'\ ' ',, : ATATÜRK ÜZERİNE YAKUP KADRİ VE ŞEVKET SÜREYYA İLE BİR SÖYLEŞi Reha, BİLGE* ;!.J., ~. ~!] u t1 ı GİRİŞ:.'~ ' ;j ~;.. ~ :. '.i ~ Bu söyleşi 1972 Şubatında Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Ankara KavEı,klıdere semtindeki evinde, Şevket Süreyya Aydemir'in de katılması ile gerçekleşti. O tarihte söyleşi banda alınmıştı. Bu metin 6 ses kaydının çözümlenmesi ile elde edil!lliştir. Aradan uzunca bir süre geçtiği için bazı yerler anla.şılamamış ve (...) işareti ile verilmiştir. Ayrıca söyleşinin son bölümü burada verilmeyecektir. Çünçü o bölümde Yakup Kadri ve Şevket Süreyya çok yakın bir tarihte öldürülmüş bir eski başbakan ile halen yaşamakta olan ve uzun süre başbakanlık yapmış bir siyasetçi üzerine konuşmaktadırlar. Güncel nitelik taşıyabilecek bir takım tartışmaları içerdiğinden dola;yı bu metne o bölümün konulmaması uygun görülmüştür. Söyleşinin, gerek Ankara İktisadi Ticari İlimler Akademisi tarafından tıpkı basımı yapılan «Kadro» dergisinin iki önde gelen yazarını biraraya getirmesi bakımından, gerekse Atatürk'ü çok yakından tanıyan kişilerin, Atatürk hakkındaki düşüncelerini yeniden iletmek bakımından ilginç olacağı kanısındayım. - Sayın Karaosmanoğlu, siyaset ile ilk ilginiz_; Atatürk ile konusunda bize bilgi verebilir misiniz? ilişkileriniz - Yakup Kadri: Annem Mısır türklerindendir. İdadi'yi bi- (*) Dr. AlTlA Ekonomi Fakültesi.'.. Bu söyleşi Dr. Omer Kaymakçalan ile birlikte gerçekleştirilmiştir. 107 '' '.\ 'i 'l ı. ı
\,'' ı. ' ' tirınek için Mısır'a gittim. Burada bir Galatasaray vardı, kuvvetliydi. Mısır'a gittim, orada bir sene «frere» mektebindeydim.....;. - Mısır'da padişahin bir hükmü yoktu. Bizim de bütün derdimiz Padişah ile uğraşmak Namık Kemal'in yazılarını okurduk. Hürriyet aşkı ile okurduk. Hürriyet akımları hayali, romantik ~ir «revolution» isteği idi. O zamanların ihtilalci türkleri, Avrupalıların jön-türk adını taktıkları Türklerdi. Ya Harbiyeden veya diğer yüksek okullardan sürgüne gönderilmiş bir takım gençler; ya yurt dışına çıkarlar, veya başka bir nedenle hapisten kurtulmak için dışarı atarlardı kendilerini. Dışarda mücadele ederlerdi sözde. Halbuki dışarda bir örgüt de yoktu. Herkes birbirini tanıdığından orda burda bir kurul teşkil ederlerdi. Mısır'da da vardı bunlardan. Bende onlarla beraber. Onaltı yaşımdayım. Onaltı yaşında ne olursun? Bu gençlerin bazı halleri bizim o zamanki hallerimize benziyor. Mesela polisi provoke etmek gibi. Ama o zaman şiddetli bir (...) karşısındaydık. Bende yazmak merakı da vardı. Tabii hürriyet, demokrasi ~ibi kavramlar üzerine. Orada gazeteler çıkarır satardık Ben de orada yazı yazardım. Ve o kadar cesurdum ki şimdiki ak lımla düşünüyorum yaptığım şeyin bir delilik olduğunu. Bir örnek vereyim: Babamın memleketi olan İzmir'e gelirken bütün onların yayınlarını getirir, arkadaşlarıma dağıtırdım. Jön- türk yayınları, hürriyetten söz eder, bomba kadar mühimdi. Asıl konumuz Atatürk olduğuna göre; Atatürk'ü de o jön. türklerden birisi olarak telakki edebili~siniz. Yani isyan halindedir.- Harbiyeden yeni çıkmış ateşli. Sürgünde. Suriye'ye gitmiş. Bir takım hürriyet hareketleri yapmakla meşgul. - Efendim, kimileri «Abdülhamid o baskıyı kurmasaydı. imparatorluk çoktan batardı» diye bir görüş ileri sürüyorlar.. -,Yakup Kadri : Bizim iki türlü ızdırabımız vardı. Çünkü biz yalmz Abdülhamid'in zulmü altında değildik. Yarı sömürge bir milletin efradından olma ızdırabı da vardı. ) Zavallı adam da baskı altındaydı yani bir iradesi yoktu. Bunu da bana öğreten gene dışarda rastgeldiğim Rus ihtilalcileri oldu. Onlar da bir nevi Jön -Türk idiler. Ama Rus ihtilalcileri deyince şimdiki komünistleri ha.tırlamayın. Onlarda de-.( 108 i i r J '
