AMASYA TARHİ VE KÜLTÜREL DEĞERLER AMASYA KALESİ Yeşilırmak'm kuzeyinde bulunan ve Harşene Dağı adı verilen dik kayalıklar üzerindedir. Timur'dan kaçan Osmanlı Şehzadesi I.Mehmet Çelebi, bu kaleye sığınmıştır.kalenin "Belkıs", "Saray", "Maydonos"ve "Meydan" adlarında dört kapısı, kale içinde "Cilanbolu" adlı bir su kuyusu, sarnıcı ve zindanları bulunmaktadır. Kaleden 70 m. aşağıda Yeşilırmak Nehri'ne ve kral mezarlarına kadar uzanan M.Ö.3. yüzyıla ait merdivenli bir yeraltı yolu ile burç ve cami kalıntıları görülmeye değer niteliktedir. Kalenin güney eteğinde Osmanlılar tarafından kullanılmış olan Kızlar Sarayı'na ait kalıntılar ile yamaçlarda yerden 20-25 m. yükseklikte düz bir duvar halinde kalker kayalara oyulmuş olan M.Ö.3. yüzyıla ait irili ufaklı 18 adet kaya mezarı bulunmaktadır. Sultan II. Bayezid Külliyesi
Sultan II. Bayezid adına, 1485-86 yılları arasında cami, medrese, imaret, türbe, şadırvan ve çeşmeden ibaret bir külliye olarak yapılmıştır. 15. yüzyılın son çeyreğinde yan mekânlı cami mimarisinin gelişmiş bir geçiş dönemi örneğidir. Cami beş kubbeli bir cemaat yeri ile geniş bir kemerle birbirine bağlanan arka arkaya iki kubbeli mekân ve buraya açılan yan mekânlardan ibarettir. Doğu kısmındaki minaresi renkli taşlarla yivli, batı kısmındaki minare ise palmetlerle süslü olarak yapılmıştır. Batıda "U" plan şemasına sahip medrese mevcuttur. Doğudaki "L" plan şemail yapı imaret ve konuk evidir. Her iki minare hizasında bulunan yaşlı çınar ağaçlarının külliye ile yaşıt olduğu tahmin edilmektedir. Hazeranlar Konağı Hatuniye Mahallesi, Yeşilırmak sahil şeridinde, Roma Dönemi sur duvarları üzerinde yer alır. 19. yüzyıl sivil mimarlık örneği yapılar arasında özel bir yeri ve önemi olan Hazeranlar Konağı, 1976 yılında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünce satın alınmış ve aynı Genel Müdürlükçe restore edilmiştir. 1984 yılında etnografik eserlerin sergilendiği bir Müze-Ev olarak ziyarete açılmış, 1998 yılında tekrar restorasyona alınmıştır. Müze 12 Haziran 2001 tarihinde yeniden ziyarete açılmıştır. Konağın Mimarisi Konak, geleneksel Osmanlı sivil mimarisinin örneklerini bünyesinde barındıran, Kastamonu, Kula ve Safranbolu evleri ile benzerlik gösterir. Yapı, kuzey-güney yönünde, bodrum katı dahil üç katlı, açık avlulu, iki
ana girişli, işlevsel olarak Haremlik ve Selamlı olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Binanın bodrum katı bir zamanlar ahır olarak kullanılmıştır. Şimdi ise Devlet Güzel Sanatlar Galerisi olarak düzenlenmiştir ve faaliyetlerini sürdürmektedir. Konağın bu bölümü, M.S: II. yüzyılda moloz taşlardan yapılmış olan, 3 m kalınlığındaki sur duvarlarına oturtulmuştur. Bina, ahşap kalaslara bindirme tekniği kullanılarak, 5 adet ahşap direkle Yeşilırmak yönünde dışa taşırılmıştır. Böylece yapının kullanım alanı genişletilmiştir. Konutun doğu cephesi hariç tüm cephelerinde cumbalar vardır. Şehzadeler Müzesi
