneğin pedofili faaliyetleri, zararlı içerik, güvenli erişim ihtiyacı ve diğer kullanıcılara kişisel bilgilerinizi vermemek, tanımadığınız kişilerle fotoğraflarınızı paylaşmamak, Đnternet üzerinde yapılan sohbetler sonrasında yabancılarla tanışmamak gibi bazı şeyleri yapmamak tavsiyesini önemsemek ihtiyacı, vb). Bu soruların cevapları beklemektedir; en azından kısmen cevaplandırılmamıştır. Çocukları ve gençleri yönlendirmek, beceri kazandırmak hususundaki çalışmalarınız aşağıdaki hususlar dikkate alındığında oldukça önemli ve gereklidir: * Yaşadığımız dünyanın sürekli değişmesi, bir başka deyişle demografik eğilimler, değişen aile yapıları ve esnek çalışma koşulları çocukları eğitme yöntemimizi zorlamaktadır; * Çocukların çeşitli ekranlar önünde harcadıkları saatlerin artması ve dahası öğretmenlerinin ve hatta ebeveynlerinin önünde harcadıkları zamandan daha fazla olması! * Çocuklarımızın davranış ve kültürleri Đnternet ve diğer yeni iletişim hizmetleri ve teknolojilerinden oldukça fazla etkilenmekte, onların kendilerini bilgilendirme ve ifade etmede her zamankinden daha fazla yaratıcı olmalarına yardımcı olmaktadır. Bu alandaki gayretleriniz, Avrupa Konseyinin 27 Eylül 2006 tarihinde Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilen çocukların yeni bilgi ve iletişim ortamında yetkinleştirilmesi hakkındaki yeni Tavsiye Kararının uygulanmasına 10

ilişkin erken ve oldukça olumlu bir başlangıcı göstermektedir. Bu Tavsiye Kararı aşağıdaki hususların altını çizmektedir. * Medya okuryazarlığı ve eğitimi, çocuk ve gençlerin Bilgi Toplumuna tam olarak ve sorumlu bir şekilde katılımı için zaruridir. * Đnternet teknolojileri ve hizmetleri korkulmaması (özellikle öğretmenler ve ebeveynler gibi eğitimciler tarafından) daha ziyade çocukların yaşamlarında erken aşamalarda yararlanılması gereken olumlu araçlardır. * Öğrenme süreci ve çocukların bu teknoloji ve hizmetleri kullanımlarında aktif, eleştirel ve seçici olmaya teşvik etmek, Đnternet te kendi hak ve özgürlüklerini başkalarına karşı sorumlu ve saygılı bir şekilde nasıl kullanacaklarına ilişkin eğitimle birlikte yapılmalıdır. * Daha fazla anlayış ve beceri, çocukların zarar riski içeren içerik (örneğin şiddet ve kendine zarar verme, pornografi, ayrımcılık ve ırkçılık) ve davranışları (örneğin kabadayılık, taciz veya..) daha iyi anlamalarını ve başa çıkabilmelerini sağlar ve böylece çocuklarımızın Đnternet ile ilgili güven ve memnuniyet duygularını geliştirir. Bu bağlamda ve bu seminer kapsamında Avrupa Konseyinin çocuk ve gençlerin pan-avrupa düzeyinde yetkinleştirilmesi (Erivan, 5-6 Ekim 2006) kararını takiben, * Çocuk ve gençlerin yeni bilgi ve iletişim ortamında yetkinleştirilmesi hakkında Tavsiye Kararını (2006) tercüme etmenizi, ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde dağıtmanızı ve tartışmanızı, * Çocuk ve gençlerin Đnternet ve cep telefonu hizmet ve teknolojilerini kullanmaları hususunda etkileri olacak devlet veya sivil aktörlerin sorumlulukları ve insan hakları görevleri hakkındaki tartışmaları hızlandırmak, farkındalık ve hassasiyet yaratılmasına devam etmenizi destekliyorum. Sayın Bakan, bayanlar ve baylar, bir kere daha burada bulunmaktan ve sadece çocuklar ve gençlerin değil aynı zamanda onların yaşamlarındaki yetişkinlerin, özelikle öğretmen ve ebeveynlerin okuryazarlığını ve becerilerini artırmak üzere son derece faal olduğunuzdan dolayı teşekkür ederim. Avrupa Konseyi Genel Sekreter Yardımcısı Maud de Boer-Bucquicchio, birkaç hafta önce Strasbourg da çocuk ve gençleri yetkinleştirilmesi hakkında düzenlenen Pan-Avrupa Forumunda çocukların Đnterneti kullanmalarında onları yetkin hale getirmek en iyi filtredir diye ifade etmiştir. Đnterneti filtrelemek ve sınıflandırmak çocuk ve gençlerin web üzerinde güvenle dolaşmalarını sağlamak için yeterli değildir diye ilave etmiştir. Bugün günümüzde Genel Sekreter Yardımcısının sözlerinin anlaşılmış olduğu ve buna 11