mokrasi için, bizim gibi hürriyet için çalışırlardı. Kimisi olsun olsun nihayet sosyalistti. Bütün Avrupa'da yayılm1şlardı. Ayrıca, Çar'ın zulmü korkunç bir şeydi. Abdülhamid'in zulmü gibi değildi. Mesela Abdülhamid fikir suçundan dolayı hiç idama mahkum etmemiştir. Şaşacaksıiıız, eğer yetişrniş bir adamsa, onu yüksek memuriyetlerle uzak vilayetlerden birine gönderir, maaş verirdi. Sussun diye. l...... O derecede korkak bir adamdı. Hasta, çünkü Abdülaziz'i Mithat Paşalar tahttan indirmişlerdi. Abdülaziz'de kendini öldürdü. Bu bizim tarihimizde bir mesele olarak kaldı. Kendini mi öldürdü? Yokşa onlar mı öldürdü? Abdül~amit onlar öldür-. dü kanaatında. Kendisine suikast yapacaklar korkusu ile otuz yıl yaşadı. Şimdi Mısır'a gelelim. Bir kahvenin önünden geçerken (Kahire'de) ermeni şivesi ile Türkçe konuşan bir takım sesler duydum. Girdim içeriy<;ı. O vakit tabii utangaç da bir genç idim ve pek Mısırlıya benzemiyorum. «Buyrun vatandaş buyrun» diye erıneniler beni buyur ettiler. Meğer o ermeniler de kaçmış. Orada kendilerine bir klüp yapmışlar (Türk ~ Ermeni ilişkileri ile ilgili ufak bir bölüm çıkartılmıştır. R.BJ: İçerde baktım sakallı, gözlüklü, şapkalı iki adam oturuyorlar. Bir şey sordular Ermenilere. Ermenilerin içinde Rusça bilen de var, Rusya'dan olan, Çarlıktan kaçan ermeniler. Hangi milletten bu genç adam? diye sormuşlar. Çünkü on- ' lara benzeyen bir tavrım yoktu. Sonra onlardan birisi kalkıp yanıma geldi. Gayet nazik, terbiyeli. Siz Jön- Türk müsünüz? Jön- Türküm. Ne yapmak istiyorsunuz peki? Dedim, işte başımızda bir müstebit. Sizin Çar gibi birisi var. O'nun zulmünden kurtulmak için elimizden geleni yapıyoruz. Başta bazı devlet adamları da bu hareketin öndediğini yapıyorlar. Kanun-i Esasi, Anayasa dediğimiz, şey, Meclis, Meclis-i Mebusan açılacak. Padişah diktatoriyal haklara sahip bir kudret olmayacak!... Gülmeye başladı. Sizin derdiniz o değildir, dedi. Sizin derdiniz Sa ray'dan çok Osmanlı Bankasıdır. Abdülhamit de onların esiri. dir. Kapitalizmjn esiridir, dedi. Asıl mücadeleyi sizler emperyalist ülkelere. karşı yapacaksınız. Ekonomide sıfırsınız, ondan sonra, biçare bir milletsiniz. Onlar para vermezlerse yaşıyamıyorsunuz. Hiç olmazsa bizim Çar, dedi, kendi parası, maddi kudreti olan bir Çardır. Sonra, dedi, sizde ekalliyet meseleleri vardır. Hep bunlar sizden ayrılmak istiyorlar. 109 1 1 1 1
;t. r Bütün bunlar bir saat içinde benim mevcut fikirlerimi allak bullak etti. Aynca da «frere rnektaplerinde biraz da hakaret gördüğüm için, bir «complexe d'inferiorite bende hasıl olmuştu. İşte fransız edebiyatının hayranı idim, fransız medeniyetinin hayranı idim, o zaman. Yavaş yavaş o tarafım uyanmaya başladı benim. Batı Medeniyetinin sert taraflannı her yerde bulmaya başladım. Bir nevi uyanıklık geldi bana. Şimdi, öyle kendimi benzetrnek falan istemiyorum; sonradan Atatürk ile konuşu~ken, çok severdi gençlik hatıralannı anlatmaşını, kendisinden dinledim, onda da uyanmış. Diğer Jön- Türklerde böyle bir şey yoktu. Hatta diğer Jön- Türkler İngiltere gelsin bizi Mısır gibi yapsın isterlerdi. Hürriyet versin, ama politik hürriyet versin, bizi zengin etsin...,. Bizim babalanmız da aynı kafadaydı. Daima «biz adam olmayız» derlerdi. Bu devletlerden birisi gelecek bizi adam edecek derlerdi... -Evet. - Yakup Kadri : Şimdi işgal dönemine gelelim. Şark Müdafa-i Hukuk Cemiyeti ondan sonra Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti kuruldu. Herkes bölgeci oldu. Aman biz kendimizi kurtaralım da onlar ödesinler. Geri kalan ne olursa olsun. Hatta benim memleketim olan İzmir, Manisa, Burdur'a kadar gittim ben. Orada bir efe yardı. Demirci Efe'nin nüfuzu altında bu Bayarlar, ondan sonra eski maarif nazırlığı sefirlik yapan Vasıf bey isminde.. - Vasıf Çınar mı? -. Yakup Kadri: Vasıf Çınar. O, bütün gençler gelmişler, işte orası cephe, Kuvay-ı Milliye cephesi olmuş. Atatürk't~; Mustafa Kemal'de geçmiş Anadolu'ya Kongreleri yapıyor. Gittim sordum bunlara, Atatürk'ten hiçbirinin haberi yok. İstedikleri de yalnızca 'izmir'in Yunanlılara ilhak edilmemesi... Ben ise Mustafa Kemal Paşayı işitmece biliyorum. Daha git~. memişim Ankara'ya. İsviçre'den geliyorum. Bütün savaş zamanı ben İsviçre'de idim. Bütün savaş değilse bile son üç senesin-. de oradaydım.. 110
Hastalıktan yarı iyileşmiş olarak döndüm ve maksadım Atatürk' e, Mustafa Kemal' e gitmekti. Çünkü oranın gazeteleri yazdılar: Mustafa Kemal isminde bir general çetelerin başına geçerek, bu kelimeyle, bir geriliaya başlamıştır diye. Ben de zaten hastayım, gideyim orada öleyim dedim.. Atatürk gelmeden mücadele dağınık ve şuursuzdu. Atatürk bunları şuurlu bir hale soktu. Ve bunların hepsini birden topladığı halde, hala son zamanlara kadar, ilk defa Aydın'da başladı mücadele-i milliye, ilk defa Erzurum'dan başladı diye bölgeeilikler vardı. - Şuur verdi dediniz.. ~ ; (. ' '' "" ~. - Yakup Kadri: İşte burada Atatürk'ün «Nutukıou vardır. Burada benim başucumda durur. Bugün gene bakıyordum. Erzurum ve Sivas Kongrelerinde bütün bu emperyalizme karşı. Bizim politik edebiyatımıza ilk defa girmiş bir kelime.. - Atatürk'te de size benzer duygular ııyandığını söylemiştiniz.. - Yakup Kadri : Evet, vaziyetlerden bahsederdi hatıra olarak. O yeni çıkmış bir yüzbaşı iken, Suriye'de Akabe meselesi çıkmış. Her nasılsa onu da heyetle hudut çizme meselesinde oraya göndermişler. O hudutun çizilmesinden o kadar bahsetmezdi de, kendisine ecuebiler tarafından yapılan muameleden söz ederdi. Kendi rütbesinden daha aşağı bir İngiliz zabitinin ona karşı yaptıkları. Bir başka olay daha vardır. Meşrutiyetten sonra bir Avrupa seyahatı yapalım derler. Beni ilk tanıdığı gün o hatırasını anlattı mesela. Bir arakadaşı da bunlara takılır, Selahattin bey isminde. Benim ilkişim diyor, gidip sivil bir elbise, bir de şapka almak oldu. Arkadaşım, hayır efendim ben fesle gideceğim dedi, diyor. Niçin? Efendim, çünkü bizim itibarımız Meşrutiyetle arttı demiş, bilemezsin bunlar tarihlerinde bizden hasta. adam diye bahsederler. Sonra vahşi diye bahsederler. Öyle bir hareketimizle değişmez. Göreceksin öyle bir fesle hakarete uğrarsın dedim, dinletemedim. Nitekim Belgrad istasyonundan itibaren hakarete uğramaya başladı, diyor. Böyle milli hisler rejim meselelerini geçecek bir hal aldı son zamanlarında. Milli mücadeleyi kazabdık. Hem de dokuz seneden beri savaş içinde yıprann:ıış bitmiş bir ordu ile ve böylelikle perişanlık içinde, böyle bir savaşı kazanması; hiç kimseye nasip olmayacak yeni. 1 1.ı ' ı ~. 1... 1 ; :t,.. /. lll,i 1. ~
bir şark devleti; ve onunla tarihe geçiyor, hareketin adı Kemalizm oluyor. Hiç bununla yetinmiyor, (.-...). Ecnebiye kabul et. tirrnek istiyor ki Türk milleti büyük bir' millettir. Nitekim bu Tarih Kurumu, ondan sonraki Dil Kurumu olsun, bu amaçladır. Nihayet arkeolojiye kadar gitti bu mesele. Cumhuriyetin onuncu yıl dönümünde söylediği bir nutku, vardır : Türk milleti zekidir, çalışkandır. Türk, ondan sonra, unutulmuş pek çok vasıfları olan bir millettir. Ve hakikaten en samimi olduğu, hiç politikaya falan gelmediği bir yanıdır. Hatta bu konuda bir çok sefirleri filan tahkir etmiştir. Bunlar «flatter» etmek için ikide birde, hamdolsun siz muvaffak oldunuz, ama endişemiz, insanlık bu, siz de fanisiniz derlerdi. Ne bu, ne demek istiyorsunuz ben Türk milletiilden çıkmadım mı? Benim gibi kaç tane daha çıkar, derdi. Ama bunda son derece samimiydi. :~.. '.. :ı. t' "> - Atatürk Jön- Türklerden aynlıyor mu? - Yakup Kadri: Jön- Türklerinki böyle bir milli anlayış değil. Tanzimat hareketinin yaptığı gibi idari, bir bürokrasi kurmaktı. Düzenli bir ordu kurmak.. Onunla hiç alakası yok. Sonra bunun yanı başında da bir «intellectueh sınıf yetişti. Avrupa'ya gidip batı medeniyetine hayranlıkla önünde eğil;rnek, diz çökmek, onun yardımına başvurmak. Atatürk'ünkü Batı Medeniyetini geçmek hareketiydi. O'nu geçeceğiz diyor Nutkun'da ve bunu söylerken çok samimiydi.. Bunu politik bir lider ağzı ile söylemiyordu yani. Kendisiyle et. rafındakilere.,., kuvvet vermek için söylemiyordu. İnandığı şeydi. Atatürk'ün ideolojisi yok mu, doktrini yok mu? diyorlar. Nitekim ben sordum. Ekseriya büyük hareketlerden önce biz, Falih Rıfkı ile ben (... J olduğumuz için, ev karı umumiyeyi ve meclisi hazırlamak için bize yazılar yazdırırdı. Biz yapacağı şeyleri ordan anlardık Bizimle müzakere ederdi : Halk Partisi' nin ikinci programı yapılırken, işte devletçilik nazariyesi, halkçılık ve devrimcilik ve benzeri nazariyeler girdi içine. Hem bunları yazarke.n Paşam, dedim, bu tamamiyle bir ihtilalci partinin programı. Bunun arkasında bir doktrin kurmak niyetinde değil misiniz? dedim. Bir fikir ekibi, bir kadro bunu belki yapabilir. Ancak bir doktrine hemen bağlanırsak o zaman donar kalırız oğlum dedi. Bundan ne anlaşılır? Ben daha ileri gitmek is- 112
r tiyorum. Ben burada duramam. Belki şartlar öyle icabeder ki ben doktrinlerin de ilerisine giderim. de;mek istiyordu. O zaman Atatürk'ün bu vasfı bende hasıl oldu. İleri adam, en ileri adam. ',. -. Peki Atatürk devriminin yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?.... : - Yakup Kadri: Şimdi birinci ciünya savaşı bittiği zaman umumi manzara neydi? Rusyada komunizm, İtalyada faşizm olmuştu. Birde arada, hatta Batılıların ismini koydukiarı, Kemalizm diye bir hareket. Bunların arasında Kemalizm batılıların söz verip de yaj?madıkları; milletler musavatını, bir milletin diğer bir milletin işlerine kanşmamasını, milletierin bağımsızlıklarına hürmet etmek nazaıiyesini -ki o zaman (ABDJ devlet reisi Wilson tarafından ortaya atılmıştır- uygulayan adamdır Atatürk. Söyleyen o değildir, bunu uygulayan adamdır. Atatürk aynı zamanda, bu savaş sonunun büyük meselelerinden olan, «economiquement». geri kalmış. millet mevhumunu anlayan adamdır. İzmir'de bütün bayramlan, seyranları, zafer teranelerini bıraktı, ilk yaptıgı şey ekonomik bir adım, İzmir İktisat Kongresi. Il est d' un realisme grand dessein,. yani. Biz o zaman bu kadar açık değildik. Nereye gittiğimizi bilmiyorduk. O biliyordu. Devrin nasıl bir devir olduğunu biliyordu. Yani bu devrin adamı.. Yeni bir adam. Eski bir adam değil. Orijinal adam. :.. Şevket diyor ki; hayır, Kemalizm diye bir kavramı hiç bir zaman kabul etmiyorum. Kemalizm yoktur olur mu? Kendisi koymamış bu ismi başkalan koymuş.. Birden bire Türkiye'nin itibarı zaten o zaman arttı. Şimdi tepesi aşağı inmektedir yıldız gibi,. kuyruklu yıldız gibi. Ben yirmi sene bunu müşahede ettim Avrupada. Avrupa ya ben aynı zamanda Mustafa Kemal' in temsilcisi olarak gittim. O şerefi bilirim. ' i : - «Zoraki Diplomat» ta anlatırsınız. -.Yakup Kadri: Eski devrin biçare adamı değilctim ben o vakit. Yüreğim parçalanıyor bu gençlere. Bu şimdi hapiste olan gençlere, iki sebepten. Bir defa kaderin onları koy~uğu vaziye-. te. Sonrada hataları, Atatürkçülük elde varken onu ideal olarak almayın da gidin, komünistlerin bir parti, nedir o, bir sımf '.> 113
...,,, mücadelesi, bir sınıf «revolution»u. Bu dünya «revolution,.u yapan adam. Onlarınki mahalli bir şey. Ben bunu, 1934'te «international ecrivain»lerde anladım, international yazarlar ve edebiyatçılar kongresi oldu, orda söyledim. Moskova'da 35 millet iştirak etti. Orada söyledim. Bizde o zaman Ruslarla çok dostuz. Daha doğrusu yegane dostu Rusya' nın Türkiye idi. Menfaatler birdi. Bir cephe karşısın~a idik. Falihle birlikte gittik. Falih hasta. Bir ajan o'nu kazanmak istedi. Kongrenin ortasında bıraktı, döndü Türkiye'ye. L.. L Beni bırakmadı Voroşilof. Yok dedi laf aramızda, cihanda yegane dostumuz Türkiye'dir. Her milletten buraya adam gelmiş Türkiye'den adam gelmemiş, etme eyleme diye. Yeniden bir şey yazdım ve bunu Fransızca olarak okudum. Zaten hitabım oradaki Türklere değil. Baktım bir takım adamlar, dedim, sizlere «camarade» diye hitabetmiyeceğim. Çünkü görüyorum, buradaki bütün delegeler size «camarade» diye hitabediyorlar. «Camarade» değilsiniz. Çünkü ben komünist partisinden değilim. Size yalnız dostlar diye hitabediyorum. l)ostlar diye hitabediyorum, çünkü siz bizim silah arkadaşımız oldunuz bir devirde. Mücadelemizin hedefi başkaydı. Siz bir sınıf mücadelesi yapıyordunuz, biz milli mücadele yapıyorduk. Sonra, dedim, biz geri bir millet olmaktan ileri bir millet. olmaya gidiyoruz. Siz yabancı bir feylesofun tesiri altında, endüstriyel bir memleket olmadığınız halde proletarya diktatörlüğü yapmaya kalktınız dedim. Bizimki bu kadar kolay değildi, dedim. Devrimden sonra yetişen adamlarınız Çarlık.devrinde yetişen adamlarınızın kamına varamaz dedim. Kala kala bir 9orki kalmıştır, dedim. Gorkiyi geçen bir adam çıkaramadınız daha. Gorki'de benim ahbabımdı, orada oturu-. yor. - Gorkiyi tanıyorcf,unuz demek. - Yakup Kadri: Evet, o'nun karşısında, söyledim bunları.. Yani ben mukayese bile etmem marksizm ile kemalizmi. Marksizmin meseleleri yok şimdi. 19.'ncu yüzyılda endüstrinin kamçıyla, tekmeyle işçiye yaptınldığı bir devrin reaksiyonudur bu.. Reaksiyondur. İflas etmiş değil. Bir çok teoriler, mesela «philosophique» teoriler koymuştur ki onunla yaşıyor Marks. Fakat kapitalizm davaları «pertme». dir. Çünkü o zaman biliyor-. ' sunuz, eskiden, bütün patronların elindeydi kapital. Bir ailenin yahut bir adamın elindeydi. Şimdi bütün millet. iştirak edebili- yor. Bir fabrika bir kaç yüzbin kişinin malı haline geliyor. <... ) 114 / ı...(>.. '-. ı '... :,. l ' ı,<f.., <.'.. t~-. ' f '. ~.
l [,.,, Şimdi sendikalar var. Bunlar hükümetlerden daha kuvvetli. Yani Marks'ın alacağı tedbirler hiç kalır bunların yanında. Sonra amelenin, prole~aryanın yaşama tarzı son derece yükselmiştir. «Intellectuellell'l:ent» olsun, maddi koşullar olsun. Sonra benim Marks'da hiç sevmediğim bir şey, insanı yalnız miğdeden ibaret saymasıdır. Yalnız hazım cihazından ibaret öyle hayvanlar vardır, böcekler; hazım cihazı, başka bir şey yok. -. Dünya ihtilali demiştiniz. - Yakup Kadri : Mustafa Kemal'in Orta - Doğuda ve Asya- da dehşetli bir tesiri olmuştur. Bir zamanlar bütün bu Mısırlı ıar, Faslılar, Çezayirliler muska gibi Mustafa Kemal'in reşmini cepleri~de taşırlardı. Ondan sonra Hintliler o'na hayrandı. Yol gösterdik biz bütün bu esir milletlere, yol gösterdik. Atatürk - bunu söyledi de: Biz yalnız kendimiz için mücadele etmiyoruz, bütün şarkın, bütün esir, mazlum milletleri için.. '. >. i, '~, ;, Demek ki bize bugün mevzubahis olan medeniyet değişiminde Atatürk bir önder olmuştur. Ama bunu öyle bir takım hayale kapılarak söylemiyorum. Kanaatım budur. Ben çünkü realist bir adamım. Kati kanaatim Atatürk'ün bunlar üzerinde tesiri olmuştur. Size yalnız bir şey, iki şey aniatacağım: Bern'e, ben oradayken genç bir Hintli gelmişti. Genç Hintli dediğim, sefir olarak yani. Bu genç Desai isimli bir adamın oğ-.; lu. nesai de Hindistan' da, söyleyin, Gandi'den hemen sonra ge-.. ~ ~. len adam. Gandi'nin sağ kolu ve büyük avukat. '? ~... Bu son muharebede Hintiiierin bir kısmı Japon istila ordularına yardim ediyor, yakalanıyorlar. Tapii ki İngilizler tarafından yakalanıyorlar. Mahkeme olurken Desai'ye gidiyorlar; Desai ihtiyar bir adam ve hasta. Bir sedye ile onların müqafaasına gidiyor. Böyle peygamber gibi bir adam. Bu o'nun oğlu. Bana dedi ki bir gün, babam mektepten her gelişirnde -. yani Atatürk' ün zaferi kazandığı vakit- beni çağırır, ne okuyorsun sen okulda, işte şunu öğrendin, bunu öğrendin. Bırak bunları. Bir Hintli olarak senin evvela Mustafa Kemal'i.Q. tarihini, ne yaptığını bilmen lazım, otur anlatayım d ermiş. Şimdi bana bunu müdalıane etmek için söylemeye bir ihtiyacı yok. Çünkü bizim. memlekete gelmemiş (... ). «lntellectuel» bir adam. İkincisi, İran'da, Tahran' dayım. Bir öyle şarklı milletierin toplantısı vardı. Diplomatik. Suriyeliler falan vardı. Orada bir adamla tanıştım. Ama diplomat değil, geçici bir adam. O zaman Vietnam'dabir Fransız sö-- '.. 115
; ~ ' mürgesiydi. Fransa'da bir şirket var, oradaki bir işle meşgul. ı Bu da o şirketin adamı. Saygona gidiyor bir iş için. Atatürk'ün öldüğü gune tesadüf ediyor. (Konuşmanın burasında Şevket Süreyya'da katılıyor.) ' Ş. Süreyya: Konuş konuş. Y. Kadri : Güzelce dinlersin. Ş. Süreyya: Devam et Yakup. - Yakup Kadri : Gittim, benim haberim yok Mustafa Kemal'in öldüğünden, diyor. Beni de bekliyecekierdi şirketin adam-: ları; uçaktan indim, baktım Saygonda bir tenhalık, bir sükunet, kimseler yok sokaklarda. Taksi, araba bulmak kabil değil. Halbuki, diyor, böyle kaynayan bir şehirdi orası. Nihayet işfe, biri,. ' ; si geliyor şirketten bunu buluyor. Yahu, diyor, nedir bu? Haberin yok mu? diyor. Nedir?. Bugün Mustafa Kemal öldü, hepsi mabetteler diyor. Ağla ağla nep mabetteler. i.. Yani gözüme girmek için söylemeye ihtiyacı yok. Adamın yeri belli. Ondan sonra bir Fransız şirketinin ajanı. Gidiyor, bir hatırasını anlatıyor.. - Peki, biraz da şu ünlü «Kadro» dergisine değinir misiniz? - Yakup Kadri: Halk Partisi ileri gelenleri bizim aleyhimizde bulundular. Üç buçuk sene sürdü. Birinci nüshadan iti-. baren bizim aleyhimizdeler. Heyet, oradaki heyet, Peker diye bir adam vardı, o'nun takımı. Atatürk'e giderler, efendim şu, şu demektir, bu, bu demektir. E adamcağız partisini mi etsin, benimi kahretsin, şaşırdı kaldı. Üç buçuk sene. Gittim bir gün, dedim ki,. Paşam ben vazgeçtim, çünkü üzüldüğünüzü işitiyorum. istemem. Ben bunu' vakit geçirmek için çıkarıyorum. Üzerinde sahibi imtiyaz diye benim ismim vardı.. Vedat Nedim de yanında. Hatta sizden izin alarak böyle bir mecmua çı-.. karacağım diye. Size bazı arkadaşlar buldum bizim bazı umdelerimizi -o vakit umde derlerdi şimdi ilke diyorlar, hala bir isim pulamadık- ilkelen izah edecek, anlatacak arkadaşlar buldum. Arkadaşlara yazılar yazdıracağım. Hay_ hay dedi~ Dedim ki devletiçliği devletin tarafında olmak zanneden mebuslar var dedim. Bu mebuslar bana soruyorlardı: devletçilik devletçilik diyorsunuz, biz devletin aleyhinde miyiz? diye soruyorlardı. Bunun ekonomik bir sistem olduğunun farkında de- 116 ~ ;...,
ğillerdi. Ekonomistler bunu pekala izah ettile~. Sonra ikinci bir «fatalite», o zaman planlı ekonomi güden bir devlet vardı. O'da Rusya idi. E ne yapalım? Şimdi plansız ekonomi güden bir dev-. ~- let yok. Atatürk demek ki o zaman bu ileri adıma müsaade etmiş.. t - Şev ket Süreyya : Plan anlamı, plan kavramı üzerine be nim bir makalem 'Var. İlk defa bir demokratik ülkede plan kav, ramı tartışılmıştır, Türkiye'de. -.Yakup Kadri: Efendim, Şevket'te bunu daima söyler. Mesela pekala beğenirsin, İktisadi Devletteşekkülleri bir zamanlar.. - Şevket Süreyya: Başındaydık, elbette. - Yakup Kadri: Kendi haline bıraksaydınız devlet teşekkülleri Amerika'daki tröstler gibi bir şey olurdu. Efendim, muhitin, bizdeki muhitin insanı bir çekişi vardır. Bunun önüne nasıl geçilir bilemiyorum ben. Ben politikanın içine de girdim çıktım, bir türlü bunu anlıyamıyorum. Çekiyor ve iple çekiyor. Atatürk'ün de a'yn bir mücadele cephesi bu muhitti. O çevreydi. O, memlekete hakim olan çevre. Oligarşi deyin, ne derseniz deyin ona. Bizim hanım bile onlardandır... - «Kadro,, konusuna gelsek,... ~ Hitler «Deutsche (... ),, nin özel muhabirini göndermiştir konuşmak için. «Temps.» ayrı yazılar yazmıştır.. (..- «İnkılap v~ Kadro» adlı kitapta Atatürk'ün adı pek geçmez. O'nu bile fitnelediler. Paşam senin bunda adın bile yok, fakat Atatürk idrak etti.. Elbett.e olmıyacak, beni değil, Devrimin izah ediyorlar dedi.. - Atatürk'ün ölümü ve sonrası? 117 r
- Şevket Süreyya: Yakup bana müsaade eder misiniz, ben cevap. vereyim. Sonra sen ikmal et; Atatürk öldü. Her insan gibi faniydi. Öldü. Önümüzde iki yol açıldı. Bu iki yol bizim neslimize iki vazife veriyordu. Bu iki yolu şöyle formülleştirebiliriz. Birincisi Atatürk'ü devam ettirmek, ikincisi Atatürk'ü ikmal ettirmek. Atatürk'ü devam ettirmek de iki istikamete ayn,lıyordu. Bir, Atatürk'ü putlaştırmak, yani fiilen öldürmek : çünkü bir lider bir önder putlaştırıldığı gün toplumdan kopar. Toplumla müşterek lisanını kaybeder. Toplum O'na hayalindeki yücelikleri verir. Tıpkı (... ) ilahiara tapıldıği gibi O'na da tapılır. İkincisi, öyle değil de, Atatürk'ü dondurmadan O'nu devam ettirmek ve O'nu ikmal etmek. İlk merhale şu oldu Atatürk ölünce.. İnönü bir kongre topladı ve kongrede başka gündem yoktu. Karar alındı, öyle değil mi Yakup, İnönü değişmez başkan oldu. Milli şef oldu ve tek parti, Halk Partisi devlet partisi oldu. AtatÜrk'ün ölümünden sonra İnönü öyle bir harekete geçecekti ki tek parti'nin, milli şefin ve değişmez başkanın iradesi : yani A~atürk'ün en yakını ve inkılapların en iyi tevatür etmiş insanı olarak, bu azınlığın iradesini çoğunluğun iradesine ha-. kim kılacaktı. Yoksa böyle bir misyon almaya, tek şefliğe, tek partiye, değişmez başkanlığa lüzum yoktu~ '. ' ;-" 1. ' - Bürokrasinin egemenliği de o yıllarda oluşmadı mı? - Şevket Sürayya: Şimdi oraya geleceğim zaten. (...