Amasya Şehzadeler Müzesi, 1800'lü yıllarda inşa edilen ve mal sahibi tarafından 1986 yılında yıktırılan, Yalıboyu evleri olarak isimlendirilen 67 tescilli konaktan birisidir. 2007 yılında Amasya Valiliği tarafından aslına uygun olarak inşa edilen bina, İl Özel İdaresi Özel Şehzadeler Müzesi olarak 2008 tarihinde ziyarete açılmıştır. Müze; Alçak Köprünün sol başında, Hatuniye Mahallesi girişinde, Yeşilırmak Nehri kıyısında, Eski Sur Duvarları üzerine kurulmuş olup, iki katlı ahşap binadan oluşmaktadır. Alt katta Amasya'da valilik yapan fakat sultan olma fırsatı bulamayan şehzadelerin balmumu heykelleri, üst katta ise Amasya'da valilik yapıp, sonra Osmanlı Devleti'nde sultan olan(şehzade) padişahların balmumu heykelleri sergilenmektedir. Müzenin iç tasarımında söz konusu sultanların yaşamış oldukları yaklaşık 150 yıllık bir zaman diliminin etkin sanat unsurlarına yer verilmiştir. Müzeye hâkim olan alçı üzeri kalem işi desenler, duvarları süsleyen çini panolar, tavan göbekleri, hat, tezhip, minyatür ve ebrular 14., 15. ve 16. yüzyıl sanat anlayışını yansıtmaktadır. Alt katta yer alan çini pano 20x20 cm ebatında 150 parçadan oluşmaktadır. Sağlı sollu rumi desenler arasına yerleştirilen cennet servileri birçoğu genç yaşta hayata veda eden şehzadelerin cennete gittiklerini ifade etmektedir. Üst kattaki çini panoda ise 20x20 ebatında 160 parçalık bir kompozisyon yer almaktadır. Sağ ve solda yer alan lale motiflerinin arasına yerleştirilen hayat ağacı evrenin sıkça değişip geliştiğini, aynı zamanda köklü yerleşme ve kök salmayı anlatmaktadır. Müzedeki halıların tamamı el dokuması, kök boyası kullanılarak yapılmış yün halılardır.
Alpaslan Müzesi Taşova ilçesi, Alpaslan Beldesi Belediye Müzesi'nin de ilk çekirdeği 1964'te yöreden toplanan arkeolojik ve etnografik eserlerle oluşturulmuştur. 1991 yılında Osmanlı döneminden kalma bir hamam müze olarak düzenlenmiş ve 1994'te de Alpaslan Beldesi Belediye Müzesi olarak hizmet vermeye başlamıştır, Yöresel köy odası teşhirinin yanı sıra prehistorik dönemlerden eserler ile Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait ahşap işçiliğini yansıtan Örnekler bir arada sergilenmektedir. Yöreden derlenen Helenistik, Roma, Bizans, Şelçuklu, Osmanlı Dönemlerine ait arkeolojik ve etnoğrafik eserler ile sikkelerinden oluşan bir belde müzesidir. XIII. Yüzyıla tarihlenen ve kasabanın kuzeyindeki ören yerinden getirilerek teşhir edilen Selçuklu Dönemi'ne ait orijinal ahşap sanduka, türbe kapısı ile orijinal vakfiyesi ve seceresi de bulunmaktadır. Kral Kaya Mezarları
Helenistik dönemde, Amasya yı İÖ.333 den İÖ.26 ya kadar başkent olarak kullanan Pontus Krallarına ait olan Kral kaya Mezarları, Harşena Dağı nın güney eteklerine, kalker kayalara oyularak yapılmıştır. Hatuniye Mahallesi nin dar sokaklarından ve tren yolunu geçerek çıkılan mezarların arasında, kayaya oyulmuş yollar ve merdivenler bulunmaktadır. Yeşilırmak Vadisi boyunca, irili ufaklı 21 mezar olduğu bilinmekle birlikte bunlardan sadece birkaç tanesi günümüze gelebilmiştir. Kaya Mezarlarının içlerinden çok, arkalarına oyulmuş geçitler dikkat çekicidir. Bu bölgedeki büyük mezarlardan birinin yanında, nehre kadar uzandığına inanılan bir tünelin başlangıcı bulunmaktadır. Kalker kayalara oyularak yapılan bu mezarlar yapı ve büyüklükleri itibarıyla kente hakim bir noktadadırlar. Kral Kaya Mezarlarının en büyüğü, galeri ve merdivenlerle çıkılan, batı yönündeki en son mezardır. Bu mağaranın yüksekliği 15m, genişliği 8m, derinliği ise 6m dir. Mezar odasına girişi, diğer mezarlardaki