göre hareket edildiği görülmekte ve ben sizleri bu mükemmel başlangıç için tebrik ederim. Bu öğleden sonra verimli ve yapıcı tartışmalar yapılmasını dilerim. MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkan Vekili Dr. Vahap Özpolat ın Açılış Konuşması 12

I. BÖLÜM Medya Okuryazarlığı Temel Bir Aktör Olarak Medyanın Rolü Oturum Başkanı : Prof. Dr. Bülent Çaplı Panelistler Prof. Dr. Bülent Çaplı: : Robin Blake, Dr. Muhittin Bilge, Oğuz Haksever, Doç. Dr. Bilal Arık, Efendim hoş geldiniz. Önce 24 Kasım Öğretmenler Günü nün kutlu olmasını diliyorum. Bu vesileyle medya okuryazarlığının panelinin bugüne denk gelmesi çok anlamlı. Öğretmenlerimize her zaman olduğundan daha fazla ihtiyaç olacak. Özellikle medyayla ilişkilerimiz anlamında. Önce Doç. Dr. Bilal Arık la başlayacağız. Ardından Dr. Muhittin Bilge yle devam edeceğiz. Üçüncü konuşmacımız Sayın Oğuz Haksever olacak ve ardından sayın Robin BLAKE e söz vereceğim. Ondan önce isterseniz çok hızlı bir şekilde medya birey ilişkisine ilişkin birkaç şey söylemek istiyorum. Dikkat ederseniz medyayla birey ilişkisi o kadar problematik bir hâle geldi ki; medya okuryazarlığı diye bir kavramı ortaya çıkartmak zorunda kaldık. Sadece biz değil, bütün dünyada, özellikle batılı toplumlarda böyle bir kavram ortaya çıkma gerekliliği gündeme geldi. Neden? Aslında medyanın var oluş nedenine baktığınız zaman, medyanın toplumsal olarak konumuna baktığınız zaman, medyanın insanlık yararına, insanlık için olduğunu görüyorsunuz. Ama demek ki zaman içerisinde bazı işlevlerde, bazı içeriklerde problemler çıkmış. Geldiğimiz nokta itibariyle böyle bir tablo var. Bu çok üzücü, düşündürücü. Yani medyaya baktığımız zaman korunması gereken bir şey gibi tanımlıyoruz. Medyanın karşısındaki bireyi de tanımlarken; korunması, medyadan korunması gereken bir varlık gibi tanımlıyoruz. Şimdi bu noktada bir hesaplaşma yapmamız lazım, ortaya bir bilanço çıkartmamız lazım. Bu, önce medyaya düşüyor. Medya, kendi içinde bulunduğu bu durumu ciddi olarak gözden geçirmesi gerekiyor. Neden böylesine bir konumda? Đçerikleri itibariyle, mülkiyet yapıları itibariyle, büyüklüğü ve tekelleşmesi itibariyle, toplumsal ve siyasal konumu itibariyle bir problem var. Bu probleme, ciddi olarak önce medyanın kendi içinde, dışarıdan düzenlemeler olmaksızın kendi içinde bir sorgulaması, eleştirmesi, bu konuda bir şeyler yapması gerekiyor. Daha sonra da medyanın karşısındaki bireyi, Sayın Başkanın da çok güzel söylediği gibi bilinçlendirmek gerekiyor. Farkındalığı bireye göstermek gerekiyor. Şimdi bu noktada, eğer bu noktadan başlarsak, yola çıkarsak, yani medyanın karşısındaki bireyin korunması gerekiyor diye başlarsak, yanlış bir yola çıkıyoruz demektir. Çünkü çıkış noktamız bu olmamalı. Nedenine gelince, medyanın karşısındaki bireyle ilişkisine baktığınız zaman, aslında birbirini etkileyen ve birbirine bu 13

etkileşim içerisinde bir noktalara getiren bir ilişki. Yani birey medyadan, medya bireyden etkileniyor. Ve bu etkileşimin olması da son derece doğal. Bugün için baktığımızda, bu ilişkinin, bu etkileşim ilişkisinin çok sağlıklı olmadığını görüyoruz. Đşte bu noktada medyanın karşısındaki en küçük bireye, yani çocuğa yönelmemiz gerekiyor. Bu aşamada medya okuryazarlığı da çok önemli. Bir; medyayı nasıl kullanması gerektiğini öğretmemiz gerekiyor bireye. Medyanın nasıl olması gerektiğini de öğretmemiz gerekiyor o bireye. Sadece medya içeriklerini nasıl tüketeceği, nasıl okuyacağının yanı sıra, nasıl bir medya olmalıyı da mutlaka o küçük bireyler görmeli ve algılamalı. Onun için sadece olumsuz örnekler değil, olumlu örnekler üzerinden de giderek, ileride medyanın çalışanı olacak genç bireylere de, öyle potansiyeli olan ya da böylesi bir olasılık durumunda o bireylere de, yeri geldiğinde medyada görev aldıklarında, neler yapmaları gerektiğini de aslında göstermek gerekiyor. Çünkü bu problematik ilişkiyi, böylesine bir kısır döngü içerisinde devam ettirmeye çalışırsak, sağlıksız bir yapı ortaya çıkacak. Bu sağlıksız yapının da önce medyaya sonra bize hiçbir yararı yok. Bilakis zararı var. Bindiğimiz dalı kesiyoruz. Medyanın konumu öylesine önemli ki; medya diye çok geniş bir çerçevede, parantez içinde değerlendirdiğimiz yapının içinde televizyondan internete kadar, yazılı basından hani alt başlıklarını tek tek sıraladığımız zaman çok geniş yelpaze içerisinde iletişim araçları duruyor karşımızda. Medyanın olmadığı bir toplumu düşünmemiz olanaksız. Đfade ve iletişim özgürlüğünün olmadığı medyayı da düşünmek olanaksız. O zaman gelin böylesine iyi girişimlerle, bunu hep birlikte bir yere doğru taşımaya çalışalım. Ama bence hani sayın Akman ın söylediği çok önemli, keşke şu medya okuryazarlığı dersini önce ebeveynlere sonra medyaya da bir versek. Galiba üç tarafı da, hani en baştan eğitmek anlamında değil ama en azından birtakım şeyleri birlikte hatırlamak anlamında bilgilendirsek, gerçekten çok daha iyi olacak, ama bu tabi mümkün değil. Herkesin iyi niyeti olduğuna inanıyorum ben. Özellikle medya ve ebeveynlerin. Ama bu noktada en zayıf halka olan çocukların da gündeme getirilmesinde, önemsenmesinde son derece büyük yararlar var. Bu benim sunuşum, korsan tebliğ değildi. Bana süre ayırmışlardı. On dakikaydı. Her oturum başkanının korsan tebliğ sunma eğilimi vardır. Bu bana özel bir muamele olmadığını sanıyorum. Hazır korsan tebliğ sunuyorlar bari süre verelim dediler herhâlde. Neyse, ben bu süreyi çok uzatmadan kısa kesmek istiyorum. Salon dolu. Mutlaka panelistlere sorular yönelteceksiniz. Onun için zamanı doğru kullanalım, daha doğrusu yerinde kullanalım.. Hemen sözü Doç. Dr. Bilal ARIK a veriyorum. Selçuk Üniversitesi Đletişim Fakültesi Öğretim Üyesi. Sayın Arık söz sizde. Doç. Dr. Bilal Arık: Öncelikle hepinize merhaba. Bu toplantıda bulunan herkesi ben de saygıyla, sevgiyle selamlıyorum ve ben de Sayın Başkan gibi Öğretmenler Günü nün hepimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum. Medya Okuryazarlığında 14

Temel Aktör Medya konulu bu oturumda öncelikle ben, medya okuryazarlığıyla ilgili olarak bilgi vermek istiyorum. Medya okuryazarlığı yazılı ve yazılı olmayan, büyük çeşitlilik gösteren formatlardaki medya mesajlarına ulaşma bunları çözümleme, değerlendirme ve iletme yeteneği olarak tanımlanabilir. Bu bağlamda medya okuryazarlığı sadece izleyicinin medyayı bilinçli okumasına katkı yapmakla kalmamakta, etki alanını, insanın özgürce kendini ifade etmesi, toplumsal hayata daha aktif ve yapıcı katılım, yerel, ulusal ve kamusal medyanın iyileştirilmesiyle ilgili hareketleri desteklemek için bilinç oluşturma gibi çeşitli konulara kadar genişletilebilir. Çeşitli bağlamlarda ve çeşitli biçimlerdeki medya iletilerine erişebilme, bu iletileri doğru adımlayıp algılayabilecek donanıma sahip olma ve en sonunda bizzat iletiler üretebilme yeteneğini içeren medya okuryazarlığı, kitlelere kontrol gücü veren gerçek dünya ve medya tarafından oluşturulan dünya arasındaki sınırın fark edilebilmesini ve medyanın zararlı etkilerinden korunulabilmesini sağlayan bir kavramdır. Medya okuryazarlığının demokratik toplumlardaki önemli bir işlevi de katılımın sağlanması, sosyal adaletin ve eleştirel vatandaş olmanın gereklerinden birini oluşturmasıdır. Bazı eleştirmenler medya okuryazarlığını bir felsefe ve eleştirel bir düşünce biçimi olarak algılamak gerektiğini söylemektedirler. Bu düşünce biçimini şu maddelerle özetlemek mümkün. Kurguyu gerçekten ayırabilme yeteneği, medya mesajlarının belli sonları olan yapılar olduğunu anlama. Medyanın bölgesel, küresel topluluklardaki ekonomik, politik, sosyal ve kültürel rolünü anlama. Đnsanın kendisinin ve diğerlerinin demokratik haklarını anlaması, uzlaşma ve kimlik oluşturma. Doksanlı yıllardan itibaren medya okuryazarlığı konusu birçok iletişim bilimci tarafından tartışılmış ve bu konuda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri nde gerçekleştirilen çeşitli toplantılarda birçok iletişim bilimci, eleştirmen, halk sağlığı uzmanı ve akademisyen, medyaya maruz kalmayı bir risk faktörü olarak belirlemişler ve medya okuryazarlığını da koruyucu bir faktör olarak önemsemişlerdir. Medya okuryazarlığının çocukları ve gençleri medyanın olumsuz etkilerinden koruyabileceğine yönelik özellikle Amerika Birleşik Devletleri nde yürütülen tartışmalar, ülkemizde de yankı bulmuş ve akademik düzeyde gerekli çalışmalar başlatılmıştır. Çocukların ve yetişkinlerin giderek tüm yaşamlarını kuşatan medya mesajlarına karşı korunması önlemlerinin başında gelen medya okuryazarlığı üzerinde önemle durulması gereken, son derece yaşamsal bir kavramdır. Medya okuryazarlığının önemi şüphesiz ki bireye daha fazla kontrol olanağı sağlamasından kaynaklanmaktadır. Çocuklar başta olmak üzere toplumun diğer kesimleri medya okuryazarlığı konusunda ne kadar çok bilgiye sahip olurlarsa, gerçek dünyayla medya tarafından yaratılan dünya arasındaki sınırı o denli kolay fark edebilir ve medyadan bilgi alırken aynı zamanda onun zararlı etkilerinden korunmuş olurlar. 15

Konuşmamın bu kısmında medyanın özellikle de televizyonun toplumsal yaşamdaki etkin rolünü ve bir şekilde medyanın doğru okunabilmesi için neleri göz önünde bulundurmamız gerektiğinden bahsetmek istiyorum. Medya günümüzde toplumsal yaşamı belirleyen en önemli merkezlerden biridir. Kaçıncı güç olduğu çeşitli tartışmalara konu olsa da sosyal yaşamın en önemli aktörlerinden biri olduğu ve modern dünyada pek çok insanın yaşamı medya aracılığıyla deneyimlediği bilinir. Medya dendiği zaman akla ilk gelen kitle iletişim aracı şüphesiz ki televizyon olmaktadır. Televizyonun yanı sıra, radyo, gazete, dergi, internet dediğimiz diğer kitle iletişim araçları da, medya dediğimiz bu büyülü fenomenin bileşenlerini oluşturur. Fakat tüm bu araçlar içerisinde medya okuryazarlığı kapsamında internetin yaygınlığını da göz önünde bulundurarak televizyon denen bu büyülü alete odaklanmamız kaçınılmazdır. Henüz seksen yıllık bile tarihi olmayan bu büyülü alet, çok kısa bir süre içinde insanlara bilgi ve eğlence veren bir midyum yani araç olma özelliğinin çok ötesinde toplumsal yaşamı biçimlendiren ve dönüştüren niteliğiyle yirminci yüzyılın en önemli araçlarından biri hâline gelmiştir. Televizyon kitle iletişim araçlarının en yaygını ve en etkilisidir. Çünkü televizyon sadece Türkiye de değil dünyada da en yaygın kullanılan iletişim aracı olmasının yanı sıra aynı zamanda özellikle serbest zamanlarında bireyleri kendine bağımlı kılan bir merkez görevi yüklenmektedir. Yapılan çeşitli araştırmalarda Sayın Başkanımız da belirtti, günde ortalama dört beş saatimiz televizyon karşısında geçmektedir. Bu rakam çocuklarda üç dört saat civarındadır ve belki de daha da önemlisi ve medya okuryazarlığında gerekli kılan bir şart; bu çocuk veya gençlerin % 82 sinin televizyonla doğrudan iletişime geçmesi ve bu süre zarfında korunmaması ya da bilgilendirilmemesidir. Televizyon seyretmek basit bir iletişim etkinliği değildir. Aynı zamanda burada tek taraflı bir değer aktarımı söz konusudur. Stuarton un fevkalade tespitiyle medyanın en önemli özelliği durumu tanımlamasıdır ve bu niteliği onu modern toplumlarda ideolojik olarak rakipsiz kılmaktır. Popüler kültürün merkezinde yer alan televizyon, temsil sürecinde ele aldığı tüm olguları seleksiyon sürecine tabi tutarak yayınlanmaya uygun hâle getirir ve tanımlar. Gerçeği değil kendi karakteristik yapısı doğrultusunda yeniden ürettiği gerçekliğin aktarımını sağlayan televizyon, bu biçimlendirme ve dolayımlama sürecini, doğası gereği izleyicilerden saklamakta, böylelikle oluşturulan bu yapay dünya tamamen doğalmış gibi sunularak gerçek ile televizyon gerçekliği arasındaki mesafe izleyicilerden gizlenmektedir. Tam da bu noktada televizyonun karakteristik yapısını ana çizgileriyle hatırlamak, konunun teorik temellerini sağlamlaştırma adına faydalı olacaktır. Gerçeğin yeniden öğretilmesinde ve televizyon gerçekliğinin tasarlanmasında aracın ekonomi politiği ve karakteristik yapısı temel belirleyici olmaktadır. Televizyonun karakteristik yapısının temel bileşenleri ana hatlarıyla şöyle sıralanabilir: 16

1. Televizyon ticaridir: Televizyonculuk özünde ticari bir iştir ve pazar mantığının kurallarına tabidir. 2. Gerçeği yeniden üretir: Televizyon gerçeği değil imal ettiği gerçeği seyirciye iletir. 3. Kurgusaldır: Televizyonda yer alan her görüntü ancak bir kurgulanma sürecinin ardından ekrana gelebilmektedir. Fakat televizyon aynı zamanda bu kurgulama sürecini ekran karşısındaki izleyiciden gizleyerek durumu doğallaştırmanın peşindedir. 4. Đzlenme oranı mantığına sahiptir: Televizyon kuruluşları çok seyredilmenin ve bu gücün getireceği ticarî başarının peşindedir. 5. Eğlencelidir: Neil Posman ın sözleriyle eğlence, televizyondaki her türlü söylemin üst ideolojisidir. Bu bağlamda seyirciyi eğlendirerek elde tutmak televizyoncuların öncelikli hedefleridir. 6. Dramatiktir: Televizyon, seyirciyi elde tutma adına bütün programlarında dramatik bir anlatımı ve olayları hikayeleştirmeyi tercih eder. 7. Mit üretir: Televizyon en etkili mit üretim merkezidir. Özellikle star sistemi yoluyla sürekli olarak sıradan insanlardan kahramanlar üretilir. 8. Magazin söylemini belirler: Televizyon olayların ve olguların aktarımında neden sonuç ilişkisi kurmak yerine, olayları bağlamından koparan ve içeriği hafifleştiren magazin söylemini tercih eder. 9. Aksiyondan hoşlanır: Ekran karşısındaki seyircinin dikkatini kaçırmama ve heyecanını üst düzeyde tutma adına aksiyondan vazgeçmez. 10. Vasat beğeni hedeflenir: Televizyon hedef kitle olarak vasat beğeni düzeyini temel alır. O zaman medya okuryazarlığının hedefi de başta televizyon olmak üzere, ama yaygınlığı günden güne artan interneti, radyoyu, yazılı basını da ihmal etmeden bu araçların rasyonalitelerini ve işleyiş koşullarını göz önünde bulundurarak toplumu bilinçlendirmek olmalıdır. Bu bilinçlendirme süreci medya metinlerinin tamamını yine Stuarton un ifadeleriyle karşıt okumak değil, bu iletilerin niçin böyle tasarlandıklarının farkında olmalarını sağlayarak bireyleri gönderilen iletiler karşısında hem daha bilgili, hem daha dirençli kılmak olmalıdır. Medyanın siyasi ya da tecimsel metinlerine karşı direnç oluşturabilmek için bu kurumların bürokratik işleyiş mantığı konusunda, şüphesiz ki kitlenin bilgi sahibi olması gerekir. Bu bilgi sahibi olma, gelen metinlerin açımlanması sürecinde izleyiciye büyük bir avantaj sağlar. Đzleyici; neyin, niçin o biçimde gösterildiğinin ya da neyin, niçin o formatta sunulduğunun en azından farkında olursa, medya ile arasına eleştirel bir mesafe koyabilir. Şüphesiz ki yayıncılıkta sosyal sorumluluğun da unutulmaması, göz 17

ardı edilmemesi gerekir. Herhangi bir medya metninin daha çok satılması ya da işin rasyonalitesi, doğası gibi kavramlar, yayıncılık gibi son derece yaşamsal bir sektörde yapılan olumsuz eylemleri meşrulaştırmamalıdır. Reyting, ulaşılması gereken esas hedef olursa, o zaman kitle iletişim süreci derin bir yara alır. Đşin doğasının getirdiği bazı zorunluluklar vardır şüphesiz. Bunlarda bir noktaya kadar kabul edilebilir. Ama bir noktaya kadar da kabul edilemez. Đdeal olan medyanın kendi öz denetim olanaklarını geliştirmesi ve sosyal sorumluluğunu özellikle de gençlere ve çocuklara yönelik sorumluluğunu sıklıkla hatırlamasıdır. Sorun; iletişim teknolojisinin hızla gelişmesi ve medyanın erişim alanlarının genişlemesine koşut olarak medyanın etkisinin artması, çocukların, gençlerin ve toplumun geniş kesimlerinin medyanın amaçları, yapısı, üretim ve çalışma esasları konusunda yeterince bilgili ve bilinçli olmamalarıdır. Medya insanların yaşantı ve deneyim çerçevesini genişletmekte, ancak aynı zamanda onların birincil deneyimlerini sınırlandırmakta ve kendisine olan bağımlılıklarını artırmaktadır. Bu nedenle bireylere medya okuryazarlığı yetisinin kazandırılması gerekmektedir. Sembolik görselliğin giderek egemen olmaya başladığı çağımızda bireylerin özellikle de çocukların ve gençlerin medyayı ve üretimlerini anlayabilmeleri için sembolleri ve kodları deşifre edebilme yeteneklerinin geliştirilmesi gerekir. Medya okuryazarlığının amacı yalnızca medyanın olumsuz etkilerinin bilişsel olarak giderilmesi için beceri ve yeteneklerin kazandırılması değildir. Amaç, giderek daha güçlü bir şekilde medya tarafından belirlenen yaşam alanının korunmasıdır. Bu noktada toplumsal bir iş birliği kaçınılmazdır. Bu iş birliğinin bir ayağı medya kuruluşları, bir ayağı meslek örgütleri, bir ayağı RTÜK ve bir ayağı da Milli Eğitim Bakanlığı olmalıdır. Ben kendi adıma bu noktada medya okuryazarlığının seçmeli ders olarak ders müfredatına alınmasını ve RTÜK ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bir öğretim programı, bir öğretim kılavuzu yazılmasını ve bu konunun böylelikle gündeme getirilmesini son derece olumlu buluyorum. Buradaki temel mantığın, özellikle de çocukları ve gençleri medyadan korumak değil, medyanın zararlı etkilerinden korumak olduğunu düşünüyorum. Bu noktada medyanın salt olumsuz etkilerine odaklanmamak, aynı zamanda demokratik bir toplum için vazgeçilmezliğini de göz önünde bulundurmak şarttır. Aynı zamanda medyanın temel işleyiş prensiplerini de göz ardı etmemek gerekiyor. Ama esasta unutmamamız gereken şeyin, şairin de dediği gibi yaşamın ta kendisi olduğunu düşünüyorum. Teşekkür ediyorum. Prof. Dr. Bülent Çaplı: Sayın Arık a çok teşekkürler. Güzel konuşması için ve zamanını çok iyi kullandığı için. Televizyon odaklı bir konuşmaydı. Özellikle televizyonun merkeze alındığı bir konuşmaydı. O da kaçınılmaz olarak. Medya deyince aklımıza doğal olarak televizyon geliyor. Ama konuşmanın içerisinde de ve bu 18

toplantının açılış konuşmalarında gibi bugünün gündeminde bir iletişim aracı olarak sadece televizyon değil diğer araçlar da var. Onlar açısından baktığınızda, hele yöndeşme dediğimiz kavramın gündeme gelmesiyle birlikte çok yakın zamanda hangi aracın neye ait olduğu, hangi içeriğin nereden geldiği biraz karışacak gibi gözüküyor. Ama burada vurgulamak istediğimiz medya kavramı ve medyanın içeriği. Konuşma için tekrar teşekkür ediyorum. Đkinci sırada Dr. Muhittin Bilge var. RTÜK Üst Kurulu Uzmanı. Sayın Bilge bize hem genel olarak RTÜK ün bu alandaki faaliyetlerini, hem de özel olarak medya okuryazarlığı projesine ilişkin bilgiler sunacak. Buyurun söz sizde. Dr. Muhittin Bilge: Teşekkür ederim. Değerli Radyo Televizyon Üst Kurulu Başkanım, Başkan Vekilim ve Üyelerim, Talim Terbiye Kurulu Başkan Yardımcım, Avrupa Konseyi Temsilcileri, kıymetli mesai arkadaşlarım, basın mensupları ve sevgili konuklar, Konuşmama başlamadan önce hoş geldiniz diyor hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bilindiği gibi geçen yüzyılda başlayan ve hâlen devam etmekte olan bilim ve teknolojideki büyük gelişme, her alanda olduğu gibi iletişim alanında da etkili olmuş ve bazı bilim adamlarının yirminci yüzyılı enformasyon çağı olarak tanımlamalarına yol açmıştır. Đletişim alanındaki bu gelişmeler tüm iletişim araç ve etkinliklerini içine alan medya kavram ve olgusunu da bir daha çıkmamak üzere hayatımıza sokmuştur. Bu öyle bir ilişkidir ki; sanattan siyasete, ekonomiden kültüre, bilimden felsefeye kadar bütün yapıp etmelerimizde, medya artık yadsınamayacak ölçüde bir önem ve etkiye sahiptir. Đletişimin, özellikle de bir mesajın büyük kitlelere ulaşmasına olanak sağlayan kitle iletişiminin, hayatımızı ne ölçüde ve nasıl değiştirdiği hepimizin bilgisi dahilindedir. Kitle iletişim araçlarının kuşkusuz en etkilisi olan televizyon ise başlı başına incelenmesi gereken bir fenomendir. Ülkemizde özellikle özel radyo ve televizyonların yayın hayatına başladığı 1990 yılından bu yana, medya olgu ve kavramı artan bir süreklilikle tartışılmaya başlanmıştır ve bu hâlen devam etmektedir. Bu da kuşkusuz çok doğaldır. Çünkü ülkemizde bugün 23 ulusal, 16 bölgesel, 214 yerel olmak üzere 253 televizyon kanalı ve 36 ulusal, 100 bölgesel, 951 yerel olmak üzere toplam 1087 radyo kuruluşu yayın yapmaktadır. Doğaldır ki bu kadar kısa bir süre içerisinde bu kadar çok medya kuruluşunun yayın hayatına geçmesi, kazandırdıklarının yanında birtakım problemlere de yol açacaktır ki öyle de olmuştur. Bu problemlerin çözülmesi için 1994 yılında 3984 sayılı yasa ile Radyo Televizyon Üst Kurulu kurulmuş, böylelikle radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesi ve denetlenmesi görevi resmî bir kuruma verilmiştir. Ancak takdir edersiniz ki; ne Radyo Televizyon Üst Kurulunun elinde sihirli bir değnek vardır, ne de yukarıda sayılarını verdiği özel dadyo ve televizyonlar, kamu kuruluşu olan TRT gibi 19

kamu yararını ön plana alan bir yayın zihniyetine sahip olacaktır. Dolayısıyla özel radyo ve televizyonlar hiç yadsınamayacak ölçüdeki faydalarının yanında, aynı zamanda birer sorun alanları oluşturmaya da devam etmişlerdir. Medyanın, iletişim biliminin ifadesiyle söylersek; alıcısıyla olan ilişkisi, birey ve toplum üzerindeki geniş etkisi sadece bizde değil, bütün dünyada tartışılmakta, araştırma ve değerlendirmelere konu olmaktadır. Đnsanların, özellikle de medya mesajı karşısında pasif birer alıcı durumundaki çocukların, medyanın olumsuz etkilerinden nasıl korunabilecekleri hemen her ülkenin bilim adamları, düşünürleri ve ilgili kişileri tarafından ele alınmış ve konuya ilişkin oldukça fazla teori ve pratik ortaya konulmuştur. Bireyin, medyanın sunduğu mesajları doğrudan almak yerine eleştiri süzgecinden geçirerek alacak bir donanıma gelmesi, kısaca medya karşısında edilgen değil, aktif bir alıcı olabilmesi diye tanımlanabilecek medya okuryazarlığı kavramı, batıda yaklaşık otuz yıldır tartışılmakta ve birçok batılı ülkede yıllardır ders olarak okutulmaktadır. Şimdi sizlere bizde daha yeni yeni konuşulmaya başlayan bu olgunun anlaşılmasına katkıda bulunacağına inandığım bazı bilimsel verilerden söz etmek istiyorum. Bilimsel araştırmalara göre ülkemizdeki televizyon izleme oranı günde ortalama olarak dört beş saattir. Bu da bir insanın yılın % 19 unu televizyon izleyerek geçirdiği anlamına gelir. Yine araştırmalara göre çocuklar iki, iki buçuk yaşında televizyon izlemeye başlamaktadırlar. Ve altı on yedi yaşları arasındaki çocuklar ve gençler günde ortalama üç dört saat ekran başında kalmaktadırlar. Çocukların yılda 900 saatini okulda geçirdiği düşünülürse, ekran başında kaldığı yaklaşık 1500 saatlik bu sürenin vahameti açıkça ortaya çıkar. Daha vahimi de çocukların yaklaşık % 82 sinin televizyon başında kalma sürelerine ve televizyonda izleyecekleri programların seçimine kendilerinin karar verdiklerini ifade etmeleridir. Türkiye Đstatistik Kurumunun 2000 yılı verilerinden faydalanarak elde ettiğim bazı sonuçları sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu sonuçlara bakıldığında, çocuklarımızın iyi birer medya okuryazarı olarak yetişmesi gerekliliği daha iyi ortaya çıkacaktır. Ben ilköğretim çağındaki bir çocuğun ebeveyninin en az 35 yaşında olacağını varsayarak, ülkemizdeki 35 yaş üstü kadın ve erkeklerin eğitim durumlarını ve bunların toplam nüfusa oranlarını hesapladım. Türkiye Đstatistik Kurumunun verilerine göre 2000 yılı genel sayımında ülkemizin nüfusu 67 milyon 800 bindir. Otuz beş yaş üstü toplam nüfus ise 17 milyon 600 bindir. Bu nüfusun % 70 i ilkokul, % 9 u ortaokul, % 11 i lise ve % 10 u yüksek okul mezunudur. Bu tablodan da anlaşılacağı üzere eğitim seviyesi bu kadar düşük olan ebeveynlerin çocuklarını medyanın münipüle edici etkilerinden korumaları mümkün değildir. Zaten televizyonlarımızda en çok izlenilen programlara baktığımızda, bunun neden böyle olduğunu anlamaktayız. O hâlde yapılması gereken nedir? Geleceğimiz olarak gördüğümüz çocuklarımızı medyanın olumsuz etkilerinden koruyacak bir düzeye nasıl çıkarabiliriz? Onların ekranda izlediklerini, gerçeklik ve kurgusallık bağlamında 20