>. r. Atatür~'ün son yıllarını aktif yılları saymak doğru değil. Rahatsızlığı tahmininizden çok daha evvel başlamıştır.. Şimdi bir sual Atatürk devam ettirildi mi? Hayır. Atatürk ikmal edildi mi? Hayır. Geriye ne kaldı? Atatürk'ün putlaştırılması, yani gerçeklerden koparılması, toplum fevkine çıkarılması. Ve herkesin kendi hayaline göre yarattığı, tefsir ettiği bir Atatürk varlığının, bir masal edebiyatı olarak devamı. İşte şimdi biz Atatürk iskolastisizmi ve iskolastiği içindeyiz. Bunun en büyük delili, Atatürk fikriyatını derliyelim, ifade edelim diye bir heyet kurulmasıdır. Komisyon ve enstitü kurulmasıdır. Halbuki fikirler şahısların, mütefekkirlerin eseridir. Komisyonlar ve heyetler kararı ile fikir derlenmesi, bu fikirler üzerinde standartıara varılmasının tarihte misali yoktur. 118
Bugünkü Atatürkçülük buhranı -biz Atatürkçülük kelimesini, Atatürk'ü, eserlerini, en iyi tanıdığımız için, çok az kullanırız. Kemalizm kelimesini hiç kullanmayız.- bu iskolastisizmden ileri gelmektedir. - Yakup Kadri: Şevketin, Atatürk'ü devam ettirmek dediği.. Atatürk'e yaptıkları, «bureaucratise» ettiler. Atatürk'ü törenlerle soğuttular: Skolastik yapsalardı hiç değilse bir nevi misti-. sizm doğmuş oluı~du. ' - Şevket Süreyya: Atatürk bir misyon hissetmiş kendinde ve bir n1isyona kendini vermiştir. - Yakup Kadri : Atatürk realiteleri gören bir realistti. Roınantik bir ldşi değildi../ - Şevket Süreyye : Beş esaslı vasfı vardı. Bir, bütün arkadaşlar~ arasında en ileriyi görüyordu. - Y a/ıup Kadri : En ileriyi. - Şevket Süreyya: Bütün olayları, bütün arkadaşları içerisinde en iyi değerlendiriyordu. - Yak up Kadri : En doğru. - Şevket Süreyya: En doğru ve en iyi.. Üçüncüsü, meşruluk duygusu vardı. Millet Meclisini kurması gipi. Dördüncüsü de, Yakup bizzat ifade etmiştir: doktrin adamı değildtr. Doktrinlere bağlanırsak donarız derdi. En büyük ve en son vasfı da, beşinci, aksiyon adamı. - Yakup Kadri : Aksiyon adamı. - Atatürk Altyapı devrimi yapmadı diye bir düşünce var.. - Şev ket Süreyya : Bunlara, Cumhuriyet Meşrutiyetten ne devraldı? diye sormalı. Verdim rakamları. Atatürk altyapı devrimi yaptı mı yapmadı nu? Osmanlı Bankası'nın 1913'deki mev. duatı 113 milyondu. Başka banka yoktu. Şimdi «Enver Paşa»nın üçüncü cildinde rakamlar veriyorum. Ayrıca ne yapsın. Yol yok iz yok. ' \ - Atatürk ile İnönü arasında zihniyet farlu mı?.- Şevket Süreyya: Atatürk ile İnönü arasında zihniyet farkı yokta, mizaç, karakter, düşünce farkı vardır. Birgün İnönü'ye sordum : Sizin hayat tarzınız O'ndan tamamen ayrı, na- 119
sıl oldu da bir arada oturdunuz kavga etmeden? Kim dedi kavga etmedik diye, boyuna ettik, dedi. E devamlı birbirimizi çek. tik, çünkü o bana muhtaçtı ben ona muhtaçtım dedi. İnönü kimseye «engage» olmaz, dostu yoktur. İnönü'nün arkadaşları vardır, ama dostları yoktur. l.. ). Kaderini O'na tamamıyle bağlamaz. Bir noktaya kadar gelir. C.. J - Yak up Kadri : Ayp.ı şey bizimle oldu. Aynı dergide yazı yazmışız, aynı şerait.. ; 1 - Şevket Süreyya: Hülasa, Atatürk'ü şu son yıllarda mavi bakışlar, aslan yelelere indirdik. Ha, bütün bunlar, yani Kemalizmin ilkeleri «Kadro»nun 930 larda ifade ettiği gibi, Atatürk'ün ve milli kurtuluş hareketlerinin zatınde mündemiç. Yap.i kendinde var. Fakat tesbit edilmemiş. Bugünkü sıkıntılar Kemalizmin prensiplerinin izah ve terkip edilememesindedir.. ",'(' f.'.. '. '!.. \, ;.. '..., ı:. ~ ~;..... 120