kapılardan daha yüksektir. "Büyük Kral Mezarı" olarak da adlandırılan mağara, cephe itibariyle pek çok tahribata uğramıştır. Kızlar Sarayı üzerinde yer alan üçlü kral mezarı birbirine çok yakın oyulmuştur. En solda yer alan mezar, ortadaki mezar sahibini gölgede bırakmak amacıyla ön plana çıkarılmıştır. Kızlar Sarayı nın alt kısmında ve Demiryolu tünelinin hemen üzerinde bulunan mezar da, diğerleri gibi, blok kaya oyularak yapılmıştır. Diğer kaya mezarlarından farklı olarak, etrafı oyulmamıştır. Ayrıca mezar odasına çıkmayı kolaylaştıracak taş merdivenler de yapılmamıştır. Mezar odasının sağ ve sol kenarlarında yapılan sütunlar daha sonra kırılmıştır. Mağaraların bütününde görülen kapaksız, 2-3 metre arasında değişen yükseklikte, kapıya benzeyen girişler, bu mağaraların ortak özelliğidir. Mağaraların etrafı geniş biçimde boş bırakılmasının amacı da, bazı mezarların tavaf edilmesi, bazılarında da kayalardan sızan suların hava ile temasını ve mezar odasının korunmasını sağlamaktır. Kral Kaya Mezarları bazı dönemlerde hapishane ve cezalandırma mekanı olarak da kullanılmışlardı. Örneğin VI. Mithridates, kendisi ile yapılan barış görüşmelerinde zorluk çıkaran Romalı elçileri, Demiryolu geçidinin hemen üzerinde yer alan mezara hapsetmiştir.
1075 te Amasya yı fetheden Melik Ahmed Danişmend Gazi, mezarların içindeki Pontus devrinden kalma gömüleri kaldırtmış. Yine o dönemde, Hıristiyan keşişlerin bu mağaralarda inzivaya çekildikleri bilinmektedir. Ferhat Su Kanalı Ferhat Su Kanalı Geç Hellenistik - Erken Roma dönemine ait olan bu kanal, antik Amasya kentinin su ihtiyacını karşılamak üzere, kayalar oyulup tüneller açılarak, yer yer duvar örülerek ve arazi eğimine uygun, terazi sistemine göre yapılmıştır. "Ferhat Su Kanalı" adı da verilen bu kanallar, 6 km uzunluğundadır. Kanalın, Ferhatarası mevkiinde, karayoluna paralel olan yaklaşık 2 km uzunluğundaki bölümü dışarıdan kolayca izlenebilmektedir. Ferhat dağının eteklerinde bulunmasından dolayı, ünlü halk hikayesi Ferhat ile Şirin'e atıfta bulunulmuştur. Efsaneye göre Ferhat, Persler döneminde yaşamış ünlü bir nakkaştır. Sultan Mehmene Banu'nun kız kardeşi Şirin için yaptırdığı köşkün süslemelerini yaparken Şirin'i görür ve birbirlerine sevdalanırlar. Ferhat, Sultan'a haber salarak Şirin'i istetir. Sultan, kız kardeşini vermek istemez. Ferhat'ı oyalamak için Elma Dağı'nı delip şehre su getirmesini şart koşar. Ferhat, sevdanın verdiği aşkla dağları delmeye başlar. Mehmene Banu, dağı delip suyun akacağı kanalı tamamlamak üzere olan Ferhat'ın yanına yaşlı dadısını göndererek, Şirin'in öldüğü haberini ulaştırır. Ferhat, bu acı haber üzerine, elinde tuttuğu külüngü havaya atar, düşen külünk Ferhat'ın başına isabet eder ver Ferhat orada ölür. Ferhat'ın acı haberini alan Şirin korku ve heyecanla olayın geçtiği kayalığa gelir.ferhat'ın öldüğünü görünce bu acıya dayanamaz ve kayalıklardan aşağı yuvarlanarak, orada can verir. Her iki sevgiliyi, can verdikleri kayalıklarda yan yana gömerler.
Derler ki, her bahar iki mezar üzerinde iki gül bitermiş. Tam birbirlerine kavuşmak üzereyken, mezarların ortasında bir kara çalı peyda olur, iki gülün kavuşmalarını engellermiş. Kaynak: Amasya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü